Perşembe, Kasım 21, 2024
tr
Ana Sayfa GENEL Bölge için felaket ve tehlike: Metsamor Nükleer Santrali

Bölge için felaket ve tehlike: Metsamor Nükleer Santrali

  Günümüzde nükleer santraller uluslararası güvenliğin önünde duran temel sorunlardan biridir.Nükleer tehlike uluslararası barışa ve güvenliğe çok ciddi tehditler oluşturarak, tüm insanlık için küresel tehlikedir.Nükleer enerji meselesi daha çok nükleer kazaları ile gündeme gelmektedir.Bunun sonucudur ki, insanların nükleer enerji bakışında korku ve tedirginlik yaşatan olaylar iz bırakmıştır. Tesadüf değildir, etki gücü ve kapsamına göre yirminci yüzyılın en korkunç trajedilerinden biri olarak kabul edilen Çernobil felaketi ister tanıkları, gerekse olay hakkında duymuş her kesi heyecanlandırıyor, düşündürüyor.
 Faciadan 28 yıl geçmesine rağmen halen komplikasyonu ve zararları devam etmekte ve hafızalardan silinememektedir. 2011 yılı 11 Mart tarihinde Japonya’da meydana gelen şiddetli deprem ise büyük felaketlere yol açmakla beraber, nükleer güvenlik konusunu da yeniden gündeme getirdi. Deprem sonucunda “Fukusima-1” Atom Elektrik İstasyonunda meydana gelen sızma bile santrallerin güvenliğinin ne derecede sağlanması sorununu bir kez daha ortaya koydu. AES-lerde (Atom Elektrik Santralleri) radyoaktif maddeler kullanıldığı için diğer santrallerden farklı ve daha yüksek olan güvenlik teknolojileri kullanılmalı, kamu sağlığı, çevre-ortamın şeffaflığı dikkate alınmalıdır. Diğer enerji türlerine oranda atom enerjisinin hayli ucuz mal olması nedeniyle, ne yazık ki, ekonomik çıkarlar çoğu zaman güvenli ve sağlıklı yaşamı aşmaktadır.
Bölgenin etrafında cereyan eden tehlike
  Ermenistan’daki “Metsamor” Atom Elektrik İstasyonu dünyadaki en tehlikeli santrallerden biridir. Ermenistan’ın başkenti Erivan’dan yaklaşık 40 km batıda (Metsamor şehrinde) bulunan bu santralin yapımına Sovyetler Birliği döneminde – 1973 yılında başlanmış, 1979 yılında ise hizmete verilmiştir. 1998 yılında Ermenistan’da meydana gelen depremin merkezi “Metsamor” istasyonundan 75 kilometre uzaklıkta idi. O zaman Sovyetler Birliği güvenlikten dolayı bu santralin çalışmasını durdurmuştu.
  Ama 1995 yılında ciddi enerji krizi ile boğuşan Ermenistan hükümeti uluslararası eleştirilere rağmen, santralin çalışmasını restore etti. İstasyonun eski Genel Müdürü Suren Azatyan konuşmalarından birinde halen “Metsamor” dan radyoaktif maddeler sızmadığına emin olmadığını belirtmişti.1995 yılında Avrupa ve ABD tarafından “Metsamor” santralinin güvenlik standartlarının yükseltilmesi için milyonlarca dolar para harcandı. Bununla birlikte, Avrupa Birliği bu istasyonu eski ve az güvenilir olarak değerlendirmeye başladı.
  2011 yılındaki Japonya depremi hiçbir AES-in güvenliğinin mutlak şekilde güvenli olmadığını kanıtlamış oldu. Ayrıca deprem Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve diğer uluslararası kuruluşların konuyla ilgili hassasiyetini güçlendirdi. “Metsamor” un bölge için tehlikesini artıran bir faktör de faaliyetinde onun devamsızlığı ile ilgilidir. Öyle ki, Japonya’daki istasyonlar bile Sovyetler Birliği’nde inşa edilen istasyonlardan depreme daha dayanıklı olmasına rağmen yaşanan depremin felaketleri “Metsamor” AES-in bölge için tehdidini doğrulamaktadır.
