Pazar, Aralık 21, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 254

Ermenilerin Azerbaycan topraklarına göçürülmesi

0

Son iki yüzyılda halkımıza karşı Ermeni milliyetçileri tarafından gerçekleştirilen etnik temizlik, soykırım ve saldırganlık politikası Azerbaycan tarihinin facialarla, aynı zamanda kanlı olaylarla dolu çok acı aşamalarını oluşturmaktadır. Bu milliyetçi-şovenist politikanın temel amacı Azerileri tarihi topraklarından kovmakla bu ezelî Azerbaycan topraklarında Ermenilerin uydurdukları “Büyük Ermenistan” devletini kurmak olmuştur.

   Ermenistan’ın bu cinayet politikasının devamlılığını kanıtlayan olgu şu ki, sadece XX yüzyılda Azeriler 4 kez – 1905-1907, 1918-1920, 1948-1953 ve nihayet 1988-1993 yılları arasında ermeni milliyetçileri tarafından işlenen soykırıma maruz kalmıştır.

  Tarihi bilgiler gösteriyor ki, stratejik açıdan önemli bir öneme sahip olan Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin dağlık bölümüne İran’dan ve Türkiye’den çok sayıda Ermeni nüfusunun aktarılmasına XIX yüzyılın başlarında başlanmıştır. Bu dönemde bölgenin zengin doğal kaynakları üzerinde kontrolü ele geçirmek isteyen Çarlık Rusyası XVIII yüzyılın sonu – XIX yüzyılın başlarında Türkiye ve İran’a karşı savaş yürütürken “Ermeni unsuru”-ndan siyasi alet olarak kullanmıştır.

  XIX yüzyılın başlarında Kafkasya Kuvvetleri Genel Komutanı P.D.Sisyanov Gence’yi işgal ettikten sonra, 22 Mayıs 1805 yılı 19 N-li raportunda yazıyordu ki, Karabağ kendisinin coğrafi konumuna göre Azerbaycan’ın, ayrıca İran’ın kapısı olarak görülüyor, bu yüzden de onu itaette tutmalı ve burada konumumuzu sağlamlaştırmaya daha fazla gayret gösterilmelidir.

    Böyle bir amaç kısa sürede hayata geçirildi. 14 Mayıs 1805 yılında Karabağ hanı İbrahim hanla general Sisyanov arasında anlaşma imzalandı. Qarabağ Hanlığı Rusya’ya birleştikten sonra P.D.Sisianov hemen Karabağ’da çarizmin tutumunu pekiştirmek için Güney Kafkasya’nın diğer eyaletlerinden Ermenileri buraya aktarmaya başladı.

   Karabağ nüfusu ve etnik içeriği hakkında ayrıntılı bilgi veren önemli belge çar memurları Yermolov ve Mogilyovski tarafından tertip edilen “Karabağ eyaletinin tasviri”ne göre, 1823 yılında Karabağ eyaletinde toplamda 20 bin 95 aile, bunlardan 15 bin 729’u Azerbaycanlı ve 4 bin 366-sı ermeni ailesi olmuştur. Yani, henüz 1823 yılına kadar Karabağ aktarılan Ermenilerin sayesinde eyalette toplam sayıları artarak 4 bin 366’ya ulaşmıştır .

  Karabağ’ın dağlık kısmında Ermeni nüfusunun bir hayli derecede çoğaltılması XIX yüzyılın 20 yıllarında, özellikle Güney Kafkasya’nın Rusya tarafından işgal edilmesinden sonra vuku bulmuştur. 1804-1813’cü, 1826-1828 yılları Rusya-İran ve 1828-1829’cu yıllarda Rusya-Türkiye savaşları sırasında, hem de sonraları ermenilerin İran, Türkiye ve Güney Azerbaycan’dan kitlesel biçimde Güney Kafkasya’ya, özellikle Karabağ’a aktarılması sonucunda burada onların sayısı her yıl artmaya başladı.

   Çarlık Rusyasının Kafkasya’yı işgal etmesini N.N.Şavrov açıkça söylüyor ve bu amaçla söz konusu araziye ilk olarak başka milletlerin aktarılmasını ile ilgili yazıyordu: “Biz sömürgecilik faaliyyetimize Kafkasya’ya Rus nüfusunun değil, yabancıların getirilmesiyle başladık. Ülkede istenmeyen unsurlar sayılan bu kolonistlerden Tiflis ve Yelizavetpol (Gence) guberniyalarında koloniler yarattık. Onlara en iyi topraklar ayrıldı ve çeşitli imtiyazlar verildi “.

  Karabağ’ın dağlık bölümüne öncelikle resmen 124 bin, daha sonra ise gayri-resmi olarak hayli Ermeni aktarılmıştır. Toplamda, 1828-1830’cu yıllarda Karabağ’ın dağlık bölümüne 200 bin Ermeni aktarılmıştır. Bu bilgileri N.N.Şavrov şöyle tasvir ediyor: “1828-1830’cu yıllar Savaşı bittikten sonra biz 40 binden fazla İran ve 84 bin Türkiye Ermenisi göçürüb, onları hemen Ermeniler yaşamayan Yelizavetpol ve İrevan guberniyalarında, Tiflis, Borçalı, Akalsıkı, Akalkalaki bölgelerinin en iyi devlet topraklarında yerleştirdik. Onların yerleşmeleri için 200.000 desyatinden çok hazine toprağı ayrılmış ve onlar için Müslümanlardan 2 milyon liralık özel topraklar satın alınmıştı. Aynı ermeniler Yelizavetpol guberniyasının dağlık bölümü (Karabağ’ın dağlık bölümü öngörülüyor – E.A.) ve Sevan Gölü’nün kıyılarında yerleştirildiler. Bunu da dikkate almak gerekir ki, resmi olarak aktarılan 124 bin Ermeni’den başka, buraya gayri-resmi göç edenlerle birlikte sayıları 200 bin kişiden fazladır” .

Bu bilgi gösteriyor ki, aktarılan Emeniler, özellikle Ermeniler yaşamayan veya az Ermeni yaşayan bölgelerde yerleştirildiler. Buradan bile belli oluyor ki, XIX yüzyılın başlarına, özellikle Türkmençay anlaşmasına kadar Azerbaycan’ın Gence ve Erivan guberniyalarında Ermenilerin sayısı çok az olmuştur.

   Böylece, Türkmençay mukavelesinden sonraki iki yılda Çarlık Rusya’nın himayesi sonucunda Ermeniler Azerbaycan’ın çeşitli yerlerinde, özellikle Karabağ’ın dağlık kısmında yerleşmeği başardılar. Çarizmin Ermenilere olan bu ilgi ve himayesi devam eden yıllarda da kendini göstermekteydi.

   XIX yüzyılın sonu – XX yüzyılın başlarında Güney Kafkasya’ya Ermenilerin aktarılması sürdürüldü. Sadece 1896 yılından 1908 yılına kadar geçen 13 yılda Kafkasyaya 400 bin Ermeni göçürülmüşdü. Bu konuda N.N.Şavrov yazıyor: “1896 yılında general-adyutant Şeremetyev Zakafkasyada yaşayan Ermeniler ile ilgili verdiyi bilgisinde bunların sayısının 900 bin kişi olduğunu göstermiştir. 1908 yılında ise sayıları 1 milyon 300 bin kişiye ulaşmıştır, yani bu süre zarfında Ermeniler 400 bin kişiden fazla çoğalmışlardır. Şu anda Zakafkasyada yaşayan 1 milyon 300 bin ermeni’den 1 milyonu bu toprakların köklü sakinleri değiller. Onları buraya biz getirdik” .

   Genellikle, Karabağ’ın dağlık bölümüne Ermenilerin aktarılması bölgede demografik durumu ciddi etkiledi. 1897 yılında nüfusun listeye alınması sırasında Karabağ’da yaşayan 54 bin 841 aileden 29 bin 350’nin Azeri, 18 bin 616’nın ise Ermeni ailesi olduğu bildirildi. 1917 yılında ise Karabağ’da Ermenilerin sayısı gelmelerin sayesinde artarak toplam nüfusun % 46’nı, Azeriler ise %51’ni oluşturmuştur .

  1917 yılının “Kavkazski kalendar” mecmuasında yazılana göre Karabağ’da 199 bin Azeri (58,3%) ve 142 bin ermeni (41,7%) yaşıyordu. Görüldüğü gibi Çarlık Rusyasının himayesi sayesinde suni olarak ermenilerin aşama aşama aktarılıp Karabağ’da yerleştirilmesine rağmen Azeriler bu toprakların ezeli sakinleri olarak tüm dönemlerde çoğunluk teşkil etmişlerdir.

“Kavkazski kalendar”ın kroniklerinde verilen istatistiksel veriler gösteriyor ki, Ermenistan’ın şimdiki ülkesinde de önceleri Azeriler Ermenilerden hayli çok olmuştur. Örneğin, 1886 yılında Gence (Yelizavetpol) guberniyasının Zengezur kazasındakı 326 köyden 154-ü Azeri köyü (% 45,7), 91-i Kürt köyü (% 27,8 ve sadece 81-i Ermeni köyü (% 24,8) olmuştur .

