Pazar, Aralık 7, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 316

Gönül adamı ve ekol Of Kaymakamı Tuncay Sonel’den yaşlıya vefa örneği

0

Haber: İlker ÇAKAN

   Trabzon-Of Kaymakamı Tuncay Sonel tarafından, Of ilçesine bağlı Ağaçseven köyünde üzeri brandalarla kaplı baraka şeklindeki evinde tek başına yaşayan 102 yaşındaki Ayşe Kutoğlu’na yeni ev yaptırdı. Ömrünün son baharında güzel bir mekâna kavuşan Ayşe nine, sevincini renkli kişiliğiyle tanınan Kaymakam Tuncay Sonel’in boynuna sarılarak gösterdi. Of Kaymakamlığı öncülüğünde devlet-vatandaş işbirliği ile engelli vatandaşlara yönelik yürütülen ‘Hatırlanmak Bir Gün Değil Her Gün’ projesi, yaşlı ve engelli vatandaşların yüzünü güldürüyor. Proje çalışmaları kapsamında İlçe Kaymakamı Tuncay Sonel ve ilgili daire amirleri, ilçe merkezi ve köylerde yaşayan engelli vatandaşları ziyaret edip sorunlarına çare bulmaya çalışıyor. Yapılan çalışmalar neticesinde şu ana kadar 95’i hiçbir sosyal güvenceye sahip olmayan 575 engelli vatandaşa ulaşıldı.

                              
                               
                                           102 yaşındaki Ayşe Kutoğlu’ndan
                                          Kaymakam Tuncay Sonel sevgisi
                                     
102 yaşındaki Ayşe Kutoğlu’na yeni bir ev yaptırıldı

    Tespit edilen engelli kişiler, gerekli yasal işlemler yerine getirilerek uygun sosyal güvenceye kazandırılıyor. Tedavisi mümkün olan engelli vatandaşların tedavileri yaptırılırken, tedavisi mümkün olmayanların ise evlerine gidilerek gönüllerini alınıp, ihtiyaçları giderilmeye çalışılıyor. Kaymakam Tuncay Sonel ve daire amirleri, proje kapsamında Ağaçseven köyüne yaptıkları ziyaret esnasında, üzeri brandalarla kaplı barakayı andıran evinde tek başına yaşayan 102 yaşındaki Ayşe Kutoğlu’nun dramına şahit olmuştu. Eşi vefat ettiği için harabe halindeki evinde tek başına yaşayan 1 çocuk annesi Ayşe ninenin halini gören Kaymakam Sonel, yaşlı kadının daha temiz bir ortamda yaşaması için harekete geçti. Devlet-vatandaş işbirliği ile yapılan çalışma neticesinde de iki haftada Ayşe nineye, içerisinde mutfak, banyo ve tuvaletinin de bulunduğu tek odalı bir ev yaptırıldı. Ev aynı zamanda yeni eşyalarla da döşendi.

                               
                               
                                   Kaymakam Tuncay Sonel’in 102 yaşındaki
                                        Ayşe Kutoğlu’na yaptırdığı yeni ev
 
Hatırlanmak Bir Gün Değil Her Gün” projesi

kapsamında 575 engelli vatandaşa ulaşıldı

    Yeni evine kavuşan Ayşe Kutoğlu, mutluluğunu kendisini yeni evinde ziyaret eden Kaymakam Sonel ile paylaştı. Sonel’in boynuna sarılıp başını öperek sevincini gösteren Ayşe nine, teşekkürlerini ifade etti. Proje kaymakamı olarak bilinen Of Kaymakam Sonel ise şunları söyledi; “Engelli vatandaşlara yönelik gerçekleştirdikleri ziyaret sırasında karşılaştıkları Ayşe ninenin durumu bizleri üzdü. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile hayırsever işadamlarının desteği ile yeni evi iki haftada bitirip, Ayşe nineyi güzel bir mekâna kavuşturduk. “Hatırlanmak Bir Gün Değil Her Gün” projesi kapsamında 575 engelli vatandaşa ulaştık. 

                              
                               
                                      102 yaşındaki Ayşe Kutoğlu’nun yeni
                                    ev  yapılmadan yaşadığı evin durumunu
                              Of Kaymakamı Tuncay Sonel inceleme yaparken
                  
Devletin sıcaklığını ve şefkatini vatandaşlara;

yılın bir günü değil, 365 günü göstermek gerekir

     Bunların 95’inin hiçbir sosyal güvencesinin bulunmadığından, bu vatandaşlarımızı sosyal güvenceye kavuşturduk. Tedavisi mümkün olan engelli vatandaşlarımızı Trabzon, İstanbul ve Ankara dahil tedaviye gönderdik. Tedavisi mümkün olamayanları ise daire amirlerimizle birlikte evlerine gidilerek gönüllerini aldık ve ihtiyaçlarını tespit ederek yerine getirmeye çalıştık. Devletin sıcaklığını ve şefkatini yaşlılara, yetim ve öksüzler ile engelli vatandaşlara yılın bir günü değil, 365 günü göstermek gerekir.”

                                
                                
                                102 yaşındaki Ayşe Kutoğlu’nun eski yaşadığı ev

KAYAD Genel Başkanı Ali Koplay: “Çözüm toplu sözleşme”

0

Haber: İlker ÇAKAN

     Kamu Yönetimi Araştırma Derneği Genel Başkanı Ali Koplay:” Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, önümüzdeki yıl memur maaşlarına yapılacak zammın daha önce açıklandığı gibi yüzde 2,5 artı 2,5 olacağını, ilave artışa gidilmeyeceğini bildirdi.” dedi.

    Yapılan bu açıklamanın 2010 yılında memurun yüzünü güldürmeyeceğini ifade eden Koplay: Çözümün toplu görüşmede değil, toplu sözleşmede olacağını vurgulayarak, Devlet memurlarından etkili ve verimli hizmetin alınabilmesinin temel ölçüsünün hakkaniyetli ücret rejimi, yeterli gelir düzeyinin ve çalışılabilir huzurlu iş ortamının sağlanmasından geçmekte olduğunu ve 2010 yılının ikinci yarısında memur maaş zammının en az % 7 olmasını gerektiğini ifade etti

Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi

0

Haber: İlker ÇAKAN

    Türkiye’ye ziyarette bulunan Azerbaycan Parlamentosundan 11 milletvekili Recep Tayyip Başbakan Erdoğan tarafından kabul edildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Parlamentosu’ndan 11 milletvekili ile Azerbaycan’ın Ankara Büyükelçisi Zakir Haşimov’u kabul etti. Başbakanlık Merkez Bina’da gerçekleşen kabul yaklaşık 70 dakika sürdü.