  Ermenistan yetkilileri ise ısrarla belirtiyor ki, Japonya’nın karşı karşıya kaldığı atom krizinden Ermenistan sigortalanmıştır, yani bütün olası riskler ortadan kaldırılmıştır. Ermenistan’ın iddiasına göre, “Metsamor” santralinin reaktörler sekiz büyüklüğünde depreme dayanıklıdır. Ermenistan Nükleer Güvenlik Devlet Komitesi Başkanı Ashot Martirosyan iddia ediyor ki, “Metsamor” santralinin soğutma sistemi Japonya’nın “Fukusima-1” istasyonunun sisteminden daha güvenlidir. Bu yolla da tüm baskı ve düşünceler rağmen santralin “güvenliğini” garanti altına almak isteyen Ermenistan hükümeti her şeyle kendini doğru çıkartmaya çalışıyor.
  Fakat sadece dünya uzmanlarının değil, Ermenistan’ın önde gelen uzmanlarının istasyonun durumu ile ilgili verdikleri tahminler hiç de iç açıcı değildir. Ermeni çevresel örgüt aktivistleri düşünüyorlar ki, “Metsamor” oldukça tehlikelidir. Ermenistan’da Yeşil Birlik adlı sivil toplum örgütünün yöneticisi Hakob Sanasaryan istasyondan gelen tehlikeyi şöyle anlatıyor: “İstasyonun çevresinde 5 tektonik çatlak var. Bunlardan biri istasyondan 34 kilometre, birisi 16 kilometre, daha biri ise 500 metre mesafededir. Bunu bile bile santralin hiçbir tehlikesi olmadığını savunuyorlar”.
  Britaniyadaki nükleer fizik uzmanı Frank Barnaby ise düşünüyor ki, “Metsamor” santralinin tasarımı ve yaşı onun depreme dayanıklı olmasına şüpheler yaratıyor. İstasyonun bütün bölge için tehdit olması 2011 yılında dünyaca ünlü “National Geographic” dergisi “” Metsamor “santrali dünyada en tehlikeli AES-dir?” başlıklı makalesinde belirtilmiştir.
  Avusturya Uygulamalı Çevre Enstitüsü çalışanı Antonio Venis dergiye açıklamasında belirtti ki, son yıllarda istasyonda gerçekleştirilen güvenlik önlemlerine rağmen, güvenlik düzeyi hiç de gerekli ölçüde değildir .
  Özellikle Güney Kafkasya gibi jeostratejik önemli, çeşitli çıkarların çarpıştığı, Doğu ile Batı arasında koridor rolünü oynayan bir bölgenin ister çevresel, gerekse siyasi-ekonomik açıdan güvenliği Batı devletlerini de rahatsız etmelidir. Güney Kafkasya bölgesi o kadar büyük olmasa da, burada birkaç devletin arazisi mevcuttur. Sonuçta bölge devletlerinden birinde meydana gelen herhangi bir felaket bu veya diğer derecede bölgenin diğer devletlerinden de yan geçmeden, kendi etkisini gösterecektir. “Metsamor” un ise eski olması, modern AES-lerden geride kalmasını göz önünde bulundurursak Ermenistan’ın 35 yaşındaki reaktörünün bölgeyi hangi çapta ve büyüklükte tehlike ile yüz yüze koyduğu sadece Azerbaycan’ı değil uluslararası alemi de düşündürmelidir.
  Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi kabul ettiği belgelerde defalarca bu AES-in aktif sismik bölgede yerleştiğini ve tüm Kafkasya bölgesi için potansiyel tehlike kaynağı olduğunu defalarca ifade etmesine rağmen, AES halen faaliyet göstermektedir. Azerbaycan ve Türkiye devletleri defalarca Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) başvurarak AES-in bölge için gerçek tehlike kaynağı olduğunu belirtmiştir.
