Cuma, Nisan 26, 2024
tr
Ana Sayfa GENEL Fransa 6 Ocak terörü, İslamofobi sonuçları ve etkileri

Fransa 6 Ocak terörü, İslamofobi sonuçları ve etkileri

 Terör kişisel, dini, siyasi, ekonomik amaç ve çıkar elde etme adına yapılan mücadelenin en acımasız, en çirkin yöntemidir. Düşündürücü bir durumdur ki, terör günlük hayatımızda sıkça kullanılır. Korku, şiddet, dehşet kavramları özünde içermekle insanlığın acı belalarından birine dönüşüyor. Terör toplumlarda yaşamak güvenliğini ortadan kaldırır. Terör terörü doğurur ve konaklama ortamını tamamen değiştiriyor. Kendisi ile beraber sürekli bir korku, heyecan getiriyor. Sabit ve güvenli yaşama engel oluşturur, şüphe uyandırır. Aynı zamanda terör oluşumu ile birlikte yüzlerce cevapsız sorular ortaya çıkar. Bazı güçlerin desteği ve emeği ile meydana gelen terör arkasından çok sayıda insan kaybı, unutulmayacak vahşet bırakıp gitmekle birlikte, devletlerarası ilişkileri zedeliyor, dinler, devletler arasında ihtilaflar şekillendiriyor. Kısaca terör; dehşet, şiddet, korku, vahşet, kaos dur.
  Terör sadece bir bölge için yayılmaz. Küreselleşme döneminde terörün boyutları da sınırları aşıyor ve yeni sorunlar doğuruyor. Terör devletin ekonomik ve sosyal hayatını savaşlar kadar keskin etkiler. Ayrıca terör düzenli bir şey olmadığı için önceden tahmin edilmesi mümkün değildir.
  Her bir terör olayını kimin kime karşı yaptığından başka, karanlık noktaları içeren gizli nedenler de olur. 2001 Eylül olayları bugün de nedenleri ve sebepleri çözülememektedir. Bu konuda pek çok fikirler olsa da, hatta ABD’nin kendisi tarafından organize edildiği de iddia edilmekle beraber hala üstü kapalı şekilde kalmaktadır. Çünkü terör herhangi bir amaca hizmet etmek için yapılır. Herhangi bir “siyasi tuzak”, “siyasi oyun” oluşturmak için oluşturulur. Bu nedenle terör olayı ne kadar geniş şekilde ve detayları ile incelense de, resmi makam bildirilse de gizliliğini ve şüpheciliğini korumaya devam etmektedir.
 Şu anda resmi verilere göre dünyada 42 terör örgütü faaliyet gösteriyor. Gayri resmi ise muhakkaktır ki, bu listede artış oldukça fazladır.
İslam ve terör
  İslam fobisi kavramı çağdaş günümüzde İslam düşmanlığını, İslam nefretini ifade etmektedir. Etimolojik açıdan “İslam korkusu” olarak tercüme edilmesine rağmen, bu kavram İslam’dan korkmayı aşılamaya hizmet ediyor. İslam fobisi; yani Müslümanları “başkası” olarak görmek, İslam’ı nefrete, şiddete çağıran, irrasyonel, terörizmi destekleyen, kültürler arasında çatışma yaratan bir din olarak tanıtmaya yönelten bir kampanyadır.
  Batı sürekli İslam’a karşı keskin tutum ortaya koymuştur, kendi politikalarında bunu açık veya gizli şekilde savunumuştur. Batı dünyasında bugünün özünde de Müslümanın geride kalmış, eski düşünceli, cahil, yönetilen karakteri oluşmuştur. Bu açıdan, Batı’da Müslüman ya cahil, ya da terörist olarak tanımlanır. Bir anlık tarihe bakarsak, bu önermeyi çürütmek için yeterli olguların mevcut olduğunu görebiliriz. İlk uygarlık Doğu’da oluşmuştur. Doğu düşüncesi, bilimsel-felsefi bakış açısı, buluşları daima ilgi odağı olmuştur. XI yüzyılda haçlı seferlerini gerçekleştiren Hıristiyanlar Doğu’dan (Müslümanlardan) kültür, etik davranış kurallarını öğrenmiş, barbar yaşam tarzından giderek uzaklaşmaya başlamışlardır. Zaman geçtikçe benimsedikleri yenilikleri, kültürü, davranışı benimsemiş, sahte etik ilkelerini oluşturmuşlardır. Günümüzde ise Batı İslam dünyasını cahillikle “suçluyor”. İslam’ın ana temeli sayılan “Kur’an” VII yüzyıldan yayılmasına rağmen, bugünün kendisinde bile Batı’nın önde gelen âlimlerinin bulamayacağı bilimsel gizemleri, keşifleri özünde gizler. Bu mudur cahillik? Bugün Batı bilginleri “Kur’an-ı Kerim” de yüzyıllar önce yazılmış gerçekleri okuyor ve hayretler içinde kalıyorlar. Yani İslam cehalet değil, İslam ilimdir.
