Cuma, Kasım 22, 2024
tr
Ana Sayfa GENEL Mesleki örgütlenme ve katılımcı demokrasi

Mesleki örgütlenme ve katılımcı demokrasi

  Ülkemiz temsili demokrasiden, katılımcı demokrasiye geçerken sıkıntılar yaşıyor. Katılımcı demokrasinin vazgeçilmezi sivil toplum örgütleridir. Aslında temsili demokrasiyi içimize tam sindirmeden, katılımcı demokrasinin kurallarını işletmeye çalışmak zor gibi görünüyor. Temsili demokrasiyi kurallarına göre işletemiyoruz. Temsili demokraside halk seçimden seçime fonksiyoneldir. Geçen seçimlerde halkımızın % 80 inin iradesi sandığa yansıdı. Bu demokrasimiz için iyi bir gelişmedir. Seçimlerde halk temsilcilerini seçer, gelecek seçimlere kadar haklarını seçtiği vekiller aracılığı ile kullanır. Temsili demokrasilerde halkın zaman zaman etkili olduğu bir dönem yoktur. Dolayısıyla halkın sistemin işletilmesinde seçimlerden sonra müdahalesi yoktur.

  Katılımcı demokrasinin, temsili demokrasiden farkı şudur; halk yalnızca seçimden seçime egemenlik hakkını kullanmaya razı olmaz. Kurulmasına yasal olarak izin verilen Sivil Toplum Örgütleri ve Mesleki Örgütler yolu ile sistemin işleyişine katkı sağlar ve etkili olur. Bu nedenle; demokrasi kültürünün yaygınlaşmasında örgütlü olmanın önemi büyüktür. Örgütlü olmanın birinci basamağı da bence, dernekleşme faaliyetleridir. Yasal çerçevede kurulan mesleki örgütlerin amacı; üyelerinin haklarının korunması, mesleki gelişmelerine katkı sağlanması, meslek ile ilgili kamuoyuyla bilgi paylaşımı ve üyeler arasında dayanışmanın geliştirilmesini sağlamaktır. Mesleki örgütler; memurların, çalışanların yaşam kalitelerini arttırmaya çalışan sendikalar gibi çeşitli amaçlar için toplanmış ve bunun için demokrasiye katılımı güçlendirmiş ayrıca halkın temsilcilerini kendi amaçları doğrultusunda denetleyebilen, ya da kendi amaçlarına ulaşmak için kamuoyu yaratmaya çalışan gruplardır. Demokrasinin kurumsallaşması için en önemli husus onu yaşatacak değerlerin bireylere, memurlara öğretilmesidir.

  Halkın yasal örgütler yolu ile sisteme müdahil olduğu demokrasiler, ideal demokrasilerdir. Halkın zaman zaman süreçlere müdahil olduğu katılımcı demokrasiler, en iyi demokrasi biçimidir. Katılımcı demokrasiye geçiş de sivil toplum örgütlerine önemli görevler düşmektedir. Sistemin daha iyi işlemesi, birbirleriyle ortak menfaatlere sahip insanların oluşturdukları yasal grupların sisteme müdahil olması yani sivil toplum örgütlerinin uyarması ile olur. Bunların içerisinde mesleki örgütlerde vardır. İşte bizde sıkıntı tam burada başlıyor. Sivil toplum örgütleri ya da mesleki örgütler, üyelerin haklarından çok siyasi faaliyet içerisine giriyorlar. Ya da çoğu öyle algılanıyor. İçlerinde, böyle algılanmaktan rahatsız olmayanlar olduğu gibi rahatsız olanlarda var. STK ların, Mesleki Örgütlerin bu tür yapılanma içerisine girmeleri yönetenlerin, iktidarların şimşeklerini üzerlerine çekmelerini sağlıyor. Bu anlamda iktidarlar çok da haksız sayılmazlar.

  Karşılarında siyasetçi değil de yürütmenin bir alanındaki meslek grubunu görünce muktedir olmakta, hükmetmekte zorlanacaklarını düşünüyorlar. Bu da doğru bir tespittir. Bazı Sendikaların, STK ların siyasi partilerin bir şubesi gibi hareket etmesi,  meslek gruplarının örgütlenmesinin önündeki en önemli engel olarak duruyor. Bu da ülkemizde katılımcı demokrasinin gelişmesini engelliyor. Demokrasi kültürünü geliştirmiyor.  Endişeler ve inanç eksikliği var. Ülkemizde toplam 1.767.000 bin memur var. Bunun 1.023.000 sendikalı, yani yüzde 60 civarında memur sendikalı. Toplam sendika sayımız ise 93’tür. Bu endişeleri gidermenin yolu, STK larda yapı değişikliğinin gerçekleşmesine bağlıdır. Yanlış algılamanın giderilmesi gereklidir. Aynı zamanda iktidarlarında katılımcı demokrasinin vazgeçilmez öğesi olan STK ve mesleki örgüt gruplarına hoşgörü ile yaklaşması gerekir. Memurlara siyaset hakkının verilmesi acaba bu sorunu çözer diye kendi kendime sorduğumda oluyor. Siyaset hakkı bulunmayan memurlar, mesleki örgütlerde değil de siyasetin içinde bulunarak bu enerjilerini harcamış olurlar mı?

  Dünyanın en demokratik ülkelerinde bile bireysel olarak hak elde etmek mümkün değildir. Elde edilmiş hakları da korumak mümkün değildir. Elde edilen hakların korunması ve geliştirilmesi için örgütlü hareket etmek lazım. Tek başına bir güç olmayan insanlar yasal örgütlere katılarak çok büyük güç oluşturabilirler. Bu gücü doğru yönlendirmekte, sivil toplum örgütlerinde ki ve meslek örgütlerinde ki yöneticilere büyük görevler düşmektedir. Örgütlerde ki yönetici konumdakiler, üyelerinin haklarından çok kendi siyasi geleceğini planladı mı, örgüt amacından uzaklaşıyor. İnandırıcılığı kayboluyor.

  Katılımcı demokrasiye geçiş aynı zamanda hoşgörü ve uzlaşma kültürünün toplumda gelişmesine, demokrasi kültürünün her alana yayılmasına katkı sağlayacaktır. Katılımcı demokratik süreçler, katılıma fırsat tanırlar, birbirimizi dinlemeye, birbirimizi anlamaya ve birbirimizden öğrenmeye, itiraza imkân sağlayarak daha doğru kararlar alınmasını sağlarlar. Her zaman olduğu gibi şu günlerde millet olarak diyalog ve uzlaşmaya daha çok ihtiyacımız var.

 

 

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Ticaret Bakanlığı’nın; döner, iskender, hamburger’de gramaj bilgisi denetimleri

Ticaret Bakanlığı; döner, iskender, hamburger’de gramaj bilgisi denetimlerine başladı.Ticaret Bakanlığı’nın konuya ilişkin yazılı açıklaması şöyledir; “Perakende olarak satışa sunulan mal ve hizmetlere ait fiyat etiketleri,...

Gürcistan-Acara “Gandagana” Festivali

Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyeti Başkenti Batum’da Avrupa Meyanında 22-23 Kasım tarihleri arasında “Gandagana" Festivali düzenlenecektir. İki gün boyunca Acara köylerinin varlığı ve yaşamı misafirlerin önünde...

Erdoğan Hristodulidis görüşmesi

Evvelki hafta Macaristan'ın Budapeşte şehrinde düzenlenen Avrupa Politik Topluluğu Zirvesinde,Güney Kıbrıs’ın lideri Nikos Hristodulidis’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü iddiaları Kıbrıs Rum...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!