Cumartesi, Aralık 6, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 336

ANAP eski Genel Başkanı Mesut Yılmaz: “Karadeniz’de hizmet etmek ve seçmenin gönlünü almak gerekir”

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
  Anavatan Partisi eski Genel Başkanı ve eski Başbakanlarımızdan Mesut Yılmaz uzun bir süreden sonra yaptığı açıklamalarla tekrar siyaset gündemine girdi. Konutunda yaptığım röportajda siyaset kültüründe kendini daha çok geliştirdiğini, ülkenin geleceğine yönelik düşüncelerinde kararlı tutumunu sürdürdüğünü gördüm. Konuşmalarında ülkemiz için kullandığı kelime ve cümleleri özen ve dikkatle seçiyor. Eski Başbakanımız Ahmet Mesut Yılmaz ülkemin geleceği için her türlü fedakarlığa hazırım diyor. Karadeniz’de ve özellikle de Rize’de Mesut Yılmaz’a Karadeniz’linin özel bir sevgisi var. Bu sevginin neden kaynaklandığını sorduğumda ” Karadeniz’in ve Karadeniz insanının özelliklerini bilmek gerekir. Sadece hizmet yaparak Karadeniz’de seçim kazanmak, oy almak mümkün değildir. Karadeniz’de hem hizmet etmek, seçmenin gönlünü kazanmak gerekir. 20 yıldır milletvekilliğim sırasında Rize’lilerin Milletvekili ve temsilcisi olduğumu unutmadım. Şimdi de bunun faydasını görüyorum”diyerek, ülkemizin siyasi, ekonomik, dış politika konularında çarpıcı açıklamalar yaptı. Anavatan Partisi eski Genel Başkanı, eski Başbakanlarımızdan, Rize Bağımsız Milletvekili adayı  Mesut Yılmaz, Türkiye konulu yaptığımız röportajda şunları söyledi;
Birliktelik gerçekleşmedi
  “Türkiye’de seçim öncesi siyasi yapılanma gündeme geldi. Bu çerçevede ANAP ile DYP arasında Demokrat Parti çatısı altında yeni bir siyasi oluşum kurulması söz konusuydu. Ben bu oluşumun gerçekleşmesi için elimden geldiğince destek verdim ve uğraştım.Fakat kamuoyunun da yakından izlediği gibi son anda bu birliktelik gerçekleşmedi. Eğer bu birliktelik gerçekleşseydi muhtemelen Demokrat Parti listesinden bağımsız olarak seçime girecektim. Ama bu birliktelik gerçekleşmeyince bağımsız olarak seçime katılıyorum.Eğer Türkiye’ye yararlı olacağına inandığım siyasi oluşum şu anda gündemde olsaydı, bende bağımsız değil o parti çatısı altında aday olurdum.
Merkez sağda bütünlük sağlanamadı
  Merkez sağda henüz bir bütünlük sağlanamadı.Ümit ediyorum ki Demokrat Parti barajı aşar.Ama barajı aşması demek, merkez sağdaki birlikteliği sağlamak anlamına gelmez. Ondan sonrada başta ANAP olmak üzere çeşitli partilere gönül vermiş olan seçmeni tek bir çatı altında bir araya getirmek için büyük bir uğraşı verilmesi gerektiğine inanıyorum. Ben şahsen meclise girersem en önemli siyasi hedefim bu olacaktır.
Demokrat Partiden aday olmadım
  Demokrat Parti bu birlikteliği sağlayarak seçime girseydi ben aday olacaktım.Ben bunu daha önce açıklamıştım.Bu birliktelik sağlanamadığı için Demokrat partiden aday olmadım.Tabandan seçmenlerimden gelen mesaj, benim bağımsız olarak seçime girmemdi.Ben isteseydim riski göze alıp,Demokrat Parti listesinden aday olabilirdim. Birliktelik sağlanamadığı için bağımsız olarak seçime giriyorum.
Erkan Mumcu kişisel hedefler için siyaset yapan bir siyasetçi
  Erkan Mumcu sadece haksızlığı o dönemde ki Yalvaç Belediye Başkanı Mustafa Bayram’a yapmadı. Seçimlerden kısa bir süre önce partiden istifa etmek suretiyle AKP’ye girmek suretiyle Anavatan Partisini de aracı bırakılmasında çok önemli bir rol oynadı. Ama aynı şeyi AKP’de de yaptı. AKP’de bakanlıktan alınacağını anlayınca partiden ayrıldı. Son olarak da Mehmet Ağar’la görüşmelerinde bir neticeye varamamış olmasını ben geçmişteki bu tecrübeler ışığında normal karşılıyorum. Erkan Mumcu bana göre sadece kişisel hedefler için siyaset yapan bir siyasetçidir. Oysa ki merkez sağı birleştirmek iddiasında olan birisinin herkesi kucaklayan, kapılarını açan bir insan olması lazımdır. Bu açıdan Erkan Mumcu herhalde çok yanlış bir sınav verdi. Siyasi olarak da bunun bedelini ödeyecektir.
Uzlaşma yerine, kutuplaşmayı temsil eden partiler
  Bu seçimin Türkiye’ye istikrarlı bir meclis tablosu getirmeyeceği konusunda kamuoyunda çok yaygın bir görüş var. Bende maalesef bu görüşlere katılıyorum. Çünkü şu anda barajı geçeceği varsayılan partiler genellikle toplumda uzlaşma yerine kutuplaşmayı temsil eden partilerdir. Bu partilerden oluşacak bir meclisin Türkiye’ye istikrar getirmek yerine, Türkiye’de siyasi tansiyonu daha da yükselteceğinden endişe ediyorum. Bu meclis önemli bir takım görevleri yerine getirmekle karşı karşıya kalacaktır. Bunların başında Cumhurbaşkanlığı seçimi geliyor. Eğer Meclis Cumhurbaşkanlığı seçiminde muvaffak olamazsa zaten kendi kendini fesh etmiş olacak, yeniden bir seçime gidilecektir.
Seçimlerden sonra yeni bir seçim gündeme gelebilir
  Ama ben hükümet oluşumunda da bu mecliste çok zorluklar yaşanacağını düşünüyorum. Çünkü barajı geçebilecek partiler arasında eğer bir koalisyon zorunluluğu gündeme gelirse, koalisyon yapacak parti bulmakta, uyumlu bir koalisyon oluşturacak parti bulmakta çok ciddi zorluk olacaktır. Bence seçimlerden sonra yeni bir seçimde gündeme gelebilir. İki yıl sonra belediye seçimleri ile genel seçimlerin birleşmesi de gündeme gelebilir. Belediye seçimlerinden hemen sonra bir erken seçimde gündeme gelebilir. Dolayısıyla bu seçimlerin her türlü ihtimale açık olduğunu düşünüyorum.
Dış politikada inisiyatif kullandıkları alanlarda büyük hatalar
  Meclisin yeni döneminde Cumhurbaşkanlığı adaylığım söz konusu olursa onu değerlendiririm. Bizim başlattığımız; ekonomide ve Avrupa Birliği politikalarını devam ettirmelerini doğru yapmışlardır.Bunun kendileri açısından olumlu sonuçlarını aldılar. Dış politikada inisiyatif kullandıkları alanlarda büyük hatalar yaptıklarını düşünüyorum. Bunların bedelini de özellikle önümüzdeki dönemde ülkenin ödemek durumunda kalacağını düşünüyorum. Ayrıca parti olarak 2002 seçimlerinde kendilerine oy veren geniş kitlenin arzuladığı bir merkez partisi olma, birleştiren bir parti hüviyetini de kazanamadıklarını düşünüyorum. Eğer bu fırsatı daha iyi kullansalardı bu seçimde daha büyük bir çoğunluğa erişmeleri mümkündü. Esasen Türkiye’de tek başına iktidar olan partiler oy çoğunluğu ile iktidara gelmişlerdir ama AKP bu seçimlerde bunun istisnası olacaktır.
Tercihim sayın Başbakanın aday olmasıydı
  Rize’de seçimlerde benim tercihim; Sayın Başbakanın aday olmasıydı.Sayın Başbakan aslen Rize’li olduğunu ifade ediyor. Dolayısıyla tabi olan kendi memleketi Rize’den aday olmasaydı.Tercihini İstanbul’dan yana kullandı. Rize’de eski milletvekillerinin hiçbirini aday göstermemiş olması, tamamen yeni bir aday kadrosu ile seçime girecek olması tamamen kendi takdiridir. Ben AKP’li adaylara, Sayın Bayramoğlu’na ve diğer bütün partililerin adaylarına başarılar diliyorum.