1889 yılında Zengezur bölgesinin Azeri nüfusu ermeni nüfusundan 1500 kişi çok olmuştur. 1897 yılında ise Zengezurun nüfusu 142 bin kişi olmuştur ki, onlardan 71,2 bini (50,1%) Azeri, 63,6 bin kişi ise (44,8%) ermeni olmuştur .

   Ermenistan Merkez İstatistik İdaresi’nin 1962 yılında yayınlanmış istatistik mecmuasında gösteriliyor ki, 1831 yılında Erivan şehrinin 18 bin 766 kişi nüfusunun 15 bin 992’si, 1866 yılında ise 27 bin 246 kişiden 23 bin 627’si Azerbaycanlı olmuştur (yani nüfusun % 85,2’si) .

Z. Kirokodyanın 1932 yılında Erivan’da yayınlanmış “Sovyet Ermenistanının nüfusu 1831-1931” kitabında da belirtiliyor ki, Erivan guberniyasının Erivan, Eçmiedzin, Yeni Beyazıt, Aleksandropol kazalarında, Yelizavetpol (Gence) guberniyasının Zengezur ve Kazak-Dilican kazalarında, Tiflis guberniyasının Lori-Pembek (Borçalı ilçesi) kazasında 2310 yerleşimbölgesinden 2000-i Azerilere ait olmuştur. Erivan’da yaşayan 10 bin nüfusun 7 bini Azerbaycanlı olmakla beraber, aynı zamanda Hanlığı yöneten 40 kişinin hepsi Azeriler olmuşlardır .

  Erivan guberniyasının 1920 yılına kadar Azerbaycan’a dahil olan kazalarında, özellikle Erivan kazasında Azerbaycanlı nüfusun sayısı hayli fazla olmuştur. Örneğin, kazada bulunan 99 bin kişiden 62,6 bini Azerbaycanlı (% 66), 36,4 bin kişiyi Ermeni (% 34) olmuştur.

Erivan guberniyasının Eçmiedzin, Yeni Beyazıt, Sürmeli kazalarında ise Azeriler nüfusun üçte birini teşkil etmiştir. 1 Ocak 1916 yılına ait olan bilgiye göre bu ülkelerde nüfusun etnik içeriyi yine Azerilerin lehine fazlalık teşkil ediyordu. Erivan kazasında 74,2 bin kişi veya % % 48, Zengezur kazasında 119,5 bin veya % 53,3, Yeni Beyazıt kazasında 50,7 bin kişi, Sürmeli kazasında 45 bin kişi Azerbaycanlı olmuştur. Bu rakamlar açık şekilde gösteriyor ki, XIX ve XX yüzyılların başlarında şimdiki Ermenistan topraklarında yerel halk olan Azeriler çoğunluk teşkil etmişlerdir .

  Ermeni milliyetçileri XIX yüzyılın sonunda – 1885 yılında Marseldə “Armenakan”, 1887 yılında Cenevre’de “Kınçak”, 1890 yılında ise Tiflis’te “Taşnaksütyun” partilerini kurdular. Bundan sonra, Ermenilerin “Büyük Ermenistan” kurma iddiaları yeni aşamaya ayak bastı.

_____________________________

[1] Halilov H. Karabağın ulus dünyası, Bakü, “Azerneşr”, 1992, s.16.

[1] Azerbaycan tarihi. En eski zamanlardan XX asra kadar. Ders kitabı. Bakü, “Azerneşr”, 1994, s.271-272.

[1] Halilov H. Karabağın ulus dünyası, Bakü, “Azerneşr”, 1992, s.17.

[1] Şavrov N.N. Kafkasyada Rusiya çıkarlarına tehlike: Gelecekte Muğanın yabancılara verilmesi, Bakü, “Elm”, 1990, s.63.

[1] Aynı yerde, s.63.

[1] Halilov H. Karabağın ulus dünyası, Bakü, “Azerneşr”, 1992, s.19.

[1] Memmedov H., Memmedov N., Türkiye’de ve Azerbaycan’da ermeni milliyetcilerinin cinayetleri, Bakü, 2006, s.46.

[1] Memmedov İ., Esedov S., Ermenistan Azerbaycanlıları ve onların acı akibeti (kısa tarihi oçerk), Bakü, “Azerbaycan”, 1992, s.23.

[1] Memmedov H., Memmedov N., Türkiye’de ve Azerbaycan’da ermeni milliyetcilerinin cinayetleri, Bakü, 2006, s.25.

[1] Memmedov İ., Esedov S., Ermenistan Azerbaycanlıları ve onların acı akibeti (kısa tarihi oçerk), Bakü, “Azerbaycan”, 1992, s.22.

[1] Aynı yerde, s.23.

Amasya Üniversitesi Rektörlük seçimleri ve düşündüklerim

0

   Bir önceki yazımda ifade etmiş olduğum, TIME dergisine de kapak konusu olan God Gene (Tanrı Geni) yazımdan önce, sizlerle Amasya Üniversitesinde yaşadığım Rektörlük Seçimi ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Amasya Üniversitesi’nde 15 Nisan 2011’de yapılan seçimle en fazla oyu alan Prof. Dr. Metin Orbay, YÖK’te yapılan görüşmelerden sonra Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül tarafından Amasya Üniversitesi Rektörlüğüne atanmışlardır. Bu aşamada Amasya Üniversitesine hayırlı olmasını ve Prof. Dr. Metin Orbay’ı tebrik etmek ve hem üniversite için hem de ülkemiz için yararlı işler yapacağından emin olduğumu belirtmek isterim.

   Ülkesini seven her insanın bu dileklerde bulunması, arzu etmesi de gerekir. Bu anlamda tartışılacak bir durum söz konusu değildir. Ben daha farklı bir durumdan, bahsetmek istiyorum. Öğretim üyesi arkadaşlarımızın oylamada göz önüne aldığı kriterler neler olmalıdır. Bir öğretim üyesi oyunu istediği adaya verebilir mi? Oylamada etkili diğer faktörler var mıdır? Elbette bir öğretim üyesi istediği adaya oy verebilir ve oylamada etkili faktörler de vardır. Öğretim üyeliğine yükseltilmeden önce yapılan doktora tezi ile bir bilim adamına, bağımsız analiz yapma, sentez yapma, entelektüel düşünme orijinal fikirler üretme, bilime yenilik getirme gibi kriterleri yerine getirdiği varsayılarak doktor unvanı verilir ve zamanı gelince öğretim üyeliğine yükseltilir. Doktor unvanını alan bilim adamı bilimsel, bağımsız düşünme yeteneği kazanmış kimsedir artık. Araştırma yapabilir, ders verebilir, uzman olduğu alanda yorumlar yapabilir ve tarafsız hareket eder.

   Rektörlük aday belirleme seçimlerinde de öğretim üyelerinin bağımsız iradeleriyle oy vermeleri beklenir. Rektörlük aday seçimlerinde adayların nitelik ve niceliklerinin dışında başka kriterlere göre atanabilir mi atanamaz mı kriterleri kendiliğinden ortaya çıkmakta ve öğretim üyeleri nitelik ve niceliği ikinci plana bırakarak siyasi, ideolojik, arkadaşlık, dostluk vb. yakınlığı ilk plana alarak adaya oy verirken, arzu ettiği ancak atanamayacaklarını varsaydıkları adaya da oy vermemektedirler. Böyle bir durumda öğretim üyelerinde bireysel hareket etme yerine topluluk olarak hareket etme içgüdüsü ağır basmaktadır.

   Kanımca 1-2 kişinin yönlendirerek değil de bireysel olarak yapılan değerlendirme sonucu ortaya çıkan toplu irade daha güçlü ve önemlidir. Kişisel görüşüme göre Amasya Üniversitesi’nde bu durumun kısmen de olsa gerçekleştiğini düşünüyorum, ancak bu duruma da saygı duyduğumu belirtmek isterim. Biz öğretim üyeleri daha bağımsız daha özgür, gelecek kaygısından uzak hareket etmeliyiz diye düşünüyorum. Seçim sonucuna göre kişisel görüşüm, atanan arkadaşım için olumsuz düşündüğüm anlamına gelmemektedir. Amasya Üniversitesi Rektörlük Aday seçimlerinde Sayın Cumhurbaşkanımıza sunulan listede 3. sırada yer alarak seçim sürecini tamamlamış oldum. Tarafımdan ve diğer adaylar tarafından üniversitemiz ve ülkemiz için önerilmesi istenen görüşler ne derecede değerlendirildiği tarafımızca bilinmemektedir. Bir örnek vererek bu konuyu kapatmak istiyorum.

  15 Nisan 2011 Rektör Aday seçimlerinden 2 hafta sonra Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi’nde katıldığım Doktora yeterlilik sınavından civar köylere gezi yapmak için gittiğimizde yöresel tarım ürünlerinin özellikle sebze ve meyvelerin lezzetli olduğu ancak bununda çok az yerde olduğu söylendi. Nedeni ise yurtdışından ithal edilen, F2 nesilleri verimsiz olan tohumların kullanılması ve de yurt dışına bağımlılık gösterilmişti.

