Kasr-ül Benat yapılarını, IV. yüzyıl sonlarına tarihlemek mümkündür.
Şanlıurfada tarihi eserler ve Eyyup ve Elyesa Peygamber Türbeleri
Çatalat(Çatlar)
Soğmatar’ın
16 km. güneydoğusunda, Viranşehir’e bağlı Çatalat köyünde, V.
yüzyıl Roma döneminden kalma yapı kalıntıları bulunmaktadır.
Bu kalıntılardan birisi yaklaşık 2 m. eninde, 4 m.
yüksekliğinde kemerli bir kapıdır. Diğer kalıntı ise büyük
bir yapının köşe duvarlarına aittir.Ben
Kasr-ül
Benat(Kızlar Sarayı)
Soğmatar’ın
17 km. kuzeydoğusunda, Betik’in 10 km. doğusundadır.
Soğmatar’daki Süryânice yazıtlı Kutsal Tepe’nin bir benzeri
Kasr-ül Benat’ta bulunmaktadır. Köyün kuzeyindeki bu kayalık
tepede 10’dan fazla Süryânice yazıtın bulunması, burayı
“Yazıtlı Tepe” olarak adlandırmamıza sebep olmuştur.
“Yazıtlı Tepe’nin güney kesiminde ve köyün doğusundaki
kayalık yamaçta, mağaralar ve kaya mezarları yer almaktadır.
Bunlardan en büyüğü ve işçilikli olanı “Yazıtlı
Tepe”nin güney yamacındaki 8 arkosoliumlu kaya
mezarıdır.
Kasr-ül Benat yapılarını, IV. yüzyıl sonlarına tarihlemek mümkündür.
Kasr-ül Benat yapılarını, IV. yüzyıl sonlarına tarihlemek mümkündür.
Çimdin
Kale
Soğmatar’ın
50 km. kuzeydoğusundaki bu tarihi kaleye Soğmatar’dan
ulaşılabileceği gibi, Urfa-Mardin karayolunun 61. km.’sinden
güneye sapan şose yol ile 9. km. sonra ulaşmak mümkündür.
Çimdinkale’nin;
1182-1239 yılları arasında bölgeyi ellerinde tutan Eyyûbiler
zamanında savunma ve konaklama amaçlı “Ribat” olarak
inşa edildiği tahmin edilmektedir. Şanlıurfa kalesi gibi dört
tarafı kayadan oyma derin savunma hendeğiyle çevrili
Çimdin Kale’nin üzerinde çeşitli yapı kalıntıları ve bir su
kuyusu yer almaktadır.
Eyyup
Nebi Köyü Peygamber Mezarları(Türbeler)
Urfa-Mardin
karayolu’nun 85. km.sinden kuzeye sapan asfalt yolun 16.
km.sindeki Eyyup Nebi Köyü’nde Eyyup Peygamber, Eyyup Peygamber’in
hanımı Rahime Hatun ve Elyesa Peygamber’in mezarları
bulunmaktadır. Bu köyün 400 yıldan beri Eyyup Nebi Köyü adıyla
anıldığı vakfiyesinden anlaşılmaktadır.
Eyyup
Nebi Köyü’ndeki peygamber türbeleri yüzyıllardan beri kutsal
günlerde ve bayramlarda, yöredeki binlerce kişi tarafından
ziyaret edilmektedir. Bu önemli inanç merkezinde, son yıllarda
Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Okutmanlarından
Mehmet Oymak’ın danışmanlığında, Turizm Bakanlığı ve
Şanlıurfa Valiliği’nce geniş ölçekli bir çevre düzenlemesi ve
türbe restorasyonları gerçekleştirilmiş; her üç türbe
arasında yaya yollarıyla bağlantı sağlanarak türbeler alanı
ihata duvarlarıyla köy yerleşmesinden ayrılmış ve
ağaçlandırılmıştır. Eyyup Peygamber türbesinin batı
yakınında bulunan ve O’nun otururken yaslandığına inanılan
büyük bazalt taş, bu proje içersinde korumaya alınmıştır.
Eyyup
Peygamber Türbesi
Şanlıurfa’ya
100 km. mesafede, Viranşehir ilçe sınırları içersindeki Eyyup
Nebi Köyü’nde bulunan Eyyup Peygamber’in türbesi, köyün kuzey
yönündeki höyüğün güney eteğinde, kendi adıyla anılan
caminin doğusundaki mezarlık içersindedir. Oldukça harap bir
durumda olan türbe, son yıllarda Şanlıurfa Valiliği’nce tek
kubbeli, beşgözlü revaklı ve revakların üzeri üç kubbe ile
örtülü olarak yeniden inşa edilmiştir.H. 1336 (m. 1918)
tarihli Diyarbakır Vilâyet Salnâmesi’nde, türbenin kubbesinin
çinko ile kaplandığı ve hademesine maaş bağlandığı
kayıtlıdır.
Rahime
Hatun Türbesi
Eyyup
Peygamber’in ağır hastalığı ve uğradığı musibetler sırasında
O’na büyük bir şefkat ve sabırla bakan hanımı Rahime
Hatun’un mezarı Eyyup Peygamber türbesinin yaklaşık 500 m.
kuzeybatısındadır. Kare planlı, tek kubbeli bu mütevazi
mezar anıtı köydeki diğer türbeler gibi, geçtiğimiz
yıllarda Şanlıurfa Valiliği’nce restore edilmiştir.
Elyesa
Peygamber Türbesi
Eyyup
Peygamber türbesinin 500 m. güneybatısında yer alan ve oldukça
harap bir durumda olan Elyesa Peygamber türbesi, Şanlıurfa
Valiliği’nce yeniden yaptırılmıştır.
Trabzon TSO Başkanı Mehmet Suat Hacısalihoğlu: “Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi güzel bir hizmet veriyor”
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Suat Hacısalihoğlu “Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;”Gazetenizi daha önceden de biliyoruz. Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi güzel bir hizmet veriyor.. Ondan dolayı sizlere teşekkür ediyoruz. Tebrik ediyoruz.Yurt dışında gazete çıkarmak, bunun dağtımını rahat bir şekilde sağlamak kolay değildir. Bu zorlukların hepsinin bilincindeyiz.Bu zorlukları aşabildiğinize göre büyük işler yaptığınız aşikardır.Gazetenizin baskı şeklinin iyi bir şekilde olduğunu açıkça söylemek gerekir. Tekrar sizleri kutluyorum, tebrik ediyoruz, başarılarınızın devamını dilerim.”
Trabzon TSO Başkanı Mehmet Suat Hacısalihoğlu: “Orta Asya ile tarihi ticareti canlandırmak istiyoruz”
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Suat Hacısalihoğlu “Türkiye-Gürcistan ekonomik ilişkileri” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
Devlet güvencesinin verilmesi gerekir
“Türkiye ve Gürcistan halkları tarihi akrabalık bağları olan iki ayrı milletttir.Bu sıcak ilişkiler iki ülke arasınd; ticari, kültürel ve sosyal ilişkilerin gelişmesine neden oldu. Gürcistan ve Kafkasyanın ekonomik açıdan iyi bir pazar oduğunu biliyoruz. Buralarda yapılacak yatırımlarda iş adamlarına gerekli güvenin verilmesi önemlidir. Bu nedenle iki ülke bürokratlarına önemli görevler düşmektedir.Gürcistanda yatırım yapacak iş adamları için burada hukuki alt yapı güvencelerinin verilmesi gerekir. Kobilerin buralarda yatırım yapacak çok konuları vardır. Bu nedenle bu ülkede yatırımcı için ticari varlık hukuk sisteminin işler olmasını istiyoruz. Bunun yanında devlet güvencesinin verilmesi gerekir.
