Cumartesi, Aralık 13, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 307

Tekman Kaymakamı Cahit Karatepe köy sorunlarını yerinde çözüyor

0

Haber: İlker ÇAKAN

   Erzurum-Tekman Kaymakamı Cahit Karatepe; Tekman halkının sıkıntılarına çözüm bulabilmek için bu nedenle ilçeye bağlı tüm köylerini ziyaret ederek, köylünün sorunlarını yerinde dinliyor. Kaymakam Cahit Karatepe ayrıca bu köy ziyaretleri sırasında köylerde öğretmenlerin ve öğrencilerin hangi şartlarda eğitim-öğretim hayatlarını sürdürdüklerini görmek için okulları da ziyaret ederek eksiklerini bizzat yerinde tespit ediyor.
  
                                    
Tekman Kaymakamı Cahit Karatepe’nin 
                                              ilçeye bağlı  köy  ziyaretleri
                      
                                    Tekman Kaymakamı Cahit Karatepe
                                             köyün sorunlarını dinlerken
 
                    
                           Tekman Kaymakamı Cahit Karatepe köylülerle birlikte 
 
                    
                        Tekman Kaymakamı Cahit Karatepe köy okulu ziyaretinde
 
                            
                                           Tekman Kaymakamı Cahit Karatepe
                                 köy okulunda bir sıınfta denetleme yaparken
 
 

Rıdvan Çelikel’ i kutlarken…

0

  Rıdvan Çelikel Elazığlı bir iş adamı.

  Merkezi İstanbul’da bulunan Anel Grup’un sahibi.

  İş adamı deyince akla hep zengin parası bol insanlar gelir ya.

  Rıdvan Çelikel parasından öte gönlü bol bir insan.

  Ona iş adamından öte gönül adamı diyesi geliyor insanın.

  Gerçekleştirdiği hizmetlere bakınca Çelikel’ in bunu fazlasıyla hak ettiğine inanıyorum.

  Çelikel her defasında bana Mevlana’nın bir sözünü hatırlatıyor.

  “Derya gibi malın olsun ancak sen üzerinde gemi ol”

  İşte o bunlardan birisi.

  Ne güzel işte.

  2008 yılında kavak ilçemize geliyor ve kendi ismini taşıyan 360 öğrenci kapasiteli ve 16 derslikli modern sınıfları, laboratuar, kütüphane ve sosyal aktiviteleri olan aynı zamanda kendi adını taşıyan bir Anadolu Lisesi kuruyor.

  Hem de Samsunda eğitim alanında Kavak en geride kaldı diye bas bas bağırdığımız bir zamanda.

  Diğerleri gibi karanlığa sövenlerden olmuyor.

  Kalkıp bir mum yakıyor.

  Hem de gösterişten şaşaadan uzak.

  Bakmayın öyle kelli felli açılışlar yapıldığına.

  Konu Çelikel’ in dışında gelişiyor.

  O konuyu burada tekrar kaşıyacak değilim.

  Bölgenin en büyük okulunu kuruyor.

  Yetmiyor, yetinmiyor yanına bir de yatılı pansiyon inşa ediyor.

  Bu da yetmez diyor.

  Spor kompleksi kuruyor.

  Kavaklı çocuklar ilk defa modern okulla karşılaşıyor.

  Zaman zaman geliyor Kavak’a.

  Öğrencilerle aynı masaya oturuyor ve onlarla sohbet ediyor.

  Eşi de onunla birlikte geliyor ve bu mutluluğa ortak oluyor.

  Çakılan her çiviye tıpkı kendi evlerini duvarına çakılmış gibi ayrı bir hassasiyet gösteriyorlar.

  Asla bu konuda kendisine yapılacak övgüyü sevmiyor.

  Yapmışsam ülkem adına, çocuklarımız adına yaptım borcumu ödüyorum ne var bunda diyor.

  Bugünlerde başarılı öğrencileri bir araya getirmek ve öğrencilerin başarılarını artırmak adına burs vermeyi kararlaştırdığını öğreniyorum.

Bu çalışmalar şimdi Çelikel Vakfının öncülüğünde yürütülüyor.

  Çelikel Vakfı 2010 SBS sonuçlarına göre, aşağıdaki puan aralığındaki öğrencilere Kavak Rıdvan Çelik Anadolu Lisesini tercih etmeleri halinde öğrenim süresince (Eylül-Haziran arası) 10 ay boyunca burs imkânı sağlayacak.

  İşte puana göre öğrencilere verilecek burs miktarı da şu:

  470.000 ve üstü puanı olan öğrencilere 500 TL.

  450.000–469.999 puanı olan öğrencilere 400 TL.

  430.000–449.999 puanı olan öğrencilere 300 TL.

  400.000–429.999 puanı olan öğrencilere 200 TL.

  ve burs imkânı SBS puanıyla bursa hak hak kazanmış öğrencilerin başarılarını korumaları şartıyla devam edecektir.

  Uzun söze ne hacet burs vermek Çelikel Vakfına çalışıp başarıyı sürdürmek te öğrencilere düşüyor.

  Söylenecek çok şey var fakat sözün özünü söylemek istiyorum.

  Ben bu anlayışı defalarca kutluyorum.

 

Ortadoğu denkleminde Türkiye–Lübnan ilişkileri

0

  Uzun bir arayıştan sonra, Hariri başkanlığında kurulabilen Lübnan Hükümeti, Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesine öncelik verdi ve Türkiye’nin de aynı yöndeki politikası doğrultusunda yapılan bazı anlaşmaların yanında vize uygulaması karşılıklı olarak kaldırıldı.