90’lı yılların ortalarından itibaren İslam fobisi sürekli duyulmaya başlamıştır. 90’lı yıllarda Amerikalı alim Samuel Huntington tarafından kaleme alınmış “Medeniyetler çatışması” makalesinde belirtilen “İslam Batı için potansiyel düşmanlık ocağıdır” formülü 2001 terör saldırılarının ardından Müslümanların aleyhine “üstünlük” kazandırmıştır.
 11 Eylül 2001 olaylarından sonra, zaten Birleşmiş Krallık da ki Salman Rüşdi olaylarıyla olumsuz imaj oluşturan İslam Batıda ki yerini İslam fobisine bırakmıştır. Bundan sonra “İslam terörizmi”, “terörist Müslümanlar” ifadeleri geniş şekilde seslenmeye başlamıştır. Maalesef, dünya nüfusunun bir kısmı okuduğu kitaba, baktığı yayına, söylenilen değerlendirmelere göre fikir oluşturur. Batı ise “iktidarın IV kolu”, “manipülesinin I kolu” (telif NM) kabul edilen medya aracılığıyla anti-İslam propagandasını düşünülmüş şekilde gerçekleştiriyor. Anti-İslam propagandasının organize ve planlı bir şekilde uygulanması ise tabii ki, İslam dinine özgü olmayan fikirlerin yayılmasına, dini tanıtma perdesi altında İslam’ın kendi değerlerinden uzak olan önermelerin oluşmasına neden olmaktadır.
 Tüm bu kara PR-a rağmen İslam dini dünyanın esas dinlerinden biri olarak kalmaktadır. Zaman geçtikçe İslam’ın gerçek hükümleri ile tanışan kişilerin bu dine olan sevgisi, saygısı daha da artıyor. Bu ise doğal olarak, İslam dini sıralarına vakıf olanların sayısının da giderek artmasıyla sonuçlanmaktadır. Bugün İslam Batıda en hızlı büyüyen dinlerden birisidir ve bazı bilgilere göre inananların sayısı bakımından Avrupa’nın en büyük ikinci dini statüsünü kazanmıştır. Batı dünyasını korkutan ve sarsan faktörlerden sunucusu da budur: İslam birliği. Tarihi olgular da kanıtlıyor ki, Batı daima Müslüman devletlerin birliğinden korkmuş, onları birbirlerinin eliyle yok etmeye yönelik strateji yürütmüştür. Batı’nın güçlü Müslüman rakiplerini yok etmek için el attığı en sevdiği formül: Batı fitnesi – Müslüman terörü- izleyici konumudur.
Batı ülkelerinde Müslümanlar dan korku hastalık haline dönüşmüştür. Bu durum öyle bir şekil almıştır ki, sürekli özgürlük, adalet, eşitlik çağrıları yapan Batı ülkelerinin çoğunda Müslümanlara karşı gizli mücadele yöntemleri seçilmiştir (başörtü yasağı vb.). İsviçre gibi – Batı’nın “özgürlükler ülkesi” olarak bilinen ülkesinde hatta minareye karşı mücadele yapılmış, 2009 yılı 29 Kasım tarihinde yeni minare yapımına yasak konulup konulmaması ile ilgili referandum yapılmış ve nüfusun % 57’den fazlası yasağı desteklemiştir.
  İslam hümanizm, dostluk, kardeşlik, yardımlaşma, barış, huzur, istikrar dinidir. İslam dünyada adaleti, eşitliği restore etmeye çalışan bir dindir. İslam insanların birbirine husumetine son verilmesi, ırkından, dininden, dilinden, milliyetine bakılmaksızın dostluğa çağrıya yönelik bir dindir. İslam gelişime, bilime, yeniliklere yönelik bir dinidir. İslam dininin hükümleri teröre, şiddete karşıdır. İslam terör değil! Terör, sivil Müslümanları İslam’a getirme yöntemi değil ve olmayacak da! İslam’ı lekelemeye çalışanlar, İslam adına suiistimal edenler bu dinin perdesi altında kendi arzu ve niyetlerini gerçekleştirerek dini lekelemeye çalışıyorlar.
Paris terörü; mülahazalar
  Fransa’da faaliyet gösteren, sadece İslam dini değil, tüm semavi dinler hakkında karikatürler yayımlayan “Charlie Hebdo” mizah yayınına karşı düzenlenen silahlı saldırı, esasen katliam niteliği taşıyor. Elbette, bu katliam korkunçtur, kendisi ile birlikte birçok sorular ve sorunlar doğuracaktır. Ayrıca birçok sahte bilgiler, gereksiz şüpheler yaratacaktır.