Gürcistan’da teknoloji çok iyi takip edilmektedir
Türkiyenin tarım yönünden Gürcistanla işbirliği yapması aşikardır. İstihdamın yanında iki ülke arasında teknolojik transfer yapılması da mümkündür.Gürcistan tarafında önemli beyinlerin olduğunu biliyoruz. Gürcistan’da teknoloji çok iyi takip edilmektedir. Bu teknolojik birliktelik ile iki ülke arasında önemli bir çıkış yakalanbilir.Bunlar gelecek için iki ülke arasındaki ilişkilerin dha iyi gelişmesinin müjdecisidir.Sarp Sınır kapısında yığılmalar iş adamlarını yılgınlaştırıyor. Sarp Sınır kapısında tek pencere sistemine bir an önce geçilmesini istiyoruz.
İpekyolu sempozyumu 17-19 Ekim tarihleri arası arasında Trabzon’da
İpekyolu yolu ile ilgili sempozyum 9 yıl önce Trabzon’dayapılmıştı.Üçüncü sempozyumu 17-19 Ekim tarihleri arası arasında Trabzon’da yapacağız.Bu sempozyuma 21 ülke katılacaktır. Sempoyumda bu ülkelerin tanıtımı yanında, bu ülkelerden gelecek iş adamları birbirleriyle iletişim kurmak suretiyle ülkeler arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesine katkı yapacaktır. Böylece ikili iş adamları görüşmesi ile ticareti geliştirmek istiyoruz.Her üç yılda bir bu sempozyum düzenleniyor. Bu sercimpozyum bizim için çok önemildir. Bu sempopzyumu önemsiyoruz. Sempozyuma katılım konusunda büyük bir ilgi var. Orta Asya ile tarihi ticareti canlandırmak istiyoruz.Sadece Kafkaslarla Türkiye arasında değil, ipekyolunda olan diğer ülkelerle de ticareti geliştirmek istiyoruz.”
Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesinin 32. sayısı çıktı
Haber: İlker ÇAKAN
Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyetinin başkenti Batum’da 05.07.2011 tarihinde yayın hayatına başlayan ve Batumi-Georgia Network Medya Grup tarafından çıkarılan ve yaklaşık 4 yıldır yayın hayatına devam eden, Türkiye temsilciliğini de Habergünebakış Sitesinin yaptığı (www.habergünebakis.com) Karadeniz Bölgesinin Türkçe-Gürcüce dilinde onbeş günlük olarak yayınlanan tek gazetesi olan ve Gürcistan-Batum, Artvin, Rize, Trabzon, Giresun’un Ordu, Samsun illerinde dağıtımı yapılan uluslararası “Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi”nin 32. sayısı çıktı. Kuşe kağıda baskılı, haftalık tirajı 8.000 ve 8 sayfa renkli olarak yayınlanmaktadır.

Haberci Gazetesi 1.sayfa Haberci Gazetesi 2.sayfa Haberci Gazetesi 3.sayfa

Haberci Gazetesi 4.sayfa Haberci Gazetesi 5.sayfa Haberci Gazetesi 6.sayfa

Haberci Gazetesi 7.sayfa Haberci Gazetesi 8.sayfa
Batum Başkonsolosluğu çalışma temposunu artırıyor
Başkonsolosluğumuz 2014 Ekim ayını yoğun bir gündemle geçirdi. Bu ay içinde ülkemizden çeşitli düzeylerde resmi yetkililerimizi ağırladık: Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblesi toplantısına katılmak üzere Sayın İlhan Şener başkanlığında bir grup milletvekilimiz Batum’a geldi; Sayın Genelkurmay Başkanımız ve heyeti ziyaretleriyle bizleri onurlandırdılar; Gürcistan’la siyasi işlerden sorumlu Müsteşar Yardımcımız başkanlığında bir heyet Batum’da çeşitli temaslarda bulundu; Hopa Ticaret Odası Heyeti Başkonsolosluğumuzu ziyaret etti, Gaziantep Genç İşadamları Derneği üyeleri misafirimiz oldu; Türkiye Santranç Federasyonu Başka nı ve yetkilileri Başkonsolosluğumuza nezaket ziyaretinde bulundu (Batum’da düzenlenen Avrupa Yaş Grupları Satranç Şampiyonası’nda gençlerimz bir birincilik, bir de ikincilik kupası aldılar).
Ben de Başkonsolsoluğumuz görev bölgesinde bulunan İmereti Eyaletinin Başkenti Kutaisi ile Guria Eyaletinin başkenti Özürgeti’de Vali ve Belediye Başkanlarını ziyaret ettim. Kutaisi’de üniversite rektörü ve bu üniversitede eğitim gören öğrencilerimizle biraraya geldim. Batum’da da temaslarım devam etti. Üniversite, basın kuruluşları ve çeşitli kurumların resmi yetkililerle görüştüm. Vatandaşlarımızı iş yerlerinde ziyaret ettim. Bir kahvehanede elli kadar vatandaşımızla sohbet ettik. Birçok vatandaşımızı Başkonsolosluğumuzda ağırladım.
Beraberimde Sayın Ekonomi ve Gümrük Ataşelerimizle birlikte Trabzon’da düzenlenen İpekyolu İşadamları Zirvesinde katıldım. Gürcistan’ı Acara Özerk Cumhuriyeti Hükümet Başkanı Sayın Habadze’nin temsil ettiği zirveye bu ülkeden 25 kadar firmanın temsilcileri de katılım sağladı. Toplantı marjında Sayın Gümrük Bakan Yardımcımız ile Sayın Habadze Başkonsolosluğumuzun girişimiyle bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantıda sınır geçişlerinde işbirliği konuları ele alındı.
Sözkonusu zirvenin ardından Batum’un kardeş şehirlerinden biri olan Trabzon’da kalarak Sayın Vali, Sayın Belediye Başkanı, Sayın KTÜ Rektör Vekili, Sayın Gümrük Müdürü, Sayın Müftü, Sayın Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği Başkanı, Sayın Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı, Sayın Gazeteciler Derneği Başkanı ve Gürcistan’ın Trabzon Başkonsolosu Sayın Mikatsadze’yi ziyaret ettim.
Ekim ayını son olarak Batum Sanat Merkezinde düzenlediğimiz ve görev bölgemizde bulunan üst düzey Gürcü yetkililer ile vatandaşlarımızın katılım sağladığı Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu ile noktaladık.
Gerçekleştirilen tüm temaslarda ilk gündem maddemiz görev bölgemizde yaşayan veya burada çeşitli nedenlerle bulunan vatandaşlarımızın durumlarının daha da iyileştirilmesi oldu. Bu çerçedeve, Gürcistan’da 1 Eylül 2014 tarihinde yürürlüğe giren yeni yabancılar yasası nedeniyle yaşanan sıkıntıların hükümetin açıkladığı ek tedbirlerle bir ölçüde aşılmış olması Ekim ayının en iyi haberi oldu.
Temaslarımızda ikinci gündem maddedi ise iki ülke arasında ekonomik, ticari ve kültürel ilişkiler başta olmak üzere tüm ilişkilerin geliştirilip derinleştirilmesi oldu. İşbirliği imkanlarına ilişkin aldığımız notları projeler haline getirip hayata geçirme gayreti içinde olacağız.
Çalışmalarımızda sizlerin katkılarını önemsiyoruz. Bize sorun, sıkıntı ve önerilerinizi lütfen düzenli olarak aktarmaya devam edin.
