Aydın’da 13.268 araca 3.188.274 TL para cezası
KKTC Dışişleri Bakanı Özdil Nami Brüksel’de
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu: “Güven yaratıcı önlemler”
İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın Batum iftar yemeği
Haber: İlker ÇAKAN
Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyetinin başkenti Batum’da geçtiğimiz günlerde Bursa-İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş yaklaşık 1.000 kişiye iftar yemeği verdi. Verilen iftar yemeğine yoğun ilgi oldu. İftar yemeğinde bir konuşma yapan İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş şunları söyledi;

“Ramazan ayında Batum’da ilk iftar yemeğini gerçekleştirdik. Ramazan ayının başta Batum’daki tüm kardeşlerimize, Gürcistan’daki tüm dostlarımıza ve tüm İslam alemine hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Bu güzel organizasyonu gerçekleştiren; Gürcistan Müslümanlar Birliği Başkanı Kemal beye ve ekibine, destek veren arkadaşlarımıza, Bursa Batum Derneğine, Bursa Gürcistan Diasporası Başkanı İlhan Hasan beye tekrar şükranlarımı arz ederim. Onbir ayın sultanı Ramazan ayı kardeşliklerin ve dostlukların, buluşmaların, paylaşmanın en güzel şekilde gerçekleştiği en güzel rahmet ayıdır. Ramazan’ın ilk günlerinde ülkenin ve dünyanın değişik yerlerinden gelerek, Batum’daki bir sofra etrafında bu rahmeti ve bereketi en güzel bir şekilde bu akşam yaşadık. Bu arada sizlerle beraber olmaktan mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. Gürcistan’la ilişkilerimizi daha da geliştirmek istiyoruz. Ticaretimizi ve kültürel ilişkilerimizi en iyi seviyeye getirmek istiyoruz.”


Amerikan Askeri Gemisi USS Vella Gulf’un Kuşadası Limanı ziyareti
Haber: İlker ÇAKAN
Amerikan Askeri Gemisi USS Vella Gulf’un (CG-72) personel dinlendirme, liman ziyareti ve kumanya ihtiyacını gidermek üzere Aydın-Kuşadası limanına geldi. Gemi Kaptanı Robert Katz başkanlığındaki bir heyet; Kuşadası Kaymakamı Muammer Aksoy’u ve Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı’yı ziyaret etti. Kuşadası’nı çok sevdiklerini söyleyen Gemi Kaptanı Robert Katz, bundan sonraki duraklarının önce İstanbul, sonra Karadeniz limanları olduğunu söyledi.

Amerikan Deniz Kuvvetlerinin en değerli askeri gemilerinden biri olan USS Vella Gulf (CG-72) Personel dinlendirme, liman ziyareti ve kumanya ihtiyacını gidermek üzere geldiği Kuşadası’nda dört gün demirli kalacak. Gemide 33 subay, 350 astsubay ve er bulunuyor.
173 m.uzunlukta, 16,8 m. genişlikte ve 11 m. derinliği bulunan Amerikan askeri gemisi Pazar günü Kuşadası limanından demir alacak.

Dr. Ziya Özel-Zakkum
Dr. Özel değişik hastalıklardan muztarip insanlara yardıma kendini adamış bir Türk cerrahıdır. Anvirzel müseccel markası ile bilinen Nerium Oleander ekstrelerinin mucididir.
Oleander ekstrelerinin bağışıklık sistemini düzenleme (modüle etme) özelliği vardır. Kanser ve bağışıklık sistemi düşkünlüğünden kaynaklanan hastalıkların tedavisinde kullanılırlar.
Bu sitede Nerium Oleander tedavisinin geçmişi ve güncel durumu ile ilgili bilgiler sunulmaktadır.
Dr. Hüseyin Ziya Özel kimdir?
Dr. Özel İçel’in Kürkçü köyünde 1927 yılında dünyaya geldi. İlk ve orta okulu köyünde ve Silifke’de okudu. Parasız yatılı imtihanını kazanarak Kayseri Lisesi’ni bitirdi.1946’da girdiği askeri tıbbiyeden 1952’de mezun oldu. Askeri doktor olarak beş yıl hizmet verdi. 1957-1961 yılları arasında Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde genel cerrahi ihtisası yaptı. 1962’de ordudan istifa etti ve Muğla Devlet Hastanesi’nde göreve başladı. 1969’dan sonra Başhekimliğini de yaptığı Muğla Devlet Hastanesi’nden 1974’te emekliye ayrıldı, İstanbul’a taşındı.