   Bu durum zaman zaman önemli mevkide bulunan yetkililer tarafından da açıklanmaktaydı. Rektörlük aday seçimlerinde YÖK’e ve dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımıza sunulan dosyada da bu konuyu açıklayıcı önerilerimiz yer almaktaydı. Ancak alınan oy sayısı bu konunun belki de gündeme gelmesini öteledi, bunu bilemiyorum. Sonuç olarak tarafımdan veya diğer adaylar tarafından önerilen çalışma planlarının üniversitemiz ve ülkemiz için faydalı olduğundan ve seçim sonucuna saygı duyulacak bir tercih yapıldığından emin olarak noktayı koyuyorum. 

 İnsan gen projesinin sahipliğini dünyanın gelişmiş olduğu kabul edilen iki ülkenin başkanları (ABD ve İngiltere) yapmıştı. İnsan gen projesi açıklandı. Önceleri 50-60 bin kadar gen sayımız olduğu söyleniyordu, bu sayı şimdilerde 15-20 bin ile ifade edilmekte ve gerçek gen sayısının daha az olduğu bildirilmektedir.

  Haziran-Eylül 2011 tarihleri arasında ABD’de Florida Eyaletinde, Florida Üniversitesinde Exchange Visitor olarak obezite üzerine bir projeye katılacağım. Daha önce bahsettiğim Tanrı Geni konusu ile ABD’de çalışma izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım.

  Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle. Eleştiri ve önerilerinizi bekliyorum. Hoşçakalın, sağlıcakla kalın.        

Arap Baharı Suriye’nin kapısında

0

  Libya’daki durum gelişmeye devam ederken yanı başımızda Suriye’de “Arap Baharı”nın etkileri artmaya başladı. Yakın bir zamanda Suriye’nin ne yöne gittiğinin gün yüzüne çıkacağı beklenebilir. Biz şimdi neye doğru gidildiği yönünde fikir yürütmeye çalışalım.

  Arap Baharı ile ilgili olarak söylenebilecek önemsiz gibi görünen ama önemli bir ayrıntı, aslında her ülkedeki hareketlerin kendi özelliklerini taşıması, genel bir halk hareketinden çok her ülke için özel hedeflere varmak üzere tasarlanmış ve gelişmiş izlenimi uyandırmasıdır. Mısır’da aşiret, cemaat etkisinden uzak internet sayesinde gerçekleşmiş gösterilen bir halk hareketi ve yıpranmayan bir devlet ve yıpranmamış aksine güçlenmiş bir ordu, Libya’da parçalanmış bir devlet, suçlanan ve batılı güçlerle gün be gün yıpratılan bir ordu, Suriye’de ölümle sonuçlanan gösteriler, çatışmalar, reform yapmaya zorlanan ama gitmeye zorlanmayan bir hükümet……

  Bu enteresan tablodan en kestirme bir çıkarım şu olabilir, halklar özgürleşecek ancak bu özgür halkların bir birlikteliği olmayacak. Cetvelle çizilmiş sınırları aşan bir hareket, yardımlaşma destek vb. görülmüyor. Sınırlar bu akraba halkları gerçekten bölmüş görünüyor. Yakın zamanda birlikteliğin ötesinde muhtemelen dini temellere dayalı ayrışmalardan dolayı güç mücadelelerini görmek dahi olasıdır.

  Bu genel tabloyu ortaya koyduktan sonra gelelim kendi çıkarımlarımıza. Libya’da yeni bir Fransız sömürge düzeninin sinyalleri algılanmaya başlıyor. Uçaklar, helikopterler hiçbir masraftan, özveriden kaçınmayan Fransa’nın Libya’nın geleceğine ağlarını ördüğünü ve diğer batılı devletlerin desteğini aldığı kestirmek bir bakış açısı. İnsanın aklına IMF başkanının cinsel taciz olaylarıyla değiştirilmesinde acaba Libya müzakerelerinin rolü var mıdır diye sormak geliyor.

  Mısır’ın Gazze Şeridi’ne açılan Refah sınır kapısını büyük ölçüde açması dikkate değer yeni gelişmelerden biri. Beklide oyuna başladığının ilk taşı hareket ettirdiğinin bir göstergesi olabilir. Mısır’ın Sünni Arap dünyasında farklı gönül kazanma adımlarını, belki kendi “one minute” versiyonu hadiselerini görmeyi beklemek gerekir.

  Suriye’de ise yönetimin kalması ama devletin düzeninin değişmesi beklenmektedir. Bunda asıl soru yönetimin gerçekten yerinde kalmasının istenip istenmediğidir. Zira Suriye’de çoğunluğu yöneten azınlığın demokratik ve özgürlükçü bir yönetim şeklinde yerinde kalmayı başarıp başaramayacağı ciddi bir belirsizliktir. Suriye yönetiminin özgürlükçü reformlar yapmaktaki gönülsüzlüğü benzer bir değerlendirmeye dayanıyor olabilir. Ancak görünen bir gerçek vardır ki Suriye yönetimi durumu idare ederek ve sorunlarını öteleyerek bu krizden çıkması zor görünmektedir. Devlet adamlarının vasıfları böyle ciddi zamanlarda belirli olur.

  Türkiye’den yükselen mesajların veya eylemlerin gerçek bir analizi oldukça zor, belki sağlıklı değerlendirmeler yaklaşan seçimin rüzgârının dinmesiyle yapılabilir.  

Havza izlenimleri, turizm ve Kaymakam Erol Rüstemoğlu

0

  Samsun-Havza ilçesi; Karadeniz Bölgesinin kaplıca turizminde en önemli ve bu konuda marka olmuş turizm merkezlerimizden birisidir. Havza, Karadeniz Bölgesini diğer Anadolu bölgelerine bağlayan devlet karayolu üzerindedir. Türkiye’de özellikle Karadeniz Bölgesinde kaplıca turizmi denilince akla gelen ilk yer Havza’dır. İlçenin ekonomisine en büyük canlılık katan ekonomik girdi kaplıcalardır. Diğer yönden Havza halkının en büyük gelir kaynaklarından biriside hayvancılıktır. Süt ürünleri üretimi yaygın vaziyettedir. Havza’da kaplıca turizmi yeteri kadar gelişmemiştir. İlçede kaplıca turizminin gelişmesi için ilçe Kaymakamı Erol Rüstemoğlu yoğun gayret ediyor ve bu konuda ilçenin gelecekte ufkunu açacak yeni projelere imza atmıştır.

  Ancak bir yerde turizmin yeteri seviyeye gelmesi için mülki idarenin dışında o yerdeki sivil toplum örgütlerinin ve o yöre halkının gerekli özveriyi göstermeleri gerekir. Turizmde kalkınma topyekün olmaktadır. Turizme gelişmeyi istenilen anlamda yakalamak için halkın bu işin içinde olması gerekir. Yaşadığımız yüzyılı düşünürsek, ülkelerin ekonomik girdilerinde turizm önemli bir payı teşkil etmektedir. Turizm bacasız sanayi demektir. Ancak bacasız sanayide gelişme alt yapı tesisleriyle birlikte halkın bu konudaki inancını uygulamaya koyması gerekir. Nasıl mı derseniz? Bir yere gezmeye gelen bir turist o yerden memnunsa gittiğinde o turist o yere yeni bir turistin gelmesine vesile olur. Kısaca turisti o yöre halkının memnun etmesi gerekir.

  Turist o yöreye geldiği zaman ilgi ve alaka ister. Sizin yörenizde ne kadar tarihi eser ve doğal güzelliğiniz olsa dahi siz orayı turiste yeteri kadar sunamazsanız başarıyı yakalama şansınız azalır. Onun için turizmde başarılı olmak için iyi bir sunum gerekir. Sunum yapmadan öncede yöre halkına da turizmde gelişme heyecanını vermek gerekir. Yapacağınız tüm işlerinizde heyecan taşımanız gerekir. Başarılı olacağız kelimesini kalbinde taşıyan ve buna inanan insanlar hep başarılı olmuşlardır. Bunun için başarıda heyecan önemlidir.

  Havza Kaymakamı Erol Rüstemoğlu, Havza ilçesinin ekonomik ve sosyal gelişmesi için büyük gayret sarf ediyor. Çalışkan, idareciliği yöre halkı tarafından takdir edilen ve devlet duruşu sergileyen kaymakamlarımızdan birisidir. Diğer taraftan Havza Kaymakamı Erol   Rüstemoğlu net bir duruş sergileyerek başarılı bir idarecilik performansı sergiliyor. Halkımız net idarecilik, düzgün ve dürüst idarecilik yapanı bağrına basıyor, takdir ediyor. Bu başarıyı her idarecinin yakalaması oldukça zordur.

  Kaymakam Erol Rüstemoğlu’nun  başarılı bir mülki idare amiri nasıl olmalıdır sorusuyla ilgili olarak ilginç ve mesaj dolu sözleri şöyledir; “  Atatürk’e veya Hazreti Ali’ye ait olduğu söylenen bir söz vardır. “İnsan sevgisi olmayan bir kişi idareci olamaz.” İnsanınızı ve insanları sevmiyorsanız, değer vermiyorsanız idareci olamazsınız. Kaymakam veya başka ne olursa olsun önce insanları sevmek gerekir. Önce kendinizi sevmeniz lazımdır. Önce kendinizi seveceksiniz, insanları seveceksiniz. Vatandaşı seveceksiniz, vatandaşa ve kendinize karşı saygılı olacaksınız.