ANAP’ın amblem değişikliğini anlamsız buluyorum   
  ANAP’nin amblem değişikliğini anlamsız buluyorum. Hiçbir katkısı olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki sadece renk değiştirmekle partinin yeni bir kimlik kazanması, yeni bir imaj kazanması söz konusu olmadı. ANAP maalesef Erkan Mumcu’nun başkanlığında genel seçimlere katılamayacak duruma düştü. Bundan büyük üzüntü duyuyorum.
Merkez partisi oluşumu için bütün çabayı göstereceğim
  Önümüzdeki dönemde Türkiye’de toplumu germeğe, tersine yumuşatan, bölmeyen, birleştiren soyut tartışmalar yerine vatandaşların günlük sorunlarına daha çok eğilen bir merkez partisinin ihtiyacının boşluğunun Türkiye’de daha çok hissedileceğini düşünüyorum. Bu ihtiyaca cevap vermek içinde Türkiye’de güçlü bir iktidara aday olacak bir merkez partisinin oluşumu için elimden gelen bütün çabayı göstereceğim.
Karadeniz’de hizmet etmek ve seçmenin gönlünü almak
  Karadeniz’in ve Karadeniz insanının özelliklerini bilmek gerekir. Sadece hizmet yaparak Karadeniz’de seçim kazanmak, oy almak mümkün değildir. Karadeniz’de hem hizmet etmek, seçmenin gönlünü kazanmak gerekir. Benim 20 yıldır milletvekilliğim süresinde, benim çeşitli sorumluluklarıma rağmen(Başbakanlık, parti başkanlığı, bakanlık vs.) hepsinden önce Rize’nin temsilcisi olduğumu, Rizelilerin vekili olduğumu hiçbir zaman unutmadım. Şimdi de bunun faydasını görüyorum.Türkiye’nin zamanında başka yörelerinde bu benim aleyhime kullanıldı ve aleyhime işledi. Rize ile olan gönül bağım 5 yıl meclisin dışında kalmış olmasına rağmen gönül bağım artarak devam ediyor.
Şer güçler için seçim dönemleri en uygun dönemler
  Türkiye’yi istikrarsızlığa sürüklemek isteyen şer güçler için seçim dönemleri en uygun dönemlerdir. Seçim öncesi dönemde bu faaliyetlerin artmış olmasını ülkede yeni bir istikrarsızlık ortamı yaratma çabasına bağlıyorum. Ama Türk halkı bu konuda artık geçmiş tecrübelerin ışığında  bağışıklık kazanmıştır. Acısı ne kadar büyük de olsa herhalde bu oyuna gelmeyecektir. İnanıyorum ki terörle mücadele konusu önümüzdeki seçimde partiler arasında oy meselesi olmaktan ziyade siyaset üstü ulusal bir mesele olarak ele alınır. Seçimlerden sonra da mecliste oluşacak olan yeni mecliste de terörle mücadele konusu bugüne kadar farklı bir anlayıştan farklı bir ulusal bir anlayışla ele alınır.
Askeri harekat Türkiye için büyük riskler taşıyor
  Türkiye 2004 yılında teskereyi ret etmekle kendi çıkarları açısından büyük bir yanlış yapmıştır. Eğer bu tarihte bunu Amerika ile müzakere konusu yapmış olsaydı, herhalde Kuzey Irakta bir güvenlik çemberi oluşturma imkanınız olabilirdi. Bugünkü azan terörün önlenmesi için en etkili tedbir olurdu. Ama bugün itibariyle meseleye baktığımız zaman Irak’ta girişilecek bir askeri harekatın Türkiye için büyük riskler taşıdığını düşünüyorum. Bunun yerine Amerika ile anlaşarak sınırlı bir operasyona Türkiye’nin menfaatleri açısından daha doğru olacağını düşünüyorum. Son zamanlarda Amerikalıların verdiği sinyallerde bunun mümkün olabileceğini ortaya koyuyor. 
Türkiye’nin geleceği aydınlık ve çok potansiyeli olan bir ülke
  Türkiye’nin geleceği aydınlıktır.Türkiye çok potansiyeli olan bir ülkedir.Türkiye bu potansiyele ulaşmak için çok büyük bir dinamizme, genç bir nüfusa sahip olan bir ülkedir. Ama maalesef bizim bu parlak geleceğe ulaşmak için önümüzde çok zorlu bir dönem olduğunu ve bizim kuşağımızın bu dönemin bütün zorluklarıyla buluşmak durumunda kalacağını düşünüyorum.
AB’ye aşırı iştirak isteği ile eşit müzakere mümkün değil
  AKP iktidarı bizim başlattığımız reform sürecini devam ettirmekle doğru yapmıştır. Ama maalesef bunun karşılığında Avrupa Birliği ile pazarlıklarda büyük yanlışlıklar yapılmıştır.Bu da kısmen AKP’nin acemiliğinden kaynaklanmaktadır. Avrupa Birliğinin bugünkü hükümetin Avrupa Birliğine üyelik konusunda çok aşırı bir iştirak içinde olduğunu anlamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu şartlar altında eşit bir müzakere mümkün değildir. Bugün geldiğimiz noktada maalesef Avrupa Birliği ilişkilerimiz yanlış bir rayda ilerlemektedir. Bu ray üzerinde tam üyelik hedeflerine ulaşmak mümkün değildir.Yapılacak iş trenin doğru bir raya oturtulmasıdır. Önümüzdeki dönemde zannediyorum hükümette bu ihtiyacı hissedecektir. Birde yeni bir müzakere zemini yaratmaya çalışacaktır. Bende eğer mecliste olursam, bu konuda hükümete yardımcı olacağım.
Adil olmayan bir büyüme süreci
  AKP hükümeti bizim 2001 krizinden sonra başlattığımız ekonomik programı aynen devam ettirmiştir. IMF ile işbirliğini aynen devam ettirmiştir. Bu sayede de enflasyonda bir düşüş sağlanmıştır. Ekonomide bir büyüme sağlanmıştır. Ama bu politikanın vazgeçilmez ayaklarından birisi bu büyümenin, bu zenginleşmenin orta ve alt kesimlere de yansıtılmasıydı. AKP hükümetinin ciddi hiçbir adım atmadığını düşünüyorum.
Gezdiğim her yerde çok garip bir tablo ile karşılaşıyorum. Rakamlara göre ekonomi büyüyor ama, konuştuğum; esnaf, sanatkar, tüccar, çiftçi, işçi herkes hayatından şikayetçidir. Halbuki büyüyen bir ekonomide, gelişen bir ekonomide herkesin bundan pay alması gerekir. Zannediyorum ki Türkiye’de adil olmayan bir büyüme sürecini yaşıyoruz. Dar bir kitle bu büyümeden aslan payını alıyor. Çok geniş bir kitle bu büyümeden pay alamadığı gibi bazıları kriz döneminden daha kötü durumda olduklarını ifade ediyorlar. Bu anlaşılabilir bir şey değildir. Bu hükümete kendini bir şekilde belli edebilecek bir durumdur.
Türkiye’nin öncelikli sektörü tarım olmalıdır
  Türkiye’de şu anda tarımın sahipsiz olduğunu düşünüyorum.Türkiye’nin Avrupa Birliğine uyum sağlamasının yolu tarım sektörünün yeniden örgütlemesinden geçer. Bu eğer iyi yapılmazsa, hem Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliğini engeller, hem de Türkiye için altından kalkılamayacak   sosyal problemler yaratır. Esasen Türkiye’deki yaşadığımız sosyal sorunların büyük kısmı tarım nedeniyle yaşanan iç göçten kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’de ileriye dönük iktidarların önemli sorumluluklarının birisinin Türk tarımının geleceğinin yeniden yapılandırmak olduğunu düşünüyorum. Biz Anavatan Partisi olarak ekonomiyi dışa yönlendirmekte çok büyük adım attık. İhracatta büyük bir atılım yarattık. Alt yapıda büyük bir atılım yarattık. Ama şimdi bana göre aynı atılımı, aynı değişimi tarımda gerçekleştirmenin zamanıdır.Türkiye’nin herhalde en öncelikli sektörü tarım olmalıdır.”          