Bu vesileyle, Haberci Gazetesinin tüm okurlarına saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Azerbaycan Cumhuriyetinin bölgesel kuruluşlarda etkinliği
Bölgesel entegrasyon üç veya daha fazla devletin katılımıyla, resmi veya gayri resmi düzeyde bu devletlerin hükümet veya sivil toplum örgütleri arasında karşılıklı fayda elde etmek için kurulan daimi işbirliğidir. Bölgesel işbirliğinin konularının belirtildiği gibi, ayrı ayrı devletler veya sivil toplum kuruluşları da olabilir. İşte bölgesel entegrasyon amacıyla oluşturulan bu tür kurumlar çeşitli faktörler (din, tarih, kültür ve gelenek, siyasi, ekonomik, güvenlik vb.) temelinde oluşturulur. Örneğin, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra eski Sovyet ülkeleri önceleri devletler arasında mevcut olan siyasi, ekonomik, sosyal, insani ilişkileri onarmak amacıyla birleşerek Bağımsız Devletler Topluluğunu kurdular. Genel olarak bu örgüt Avrupa’da mevcut olan bölgesel örgütler seviyesinde entegre sürecini tam tatmin etemese de, bölgesel işbirliği yönünde atılan önemli bir adım sayılmaktadır.
Bölgesel kurumların bir çok alanda işbirliği mekanizması mevcuttur. Örneğin, siyasi alanda demokrasinin geliştirilmesi, ekonomik alanda karşılıklı mali ortamın kurulması, gümrük konularının basitleştirilmesi, güvenlik alanında dış tehditlere karşı ortak mücadelenin organizasyonu, barış ve güvenliğin ortak mekanizmalarının oluşturulması vb.
Bu arada, modern uluslararası ilişkiler sisteminde yeterince bölgesel örgüt mevcuttur. Bölgesel kurumların kalitesi – mevcut olduğu dönemde gerçekleştirdiği önlemlerle üye devletler arasında siyasi, ekonomik, güvenlik vb. alanlarda entegrasyona ne derecede başarılı olması, mevcut sorunları çözüme ulaştırması, ülkeler arasında işbirliği ortamının hangi düzeyde düzenlenmesi vb. etkenlerle belirlenir. Fakat yeni dünya düzeninde ortaya çıkan bir çok kurumun kalite derecesine dikkat edersek, görürüz ki, onların bazılarının etkinliği formalite karakteri taşımakta, bazıları ise artık kendi faaliyetlerini sonlandırmıştır. Çünkü, onlar yukarıda belirtilen faktörleri kendi faaliyetleri sürecinde hayata geçirememişlerdir.
Bununla birlikte, modern uluslararası sistemde özel bir yer tutan ve bir çok sorunların çözümünde önemli bir rol oynayan, çok taraflı işbirliği ortamını yaratmaya ulaşmış bölgesel kuruluşlar da mevcuttur. Bunlar arasında Avrupa bölgesel entegrasyon kuruluşları, türkdilli devletlerin bölgesel birlikleri, İslam devletlerinin bölgesel birlikleri,eski Sovyet ülkelerinin birlikleri ve b. büyük kuruluşlar önem taşımaktadır.
Azerbaycan Cumhuriyeti de SSCB’nin çöküşünden sonra subregion devletleri ile ilişkilere özel önem vermiştir. Bu nedenle, bağımsızlığını kazandıktan sonra dış politika yönünde öne sürülen temel önceliklerinden biri bölgesel kuruluşlarla faydalı ilişkilerin kurulması ve üye devletlerle çok taraflı işbirliğinin geliştirilmesi olmuştur. Malumdur ki, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bulunduğu Kafkasya bölgesi en karmaşık bölgelerden biri olarak kabul edilir. Bu da tabii ki, orada mevcut olan lokal ve bölgesel sorunların olmasından kayaklanmaktadır.
Bu çatışmalardan en karmaşık olanı ise Azerbaycan’ın karşılaştığı Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorunudur ki, artık 22 yıl geçmesine rağmen çözümü sağlanamamıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti karşılaştığı bu sorunun çözümü için ikili görüşmelerin yeterli olmadığını dikkate alarak, bölgesel ve uluslararası kuruluşlara da yönelmiştir.
Azerbaycan Cumhuriyyetinin bu kuruluşlarla işbirliğinin tek nedeni olarak tabii ki,sadece Karabağ sorununu gösteremeyiz ama esas hedef olarak bugün Azerbaycan’ın dış politikasının önünde toprak bütünlüğünün restorasyonu ve sorunun çözümü durduğunu söyleye biliriz. Bundan kaynaklanan nedenlerden Azerbaycan Cumhuriyeti kendi çıkarlarına uygun olarak, bölgesel kuruluşlarla siyasi, ekonomik, insani, güvenlik vb. alanlarda da karşılıklı işbirliği yapmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, bağımsızlık kazandıktan sonra Azerbaycan Cumhuriyeti bir takım sorunların giderilmesi, piyasa ekonomisine geçişin sağlanması, bölgesel entegrasyon süreçlerine katılması amacıyla Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), İslam İşbirliği Teşkilatı (İKT veya EİT), GUAM, Karadeniz Ekonomik işbirliği Örgütü (KEİ), Ekonomik işbirliği Teşkilatı (EİT, ECO), Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu (TDB) ile yakın işbirliği yaratmıştır.
Avrasya entegrasyonunun merkezinde duran en önemli kurumlardan biri olan Bağımsız Devletler Topluluğu Azerbaycan’ın üye olduğu en önemli kurumlardan biridir. Bugün BDT iki yüzyıl boyunca SSCB bünyesinde genel değer ve ilkeler temelinde yaşayıp gelişmiş devletleri bağlayan koordinasyon mekanizmasıdır. Kabul edilebilir, SSCB’nin dağılmasından hemen sonra eski Sovyet cumhuriyetlerinin Avrupa entegrasyonunun önlemek amacıyla Rusya’nın başkanlığı altında oluşturulan bu birlik başlangıçta SSCB yi yeni konfederativ temelde kurtarmak niyeti taşıyordu. Fakat sadece eski cumhuriyetler arasında mevcut olan siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkileri onarmak amacıyla birliğe katılan birkaç devletin tutumu bu kurumun sadece hükümetlerarası kurum olarak faaliyet göstermesini şartlandırdı. Bugün Azerbaycan da dahil olmak üzere bu devletlerin birliği içlerin de faaliyetleri BDT bağımsız devletlerin gönüllü ve eşit biçimde yarattığı hükümetlerarası kurum olduğunu ve bu ülkeler arasında ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel işbirliğine ortam yaratan bir özne rolünü yürüttüğünü doğrulamaktadır.
Görüldüğü gibi, bazı güçler BDT birliğini bağımsız tek bir devlete çeviremese de, BDT Avrasya coğrafyasında ekonomik, siyasi, sosyal, manevi ve askeri entegrasyon misyonunu üstlenen bir uluslararası bölgesel örgüt olarak kendini ispatlamış oldu.
Bilindiği gibi, 2014 yılının 10 Ekim BDT Devlet Başkanları Konseyi sonraki oturumu yapıldı. Toplantıda Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bir daha bildirmiştir ki, Azerbaycan’ın BDT coğrafyasında, ayrıca bölgesel ve ikili ilişkiler çerçevesinde ileri sürdüğü girişimler güvenliğin, istikrarın, işbirliğinin güçlenmesine hizmet etmektedir. Azerbaycan’ın ileri sürdüğü girişimleri ve onun girişimi ile başlatılan projeler bölgenin enerji güvenliğinin güçlendirilmesi işine hizmet ediyor.