Nerium Oleander(N.O) (Zakkum)-Hikayesi
Dr. Özel N.O. ile çalışmaya 1966 yılında Muğla Devlet Hastanesi’nde iken başladı. Terminal safhadayken N.O. ile tedavi olarak iyileşen hastaları 20 Eylül 1973’te Ankara’da yapılan 4. Balkan Tıp Günleri [ 24 ] sempozyumunda takdim etti. Bu sempozyuma katılırken amacı; bilim camiasının dikkatini etki mekanizması klasik kemoterapi ilaçlarından çok farklı ve bazı vakalarda kanserin türüne bakmaksızın etkili olan N.O. tedavisine çekmekti. Bu tedavi saç dökmüyordu, lökosit sayısını düşürmüyordu. İntramüsküler iğne ile verildiğinde aşı olduktan sonra görülene benzeyen bir ateş yükselmesi görülüyordu. Bu ateş; dozu ayarlayarak kolayca kontrol edilebiliyordu, kanser vücuttan yok olduktan sonra da çıkmaz oluyordu. Umudu; sempozyumdan sonra N.O. ile ilgili ciddi, kapsamlı bilimsel araştırmaların yapılacağı, ve N.O. tedavisinin insanlığın hizmetine bir an evvel gireceği yönünde idi.Sempozyumdaki tebliğine reaksiyon hiç de umduğu gibi olmadı. Klasik tedavi uygulayıcısı bazı onkologlar, farmakologlar ve üniversite okutmanları N.O. tedavisinin yasaklanması yönünde Sağlık Bakanlığı’na baskı yaptılar.
Ancak, Dr. Özel çalışmalarından vaz geçmedi ve daha başka vakaları Türk tıp dergisi Dirim’de [ 25, 26 ] yayınladı. N.O. ile ilgili çalışmalarını sürdürebilmek, bilimsel araştırma kurumları ile ilişkiler kurabilmek gayesi ile Muğla Devlet Hastanesi’nden emekliye ayrılarak Nisan 1974’te İstanbul’a taşındı. İstanbul’da değişik üniversitelerle ilişki kurdu. Ancak, beklediği neticeleri alacak çalışmalar yapılamadı.
1985’te yurt dışında araştırma kurumları aramaya başladı. N.O. ekstreleri ile ilgili patent başvurusunu A.B.D. Patent ve Müseccel Marka Ofisi’ne yaptıktan sonra sanayileşmiş değişik ülkelerde bir düzine ilaç firmasına N.O. tedavisini tanıtan birer paket gönderdi. Bunlardan İsviçre’nin Sandoz firması (Sandoz daha sonra başka bir İsviçre ilaç firması ile birleşerek Novartis adını aldı) konu ile ilgilendi ve N.O. ekstre örneklerini test etmek istedi. Testlerin neticesinde N.O. ekstrelerinin bağışıklık sistemini harekete geçirdiği rapor edildi [ 27 ]. Sandoz bilimcileri N.O. ekstreleri için “immünomodülatör” (bağışıklık sistemi düzenleyicisi) tabirini kullandılar. Değişik nedenlerden dolayı Sandoz ile irtibat devam etmedi.
N.O. ektresinde bulunan aktif maddeleri tesbit etmek ve ayırmak gayesi ile 1988 yılında Münih Üniversitesi Farmakoloji Enstitüsü’nde bir araştırma grubu kuruldu. Bağışıklık sisteminin aktivasyon ve düzenlenmesine katkısı olabileceği düşünülen bazı polisakkaritler ayrıldı. Neticeler 17-22 Temmuz 1990’da Almanya’da Bonn’da toplanan Doğal Aktif Maddelerin Biyoloji ve Kimyası (Biology and Chemistry of Active Natural Substances (BACANS)) [ 28-29 ] sempozyumunda takdim edildi. Ancak, araştırma grubunun bazı üyeleri neticelere ve N.O. ekstresine kendi başlarına sahip olma gayreti içine girince grup dağıldı. Dr. Özel’in 1986’da başvurusunu yaptığı patent 1992 yılında A.B.D.’de [ 30 ], birçok Avrupa ülkesinde, Kanada, Japonya, Avustralya’da tescil edildi.