  Bu saygıyı ve sevgiyi kaybederseniz bırakınız idareci olmayı, insan olduğunuzda şüpheli olur. Her şeyin başında; insanı, milleti, vatanı, devleti sevmek veya onlara karşı saygılı olmak ve sorumluluk sahibi olmak gerektiğini düşünüyorum. Bunları başarabiliyorsanız ki aslında bunları başarmak çok kolaydır. Biz nasıl idare ediyoruz bilmiyorum. Bunları başaran bir insan; idarecilikte de başarılı olur, hayatta da başarılı olur. Hangi noktada olursa olsun başarıyı yakalar diye düşünüyorum. Başarılı mı? Başarısız mı? Onu ben değerlendiremem, onu vatandaş değerlendirir. Biz onu vatandaşın değerlendirmesine bırakıyoruz.”

  Havza Kaymakamı Erol Rüstemoğlu örneğinde olduğu gibi başarılı mülki idare amirlerinin çoğalması dileğiyle.

Mesudiye Kaymakamı Rıza Gençoğlu 15 yıllık yol hasretini sona erdirdi

0
Haber: İlker ÇAKAN
  Ordu-Mesudiye İlçesi Yeşilçit-Balıklı-Musalı-Güvenli ve Arıkmusa Köyler i grup  yolu Ulugöl mevkiine kadar olan 5 km.’ lik 1. etabının ihalesi yapılarak işe başlanıldı. Mesudiye Kaymakamı Rıza Gençoğlu  çalışmaları zaman zaman  yerinde inceliyor.
  Bu yolu kullanan köylülerin memnuniyeti adeta yüzlerine yansımış. Edinilen bilgiye göre yolun asfalt yapılması için yaklaşık 15 -20 yıldan beri uğraşıldığı ancak bir türlü yaptırılamadığı 2010 yılı KÖYDES programına  alınarak ihale edildiği ve yapımına başlanıldığı, bundan önce bu bölgede ikamet eden vatandaşların yolun yağışlı havalarda çamurundan, güneşli havalarda da tozundan kurtulamadıkları  öğrenildi.
 
                                    
                                       Mesudiye Kaymakamı Rıza Gençoğlu
                                      yol sevincini yaşayan köylülerle birlikte
 
  Grup yolunu kullanacak olan vatandaşlar Mesudiye Kaymakamı Rıza Gençoğlu’na büyük sevgi gösterisinde bulunarak ” Allah devlete, milete zeval vermesin, KÖYDES bütün sorunlarımızı çözüyor ” diyerek teşekkür ettiler.

Havza Kaymakamı Erol Rüstemoğlu: “Habergünebakış sitesi çok önemli bir görev üstlenmiştir”

0
Haber: İlker ÇAKAN
Samsun-Havza Kaymakamı Erol Rüstemoğlu, Habergünebakış (www.habergunebakış.com) Sitesi ile ilgili olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi;
Habergünebakış sitesine teşekkür ediyoruz. En azından Anadolu’nun sesidir
    Habergünebakış sitesine teşekkür ediyoruz. En azından Anadolu’nun sesidir. Gerek ilçenin, gerekse bölgenin, vatandaşın, devletin, fakir-fukaranın, zenginin herkesin sözcüsüdür. Dolayısıyla Habergünebakış’ın kaymakamlarla yapmış olduğu röportajlarda ilçe hakkında birçok şey öğrenebiliyorsunuz.
Tarafsız bir şekilde herhangi bir siyasinin
yandaşlığını ve karşıtlığını yapmadan faaliyet yürütüyorsunuz.
   İlçenin temel sorunları nelerdir? Öncelikleri nelerdir?  Önümüzdeki dönemde neler olabilir noktasında gerekli bilgileri almak ve bunu vatandaşa duyurmak anlamında Habergünebakış sitesi çok önemli bir görev üstlenmiştir. Biz çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Tarafsız bir şekilde herhangi bir siyasinin yandaşlığını ve karşıtlığını yapmadan faaliyet yürütüyorsunuz. Bu anlamda sizi tebrik ediyor, teşekkür ediyoruz.”
     

Havza Kaymakamı Erol Rüstemoğlu: ” Havza OSB’yi ihtisas OSB’si yaptık”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Samsun-Havza ilçesi; Karadeniz Bölgesinin kaplıca turizminde en önemli ve bu konuda marka olmuş turizm merkezlerimizden birisidir. Havza, Karadeniz Bölgesini diğer Anadolu bölgelerine bağlayan devlet karayolu üzerindedir. Türkiye’de özellikle Karadeniz Bölgesinde kaplıca turizmi denilince akla gelen ilk yer Havza’dır. İlçenin ekonomisine en büyük canlılık katan ekonomik girdi kaplıcalardır. Diğer yönden Havza halkının en büyük gelir kaynaklarından biriside hayvancılıktır. Süt ürünleri üretimi yaygın vaziyettedir. Havza’da kaplıca turizmi yeteri kadar gelişmemiştir. İlçede kaplıca turizminin gelişmesi için ilçe Kaymakamı Erol Rüstemoğlu yoğun gayret ediyor ve bu konuda ilçenin gelecekte ufkunu açacak yeni projelere imza atmıştır.

  Ancak bir yerde turizmin yeteri seviyeye gelmesi için mülki idarenin dışında o yerdeki sivil toplum örgütlerinin ve o yöre halkının gerekli özveriyi göstermeleri gerekir. Turizmde kalkınma topyekün olmaktadır. Turizme gelişmeyi istenilen anlamda yakalamak için halkın bu işin içinde olması gerekir. Yaşadığımız yüzyılı düşünürsek, ülkelerin ekonomik girdilerinde turizm önemli bir payı teşkil etmektedir. Turizm bacasız sanayi demektir. Ancak bacasız sanayide gelişme alt yapı tesisleriyle birlikte halkın bu konudaki inancını uygulamaya koyması gerekir. Nasıl mı derseniz? Bir yere gezmeye gelen bir turist o yerden memnunsa gittiğinde o turist o yere yeni bir turistin gelmesine vesile olur. Kısaca turisti o yöre halkının memnun etmesi gerekir. Turist o yöreye geldiği zaman ilgi ve alaka ister. Sizin yörenizde ne kadar tarihi eser ve doğal güzelliğiniz olsa dahi siz orayı turiste yeteri kadar sunamazsanız başarıyı yakalama şansınız azalır. Onun için turizmde başarılı olmak için iyi bir sunum gerekir. Sunum yapmadan öncede yöre halkına da turizmde gelişme heyecanını vermek gerekir. Yapacağınız tüm işlerinizde heyecan taşımanız gerekir. Başarılı olacağız kelimesini kalbinde taşıyan ve buna inanan insanlar hep başarılı olmuşlardır. Bunun için başarıda heyecan önemlidir. Havza Kaymakamı Erol Rüstemoğlu, Havza ilçesinin ekonomik ve sosyal gelişmesi için büyük gayret sarf ediyor. Çalışkan, idareciliği yöre halkı tarafından takdir edilen ve devlet duruşu sergileyen kaymakamlarımızdan birisidir. Havza Kaymakamı Erol Rüstemoğlu; “Havza ve başarılı bir mülki idare amiri” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;  

Havza OSB’si konuda Türkiye bir ilk oldu

  “Sizinle yaklaşık 1-1,5 yıl önce röportaj yapmıştık. Bu arayı mukayese yaparken bu arada yapılan ve yapılamayan işler oldu. O zaman Organize Sanayi Bölgesinde yapılan çalışmaları konuşmuştuk. Geçen yıl Havza OSB Genel OSB’ler statüsündeydi. Onda bir değişikliğe gittik. Bu konudaki kuruluş protokolünü müteşebbis heyet kararıyla değiştirdik. Böylece Havza OSB’yi ihtisas OSB’si yaptık. Tarımsal ürün işleme ve tarım makineleri ihtisas OSB’si oldu. Böylece Havza OSB’si bu konuda Türkiye bir ilk oldu. Havza  İhtisas  OSB’si 12 trilyonluk 2011 yatırım programına girdi. Müteşebbis heyetine verilen yetkiye dayanarak biz çevresel etki değerlemesi raporunu hazırlamak için ihaleye çıktık. Bu çerçevede bunu bir firmamıza ihale ettik. Şu anda firma ÇED raporunu hazırlayarak Çevre ve Orman Bakanlığına sundu. Bakanlık gerekli değerlendirmeyi yapıp, onaylandıktan sonra alt yapı projesinin hazırlanması noktasında ya müteşebbis heyet imkanlarıyla veya Bakanlığımız tarafından alt yapı projesi ihalesine çıkılacaktır.

Havza  OSB, Havza için çok önemli bir olaydır

  Proje hazırlanacak ve proje hazırlandıktan sonra da alt yapının ihalesini yapacağız. Havza OSB bu anlamada çok önemli bir yol kaydetti. Bunu ben yaptım anlamında söylemiyorum. Bu noktada eskiden bu tarafa gelen bir çaba vardır. Bu proje daha önceleri İl Özel İdaresi programlarıyla yürütülen bir projeydi. Bunun imar, parsel, mevzi planları yapıldı. Bugüne kadar yapılan masrafları müteşebbis heyet üyesi olan İl Özel İdaresi tarafından yürütüldü. Bu nedenle Sayın Valimize ve İl Özel İdaresine teşekkür ediyorum. Bunun bu aşamaya gelmesinde Sayın Başbakanımızın, Bayındırlık Bakanımızın,  değerle bakanlarımızın, Samsun Milletvekillerimizin, İl Özel İdaresinin, siyasilerimizin, Ticaret Odası Başkanımızın, İl Genel Meclisi Üyelerimizin, belediye başkanlarımızın çok önemli katkıları vardır. Bu nedenle emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Havza  OSB, Havza için çok önemli bir olaydır. Halkımızın temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır.