Ayrıca Azerbaycan Cumhurbaşkanı Azerbaycan’ın insani işbirliğine büyük önem verdiğini de söyleyerek, bir kaç gün önce Bakü’de geleneksel IV Uluslararası İnsani Forumdan da söz açmış ve bildirmiştir ki, dinlerarası diyalog, medeniyetler diyaloğu, multikulturalizmle ilgili insani işbirliği konuları çok günceldir. Programda devlet başkanları tarafından bildirildi ki, çok taraflı işbirliğinin genişletilmesi öncelik ve oturumda ele alınan konular Birlik ülkeleri arasında ilişkilerin güçlenmesine destek verecektir.
Görüldüğü gibi, bugüne kadar Azerbaycan-BDT ilişkileri yüksek gelişme yolu geçmiştir ve kabul edilebilir, bu ilişkiler daha da geliştirilecektir.
Bilindiği gibi, BDT kurulduğu zaman bu örgüte üye olan devletler iki gruba ayrılıyordu. Birinci grup BDT ni SSCB tipi yeni bir devlet olarak kabul etse de, Ukrayna başta olmakta diğer grup bağımsız devlet çıkarları ile seçiliyordu. Bu nedenle 1997 yılında Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova birleşerek GUAM alt bölgesel organizasyonunu yarattı. 1999 yılında ise Özbekistan’ın kuruma dahil olması ile kurum GUÖAM adlandırıldı. Fakat 2005 yılında Özbekistan’ın örgütten ayrıldı.
Uzmanlara göre, GUAM oluşturulmasında temel nedenler şunlardır:
Üye Devletlerin Kolektif Güvenlik Sözleşmesinde yer almaması;
Her birinin topraklarında etnik çatışmaların varlığı ve BDT’nin bu işteki olmayan nesnelliği;
İç, bölgesel ve uluslararası ilişkilere bakışların yakınlığı;
Tek ekonomik, sosyal ve siyasi amaçlarının varlığı.
GUAM temel amacı üye devletler arasında sosyal-ekonomik ve ticari ilişkilerin genişletilmesi, enerji projelerinin hayata geçirilmesi, bölgesel güvenliğe ulaşmak, terörizm, uyuşturucu ticaretine karşı ortak mücadele ve başka amaclardır.
15 Aralık 2001 tarihinde Baküye resmi ziyareti sırasında ABD Savunma Bakanı D.Ramsfeld konuşmasında, Azerbaycan’ın Trans-Atlantik mekanına entegrasyonu GUAM tarihi önemini daha da artırıyor.Fakat Profesör Ali Hasanovun bildirdiğine göre, şu anda üye devletler örgütün öneminden, onun görebileceği ve planladığı projelerden geniş çerçevede konuşulsa da, GUAM da pratik alanda çokta önemli adımların atılmamaktadır.
Kendi dini inancı ve gelenekleri ile İslam dünyasının bir parçası olan ülkemiz İslam İşbirliği Teşkilatı (İslam Konferansı Örgütü) ile ilişkilerine de büyük önem veriyor. Üye devletler arasında islami dayanışmayı güçlendirmek, ırk ayrımını gidermeye çaba göstermek, bilim, kültür, sosyo-ekonomik vb. alanlarda işbirliğini desteklemek, sömürgeciliğin iptal edilmesine çalışmak ve diğer amaçlarla oluşturulan İKT üyelerinin sayına göre dünyada önemli yeri olan kurumlardan biridir.
Cumhuriyetimiz bu kuruma 1991 yılının Aralık ayında üye olsa da, ilişkilerin yoğun bi hal alması 1993 ile, yani milli lider Haydar Aliyev’in yönetime döndüğü döneme rastlamaktadır. Belirtelim ki, İKT Azerbaycan’ın uluslararası hukukun bağımsız kişiliğinin kabul oldunduğu ilk uluslararası örgüttür.
Uzmanlara göre, Azerbaycan’ın İKT ye üye olunması hem Ermeni saldırısına maruz kalmış, hem de bilgi propaganda imkanları zayıf olan ülkemizin kendi haklı tutumunu dünya kamuoyuna duyurulması, hem de İKÖ’nün Ermenistan-Azerbaycan sorununa yaklaşım bildirmesi için temel vermekle birlikte, İslam devletleri tarafından desteklenmesi için çok gereklidir.
Daha sonra bu örgütün seri olarak gerçekleştirdiği eylemler gösterdi ki, Dağlık Karabağ sorununun çözümünde İKT Azerbaycan Cumhuriyeti’nin tarafındadır. Bu yönde atılan en önemli adımlardan biri 1994 yılının Aralık ayının 13 ve 14 de Fas Krallığı Casablanca kentinde İKT ye üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının 7. Zirve toplantısında 2 önemli kararın kabulü olarak kabul edilebilir.
İlk kararda Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı keskin şekilde kötülenmiş, bu tacize son verilmesi talep edilmiş ve zor gücüne toprak ele geçirilmesinin kabul edilemez olduğu bildirilmiş, ilk kez Ermenistan uluslararası düzeyde saldırgan olarak değerlendirilmiştir.
İkinci kararda ise Ermenistan’ın askeri saldırısı sonucunda bir milyondan fazla mülteci olması ile ilgili Azerbaycan’a ekonomik ve insani yardım yapılmıştır. Konferansın kabul ettiği Nihai beyannameye ise Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı hakkında geniş bir bölüm dahil edilmiştir.
Endonezya’nın Cakarta kentinde 1996 yılın da Aralık ayının 9-13 de yapılan 24. konferansta ise Ermenistan-Azerbaycan sorunu ile ilgili İKÖ’nün aldığı kararların adı değiştirilerek, “Ermenistan Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında çatışma hakkında” karar yerine, “Ermenistan Cumhuriyeti Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı saldırısı hakkında “karar olarak kabul edildi. Tabii ki, bu Azerbaycan Cumhuriyeti için önemli bir başarı oldu.
Bir dahaki sefere ise, 1999 yılının Haziran ayının 28 den 1 Temmuzuna dek Burkina-Faso Cumhuriyeti Uaqaduquda geçirilmiş İKT dışişleri bakanlarının 26. toplantısında Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı saldırısı ile ilgili “Ermenistan Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı saldırısı hakkında”, “Azerbaycan Cumhuriyeti’ne ekonomik yardım hakkında “,” Ermenistan Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne saldırısı sonucunda Azerbaycan Cumhuriyeti’nin işgal altındaki topraklarında İslam tarihi ve kültür anıtlarının yok edilmesi ve yıkılması hakkında “adlı 3 önemli karar kabul edilmiştir.
Aynı zamanda, 18-20 Mayıs 2010’da İslam Konferansı Örgütü’ne üye ülkelerin Dışişleri Bakanlarının Duşanbe görüşmesinde kabul edilen deklarasyonda “Ermenistan Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı saldırısı sonucunda Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarında İslam’ın kültürel ve kutsal anıt ve yapıların yıkılması hakkında” adlı karar kabul edilmiştir .