1995’te bir Amerikan risk kapital şirketi [o zamanki adı ile Pharmaceutical Ventures Trust, daha sonra Ozelle Pharmaceuticals, Inc. (OPI)] patentlerin lisanslarını talep etti. Dr. Özel şirketin N.O. ekstrelerini geliştirip, insanlığın hizmetine girecek hale getirmesi halinde lisansı verebileceği yönünde şartlı anlaşma imzaladı.
OPI AnvirzelTM ismini tescil ettirdi, ve bazı laboratuvar araştırmalarını finanse etti. Faz I klinik deneylerin Cleveland’da Cleveland Kliniği’nde yapılmasını sağladı.Bu sitenin amacı; Dr. Özel’in tecrübe ve gözlemlerine dayanarak N.O. tedavisini tanıtmaktır. Arzusu; güçlü bir N.O. ekstresi ile Faz II denemelerinin yapılması ve N.O. ekstresinin insanlığın hizmetine girebilmesidir.
Uluslararası ilişkiler sisteminde Azerbaycan Cumhuriyetinin yeri ve rolü
Kuşadası Milli Parkı
Ermenistanın devlet terörü politikası ve Azerbaycana karşı saldırganlığının sonuçları
XX yüzyılın 80-90’lı yıllarında Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı
saldırganlığı politikası
1980’lerin ikinci yarısında Ermeniler yakın ve uzak ülkelerdeki himayecileri yardımıyla Büyük Ermenistan hayalini hayata geçirmek için SSCB’deki açıklık ve demokrasiden yararlanarak yeniden Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesine dair toprak iddiaları öne sürdüler. SSCB’nin çöküşü sırasında Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilere Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’la birleşmenin zorunluluğu düşüncesini yapay olarak kabul ettiren saldırgan devlet, bunu başarabilmek için Dağlık Karabağ’dan 50 bin Azerbaycanlıyı soykırım ve tacize maruz bırakarak göçe zorlamış, diğer yandan Ermenistan’dan da 220 bin Azerbaycanlıyı tarihsel topraklarından zorla sınır dışı etmiştir (6, s.73; 11, s. 68).
Bunun yanı sıra, Ermenistan SSC Yüksek Konseyi 1 Aralık 1989’da Azerbaycan’ın egemenlik haklarını kaba biçimde ihlal ederek Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti’nin Ermenistan SSC’ye birleştirilmesi hakkında anayasaya aykırı karar kabul aldı. Aynı dönemde Sovyet yönetiminin çok ciddi ve affedilmez hataları ve Ermeni yanlısı politikaları 1990 yılı sonuyla 1991 yılı başlarında durumu giderek zorlaştırdı, DKÖV ve Azerbaycan’ın Ermenistan ile sınır bölgelerinde Ermeni saldırısı ve terörü daha geniş alanlara yayıldı.
Aynı dönemde Moskova – Bakü yolcu trenlerine, Tiflis – Bakü, Tiflis – Ağdam, Ağdam-Şuşa, Ağdam – Hocalı güzergahları üzerinde otomobillere yapılan terör saldırıları sonucunda yüzlerce Azerbaycanlı hayatını kaybetti. Binlerce Azerbaycanlı Moskova’nın hakim daireleri tarafından himaye edilen Ermenilerin işgalci politikasının kurbanı oldu. Şöyle ki, 1991 yılının Haziran – Aralık aylarında Ermeni silahlı kuvvetlerinin Hocavent ilçesinin Karadağlı ve Askeran bölgenin Meşeli köylerine saldırıları sonucunda 12 kişi öldürüldü, 15 kişi yaralandı. Yine aynı dönemde Şuşa – Cemilli, Şuşa – Mingeçevir, Ağdam – Hocavent, Ağdam – Karadağlı ve Ağdam – Şuşa, Laşın – Şuşa otobüslerine Ermeni silahlı kuvvetleri tarafından saldırı düzenlenmesi ve terör eylemleri sonucunda 17 kişi öldü, 90 kişi kadar Azerbaycanlı yaralandı (5, s.143).