  Fakat Ermenistan yönetimi hiçbir başvuruyu dikkate almamakta devam ediyor. “Metsamor” AES-in kullanımı sadece Azerbaycan’ın değil tüm bölge devletlerinin (aynı zamanda Türkiye, Gürcistan, İran, Rusya vb.) çevresel güvenliğine ciddi tehdittir. Ayrıca belirtilmelidir ki, bu istasyon Avrupa mekanı için de çevresel tehlike kaynağıdır. Belirgin olan bir durumdur ki, Ermenistan tarafı bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da uzlaşmaz bir tutum sergilemektedir. Hatta tüm baskı ve anlaşmazlıklara rağmen Ermenistan hükümeti uzun süre AES-in yeni blok inşaatı ile ilgili meseleyi tartışmaktadır.
  Öyle ki, 1980 yılından itibaren kullanıma verilen “Metsamor” “Armenia 2” reaktörü olsa da, hükümet 2018 yılında yeni bir reaktörü “Armenia 3” ü gerçekleştirmeğe karar verdi.
  27 Mart 2014 tarihinde “Metsamor” AES-in yeni blok inşaatının ertelenmesi ile ilgili yasa tasarısının Ermenistan parlamentosunda kabulü AES-le ilgili belli çelişkileri de ortaya koymuş oldu. Kanun taslağında AES-in eski bloğunun 2016 yılına kadar çalıştırılması yansımıştır. Ermenistan Enerji Bakanı Armen Movsisyan buna rağmen AES-in yeni blok inşaatı ile ilgili faaliyetlerini sürdüreceklerini bildirmiştir. O, inşaat fikrinin ertelenmesini küresel mali kriz ile alakalı olduğunu belirtmiştir. Ermeni yorumcu Naira Ayrumyan ise meseleyi Rusya’nın projeden vazgeçmesi ile ilgilendirmiş: “AES inşaatı için yatırım yoktur. Neden olmadığını anlamak zor değil. Rusya vazgeçtiği için mali desteği de kesti, G7-nin ise Ermeni projelerini finanse etmeğe yanaşmamaktadır. Ermenistan da Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımların altında kalacaktır, zaten az olan yatırımlarda yok olacaktır “, – diye Ermeni yorumcu Naira Ayrumyan bildirmektetir.
Ayrıca yorumcu “eğer AES-in yeni bloğu inşa edilemezse, eski blok 2016-2017 yıllarında kapanacak. Ermenistan sadece ucuz enerjiden mahrum olmayacak, o, hem de nükleer devleti statüsünü kaybedecek” – diye belirtdi.
  Hümanist ve barışçı politikaları ile uluslararası topluluğun güvenilir üyesi olarak kabul edilen ülkemizde nükleer güvenliğinin bir çok yönleriyle uluslararası toplulukla aktif işbirliği yapmaktayız. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyesi olarak iki yıllık faaliyetinde (2011-2013) Azerbaycan bu meseleyi daima aktif tutmuştur. Fakat Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sinin aslında düşman işgalinde olması nükleer malların yasadışı hacminde transit güzergahı gibi ülkemizin topraklarından taşınması olasılığını şüphe altına almamaktadır.
  Aynı zamanda işgal altındaki topraklarımızda Ermenistan tarafından radyoaktif atık malzemelerin gömülmesi bu toprakların zehirlenmesini sağlar. Bu mesele 25 Mart 2014 tarihinde yapılan III Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in dikkat merkezinde sakladığı temel konulardan biri olmuştur. Ermenistan’ın yaklaşık 40 yıl önce inşa edilmiş ve eskimiş, yüksek sismik bölgede bulunan Atom Elektrik Santrali’nin yarattığı tehlike Başkanımızın konuşmasında özel vurgulanmıştır.