AKP TBMM Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa: Türkiye’de siyasetin merkezine oturmuş bir partiyiz

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN 
  AKP TBMM Grrup Başkanvekili ve Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile TBMM Başkanlık makamında ; Türkiye’deki son siyasi yapılanmalar, AK Partinin seçim çalışmaları, milletvekilliği adayları seçimi, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Türk siyasetinin geleceği ve halk iradesinin önemi, ayrıca Ordu Milletvekili olarak da Ordu’ya yaptığı hizmetler konusunda bir röportaj yaptık.AK Parti TBMM Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa kişilik olarak partisinde ve toplumda; açık sözlü, kalbinden geldiği gibi konuşan, konuşmalarında samimi ve halka bütünleşen,  kendisine verilen görevi en iyi şekilde yapan, herkesin sevgi ve takdirini kazanmış, ülkesine hizmet etmeyi kendisine ilke edinen, seçim bölgesi ve memleketi Ordu’da halkın sevgisini kazanan, çizgisini muhafaza eden bir milletvekili olarak biliniyor. AKP TBMM Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa; Türkiye ve siyaset, seçim konulu yaptığımız röportajda şunları söyledi;
Erken seçim değil, öne alınmış bir seçimdir 
  “Türkiye’de 22 Temmuz 2007’de yapılacak seçim, erken seçim değil, öne alınmış bir seçimdir.Beşinci yasama yılı 1 Temmuz 2007’de bitiyor.Bundan sonra TBMM’nin tatil süreci başlıyor.Biz sadece tatil sürecini öne almak suretiyle seçimin 22 Temmuz 2007’de yapılması noktasında karar aldık. 22 Temmuz Genel Seçimlerinin ülkemize, milletimize, demokrasimize hayırlı olmasını öncelikle temenni ediyorum. Siyası partiler programlarıyla, hizmetleriyle¸ yaptıklarıyla, yapamadıklarıyla kamuoyunun ve milletin terazisine çıkacaklardır. Milletimizde bütün siyasi partileri kendi hassas terazisinde tartmak suretiyle herkesle ilgili bir karar verecektir. Bu karara milli irade diyoruz. Hiçbir şekilde tartışmaya açılmayacak, saygı duyulacak bir karardır. Ben bu açıdan çok hayırlı bir netice olacağına inanıyorum. AK Parti Türkiye’de 4,5 yıldır iktidar sorumluluğunu yüklenmiş ve bu süre içerisinde de adeta Türkiye’de her şeyin bittiği, tükendiği, insanların gelecek adına bütün umutlarını tükettiği, hem içeride siyasi krizler, hem yönetim istikrarsızlığı, hem ekonomik krizler, dış dünyadaki kaybedilen itibar,komşuları- mızla olan ilişkilerimize hep baktığımız zaman AK Parti ile beraber adeta AK Parti Türkiye’nin yeniden yapılanma, değişim, dönüşüm ve demokratikleşme sürecinde bir milad olmuştur.Biz dolayısıyla milletimizin önüne 4,5 yıldır koyduğumuz hizmetlerin gururu ve heyecanıyla çıkacağız.
Milletimiz bizimle büyüdü, bizde milletimizle büyüdük
  Milletimize yaptıklarımızı anlatacağız.Gelecekte milletimiz ve ülkemiz için koymuş olduğumuz büyük hedefler, Türkiye’yi çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmak, karnı tok sırtı pek, geleceğe güvenle bakan, bu ülkenin vatandaşı olmaktan onur ve gurur duyan,insanların yaşadığı bir ülke haline getirme noktasındaki gerek 2012, gerekse Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılına tekabül eden 2023 perspektifinde Türkiye projelerimizi insanımızla paylaşacağız. Biz zaten insanımızla anlaşma,uzlaşma noktasında bir sıkıntımız yok. Milletimiz bizi anladı, biz onları anlıyoruz. Kaderimizi milletimizin kaderiyle birleştirdik.Milletimiz bizimle büyüdü, bizde milletimizle büyüdük.Dolayısıyla biz seçimlerle ilgili böyle endişesi olan, acaba yeni payandalar, yeni ilave katkılar, destekler, yeni istekler bulmak suretiyle milletimizden daha çok oy alabilir miyiz? diye siyaseten şık olmayan argümanlara da başvurmadan AK parti olarak milletimizin önüne çıkmak istiyoruz.Parti olarak zaten adımız, şanımız bu noktadadır. Milletimizin bize dolan güven ve teveccühünü görüyoruz. Bu sadece AK Parti tabanında değil, Türkiye’deki farklı siyasi oluşumlar içerisinde yer almış, etnik kökeni farklı, inancı farklı, dünya görüşü farklı,coğrafyası farklı insanlarımızın da 4,5 yıl içerisinde yaptıklarımızı da gelecek adına teminat kabul ederek partimize büyük bir teveccüh göstereceği noktasında hiçbir endişemiz ve şüphemiz yoktur. Onun rahatlığıyla millete hizmet etmiş olmanın, milletle üzülmüş,milletle sevinmiş olmanın gönül rahatlığıyla milletimizin huzuruna çıkacağız.
AK Parti siyasetin merkezindedir
  Siyasi birleşmelere gelince bunların Türkiye’ye bir hizmet noktasında bir çalışma, gayret olduğunu paylaşmadığım gibi, bunu milletimizde biliyor.AK Parti Türkiye’de siyasetin merkezindedir.Türkiye’de merkezde bir boşluk yoktur. Milletimiz 3 Kasım seçimlerinde AK Partiyi merkeze oturtmuştur. Bu nedenle merkez konumunda vermiş olduğu güven ve destekle güvenini artırmış ve güçlendirmiştir.Türkiye’de AK Partinin dışında merkezi doldurabilecek ve kamuoyunda merkez adına destek alacak bir siyasi partinin olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
DYP VE ANAP reddi miras yaptı
  Siyasi birleşmeler Türkiye’ye hizmet noktasında heyecan nedeniyle değil, Türkiye’nin meselelerini sahiplenme, Türkiye’yi daha ileri seviyelere taşıma gibi bir heyecanla bu birleşmeler yapılmıyor. Öncelikle DYP ve ANAP’nin birlikteliğine baktığımız zaman, Demokrat Partisinin çatısı altında bir araya geleceklerini kamuoyuna paylaştılar.Yukarıda 50-100 kişinin bir araya gelerek, mutabakat metni imzalaması bunun toplumsal mutabakat anlamına gelmez. Geçmişteki örnekler ortadadır. Bunlar daha çok acaba TBMM’de daha fazla sandalye elde edebilir miyiz? daha fazla yandaşımıza milletvekili imkanı sağlayabilir miyiz? Gibi kaygılardan ortaya atılmış birleşmelerdir. Dolayısıyla geçmişteki uygulamalarla bunun pratiğinin olmadığını gördük.. DYP ve ANAP’nin Demokrat Parti misyonuyla bir araya geldiklerini söylemelerine rağmen, reddi miras yaparak, Demokrat Parti misyonunu ret ederek Demokrat Parti misyonu tesis edilmez. Doğruyol Partisinin Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde ortaya koymuş olduğu tavır milletimizin bilgisindedir.
Milletimiz bunları cezalandırmış ve kendi yüreğinde mahkum etmiştir
  Bunu milletimiz tasvip etmemiştir. Bundan dolayı da milletimiz bunları cezalandırmış, kendi yüreğinde mahkum etmiştir.1960’yıllarda Menderes ve Bayar’a o günkü CHP’nin reva gördüğünü, o misyonun sahibi olduğunu söyleyen Doğruyol Partisi bugün AK Partiye reva görmüştür. Dolayısıyla böyle bir misyon ortada kalmamıştır.Temsil edecekleri sosyal bir kesimde ortada kalmamıştır. Anavatan Partisine gelince; ANAP’de 1989 yılında rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilirken şimdiki Baykal dahil tüm CHP yöneticilerinin içinde bulunduğu o günkü Sosyal Demokrat Halkçı Partinin Özal’a reva gördüğünü ANAP’de AK Partiye, Sayın Abdullah Gül’e  reva görmüştür. Böylece misyonu tamamen terk etmişler, halktan kopup, halka rağmen siyaset, halka rağmen halkçı, toplumda kabul görmeyen anlayış ve davranışları marjinal grupların peşine takılmak suretiyle temsil ettikleri misyonlardan uzaklaşmışlardır.
Siyaset yukarıdan aşağıyla değil, tabandan merkeze doğru şekilleniyor
