Günümüzde
nükleer santraller uluslararası güvenliğin önünde duran temel sorunlardan
biridir.Nükleer tehlike uluslararası barışa ve güvenliğe çok ciddi tehditler
oluşturarak, tüm insanlık için küresel tehlikedir.Nükleer enerji meselesi daha
çok nükleer kazaları ile gündeme gelmektedir.Bunun sonucudur ki, insanların
nükleer enerji bakışında korku ve tedirginlik yaşatan olaylar iz bırakmıştır.
Tesadüf değildir, etki gücü ve kapsamına göre yirminci yüzyılın en korkunç
trajedilerinden biri olarak kabul edilen Çernobil felaketi ister tanıkları,
gerekse olay hakkında duymuş her kesi heyecanlandırıyor, düşündürüyor.
Faciadan 28 yıl geçmesine rağmen halen
komplikasyonu ve zararları devam etmekte ve hafızalardan silinememektedir. 2011
yılı 11 Mart tarihinde Japonya’da meydana gelen şiddetli deprem ise büyük
felaketlere yol açmakla beraber, nükleer güvenlik konusunu da yeniden gündeme
getirdi. Deprem sonucunda “Fukusima-1” Atom Elektrik İstasyonunda
meydana gelen sızma bile santrallerin güvenliğinin ne derecede sağlanması
sorununu bir kez daha ortaya koydu. AES-lerde (Atom Elektrik Santralleri)
radyoaktif maddeler kullanıldığı için diğer santrallerden farklı ve daha yüksek
olan güvenlik teknolojileri kullanılmalı, kamu sağlığı, çevre-ortamın
şeffaflığı dikkate alınmalıdır. Diğer enerji türlerine oranda atom enerjisinin
hayli ucuz mal olması nedeniyle, ne yazık ki, ekonomik çıkarlar çoğu zaman
güvenli ve sağlıklı yaşamı aşmaktadır.
Bölgenin
etrafında cereyan eden tehlike
Ermenistan’daki “Metsamor” Atom
Elektrik İstasyonu dünyadaki en tehlikeli santrallerden biridir. Ermenistan’ın
başkenti Erivan’dan yaklaşık 40 km batıda (Metsamor şehrinde) bulunan bu
santralin yapımına Sovyetler Birliği döneminde – 1973 yılında başlanmış, 1979
yılında ise hizmete verilmiştir. 1998 yılında Ermenistan’da meydana gelen
depremin merkezi “Metsamor” istasyonundan 75 kilometre uzaklıkta idi.
O zaman Sovyetler Birliği güvenlikten dolayı bu santralin çalışmasını
durdurmuştu.
Ama 1995 yılında ciddi enerji krizi ile
boğuşan Ermenistan hükümeti uluslararası eleştirilere rağmen, santralin
çalışmasını restore etti. İstasyonun eski Genel Müdürü Suren Azatyan konuşmalarından
birinde halen “Metsamor” dan radyoaktif maddeler sızmadığına emin
olmadığını belirtmişti.1995 yılında Avrupa ve ABD tarafından
“Metsamor” santralinin güvenlik standartlarının yükseltilmesi için
milyonlarca dolar para harcandı. Bununla birlikte, Avrupa Birliği bu istasyonu
eski ve az güvenilir olarak değerlendirmeye başladı.
2011 yılındaki Japonya depremi hiçbir AES-in
güvenliğinin mutlak şekilde güvenli olmadığını kanıtlamış oldu. Ayrıca deprem
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve diğer uluslararası kuruluşların konuyla
ilgili hassasiyetini güçlendirdi. “Metsamor” un bölge için
tehlikesini artıran bir faktör de faaliyetinde onun devamsızlığı ile ilgilidir.
Öyle ki, Japonya’daki istasyonlar bile Sovyetler Birliği’nde inşa edilen istasyonlardan
depreme daha dayanıklı olmasına rağmen yaşanan depremin felaketleri
“Metsamor” AES-in bölge için tehdidini doğrulamaktadır.
Ermenistan yetkilileri ise ısrarla belirtiyor
ki, Japonya’nın karşı karşıya kaldığı atom krizinden Ermenistan
sigortalanmıştır, yani bütün olası riskler ortadan kaldırılmıştır.
Ermenistan’ın iddiasına göre, “Metsamor” santralinin reaktörler sekiz
büyüklüğünde depreme dayanıklıdır. Ermenistan Nükleer Güvenlik Devlet Komitesi
Başkanı Ashot Martirosyan iddia ediyor ki, “Metsamor” santralinin
soğutma sistemi Japonya’nın “Fukusima-1” istasyonunun sisteminden
daha güvenlidir. Bu yolla da tüm baskı ve düşünceler rağmen santralin
“güvenliğini” garanti altına almak isteyen Ermenistan hükümeti her
şeyle kendini doğru çıkartmaya çalışıyor.