Genelde Metsamor AES-in bölge için tehditlerini artıran temel faktörler aşağıdaki şekilde nitelemek mümkündür:
  – Metsamor AES-i sadece 8 büyüklüğünde depreme hesaplanarak inşa edilmesine rağmen, 11 büyüklüğünde deprem riski olan bir bölgede yer almaktadır;
  – İstasyonun güvenlik standartları eski ve geçersizdir. Bu artık uluslararası ve bölgesel örgütler tarafından santralin faaliyeti ile ilgili kabul edilen oybirliği tezidir “Metsamor” üzerinde koruma kalkanı olmayan, katı bazalt üzerine inşa edilmiş eski bir istasyondur. Tasarım ömrü ise 30 yıldır;
  – AES-in ömrü 2001 yılında bitmesine rağmen o hala kullanımda.
  “Metsamor” da gerçekleşecek herhangi bir olayın getireceği felaketi hayal etmek için öyle yakın geçmişe bakmak yeterlidir. Çernobil kazası 7000 civarında insanın ölümü, 25000 insanın güçlü radyasyon sonucu daima sakat olması, on binlerce insan ise kısır kalması ile sonuçlandı. Bu faciadan sonra Çernobilde doğan çocukların yüzde 90 da sakatlık oluştu.Olaydan 28 yıl geçmesine rağmen, radyasyonun komplikasyonu halen Avrupa’da görülmektedir. Arızanın giderilmesinin ilk iki yılında 650 bin kişi kurtarma çalışmalarına dahil edildi. Resmi verilere göre, onların 15 bini, gayri resmi bilgilere göre ise 95-100 bini birkaç yıl sonra öldü. Felaket bölgesinde ve ona komşu bölgelerde yaklaşık 6-8 milyon insan da radyoaktif ışınlara maruz kaldı.
  Bugün bölgemiz için tehlike kaynağı rolünü oynayan “Metsamor” AES-de oluşabilecek herhangi bir felaket hiç de Çernobil felaketinden geri kalmaz. Ermenistan’ın bölge için büyük trajedi rolünü oynayan bu Atom Elektrik Santrali’nin faaliyetini durdurması uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmemesidir. Bu nedenle dünya kamuoyu bu tehlikenin mahiyetini açıkça görmeli ve gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
  Azerbaycan her zaman sorunun güncelliği ile ilgili adımlar atsa da belli siyasi çıkarlar uğrunda dünya devletleri halen objektif ve çözümü olan bir iş yapmamıştır. Fakat dikkate almak gerekir ki, bu sessizlik büyük bir facianın başlangıcı olabilir. Bu faciayı önlemek için tek seçenek sadece ortak mücadeledir.
Önceki İçerikBatum’da İran Ticaret Fuarı
Sonraki İçerikFatsa

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Ticaret Bakanlığı’nın; döner, iskender, hamburger’de gramaj bilgisi denetimleri

Ticaret Bakanlığı; döner, iskender, hamburger’de gramaj bilgisi denetimlerine başladı.Ticaret Bakanlığı’nın konuya ilişkin yazılı açıklaması şöyledir; “Perakende olarak satışa sunulan mal ve hizmetlere ait fiyat etiketleri,...

Gürcistan-Acara “Gandagana” Festivali

Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyeti Başkenti Batum’da Avrupa Meyanında 22-23 Kasım tarihleri arasında “Gandagana" Festivali düzenlenecektir. İki gün boyunca Acara köylerinin varlığı ve yaşamı misafirlerin önünde...

Erdoğan Hristodulidis görüşmesi

Evvelki hafta Macaristan'ın Budapeşte şehrinde düzenlenen Avrupa Politik Topluluğu Zirvesinde,Güney Kıbrıs’ın lideri Nikos Hristodulidis’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü iddiaları Kıbrıs Rum...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!