Belirtmeliyiz ki, İKT Azerbaycan ilişkileri sadece sorunun çözümü yönünde yapılan konuşmalarla sınırlı değildir. Bu gün çeşitli yönlerde karşılıklı ilgi temelinde işbirliği geliştirilmiştir. Azerbaycan’la İKT arasında kültürel ilişkilerin gelişip güçlendirilmesinde Azerbaycan’ın birinci hanımı, Haydar Aliyev Vakfı Başkanı, UNESCO ve İSESKO-nun iyi niyet elçisi Mehriban Aliyeva’nın faaliyeti özel bir rol oynamaktadır. Onun faaliyetinin sonucudur ki, 2009 yılında Bakü İslam kültürünün başkenti ilan edilmiştir. 2011 yılı Haziran ayında Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen İslam Konferansı Örgütü Dışişleri Bakanları 38. oturumunun Dışişleri Bakanları Konseyi kararı ile kurumu adı İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT, ECO) değiştirilmiştir.
Bu arada, 2014 yılının Mart ayının 5-de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev İslam İşbirliği Teşkilatı yeni seçilen Genel Sekreteri İyad bin Amin Madeni ile görüşmüştür. Görüşmede ülkemizin İslam İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde aktif işbirliği yaptığını vurgulayan Cumhurbaşkanı bu işbirliğinin bundan sonra da başarıyla devam edeceğine ümitli olduğunu belirtmiştir.
Azerbaycan, bölgesel ekonomik birlikleri olan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü ile de karşılıklı faydalı ilişkiler kurmuştur. Temel amacı bölgesel işbirliğini güçlendirmek olan İİT Türkiye, İran ve Pakistan tarafından 1964 yılında kurulmuştur. Azerbaycan’ın bu örgütle ilişkilerinin temeli ise 1992 yılında atılmıştır. Belirtelim ki, o dönemde yeni bağımsızlık kazanmış Azerbaycan için kendisine yeni ortaklar kazanmak, devlet yapılanması sürecinde üye devletlerin deneyimlerinden yararlanmak, karşıda duran Dağlık Karabağ sorununun çözümünde onların desteğini kazanmak için bu örgüte katılmak zorunlu hal almıştır.
Pakistan, Türkiye, Afganistan, Azerbaycan, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan üye olduğu bu örgüt günümüzde 30’a kadar uluslararası örgüt, aynı zamanda Avrupa Birliği, ASEAN, UNESKO, FAO, Şanghay İşbirliği Örgütü, Uluslararası Göç örgütü vb. tarafından tanınmakta ve onlarla işbirliği ilişkilerine sahip olmaktadır.16 Ekim 2012 yılında EİT Bakü’de düzenlenen XII Zirvesi’ne Azerbaycan’ın bölgesel ortaklık politikasında üst düzey katılımı, EİT çerçevesinde çok taraflı bölgesel ilişkilere ve üye ülkelerle ikili ilişkilere büyük önem vermesi ve işbirliğine sadakati bir daha belirtilmiştir. Bu zirvede konuşma yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı ayrıca Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı askeri müdahalesini bir daha katılımcıların dikkatine iletmiş ve üye ülkeleri bu faciayı resmen tanımaya davet etmişir.
Azerbaycan Cumhuriyeti 1992 yılında kurulan KEİÖ (Karadeniz Ekonomi İşbirliği Örgütü) katılımcılarından biridir. Cumhuriyetimiz Avrupa’ya entegrasyon sürecini güçlendirmek için bu organizasyonun potansiyelinden yeterince yararlanmaktadır. Cumhuriyetimiz bölgede coğrafi konumunun önemi ve hidrokarbon kaynakları ile zengin olması ile ilgili KEİÖ ulaşım ve enerji Çalışma gruplarında kordinasyon sağlayıcı görevini üstlenmiştir.
Azerbaycan KEİÖ üyesi ülkelerle sadece ekonomik değil, aynı zamanda, bilim ve eğitim, kültür, enerji, ulaşım, turizm ve diğer alanlarda da entegrasyon süreçlerine katılarak çeşitli projelerin oluşturulmasında ve uygulanmasında yer almaktadır.
Bilindiği gibi, SSCB dağıldıktan sonra bağımsızlıklarını kazanan Türk devletlerinin hem ekonomik, hem de siyasi açıdan gelişmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği ile bölgesel entegrasyona katılımı güncel karakter almıştır. Bu nedenle Tükiyenin türk dilli devletleri yakınlaştırmak misyonu 1992 yılında bu ülkeler arasında siyasi, ekonomik, bilim, eğitim, kültür alanlarında işbirliğini güçlendirmek amacı taşıyan Türkdilli Devletler Birliği’nin kurulması ile sonuçlandı.
Bu arada, Türkiye kendi tarihi birikimi ile yeni bağımsızlık kazanmış Türk devletlerinin dünyaya entegrasyonuna yakından yardım etmiştir. TDB nin oluşturulmasında da Türkiye Cumhuriyeti özel etkinlik sergilemiştir. O dönemde tabii ki, Azerbaycan için bu kurumun oluşturulması büyük önem arz ediyordu. Çünkü cumhuriyetimizin karşılaştığı Dağlık Karabağ sorununun çözülmesinde dünyada büyük etkiye sahip, Osmanlı’nın varisi olan Türkiye Cumhuriyeti ve diğer Türk devletlerinin desteğini kazanmak çok önemliydi. Ülkemiz kurulduğu günden itibaren Türkdilli Devletler Topluluğu’nun etkinliklerinde her zaman katılmış ve aktiv şekilde faaliyetlerde bulunmuştur.
Ayrıca Türk dili konuşan devletler arasında kültürel ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmak için oluşturulan TÜRKSOY da bu devletler arasında işbirliğinin oluşturulması için oluşturulan kurumlar arasındadır. Böylece, Azerbaycan Cumhuriyeti ulusal çıkarlarından hareket ederek, yukarıda belirtilen bölgesel birliklerle kendi işbirliğini bugün de devam etmektedir. Dikkate alırsak, bağımsızlık kazanmasından geçen 23 yıl içinde cumhuriyetimiz bölgede kendine özgü gelişimi ile seçilmekte, bu kurumların da Azerbaycan’la taraflı işbirliğinde ilgisinin arttığını söyleyebiliriz.
Polikistik over sendromu
Bayanlarda
aşırı tüylenme ve adet sorunlarına birçok hastalık yol
açabilir.Polikistik over sendromu da bu rahatsızlıklardan biridir
ve genelde genç yaşlardaki bayanları etkiler.
Polikistik
over sendromu yumurtalıklarda birçok küçük iyi huylu kistin
kalın yumurtalık dokusuna gömülü halde bulunmasıdır.Kistlerin
çok sayıda olmasından dolayı adına polikistik over sendromu
denilmektedir.Bu kistler genelde yumurta hücrelerinden
oluşur.Polikistik over sendromu olan kadınlarda bazı hormonlara
bağlı olarak yumurtlama düzensizdir ve bu durum testesteron
denilen erkeklik hormonunun artmasına sebep olur.Poliskistik over
sendromuna neyin sebep olduğu tam olarak bilinmemektedir.
Polikistik
over sendromunun belirtileri kişiden kişiye farklılık
gösterebildiği gibi,bazı genel belirtileri ise şöyledir;
Adet
düzensizliği
Aşırı
Tüylenme
Ciltte
aşırı yağlanma ve sivilce
Kilo
artışı
Kısırlık
Polikistik
over sendromu olan kişilerde kilo alımına ve hormonal dengesizliğe
bağlı olarak insülin direnci gelişebilir.Bu yüzden polikistik
over sendromu olan kişilerde kilo kontrolü çok önemlidir.