  Suriye ile olduğu gibi coğrafi ve sosyolojik etmenler açısından yakın ancak ticari, ekonomik ve dolayısıyla genel ilişkiler açısından uzak olan Lübnan ve Türkiye yavaş yavaş yakınlaşmaya başlıyorlar. Bu yakınlaşma genel anlamda olumlu karşılanıyor, zira yakın komşuların aralarındaki geçimsizliklerin diğer güç odaklarının işine yaramış olduğunu tarih gösteriyor. Örneğin geçmişte Lübnan’ın Beka vadisinde Türkiye’de faaliyet gösteren terör örgütleri barınabilmiş ve destek görmüştür. Ayrıca ne yazık ki Ermeni soykırımını tanıyan devletlerden biri de Lübnan’dır.
  Türk kamuoyunda Suriye’den Hicaz’a kadar olan bölgede yaşayan Arap milletleri hakkındaki Birinci Dünya Savaşı’nın acı hatıraları küllenmiş olmasına rağmen hafızaların bir köşesinde halen duruyorlar. Türkülerde anılan Yemen’den, Kanal’dan, Gazze’den, Kûtülamare’den, kızgın Arap çöllerinden dönmeyen binlerce Anadolu evladının ardından, yeni kurulan Türk devleti günümüze kadar, Ortadoğu halklarını kendi başlarına bıraktı, yeri geldikçe sadece siyasi enstrümanlarını kullandı.
  Geçen yüzyılın başında bağımsızlık ateşiyle harekete geçip Osmanlıya başkaldıran Ortadoğu milletleri, müttefiklerinin himayesinde bağımsız devletler kurmayı başardıysalar da gerek emperyal güçler, gerekse totaliter yönetimleri sebebiyle özgür olamadılar. İkinci Dünya Savaşı’nın sonucunda bir oldubittiye dönen İsrail meselesiyle de başa çıkamadılar ve yüz binlerce Filistinli mülteci konumuna düştü.
  Kısacası Ortadoğu devletleri, büyük oranda aynı soydan ve dinden gelmelerine rağmen, benzerliklerini değil farklılıklarını öne çıkarmaları nedeniyle güçlü bir siyasi yapı, ortak bir politika oluşturmayı ve olaylara yön verebilecek bir güç olmayı günümüze kadar başaramadılar.
  Geçtiğimiz yüzyılda Ortadoğu’da yaşanan acıların, Türklerin bu bölgeden çekilmesinin yarattığı otorite boşluğunun doldurulamamasından kaynaklandığı halen tartışıla gelmektedir. Ne var ki bir devir kapanmış ve yeni Türk devleti Ortadoğu mirasını devralmamıştır. Kendi kaderini belirlemek isteyen milletler muradına belirli ölçüde erebilmişlerdir. Günümüzde Suriye ve Lübnan’la başlayıp Afrika ülkelerine kadar uzanmaya başlayan olumlu ilişkiler komşuluk, ticari ve ekonomik ilişkiler açısından tartışılmaz faydalar sağlayacaktır.
  Örneğin yanı başımızdaki bu ülkelerde Fransızca dili konuşulurken Türkçe Türk azınlıklar dışında pek bilinmemektedir. Bunun aksine aynı dönemlerde Osmanlı hükümranlığında bulunmuş Balkanlar’da, Kosova’da halen Türk olmadığı halde Türkçe konuşan gruplara rastlanabilmektedir. Yine de Türkiye’nin batılı ve doğulu diğer devletlere karşı Ortadoğu devletleriyle ilişki kurması ve anlaşması sahip olduğu değerler açısından daha kolaydır. 
  Komşularımızla iyi ilişkiler içerisinde olmak, birbirimize her konuda destek olmak, gerektiğinde insani yardımlarda bulunmak, ticaret yapmak onlar ve kendi adımıza yapılacak en yararlı işlerdendir. Ancak bundan daha fazla bir beklenti içinde olmak: içinde bulunulan şartlar, sahip olunan imkânlar ve tarihsel birikimimiz açısından dikkatle süzgeçten geçirilmelidir. Bu bağlamda bakıldığında, sınır komşumuz olmasa da oldukça yakın bir ülke olan Lübnan ile Türkiye’nin iyi ilişkiler geliştirmekten faydalanacağı açıktır.     
  Ortadoğu’nun etnik ve dini olarak en parçalı devleti sayılan Lübnan, diğer Ortadoğu devletleri gibi petrol gelirine sahip değildir. Ekonomisi büyük oranda tarım ve turizme dayanmaktadır. Döviz girdisinde Türkiye’deki tabiri ile yurt dışında çalışan gurbetçilerinin büyük payı bulunmaktadır. Türkiye dışında bölgedeki ikinci laik devlet olmasının çevre ülkelerden gelen turistlerin rahat hareket etmelerini sağladığı ve Beyrut’taki eğlence sektörünün oldukça gelişmiş olmasının turizm açısından cazibeyi artırdığı söylenebilir. Ancak gelişmiş sanayiden ve teknolojiden yoksun ekonomi dolayısıyla kısıtlı bir bütçe, başta güvenlik olmak çeşitli alanlardaki devlet hizmetlerinde yetersizliklere yol açmaktadır. 
  Bunun yanında etnik ve dini olarak paylaşılmış devlet yönetimi sebebiyle, mevcut kaynakların ülkenin genel menfaatleri yönünde kullanıldığını söylemek oldukça güçtür.
  Kısıtlı kaynaklarını güvenlik üretmek yönünde etkili olarak kullanamayan, bunun yanında gelişmiş ülkelerden en ciddi tehdidi İsrail’e karşı askeri destek göremeyen Lübnan’ın askeri durumu oldukça zayıftır. Bunun yanında 1982’de İsrail işgali karşısında varlık gösteremeyen ve İsrail askeri gücüne karşı denge oluşturamayan Lübnan ordusunun işlevini gönüllü olarak yerine getirmek üzere kurulan Hizbullah’ın aradan geçen otuz yıl sonunda başarılı olduğu söylenebilir.
  Konvansiyonel bir muharebede üstün teknolojiye sahip İsrail kuvvetleri karşısında imhası muhtemel olan Lübnan ordusuna karşılık Hizbullah: intihar eylemleri, roket saldırıları ve gerilla taktiklerini kullanarak boy göstermiştir ve bu şartlar altında Lübnan ordusuna göre daha caydırıcı görünmektedir. Lübnan devletinin ülkede yaşanan iç savaş sonrasında tüm silahlı grupları silahsızlandırırken Hizbullah’ı bunu dışında tutması da muhtemelen benzer bir değerlendirmeye dayanmaktadır.
  Kesin sonuçlu olmayan İsrail işgal harekâtları ve geri çekilmeleri sonunda gelinen noktada, Lübnan sınırı iki yer dışında eski halindedir. Uluslararası baskılar dışında, organize silahlı bir direnişin İsrail işgallerinin sonlanmasında etkisi yadsınamaz. Diğer yandan, Suriye’nin de Hizbullah’ı desteklemesinin ardında İsrail’e karşı yetersiz gördüğü askeri gücünü tamamlayacak ve denge oluşturabilecek bir güç arayışı olabileceği göz ardı edilmemelidir.     
   Lübnan’ın ayrı bir devlet olarak kurulmasındaki tarihi rolünün etkisini sürdürmeye çalışan Fransa’nın yanında, İtalya ve İspanya gibi AB ülkelerinin doğu Akdeniz’in Ortadoğu’ya açılan kapısı konumundaki bu bölgede nüfuslarını artırma gayretleri içinde oldukları gözlenmektedir. AB, Iraktan sonra Ortadoğu’dan vazgeçmiş görünmemektedir. Bunun yanında İsrail’in arkasındaki destekleri aşikâr olan ABD ve İngiltere’nin bölge halkına açıktan faaliyetlerde bulunmamaları dikkat çekicidir.
  ABD’nin yumuşak gücü günümüz itibariyle bölgede etkili değil, aksine itici bulunmaktadır. Ancak Obama sonrası dönem dikkatle izlenmektedir. İsrail, koşulsuz en büyük destekçisini kaybetmiş görünmektedir. Bu durumun sürmesi ve İsrail’in yalnız kalması, saldırgan tutumundan döndürüp komşularıyla barış görüşmelerine zorlayabilir. İsrail’in bundan böyle sınırlarını genişletmesi değil belki de barış uğruna küçülmesi beklenebilir. Örneğin Suriye’yi memnun edecek kadar Golan’dan çekilebilir, Şabaa Çiftliklerini ve Gajar’ı Lübnan’a bırakabilir.
  Bu gibi gelişmelerin olması Ortadoğu devletleri arasında İsrail’in ortak düşman olmaktan çıktığını ve muhtemelen başka bir hasmın belirlenmiş olduğunun işaretleri sayılabileceğinden bölgenin tarihi açısından oldukça anlamlı olacaktır.      