 
                                
                                                 Havza  Hükümet Konağı
 
Havza ve çevresi tarım ve hayvancılık bölgesi

  Fakat tarım ve hayvancılık sanayi ile desteklenmezse, tarımsal ve hayvancılıkla ilgili sanayiyi kuramazsanız vatandaşlarımızın bu anlamda çok fazla gelir elde etmesi mümkün değildir. Yeşilırmak Kalkınma Planında Havza ve çevresinin tarım ve hayvancılık bölgesi olduğu, fakat bölgeden göçün çok hızlı bir şekilde devam ettiği, bunun ancak tarımsal ürün işleme anlamında tarımsal sanayi kurulduğu taktirde engelleyebileceğimiz noktasında bir öngörü yapılmıştır. Bizde bu öngörüye dayanarak, madem bölgemiz tarım bölgesi, tarımsal ürün işleme ve tarım makineleri ihtisas OSB olarak düşündük. Yapılan 10-50 yıllık planlamalarda öngörülen hedefle birebir örtüşüyor. Bun anlamda bu yatırımın gerçekleşmesini veya planlanmasını bakanlık yatırım programına girmesini bekliyoruz.

“Havza’nın şifalı suları olmasaydı Kurtuluş Savaşı mücadelesini yürütemeyecektim”

  Daha önce yine sizinle kaplıca suyunun önemli bir potansiyel olduğunu görüşmüştük. Havza’da kaplıca 2000 yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir. Şifa dağıtıyor. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşında 18 gün Havza’da kalmışlığı vardır. Atatürk; “Havza’nın şifalı suları olmasaydı Kurtuluş Savaşı mücadelesini yürütemeyecektim.” Diyor. Dolayısıyla Havza kaplıcaları böyle bir üne de sahiptir. Daha önceki röportajımızda görüştük. Havza’da maalesef kaplıca suyundan çok fazla istifade edemiyoruz.

Kaplıca turizmini gerçekleştiremiyoruz. Önemli eksiklerimiz vardır

  Kaplıca turizmini gerçekleştiremiyoruz. Daha büyük katma değer sağlama noktasında önemli eksiklerimiz vardır. Kültür ve Turizm Bakanlığımıza 3 parça tahsis ettiğimiz 99 dönüme yakın bir parselimiz var.  Bu arsa ile ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı birkaç kez ihaleye çıktı. Kaplıca suyunun kaynağı çok büyük bir kaynak değildir, 16 lt. sn. suyumuz vardır. Bu yüzden 100 TL. katma değer sağlamam gerekirken 10 TL. kazanıyorum. Bu rakamları örnek olarak söylüyorum. Mevcut suyumuzu biz daha iyi bir şekilde kullanarak Havza’nın ve bölgenin gelişmesine çok büyük katkılar sağlayabiliriz. Yaptığınız 500 kişilik otel kapasitesinde en az 400 kişi ekmek yer.

Mevcut tesisleri ve depolarını en azından yenilemiş olacağız

  Bu rakamı beşle çarparsanız 2000 kişinin bir tesisten ekmek parasının kazanması demektir. Bu noktada önemli gelişmeler var. Daha önce Samsun-Havza Su Yönetim Birliğini kurmuştuk. Bu birlik çerçevesinde Orta Karadeniz Kalkınma Ajansına mevcut tesislerin yenilenmesi konusunda bir proje sunduk. Bu teklif OKA tarafından uygun görüldü. Bunun ihalesini önümüzdeki günlerde birlik olarak yapacağız. Mevcut tesisleri ve depolarını en azından yenilemiş olacağız. Burada önemli su kayıplarımız var. Bunlar eskiden yapılmış ve sağlıklı bir yapıya sahip değildi. Bunların alt yapısı ile ilgili olarak ihale yapacağız. Bu sene sonuna doğru inşallah mevcut tesislerimizi yenilemiş olacağız.

Diğer ilçe ve illerle kıyasladığımız zaman Havza çok önde gidiyor

  Ana-kız okuldayız ve okuma-yazma kampanyası çerçevesinde eski valimiz ve şu andaki Mersin Valimizin öngördüğü bir hedef vardı. Ayrıca bakanlığımızın ortaya koyduğu bir hedef vardı. Diğer ilçe ve illerle kıyasladığımız zaman Havza bu konuda çok önde gidiyor. Biz ilçemizin tamamını okur-yazar yaptık. Ancak bu konuda çok sayı kaldı. Oda şundan kaynaklandı. Ulaşamadığımız veya kurs açamadığımız yerlerde köylerimize bağlı mahalleler veya birkaç hane var. Oradaki vatandaşlarımızın kursa katılması noktasında sıkıntılar yaşıyoruz. Bu sene sonunda veya gelecek sene yaz ortasında Havza’da okuma-yazma bilmeyen kalmayacaktır.

Havza’da şu anda okullaşma oranı kızlar için % 75’dir

  Bu konuda ok önemli bir mesafe aldık. Kızların okullaşması anlamında Havza’da bir sıkıntımız yoktur. İlköğretimden sonra, orta öğretime devam noktasında Havza’da şu anda okullaşma oranı kızlar için % 75’dir. İlköğretimi bitiren kızlarımızın % 75’i liseye devam ediyor. Bu oran geçen yıl % 60’dı. Bu yıl oldukça önemli bir sayı yakaladık. Lisede ve üniversitede okuyan öğrencilerimizin en büyük sorunu yurt ve kalacak yer sorunudur. O sorunu çözme noktasında özel yurtlarda açıldı. Bunlar yeterli değildir.

200 kişilik bir öğrenci yurdu yapacağız

  Özellikle kız öğrencilerimizin kalacak yer sorununu çözmek için değerli milletvekillerimizin çok büyük katkısıyla Havza Anadolu Lisesi için; yüz kız ve yüz erkek olmak üzere toplam 200 kişilik bir öğrenci yurdu yapacağız. Bu yurt biraz olsun bu konudaki sorunlarımızı biraz olsun çözmüş olacaktır. Bunun ihalesi önümüzdeki günlerde bakanlık tarafından yapılacaktır. Havza’da ortaöğretimdeki yurt sıkıntısını bir ölçüde çözmüş olacağız. İmam-Hatip Lisesi için geçenlerde ek bir yurt talebimiz oldu. Bu konuyu da bakanlığımız değerlendirecektir.  Buraya da inşallah bir yurt yapabilirsek orta öğretimdeki kız ve erkek öğrencilerimizin yurt sorununu büyük oranda çözmüş olacağız.

75 yataklı modern bir hastane yapımı

  Sağlık Bakanımızın da katılımlarıyla da 15-20 gün önce Samsun’da sağlıkla ilgili bir bölge toplantısı yapılmıştı. Samsun’da sağlıkla ilgili yapılan değerlendirmelerde bizim hastane yapılması ile ilgili olarak bir talebimiz vardı. Mevcut hastanemizde hastaların kaldığı kısım eski ve yatak sayısı fazladır. Sağlık Bakanlığımızın bu konudaki politikasında her odada en fazla iki hasta öngörülüyor. Beş yıldız ayarında yeni hastaneler yapılıyor. Aynı şekilde Havzalı insanlarımızın da böyle bir tesislerden yararlanma noktasında girişimlerde bulunduk. Daha önce turizm bölgesi alanında bulunan 18 dönümlük ve dört parselden oluşan bir yerimiz vardı. Bu yerin Sağlık Bakanlığına tahsisi için yazışmalar yaptık. Bunun üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı da bu yeri turizm alanından çıkarıp, sağlık alanı olarak düzenlenmesi noktasında gerekli oluru verdi. Belediyemiz tarafından bu dört parsel birleştirilip, tekrar tek parsel yapılacaktır. Bir ay bekleme süresinden sonra Sağlık Bakanlığı tarafından 75  yataklı modern bir hastane yapımı noktasında bu yeri teslim etmiş olacağız. Sağlık Bakanımız da Samsun’da yapılan toplantıda bu yıl sonuna kadar Havza’ya yapılacak bu hastanenin ihalesinin yapılacağını söyledi.

Doğalgazla ilgili olarak Havza için yaklaşık

12 milyon dolarlık bir yatırımın temelini attık

  Havza-Vezirköprü-Ladik’e gelecek doğalgazla ilgili olarak Havza için yaklaşık 12 milyon dolarlık bir yatırımın temelini attık. Bunun ihalesini Enerji Bakanlığı yaptı. Bununla ilgili dört ayrı ilçede temel kaynak törenleri yapıldı. Önümüzdeki beş yıl içerisinde doğalgaz; bütün imar alanları içerisinde evlerimize, konutlarımıza, işyerlerimize ulaşacaktır. Havza için bunun çok önemli bir yatırım olduğunu düşünüyorum. Bu bizim dışında belki belediyenin yaptığı bir faaliyet ama Havza’yı konuştuğumuz için belirtmek istedim.