Polikistik
over sendromunun tanısı ise yapılan kan testleri ve ultrason gibi
yöntemlerle koyulur.Polikistik over sendromunun tedavisi ise kişinin
belirtilerine ve yakın zamanda çocuk isteyip istememesine göre
değişiklik gösterir.Ayrıca polikistik over sendromu olan
bayanların kilo kontrolü için beslenmelerine ve egzersizlerine
dikkat etmeleri tedaviyi daha etkili hale getirmektedir.
Sağlıklı
ve mutlu günler dileğiyle
Yaratıcı muhasebe stratejileri(1)
Bir işletmenin başarısı veya başarısızlığının
değerlendirilmesinde bir hareket noktası olmasından hareketle işletme
skandallarının tespit edilmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır diye dünya
kamuoyunda bilinir. Muhasebenin tuttuğu kayıtlar ve hazırladığı mali tablolar aracılığıyla
yatırımcılar ve diğer kullanıcılara işletmenin yaptığı işlerde ne kadar
başarılı veya başarısız olduğuna ilişkin bir resim sunduğu belirtilebilir.
Oysa, işletmenin finansal açıdan başarısız olduğu zamanlarda bazı yöneticiler,
mevcut performansı artırmak ve daha iyi gösterebilmek için muhasebeden
yararlanarak yatırımcıları yanlış bilgilendirme eğiliminde olabilirler. Ayrıca,
yöneticiler karı artırmak veya aktifleri olduğundan daha fazla göstermek gibi
bazı yönetimsel amaçları gerçekleştirebilmek için muhasebedeki mevcut
esnekliklerden yararlanma hususunda istekli olabilirler.
Yaratıcı muhasebe kavramı
Yaratıcı muhasebe kavramı Anglo-Saxon
literatürde 1970’li yıllarda iflas eden işletmelerle ilgili yapılan
çalışmalarda ortaya çıkmış olup daha ziyade IanGriffiths tarafından 1986
yılında “Yaratıcı Muhasebe (Creative Accounting)” adlı kitabın yayınlanmasından
sonra önem kazanmıştır. Yaratıcı muhasebe, yukarıda belirtilen kitap sonrası
sık kullanılan bir kavram olsa da, tanımı hususunda bir fikir birliği olmadığı
ifade edilebilir. Mulford ve Comiskey tarafından geliştirilen ve daha ziyade
ABD’ de kabul gören geniş kapsamlı bir tanımlamada yaratıcı muhasebe “Genel
Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri dahilinde veya bu sınırlar dışında hileli
finansal raporlama, kazanç yönetimi ve gelirin yıllar itibariyle belirli bir düzeyde
tutulmasına ilişkin uygulamaları da kapsayacak saldırgan tercihlerin
benimsenmesinden hareketle finansal verilerle oynamaya yönelik herhangi bir
adım” biçiminde açıklanmıştır. İngiltere’ de kabul gören daha dar kapsamlı bir
tanımlamaya göre yaratıcı muhasebe; “Avantaj elde etme, gerçeği göstermekten
kaçınma veya mevcut sonuçları yanıltıcı bir şekilde olduğundan daha iyi
gösterme amacıyla kanuni düzenlemelerdeki boşluklardan yararlanma” biçiminde
açıklanmıştır.
Bu iki tanımlama birlikte değerlendirildiğinde;
geniş kapsamlı ABD menşeli tanımlamanın, yaratıcı muhasebeyi hileli
uygulamaları da içeren bir faaliyet olarak görmesine karşın, nispeten dar
kapsamlı olan İngiliz menşeli tanımlamanın, yaratıcı muhasebeyi hileyi
içermeyen, yasalardaki mevcut esnekliklerden yararlanmaya yönelik faaliyetler
olarak gördüğü ifade edilebilir. Bu çalışmada esas alınan tanımlamada da
yaratıcı muhasebenin hileyi içermediği kabul edilmektedir. Yaratıcı muhasebe;
yasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla muhasebedeki mevcut esnekliklerden
yararlanılarak ölçüm ve sunum yapılması ve böylelikle muhasebe bilgilerini
kullananların ihtiyaçlarından ziyade bu bilgileri hazırlayanların önceliklerine
yer verilmesi biçiminde tanımlanabilir.
Esasen yaratıcı muhasebe kavramı, muhasebe meslek mensuplarının yıllık
hesaplarda yer alan rakamları değiştirebilme amacıyla kendi mesleki bilgilerini
kullandıkları bir süreci açıklamak için kullanılmaktadır
Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesinin 31. sayısı çıktı
Haber: İlker ÇAKAN
Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyetinin başkenti Batum’da 05.07.2011 tarihinde yayın hayatına başlayan ve Batumi-Georgia Network Medya Grup tarafından çıkarılan ve yaklaşık 4 yıldır yayın hayatına devam eden, Türkiye temsilciliğini de Habergünebakış Sitesinin yaptığı (www.habergünebakis.com) Karadeniz Bölgesinin Türkçe-Gürcüce dilinde onbeş günlük olarak yayınlanan tek gazetesi olan ve Gürcistan-Batum, Artvin, Rize, Trabzon, Giresun’un Ordu, Samsun illerinde dağıtımı yapılan uluslararası “Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi”nin 31. sayısı çıktı. Kuşe kağıda baskılı, haftalık tirajı 8.000 ve 8 sayfa renkli olarak yayınlanmaktadır.
Haberci Gazetesi 1.sayfa Haberci Gazetesi 2.sayfa Haberci Gazetesi 3.sayfa
Haberci Gazetesi 4.sayfa Haberci Gazetesi 5.sayfa Haberci Gazetesi 6.sayfa
Haberci Gazetesi 7.sayfa Haberci Gazetesi 8.sayfa
Türkiye Cumhuriyetinin Kafkasya politikası ve Azerbaycan
Bugün
Azerbaycan’ın en yakın ortaklarından biri Türkiye
Cumhuriyeti’dir. Türkiye Kafkasya’nın kaderinde Rusya ve İran’la
birlikte önemli rol oynayan 3 temel bölge devletinden biridir. Bu
nedenle Azerbaycan Cumhuriyeti’nin dış politikasında Türkiye
Cumhuriyeti ile ilişkileri öncelik oluşturuyor.
Uzmanlara
göre, Türkiye Avrupa’da, Yakın ve Orta Doğu’da, dünyanın diğer
bölgelerinde ağırlıklı batı yönlü, NATO ülkeleri ile
uyarlanmış siyaset yapsa da, bazı konularda kendi özel çıkarları
çerçevesinde hareket etmektedir. Özellikle bu ülkenin Yakın ve
Orta Doğu devletleri, Müslüman dünyası, Güney Kafkasya ve diğer
bölge ülkeleri ile ilişkilerinde Batı’nın, NATO ve uluslararası
hukuk normlarının talepleri hem de dini, etnik ve bölgesel
faktörler dikkate alınarak yapılmakta, bu da bazen onu Batılı
ortakları ile yüz yüze bırakmaktadır. Fakat bununla birlikte,
Türkiye artık geçen yüzyılın ortalarından Kafkasya’da sadece
kendi çıkarlarını değil, tüm Batı dünyasının, NATO üyesi
diğer ülkelerin de ortak çıkarlarını korumak görevini
üstlenmiştir.