( 1-Elçin Ahmedov, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanlığına bağlı Devlet İdarecilik Akademisi, uluslararası ilişkiler bölümü, öğretim üyesi, Azerbaycan Cumhuriyeti Dağlık Karabağ Bölgesi Azerbaycanlı Cemaati sivil toplum kuruluşunun Bilgi İşlem Merkezi Müdürü, elchin_ahmedov@yahoo.com)
1991 yılı sonunda Karabağ’ın dağlık bölümündeki 30’dan fazla yerleşim birimi ve bu sırada Meşeli, Cemilli, Tuğ, İmaret – Gervent, Sırhavent, Umutlu, Karadağlı, Kerkicahan vb. stratejik öneme sahip köyler Ermeniler tarafından yakıldı, yıkıldı ve yağmalandı. 20 Kasım 1991’de Hocavent ilçesinin Karakent köyü yakınlarında Ermeni teröristleri tarafından Mİ – 8 model sivil helikopter vuruldu, sonuçta Hankendi’ne barış misyonuyla giden ve aralarında üst düzey devlet yetkililerinin de bulunduğu 22 yolcu (Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi milletvekilleri, Devlet Sekreteri, Başbakan Yardımcısı, Devlet Müsteşarı, İçişleri Bakanı, Baş Savcı, Rusya Federasyonu’ndan olan gözlemciler, Kazakistan Cumhuriyeti İçişleri Bakanı’nın birinci yardımcısı) ve 3 mürettebat hayatını kaybetti (1, s. 339-340).
1992 yılı başlarında Ermeniler daha vahim cinayetler işlediler. 28 Ocak tarihinde Ağdam’dan Şuşaya uçan 27137 numaralı Mİ – 8 helikopteri şehre ulaşmadan yani, Halfeli köyü üzerinde Hankendi tarafından yapılan füze saldırısı sonucu patladı ve helikopterde bulunan 3 kişi mürettebat ve 41 yolcu öldü (13, s.282). Daha sonra, Ermenistan ordusu birbiri ardına yukarı Karabağ’da Azeriler yaşayan son yerleşim birimlerini de işgal etti.
Aynı yıl 25 Şubat’ını 26’sına bağlayan gece Hocalı’da Azerilere karşı işlenen vahşet ve soykırımına Ermenistan silahlı kuvvetleri ile birlikte, Hankendi’nde bulunan eski SSCB 4. ordusunun 23. tümenine dahil olan 366. motorlu alayın 2. Taburu’nun komutanı, saldırıyı yöneten ve halen Ermenistan Savunma Bakanı olan Seyran Ohanyan ve 366. alayın 3. Taburu’nun komutanı Yevqeniy Nabokihin, bunlara ilaveten 50’den fazla Ermeni subay katılmıştır (13, s.235; 15, s.88-92). Ermeni lobisinin geniş faaliyet gösterdiği Fransa’da yayınlanan Valer Actuel dergisi 14 Mart 1992 tarihli sayısında Ermenilerin en modern askeri teknolojiye ve paralı birliklere sahip olduğundan bahsederek ve olay hakkında bilgi vererek şunları yazar: “Bu ‘özerk bölgede’ Ermeni askeri birlikleri Ortadoğu’dan gelenlerle en modern askeri tekniğe, ayrıca helikoptere sahiptiler. ASALA’nın Lübnan’da ve Suriye’de askeri kamp ve silah – mühimmat depoları var. Ermeniler Karabağ Azerbaycanlılarını imha etmiş, 100’den fazla Müslüman köyünde katliam yapmışlar” (13, s. 288-289).