  Yukarıda 50 kişinin bir araya geldiği mutabakat metninin imzalanmış olması o iki partinin tabanının, zaten olmaya bir tabanın güçlendiği, büyüdüğü manasına gelmez. Tecrübeler göstermiştir ki Türkiye’de siyaset yukarıdan aşağıya, merkezden tabana doğru değil, tabandan merkeze doğru şekilleniyor. Bir garnizon disiplini içerisinde ben bir parti kurdum. Millet sizde bizi anlayın, peşimize takılın diye siyasette genel geçer, neticesi olan bir kural değildir.Konjonktüre baktığımız zaman yaşanan olayların hepsi milletimizin gözü önünde olmuştur.Bu sürecin aktörlerini milletimiz çok iyi tanıyor. Bu süreçte milli iradeden yana tavır koyanların, demokrasiden yana tavır koyanları,  parlamenter iradeden yana tavır koyanları, millet egemenliğini bütün egemenliklerin üstünde tutanları milletimiz gördü. Buna güvenmeyenleri, millet egemenliğine güvenmeyenleri, demokrasiye inanamayanları, parlamenter iradeyi zaman zaman millete rağmen yok sayılabileceğini ortaya koyanları da millet gördü. Dolayısıyla bu seçim bir noktada  milleti sayıp seven, milletin vereceği karara saygı duyanlar ile, milletin doğru karar veremeyeceği, yanlış yapacağını, milletin bu konuda yeterli donanıma, birikime sahip olmadığını iddia edenler arasında bir seçim olacaktır. Kısaca egemenliğin millete ait olduğunu inananlar ile egemenliğin egemenlere ait olduğunu inananlar arasında bir seçim olacaktır.
Türkiye’de solun oyu % 25-30’u bulmuyor
  Türkiye’de sağ ve sol bağlamda seçmen dağılımına baktığımız zaman Türkiye’deki solun oyu % 25-30’u bulmuyor. Dolayısıyla bu oyların büyük bir kısmı CHP’nin bünyesindeydi. DSP son seçimlerde % 1 oranında oy aldı.Tabelası olan, tabanı olmayan bir partidir .Bu kadar kıyameti, bu kadar gerginliği,bu kadar husumeti %1 bile olmayan bir partiyi CHP’sine monte etmek için mi yaptılar? Bu nedenle bunların tabanda çok kabul göreceği kanaatinde değilim. Siyaseten baktığımız zaman bu birleşmelerin getirdiği sıkıntılarda vardır. Bir siyasi partide sorumluluk almış, o siyasi parti çatısında gelecek düşünenler, bu beklentilerin % 50’sini kaybetmişlerdir.
Partimizde yeni isimler,yeni vizyonlar olacaktır 
  Şimdi alkışladıklarına bakmayın listeler açıklandığı zaman, esas kıyamet o zaman kopacaktır. Çünkü insanlar beklentilerini kaybedeceklerdir, partilerinden dışlandıklarını, hiç tanımadıkları insanların kendi yerlerine oturduklarını gördüklerinde esas kıyamet o zaman kopacaktır.Ben siyaseten diğer partilerin ne yaptığını, nasıl bir araya gelip, gelemedikleri AK parti olarak bizi ilgilendirmiyor. Bizi o partiler ilgilendirmiyor. Kararı millet verecektir. Biz milletimize yapmak istediğimiz hizmetlerin milletimizle paylaşmanın heyecanını yaşıyoruz. Bu birleşmelerin ne manaya geldiğini millet nazarında hiçbir değer kaydetmediğini yakın gelecekte hep birlikte göreceğiz. AK Parti olarak biz merkez partisiyiz.Türkiye’de siyasetin merkezine oturmuş bir partiyiz. Bu millete verebileceği bir şeyi olan partimizde yeni isimler, yeni vizyonlar olacaktır.Bu hem AK Partiye güç katacak, milletimizde büyük bir sinerji oluşturacaktır.Genel Başkanımızın sorumluluk verdiği arkadaşlarımız farklı çevrelerden insanlarla temas halindeler.Bunlar Türkiye’nin tanıdığı ve itibar ettiği,  güvendiği, prim verdiği insanlardır.Bunlar siyaset farklı kulvarlarda olmuş olabilir.Dünya görüşleri farklı olabilir.Ama bizimle aynı heyecanı paylaşacağına inandığımız,Türkiye’nin demokratikleşme noktasında milli iradenin yegane egemen olduğunu kabulü noktasında zerre kadar bizden farklı düşünmeyen insanlar olabilir. Bunlar yakında kamuoyu ile paylaşılacaktır.Türkiye genelinde büyük bir sinerji oluşturacağına inanıyorum.
Siyasette müktesep hak yoktur
  Siyasette müktesep hak yoktur. Her birimizin ne olacağı çok önemli değildir. Siyaseti şahıslarımız için, şahsi ikballerimiz için yapıyorsak millete saygısızlık olur. Partimizin ve ülkemizin ne olacağı ön plandadır. Hiçbir arkadaşımız ben yoksam hiçbir şey yok mantığında değildir. Hiçbir kimse ben mantığından hareket etmiyor.Önemli olan Türkiye’nin kazanıyor olmasıdır.Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi sürecini hep birlikte izledik. TBMM Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu son kararla Cumhurbaşkanını seçemez hale getirilmiştir.TBMM bloke edilmiştir. Sistemin tıkandığı noktada yegane müracaat kaynağı halktır. Bizde bu nedenle iradenin gerçek sahibi olan milletimize bu işi götürürüz dedik. Anayasa değişikliğinin birinci turunu yaptık. Bunu Cumhurbaşkanımıza gönderdik.Bu nedenle bir yasal süre bekleniliyor.Büyük bir ihtimalle Cumhurbaşkanımız bunu imzalayabilir. Kendisinin de Cumhurbaşkanın 5+5 şeklinde halka tarafından seçilmesi noktasında görüşlerini biliyoruz. Bunu kamuoyu ile paylaştı.
Anayasa değişiklik paketimizi imzalayacağına inanıyorum
   Bu nedenle kısa zamanda Cumhurbaşkanımızın bu görüşlerini değiştirmesi mümkün değildir.Bu nedenle Anayasa değişiklik paketimizi imzalayacağına inanıyorum. Eğer geriye gönderirse Sayın Başbakanımızda bunu ifade etti.Biz bu paketi tekrar TBMM’de oylayıp, kabul etmek suretiyle tekrar köşke göndereceğiz..TBMM’nin Cumhurbaşkanlığı seçme iradesine karşı çıkanlar, halkın da Cumhurbaşkanlığı seçme iradesine de karşı çıkıyorlar. Dolayısıyla böyle bir çıkmaz demokratik olarak böyle bir kısır döngüyü anlamakta zorlanıyorum.
Parlamenter iradeye ve halk iradesine karşısınız. Siz bu ülkeden ne istiyorsunuz?  
  Parlamenter iradeye karşısınız. Halk iradesine karşısınız. Siz bu ülkeden ne istiyorsunuz? Eğer seçkinci elit dediğimiz kesim parlamenter ve millet iradesinden rahatsızsalar ve orada kendileri için bir şey bulamıyorlarsa, o zaman kalplerindekini, içinden geçirdiklerini açık yüreklilikle söylesinler.Biz parlamenter iradeye inanmıyoruz desinler. Biz seçkinci elit kesim ülkenin, milletin talepleriyle ilgili kararları biz veririz. Milletimize uygun olanı biz karar veririz. Millet bunu bilmez, anlamaz.Bu konuda yanlış yapar. En doğrusunu biz yaparız desinler. Bu erdemliliği ortaya koysunlar. Ancak bunu söyleyemiyorlar. İki camii arasında kalmış binamaz gibi ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini, milletle neyi paylaşacaklarını ortaya koyamıyorlar. Şaşkın ördek gibi ne yapacaklarını bilmiyorlar. Zannediyorlar ki millet olup, bitenlerden çok memnun. Antidemokratik karar almalarından, millet iradesini yok saymaktan millet memnun. Milletin sinesi ve sillesi de bizim içindir. Millet 22 Temmuz’da AK Partiyi sinesine basacak, bu süreç içerisinde millet iradesini ret edenler, parlamenter iradeyi bloke edenler, demokrasiden yana tavır koymayanları sillesiyle cezalandıracaktır. 22 Temmuz 2007’de gece 21’den itibaren herkes bunu görecektir.
Türkiye’de olduğu gibi Ordu’da büyük bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmıştır
  AK parti ile beraber bütün Türkiye’de olduğu gibi Ordu’da da büyük bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmıştır.Bunlar alt yapıdan ulaşıma, denizcilik sektöründen turizme, eğitimden sağlığa kadar ve sanayi yatırımlarına kadar, turizm yatırımlarına kadar ve özellikle köylerimize yönelik, Cumhuriyet tarihinin en büyük imar hareketi  ile Ordu’da 4-5 sene önceye kadar her şeyin bütün Türkiye’de olduğu çok değiştiğini rahatlıkla söyleyebilirim.Bu hizmetlerden faydalanan vatandaşlarımız zaten bunların şahididir. Bu hizmetlerin kamuoyu tarafından, Ordu’lu hemşerilerimiz tarafından ne kadar kabul gördüğünün ölçüsü de 22 Temmuz 2007 seçimleri olacaktır.Ordu’lu hemşehrilerimiz olup bitenlerin farkındadır. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde parti olarak bütün Türkiye’de olduğu gibi Ordu’lu hemşehrilerimizin huzuruna da hizmet etmiş olmanın haklı gururu ile ve mutluluğu ile gönül rahatlığı ile çıkacağız. Milletimiz zaten bunu biliyor.” (21 Mayıs 2007)