Kemer Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığına Şair Başkan Bolat Ünsal seçildi

0

Haber: İlker ÇAKAN

   Antalya-Kemer Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi başkanlığı seçimleri 07.02.2010 Pazar günü yapıldı. Kemer Esnaf Odaları Başkanlık seçimine; Kemer Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi Başkanı Bolat Ünsa ile Kemer Sanayi Kooperatifi Başkanı Mehmet Akın katıldı. Kemer Esnaf ve Sanatkarlar Odasının yaklaşık 1.050 üyesi bulunmaktadır.  Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlık seçiminde; Mehmet Akın 175, Bolat Ünsal 372 oy aldı. Böylece yapılan seçim  sonucunda; Kemer Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığına, Kemer Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifinin Şair-Yazar Başkanı Bolat Ünsal seçildi. Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığına seçilen Şair-Yazar Bolat Ünsal; sevecen, sosyal zenginliği ile Kemer esnafının sevgisini ve takdirini kazanmış bir şair başkan olarak bilinmektedir. 

   Kemer Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığına seçilen Bolat Ünsal; Kemer Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanlığı seçimi öncesi adaylık sırasında yaptığım röportajda şunları söylemişti;

Türkiye’ye örnek olabilecek bir projedir

   “Farklı platformlarda hizmet ettim. Projelerimle esnafın karşısına çıkacağım. Esnaf ve sanatkarı büyük alışveriş merkezleri ile rekabet edilebilir konuma getireceğiz. Bu proje Türkiye’ye örnek olabilecek bir projedir. Başka bir deyişle bir sürü küçük balıktan, büyük balık yapacağız. Esnaf Odasını sadece aidat toplayan bir kurum olmaktan çıkarıp, esnaflara hizmet götüren bir kurum modeline sokacağız.” (www.habergunebakis.com- Kemer Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı Adayı Bolat Ünsal: “Esnaflara hizmet götüren bir kurum modeli”)

 

 

 

 

 

İsviçre neden bilimde fiziki büyüklüğünden daha büyük değerlere sahiptir?

0

    İsviçre, doğal peyzaj güzelliği, kayak yapılan dağları, kişi başına zenginliği, çikolatası, saat sanayisindeki etkinliği, bir zamanlar gizli hesapları veya kara para aklama bankalarının varlığı ile bilinirdi. İsviçre genel kültürü, hoşgörüsü, ince sanatsal işlevi ve teknolojisi ile dünyanın takdirini toplamıştır. Soru şu; İsviçre nasıl başarıyor da bilimde, sanat ve sosyal hayatta bu ileri düzeyde varlığını koruyor. İsviçre genelde savaşlardan hep uzak durmuş, bağımsız kalmayı başarmış, değişik kültürlerin iç içe yaşamayı başardığı bir toplum. Halen Avrupa’nın en güzel ve gözde ülkesi. Her bir bölgesi bir başka güzel.