1990-1992 yıllarında Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi (4,4 bin kilometrekare) Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından tamamen işgal edildi. Bunun yanı sıra, 24 Mart 1990’da Gazah ilinin Bağanıs Ayrım köyü Ermeni haydutların silahlı saldırısına uğramış, Ermeniler tarafından köyün masum sivil nüfusuna karşı eşi görülmemiş vahşetler yapılmıştır. Ermeni terör gruplarının geniş kapsamlı saldırısı sonucu köy işgal edilmiştir. İşgal sırasında Bağanis Ayrım köyünde 100’den fazla ev yağmalanmış ve yakılmış, sonuçta 10 kişi öldürülmüş, 15 kişiden fazla insan yaralanmıştır (1, s. 377). Bu dönemde Ermenistan’ın Azerbaycan’a askeri saldırısı sonucunda Gazah ilinin Bağanıs Ayrım, Yukarı Eskipara, Aşağı Eskipara, Hayrımlı, Kızıl Hacılı, Sofulu, Barhudarlı köyleri Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından yakılmış, yağmalanmış ve yıkılmıştır. İşgal altındaki topraklardan zorla uzaklaştırılmış insanların sayısı 6500 kişidir. Günümüzde 699 kilomtere kare arazisi, 78800 kişilik nüfusu olan Gazah ilinin 75 yerleşim biriminin yaklaşık % 8’i işgal edilmiştir (9, s. 18).
8 Nisan 1992’de Ermenilerin Akdere ilinin Çapar köyü istikametinden Kelbecer ilinin Çaykavuşan ve Aktaban köylerine silahlı saldırısı sonucu Kelbecer ilinin 130 evden oluşan Aktaban köyü tamamen yakılmış, 779 sivil köylüye acımasızca işkence yapılmıştır. Aktaban köyünde Ermenilerin gerçekleştirdikleri soykırım sonucunda 33 kişi büyük gaddarlıkla öldürüldü. Bunlardan 8’i 90-100 yaşlarında ihtiyarlar, 2’si küçük çocuk, 7’si kadın canlı canlı yakıldı, 2 kişiden haber alınamadı, 12 kişi ağır yaralandı. Ermeniler tarafından tarihi, mimari ve kültürel yapılar yıkılmış, yağmalandı ve imha edilmiştir (1, s.391 – 392).
Diğer yandan, arazisi 5368 kilometrekare, nüfusu 328900 kişi olan Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin 221 yerleşim biriminden biri ve Sederek ilçesinin bir bölümünü (% 0.5’ini) oluşturan Kerki köyü işgal edilmiştir. İşgal altındaki topraklardan zorla uzaklaştırılmış insanların sayısı 347 kişidir (9, s. 18).
1988-1993 yıllarında Ermenistan’ın askeri saldırıları sonucunda 1 milyondan fazla insan (toplam nüfusun % 15’i) mülteci durumuna düşmüş, Azerbaycan topraklarının %20’sinden fazlası işgal edilmiştir. Etnik arındırma politikası sonucunda Ermenistan’da yaşayan 250 bin Azerbaycanlı öz yurtlarından zorla kovulmuştur. Bu süre içinde 20 bin Azerbaycanlı öldürülmüş, 100 bin kişiden çoğu yaralanmış, 50 bin kişi çeşitli ağırlık derecelerinde yara alarak sakat kalmıştır (17, s. 4-6; 7, s.157).
1988-1993 yıllarında, aynı zamanda devlet terörizmi ve soykırım politikası yürüten Ermenistan tarafından Azerbaycan topraklarında toplamda 373 çeşitli terör eylemi gerçekleştirilmiş ve bunların sonucunda 1200 kişi ölmüş, 1705 kişi yaralanmıştır (3, s.158 – 159):
-Yolcu otobüslerinde gerçekleştirilen terör eylemleri sonucunda 68 kişi öldü, 132 kişi yaralandı ;
-Yolcu ve yük trenlerinde gerçekleştirilen terör eylemleri sonucunda 74 kişi öldü, 125 kişi yaralandı ;
-Bakü metrosunda gerçekleştirilen terör eylemleri sonucunda 27 kişi öldü,
91 kişi yaralandı ;
-Hava ulaşımında gerçekleştirilen terör eylemleri sonucunda 104 kişi hayatını kaybetti ;
-Yerleşim birimlerinde ve sivil tesislerde gerçekleştirilen terör eylemleri sonucunda 881 kişi öldü, 1239 kişi yaralandı ;
-Sivil ve devlet tesislerine karşı gerçekleştirilen terör eylemleri sonucunda 10 kişi öldü, 30 kişi yaralandı ;
-Yolcu taşıyan vapurlarda gerçekleştirilen terör eylemi sonucu 25 kişi öldü, 88 kişi yaralandı.