Kaymakamdan farklı bir yönetim bakışı

0
     Başyayla Kaymakamı Mehmet Demir; genç, dinamik, halkın içinde ve halktan birisi gibi davranış sergileyen, çalışkan, kararlı ve değişik modern yönetim anlayışı ile görevinde başarılı olmuş ve görev yaptığı her yerde halkın takdirini kazanmış kaymakamlarımızdan birisidir. Kaymakam Mehmet Demir; Başyayla ilçesinin ekonomik ve sosyal, kültürel, eğitim yönünden kalkınması için büyük gayret gösteriyor. 1978 Ankara Hukuk Fakültesi mezunu ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi 3. sınıf öğrencisi olan, İngilizce ve Fransızca olarak iki yabancı dil bilen Kaymakam Mehmet Demir eğitim üzerinde önemle durarak şöyle söylüyor; “Merak etmeyen, oradaki havayı solumayan, hedefinin ne olduğunu bilmeyen üniversite öğrencisi yeterince başarılı ve motive olamaz. Buçalışmamızın çocuklarımızın gelişimine katkı sağlayacağını düşünüyorum.” “Klasik anlamda mesaivalisi ve kaymakamı yöneticiliği artık bitmiştir.” diyerek günümüz kamu yöneticiliğinde farklı bir yönetim uygulayan, vali ve kaymakamlara da günümüzde farklı bir yönetim bakışı konusunda önemli mesajlar veren Başyayla Kaymakamı Mehmet Demir’in şöyle diyor. 
    “Vatandaşa hizmet etmek, vatandaşa kapıyı açmak, vatandaşla görüşmek modern anlamda artı değildir. Bunlar 1980’li yıllarda yöneticiler için bir motivasyondu ve bir hedefti. Bunlar olması gereken şeylerdir. Arkadaşlarımızın bunları yaptığına inanıyorum. Bunları yapmamak değişiklik, yapmak siyasi değildir. Kapısı açık, mütevazi, güler yüzlü v.s. bunlar 1990’lı yıllardan itibaren değişen dünyanın ve değişen Türkiye’nin gereğidir. Yönetici böyle olmalıdır. Böyle oldukça herkes kazanılır.
Mesai valisi ve kaymakamı yöneticiliği artık bitmiştir
    Klasik anlamda mesai valisi ve kaymakamı yöneticiliği artık bitmiştir. Bu tür yöneticilik 1980’li yıllardan önceydi. Bu tür yöneticiliği günümüzde yapan arkadaşımız yoktur. Gençler daha idealist, daha değişik, daha yetişmiştir. Yurtdışına gittiğimiz için karşılaştırma fırsatımız oluyor. Vatandaşımızın her kesimiyle diyalog kuruyorsunuz. Onların size ayak uydurmasını sağlamak zorundasınız. Siz onlara uyarsanız sıkıntı olur. Devletin size yapmış olduğu yatırım boşa gitmiş olur.
 Bizim görevimiz vatandaşımızı ufkunu ve önünü açmaktır
     Bizim görevimiz vatandaşımızı ufkunu ve önünü açmaktır. Siz vatandaşa tabi olursanız, o zaman vatandaşa benzersiniz ve bir umut olmaktan çıkarsınız. Vatandaş kapıdan girdiğinde gözünüzdeki umudu, ışığı kendinde görmelidir. Bunu gördüğünde vatandaş mutlu oluyor. Türkiye’nin her tarafında çalışırız. Burada oturan insan devleti temsil ettiği gibi milletten müteşekkil bir kurumdur. Milletin organik olarak kurumsallaşmasıdır. Aynı zamanda milletin temsilcisiyiz. Bu nedenle millete önayak, onlara çözüm bulmakla yükümlüyüz. 1990 yılların düşüncesi değişti. 1000 yılı devirdik. Yeni bir 1000 yılın içine giriyoruz. Bu değişime ayak uyduran bir Türkiye vardır. Bu süre bizim dönemimiz çalışanları bir şanstır. Ne kadar adaptasyon sağlayan, uyum sağlayan yönetici olursanız, o kadar başarılı yönetici olursunuz.
Değişen Türkiye’nin değişen yöneticileri böyle olmalıdır.
Gençler, eskilere oranla daha başarılıdır
    Değişen Türkiye’nin değişen yöneticileri böyle olmalıdır. Bu nedenle vizyonu geniş, dünyayı ve Türkiye’yi bilen genç yöneticilerimiz vardır. Bu nedenle gençler, eskilere oranla daha başarılıdır. Türkiye bugün toplumsal olarak bazı şeyleri aşmışsa, bunda kaymakam ve valilerin, özellikle yeni kaymakamların çok büyük bir payı vardır. Maddi değişiklikleri yapabilirsiniz, ancak zihinsel değişiklikler bir süreçtir. Bu nedenle Türkiye zihinsel değişimi kısa zamanda gerçekleştirdi. Bu değişimde kaymakam ve valilerin özellikle yeni kaymakamların büyük bir katkısı olmuştur. Bizden öncekileri beğenmesekte, bizden sonrakiler bize göre daha şanslıdır. Bu bir dönüşümdür. Dönüşüme ne kadar adapte olursanız, o kadar başarılı olursunuz. Önemli olan yöneticinin bakış açısı ve kafasındaki zihinsel değişimdir. Maddi konular özellikle köy yolları yapımı gibi konular önemli ama, üzerinde konuşulacak konular değildir. Fikirlerden bahsetmek gerekir. Somut işlerden bahsederseniz küçülmüş olursunuz Önemli olan yöneticinin bakış açısı, kafasındaki zihinsel değişim önemlidir.”
2000’li yılların Türkiye’sine yakışır bir yönetici olmak gerekir
     Topluma neyi vaat ettiği, toplumu nereye götürmek istediği önemlidir.2000’li yılların Türkiye’sine yakışır bir yönetici olmak gerekir. Bunun için çok okumak, çok gezmek, çok düşünmek gerekir. Vaktinz değerini bilmek, boş işlerle uğraşmamak gerekir. Değişen bir dünyaya, Türkiye’ye tanık oluyoruz. Bu nedenle şanslıyız. 1980-1990’lı yıllardan çok bir değişim oldu. Vatandaşla iç içe olan, vatandaşın yüzüne gülen, devletin sıcakkanını gösteren, her konuda daha başarılı oluyor. Dediğim gibi bunları yapmak değişiklik değil, yapmak siyası değildir. Büyük yerlerde kaymakam ve valinin vatandaşa ön ayak olması gerekir. Bunları zaten yapamıyorsan bir eksik var demektir. Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve muhtarlarla ilçemizin gelişmesi konusunda görüş alışverişinde bulunuyoruz.
Modern anlamda yöneticilik, kaymakamlık ve valilik temsili bir makamdır
    Modern anlamda yöneticilik, kaymakamlık ve valilik temsili bir makamdır. Devleti ve milleti temsil ediyorsunuz. Bu temsili tam yapmak gerekir. İkinci olarak da kaymakam ve vali organizatör olmalıdır. İşin ayrıntısına girerseniz yapılamayacağını düşünüyorum. İşleri organize etmeniz için, motive etmeniz gerekir. İyi bir yönetim anlayışında güven verip, sahip çıkmalısınız. Kaymakam olarak vali beni motive edip, sahip çıktığını hissettiğim an daha çok verimli olup ve iş üretirim. Bunları maiyetimdeki memurlara uygulamaya çalışıyorum. Yönetici olarak bana güvenmelerini söylüyorum. Kaymakamların her türlü işi ayrıntısına kadar takip etmesini uygun bulmuyorum. Eğer öyle olsaydı diğer memur ve amirlere ihtiyaç olmazdı. Önemli olan motivasyon ve organize etmektir. Ne beklediğini ve istediğini açıkça söylemektir. İşlerin nasıl gideceği ve nasıl olacağı konusunda maiyetindeki memura birazda güvenmek gerekir. İyi bir kaymakam ve vali iyi yolda olandır. Ekonomik anlamda sıkıntı olduğu için, mümkün olduğu kadar vali ve kaymakamın bu işlerle uğraşması gerektiğini düşünüyorum.
Kaymakam ve vali yeşil kart için günlerini ve saatlerini ayırmamalıdır
    Bir kaymakam ve vali yeşil kart için günlerini ve saatlerini ayırmamalıdır. Günümüzde SYD Vakfı işleri tecrübesi olan işlerdir. Kısaca bir kaymakam ve valinin bu işlerle vakit harcamamasını düşünüyorum. Ekonomik anlamda daha çok vatandaşın cebine girecek projeler düşünülmelidir. Kültürel anlamda hizmetlere ağırlık verilmelidir. İdareci sosyal olmalıdır. Makamda oturupta, sabah saat 8, akşam saat 5 yapıp, önüne gelen evrakları imzalarım düz mantığı bırakılmalıdır. Kaymakam ve vali organizatör olmalı, ne yapabilirimi düşünmelidir. Bir konuda vatandaşlarla görüşüp, onları organize edersiniz. Kaymakam sosyal olmalı, ekonomik yönden girdi nasıl olmalıdır, ona bakmalıdır. Rutin işlerin vali yardımcıları ve yöneticiler tarafından yapılacağını biliyorum. Modern yönetimde kontrol mekanizması vardır. İyi denetlersiniz ve ayrıntılarla uğraşmazsınız.” Yönetimde daha iyi başarılı olmak için farklı bakış açısı sergileyen yöneticilerimizin çoğalması dileğiyle.
    
 

Hizmet mi? Şov mu?

0
      Amasya; tarihi ve turistik değerleriyle herkesi büyüleyen ve kurtuluşumuzun temelleri atılan manidar illerimizden birisidir. Kısaca kültür ve tarihi mirası bir şehrimizdir. Amasya Üniversitesi, Amasya Valiliği kültürel faaliyet konusunda adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Ama ne yazık ki bunların yaptıkları etkinliklere genelde halk katılmıyor. Faaliyetlerini kendi kurumları bünyesinde yapmış oluyorlar. Protokol etkinliğinden başka bir şey olmuyor. 
      Özelikle Amasya Üniversitesinin yaptığı reklamlar adeta şov gösterisinden başka bir anlam taşımadığı düşüncesindeyim. Birçok organizasyonlar yapılıyor. Halkın bundan haberi yok veya haberi var gelmiyor. Bunun sebebini araştırmak gerekir. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe Amasya’ya getiriliyor. Program Amasya şehir merkezine uzakta, Amasya Eğitim Fakültesi Kültür Merkezinde yapılıyor. Katılanlar öğrenciler ve protokol, halk yine yok. 
     Kurtuluşumuza vesile olan Amasya Tamiminin yazıldığı Amasya’da, kurtuluş meşalesini yakan Amasya halkı Atatürk’ümüzün manevi kızı Ülkü Adatepe’yi göremiyor. Atatürk’ümüzün hayatını manevi kızından dinlemekten mahrum ediliyor. Halbuki bu program Amasya şehir merkezinde bulunan kültür merkezinde yapılsa daha iyi olamaz mıydı? Buna bir anlam veremiyorum. Bu tür faaliyetlerin il merkezinde yapılsa daha iyi olmaz mı? İl merkezinde bulunan Hamit Kaplan Kapalı Spor Salonunda yine çeşitli kültürel ve spor etkinlikleri yapılıyor. Buraya gelen yine mevcut sporcular ve il dışından gelen insanlar. 
      Programlara katılan Amasya halkı yok. Başbakanımız ve diğer üst devlet yöneticilerimiz  diyorlar ki halkın içinde olmadığı hiçbir faaliyet ve iş başarılı olamaz. Günümüz modern yönetim anlayışında herkes bunu vurguluyor. Demek ki Amasya Üniversitesi Rektörlüğü, Amasya Valiliği ne kadar faaliyet yapsa da, bu tür faaliyetlere Amasya halkının katılmasında başarılı olamadılar. Bundan anlaşılıyor ki halkın katılmadığı hiçbir organizasyon başarılı olamıyor. Bu tür faaliyetler zayıf kalıyor. Burada bir eksiklik var. Halkın içinde olmadığı hiçbir işte başarılı olamazsınız. Halkın içinde olmadığı organizasyonla ve etkinlikle başarı elde edilemez. Onun için bu tür faaliyetleri yapan kurum yöneticileri halkın içine girip, onlarla beraber olup, bu tür faaliyetlere halkın katılımının sağlanması gerekir. 
      Halkın içinde olduğu organizasyonlar, o şehrin turizm yönünden tanıtımına da büyük katkısı olur. Amasya ilini tanıtırken ve faaliyet yapılırken mutlaka sivil toplum örgütlerini almak gerekir. Yoksa yaptığınız faaliyeti kendiniz yapıp, kendiniz seyredersiniz. Şu ana kadar yapıldığı gibi. Halksız yönetim ve faaliyet olamaz. Herkesin bildiği gibi, yalnızlığa oynarsınız. 
      Halka tepeden bakmakla değil, halkın yanında, halkla beraber, mütevazi bir yönetim anlayışı sergilerseniz, halkımız her zaman sizin yanınızda olur. Yoksa faaliyeti kendiniz yapar, kendiniz ve personeliniz izler. Yaptığınızdan kimsenin haberi olmaz. Yetkililerin bu tür faaliyetlere halkımızın niçin katılmadığını bir düşünmesi ve ders alması gerekir. Anlayana ne güzel!