    İsviçre’ye daha önce bir kaç kez gitmiştim. İlk defa 1988 yılında Almanya’da staj yaparken gitmiştim. Peyzajı ve varlıklı yapısı her zaman göz kamaştırıyordu. O zaman ülkenin sosyal ve bilimsel yapısını tam anlayamamıştım. Daha sonraki yıllarda bilimsel toplantılar yapınca, Basel Üniversitesi ve Lozan (Lusan) Üniversitesi tarafından konuşmacı olarak çağırıldım
İsviçre hassas iş yapan bir ülke
   İsviçre genelde hassas ince el işi ve teknoloji işi yapan bir ülke. Dünyaca ünlü saatler ve diğer hassas çalışmalar İsviçre’de yapılmaktadır. Birçok şirketin endüstri merkezleri özellikle ilaç sektörünün fabrikaları İsviçre’de bulunuyor. Ancak son yıllarda Japonların elektronik saat geliştirme teknolojisi, bankaların şeffaflaşması ve dünya ticaretindeki küreselleşme ilişkileri İsviçre’yi artık saat sanayisin da eski konumunda olmadığı görülüyor. Son yıllarda saat sanayi, güneş enerjisinden yararlanma konularında halen dünyada bilimsel araştırmaya en çok önem veren ülkelerin başında gelmektedir.
İsviçre Federal Araştırma Enstitüsü ülkenin temel araştırmalarını yapıyor
  
En son 26-29 Ocak 2010 tarihleri arasında Swiss Federal Research Institute (İsviçre Federal Araştırma Enstitüsü WSL) de düzenlenen COST Aksiyonu FP0803’nun ikinci yönetim kurulu toplantısı ile birlikte Avrupa çapında toprak altı karbon döngüsü konusundaki çalıştaya katıldım. Federal Araştırma Enstitüsü ülkenin önemli bir bilim kuruluşu. Güçlü akademik kadrosu üniversiteler ile yarışıyor. Hatta belirli alanlarda üniversitelerden daha etkili bir konuma sahip. Enstitünün orman, tarım, kar, ekoloji ve toprak bilimi konularında ülkenin değişik bölgelerinde birimleri bulunmaktadır.

   Her bir birim kendi başına gelişmiş durumdadır. Zürih yakınlarındaki Birmensdorf merkezindeki laboratuarlar göz kamaştırıcı nitelikte.WSL ülkenin temel araştırma kuruluşu olarak uluslararası düzeyde en ileri araştırma kuruluşudur. Temel araştırmalar yaparak İsviçre’nin ilgili konudaki temel politikalarının oluşturmaktadır. Değişik ülkeler ile işbirliği yapmakta temel problem çözmek üzere şekillendirilmiştir. Kurumda 500 kişi çalışıyor ve yıllık bütçesi 65 milyon İsviçre frangı. Ülkemizde hangi üniversitenin bütçesi bu kadar diye sorası geliyor insanın.
Bilim insanı seçiminde seçicidirler
   WSL’in direktörü yön vereni bir Amerikalı. Dünyaya açık ilan ile Kaliforniya üniversitesi başarılı bilim insanı Enstitüde açık olan profesörlük kadrosuna atanmış ve oradan Enstitünün direktörü olmuştur. Başkan değil direktör. Yani enstitüye yön veren kişi. İdareci değil, duruma göre pozisyon alan, günü gün eden biri değil. Toplantımızın açılış konuşmasında kişinin konuya ne kadar hâkim olduğu ve enstitünün mevcut araştırma potansiyeli ve geleceğe ilişkin çizdiği yapı kişinin gerçekten boş olmadığı hemen anlaşılıyor.
    İsviçre’nin orman, kar ve toprak konusundaki temel sorunlarını araştıran pratik çözüm üreten bir kuruma yön veren kişi olarak önemsiyorum. Enstitüye alınma koşulları ve birimlerin başına gelen kişiler çok başarılı, içeride ve dışarıda varlığı bilimsel olarak kabul edilmiş bilim kişilerinden oluşmaktadır. Ölçütleriniz nedir diye sorduğumda, kriterlerin yüksek olduğu görülüyor. Nedeni de ülkenin ileri araştırma enstitüsü olarak bilimsel birikimi olan, araştırmadan anlayan, çalışma isteği yüksek kişileri seçtiklerini belirtiyorlar. Enstitünün kendine özgü çalışma disiplini olduğu görülüyor. 
   WSL’de bilim insanları aralıklara değerlenilmeden geçiriliyor. Zaman zaman 5 yıl içinde belirli sayıda proje ve makale üretemeyen, kongreye ve toplantıya katılmayan kişiler enstitü ile ilişkileri kesilir. Enstitüde doktoralı kişiler çalışıyor. Ancak üniversiteler ile işbirliği içinde öğrenciler de alınıyor ve araştırmalarını yapmaktadırlar.
Bölümlerde seminer kültürü ve yönetim anlayışı ileri düzeyde gelişmiştir.
    Basel Üniversitesinde sınırlı sayıda profesöre karşın çok sayıda araştırıcı, post-dok ve teknik personel bulunmaktadır. Probleme dayalı soruna yönelik araştırma yürüttükleri için bütün süreç çok önceden organize edilmiştir. Kimin ne zaman ne tür bir proje yürüteceği önceden belirlenmiştir.
   Basel üniversitesi Biyoloji Bölümü tarafından “The role of mycorrhizae in Ecolojical farming” adlı bir seminer vermek üzere davet edilmiştim. İsviçre’de son yıllarda ekolojik/organik tarıma olan ilgi hızla gelişmektedir. Bilimsel olarak değişik platformlarda birlikte çalıştığımız konu ile ilgili dostlarımızın daveti ile verdiğim seminere katılım ve sorulan sorular, yapılan eleştirilerin düzeyi insanı gerçekten etkiliyor. Birimin bir seminer kültürü olduğu her yönü ile kendini his ettiriyor. Herkes öğrenciler dahi ana dili dışında birkaç başka yabancı dil (özellikle İngilizce) biliyor. Çay saatlerinde konuşulan konu bilim dergilerinde yayınlanan makalelerin ve diğer birimlerde ve laboratuvarlarda yapılan çalışmaların önemi konuşuluyor.
   Bölüm başkanı dünya çapında yapılan ilan ile belirleniyor. Bölüm başkanı bölümün bilimsel etkinliklerinin sağlıklı yapılması bölüme daha çok proje, eleman kazandırmak için her olguyu en ince ayrıntısına kadar düşünmek ve süreçlerin organize edilmesinden sorumludur. Dünya çapında saygınlığı olan bölüm başkanı burada toplantıya geç gelmesinin nedeni olarak fakültenin öğretim üyelerinin yıllık gelişme raporlarının değerlendirmesi toplantısı nedeniyle geç geldiğini belirten hoca bilimsel liyakatin önemini anlatı.