Derin
tarihi köklere sahip Azerbaycan – Türkiye ilişkileri her iki
devlet için özel önem taşımaktadır. Din, dil, kültür, gelenek
birliği tarih boyunca her iki devletin maddi ve manevi kültürüne,
karşılıklı ilişkilerin gelişmesine çok güçlü etki
göstermiştir. İşte bu faktörlere göre Türkiye Azerbaycan’la
ilişkilere çok ciddi önem veriyor ve Azerbaycanla ilgili
Kafkasya’da cereyan eden olaylara aktif müdahalesi ile
seçilmektedir. Türkiye’nin bu politikaları hayata geçirmesi bir
takım çıkarlar temelinde yapılmaktadır;
–
NATO bloğunun genel stratejik çıkarları;
–
Türkiye’nin kendi ulusal çıkarları;
-Dini
faktörler
–
Kafkasya’da yaşayan Türk dilli halkların desteğini kazanmak
İşte
bu çıkarların sağlanması için Türkiye Kafkas politikasında
Azerbaycan ve Gürcistan’la ilişkilere özel önem vermektedir.
Azerbaycan Cumhuriyeti de ayrıca dünya birliğine entegrasyonunda,
ülkenin gelişiminin hızlandırılmasın da, aynı zamanda bölgesel
güvenliğinin korunmasında ona destek olabilecek Türkiye devleti
ile ilişkileri kormakta ve geliştirmektedir.
Sovyetler
Birliği dağıldıktan sonra bağımsızlığını ilan eden
Azerbaycan Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan devlet de Türkiye olmuştur.
9 Kasım 1991 tarihinde Türkiye resmen Azerbaycan’ın bağımsızlığını
tanıdığını beyan etmiş ve 1992 yılı Ocak ayının 14-de
Azerbaycan ile Türkiye arasında diplomatik ilişkiler kurulmuştur.
Bu
arada, Azerbaycan bağımsızlık kazandıktan sonra ilişkilerin
çeşitli yönlerde gelişimi için uygun fırsatlar oluşmuştu.
Fakat Azerbaycan’ın uygun jeopolitik mekanda yerleşmesi ve Rusya,
İran ve Ermenistan devletlerinin Azerbaycan’la ilgili çeşitli
çıkarlara sahip olması, özellikle de, Rusya’nın o zaman
Azerbaycan’ı kendi etki alanında tutmaya çalışması
bağımsızlığın ilk yıllarında Azerbaycan-Türkiye
ilişkilerinde kısa süren bir soğukluk yaratmıştı. Tüm bunlara
rağmen, ulu önder Haydar Aliyev’in iktidara gelişi ve sergilediği
siyasi strateji iki ülke arasında tarihsel mevcut olan güçlü
işbirliğini restore etmiş ve stratejik ortaklığın temelini
oluşturmuştur.
Türkiye-Azerbaycan
ilişkilerinin modern gelişiminin temeli 1994 yılında “Yüzyılın
anlaşması” ile konuldu. 20 Eylül 1994 yılında imzalanan
“Yüzyılın anlaşması” nın yabancı petrol
şirketlerinin konsorsiyum “Türk Petrolleri” şirketinin
temsil edilmesi Türkiye ile Azerbaycan arasında stratejik
işbirliğinin temelini koydu.
90’lı
yıllarda her iki ülke yöneticilerinin düzenli karakter almış
resmi ve iş ziyaretleri çeşitli belgelerin imzalanması ile devam
edilmiştir. Bu süreç XXI yüzyılda da devam ettirilerek stratejik
işbirliğinin yeni aşamasına geçilmiştir.
2003
yılında cumhurbaşkanı seçilen Sayın İlham Aliyev’in 2004 13-15
Nisan tarihinde devlet başkanı olarak ilk resmi ziyareti sırasında
“Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında ortak
bildiri” ve sivil havacılık ve kültür alanında işbirliğine
dair 5 önemli belge imzalanmıştır. Bu anlaşmaların imzalanması
ülkeler arasında ikili ilişkilerin gelişmesine önemli katkısı
olmuştur.
Azerbaycan’la
Türkiye arasında ekonomik işbirliğinin önemli temelini oluşturan
bu sözleşme ve onun temelinde gerçekleşen 3 temel küresel
ekonomik proje (Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol, Bakü-Tiflis-Erzurum gaz
ve Bakü-Tiflis-Kars demir yolu) iki ülke arasında ilişkileri
derinleştirmiştir, Ayrıca bölgede barışın ve güvenliğin
sağlanmasına da ek teşvik yaratmıştır.
Günümüzde
de Azerbaycan Cumhuriyeti’nin dış politika stratejisinde Türkiye
Cumhuriyeti ile ilişkiler önemli öncelik oluşturuyor. Bu nedenle
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin güvenilir stratejik ortağı olan Türkiye
ile ilişkilerin güçlendirilmesine özellikle dikkat edilmektedir.
Bu
arada, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde dönüm noktasl sayılan
olaylardan biri 16 Mayıs 2010 tarihinde Başbakan Erdoğan’ın
Azerbaycan’a ziyareti olarak kabul edilebilir. Ziyaret sırasında
her iki devletin ileri sürdüğü yüksek düzeyde Stratejik
İşbirliği Konseyi kurulması yönünde verilen karar da
Türkiye-Azerbaycan arasında geleceği kuşatan ve ikili ilişkilerde
atılan en önemli adımlardan biridir. Daha sonra, 16 Ağustos 2010
tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Azerbaycan’a resmi
ziyareti Türkiye’nin Azerbaycan’la ilgili somut tutumunu ortaya
koydu. Öyle ki, yolculuk sırasında imzalanan “Azerbaycan
Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti arasında stratejik ortaklık ve
karşılıklı yardım Sözleşmesi” ilişkileri
dostluk-kardeşlik çerçevesinden stratejik işbirliği seviyesine
yükseltti.
Görüşmede
konuşma yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı demiştir: “… Sizin
ziyaretinizin çok büyük önemi vardır. Şüphe yok ki, yolculuk
sonucunda elde edilmiş anlaşmalar Türkiye ile Azerbaycan
arasındaki dostluk-kardeşlik ilişkilerinin gelişmesi için çok
önemli bir rol oynayacaktır. Bugün imzalanan stratejik ortaklık
ve karşılıklı yardım Sözleşme büyük tarihi öneme sahip olan
bir belgedir. Bu anlaşma geleceğin vizyonunu belirler ve bundan
sonra, yıllardır Türkiye ile Azerbaycan arasındaki
dostluk-kardeşlik ilişkilerini bütün dünyaya gösterecekir. “
Daha
sonra konuşma yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “Siyasi
alandaki ilişkilerimiz de büyük önem taşımaktadır. Bunu aynı
şekilde devam ettireceğiz. Bugün imzaladığımız stratejik
ortaklık ve karşılıklı yardım Sözleşme bunun en belirgin
örneğidir. Bu sözleşmeye uygun olarak birliğimizi güçlendirerek
geliştireceğiz “demekle anlaşmanın gerekliliğini ve önemini
bir kez daha vurgulamıştır.
Böylece,
2010 yılında yapılan bu görüşmeler ve imzalanan belgeler
Azerbaycan-Türkiye ilişkilerini stratejik seviyeye ulaştırmak
adına uzun yıllar boyunca yapılan çalışmalar stratejik
ortaklığın gelecekteki gelişimini belirledi.
Belirtelim
ki, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin önemli
göstergelerinden birini enerji oluşturuyor. Çünkü enerji
alanında iki ülkenin de birbirinin yardımına ihtiyacı var. Öyle
ki, Türkiye bölgeye yönelik yeni politikasını uygulamak,
Avrupa’nın enerji güvenliğinde katılarak öne sürülen yeni rolü
yerine getirmek için Azerbaycan’ın enerji kaynaklarına ihtiyaç
duymaktadır.