Azerbaycan Parlamento heyetinde; Samed Seyidov, Ali Hüseynov, Nizamettin Caferov, Rövşen Rzayev, Fezail Ağamalı, Gültekin Hacıbeyli, Ganire Paşayeva, Asef Hacıyev, Mübariz Kurbanlı, Kudret Hasanguliyev ve Ekrem Abdullayev yer aldı. Heyete başkanlık eden Samed Seyidov, kabulden sonra yaptığı açıklamada, Başbakan Erdoğan ile Türkiye-Azerbaycan ilişkileri konusunda gerekli ve önemli bir görüşme yaptıklarını belirten Samed Seyidov  şunları söyledi;

    ”Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi ve bölgede ortaklaşa yapılacak işler, ekonomik işler, bölgenin güvenliği konusunda çok önemli bir görüşme yaptık. Sayın Başbakan fikirlerini, Azerbaycan Parlamentosu’nda söylediği fikirlerini yineledi. Azerbaycan Parlamento Heyeti olarak hiçbir barış antlaşmasına, bölgedeki ülkelerin ilişkilerinin gelişmesine karşı değiliz. Biz sadece bu barışın ve gelişmenin Dağlık Karabağ sorunu ile paralel ilerlemesini istiyoruz. Türkiye’nin en ali meclisinde, Sayın Başbakan’dan bu sözleri işittik. Azerbaycan Parlamento heyeti çok memnundur.”

 
                      
                                   Azerbaycan Parlamentosu Milletvekili Heyetinin
                                       Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyareti
 
 
 
 

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayaktar: Sigorta kapsamına alınmalıdır”

0

Haber: İlker ÇAKAN

   Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar son günlerde meydana gelen sel felaketi ile ilgili düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Sel 7 ilçede 50 milyon TL zarara neden olmuştur

  ” Sel 7 ilçede 50 milyon TL zarara neden olmuştur Eylül ayında gerçekleşen aşırı yağışlar Marmara bölgesi başta olmak üzere birçok ilimizi etkisi altına almış, aşırı yağışların sebep olduğu sel can ve mal kaybına neden olmuştur. Yaşanan sel afeti tarım arazilerine zarar vermiş ayrıca, köylerde çiftçilerimizin ev ve ahırlarına girerek, eşya ve hayvan kayıplarına sebep olmuştur. Ziraat Odalarımızdan alınan bilgiler doğrultusunda Birliğimizce gerçekleştirilen çalışma sonucunda, başta kuru üzüm, çeltik, ayçiçeği olmak üzere domates, kırmızı biber, silajlık ve dane mısır gibi çeşitli ürünlerin zarar gördüğü tespit edilmiştir. Ayrıca 103 büyükbaş, 652 küçükbaş hayvan ile 653 kovan arı telef olmuştur. 2009 yılı Eylül ayında 7 ilçede yaşanan selin tarımsal üretime tahmini zararı 50 milyon TL olmuştur.

Sel zararı en fazla Manisa İli Saruhanlı ilçesinde kuru üzümlerde yaşanmıştır. Aşırı yağışlar ve sel ilçede üretimi gerçekleştirilen üzüm miktarının %30’unda kayıp oluşmasına sebep olmuştur. İlçede kuru üzüm üreticisi 34 milyon TL zarar etmiştir.

İlçe çiftçisine zararı 1,9 milyon TL olmuştur

    Çanakkale İli Biga İlçesinde sel nedeniyle 7.175 ton kırmızı biber, 5.850 ton silajlık mısır, 2.513 ton çeltik ve 200 kovan arı kaybı yaşanmıştır. Bu ürünlerin ilçe üreticisine zararı 7 milyon TL olmuştur. Balıkesir İli Gönen İlçesinde 6.291 dekar alanda zarar meydana gelmiştir. Bu alanın %95’inde çeltik üretimi gerçekleştirilirken, az miktarlarda da silajlık mısır, buğday, arpa, fiğ, pancar gibi ürünler de üretilmektedir. İlçede çeltik üretiminde 3.965 ton kayıp yaşanırken, bu ürünün ilçeye zararı 4,7 milyon TL olarak hesaplanmıştır.

İstanbul İli Çatalca İlçesinde 2.300 ton ayçiçeği ile 43 büyükbaş, 600 küçükbaş hayvan kaybı yaşanmıştır. Bu kayıpların ilçe çiftçisine zararı 1,9 milyon TL olmuştur. Ayrıca, çeşitli meyve ve sebzelerde de zararlar meydana gelmiştir. Edirne İli İpsala İlçesinde 1.275 ton çeltik kaybı yaşanmıştır. Bu kaybın ilçe üreticisine zararı 892 bin TL’dir.

Küresel iklim değişikliliği

    Tekirdağ İli Saray İlçesinde 200 ton ayçiçeği, 57 büyükbaş, 41 küçükbaş ve 150 arı kovanı kaybı yaşanmıştır. Ayrıca, sebze, silajlık mısır, yonca, kuru ot gibi ürünlerde az miktarda zarar görmüştür. Bu kayıpların ilçe çiftçisine zararı 390 bin TL olmuştur.

2009 Yılı Sel Zarar Tahmini Bilançosu

İLLER

ZARAR MİKTARI (TL)

Manisa (Saruhanlı)

34.200.000

Çanakkale (Biga)

7.504.000

Balıkesir (Gönen)

4.758.000

İstanbul (Çatalca)

1.949.000

İstanbul (Silivri)

1.292.750

Edirne (İpsala)

892.500

Tekirdağ (Saray)

389.850

TOPLAM

50.986.100

 

Geçmiş yıllarda da görülen ve görülmeye devam edecek sel afetinin zararlarının asgari düzeye indirilmesi amacıyla geleceğe yönelik daha köklü tedbirlerin alınması gerekmektedir.

2009 yılında Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı illerinde şiddetli kuraklık yaşanırken, Marmara Bölgesi ve diğer bazı illerimizde sel afeti, birçok il ve ilçede hortum, dolu, don gibi çeşitli afetler yaşanmıştır. Dünya genelinde hüküm süren “küresel iklim değişikliliğinin”  etkisi sonucunda, bu tür doğal afetlerle sık sık karşılaşma ihtimalimizin bulunduğu vurgulanmaktadır.

Zarar gören çiftçilerin zararları biran önce karşılanmalıdır

    Ancak, bu yıl yaşanan ve gelecek yıllarda da yaşanması muhtemel bu tür afetler karşısında Ülkemizde çiftçiler savunmasızdır. Üretim sezonu başında yüksek girdi fiyatları ile sezona borçla giren üretici, yaşadığı bir afet karşısında tüm ürününü kaybetmektedir. Her ne kadar Tarım Sigortaları Kanunu ile bazı tarımsal riskler teminat kapsamına alınsa da üreticilerin sel ve kuraklık gibi daha genel risklere karşı yeterli korunması bulunmamaktadır. Sel ve kuraklık sigorta kapsamına alınmalıdır. Çiftçinin içinde bulunduğu bu durum uzun vadede ülkemizde gıda güvencesinin sağlanmasını sıkıntıya düşürecektir. Bu nedenlerle tarım sigortası kapsamında olmayan afetlere karşı üretici korunmalıdır. 2009 yılında selden zarar gören çiftçilerin zararları biran önce karşılanmalıdır.”