Ermeni terör örgütleri 1970-1980’li yıllarda tüm dünyada Türk diplomatlarına, 1990’lı yılların başlarından itibaren de Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde ve Ermenistan’la sınır bölgelerinde Azerbaycanlılara karşı geniş çaplı terör eylemleri gerçekleştirmişlerdir (16).
Son zamanlarda bu kurumlardan olan ASALA’nın yeniden aktifleştiği gözlemlenmektedir. Modern dünyada uluslararası terörizme karşı mücadelenin genişlediği bir dönemde Ermeni teröristleri halen Vandalizm’den vazgeçmek niyetinde değildir. Ermeni terörizmi ise artık uluslararası terörizmin bir parçası haline gelmiştir. Yirminci yüzyılın başlarında olduğu gibi yine de Ermeni teröristler Azerbaycan diplomatlarını hedefe çevirme gayreti içerisindedirler.
Şöyle ki, tüm zamanlarda terörizmi destekleyen Ermenistan devletinin saldırgan tutumundan yararlanan ASALA ve diğer Ermeni terör örgütleri artık birkaç kez Azerbaycan’ın yabancı ülkelerdeki diplomatik misyonlarını, vatandaşlarını hedef almakla tehdit etmişlerdir. Şöyle ki, 2012 yılının Eylül ayında Azerbaycan’ın Macaristan’daki ve diğer bazı ülkelerdeki Büyükelçiliklerine ASALA Fighters terör örgütünden gönderilen belgelerde Azerbaycan diplomatları, yurt dışında eğitim gören Azerbaycanlı öğrenciler, iş adamları, diaspora kuruluşlarının etkin elemanları öldürülmekle tehdit edilmiştir. Hiç şüphesiz ki, Azerbaycan’a veya onun vatandaşlarına karşı terör olaylarının planlanması yalnızca Ermeni terör örgütlerinin politikası değil, ayrıca Ermenistan’ın devlet politikasıdır.
Sonuç
Büyük Ermenistan hülyasıyla yaşayan Ermeniler kendi amaçlarına ulaşmak için dış himayecilerin yardımıyla çeşitli zamanlarda Azerilere ve Türklere karşı korkunç terör ve soykırım uygulamakla etnik arındırma politikası götürmüşlerdir. Ermenistan’ın bu suç politikasının devamlılığını kanıtlayan olgu şu ki, sadece yirminci yüzyılda Azerbaycanlılar 4 kez: 1905-1907, 1918-1920, 1948-1953 ve nihayet 1988-1993 yıllarında Ermeni saldırgan milliyetçileri tarafından işlenen terör eylemlerinin, soykırımın ve etnik arındırmanın hedefine çevrilmiştir. Ayrıca, şu anda Ermenistan terörizmi bir devlet politikasına dönüştürerek bunu Azerbaycan’a karşı kullanıyor.
Bu işgalci devletin izlediği saldırganlık politikası 20 yılı aşkın bir süredir, dünya kamuoyunun gözü önünde gerçekleşmektedir. Sorunun çözümlenmesi sürecinde Azerbaycan Devleti ve Azerbaycan Devlet Başkanı Sayın İlham Aliyev öncelikle barış seçeneğini tercih ediyor. Fakat diğer yandan, Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev Azerbaycan halkı ve devletinin bu işgal, etnik arındırma politikası ve topraklarımızın geçici olarak kaybedilmesini asla kabullenemeyeceğini bildirmiş, Azerbaycan’ın kendi topraklarını işgalden kurtarmak için her türlü hakka sahip olduğunu ve uluslararası hukukun da bunu teyit ettiğini vurgulamıştır.
KAYNAKÇA:
Azerbaycanlıların Soykırımı: Tarihin kanlı kroniği. I c. / Genel Koordinatör: R. Mehdiyev, Editör : A. Hasanov. / Bakü, 2012, 448 s.
Azerbaycanlıların soykırımı hakkında (8 farklı dilde). Bakü, 1998, 120 s.