Azerbaycan
da ayrıca enerji rezervlerini dünya piyasalarına ulaştırmak ve
enerji kaynakları üzerinde Rusya’nın baskısından kurtulabilmek
için Türkiye hattına ihtiyaç duyuyor. Bu faktörlere bağlı
olarak, her iki ülke mevcut enerji potansiyelinin dünyaya nakli
yönünde ortak enerji stratejisi ve politikasını geliştirmek
kararına gelmiştir. Bu açıdan yapılan petrol stratejisinin
zirvesi gibi yirminci yüzyılın en başarılı petrol anlaşması
sayılan “Yüzyılın Anlaşması” XXI yüzyılda da yeni
bir formatta gerçekleştirilmiştir.
Her
geçen gün enerji taşıyıcılarına talebi artan Avrupa bu talebi
karşılamak için sürekli Azerbaycan’la işbirliğine ihtiyaç
duymuş ve bugün bu işbirliğinin sonucu olarak Azerbaycan gazının
Avrupa’ya nakli yönünde devam eden tartışmalar en güvenli yol
olan Trans Anadolu doğal gaz boru hattı (TANAP) güzergahı
seçilmiştir.
2011
yılı Ekim ayının 25-de Türkiye’nin İzmir kentinde “Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasında
doğalgazın Türkiye Cumhuriyeti’ne satışı ve Azerbaycan
Cumhuriyeti’nden gelen doğalgazın Türkiye Cumhuriyeti üzerinden
transiti hakkında ve doğalgazın Türkiye Cumhuriyeti toprakları
nakledilmesi için bağımsız boru hattının yapımına ilişkin
“anlaşma imzalanmıştır.
2013
yılının Aralık ayının 17-de Devlet Petrol Şirketi ile BP
şirketi arasında “Şahdeniz” projesinin ikinci aşaması
nihai yatırım anlaşmasının imza töreninde konuşan Azerbaycan
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev “Şahdeniz-2”, TANAP ve TAP
projelerini dünyanın en büyük enerji projelerinden olduğunu
söyleyerek, bu anlaşmayı “XXI yüzyılın anlaşması”
adlandırmıştır. İşte bu anlaşma Azerbaycan ile Türkiye
arasında mevcut olan enerji politikasını daha da derinleşdirerek,
bu yönün yeni aşamasının temelini atmıştır.
Bugün
Türkiye Cumhuriyeti Azerbaycan’ın stratejik ortağı olarak hem de
onun toprak bütünlüğünü ve güvenliğinin korunmasında etkin
görev almaktadır. Bilindiği gibi bölgede barışın ve güvenliğin
korunmasında çıkarı olan Türkiye Cumhuriyeti Dağlık Karabağ
sorununun çözümünde Azerbaycan tarafında duran tek ülkedir.
Azerbaycan’la etnik, kültürel ve dil yakınlığı olan Türkiye’ye
göre Azerbaycan Orta Asya’ya çıkış için önemli stratejik mekan
olmakla birlikte, ayrıca enerji sağlayıcısı rolünü de oynuyor.
Bu açıdan da Dağlık Karabağ’ın işgal edilmesi Türkiye için
Kafkasya ile ilgili planlarında engel oluşturmaktadır. Bu yüzden
Türkiye bu konuda kesin tutum sergileyerek sorunun barış yoluyla
çözümünün taraftarı olmakla Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün
korunmasını desteklemiş, hatta işgal sürecine göre Ermenistan
kara sınırlarını kapatmıştır.
Konuyla
ilgili 2011 yılı Temmuz ayının 27-de Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın Azerbaycan’a ziyareti sırasında yapılan görüşmede
Başbakan bildirmiştir ki,: “Dağlık Karabağ konusundaki
tavrımız, düşüncemiz, mücadelemiz – her şeyimiz Azerbaycan
için Yukarı Karabağ konusu nasıl bir kanayan yaraysa,
bilinmelidir ki, bizim için de öyle kanayan bir yaradır. Bundan
farklı bir düşünce bizde asla olamaz. Bu konuyu da sonuna kadar
takip ediyoruz ve bundan sonra da takip etmeye devam edeceğiz. “
O’dur
ki, modern aşamada da tarihsel mevcut olan dostluk ve kardeşlik
ilişkilerini sürdüren, “bir millet, iki devlet” sloganı
altında daima birbirine destek olan Azerbaycan ve Türkiye
Cumhuriyetleri arasındaki siyasi, ekonomik, askeri, kültürel,
insani vb. alanlarda gelişmiş ilişkiler dünyada seçilmektedir.
Bugün bu işbirliğinin gelişmesi için her iki taraf karşılıklı
amaçlı adımlar atmakta devam ediyor. Bu önemli adımlardan biri
de Eylül ayının 3 – de atılmıştır. Öyle ki, 9 Ağustos
2014’te Türkiye’de yapılan başkanlık seçimlerinde zafer kazanan
Erdoğan’ın ilk resmi ziyaretini Azerbaycana yapması Türkiye –
Azerbaycan stratejik ortaklığının sağlam temeller üzerine
kurulduğunu bir kez daha kanıtladı.
Ziyaret
sırasında Cumhurbaşkanlarının başbaşa görüşmesinde ikili ve
uluslararası konularda görüş alışverişi yapılmış ve
Azerbaycan Cumhurbaşkanı tüm konularda tarafların tutumunun
örtüştüğünü bildirmiştir.
Geniş
kadro yapılan görüşmede ise Türkiye Cumhurbaşkanı
Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ sorununa değinerek, sorunun
çözümünün Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde de önemli
ilerlemeye neden olacağını, aksi takdirde ise mevcut durumun
değişmeyeceğini bir daha vurguladı: “… Şu anda özellikle
bölgemizde sıkıntılar ortak dayanışma yoluyla çözüm
yapacağımız sorunlardır. Bu sorunların – Türkiye-Ermenistan
sorununun yanı sıra Ermenistan-Azerbaycan sorununun çözümü
birbiriyle ilgili meseledir. Eğer Ermenistan-Azerbaycan sorunu
çözülürse, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorun da çözüm
bulacaktır. Ama bu çatışma çözüm yapılmadığı takdirde,
Türkiye ile Ermenistan arasındaki durum şimdiki gibi devam
edecektir. “
Bununla
da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bölgede yaşanan sorunlarla
ilgili somut olarak Türkiye’nin tutumunu bir kez daha doğruladı.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmenin
ardından basın için verilen ortak bildiride Azerbaycan
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de Dağlık Karabağ sorununun
çözümünde Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destekten dolayı
teşekkür bildirmiştir. Aynı zamanda Azerbaycan’ın da tüm
uluslararası kuruluşlarda daima Türkiye’nin yanında olduğunu,
sözde “Ermeni soykırımı” ile ilgili diaspora
kuruluşlarının, sosyal kurumların bu çalışmalarda ortak
faaliyet göstereceğini vurguladı.
Görüşmede
tartışılan önemli konulardan biri de enerji alanında işbirliği
idi. TANAP projesinin iki ülke için önemini dikkate ileten
Azerbaycan Cumhurbaşkanı “Türkiye ne kadar güçlü olursa,
biz de o kadar kendimizi güçlü hissedeceğiz” diyerek
Azerbaycan- Türkiye birliğinin sağlam temellere sahip olduğunu bir
kez daha doğruladı.
Görüldüğü
gibi, tarihsel sağlam temel üzerinde kurulan Azerbaycan-Türkiye
kardeşliği bugün stratejik ortaklık yönünde kendi gElişimini
sürdürüyor. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bundan
sonra da ikili ilişkilerin üst düzeye kalması yönünde yeni
adımlar atacağı bekleniyor.