 

İSTANBUL (SİLİVRİ)

Ürünler

Üretim Kaybı (Ton)

Ürün Fiyatı (TL/kg)

Üretim Kaybı (TL)

Ayçiçeği

                          1.407   

0,7

                  984.900   

Domates

                             396   

0,3

                  118.800   

Kavun-Karpuz

                             333   

0,3

                    99.900   

 

 

Bitkisel Üretim Toplam

               1.203.600   

 

Kayıp Hayvan sayısı

Hayvan Fiyatı (TL/Baş)

 Hayvan Kaybı (TL)

B.baş

3

3000

                      9.000   

K.baş

11

400

                      4.400   

Arı Kovan

303

 

                    75.750   

 

 

Hayvansal Üretim Toplam

                    89.150   

 

 

Genel Toplam

        1.292.750   

 

BALIKESİR (GÖNEN)

Ürünler

Üretim Kaybı (Ton)

Ürün Fiyatı (TL/kg)

Üretim Kaybı (TL)

Çeltik

                          3.965   

1,2

4758000

 

 

Bitkisel Üretim Toplam

               4.758.000   

 

 

 

 

MANİSA (SARUHANLI)

Ürünler

Üretim Kaybı (Ton)

Ürün Fiyatı (TL/kg)

Üretim Kaybı (TL)

K.ÜZÜM

                        12.000   

2,85

             34.200.000   

 

 

Bitkisel Üretim Toplam

             34.200.000   

 

 

 

 

İSTANBUL (ÇATALCA)

Ürünler

Üretim Kaybı (Ton)

Ürün Fiyatı (TL/kg)

Üretim Kaybı (TL)

Ayçiçeği

                          2.300   

0,7

1610000

 

 

Bitkisel Üretim Toplam

               1.610.000   

 

Kayıp Hayvan sayısı

Hayvan Fiyatı (TL/Baş)

 Hayvan Kaybı (TL)

B.baş

43

3000

                  129.000   

K.baş

600

350

                  210.000   

 

 

Hayvansal Üretim Toplam

                  339.000   

 

 

Genel Toplam

               1.949.000   

 

 

 

 

TEKİRDAĞ (SARAY)

Ürünler

Üretim Kaybı (Ton)

Ürün Fiyatı (TL/kg)

Üretim Kaybı (TL)

Ayçiçeği

                             200   

0,7

140000

 

 

Bitkisel Üretim Toplam

                  140.000   

 

Kayıp Hayvan sayısı

Hayvan Fiyatı (TL/Baş)

 Hayvan Kaybı (TL)

B.baş

57

3500

                  199.500   

K.baş

41

350

                    14.350   

Arı Kovan

150

 

                    36.000   

 

 

Hayvansal Üretim Toplam

                  249.850   

 

 

Genel Toplam

                  389.850   

 

 

 

 

EDİRNE (İPSALA)

Ürünler

Üretim Kaybı (Ton)

Ürün Fiyatı (TL/kg)

Üretim Kaybı (TL)

ÇELTİK

                          1.275   

0,7

892500

 

 

Bitkisel Üretim Toplam

                  892.500   

 

 

 

 

ÇANAKKALE (BİGA)

Ürünler

Üretim Kaybı (Ton)

Ürün Fiyatı (TL/kg)

Üretim Kaybı (TL)

Silajlık Mısır

                          5.850   

0,06

351000

çeltik

                          2.513   

1,4

3517500

Biber

                          7.175   

0,5

3587500

 

 

Bitkisel Üretim Toplam

               7.456.000   

 

 

 

 

 

Kayıp Hayvan sayısı

 Hayvan Kaybı (TL)

 

Arı Kovan

200

                                  48.000   

 

 

 

Hayvansal Üretim Toplam

                    48.000   

 

 

Genel Toplam

               7.504.000    

 

 

 

 

 

 

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar: Türkye strateji geliştirmelidir”

0

Haber: İlker ÇAKAN

    Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla düzenlediği basın toplantısında, gıda güvencesinin önemini ve gıda güvencesinin sağlanabilmesi için yapılması gerekenleri anlatarak şunları söyledi;

     “Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO), 16 Ekim 1945 yılında, insanların beslenme düzeylerini ve yaşam standartlarını yükseltmek, tarımsal üretimi arttırmak ve kırsal kesimde yaşayan nüfusun koşullarını iyileştirmek amacıyla kurulmuştur. FAO’nun kuruluş günü olan 16 Ekim tarihi her yıl Dünya Gıda olarak kutlanmaktadır. Tüm dünyada yapılan bu Dünya Gıda Günü etkinliklerinin asıl amacı, toplumların ve yetkililerin dikkatini gıda temini ve insanların beslenmesinde yaşanan sıkıntılara çekmektir.

     Ancak, maalesef FAO tarafından son yapılan açıklamalara göre, bugün dünyada 1 milyardan fazla (1.02 milyar) insan açlık sınırında yaşamakta ve yetersiz beslenmektedir. Sadece 2009 yılında bu sayı 105 milyon artış göstermiştir. Alınan bütün tedbirlere rağmen, dünyadaki aç insan sayısı artmaya devam etmektedir.

     Dünya genelinde yaşanan ve acil olarak tedbir alınmadığı takdirde, gelecekte daha da kötüleşeceği bütün bilim adamları tarafından kabul edilen “iklim değişikliği” sonucunda, gıda temininde ve gıdaya erişimde yaşanan sıkıntılar büyüyecektir. 2007 yılında yaşanan kuraklık ve diğer bazı küresel etkiler sonucunda, 2008 yılında dünya genelinde temel gıda fiyatlarında çok büyük artışlar yaşanmış ve bu durum “dünya gıda krizi” olarak kayıtlarda yerini almıştır.

    Temelde gıda fiyatlarındaki artışın birçok nedeni bulunmaktadır. Bunlar kısaca;

– Küresel ısınma ve bunun getirdiği kuraklığa bağlı olarak ürün arzında yaşanan sorunlar,

– Petrol fiyatlarındaki artışların üretim girdileri ve nakliye gibi maliyet unsurları üzerindeki olumsuz etkileri,

– Biyo-yakıtların üretiminin dünya piyasalarında yarattığı gıda dışı ürün talebi,

– Gelişmekte olan piyasalara sahip ülkelerde hızlı büyümeden kaynaklanan refah artışı ve bunun getirdiği hububat, et ve süt talep artışı ve dolayısıyla yem bitkilerine olan talebin artması,

– Mali piyasalarda ürün borsalarına giren sermayenin yarattığı spekülatif etkiler ve

– İhracatçı ülkelerin ticareti kısıtlayıcı tedbirler uygulamaları seklinde sıralanabilir.