   Her bir bilim insanının çalışmalarını bir kurul tarafından değerlendiriliyor. Her yıl bilim insanlarının çalışmaları değerlendirilirken geleceğe ilişkin post dok, doktora bursu, teknisyen ve diğer harcamaların değerlendirme sonucuna göre değerlendirildiğini belirtiler. Üniversitelerin bütçeleri yüksek ve bunların dağıtılmasında bina yapımı kaldırım çalışmalarından çok araştırmaya önem verildiği için araştırmamacıların kapasitesi ve başarı ölçütlerine göre destek görmektedirler. İsviçre Federal Teknoloj
İsviçre Üniversiteleri dünyada çapında yüksek niteliklere sahiptirler
   İsviçre bilimsel olarak dünyada önemli prestije sahip üniversiteleri olan bir konumda. Üniversiteleri özerk, kendi yönetimlerini kendileri üstleniyorlar. Her üniversitenin bulunduğu kantona ve bölgeye bağlı özellikleri bulunmaktadır. Üniversite eğitimi bedava. Bizdeki gibi ikinci öğretim, ek ders vs gibi konuları hiç bilmiyorlar. Tabii bilim insanları bilimsel ağırlıklarına yakışır maaş alıyorlar. Bir profesör yaklaşık brüt olarak 12.000 İsviçre frakı aylık alıyor.
Dünyada ilk 100 sıralamasında üç üniversite var
   
2008 dünya sıralamasında İsviçre’nin ilk 100 sıralamasında 3 üniversitesi bulunmaktadır. Geriye kalan üniversiteleri ilk 500 sıralamasında bulunuyor. Bu üniversitelerde üretilen bilimsel makale sayı yönünden TÜBİTAK ULAKBİM tarafında yayınlana verilere göre İsviçre 1981-2007 yılları arasından 306.034 yayınla aynı dönemde Türkiye’nin (120.562) yaklaşık üç katı kadar, atıf sayısı yönünden (İsviçre 6.324.635 Türkiye 548.547) 11 kat ve etki değeri (İsviçre 20.67 Türkiye 4.55) 5 kat daha fazla. Katıldığım toplantı ve davet edildiğim üniversitelerde gördüğüm bilimsel alt yapı, bilim adamı kalitesi, çalışma disiplini ve sistematikliği hemen kendisini gösteriyor. En küçük araştırma birime girdiğinizde bir farklılığın olduğu görülüyor. Tabiri caiz ise ortalık bilim kokuyor. Sanki kendiliğinde işleyen bir sistem var.
İsviçre kurallar ülkesi
   İsviçre’de gözüme çarpan en önemli olgu yapılan işin hakkı ile yapılmasıdır. Kurallara çok önem verilmektedir. Sistematik çalışmayı çok benimsemişler. Trafikten park edilmeye kadar her şeyde kurallar harfiyen uyulmaktadır. Yolda giderken göze çarpan en önemli şey, kesilen odunların düzgün bir şekilde dizilmesidir. Düzgün odunları görünce, Yunus Emre’nin dergâha kırk yıl boyunca aynı nitelikte düzgün odunları sanki Anadolu’da değil de İsviçre’de taşımıştır düşüncesi beynimde oluştu.
   Özet olarak 7 milyonluk İsviçre bilimsel yönden ileri düzeyde gelişmiş dünya çapında üniversitelere sahip. Hassas çalışmalar yapılmakta. Hassas çalışma yapabilme yeteneği belirli bir bilgi bikrimi ve estetik gerektirir. İsviçre sanata ve estetiğe önem veren bir ülke. Son derece organize olmuş, sistematik, bir o kadar da güzel ve barışçı bir toplum. Askeri olmayan, Birleşmiş Miletlerin Avrupa’daki merkezinin bulunduğu yerdir. Kendi içinde her türlü renkliliği barındıran gelişmiş bir Orta Avrupa ülkesi.

 
 

Sayıştay Başkanı Dr. Recai Akyel

0

Haber: İlker ÇAKAN                                                          

   Tokat Valisi iken Sayıştay Başkanlığına seçilen Sayıştay Başkanı Dr. Recai Akyel 1965 Erzurum-Şenkaya doğumlu olup, İlk ve orta öğrenimini Kırşehir’de tamamladı. 1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi yüksek lisansı olan Recai Akyel, doktorasını ise Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı’nda yaptı. İçişleri Bakanlığı tarafından yabancı dil ve mesleki bilgi edinme programı çerçevesinde bir yıl süreyle İngiltere’ye gönderilen Dr. Recai Akyel, Japonya’da da bir ay süren ve afet yönetimi konusunda düzenlenen eğitime katıldı.