Fakat sadece dünya uzmanlarının değil,
Ermenistan’ın önde gelen uzmanlarının istasyonun durumu ile ilgili verdikleri
tahminler hiç de iç açıcı değildir. Ermeni çevresel örgüt aktivistleri
düşünüyorlar ki, “Metsamor” oldukça tehlikelidir. Ermenistan’da Yeşil
Birlik adlı sivil toplum örgütünün yöneticisi Hakob Sanasaryan istasyondan
gelen tehlikeyi şöyle anlatıyor: “İstasyonun çevresinde 5 tektonik çatlak
var. Bunlardan biri istasyondan 34 kilometre, birisi 16 kilometre, daha biri
ise 500 metre mesafededir. Bunu bile bile santralin hiçbir tehlikesi olmadığını
savunuyorlar”.
Britaniyadaki nükleer fizik uzmanı Frank
Barnaby ise düşünüyor ki, “Metsamor” santralinin tasarımı ve yaşı
onun depreme dayanıklı olmasına şüpheler yaratıyor. İstasyonun bütün bölge için
tehdit olması 2011 yılında dünyaca ünlü “National Geographic” dergisi
“” Metsamor “santrali dünyada en tehlikeli AES-dir?”
başlıklı makalesinde belirtilmiştir.
Avusturya Uygulamalı Çevre Enstitüsü çalışanı
Antonio Venis dergiye açıklamasında belirtti ki, son yıllarda istasyonda
gerçekleştirilen güvenlik önlemlerine rağmen, güvenlik düzeyi hiç de gerekli
ölçüde değildir .
Özellikle Güney Kafkasya gibi jeostratejik
önemli, çeşitli çıkarların çarpıştığı, Doğu ile Batı arasında koridor rolünü
oynayan bir bölgenin ister çevresel, gerekse siyasi-ekonomik açıdan güvenliği
Batı devletlerini de rahatsız etmelidir. Güney Kafkasya bölgesi o kadar büyük
olmasa da, burada birkaç devletin arazisi mevcuttur. Sonuçta bölge
devletlerinden birinde meydana gelen herhangi bir felaket bu veya diğer
derecede bölgenin diğer devletlerinden de yan geçmeden, kendi etkisini
gösterecektir. “Metsamor” un ise eski olması, modern AES-lerden
geride kalmasını göz önünde bulundurursak Ermenistan’ın 35 yaşındaki
reaktörünün bölgeyi hangi çapta ve büyüklükte tehlike ile yüz yüze koyduğu
sadece Azerbaycan’ı değil uluslararası alemi de düşündürmelidir.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi kabul
ettiği belgelerde defalarca bu AES-in aktif sismik bölgede yerleştiğini ve tüm
Kafkasya bölgesi için potansiyel tehlike kaynağı olduğunu defalarca ifade
etmesine rağmen, AES halen faaliyet göstermektedir. Azerbaycan ve Türkiye
devletleri defalarca Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) başvurarak
AES-in bölge için gerçek tehlike kaynağı olduğunu belirtmiştir.
Fakat Ermenistan yönetimi hiçbir başvuruyu
dikkate almamakta devam ediyor. “Metsamor” AES-in kullanımı sadece
Azerbaycan’ın değil tüm bölge devletlerinin (aynı zamanda Türkiye, Gürcistan,
İran, Rusya vb.) çevresel güvenliğine ciddi tehdittir. Ayrıca belirtilmelidir
ki, bu istasyon Avrupa mekanı için de çevresel tehlike kaynağıdır. Belirgin
olan bir durumdur ki, Ermenistan tarafı bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da
uzlaşmaz bir tutum sergilemektedir. Hatta tüm baskı ve anlaşmazlıklara rağmen
Ermenistan hükümeti uzun süre AES-in yeni blok inşaatı ile ilgili meseleyi
tartışmaktadır.
Öyle ki, 1980 yılından itibaren kullanıma
verilen “Metsamor” “Armenia 2” reaktörü olsa da, hükümet
2018 yılında yeni bir reaktörü “Armenia 3” ü gerçekleştirmeğe karar
verdi.
27 Mart 2014 tarihinde “Metsamor”
AES-in yeni blok inşaatının ertelenmesi ile ilgili yasa tasarısının Ermenistan
parlamentosunda kabulü AES-le ilgili belli çelişkileri de ortaya koymuş oldu.