    30 Eylül 2009 tarihinde FAO tarafından yayınlanan raporda, iklim değişikliğinin dünya gıda üretimi üzerindeki olumsuz etkileri vurgulanmaktadır. Buna göre 2050 yılında şu andaki dünya nüfusu 6,8 milyar kişiden 9,1 milyar’a ulaşacak ve ortaya çıkacak 2,3 milyarlık ek nüfusun gıda güvencesi için dünya çiftçilerine görev düşecektir. Bu da tarımda bu dönem içerisinde %70’lik, hatta gelişmekte olan ülkelerde % 100’lük bir üretim artışı gerektirecektir. Önümüzdeki dönemlerde küresel gıda krizlerinin tekrarlanması göz ardı edemeyeceğimiz bir olasılıktır. Türkiye doğal kaynaklar bakımından zengin, tarım alanlarının elverişliliği ve ürün çeşitliliği ile gıda arzı ve sürekliliğini sağlama açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Biz de ülkemizde bu potansiyeli sürdürülebilir bir şekilde kullanarak, olası krizlere karşı gıda güvencesini sağlamak zorundayız.

    Rapora göre, gelişmekte olan ülkelerde küresel ısınmanın bir sonucu olarak, toplam tarımsal üretim potansiyelinde %9-21 arasında düşüşler gözlenebilecektir.

İklim değişikliğinin, yüksek sıcaklıklar, yüksek karbondioksit konsantrasyonu, yağış miktarındaki değişimler, artan yabancı otlar, zararlılar ve hastalıklar yoluyla tarım ve ormancılık sistemlerini etkilemesi beklenmektedir. Kısa dönemde kuraklık, sıcak hava dalgaları, su baskınları ve şiddetli fırtınaların artması beklenmektedir.

FAO raporu, iklim değişikliğinin gıda güvencesini 4 boyutuyla etkileyeceğini belirtiyor:

Bulunabilirlik, ulaşılabilirlik, kullanabilme, istikrar.

    Bulunabilirlik açısından bakıldığında, atmosferdeki CO2 oranın artması, birçok üründe üretim üzerinde olumlu etki yapması beklenmektedir. Ürünlerde bu üretim artışına paralel bir kalite artışı ise beklenmemektedir. Olumsuz iklim olaylarının ortaya çıkış sıklığının artması, tüm alanlarda tarımsal üretimin değişkenliğini artıracaktır. En fakir bölgeler, gıda üretim dengesizliğine en fazla maruz kalacak bölgeler olacaktır. 2050 yılına kadar, ortalama gıda fiyatlarında, artan sıcaklık derecesine paralel olarak, makul derecede artışlar beklenmektedir. 2050 yılından sonra, sıcaklıklardaki daha fazla artışa bağlı olarak, gelişmekte olan ülkelerdeki tarımsal üretim potansiyelinde belirgin düşüşler ve fiyatlarda büyük oranda artışlar beklenmektedir. Rapora göre, Afrika’da çok sayıdaki ülkenin gıda ithalatına bağımlılığı artacaktır. 2080-2100 yıllarına doğru Afrika’nın tarımsal üretim potansiyelinin, %15-30 oranında düşeceği tahmin edilmektedir.

Gıdaya erişimin  maliyeti çok yüksek olacaktır

   Dünyadaki tüketim taleplerinin karşılanabilmesi ve fiyat artışlarından en asgari düzeyde etkilenmemiz için, ülke olarak geleceğe yönelik üretim hedeflerimizi belirleyip bu hedeflerin gerekleştirilebilmesi amacıyla uygun politikaları ortaya koymalıyız. Başka bir ifadeyle tarımsal üretimi artırmak ve üreticileri desteklemek zorundayız. Aksi halde gıdaya erişimin bile maliyeti çok yüksek olacaktır. Gerek beş yıllık planlar da gerekse orta vadeli planlarda  “Gıda güvencesinin ve güvenliğinin sağlanması ile doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı gözetilerek örgütlü ve rekabet gücü yüksek bir tarımsal yapı oluşturulacaktır” ifadesi yer almaktadır. O halde bu amacın gerçekleşmesinin gereği yerine getirilmelidir.

Hayvan sayısı korunsa bile üretim talebi karşılayamayacaktır

    Hayvancılık konusunda da geleceğe yönelik tedbirlerin vakit geçirmeden biran önce alınması gerekmektedir. Son aylarda dünyada ve ülkemizde, kırmızı et fiyatlarında yaşanan artışlar, bu yönde alınması gereken tedbirlerin aciliyetini ortaya koymaktadır.

Yapılan projeksiyonlar; hayvan varlığı korunsa bile 2013 yılında ülkemizde 164 bin ton civarında bir et açığı olacağını yani, üretimin talebi karşılayamayacağını göstermektedir. Yine aynı şekilde sütte de üretim–talep arasındaki farkın açılacağı,  2013 yılında yaklaşık 2.5 milyon ton bir açığın ortaya çıkacağını göstermektedir. Yani ” Hayvan sayısı korunsa bile üretim talebi karşılayamayacaktır.

En kısa zamanda bu yönde gerekli tedbirleri alması gerekmektedir

    ” Ancak hayvan başına verim artırılırsa ve sığır koyun sayısı her yıl % 2 artırılırsa bu açık önemli oranda kapanabilecektir. Ülkemizin en kısa zamanda bu yönde gerekli tedbirleri alması gerekmektedir.  Bunun yanı sıra; hayvan hastalıkları ile etkin mücadele, düzgün işleyen üreticiyi koruyucu piyasa düzenleyici politikaların hayata geçirilmesi, istikrarsızlıktan kaynaklanan kayıpların önüne geçmesi açısından önem arz edecektir. Ülkemizde de doğal kaynakların yoğun olarak kullanıldığı tarımda verimliliği artırmak için bu kaynakların korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir kullanımı konusunda hızla hareket etmek zorundayız. Bu kapsamda arazi toplulaştırılmasının hızla tamamlanması ve halen sulamaya açılması beklenen 3,32 milyon hektar arazinin sulamaya açılması, ülkemizin gıdaya olan ihtiyacı ve gıda güvencesinin sağlanmasında en önemli hususları oluşturmaktadır.

Ükemizde de gıda güvencesi tehlikeye düşebilecektir

     Elbette, sulamaya açılması beklenen arazilerimizin yanında şu ana kadar sulamaya açılmış alanlarda etkin sulama sistemlerinin kullanılması ve tasarrufun artırılarak, sulama verimliliğinin daha yüksek oranlara taşınması için çalışmalar büyük bir gayretle sürdürülmelidir. İklim değişikliğinden kaynaklanan havzalardaki yağış ve dolayısıyla su rejiminin değişmesi, Türkiye’nin nüfus ve endüstriyel faaliyetlerin fazla olduğu bölgeler başta olmak üzere, çoğu bölgede “su sıkıntısından” kaynaklanan sorunları gündemin ilk sıralarına taşımaktadır. Önümüzdeki senelerde yaşanacak olası kuraklık durumunda, yeraltı ve yer üstü su kaynaklarının azalması sonucu ülkemizde de gıda güvencesi tehlikeye düşebilecektir.