Ermeni cinayetleri. I cilt. Bakü, 2003, 159 s.
Ermeni terörizmi ve suçları: Azerbaycan’da, Türkiye’de ve dünyada (olay ve verilerin kronolojisi). Bakü, 1994, 184 s.
Ermeni terörü / / Armenian terror / / Armyanskiy terror, Bakü, 2007, 168 s.
Ahmedov E. Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı saldırganlık politikasının aşamaları. – Geostrategiya dergisi, N 2, Nisan, 2011, s.70 – 76.
Hacıyev N. Dağlık Karabağ’ın tarihinden belgeler. 2005, 192 s.
Halilov H. Karabağ’ın aşiretleri. Bakü, 1992, 119 s.
Memmedov A. Uluslararası çatışmalar. 2002, 208 s.
Memmedov H., Memmedov N. Türkiye’de ve Azerbaycan’da Ermeni milliyetçilerinin cinayetleri. Bakü, 2006, 215 s.
Memmedov İ., Esedov S. Ermenistan Azerbaycanlıları ve onların acı kaderi (kısa tarihi deneme). Bakü, 1992,72 s..
Pompeev Y. Karabağ’ın kanlı girdabı. Bakü, 1992, 208 s.
Ermeni terör ve haydut gruplarının insanlık karşıtı suçları (XIX-XX. Yy.)
Bakü, 2002, 395 s.
DKÖV hadiseleri sahtekarların yanlış aynasında (belgeler). Bakü, 1989, 92 s.
Hocalı. Soykırımın Kronolojisi. Bakü, 1993, s.88 – 92.
Ahmedov E. Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı : tarihsel sürecin analizi (1987-2011). Ansiklopedik yayın. Bakü, 2012, 912 s.
Aggression of the Republic of Armenia against the Azerbaijani Republic, Baku, 1994, 28 p.4 – 6.
ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu: “Dünyanın beşinci büyük üreticisiyiz”
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu ile “ÇAYKUR” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
Çay alımı konusunda yeni bir uygulama düşünüyor musunuz?
Gece saat 24’e kadar çay alıyoruz
“Çay alımı konusunda randevulu sistemi bu sene geçen seneye göre daha da geliştirdik. Özellikle gurbette yaşayan vatandaşlarımızın aile bütünlüğünün bozulmaması için 4 günde hergün çay verme imkanını verdik. Böylece 4 günde topladığı çayı peşpeşe veriyor ve sonra kendi yaşadığı vilayete gidiyor. Bunun yanında daha büyük bir rahatlama sağlamak için çay alım saatlerini de genişlettik. Bunun için gece saat 24’e kadar çay alıyoruz. Daha önceleri çay alımını gündüzleri yapardık. Böylece fabrikalarımızın çayları direkt olarak arabalara çekerek daha sağlıklı ve daha kaliteli nakletme imkanını bulmuş oluyoruz. Şu anda vatandaş açısından yapabileceğimiz uygulama en ileri uygulamadır. Vatandaşımız bundan daha ileri bir uygulama istiyorsa bunu bize iletirlerse bizde değerlendiririz.
Beyaz çay üretimi konusunda düşünceleriniz nedir?
250 kilogram beyaz çay aldık
Beyaz çay miktar olarak çok düşük miktarlarda üretebileceğimiz bir çaydır. Bir dönüm çaylıktan 200-300 gram beyaz çay hammaddesi tomurcuk elde edilebiliyor. Birçok çayda da tomurcuk yoktur. Açmamış tomurcuk olması gerekir. Kesik çaylarda, gölgelik çaylarda bir miktar vardır. Şu ana kadar 250 kilogram beyaz çay aldık ve vatandaşımızda buna yeni alışıyor. Ama başlangıç olarak vatandaşımızın ilgisi ve rağbeti güzeldir. Bizde bu konuda vatandaşımıza her türlü kolaylığı sağlıyoruz. Bu konuda büyük miktarlarda üretim olmayacağı için beyaz çayın şimdilik iç pazarlarda vatandaşımızın çok talep ve arzu edip, bulamayan vatandaşlarımızın olduğunu biliyoruz.