Kanun taslağında AES-in eski bloğunun 2016 yılına kadar çalıştırılması
yansımıştır. Ermenistan Enerji Bakanı Armen Movsisyan buna rağmen AES-in yeni
blok inşaatı ile ilgili faaliyetlerini sürdüreceklerini bildirmiştir. O, inşaat
fikrinin ertelenmesini küresel mali kriz ile alakalı olduğunu belirtmiştir. Ermeni yorumcu Naira Ayrumyan ise meseleyi
Rusya’nın projeden vazgeçmesi ile ilgilendirmiş: “AES inşaatı için yatırım
yoktur. Neden olmadığını anlamak zor değil. Rusya vazgeçtiği için mali desteği
de kesti, G7-nin ise Ermeni projelerini finanse etmeğe yanaşmamaktadır. Ermenistan
da Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımların altında kalacaktır, zaten
az olan yatırımlarda yok olacaktır “, – diye Ermeni yorumcu Naira Ayrumyan
bildirmektetir.
Ayrıca
yorumcu “eğer AES-in yeni bloğu inşa edilemezse, eski blok 2016-2017
yıllarında kapanacak. Ermenistan sadece ucuz enerjiden mahrum olmayacak, o, hem
de nükleer devleti statüsünü kaybedecek” – diye belirtdi.
Hümanist ve barışçı politikaları ile
uluslararası topluluğun güvenilir üyesi olarak kabul edilen ülkemizde nükleer
güvenliğinin bir çok yönleriyle uluslararası toplulukla aktif işbirliği
yapmaktayız. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyesi olarak iki
yıllık faaliyetinde (2011-2013) Azerbaycan bu meseleyi daima aktif tutmuştur. Fakat
Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sinin aslında düşman işgalinde olması nükleer
malların yasadışı hacminde transit güzergahı gibi ülkemizin topraklarından
taşınması olasılığını şüphe altına almamaktadır.
Aynı zamanda işgal altındaki topraklarımızda
Ermenistan tarafından radyoaktif atık malzemelerin gömülmesi bu toprakların
zehirlenmesini sağlar. Bu mesele 25 Mart 2014 tarihinde yapılan III Nükleer
Güvenlik Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in dikkat merkezinde sakladığı
temel konulardan biri olmuştur. Ermenistan’ın yaklaşık 40 yıl önce inşa edilmiş
ve eskimiş, yüksek sismik bölgede bulunan Atom Elektrik Santrali’nin yarattığı
tehlike Başkanımızın konuşmasında özel vurgulanmıştır.
Genelde
Metsamor AES-in bölge için tehditlerini artıran temel faktörler aşağıdaki şekilde
nitelemek mümkündür:
– Metsamor AES-i sadece 8 büyüklüğünde
depreme hesaplanarak inşa edilmesine rağmen, 11 büyüklüğünde deprem riski olan
bir bölgede yer almaktadır;
– İstasyonun güvenlik standartları eski ve
geçersizdir. Bu artık uluslararası ve bölgesel örgütler tarafından santralin
faaliyeti ile ilgili kabul edilen oybirliği tezidir “Metsamor”
üzerinde koruma kalkanı olmayan, katı bazalt üzerine inşa edilmiş eski bir
istasyondur. Tasarım ömrü ise 30 yıldır;
– AES-in ömrü 2001 yılında bitmesine rağmen o
hala kullanımda.
“Metsamor” da gerçekleşecek
herhangi bir olayın getireceği felaketi hayal etmek için öyle yakın geçmişe
bakmak yeterlidir. Çernobil kazası 7000 civarında insanın ölümü, 25000 insanın
güçlü radyasyon sonucu daima sakat olması, on binlerce insan ise kısır kalması
ile sonuçlandı. Bu faciadan sonra Çernobilde doğan çocukların yüzde 90 da
sakatlık oluştu.Olaydan 28 yıl geçmesine rağmen, radyasyonun komplikasyonu
halen Avrupa’da görülmektedir. Arızanın giderilmesinin ilk iki yılında 650 bin
kişi kurtarma çalışmalarına dahil edildi. Resmi verilere göre, onların 15 bini,
gayri resmi bilgilere göre ise 95-100 bini birkaç yıl sonra öldü. Felaket
bölgesinde ve ona komşu bölgelerde yaklaşık 6-8 milyon insan da radyoaktif
ışınlara maruz kaldı.
Bugün bölgemiz için tehlike kaynağı rolünü
oynayan “Metsamor” AES-de oluşabilecek herhangi bir felaket hiç de
Çernobil felaketinden geri kalmaz. Ermenistan’ın bölge için büyük trajedi
rolünü oynayan bu Atom Elektrik Santrali’nin faaliyetini durdurması
uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmemesidir. Bu nedenle dünya kamuoyu
bu tehlikenin mahiyetini açıkça görmeli ve gerekli önlemleri almakla
yükümlüdür.
Azerbaycan her zaman sorunun güncelliği ile
ilgili adımlar atsa da belli siyasi çıkarlar uğrunda dünya devletleri halen objektif
ve çözümü olan bir iş yapmamıştır. Fakat dikkate almak gerekir ki, bu sessizlik
büyük bir facianın başlangıcı olabilir. Bu faciayı önlemek için tek seçenek
sadece ortak mücadeledir.
Gozel
ela.cox sagolun