Azalan tarım arazilerimizin varlığı hepimiz için acı bir gerçektir

    Yanlış toprak ve bitki yönetimi sonucu tarım alanlarının hızla tuzlulaşması da ayrıca tarım topraklarını tehdit eden faktörlerin başında gelmektedir. Türkiye genelinde ülkesel toprak etütlerine göre 2,78 milyon ha arazide tuzluluk ve drenaj, 1.5  milyon hektarında ise çoraklaşma problemi vardır ve çoraklaşan bu arazi toplam işlenen tarım arazilerinin % 5.48’ine eşdeğer büyüklüktedir. Diğer taraftan işlemeye elverişli 26.6 milyon hektar arazinin %75’inde yani, yaklaşık 20 milyon hektarında çeşitli derecelerde erozyon sorunu bulunmaktadır. Ayrıca amaç dışı kullanılan ve aşırı ve/veya dengesiz sulamanın yarattığı tuzluluk ve taban suyu yüksekliği nedeniyle elden çıkan yada verimliliği azalan tarım arazilerimizin varlığı hepimiz için acı bir gerçektir. 2030 yılına kadar ülke nüfusumuzun 100 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu süre içerisinde bu nüfusun gıda güvencesine sahip olabilmesi için çiftçilerimizin verimliliklerini artırarak, sürdürülebilir tarımı devam ettirmesi gerekmektedir. Bu çerçevede doğal kaynakların korunarak gelecek nesillere güvenli bir şekilde bırakılması için:

Modern sulama yöntemleri yaygınlaştırılmalıdır

     Sulamaya açılan alanlarda eksik yatırımlar bir an önce tamamlanarak bu yatırımlar ekonomiye kazandırılmalıdır, sulu tarım yapılan bölgelerde drenaj sistemleri acilen kurulmalı, sulama oranları ve sulama randımanları yükseltilmeli, tarımsal sulamada kullanılan suyun daha etkin kullanımını sağlayacak modern sulama yöntemleri yaygınlaştırılmalıdır.

GAP’tan sonra ülkemizin en büyük sulama projesi yatırımı olma özelliklerini taşıyan ve DSİ tarafından uygulanmaya başlanan Konya Ovası Sulama Projesinin bir an önce tamamlanması ve ayrıca KOP tarım eylem planının yatırım programına girmesi ve uygulanmaya başlaması gerekmektedir. Bütün bölgelerimizde arazilerin parçalı olması, sulama çalışmalarının zamanında bitirilmesini engellemekte ve bitirilen şebekeler çok pahalıya mal olmaktadır. Bu nedenle, arazi toplulaştırma çalışmalarının bir an önce tamamlanması gerekmektedir.

Büyük emek ve para karşılığında ortaya çıkan sulama sistemlerinden beklenen yararın sağlanması, bu sistemlerden faydalanabilecek çiftçilerin eğitimi ve bilinçlendirilmesi mutlak önem arz etmektedir. Dolayısı ile çiftçilerin sulama bilincine erişmeleri, bir araya gelerek örgütlenmeleri ve katılımcı sulama yönetimini sahiplenmelerinin sağlanması, su kaynaklarının verimli kullanılmasında gereken en önemli faktördür.

Toprak etütleri tamamlanmalı ve ülkesel arazi kullanım planı yapılmalı

     Her sene 2-3 metre azalan yeraltı su kaynakların korunması için kaçak su kullanımı önlenerek, kaçak kuyulara dair yaptırımların artırılması, izleme ve denetim mekanizmalarının etkinleştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca suyun geri dönüşümünü ve yeniden kullanımını sağlayarak su israfının azaltılması mümkündür.  Özellikle sahil kesimlerinde 1. ve 2. sınıf tarım alanları imara açılarak, tarım dışına çıkarılmak istenmektedir. Alınan tüm yasal önlemlere rağmen bu durum engellenememiştir. Bu sebeple öncelikli olarak ayrıntılı toprak etütleri tamamlanmalı ve ülkesel arazi kullanım planı yapılmalı, bu kapsamda tarım, turizm ve sanayi alanları belirlenmelidir. Toprak Kanunu, tavizsiz ve kararlı biçimde uygulanmalı ve tüzük uygulanır hale getirilmelidir.

Üretim politikası ihtiyaca uygun olarak yenilenmelidir

   Yasanın etkin bir biçimde uygulanabilmesi için, Toprak Koruma Kurullarına önemli görevler düşmektedir. Tarım topraklarının tarım dışı kullanımının önlenmesi amacı ile kurulan Toprak Koruma Kurullarında kamu personellerinin çoğunlukta olmasından dolayı yeterince etkin ve amacı doğrultusunda çalışamamaktadır. Bu sebeple koruma kurullarındaki üye sayılarının tekrar düzenlenerek, çiftçi kuruluşlarının ve diğer sivil toplum örgütlerinin etkinliğinin artırılması gerekmektedir. Tarımsal girdiler yeterli ve doğru kullanılmalıdır. Bunun için çiftçilerimizin eğitimine ve tarımsal yayıma daha fazla önem vermeliyiz.

 Üretim politikası ihtiyaca uygun olarak yenilenmelidir. Küresel gıda krizi, biyoyakıt üretiminden kaynaklanan yeni talepler ve hayvancılık üretimi de dikkate alınarak, hem bu ihtiyaçların karşılaması hem de gıda güvencesinin sağlaması amacıyla üretimi artırmak üzere yeni teşvik politikaları uygulanmalıdır. Üretimin artırılması ve girdi maliyetlerinde rekabetçi bir yapı oluşturulabilmesi için tarımsal destekleme bütçesi, en az Tarım Kanunu ile öngörülen seviyeye çıkarılmalıdır.

Türkiye bu günü yaşamamalı, gelecek için strateji geliştirmelidir

    Bunun dışında Türkiye yalnız bu günü yaşamamalı, gelecek için strateji geliştirmelidir. Bu strateji sadece uyum yükümlülüğü üstlendiğimiz AB Ortak Tarım Politikası karşısında Türk tarımının durumu ve tam üyeliğin etkilerinin araştırıldığı etki analizleri ile de sınırlı kalmamalıdır. Türkiye iklim değişikliğinin ulusal güvenliğini nasıl etkileyeceği hakkında araştırmalar yapmak, bu alanda bilgi toplamak, gelecek için üretim kapasitesini belirlemek, olası doğal tehditlere karşı korunma olanaklarını geliştirmek, kriz ve anlaşmazlıklara karşı hazırlıklı olmak zorundadır. Bunun getireceği mali yük hakkında da çalışmalar yapılmalıdır. Bütün bunlar ise araştırma-geliştirme bütçesinin artırılmasını gerektirir. Araştırmalar, analizler, tespitler sadece tarım alanında değil, kaynak varlığı, enerji, çevre, sosyo-ekonomik gelişme beklentileri, altyapı ve ekonomik varlıkları tehdit edici gelişme ve olasılıklar üzerinde de yapılmalıdır.