   17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde ilçedeki yaşananları “Gölyaka’da Deprem” başlıklı kitabında yayınladı. Pozantı, İscehisar, Çamoluk, Solhan, Gölyaka, İmamoğlu, Kızıltepe ve Elbistan ilçelerinde kaymakam olarak görev yapan Akyel, Elbistan Kaymakamı iken 13 Nisan 2007’de Tokat Vali Vekili olarak görevlendirildi ve 22 Eylül 2007 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Tokat Valisi olarak atandı. Dr. Recai Akyel, 2008 yılında düzenlenen ve 14 bin 217 kişinin oyları ile katıldığı “Bürokrat, Belediye Başkanı, Siyaset, Sanat ve Spor Dünyasının En’leri” anketi sonucunda yılın valisi seçildi.

   2009 yılında ise Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından düzenlenen ve 13 kategori ve 12 alt kategoride toplam 130 projenin yarıştığı 8.Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülü Kamu Kuruluşları dalında “Tokat Üretiyor, Bir Ulusal Üretim Seferberliği Projesi” ne verildi. 25.06.2009 tarihinde TBMM’nin 110 uncu birleşiminde Sayıştay Başkanlığına seçildi.

   Sayıştay Başkanı Dr. Recai Akyel Tokat Valisi olarak görev yaparken; konusuna oldukça hakim, ülke sevdalısı, çalışkan valilerimizden birisiydi. Yaptığı çalışmalarla Türkiye’de örnek bir yöneticilik sergilemiştir. “Bir ilin kalkınması için topyekün  çalışmak gerek, kalkınma kırsal alandan başlar. Köyü ve köylüyü yerinde zenginleştirmek gerekir. Tokat ilini daha ileri seviyeye çıkarmak için elimizden gelenin daha fazlasını yapmak durumundayız. Yatırımcıları Tokat’a yatırım yapmaya davet ediyorum.” diye söylemişti.(www.habergunebakis.com- Tokat Valisi Dr. Recai Akyel: “Tokat üretiyor”-Kaymakam ve valilerin başarısı).

   Bu nedenle Tokat’ın geçmişine baktığımızda, geçmişte yapılan çalışmalarla, günümüze baktığımızda; Tokat, eski Vali Dr. Recai Akyel’in sayesinde altın yıllarını yaşamıştır. Tokat, artık ekonomik kabuğunu yırtmış, bölgenin yıldızı olmaya adaydır. Türkiye’de yaptığı çalışmalarla yılın valisi seçilen Vali Recai Akyel; devlet- vatandaş diyalogunda ve yönetim anlayışında herkese örnek teşkil edecek bir devlet yönetim modeli uygulamıştı.

 

 

Hattat Taner Erdemden İstiklal Marşı ve Anahtar Besmele tablosu

0

Haber: İlker ÇAKAN

   İstanbul Ataköy’de bulunan Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezinde açılan  karma sergide Hattat Taner Erdem’in  hat sanatı ile yazdığı “İstiklal  Marşımız ve Anahtar Besmele” tablosu sergiyi izleyenleri büyüledi. Hattat Taner Erdem hat sanatını kimseden kurs ve bilgi alamadan öğrenmiş ve günümüzde hat üzerinde kendini ispatlamış ender sanatçılarımızdan birisidir. 

Almus Kaymakamı Tolga Toğan: Almus Tokatın incisi

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Tokat-Almus ilçesi; Tokat ilinin en güzel ilçelerinden birisidir. Tokat iline olan uzaklığı yaklaşık 30-35 km. uzaklıktadır. İlçenin en büyük baraj göleti olan Almus Barajıdır. Burada kültür balıkçılığı yapılmaktadır. Almus ilçe merkezi Almus Barajı kıyısında kurulmuştur. Almus Kaymakamı Tolga Toğan, ilçenin ekonomik ve turizm yönünden gelişmesi için büyük gayret gösteriyor. Almus Kaymakamı Tolga Toğan, ilçede vatandaş odaklı bir yönetim anlayışı uygulayarak Almusluların sevgisini ve takdirini kazanmış. Almus Kaymakamı Tolga Toğan, “Almus ve iyi bir yönetim anlayışı” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

 
                                        
                                             Almus Kaymakamı Tolga Toğan
 
Almus, Tokat ilinin en güzel, en şirin ilçelerinden birisidir

   “İlçemize hoş geldiniz. İlçem halkı adına sizi selamlıyorum. Almus, Tokat ilinin en güzel, en şirin ilçelerinden birisidir. Tokat iline yaklaşık 30-35 km. mesafededir. Doğası, yeşiliyle, baraj gölüyle, hidroelektrik santralleriyle, yetiştirdiği tarım ürünleri ve hayvancılığıyla Tokat üretimine önemli katkı sunan bir ilçedir. Almus’un Tokat’tan değerlendirilmesi bizim için önemlidir. Gördüğüm kadarıyla Almus’un Tokat’a ve kendi insanına vereceği en büyük katkı potansiyeli bu sahip olduğu baraj gölüdür. Buradan elde edebileceği getiriler, sahip olduğu yaylalar, doğa ve su turizmi gibi potansiyelleri realize etme başarısına bağlıdır. Almus’u bu saydığımız güzelliklerle değerlendirmek istiyoruz.