  Göz ardı edilemez bir gerçektir ki, bu olay ile İslam fobisi yeniden gündeme geldi. Özellikle Batı’da, neredeyse yeni bir safhaya girdi. Olay Batı’da İslam’a karşı itirazların güçlendiği bir dönemde, ayrıca İslam peygamberi Muhammed Peygamber’in karikatürünü aktaran gazetede yapıldı. Bu ise İslam faktörünün ön plana çıkmasına “tutarlı” sebep verdi. Fakat dikkate almak gerekir ki, bu dergi diğer dinleri de sürekli hakaret ediyor, dolayısıyla dini toplulukların itirazına neden oluyordu. Yahudi toplulukları defalarca derginin karikatürleri ile sorunlar yaşayarak onu mahkemeye şikayet etti. Muhammed Peygamber’in karikatürünü 2006, daha sonra ise 2011, 2012 yıllarında yayınlanmıştır. Bu açıdan, saldırıyı sırf Peygamber karikatürü ile bağdaştırmak biraz gerçekçi değildir. Dergi skandal karikatürler yayınladığı için uzun süre tehdit altında olmuş, hatta bazen bombalı saldırılara hedef olmuştur. Bu tür olumsuz durumlarla karşılaşmamak için Fransa hükümeti derginin yayın kurulu güvenliğini korumayı himayesine almıştır.
  Olay tanıklarının ifadelerine göre teröristler olay yerinden kaçarken “Peygamberin intikamı alındı” diye bağırmışlardır. İngiltere’nin “Mirror” gazetesinde ise olay tanıklardan birinin ifadesinde gazete kapısını açan teröristlerin “Biz El Kaideyiz” diye bağırdığını iddia eden yazı yer almıştır. Ele geçirilmiş teröristlerden kimliği tespit edilen 34 yaşındaki Said Kuaşinin “El Kaide” kampında birkaç ay eğitim geçmesi, onun kardeşi 32 yaşındaki Şerif Kuaşinin ise 10 yıl önce Irak’taki militanlara katılmak girişimine göre 1,5 yıl hapisle cezalandırılması olgusu durumun biraz karmaşıklaştırmıştır. Fransa’da mevcut olan İslam toplumunun beyanatında Müslümanların da aynı derecede terör tehlikesinde olduğu belirtilmiştir. Şöyle ki, yayında işlenen terörden sonra bir gün boyunca Fransa’da 3 caminin yakınında bombalı saldırı düzenlenmiştir. Bunun olay ise yeni bir terör alarmını gündeme getirmektedir.
  Fransa olayları, bir terör gibi değerlendirilse de, onun Müslümanlıkla bir kefeye koyulması, İslam fobisini ve ırkçı düşünceleri yayılmasını engellemek gerekmektedir. Terörün dini, milliyeti, ırkı olmuyor. Dine lekelemekle sorunun üstesinden gelmeye çalışmak yanlış, ve sonuçsuz bir adım olur. “Charlie Hebdo” sadece İslam’a değil, Hıristiyanlığa da alay eden, dinlere karşı saldırgan bilgiler paylaşan bir dergidir. Eğer bu olayda din faktörü olsaydı saldırıları işte 2006 yılında ve sonraki dönemler de, veya ABD’de İslam’ın kutsal kitabı “Kur’an-ı Kerim” in yakılırken hoşgörü çağrısı yapan dünya güçlerinin sustuğu bir zamanda yapılırdı. Fransa Cumhurbaşkanı François Holland da yaptığı açıklamasında: “Bu günkü terör saldırısı antisemit bir saldıydı. Bunların ne İslam’la ne de dinle bir ilişkisi vardır”.
Fakat bütün bunlara rağmen, ilginçtir ki, terör denen gibi ilk akla gelen Müslümanlar – İslam dünyası oldu. Bu olay provoke karakterli, İslam dinini tahrif etmeye yönelik bir eylemdir. Unutmayalım ki, böyle olaylar tarihte çok tekrar edilmiştir.
Ermeni teröründen muzdarip Azerbaycan’ın resmi pozisyonu
 Azerbaycan Cumhuriyeti Fransa’da yaşanan olaylara ilk fikir söyleyenlerden biri olmuştur. Devlet başkanının 7 Ocak tarihinde Fransa Cumhurbaşkanına hitaben başsağlığında devletimizin terörün tüm tezahürlerine karşı her türlü mücadele yapılmasını desteklediğini bildirmiştir. Yeni Azerbaycan Partisi’nin 9 Ocak tarihli beyanatında ise Fransa’da yaşanan terör olayları kötülenmiştir, Azerbaycan’ın her zaman tüm dünyayı teröre karşı birleşmeye çağırdığı ifade edilmiştir. Ayrıca Azerbaycan 11 Ocak tarihinde Paris’in Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen dayanışma yürüyüşüne de katılmıştır. Bu yürüyüşte Azerbaycan’ı Başbakan Yardımcısı Ali Ahmedov temsil etmiştir. Bununla, devletimiz teröre karşı kararlı ve tarafsız tutumunu bir daha beyan etmiştir.