Orta ve uzun vadede kırsal alanda istihdam yaratıcı yatırımlar

    Türkiye kısa ve orta vadede yoksulluk sınırında veya altında olan kitlelere sosyal korunma, gıdaya erişebilmeyi sağlama açısından da bir strateji geliştirmelidir. Burada alınacak önlem herhalde gecekondulara gıda yardımı yapmak olmamalıdır. Bu politika bile kırsal alandan göçü özendirebilir. Aksine kırsal alandan göçleri, kırsal alanda yatırım yaparak önlemek, köye dönüşü özendirmek ve tarımı geliştirmek gerekir. Sosyal devlet sadece altyapı, eğitim ve güvenlik fonksiyonlarını üstlenerek, ekonomiyi piyasanın insafına terk eden devlet demek değildir. Orta ve uzun vadede kırsal alanda istihdam yaratıcı yatırımlar kadar, tarımda bilim ve teknolojinin gelişmesi ve bunun üreticiye ulaştırılması, üreticilerin ürünlerini olabildiğince tek elden pazara ulaştırarak emeklerinin karşılığını almaları gerekir.

Eski düzen artık geride kalmıştır. Zamanımızı kaybetmemeliyiz

    Tarım sektörünün iklim değişikliğine uyumu çok pahalı ama gıda güvencesi, fakirliğin azaltılması ve ekosistemin muhafazası için hayatidir. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yapılan Dünya Bankası ve IMF toplantıları sırasında, gündemin ilk sırasındaki konulardan bir de “gıda krizi ve bu konuda alınacak tedbirler” olmuştur. Dünya Bankası Başkanı bu toplantıların son gününde yaptığı konuşmada Küresel Kriz sonrasında yapılması gerekenleri sayarken: “Eski düzen artık geride kalmıştır. Zamanımızı kaybetmemeliyiz ve sorumlu küreselleşmenin temelini atarak yeni bir düzen oluşturmalıyız” demiştir. Bu amaçla alınmasını önerdiği tedbirleri sayarken: “Tüm gıda zinciri boyunca, gıda güvenliğini sağlamaya ve sürdürülebilir tarım sistemleri oluşturmaya yönelik yenilikçi çabaları daha iyi destekleyebiliriz” demiştir. Dünya Bankası, AB ve diğer finans liderleri bugüne kadar tarımın desteklenmesi ve üretimin artırılması konusunda, özellikle gelişmekte olan ülkeleri engellemeye çalışıyorlardı. Bu son açıklamalar tarımın ve gıda üretiminin gelecekte en çok ihtiyaç duyulan ve en çok kazandıracak bir sektör olacağı beklentilerini güçlendirmektedir.

Dünya’da ortaya çıkacak olası gıda krizlerinde Türkiye’nin kendi gıda güvencesini sağlaması, bu krizlerin fırsata dönüştürülmesine katkıda bulunacaktır. Bu vesile ile gıda arzının sağlanması için en büyük katkıyı sağlayan toprak ve su yönetimi konularında çiftçi eğitiminin son derece önemli olduğuna inanmaktayız. TZOB olarak bu amaç doğrultusunda çiftçilere mesleki eğitim vermek üzere, TKB ile işbirliğine gidilmiş ve halihazırda TAGEM ile bir protokol imzalanmıştır. Bakanlığa bağlı TEDGEM ve TİGEM ile de çiftçi eğitim protokolleri imza aşamasına gelmiş olup, önümüzdeki günlerde eğitimlere başlamayı planlamaktayız.

Tarım ürünleri gıda fiyatları artık dünyada da yüksektir

     “Bizim maliyetimiz yüksek, yurt dışında fiyatlar daha düşük, üretmemiz şart değil, gerekirse ithal edelim” zihniyetinde olanlar için, şunu hatırlatmak gerekir: Tarım ürünleri gıda fiyatları artık dünyada da yüksektir. Kriz dönemlerinde gıda maddelerini üreten ülkelerin, kendi halkının ihtiyacı olduğunu öne sürerek ihracatı yasaklamaları nedeniyle, yüksek fiyatlarla bile gıda temininin ne kadar zor olduğunu, 2008 yılında yaşayarak gördük.

Türkiye’nin en büyük meslek ve çiftçi örgütü olarak gıda güvencesinin sağlanmasında, üzerimize düşen sorumluluğun bilinci ile çalışmalarımızı büyük bir gayretle yürütmekteyiz.

Ülkemizin tarımsal alt yapılarının tamamlandığı, tarım topraklarının ve sularımızın en iyi şekilde korunduğu ve değerlendirildiği, üreticilerimizin alın teri dökerek elde ettikleri ürünlerinin değerini bulduğu, refah seviyesinin yükseldiği, gıda güvencesinin sağlandığı, açlık sorunun olmadığı bir Türkiye ve dünya dileğiyle.”

 

 

Gümrük Müsteşarı Maksut Mete

0
SANYO DIGITAL CAMERA

Haber: İlker ÇAKAN

    Daha önce Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı iken Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığına atanan Maksut Mete yeni kararname ile Gümrük Müsteşarı oldu. Bulunduğu görevlerde başarılı hizmetlere imza atan, aslen Rize-İyidere’li olan yeni Gümrük Müsteşarı Maksut Mete’ye yeni görevinde başarılar dileriz.

TOBB Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu: Slovakya’nın hızla gelişmesini takdirle izliyoruz

0

Haber: İlker ÇAKAN

     Slovakya Başbakanı Robert Fitsso’un Türkiye ziyareti ile ilgili toplantıda bir konuşma yapan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu  şunları söyledi;

Türkiye, Bratislava’da Büyükelçilik açan ilk ülkelerden birisidir

     “Sayın Başbakan Robert Fitsso’nun ülkemizi ziyareti vesilesi ile düzenlenen bu toplantıda siz değerli konuklarla birlikte olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Sizleri şahsım ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği adına saygıyla selamlıyorum. Türkiye, Slovakya’nın bağımsızlığını kazanmasından kısa bir süre sonra Bratislava’da Büyükelçilik açan ilk ülkelerden biri olmuştur. Bu tarihten itibaren ikili ilişkilerimizde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Slovakya’nın hızla gelişmesini takdirle izliyoruz. Türkiye Slovakya ekonomik ve ticari işbirliğinin de bu paralelde güçlenmesini arzu ediyoruz. Son dönemde de, Slovakya’nın AB’ne katılım sürecimize verdiği destek, iş dünyamız tarafından şükranla karşılanmaktadır. Bu desteğin önümüzdeki dönemde de artarak sürmesini temenni ediyoruz.