 
                                
                                                    Almus İlçe merkezi
 
Tüm girişimcilerimizi Almus’a bekliyoruz

   Hem kendi girişimcilerimize, Tokat veya memleketin değişik bölgelerinden gelipte bu potansiyeli değerlendirmek isteyen girişimcilere, bütün dostlara kapımız sonuna kadar açıktır. Almus Baraj Gölü, yelkencilik gibi her türlü su sporlarının yapılabileceği bir yerdir. Almus diğer taraftan doğa sporları, doğa yürüyüşleri veya eko turizmi denilen doğa ile birlikte entegre yapılabilecek turizm çeşitlerine çok müsait bir yerdir. Ayrıca Almus’un değişik yörelerinde tamamen doğaya uygun bungalow tipi tatil yerleri inşa edilebilir. Bu konudaki tüm girişimcilerimizi Almus’a bekliyoruz.

Köylerimizde alt yapı sorunu yoktur

  Almus 29 köyü ve 10 beldesi vardır. İlçemiz zamanında çok göç vermiştir. Beldeler ve köylerimizde eğitim ve öğretim sağlıklı mı konusunda fazla sıkıntımız yoktur. Köylerimizde alt yapı sorunu yoktur. Köylerimizde; kanalizasyon, içme suyu aklınıza gelebilecek hiçbir konuda sıkıntılarımız yoktur. Eğitimde, sağlıkta, insanları burada huzurlu kılacak, devletin, merkezin idarenin sunabileceği her türlü hizmeti layıkıyla sunmaya çalışıyoruz. Almus’un geçmişte isminin iyi anılmadığı bir dönem vardır. O dönemden bu tarafa 8 senedir bir problemimiz yoktur. Bundan sonrada olacağını tahmin etmiyoruz. Böyle hayalle geleceğe bakmak doğru değildir. Çünkü biz buranın sahipleriyiz. Kendimiz inşa edeceğiz, kendimiz geliştireceğiz, kendimiz bu refahını içerisinde yaşayacağız. Bunu başkasından bekleyecek olursak, daha çok bekleriz diye düşünüyorum. İlçemizde kafes, kültür balıkçılığı yürümektedir. Şu anda 10-11 şirket kültür balıkçılığı yapmaktadır. Bunlar yetirdikleri balıkları yurt içine ve yurt dışına piyasalara arz ediyorlar

 
                                
                                                Almus Kolköy Yaylası
 
Kültür balıkçılığının tamamını Almus ve Tokat dışından gelenler yapmaktadırlar

   Benim buradan memnuniyetsizliğim, Almuslular tarafından sahiplenilmemsidir. Bu işi yapanların tamamı Almus ve Tokat dışından gelmektedirler. Karadeniz ve Akdeniz Bölgesinden değişik insanlar gelerek, Almus’ta kültür balıkçılığı yapmaktadırlar. Bu üretim ve Almus ve Tokat faydalanmıyor. Biz isteriz ki kafes balıkçılığından öncelikle kendi hemşehrilerimiz faydalansınlar. Bu konuda biz kendi hemşehrilerimize öncelik vermek durumundayız. Almus’un sahip olduğu manzara ve gölet alanı su sporları açısından kullanılabilir alandır. Göl kenarında mevzuatın uygun gördüğü ölçüde restorantlar açılabilir. Ayrıca bunglow tipi insanların kullanabilecekleri yaşam alanları yapılabilir. Tokat, Samsun Amasya, Sivas’tan gelmek üzere, Almus’un epeyce bu konuda bir taleple karışılacağını tahmin ediyorum. Kaymakamlık projelerini Almus’un projeleri olarak değerlendirmek lazımdır. Almus içerisinde; yerel yönetimler, merkezi idare, bize bağlı kuruluşlar, adliye ve kolluk teşkilatlarımız arasında anlayış, karşılıklı antlaşma ve güzel bir bağ vardır. Bunun tesis ettiği güzel ortam Almus’a yansıyor diye düşünüyoruz.

 
                              
                                                  Almus Baraj Gölü
 
İlçemizde şuan yüksekokul inşaatı devam ediyor

  Buna katkı sağlayan belediye başkanına ve arkadaşlara da teşekkür ediyoruz. İlçemizde şuan yüksekokul inşaatı devam ediyor. Bu okulda beş bölüm fiilen açılmış durumdadır. Almus Meslek Yüksekokulu 450 öğrenci ile faaliyetini devam ettirmektedir. Yüksekokul inşaatımız inşaatı bittiği zaman 500 öğrenci ile öğretime devam edecektir. Almus Meslek Yüksekokulu esnafımız Almus’umuz için bir canlılık getirecektir. Bu okulun Almus’un profilini değiştireceği kanaatindeyiz. Tokat-Almus karayolu üzerinde heyelan bölgesinde önemli yol çalışmalar vardır. Bu çalışmalar karayolları yetkilileri ile yaptığım görüşmeler sonucunda belirli bir noktaya gelmiştir. Bu yol sorunu bu yıl hal edilirse Almus’a önemli katkılardan bir tanesi olacaktır. Bunun dışında gerek eğitim, gerek sağlık kurumlarımızın tadilatı ve bunların eksiklerinin giderilmesi noktasında hem merkezi idareden temin edilen ödeneklerle, Özel İdaremizden sağladığı önemli bir miktarda sağladığı katkılarla yeni dönem kurumlarımızı hazırladık diye düşünüyorum.

 
                                 
                                      Almus Kaymakamı Tolga Toğan
 
Almus’ta 30 yataklı bir devlet hastanesinin temeli atılacaktır.