“İnsan sevgisi olmayan bir kişi idareci olamaz

  Atatürk’e veya Hazreti Ali’ye ait olduğu söylenen bir söz vardır. “İnsan sevgisi olmayan bir kişi idareci olamaz.” İnsanınızı ve insanları sevmiyorsanız, değer vermiyorsanız idareci olamazsınız. Kaymakam veya başka ne olursa olsun önce insanları sevmek gerekir. Önce kendinizi sevmeniz lazımdır. Önce kendinizi seveceksiniz, insanları seveceksiniz. Vatandaşı seveceksiniz, vatandaşa ve kendinize karşı saygılı olacaksınız. Bu saygıyı ve sevgiyi kaybederseniz bırakınız idareci olmayı, insan olduğunuzda şüpheli olur. Her şeyin başında; insanı, milleti, vatanı, devleti sevmek veya onlara karşı saygılı olmak ve sorumluluk sahibi olmak gerektiğini düşünüyorum. Bunları başarabiliyorsanız ki aslında bunları başarmak çok kolaydır. Biz nasıl idare ediyoruz bilmiyorum. Bunları başaran bir insan; idarecilikte de başarılı olur, hayatta da başarılı olur. Hangi noktada olursa olsun başarıyı yakalar diye düşünüyorum. Başarılı mı? Başarısız mı? Onu ben değerlendiremem, onu vatandaş değerlendirir. Biz onu vatandaşın değerlendirmesine bırakıyoruz. 

Habergünebakış sitesine teşekkür ediyoruz. En azından Anadolu’nun sesidir

  Habergünebakış sitesine teşekkür ediyoruz. En azından Anadolu’nun sesidir. Gerek ilçenin, gerekse bölgenin, vatandaşın, devletin, fakir-fukaranın, zenginin herkesin sözcüsüdür. Dolayısıyla Habergünebakış’ın kaymakamlarla yapmış olduğu röportajlarda ilçe hakkında birçok şey öğrenebiliyorsunuz. İlçenin temel sorunları nelerdir? Öncelikleri nelerdir?  Önümüzdeki dönemde neler olabilir noktasında gerekli bilgileri almak ve bunu vatandaşa duyurmak anlamında Habergünebakış sitesi çok önemli bir görev üstlenmiştir. Biz çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Tarafsız bir şekilde herhangi bir siyasinin yandaşlığını ve karşıtlığını yapmadan faaliyet yürütüyorsunuz. Bu anlamda sizi tebrik ediyor, teşekkür ediyoruz.” 

Mesudiye-Yeşilce Beldesinde yayla evlerine uygun örnek uygulama

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Ordu-Mesudiye ilçesine bağlı Yeşilce beldesi adeta bir yala görünümdedir. Yeşilce beldesi doğal güzelliği ile insanı büyülemektedir. Yeşilce Beldesinde bulunan yayla evi tipindeki evlerin çatıları beldeyi güzelleştirmek adına Yeşilce Belediyesi Başkanı Feyzi Ünal’ın gayretleri sonucu kiremit rengine boyanmıştır. Böylece beldeye girişte  baktığınızda evlerin çatıları aynı renk olduğundan beldeye ayrı bir güzellik katmıştır. Yeşilce beldesinde belde işleri imece usulü ile yapılmaktadır.

  

                                          

                                              Ordu-Mesudiye-Yeşilce Beldesi

Mesudiye Devleti Hastanesi Ambulans Şoföründen Orduspor sevgisi

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Ordu-Mesudiye Devlet Hastanesi  112 Acil Servis Ambulans Şoförü  Mehmet Sait Duran aslen Mersin’li olup, memuriyet nedeniyle 28 Eylül 2009 tarihinde Mesudiye Devlet Hastanesine Ambulans  Şoförü olarak başlamış. Kendisi gerçek bir Mesudiye ve Orduspor sevdalısıdır. Mesudiye tanıtımı adına Mesudiye klibi hazırlayarak facebook’taki kendi sayfasında yayınlamıştır. Orduspor aşkından dolayı da işyerinde Orduspor forması ile görev yapmaktadır. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Mesudiye Devlet Hastanesi 112 Acil Servis Ambulans Şoförü Mehmet Sait Duran şunları söylüyor; “Mesudiye’yi gerçekten çok sevdim. Aslen Mesudiyeli olmama rağmen kendimi gerçek bir Mesudiyeli gibi hissettim. Mesudiye insanları sıcakkanlıdır. Bu sevgimden ötürü köyleri ve yaylaları gezerken, resimler çekip Mesudiye klibi halini getirdim ve facebook’taki sayfamda yayınladım.
 
                                                 
                                 Mesudiye Devlet Hastanesi 112 Acil Servis
                                    Ambulans Şoförü Mehmet Sait Duran
 

  Ayrıca bu yıl Orduspor’un grubunda 5. inci olup, play off’a kalması ve süper lige çıkma şansını yakalaması beni çok sevindirdi. Bu sevincim nedeniyle işyerimde çalışırken Ordusopr formasını giyiyorum. Bundan da gurur duyuyorum. Tek temennim Orduspor’un süper lige çıkmasıdır.”

 

Mut Kaymakamı Mustafa Şahin: “Mersin’de ISO Kalite Belgesini ilk alan biz olduk”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Mut,Mersin ilinin iç kesiminde kalan ve il merkezine en uzak ilçelerinden birisidir. Mersin il merkezinden yaklaşık ikibuçuk,üç saat  gibi bir zaman farkıyla Mut’a varabilirsiniz.Konya ve Karaman’ı Akdeniz’e bağlayan devlet karayolu  Mut ilçe merkezinden geçmektedir. İlçe merkezine yaklaştıkça yoğun kayısı bahçelerine rastlanmaktadır. Mut ilçe merkezi nüfusu 28.800’dür. İlçede kayısı ve zeytin üretimi ileri seviyededir. Mut ilçesi özellikle kayısı üretimi yönünden Malatya iline eş değerdedir. Fakat bu yönden ismi fazla duyulmadığı için herkes tarafından bilinmiyor. Diğer yönden ilçede zeytin işlemeciliği yapan küçük fabrikalar vardır. Mut ilçesinde 8 aydır görev yapan Kaymakam Mustafa  Şahin ilçenin ekonomik ve  soysal yönden gelişmesi için yeni projeler yapmıştır.

  Mut Kaymakamı Mustafa Şahin diyor ki ilçe özellikle kayısı üretimi yönden marka şehirlerden birisi olması gerekirken yeteri kadar tanıtım yapılmamıştır. İlçenin tanıtım eksikliği var, bunun üzerinde önemle duruyorum. Bu ilçeyi tanıtmamız gerekir diyor. Kaymakam Mustafa Şahin bu düşüncesine paralel olarak ilçe merkezinde toprak üzerine işlenecek 180×120 m. ebadında Türkiye’nin en büyük bayrağını yaptırıyor. Diğer taraftan Uluslararası Paraşüt yarışmasını da Mut’ta yaptırıyor. Devletin vatandaşına kaliteli hizmet verme noktasında başarısından dolayı Mersin ilinde ilk defa Mut Kaymakamlığı ISO Hizmet Kalite belgesini almıştır. Devlete ve millete hizmet etmek noktasında yoğun gayret gösteren, çalışkan, görevine son derce bağlı Mut Kaymakamı Mustafa Şahin, “Mut ve başarılı bir mülki idare amiri” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi; 

 
                            
                                                                   Mut
Yetki ve salahiyete göre iş yapıyoruz

“Mut ilçesinin toplam 63.000 nüfusu ve 60 köyü olan bir ilçedir. Merkez nüfusu 28.800 ‘dür. Bir ilçeyi tanıma süreci uzun alabiliyor. Göreve başlayalı 8 ay oldu. Bugün itibariyle ilçenin tarımsal potansiyelini net olarak ortaya koymuş değiliz. İlçemiz tarım ilçesi olarak gözüküyor ama başka sektörleri ilçeye getirebilir miyiz onun arayışı içindeyiz. Tarımı zaten Anadolu’nun öz sektörüdür. Her yerde bir tarım ve hayvancılık vardır. Ama bulunduğunuz yere diğer bir sektör getirebilme uğraşı veriyoruz. Bir ilçenin yönetimi dendiği zaman bizim kaynağımız 5442 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunudur. Bu kanundaki yetki ve salahiyete göre iş yapıyoruz. Bazen şunu düşünüyorum. Biz bir yerde proje yapalım, projeyle uğraşalım derken, maddi anlamda yatırım yapalım derken 5442 sayılı kanunun korumaya çalışmış olduğu alanlar konusunda bir zaafımız oluyor mu ama ondanda endişe duyuyorum. Bizim en önemli görevimiz asayiş ve güvenliktir.