Türk ve Slovak iş dünyası için eşsiz fırsatlar sunmaktadır

    Kuşkusuz ülkelerimiz arasındaki üst düzey ziyaretler, kalıcı dostluk ilişkilerinin tesisi için zemin oluşturmaktadır. Sayın Başbakan, zat-i alinizin ülkemize gerçekleştirdiği bu ziyaretten kısa bir süre sonra, Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül, 2-3 Kasım 2009 tarihlerinde Slovakya’ya resmi ziyarette bulunacaktır. Bu ziyarette Türk iş dünyasının temsilcileri de yer alacak ve ülkenizde düzenlenecek Türkiye-Slovakya İş Forumuna katılacaklar. Bu karşılıklı ziyaretler Türk ve Slovak iş dünyası için eşsiz fırsatlar sunmaktadır.  Siyasi iradenin de desteklediği bu verimli ortamdan Slovak iş dünyası ile birlikte ciddi ortaklıklar çıkarabiliriz.  Birliğimiz Slovakya Ticaret ve Sanayi Odası ile yakın işbirliği halindedir. Slovakya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Peter Mihoc yakın dostumuzdur ve kendisiyle Eurochambres da birlikte çalışıyoruz.  Çalışmalarını da takdirle izliyoruz.

Haritası çıkartılmamış topraklardan” (Uncharted Land) geçiyoruz

     Küresel ekonomide önceden benzeri yaşanmamış gelişmelerin meydana geldiği bir dönemden geçmekteyiz. Güzel bir deyişle, “haritası çıkartılmamış topraklardan” (Uncharted Land) geçiyoruz. Yaşanan küresel kriz, az ya da çok, hem gelişmekte olan ülkeleri, hem de gelişmiş ülkeleri olumsuz etkilemektedir. Aynı şekilde uluslararası ticaret de düşüş eğilimindedir.

Türkiye, krizden en çok etkilenenlerden biridir

     Küresel ticaret hacmi, 2009’un ilk altı ayında yüzde 12 oranında azalmıştır. Türkiye, gelişmekte olan ülkeler arasında, krizden en çok etkilenenlerden biridir. 2009 yılı için yüzde 6 civarında bir küçülme beklemekteyiz. Bunun önemli bir sebebi, en önemli ticaret partnerimiz olan AB’nin, global krizden büyük çapta etkilenmiş olmasıdır. Buna bağlı olarak Türkiye’nin Avrupa’ya ihracatı yüzde 30 oranında gerilemiştir.

Krizi aşma çarelerini birlikte düşünmeli, birlikte adım atmalıyız

    Öte yandan geçtiğimiz hafta İstanbul’da yapılan IMF ve Dünya Bankası toplantılarında, krizden çıkış sinyallerinin güçlendiği, ama iyileşmenin yavaş olacağı ortaya konmuştur. Bir dönüşüm sürecinden geçecek dünya ekonomisinde, kriz öncesine göre daha yavaş bir büyümenin yaşanması olası görünmektedir. Bu yeni dönemde tüm ülkeler, birbirleriyle işbirliği yapmak ve diğer ülkelerin görüşlerini dinleme konusunda, daha açık olmaya ihtiyaç duyacaklardır. Bu çerçevede, Türk-Slovak ekonomik ilişkileri için de, yeni bir vizyon oluşturmamız gerekiyor. İkili ticareti yavaşlatmak, içine kapanık politikalar izlemek, bizleri daha da geriletir. Biz krizi aşma çarelerini birlikte düşünmeli, birlikte adım atmalıyız.

Türkiye-Slovakya güçlü ekonomilere sahiptir

    Bu çerçevede, 2008 yılında 1,2 milyar dolar olan ikili ticaret hacminin, küresel ticari faaliyetlerdeki genel olumsuz eğilimin ve iç daralmanın da etkisiyle, 2009 yılının ilk 8 ayında 615 milyon dolara düşmüş olmasına tabii ki üzüldük.  Gerek Türkiye gerekse Slovakya güçlü ekonomilere sahiptir. Bu itibarla kısa süre içerisinde, ticaretimizi çeşitlendirerek dengeleyeceğimize ve en az 3 milyar dolara çıkabileceğimize yürekten inanıyoruz. Diğer taraftan, İmzalanması öngörülen “Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması” da ikili ekonomik ilişkilerimize yeni bir ivme kazandıracaktır. Biz işadamları olarak, bu hedeflerimizin gerçekleşmesi için önümüzde bir engel bulunmadığına ve her iki ülke Başbakanlarının da bu hedefe ulaşmamız için desteklerini esirgemeyeceğine inanıyoruz.

Türkiye merkez ülkesi konumundadır

    Türkiye’deki yatırım ortamında son yıllarda ciddi bir gelişme kaydedilmiştir. Eskiden bir kanat ülkesi olarak görülen Türkiye, bugün, dünyanın gözünün üstünde olduğu bir bölgenin, merkez ülkesi konumundadır. Avrupa’nın, Karadeniz’in, Kafkasların, Orta Asya’nın, Ortadoğu’nun ve Akdeniz coğrafyasının kesişme noktasındadır. Kısaca, hem kuzey’le güney’in, hem de doğu’yla batı’nın birleştiği merkezde Türkiye vardır. Türkiye bu başarılara büyük petrol ya da enerji kaynaklarına sahip olmadan, güçlü sanayisiyle, müteşebbisiyle, kalifiye insan kaynağı ve genç nüfusunun kendisine sağladığı dinamizm ile ulaşmıştır.

Hedefimiz dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmaktır

    Kısacası, Çin’den İtalya’ya kadar olan bölgede bir sanayi devi olan Türkiye hem jeopolitik, hem de jeoekonomik bir güç olarak bölgesinde öncü bir rol üstlenmeye başlamıştır. Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki sanayi ihracatının yüzde 65’ini Türkiye tek başına yapmaktadır. Hedefimiz dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmaktır. Bu bilgiler ışığında, tüm Slovak işadamlarını Türkiye’de yatırım ve ortak girişim imkanlarını somut kazançlara dönüştürmeye davet ediyoruz. Sözlerime son verirken, ziyaretinizin ikili ilişkilerimize yeni bir ivme kazandıracağı inancıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

 

Gürcistan izlenimleri

0

    Gürcistan bize komşu ve dost ülkedir. Tarih boyu da dost olarak kalmış bir ülkedir. Gürcistan’a genel olarak baktığımızda bir tarım ülkesidir. Bereketli toprakları olan Gürcistan’da sıcak iklimde yetişen tüm ürünler yetişmektedir. Yetişen tarım ürünleri genel olarak natüreldir. Naturel ürün yemek isterseniz, Gürcistan’da yaşamak gerekir. Natürel ürünün adresi Gürcistan’dır.