Türkiye örneği müdür

0
   Ordu; Karadeniz bölgesinde, fındığı, doğal güzellikleri ve Boztepe’si ile ünlü, türkülerimizde de yer alan ünlü şehirlerimizden birisidir. Ordu insanı genellikle sıcak, samimi ve hareketlidir. Kısaca ülkemizin kültürel, sosyal, ekonomik yönden realitesi yüksek olan illerimizden birisidir.
     Neden yazınıza böyle başladınız derseniz. Böyle bir ilde bürokratlık ve hizmet yapmak her kişinin yapacağı bir iş değildir. İlin kültürel ve soysal realitesinin yüksekliği nedeniyle çok faal bir görev yapmak zorundasınız, Aksi takdirde pasif bir görev yapayım da, oturayım diye düşünemeziniz. Bu nedenle Ordu’nun bürokratlık seyir defterine baktığınız zaman bürokratların sık değiştiğini görmekteyiz.
     Gazetecilik mesleğim gereği ülkemizin değişik yerlerine ve yurt dışına zamanla gezilerim oluyor. Kendini övüyor diye yanlış düşünmeyin de kısaca deyim yerindeyse artık bir insan sarrafı oldum. Benim kişilik özelliğimin temel kriteri olaylara tümden bakışta müspet görmek ve o noktadan hareket etmektir. Yoksa bakışınız art niyetli olursa tam anlamıyla menfi ve müspet fikir davranış sezginleme durumunda olamazsınız. Konuyu buraya getirmemim nedeni bir kişiyi ve kurumu ve olayı değerlendirirken, çok iyi gözlem ve süzgeçten geçirdikten sonra kaleme alır ve yazarım. Bu benim kişisel karakteristik özelliğimden kaynaklanmaktadır. Ülkemizin, milletimizin geleceğine yönelik hizmet yapanları yazmaktan mutluluk duyarım. Diğer taraftan ülkemizin ve devletimizin zararına menfi olayları gazeteci olarak kamuoyuna duyurmayı da kendime görev addediyorum.
     Bu anlamda Ordu Tedaş Müdürü Halil Mermer’in Ordu’da yaptığı ve kurum içinde yaptığı ve Türkiye’de örnek teşkil edecek hizmetlerden size bahsedeceğim. Ordu’da uzun süredir Tedaş Müdürlüğü yapan Halil Mermer;  personeliyle bir takım ruhu içinde çalışması ile herkesin takdirini kazanmış, ülkemizin örnek bürokratlarımızdan birisidir. Tedaş İşletme Müdürlüğü içinde vatandaşın daha rahat elektrik faturaların yatırması için Bankacılık sisteminde yürüdüğü gibi, elektronik numaralama sistemi kurmuş ve bilgisayar ekranında vatandaş vezneye ödediği parayı rahatlıkla görebiliyor. Bu Türkiye genelinde ilk bir uygumladır. Bence bu sistem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca örnek alınıp, tüm Türkiye’de uygulanacak bir sistemdir. Bu sistem vatandaş için çok kolaylıklar getirmektedir. Müdür Halil Mermer sağlam vatandaşların yanında, sakat vatandaşları da düşünerek onların Tedaş binasına rahat girmeleri için özel giriş yolu yaptırmıştır.
     Diğer taraftan Tedaş Personellerinden oluşan Türk Sanat Müziği korosu kurmuş ve bu koro il içinde ve dışında konserler vermektedir. Yine mahalli imkânlarla yaptırdığı bina içindeki konferans salonu, estetik ve günümüzü teknolojisine uygun özelliği ile Ordu’da örnek teşkil edecek bir salondur. Müdür Halil Mermer yaptığı diğer hizmet ise mahalli imkânlarla yaptırdığı üç yıldız kapasitesindeki misafirhanesidir. Müdür Halil Mermer personelinin daha iyi bir ortamda yemek yemeleri için güzel bir yemekhane yaptırmış. Bina bahçesinde, insanın içini rahatlatacak güllerin ve çiçeklerin açtığı harika ve örnek teşkil edecek bahçe düzenlemesi yaptırmıştır. Ordu Tedaş Müdürü Halil Mermer’in sosyal realitesi yüksek,  insan ilişkilerinde ayrıntıyı kaçırmayan, herkesin   gönlünü almaya çalışan, tüm personelinin sevincine ve üzüntüsüne ortak olan, devlet hizmetinin vatandaşa zamanında ulaşmasını sağlayan, hiçbir vatandaşın mağdur olmasın istemeyen, sergilediği performansla devletin gelirlerini yükselten ve elektrik kaçaklarını ortadan kaldıran kısaca devlete ve millete hizmette örnek çalışması ile iyi sosyal ilişkiler uzmanı özelliği taşıması nedeniyle, Türkiye’de herkesin örnek alınması gereken bir  bürokrat olarak düşünüyorum.

Türkiye örneği başsavcının başarısı

0
   Adalet Bakanlığı teşkilatlarında Cumhuriyet Başsavcılarının önemi ve temsil ettiği makamlar itibariyle kariyerleri çok önemlidir. Görevleri sırasında kanun ve devlet adına hareket ederler. Genellikle vakitlerini mevcut kanunların uygulanması için gece gündüz demeden; mevcut kanunları okumak, uygulamak, yenilerini takip etmek, görev yaptıkları adliye teşkilatlarında üst makamda oldukları için mevcut sistemini en iyi şekilde yürütmekle uğraşırlar. Kısaca Cumhuriyet Başsavcılığı görevi herkesin saygı göstereceği ve hukuk kurallarının uygulanmasının sağlandığı kutsal bir görevdir. Bu makamlar milletimiz nezdinde takdire şayan makamlardır. Cumhuriyet Başsavcılarından rutin görevlerinin dışında, kendi görev alanları dâhilinde ülkenin sorunları ile ilgili çözüm önerileri ortaya koyan ve bunları gerçekleştirmeye çalışanlar ve görev yaptıkları yöreye gelişmişlik katkısı yapanlar azınlıkta olmuştur. Bu nedenle Amasya Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Aksu’yu “Türkiye örneği başsavcının başarısı” olarak örnek vermek istiyorum
      Başsavcı Hüseyin Aksu Amasya’da kısa bir süre önce göreve başlamasına rağmen görev yaptığı adliye teşkilatının daha iyi bir konuma gelmesi ve performansını yükseltmek için üstün gayretinin yanında; Amasya ilinin turizm yönünden tanıtımına katkı yapmak amacıyla ünlü sinema aktörü Kadir İnanır’ın son cellât filminin Amasya Kapalı Cezaevinde çekilmesini sağlamıştır. Başsavcı Hüseyin Aksu bu filmin Amasya’da çekilmesine katkı yapması nedeniyle Amasya’nın tanıtımına büyük katkısı olmuştur. Yıllar sonra Amasya’da filmler ve diziler çekilmeye başlamıştır. İşte Başsavcının kendi kamu görevi yanında görev yaptığı tanıtım katkısı örneği.
      Başsavcı Hüseyin Aksu; genç, dinamik, çalışkan, görevine son derece bağlı tutum ve davranışı ve devlet adamı vasfı sergilediği için herkesin takdirini kazanan bir kişiliğe sahiptir. Böyle bir savcıdan kendi görev alanı konularındaki olaylara farklı boyutla bakarak çözüm önerileri gerekir. Bu noktadan hareket eden Amasya Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Aksu yıllarca ülkemizin biriken sorunlarından olan ve gün gittikçe suç oranın artığı, ülkemizde insanların suçlu olarak kanun önüne gelmeden, suçla mücadelede aile eğitimin önemli olduğu düşüncesinden hareketle Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek “Suçla mücadelede aile eğitiminin önemi ve Türkiye’de denetimli serbestlik uygulamaları” sempozyumunun görev yaptığı yer olan Amasya’da yapılmasını sağlamıştır. Bu sempozyuma ülke genelinden her üniversiteden konu ile ilgili öğretim üyesi katılarak, yapılan sempozyum ulusal düzeyde oldu. Bu sempozyumda sunulan bildirilerde; suçu önlemede aile eğitiminin önemini değerlendiren Amasya Valiliği bu konu ile ilgili sempozyuma katılan üniversite öğretim görevlilerine bilgi vermeleri isteğinde bulunmuş. Bu çalışma gerçekleştirildiği takdirde Amasya ilinde yaklaşık otuzbin öğrenci velisine bilgi verilmesi düşünülmektedir. Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Aksu’nun ülkemizde aile yapısına ve gençlerimizin geleceğine olumlu katkıları ne kadar büyük değil mi? İşte geleceğimizin emaneti olan gençlerimizin geleceğini düşünme. Gerçek vatanseverlilik ve milletseverlik örneği.  Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünce örneği.
      Amasya Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Aksu yapılan sempozyumla ilgili şunları söylüyor “Suçla mücadelede aile eğitiminin önemi, ailelerin bilinçlendirilmesinin çocukları suçtan uzaklaştıracağı hususu tartışılmıştır. Suçla mücadelede ailenin eğitimi ve denetimli serbestlik uygulamaları düzenlemiş olduğumuz bu sempozyumda tartışılmıştır. Kısaca suçu önlemenin yolu eğitimli aileden geçer. Suçun azalmasını sağlamak istiyorsak ailelerin bilinçlendirilmesine önem verilmelidir.”Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Aksu’nu bu sempozyumla ilgili görüşleri;  ülkemizin geleceği ile ilgili bu başarılı çalışmasını ve organizasyonu neden yaptığını kısaca özetliyor. Ülkemizde eğitimli aile yapısının oluşmasını sağlamak ve gençliğimizin geleceğine dönük olumlu katkılarından ve başarısından dolayı Türkiye örneği Amasya Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Aksu’yu tebrik ederim. Böyle değişik çözüm önerileri olursa, ülkemizin gelişmesine katkı sağlar. Ülkemizdeki suç oranları azalır. Ülkemizde kendi görev alanlarında; Başsavcı Hüseyin Aksu örneğinde olduğu gibi, ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlarını ve çözüm yollarını  ortaya koyan bürokratların çoğalması dileğiyle.