Trafiğe bağlı yoğunlukla ilgili bir asayiş sorunu var

   İlçenin asayiş ve güvenliğinin sağlanması bizim en asli görevimizdir. Biz bu görevi yerine getirme konusunda zafiyet içerisinde iken öbür taraftan da ilçe ile ilgili olmak üzere maddi çalışmalar yapalım, ağaç dikelim, fidan üretelim, sanayi getirelim. Çalışmalar içerisine girince bir zaafımız olur mu onu zaman zaman düşünüyorum. Bu noktada şunu gördüm. 5442 sayılı İl idaresi kanunu çerçevesinde üç şeyi önemsedim. Yönetim anlayışı içerisinde; Devlet kurumlarının çalışması; mesai nedir? Saat sekizde başlar, kaçta biter? Saat beşte biter. Bu zaman içerisinde vatandaşlarımızın işlerinin görülmesi lazımdır. Bu bizim en önemli görevimizdir. Ben öncelikle bu görevin hakkıyla yerine getirilmesi konusunda takipçi olmaya başladım. Buranın asayişle ilgili kendine göre özellikleri var. Mersin’in bir ilçesidir. Mersin dediğimiz zaman, asayiş noktasında insanlar farklı çalışmalar meydana getiriyor. Kendi ilçemizde de asayişle ilgili bazı özel durumlar vardır. Emniyet açısından müdürlük statüsünde bir ilçedir. Dolayısıyla önemli bir ilçedir. Konya-Karaman’dan sahile giden ana yol bizim ilçemizden geçiyor. Dolayısıyla trafiğe bağlı yoğunlukla ilgili bir asayiş sorunu vardır. Burada insan ve araç sirkülasyonu var. Özellikle yaz döneminde bunlar önemlidir. Diğer bir husus ise devletin vatandaşla olan münasebetleridir. Vatandaş devlet kurumlarından kaliteli bir hizmet almak zorundadır.

 
                                            
                                             Mut Kaymakamı Mustafa Şahin
 

ISO Kalite Bölgesini Mersin ilinde bizden önce alan yoktur

  Yıpranmadan, ezmeden, küçülmeden, ezilmeden, sağlıklı bir şekilde işlerini yürütmesi gerekiyor. Buna da önem verdim. Bu kapsamda ilk yaptığım şeylerden biride ilçemize ISO Kalite Belgesi alma konusunda girişimlerde bulunmak oldu. Bu belgeleri bugün aldım. Bunun belgesini ve bayrağını astırıyorum. ISO Kalite Bölgesini Mersin ilinde bizden önce alan yoktur. Böylece Mersin’de ISO Kalite Belgesini ilk alan biz olduk. ISO Kalite Belgesini kaymakamlık ve valilik olarak il alan biziz. Bu konuda arkası gelecektir. Bu konuda çalışmış olduğunuz vali beyin yaklaşımları çok önemlidir. Çok kaliteli bir valimiz vardır. Onur ve şeref duyduğumuz bir vali olmanın ötesinde lider vasıflı bir valiyle çalışıyoruz. Her türlü yaklaşımlarından biz bir şeyler kapıyoruz. Kendileri bir toplantıda kaliteli yaşam önemlidir demişti. Kalite belgesi alınabiliyorsa alınsın şeklinde bir yaklaşımı olmuştu. Biz oradan esinlenerek derhal müracaatımızı yaptık ve bugün de sonuçlandı ve belgeleri de geldi. Vatandaşın devlete geldiği zaman kaliteli bir yönetim görmesi önemlidir.

   Bunun için vatandaşın; yıpranmaması ve ezilmemesi lazımdır. İşlerin tıkır tıkır işlemesi lazımdır. Bu ISO 2008 Kalite Belgesidir. Bunu bazı kaymakam ve valilerin aldığını biliyorum. Ama bunu Mersin ilinde ilk alan biz olduk. 5442 sayılı kanununun bize söylediği bu üç ana başlıktan sonra; kurumların çalışması, asayişin sağlanması, vatandaşın devletten memnun olmasıdır. Bunu en aslı görevden sonra biz acaba misyonumuz gereği fahri anlamda bu ilçeye daha neler verebiliriz  arayışına otomatik olarak girdik. Bu konuda ilk gördüğümüz şey şu oldu. Bu tarım sektörü var ama buradaki tarım sektörü çok farklıdır. Burada geldiğimde tarım alanı yapılacak tarlanın olmadığını gördüm. Genelde bahçe vardır. Halbuki şimdiye kadar tarlanın olduğu yerlerde görev yapmışım. Tarla derken; buğday, arpa, ayçiçeği gibi Anadolu’nun klasik gelirleridir. Akdeniz’e geldiğiniz zaman bitki örtüsünden dolayı mı desen değişiyor ve burada çok ciddi manada zeytin üretimi vardır.

Markalaşma çalışmalarına girdik

   Ayrıca kaysı, erik, nar, üzüm üretimi vardır. Bütün bunlarda çalışmamız noktasında bize bir hareket tarzı veriyor. Zeytin üretimini nasıl duyuracağız? Zeytin konusunda yaklaşık 8 milyon  tane fidan vardır. Buradan geçmiş kaymakamlarımıza, ağabeylerimize şükranlarımı arz ediyorum. Hepsi önderlik ve ağabeylik yapmıştır. Zeytini teşvik etmişlerdir. Önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde burada zeytin ve zeytinyağı üretimi gerçekleşecektir. Biz bu ismi dünyaya nasıl duyuracağız. Bize bu noktada düşen bu misyondur. Markalaşma çalışmalarına girdik. En önemlisi de üretici birliğinin sağlanması adına şu anda Zeytin Üreticileri Birliğini kurduruyorum. Bu konuda ilk yönetim kurulunu tespit ettik. Şu anda zeytin üreticileri birliği oluşuyor. Bir tarafta da sermayedar ve iş sahipleri var. Üretici bir tarafta, işleyici bir tarafta olmak üzere zeytin borsasını da hedefliyoruz. Amacımız kimsenin hakkı, kimse tarafından yenmesin. Burada ciddi manada kaysı üretimi vardır. Malatya’daki kaysı üretimine eş değer olacak olan bir kayısı üretimimiz var. Ama ismi duyulmamış ve hala markası bilinmiyor. Tabii ki burada da bir reklam sorunumuz vardır. Tanıtım, pazarlama, paketleme yoktur. Kayısı ihracatı 5-6 ülkeye yapılıyor ve bunu bilen yoktur. Ben bunları bu ilçeye geldikten sonra öğrendim. Demek ki bu konuda bir eksiğimiz vardır. Kayısı Malatya’yı andırdığı gibi bence Mut ve Malatya’yı andırması lazımken Mut henüz bilinen bir şey değildir. Öbür taraftan alternatif ürünler geliştirebilir miyiz diyerek de bir düşüncemiz oldu. Zeytin birim başına çok getirisi olan bir ürün değildir. Mut’ta yıllık zeytin üretimi 80-90 bin tondur. Türkiye’deki zeytin üretiminin  % 3-4’ü ilçemizde yapılmaktadır. Mersin ilçesinde en çok kayısı nerede üretilir denildiği zaman biliniyorsa Mut denilecektir.

 
                                  
                                          Mut Kaymakamı Mustafa Şahin
                                 Mut ilçe merkezinde yeni bir işyerini açarken
 
Alternatif ürün olarak ben siyah incirle ilgili bir çalışma yaptım

   Ürün bilinmiyorsa hiçbir şey söylenmez. Mersin’de zeytin nerede üretilir denildiği zaman denilecektir. İlçede küçük çaplı zeytin fabrikaları vardır. Üretilen zeytinin işlenmesi gerekir. Zeytin paketlenmesinde hala sorunlar vardır. Şunu söylemek isterim  önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde çok güzel atılımlar yapılırsa, ciddi bir sermaye girerse, iş yapmak isteyen parsına acımaz. Burada katlayarak kazanacağını düşünür. Benim bir idareci olarak gördüğüm budur. Bu ürünlerin değerlendirilmesi gerekiyor. Alternatif ürün olarak ben siyah incirle ilgili bir çalışma yaptım. Özel idare destekli olmak üzere 20-30 bin siyah incir dikimi yapacağız ve genelde ilkbahar ve sonbahar döneminde yapılmaktadır. Kanatlı hayvanlar konusunda şunu gördük. Genelde kanatlı hayvanlar tavuk olarak algılanıyor. Hindi üretimi ile ilgili olarak acaba bir girişimde bulunsak nasıl olur. Bu kapsamda da bu yıl 6.000 tane hindi yavrusu dağıtıyoruz. Bunlar yöreye ilk defa geliyor. Bunun olumlu yansımalarını da gördüm.  Hindi yavruları uygun ve Şili’den gelen yumurtalardan çıkan palazlardır.