  Azerbaycan defalarca teröristlerin eylemlerinden çile çekmiş, terörün ne tür belalara yol açtığına tanık olmuştur. Maalesef, uluslararası birlik terörizm konusunda da daha fazla kişisel değerlendirmelere göre çözümlere gitmektedir. Unutulmamalıdır ki, bugün dünyada Türklere karşı korkunç felaket ve vahşet işleyen Ermeni terörizmi mevcuttur. Bu terör örgütlerinin temsil edildiği din Hıristiyanlıktır. Fakat eşitlik, adalet taraftarı olan Batı bunu görmezden gelmektedir. Terörü canlı şekilde yaşayan Fransa Ermeni lobisinin yerleştiği listede en baştaki ülkelerden biridir. Bu lobiler Ermeni terör örgütlerini ekonomik açıdan destekleyen lobilerdir. Geçen yüzyılın sonunda yaşanan vahim “Hocalı faciası” Ermeni terörünün en “parlak” sayfalarındandır. Bakü metrosunun “20 Ocak” istasyonunda, “28 Mayıs” ve “Gençlik” istasyonları arasında elektrik treninde yapılmış patlamalar, Bakü demiryolu garında yolcu treninin vagonunun patlatılması, yolcu otobüslerindeki patlamalar vb. bu gibi saymakla bitmeyen terör olayları Ermeni teröristlerinin yaptığı eylemlerdir. Fakat dünya kamuoyu bununla ilgili tarafını veya konumunu halen ortaya koymamış, bu olayları terör çapında değerlendirmeye bile girişim yapmamışlardır.
  Fransa, ayrıca sözde Ermeni soykırımının da taraftarı ve destekçisi olan bir ülkedir. Hatta 2001 yılında Fransa Milli Meclisi Ermenilere karşı soykırım yapıldığını kabul etmiştir. Türkiye’nin o zamanki Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan (şimdiki Cumhurbaşkanı) Fransa’nın bu kararına karşı öğretici bir cevap vermiştir: “Soykırım görmek isteyenler kendi kirli ve kanlı tarihlerine baksınlar. Eğer Fransa Ulusal Meclisi tarihle ilgilenmek istiyorsa, gitsin Afrika’nın, Ruanda’nın, Cezayir’in tarihine baksın “. 1954 yılından 1962 yılına kadar Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinde milyondan fazla Cezayirli hayatını kaybetti. Fransızların Ruanda’da yaşanan katliama göz yumması ise yüz binlerce kişinin hayatını kayıp etmesi ile sonuçlanmıştır.
 Hiçbir amel iyi, ya da kötü cezasız kalmıyor. Tarih tekerrürden ibarettir. Fransa tarihinde yaşadığı bu korkunç terör olayıyla sarsılmakla beraber terörün sonuçlarının da etkilerini de farkına varmış oldu. Bu katliama hiçbir koşulda hak kazandırmak doğru değildir. Faciayı gerçekleştirenler cezalandırılmalı ve onlardan hesap sorulmalıdır. Aynı zamanda, katliamı siyasi oyunlara karıştırmamak gerekmektedir.

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Gürcistan, Avrupa’nın en güvenli ülkelerinden birisi

Gürcistan; farklı doğası, kültürü ve tarihi zenginliği ile bilinen muhteşem bir ülkedir. Gürcistan'ın adı Aziz George'dan geliyor Gürcistan'ın İngilizce ismi "Georgia"nın kökeni kesin olarak bilinmese de,...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya

Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın görev süresinin 20 Nisan’da dolacak olması nedeniyle Anayasa Mahkemesinde Genel Kurul’da bugün başkanlık seçimi yapıldı. Genel Kurul’da...

Önce insan, sonra bakan

Ticaret Bakanlığı görevine başladıktan sonra yeni düzenleme ve başarılı çalışmaları ile kamuoyunun takdirini kazanan, “İhracatımızı yüksek teknolojili düzeylere çıkarma hedefindeyiz. İnovasyon, yatırım, üretim, katma...

Gümrük Muhafaza’dan 252 milyon lira değerinde kaçak eşya operasyonu

Ticaret Bakanlığı Gümrük Muhafaza ekiplerince Mersin ve Ankara'da gerçekleştirilen operasyonlarda, 252 milyon lira değerinde kaçak ticari eşya, makaron ve kıyılmış tütün ele geçirildi. Ticaret...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!