   Bu önemli bir unsur, inşallah çok yakın bir zamanda bu süreç bir ay olabilir. Almus’ta 30 yataklı bir devlet hastanesinin temeli atılacaktır. Bu şu anda proje aşamasındadır. Bu hastane 1-2 yıl içinde hizmete girecektir. Böylece önemli bir sorun çözüme kavuşturulmuş olacaktır. KÖYDES projeleri 2008-2009 yılında fiilen bitirilmiş durumda, içme suları, köy içi parke döşemeleri gibi fiilen vatandaşın hizmetine sunulmuş durumdadır Bunların tamamı zamanından daha önce bitirilerek Almuslu hemşehrilerimizin hizmetine sunulmuş durumdadır. Vatandaş odaklı bir kamu yönetimin esas alma durumundayız. Sayın Başbakanımız ve Sayın valimizin talimatları bu doğrultudadır. Vatandaşımın talep ettiği kamu hizmetinin en iyi nitelikte olabilmesi için, bu kamu hizmetin hak ettiği gibi alabilmesi için bütün devletimizin kapıları, bu kapıdan başlamak üzere, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının kapıları gerektiği şekilde açıktır. Şikayeti, razı olunmayan durumları var mı ? Burada amaç vatandaşımı memnun etmektir.

Devlet olarak elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz

   Bunu da devlet olarak elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Eski tarz, eski usul yönetim günümüzde artık geçerli değildir. Yeniçağın yönetim modeli yönetişim dedikleri vatandaş odaklı, vatandaşın taleplerini, dileklerin, isteklerini, sivil toplum kuruluşlarının; dileklerini, isteklerini, yaşadığımız yörenin tümünü, kişi grupların, kişi gruplarını temsil eden insanların fikirlerini ve istedikleri ihtiyaçlarını, sözlerini temel alan bir yönetim anlayışı ile hareket etmek zorundasınız. Bunların talep ve fikirleriyle fikirleriniz, sizin öngörüleriniz birlikte yönetilecek kararlardır. Uygulama konusunda batı anlamında da yönetim tarzı artık budur. Bunun karşısında durmanın kimsede imkanı yoktur. Almus Tokat’ın incisi, en yeşil ilçesidir. Almus’la ilgili daha çok söylenecekler vardır. Tokat’lı hemşerilerimiz Almuslular her şeyi almışlarda bize bir şey bırakmamışlar demesinler diye daha fazla bir şey söylemiyoruz” .

 
                                    
                                                        Almus Baraj Gülünden çıkan Sazan Balıkları
  
 
                                        
                                            T.C. DİKİLİ BEELDİYESİ WEB SİTESİ
                                          
                                                http//www.dikili.bel.tr/indeks.php
 
                                                 Çarşamba, 17 Mart 2010 14:35
                                   İlçemiz Kaymakamının Gazeteci İlker Çakan’la yaptığı
                                                   röportajı aynen yayınlıyoruz…
                                                   

Çorum-Bektaşoğlu Köylüleri koro kurdu

0

Haber: İlker ÇAKAN

   Çorum il merkezine bağlı Bektaşoğlu Köyü Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği tarafından köylüler korosu kuruldu. Korist ve solistleri Çorum merkeze bağlı Bektaşoğlu köyü köylülerinden oluşan ‘Bektaşoğlu Köyü Türk Halk Müziği Korosu’nun yılbaşından bu yana her hafta sonu  Şef Kazım Mercan nezaretinde çalışarak konsere hazır hale geldiğini belirten koro başkanı Hüseyin Bektaş, “Köylülerden oluşması itibariyle koro olarak Çorum’da hatta Türkiye’de bir ilke imza atmış olmanın gurur ve kıvancını yaşadıklarını” ifade etti.

Global Dış Ticaret Müdürü Fevzi Çakmak: Cep telefonu radyasyonundan yüzde 97 korunma

0

Haber: İlker ÇAKAN

   Cep telefonunun bataryasının altına yerleştirilen radyasyon filtresinin, radyasyon etkisinden % 97 oranında koruma sağladığını söyleyen Global Dış Ticaret Koruyucu Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. Müdürü Fevzi Çakmak yaptığı açıklamada şunları söyledi:

   “Radyasyon filtresini Finlandiya’dan ithal ediyoruz. Yurt dışında 4 yıldır kullanılıyor. Özellikle AB ülkelerinde ve Rusya Federasyonunda yoğun şekilde kullanılıyor. Bu ülkelerin kalite ve standartlarına uygun bir üründür. Ön kapağı açılan cep telefonlarında bataryanın altına takılıyor. Telefonların ön yüzünde oluşan elektromanyetik dalga dediğimiz radyasyonu % 97 oranında engelliyor.% 3 oran ise telefon iletişiminde sorun olmasın diye bırakılmıştır. Bu test edilmiş ve raporu alınmıştır. Bunu nasıl engellediğini kullanıcılara gösteriyoruz.

   Dünyada kalitesi kanıtlamış tek radyasyon sistemi ve kullanıcıları üzerinde faydalı etkileri görülmektedir. Kullanıcılar telefonlarını kullanırken artık kulağının ısınmadığını ve kulaklarının üzerinde etki yapmadıklarını söylüyorlar. Buda bizi sevindiriyor. Kablolu kulaklık radyasyonu aynen veriyor, kablosuz kulaklık ise radyasyonu artırarak veriyor. AB ülkeleri sağlığına önem veriyor, korunmayı biliyorlar. Bizde belirli bir kesim ürünü alıyorlar, teşekkür ediyorlar. Belirli bir kesim ise bilinçsiz, biz Türk milletiyiz bize bir şey olmaz diyorlar. Onlara da gerekli bilgiyi veriyoruz ve kullanmalarını söylüyoruz. Bu ürünün Türkiye’ye girişi 6 ay oldu. Cep telefonu kullanıcıları yeni telefon alırken radyasyon değerlerine muhakkak dikkat etmeleri gerekir.”

 
                                    
                                        Global Dış Ticaret Müdürü Fevzi Çakmak-
                                    Ünlü Sinema Oyuncusu Ali Sürmeli
 
                                                
                                Global Dış Ticaret Müdürü Fevzi Çakmak-
                                   Ünlü Sinema Oyuncusu Atilla Olgaç
error: Content is protected !!