Alahan Manastırı dediğimiz çok meşhur bir yerleşim yeri vardır

   Amacımız burada birkaç tane arkadaşımızın sözleşmeli hindicilik yapmak suretiyle bunun kesiminin yapılması,  paketlenmesi, poşetlenmesi ve belki akabinde ihracat edilmesidir. Böyle bir sektörün ilçeye gelmesi için çalışıyoruz. Tarım potansiyelimizin dışında acaba ilçenin ismini hangi sektörlerle duyururuz dediğimiz zaman karışımıza turizm çıktı. Turizm derken elimizdeki değerlere baktık.  Burada Alahan Manastırı dediğimiz çok meşhur bir yerleşim yeri vardır. Alahan Manastırı dünya miras listesine aday yerlerden bir tanesidir. Ama şunu gördük ki burada çok ciddi sorunlar vardır. Buranın çevre planı ve restorasyonu henüz yapılmamıştır. Bunun yapılması gerektiğini gördük. Şu anda çevre düzenlemesi ile ilgili olarak bir girişimde bulunduk. Bu teklifimiz valilik tarafından kabul edildi ve üniversite ile beraber bir çevre düzeni planı gerçekleştiriliyor. Oraya turistleri çekmeyi arzuluyoruz. İlçemizin şöyle bir konumu var. Kuzeyimizde hemen Konya dediğimiz Mevlana’nın şehri vardır. Çok ciddi manada oraya turist geliyor. Konya’da Mevlana’nın çektiği bir turist vardır. Hemen 70-80 km. güneyde sahil var. Mersin dediğimiz Taşucu’na kadar bir sahil turizmi vardır. Biz bu iki çizgi arasındayız. İnsan sirkülasyonuna çok müsaittir. Bu insan sirkülasyonu içerisinde birkaç tane görselliğimizi sunabilirsek, onları birkaç gün burada tutabilirsek önemli manada bir  girdi olacağını düşündük ve şu anda onun çalışmaları devam ediyor. Alahan’ı yapmaya çalışıyoruz. Bu arada birkaç tane turizm firması ile görüştük.

Birinci Uluslararası Mut Yamaç Paraşütü yarışmasını yaptıracağız

   Konya’ya gelenleri buraya getirme noktasında onlarda olumlu bakıyorlar. Burada bu manada bir çalışma devam ediyor. Eş zamanlı olarak da şunu uygun gördük. İlçenin ismini başka konularda duyurabilir miyiz diye düşündük. Bunun için şu anda yamaç paraşütünü ilçeye getirmeye çalışıyoruz. Birinci uluslar arası Mut yamaç paraşütünü yaptıracağız. Bu yamaç paraşütü yarışması Haziran ayı sonu ve Temmuz başında yapılacaktır. Şu anda bununla ilgili uçuşlar yapılmaktadır. Pistlerimizi hazırladık.  Şu ana kadar uçuşlarla ilgili bir problem çıkmadı. Biz bunun yerleşmesini arzuluyoruz. Mut’un uluslar arası yamaç paraşütü merkezlerinden birisi olmasını arzuluyoruz. Yapılan iş profesyonel bir iş olup, amatör bir iş değildir. Dünya ve Türkiye rekorunu burada kırdırmak için uğraşacağız. Onu da sağlayabilirsek, dünyada burası da bilinecektir. Öbür yandan sembolik de olsa ilk ismimizi duyurmak adına neler yapabiliriz çalışması içindeyiz.

 
                                 
                                  Mut Kaymakamı Mustafa Şahin Yamaç Paraşütü
                                                  alanında inceleme yaparken
 
Türkiye’nin en büyük bayrağını araziye işliyoruz

   İlçemizde çok yakın bir arazi var. Sarıtaş Mevkiine şu an Türkiye’nin en büyük bayrağını araziye işliyoruz. Burası Türkiye’nin en büyük bayrağı olacaktır. Bu bayrağın ebatı 180×120 m. olacaktır. Bu konuda 2011 yılı itibariyle bizden başka büyük bayrak yapan olmayacağını düşünüyorum. Bu bayrak Mut’un karşı tarafında gözükmemektedir. Şu anda bununla ilgili arazi düzenleme çalışması yapıldı. Eminim 2-3 hafta içinde bu çalışma bitecektir. Böylece yapılacak olan bu Türkiye’nin en büyük bayrağı ve yapılacak uluslar arası yamaç paraşütü yarışması ile Mut’ta ilkleri gerçekleştirmiş olacağımı. Böylece ilçemizin ismi ülke gündemine  gelir.Yamaç paraşütü yarışmasını geçen yıl Karaman yaptı. Biz Karaman’la beraber yapıyoruz. Onlarda bu çalışmalara yeni başladılar ve onlarında iddialı olduğu yerler var. Bizimde iddialı olduğumuz yerimiz ve pistimiz var. Bu bir nasip işidir. Türkiye ve dünya rekorunun nerede kırılacağı belli değildir.

Ağaca önem verdiğiniz kadar, insana da önem vermek zorundasınız

   Karaman iddialı olabilir ama bizde o konuda iddialıyız.  Bu bir hava işidir. Uçuş yapacak pilotun kapasite işidir. Ama bizim şu andaki kurmuş olduğumuz pisti yaparken; Avrupa’nın en iddialı pistini yapıyoruz demiştik. Gayet büyük bir pist yaptık ve 1802 rakamlı bir yerde ilçeye e direkt uçuşu 15. ici km.’de diyebilirim. Göreve başladığım 8 ay içinde ilçenin isminin tanıtılması noktasında, bunun sağlanması konusunda elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Etim çalışmalarımız bizim olmazsa olmazlarımızdandır. Ağaca önem verdiğiniz kadar, insana da önem vermek zorundasınız. Burada 5 tane lisemiz vardır.

 
                                  
                                       Mut Kaymakamı Mustafa Şahin Mut ilçe
                                           merkezinde  esnafı ziyaretinde
 
100 Mutlu yüz” başlığı ile bir proje yaptık

    Okullaşma konusunda fazla bir sıkıntı yoktur. Üniversite imtihanlarında daha fazla başarı elde edebiliriz mi düşüncesi içerisindeyiz. “100 Mutlu yüz” başlığı ile bir proje yaptık. Bu projede amacımız şuydu; ekonomik nedenlerden üniversite imtihanlarına hazırlanma noktasında dershaneye gidemeyen çocuklarımızı dershane ile buluşturmaktır. Burada Milli Eğitimi ve dershaneleri aynı potaya getirebildik.. Bununla ilgili aylık değerlendirme SBS ve üniversite imtihanlarında hangi noktadayız diye toplantısı yapıyoruz. Bu toplantılar bazen ilde yapılıyor. Bizi bu konuda sayın valimizin bizi yönlendirmesi çok önemlidir. Onunda ışığı altında  bizde benzer çalışmaları ilçemizde yapıyoruz. Çok olumlu sonuçlara alacağımızı düşünüyoruz. Haziran ayındaki imtihan da bütün çocuklara başarılar diliyorum. Bu sene ilk yıl olduğu için hatalarımız olmuş olabilir. Bundan sonraki yıllarda daha başarılı olacağımızı düşünüyorum.

Meslekte öğrenen pozisyonunu hala devam ettirmek lazımdır

  Bizim çok iyi bir mülki idare amiri olmamız gerekiyor ki geçmiş olduğumuz yollardan yola çıkmak üzere birilerine de bir şeyler anlatalım. Bu noktada zaman insana her gün bir şeyler öğretiyor. Ben hizmetin 12.ci yılındayım. Oniki yılda çok şeyler gördüm. Eğer ömrüm varsa, bundan sonraki zamanımda da çok yaşayacağıma inanıyorum. Çok kaliteli mülki idare amirlerimiz var. Mersin üzerinde şunu söyleyebilirim. Sayın valimiz, vali yardımcısı ağabeylerimiz, kaymakam ağabeylerimiz hepsi mesleğin zirvesinde insanlardır. Biz onların yanında hala bir şeyler öğrenme gayreti içerisindeyiz. Buradan söyleyeceğim şu vardır. Meslekte öğrenen pozisyonunu hala devam ettirmek lazımdır. Hala ben öğrenmek zorundayım mantığını devam ettirmek gerekir.

Kararımı veririm ve ondan sonrada yoluma devam ederim

  Eğer siz ben her şeyi biliyorum, ben her şeyi bilirim deyip diğer insanlara karşı gözünüzü kapatıyorsanız, karanlık bir yolda gidiyorsunuz anlamına gelir. Ben her zaman şunu önemsedim. Herkes den bir şey görme ve öğrenmedir. Meslekteki yol önemlidir. Mesleğe yeni girmiş ve yeni başlamıştır ama mesleğe bizim bilmediğimiz bir şeyle başlamıştır.Onu ondan alabilmek veya meslekte emekliliği gelmiş ağabeylerden bir şeyler alabilmektir. Daima öğrenmek ve öğrenmeye hazır olmaktır. Ondan sonra kararlı bir şeklide yola devam etmektir: Öğrendikten ve değerlendirdikten sonra ben herkese her şeyi sorarım derseniz, her şeyimi herkese açtığım anlamına gelmez. Tek başıma da karar vermeyi de pek sevmem,  O konunun taraf olabileceği arkadaşlara unvanı önemli olmadan sorarım. Onların da önünden bir geçerim. Bir değerlendirmelerini arzularım. Kararımı veririm ve ondan sonrada yoluma devam ederim. Bu bizi başarıya götürdü mü, götürmedi mi bilemiyorum ama şu an  itibariyle de bir sıkıntı yaşamadık. İdarecilik noktasında onu söyleyebilirim.” 

 

                                         T.C. MUT KAYMAKAMLIĞI WEB SİTESİ

                                 http://www.mut.gov.tr/default_B0.aspx?content=1

                               KAYMAKAMIMIZ ŞAHİN www.habergunebakis.com da

 

                                  http://www.mut.gov.tr/default_B0.aspx?id=221

                                 KAYMAKAMIMIZ ŞAHİN www.habergunebakis.com da

                                             HABERİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN                                  

error: Content is protected !!