Beyaz çay şu an iç piyasada pazarlamayı düşünüyoruz
Ciddi rahatsızlıkları ve hastalıkları olan vatandaşlarımızın Anzer balı aradıkları gibi beyaz çayı da aradıklarını biliyoruz. Daha önce vatandaşımıza veremiyorduk ve ulaştıramıyorduk. Şimdi en azından bu tür ihtiyaçları olanlara ulaştırabileceğiz. Beyaz çayı şu an iç piyasada pazarlamayı düşünüyoruz. Ama ilerde üretim artar, gelişirse dış pazarlarda dikkate alınır.
Türk çayının iç ve dış piyasadaki durumunu, Çaykur’u değerlendirir misiniz?
Dünyada tanınmıyorduk. Şimdi kendimizi yeni yeni tanıtmaya çalışıyoruz
Çayımızı biz dış pazarlarda yeni yeni tanıtıyoruz. Çayda dünyanın beşinci büyük üreticisiyiz. Çaykur olarak da çay üreten ve ürettiği çayı satan dünyanın en büyük firmasıyız.130 bin tonluk üretim dünyada hiçbir ülkede, firmada, şirkette yoktur. Biz bunu paketli olarak satıyoruz. Bu yapıda en büyük firmayız. Ama dünyada tanınmıyorduk. Şimdi kendimizi yeni yeni tanıtmaya çalışıyoruz. Fuarlara katılıyoruz, arkadaşlarımız gidiyor. Gidebildiğim fuarlara bende gidiyorum. Çaykur artık Türkiye’de en kaliteli, en sağlıklı çayın üretildiğini dünyada duyurmaya başladı. Daha evvel bu bilinmiyordu. Dünyada üzerine kar yağan tek çayın bizim çayımız olduğunu artık duymaya başladı. Gürcistan’da da aynı karakteristik özellikler var ama maalesef Gürcistan bu işten koptu.
ÇAYKUR Genel MüdürüŞu an yıllık 3.500 ton gibi cüzi bir üretim var. Dünya pazarlarında ilk adım tanıtmaktır. Ondan sonra kendi çay kültürümüzle beraber ihracatımızı adım adım, etap etap artırıyoruz. Tabii bunlar başlangıç itibariyle küçük adımlar ama önemli adımlar, ilk adımlardır. Bunlar yürümeye başlayan bir ilk adımları gibidir. İlerde inşallah koşmaya, hızlı gitmeye işaret olan ilk adımlardır. İhracatta 4 bin tonla gibi yüzde yüz bir artış oldu. Ama bu artışın daha da ivme kazanacağını biliyoruz ve görüyoruz. Özellikle organik çay üretimimiz artıkça inşallah bu sene üçüncü senesini doldurduğumuz organik çaya geçeceğimiz bölgelerimiz var. Daha da hızlı artışlarımız inşallah olacaktır.
Kaçak çay satışı ile ilgili olarak Çaykur’un çalışmaları ne aşamada?
Kaçak çayla en etkili şekilde mücadele etmeye çalışıyoruz
Kaçak çay satışı ile ilgili olarak her safhada mücadelemizi sürdürüyoruz. Vatandaşımıza kaçak çayın zararlı olduğunu anlatıyoruz. Kendi çayımızın çok faydalı ve sağlıklı olduğunu anlatıyoruz. Bu konuda önce bilgilendiriyoruz. Bunun yanında bununla ilgili olarak kamu kurumlarını bilgilendirerek ve gerekli şikayetleri yaparak, takip ederek kaçak çayla en etkili şekilde mücadele etmeye çalışıyoruz.
Önemli olan vatandaşın bilinçlenmesidir
Güneydoğu pazarlarına yönelik şu anda bir pazarlama atağımız var. İnşallah burada kendi çaylarımızı daha çok satmak noktasında büyük gayretleri göstererek pazarımızı büyütmeye ve kaçak çay pazarını da daraltmayı hedefliyoruz ve bunu da adım adım gerçekleştiriyoruz. Önemli olan vatandaşın bilinçlenmesidir. En etkili mücadele böyle olur. Bilinçlenme noktasında da bu yıl daha etkili özellikle bölgede yoğunlaşarak daha çok tanıtıma ağırlık veren çalışmalar yapacağız.”