Halkın valisi

0
    Kastamonu doğal ve tarihi kültürü ile ender illerimizden birisidir. Tarih ve kültür deyince aklımıza Kastamonu gelir. Cumhuriyet döneminde de tarihi şapka devrimi ile önemli bir konuma oturmuştur. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kastamonu’ya gelmiş ve Kastamonuluları onurlandırmıştır. Bu ilimiz ayrıca Kurtuluş Savaşında’ da İnebolu limanından yapılan lojistik destekle bir ilke imza atmıştır. Böylece Kastamonu ilimiz; tarihi ve kültürel yönüyle tarihimizde birçok ilklerde yer almıştır. Ayrıca Kastamonu inanç turizmi yönünden de önemli bir konuma sahiptir. Kastamonu’nun her tarafı tarih kokmaktadır. İnsan buraya geldiği zaman ecdadı ve tarihi yâd ediyor. Kısaca Kastamonu ülkemizin gezip, görülmesi gereken önemli yerlerinden birisidir.
     Sözü buraya getirmişken ve Kastamonu’dan konu ederken Kastamonu Valisi Nurullah Çakır’dan bahsetmeden geçemem. Vali Nurullah Çakır tam kültür ve tarih aşığı valilerimizden birisidir. Kastamonu’yu turizm yönünden geliştirmek için mesai mefhumu tanımadan çalışıyor. Vali Çakır diyor ki önce insanlara kültür ve tarih bilincini yerleştirmemiz gerekir. Kastamonu halkı ile adeta bütünleşmiş, halkı arasına girerek onlarla oturuyor ve sohbet ediyor. Onların Kastamonu ile ilgili düşüncelerini alıyor. Halk da bundan oldukça memnun kalıyor. Halk bizimle beraber oturup, sohbet eden, bizim düşüncelerimizi alan bir valiyi ilk defa görüyoruz. Valimiz bizden birisi gibi davranıyor. Bu valimiz sayesinde devletimize tüm düşüncelerimizi aktarıyoruz. Artık özel kalem müdürlüğünde valiyle görüşmek için saatlerce beklemiyoruz. Çünkü valimiz bizim yanımıza geliyor. Halkımızla bütünleşen ve Başbakanımızın tarif ettiği vali örneği. Vali Nurullah Çakır gecenin geç saatleri de olsa hizmet etmekten zevk alıyor.
     Yukarıda bahsettiğim örneklemeleri Kastamonu gezisi sırasında gözlerimle gördüm. Vali Nurullah Çakır gece saat 23’e kadar Kastamonu il merkezinde Kastamonu esnafı ile oturdu onların sorunlarını dinledi ve Kastamonu ile ilgili düşünce ve önerilerini aldı. Valinin böylece hakla oturup sohbet etmesi, geçmişteki bürokrasi anlayışını hatırladığımda beni gerçekten duygulandırdı. Bu sırada; bir bugünkü bürokrasi anlayışı ile geçmişteki bürokrasi anlayışı aklıma geldi. İşte halka bütünleşen vali dedim. Demek ki bürokrat olarak halkımızın içine girdiğiniz zaman halk sizi bağrına basıyor. Size destek oluyor. Bu ne güzel örnek davranış değil mi? 

İlçenin idare ettiği kaymakam mı? İlçeyi idare eden kaymakam mı?

0
    Kastamonu ilinde; doğa turizminde önemli bir yer teşkil eden Azdavay ilçesine gittim. Gazetecilik mesleği gereği halkın ve esnafın değişik kesimleriyle Azdavay’la ilgili söyleşiler yaptım. Kaymakam Salih Ayhan’ın kararlılığı ve halkın içinde olması, ilçenin daha iyi bir konuma gelmesi için üstün gayret göstermesi nedeniyle ilçe halkının ve kamu görevlilerinin takdirini ve sevgisini kazanmış. Kaymakamın çalışmasını; halkın ve o yörede görev yapan kamu görevlilerinin takdir etmesi önemlidir. Modern idarecilik anlayışında halka beraber olmak daha çok önem arz etmektedir. Başarı halkla bütünleşerek olur.
       Azdavay Belediye Meclisi; Kaymakam Salih Ayhan’ın ilçe için gösterdiği üstün gayretten dolayı hemşehrilik beratı vermiş. Bu güzel bir gelişme olup, Türkiye’de bir ilk gerçekleşmiştir. Bu nedenle; çalışkan, kararlı, vizyon sahibi bir kaymakamın Azdavay’da görev yapması, Azdavay için büyük bir şanstır. Halk ve esnaf söyleşisinin ardından Kaymakam Salih Ayhan’ı ziyaret ettim. Kendisiyle yaptığım özel röportajda; Türkiye’de yönetim ve idarecilik anlayışı hakkında özellikle meslektaşlarına ve herkese geleceğimizle ilgili önemli mesaj, tavsiye yüklü sözler söyledi; 
      ” Kaymakamın görevi; görev yaptığı ilçeyi en iyi temsil etmek, değerlerini ortaya çıkarmak, sorunlarını gidermek, onlarla hem dem olmaktır. Buna layık olmaya çalışıyorum. Akşam yatağa yattığım zaman; ne hata ettim, bugün ilçemiz için ne yaptım diye düşünüyorum. Meslektaşlarımızın görev yaptıkları ilçelere bağlılıkları vardır. Azdavay’ı samimi olarak seviyorum. Bu nedenle; eğitime verilen destek, mimari tarzdaki restorasyon çalışmaları ve ilçemiz adına her hizmet alanında fedakarlığı büyük dirayet ve cüretkarlılıkla sürdürüp neticeye ulaştırdığımdan dolayı tarafıma Azdavay Belediye Meclisince Fahri hemşehrilik beratı verildi.
      Başarılı olmak için; görev yapılan yerde doku uyuşması gerekir. Halkın içinde olmaktan zevk almak gerekir. Ufkumuzu geniş tutmak gerekir. Yerel idarecilerle iş birliği yapmak gerekir. Vizyonumuzu dış dünyaya açık tutmak gerekir. Makamına kapanmaması gerekir. Başarının yolları budur. Görev yapacağımı en iyi şekilde araştırarak, o yere giderim. Kısaca görev yapacağım yere gitmeden önce, o yeri tanıma açısından dersime iyi çalışırım. Görev yapacağım yeri en iyi şekilde tanımam gerekir. Halka ilgili diyalogun iyi korunması gerekir. 
      Sayın valimiz Nurullah Çakır’ın halkın içinde olması takdire şayandır. Doku uyuşmazlığının olmaması gerekir. Evrensel bilginin yerele aktırılması gerekir. İlçeler artık sırça köşkten yönetilmiyor. Yönetimler artık halkla birlikte yapılıyor. İlçemizdeki kurum amirleri ve adliye personeli ile iyi bir diyalog kurmak amacıyla piknikler düzenliyoruz. Görevde liyakat, ehliyet önemlidir.
      Artık; işletmeden, projeden, planlamadan anlamayan idarecinin olmaması gerekir. Modern idarecinin olması gerekir. Kaymakamlar oturmakla da maaşların alırlar, iş yaparak da maaşlarını alırlar. Çalışmakla insan haz alır, mutlu olur. Yurtdışı eğitim sayesinde Avrupa’yı gezmiş oldum. Bundan şunu çıkardım. Avrupa’ya göre bizim ülkemiz çok güzel. Avrupalılar kendi ülkelerini tanıtmışlar. Biz yatmışız, Ülkemizi tanıtmamışız. Bizim ülkemiz, kültürümüz, doğal dokumuz Avrupa’dan daha üstündür. Biz değerlerimizi, kültürümüzü, doğal varlıklarımız yansıtmıyoruz, tanıtmıyoruz.
      İlçenin idare ettiği kaymakam; vatandaş tarafından bu kaymakam nasıl denildiğinde idare ediyorum denilen kaymakamdır. İlçeyi idare eden kaymakam ise vatandaş tarafından bu kaymakam nasıl denildiğinde bu kaymakam çalışıyor denilen kaymakamdır. Biz milletin hâkimi ve amiri değiliz. Biz milletin hizmetindeyiz, hizmetkârıyız. Bizim güvenimiz milletimizin sevgisi, vizyonumuz bize olan itimatlarıdır. Azdavay’a hizmet yapacak herkese ihtiyacımız vardır. Bizim görevimiz, onların bize olan samimiyet derecesinden bu kişileri yakalamak gerekir.
      Türkiye değişiyor. Gerçek vatanseverlik, ülkesine, milletine hizmet etmektir. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyor; “Yorulmadan, çalışmadan rahat yaşamanın yollarını arayan insanlar; önce hürriyetlerini, sonra istikballerini, sonra, haysiyetlerin kaybederler.” Onun için gayret göstermeliyiz, çalışmalıyız, ter dökmeliyiz. Bu gemi su alırsa hepimiz batarız. Bunun için herkesin özellikle dikkatli olması gerekir.”
      Kaymakam Salih Ayhan’ın bu önemli mesajlarından bence herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır. Anlatılanlar ve konuşmalardan şu sonuca vardım. Kısaca Azdavay Kaymakamı Salih Ayhan; ilçenin idare etiği kaymakam değil, ilçeyi idare örnek kaymakamlarımızdanbirisi olup, ülkemizin ve milletimizin böyle yöneticilere ihtiyacı vardır.