    Batum’dan Tiflis’e doğru yola çıktığınızda, yol boyunca el sanatları ürünlerine ve natürel tarım ürünlerine rastlamak mümkündür. Yol buyunca gördükleriniz, Anadolu insanını ve Anadolu topraklarını hatırlatmaktadır. Buraları görünce duygulanmamak mümkün değildir. Kültürleri bizim kültürle ortak özellikler taşımaktadır. Gürcistan’ı turizm açısından iyi tanımak için sırayla Gürcistan şehirlerini anlatarak başlayalım;

Batumi

    Gürcistan’ın turizm kenti Batum Türkiye’yi Sarp sınır kapısından Gürcistan tarafına geçtikten sonra başlar. Batum şehir merkezi Sarp sınır kapısına 20 km. uzaklıktadır. Batum bize Karadeniz Bölgesinin düzlük kesimini hatırlatmaktadır. Batum köylerindeki evler ve kültür bize Karadeniz kültürünün tıpkısını hatırlatmaktadır. Batum; turizm yönünden gittikçe büyüyen, turizm cenneti bir şehirdir. Şehircilik ve çevre düzenlemesi yönünden mükemmel bir şehirdir. Özellikle deniz sahili ve ihtişamlı parkı insanı büyülemektedir. Batum; turizm yönünden geleceğin bölgesel yıldızı olma yolundadır. Gürcistan’da yatırım yapılacak en önemli bölgelerinden birisidir. Şu anda Batum’da büyük 25 otel yapılma yolundadır. Batum’a yıllık ortalama 250.000 turist gelmektedir.

Kobuleti

    Batum’a 25 km. uzaklıktaki Kobuleti,  Gürcistan Özerk Acara Cumhuriyetinin en güzel tatil kentlerinden birisidir. Batum’dan Kobuleti’ye giderken Karadeniz karayolunu ve Karadeniz vadisini ve evlerini hatırlatmaktadır. Kobuleti adeta tatil köyü durumundadır.  Şehir boyunca güzel sahili vardır. Karadeniz sahil kentlerinden birisi olan Kobuleti gelişme yolunda olan önemli kentlerden birisidir.

Kutaysi

    Batum’dan Kutatysi’ye giderken Kobuleti’den sonra iç kesime doğru gidilmektedir. Düzlük bir arazide kurulan Kutaysi şehir güzelliği ile ihtişamını göstermektedir. Kutaysi’de halkın geçimi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır.

Haşuri

    Haşuri kenti Gürcistan dağlık bölgede kurulan önemli kentlerinden birsidir. Haşuri kenti Batum-Tiflis yolu üzerinde kurulmuştur. Dağlık bir bölgede kurulan Haşuri kenti yerleşim yeri itibariyle şirin bir dağlık kentidir. Haşuri’de naturel ürünleri bulmak mümkündür. Haşuri’de yöresel haçapuri pidesi ünlüdür.

Gori

    Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e 85 km. uzaklıktaki Gori şehri, Batum-Tiflis karayoluna 5 km. iç kesimdedir. Gori  savaştan sonra gelişmesini tamamlamıştır. Dağlar arasında düz bir vadide kurulan Gori şirin bir kenttir. Alışveriş merkezlerinin ve ticari faaliyetin yoğunluğu ile dikkat çekmektedir.

Tiflis

    Gürcistan’ın başkenti Tiflis en gelişmiş metropol şehirlerden birisidir. Şehir ihtişamı ile insanı büyülemektedir. Kısaca Gürcistan’a gezmeye gelince özellikle Batum ve Tiflis’i görmek gerekir.

    Bir başka Gürcistan gezisi anısında buluşmak dileğiyle.    

İLESAM Başkanı Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu

0

Haber: İlker ÇAKAN

    İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) Yönetim Kurulu 29.08.2009 Cumartesi günü yaptığı toplantıda Başkanlık Divanı üyeleri için yeniden seçim yapılmıştır. Konuyla ilgili  İLESAM basın açıklaması şöyledir;    

    ” İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) Yönetim Kurulu, 29.08.2009 Cumartesi günü yaptığı toplantıda, Başkanlık Divanı Üyeleri için yeniden seçim yapmış ve Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu’nu Yönetim Kurulu Başkanlığına, Yrd. Doç. Dr. Zeki Gürel’i Başkan Yardımcılığına, Doç. Dr. Pehlivan Uzun’u da Muhasip Üyeliğe (yeniden) seçmiştir. Yeni yönetim kurulu başkanımız Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu ve Başkan Yardımcımız Yrd. Doç. Dr. Zeki Gürel ile yeniden seçilen Muhasip Üyemiz Pehlivan Uzun’a yeni görevlerinde başarılar diliyor; yeni yönetim kurulu üyelerimiz Zeynep Köşker ve Aysel Al’a hoş geldiniz diyor, İLESAM’a yapacakları hizmetlerden dolayı şimdiden teşekkür ediyoruz.

    1- Yakında yayımlanacak olan İLESAM Bülteni Güz Sayısı için, üyelerimizden, faaliyetleri, yeni yayınları ve yazarlarımızın hak ve hukuku, telif hakları konularında haber, bilgi ve fotoğraf göndermelerini bekliyoruz.

    2- Görevden alınan, ancak devir-teslim yapmayarak İLESAM’ı çalışamaz bir durumda bırakmak isteyen, üyelikten atılması için Haysiyet Divanı’na da sevki kararlaştırılan Prof. Dr. Vahit Bıçak hakkında ilgili mercilere suç duyurusunda bulunulmuş olup, bu konuda gerekli açıklama ayrıca yapılacaktır.”

   İLESAM Yönetim Kurulu Başkanlığına seçilen Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu; 1961 yılında Ayvalık’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimimi Ayvalık’ta, Cumhuriyet İlkokulu ve Ayvalık Lisesi’nde tamamladı.1986 yılında Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Halen, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Halkbilimi Anabilim Dalı’nda ve Özbekistan’ın Taşkent Üniversitesi Şarkşinaslık Fakültesi Türkoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

 

 

 

Vatandaştan sağlık yardımı

0

Haber: İlker ÇAKAN

   Türkiye’de sağlık yardımına muhtaç ve kimsesiz vatandaşlara yardım etmek isteyen duyarlı kişi ve kuruluşların ilanları aşağıdadır;

 

12 yaş altı işitme problemi olan çocuklara sağlık yardımı ilanı

   İstanbul Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı olarak 12 yaş altı işitme problemi olan, maddi durumu kötü, hiçbir sağlık güvencesi olmayan fakir çocukların tüm tedavisini ve kullandıkları işitme cihazını ücretsiz karşılayacağız. Çevrenizde bu tür çocuklar varsa lütfen benim  telefonumu verin.
Sema Onay  (Rektör Asistanı)
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yurtiçi Yayın Koordinatörü
Cep Tel:  0543 291 65 65                   

 

Tekerlekli sandalye yardımı ilanı

  Çevrenizde tekerlekli sandalye ihtiyacı olan ve temin etme şansı bulunmayan kişiler var ise lütfen
Acilen bildirin! Altunizade Kulübü temin edip kendilerine ücretsiz olarak verecektir.
Erol Ayvacıklı  
NGM Uluslararası Tas.Tic.Ltd. Sti .  
Tel:  0216 326 41 66 -0216 326 41 66
Fax: 0216 326 33 53

Koşuyolu-İSTANBUL 

error: Content is protected !!