Almus-Çubuk-Niksar-Taşova izlenimlerim

0
      Ülkemiz doğal yönden adeta cennet görünümündedir. İnsan gezdikçe gezmeye doyamamaktadır. Adeta saatlerce izleseneniz gözünüz tabiat güzelliğine doymuyor. Geçen günlerde Tokat iline bağlı Pazar ve Almus, Niksar ilçeleri ile Amasya iline bağlı Taşova ilçeleri ile Ankara-Çubuk ilçesin gezdim.Taşova adeta bir tarım kenti, her türlü ürününün yetiştirildiği geleceğin tarım ürünleri üretimi merkezi durumundadır.Genel ve geleceğe dönük projeler uygulandığında ekonomik yönden geleceği parlak bir ilçemizdir Taşova’ya gitiğimde Belediye Başkanı Mustafa Korkmaz’ıda ziyaret ettim. Başkan ilçeyi ve yaptıkları hizmetleri anlattı.Başkan hizmet yapmakta sıkıntı çekiyorum diyor.Geçmişte yapılan yanlışlıkları düzelttiğim ve yanlış yapanların üzerine gittiğim için bu yanlış yolda olanlar bana saldırıyorlar diyor. Ama ben işlerimiz doğru yapıyorum. Kimse bana yanlış iş yaptıramaz diyor. Başkan konuşmasına devam ederek şöyle diyor. İlçemizde şimdiye kadar bir hamam yoktu. İlçemiz için bu bir ihtiyaçtı. Şimdi bölgemizde herkesin örnek alacağı çok amaçlı modern bir hamam yaptırıyorum. Tarihe baktığımızda atalarımız bir ilçeye önce hamam yaptırmıştır diyor.
     Almus ilçesi Almus barajı kıyısında kurulmuş ve modern bir şehir görünümünde, tepeye hakim bir noktaya çıktığınızda barajın verdiği doğal güzelliğe insan bakmaya kıyamıyor. Baraj sade konumu itibari ile su sporları için uygun bir yer, bundan yıllarca önce eski Tokat Valisi rahmetli Recep Yazıcıoğlu görev yaptığı yıllarda baraj kıyısında baraja hakım noktada turizm amaçlı çok  güzel ağaç işlemeli bir tesisi yaptırmış. O tesis ve bina iyi bakım yapıldığında dinlenmek için ideal bir yerdir. Ancak işsizlik yüzünden ilçe göç veriyor. Almus Kaymakamı Zafer Oktay “ilçenin geleceği turizmdir. Bu nedenle burada bulunan Almus Barajı turizm açısından şimdiye kadar değerlendirme yapılmamıştır. Su sporlarının ilçemizde bulunan Almus Barajında yapılması için girişimlerde bulunacağım.” diyor.
     Niksar ilçesi yapısı itibariyle yeşillik diyarı ve tarih kokan bir ilçemizdir. İlçe ekonomik ve eğitim yönünden büyük gelişmeler kaydetmiştir. Özellikle Niksar Belediye Başkanının gayretleri ile ilçedeki tarihi eserlerin büyük bir kısmı onarılmıştır. Ankara-Çubuk ilçesi de Belediye Başkanı Adem Tuğluca’nın gayretleri ile şehircilik ve ekonomik yönden büyük bir gelişme içindedir. İlçede yapılan festival Belediye Başkanı Adem Tuğluca’nın sosyal gayretleri ile Ankara’da elçilikleri bulunan ülkelerin büyük bir kısmının ilçede stand açmasıyla birlikte festival uluslar arası boyuta taşınmıştır. Bunlar ülkemizdeki güzel çalışmalardan örneklerdir.




Bu sayfa hakkındaki yorumlar:
Yorumu gönderen: hamza yaraşır, 13.12.2008 17:39:25:
yazı çok güzel hayırlı günler

Bir kaymakam portresi

0
     Tokat iline bağlı Niksar ilçesi tarihi ve tabii güzellikleriyle ve sıcak kanlı insanlarıyla güzel ilçelerimizden birisidir. Böyle bir ilçeye de sosyal aktivitesi yüksek olan ve halkla iyi bir iletişim kuran Kaymakam Uğur Turan yakışır. Gazetecilik mesleğim gereği Türkiye’nin değişik yerlerine gidiyorum. Oraların güzelliklerinden, ülkemiz ve milletimiz adına yapılan güzel çalışmalardan konu ediyorum. Ülkesi için çalışan belediye başkanı, kaymakam. Vali gördüğüm zaman onların çalışmalarını kamuoyuna yansıtmak bana ayrı bir mutluluk ve sevinç veriyor. Onların çalışmalarıyla gurur duyuyorum. Çünkü yapılan çalışmalar vatanım ve milletim içindir.
     Niksar’da kaldığım süre içinde Niksar’ı ve Niksar’ın güzelliklerini, Niksar Kaymakamı Uğur Turan ile Niksar Belediye Başkanı İdris Şahin’in olumlu çalışmalarını gördüm. Şimdiye kadar birçok kaymakam ve vali ile röportaj yaptım. Ama kaymakam Uğur Turan ile yaptığım röportajım bir başka idi. Yöneticilere mesaj yüklü bir röportaj oldu. Kaymakam Uğur Turan görevine son derece bağlı, ülkeye hizmet aşığı, görev yaparken her konuya hakim, her mekana uygun konuşan, devletimizi en iyi temsil etmek için üstün gayret gösteren bir devlet adamı vasfına sahiptir. Konuşmamız sırasında kaymakam ve yönetici olarak neler yapılması gerektiği üzerinde önemle durdu ve görevlerini yaparken çok dikkat etmelerinin gerekliliğini vurguladı. 
     Niksar Kaymakamı Uğur Turan’ın her yöneticinin örnek alması gereken, mesajlarla dolu sözleri; “Kaymakam olarak görevimiz kutsaldır. Ben bundan onur duyuyorum. Allah’a dua ediyorum. Beni ve bizleri mahcup etmesin. Biz halkımızın içindeyiz. Halkımızla sadece makamda karşılaşmıyoruz, evlerine de gidip konuk oluyoruz. Allah gurur ve kibir sahibi kimseyi etmesin. Hakkımızı helal ettirmemiz lazımdır. Bu nedenle halkımızı ve milletimizi çok seveceğiz. Sevmeden hiçbir görev yapılmaz, olmaz. Halkımızın dertlerini dinleyeceğiz. Onları sıkıntılarını dinlerken tebessümü yüzümüzden eksik etmeyeceğiz. Halkımızı dinleyin, sabır gösterin, ön yargılı olmayın. Halkımızın ayağına gidin, dertlerini dinleyin ve çözüm odaklı çalışın.
     Sevgili vatandaşlarımızı Allah rızası için seveceğiz ve onlara güzel hizmetler edeceğiz. İşlerime halkımızın destekleri ve duaları ile devam ediyorum. Bizler vatandaşımızın hizmetkârıyız. Hasta gittiği zaman önce ilgi ve alaka görmek ister. İnsanın nefsi güzel şeyler duymak istiyor. Büyüklerimden öğrendiğim şey şudur; “büyüklerinizi, ülkenizi, milletinizi seviniz. Vatandaş merkezli kamu yönetimi çok önemlidir. Vatandaşlarımızı kucaklamaktan ve onların sorunlarıyla uğraşmaktan mutlu oluyorum. Akşam evime gittiğimde beni mutlu eden yegane şey; “yapılan binalar değil, binalar yapılır ama, yapılan binaları onarmak önemli değil, kalpleri onarmak, kalpleri güzelleştirmek, ferahlaştırmak gerekir. Adaçayı kalplere ferahlık verir. Bu konuda adaçayı gibi olmak lazımdır.”
     İnsanlar devlet dairesine rahatlıkla girebilir miyim? Beni kabul eder mi? diye düşünüyor. Bana yakın ilgi gösterir mi? Sonucundan da bana bilgi verir mi? Diye düşünüyor. Ben arkadaşlarıma diyorum ki işin sonucundan vatandaşıma bilgi verin. Çalışmada takım ruhu oluşturmak çok önemlidir. Bunu yapmaya gayret ediyoruz. Yüce dinimiz de halden anlayan, vefalı, sevgi dolu insan olun diyor. Mevlana’nın sözlerini arkadaşlarımla paylaşayım diye bununla ilgili kitabı yanımdan ayırmıyorum. Mevlana şöyle diyor; “Sevgide güneş gibi ol, dostlukta, kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol; ya olduğun gibi görün ol, ya göründüğün gibi ol.”
     Bu nedenle idareci; affedici, sevgi dolu, dirayetli, baba olacak, içten olacak, ölçüleri güzel olacak, Allah’tan korkacak samimi, ölünceye kadar samimi olacak, herkesi sevecektir, çok çalışacaktır. Bana kötü alışkanlıkları söylenen insanlarla ilgileniyorum. O insanlarla ilgilenildiğinde, o insanlar değişiyor. Belki bugünden yarına düzelmez, sabretmek gerekir.
error: Content is protected !!