Bölgesel entegrasyon üç veya daha fazla devletin katılımıyla, resmi veya gayri resmi düzeyde bu devletlerin hükümet veya sivil toplum örgütleri arasında karşılıklı fayda elde etmek için kurulan daimi işbirliğidir. Bölgesel işbirliğinin konularının belirtildiği gibi, ayrı ayrı devletler veya sivil toplum kuruluşları da olabilir. İşte bölgesel entegrasyon amacıyla oluşturulan bu tür kurumlar çeşitli faktörler (din, tarih, kültür ve gelenek, siyasi, ekonomik, güvenlik vb.) temelinde oluşturulur. Örneğin, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra eski Sovyet ülkeleri önceleri devletler arasında mevcut olan siyasi, ekonomik, sosyal, insani ilişkileri onarmak amacıyla birleşerek Bağımsız Devletler Topluluğunu kurdular. Genel olarak bu örgüt Avrupa’da mevcut olan bölgesel örgütler seviyesinde entegre sürecini tam tatmin etemese de, bölgesel işbirliği yönünde atılan önemli bir adım sayılmaktadır.
Bölgesel kurumların bir çok alanda işbirliği mekanizması mevcuttur. Örneğin, siyasi alanda demokrasinin geliştirilmesi, ekonomik alanda karşılıklı mali ortamın kurulması, gümrük konularının basitleştirilmesi, güvenlik alanında dış tehditlere karşı ortak mücadelenin organizasyonu, barış ve güvenliğin ortak mekanizmalarının oluşturulması vb.
Bu arada, modern uluslararası ilişkiler sisteminde yeterince bölgesel örgüt mevcuttur. Bölgesel kurumların kalitesi – mevcut olduğu dönemde gerçekleştirdiği önlemlerle üye devletler arasında siyasi, ekonomik, güvenlik vb. alanlarda entegrasyona ne derecede başarılı olması, mevcut sorunları çözüme ulaştırması, ülkeler arasında işbirliği ortamının hangi düzeyde düzenlenmesi vb. etkenlerle belirlenir. Fakat yeni dünya düzeninde ortaya çıkan bir çok kurumun kalite derecesine dikkat edersek, görürüz ki, onların bazılarının etkinliği formalite karakteri taşımakta, bazıları ise artık kendi faaliyetlerini sonlandırmıştır. Çünkü, onlar yukarıda belirtilen faktörleri kendi faaliyetleri sürecinde hayata geçirememişlerdir.
Bununla birlikte, modern uluslararası sistemde özel bir yer tutan ve bir çok sorunların çözümünde önemli bir rol oynayan, çok taraflı işbirliği ortamını yaratmaya ulaşmış bölgesel kuruluşlar da mevcuttur. Bunlar arasında Avrupa bölgesel entegrasyon kuruluşları, türkdilli devletlerin bölgesel birlikleri, İslam devletlerinin bölgesel birlikleri,eski Sovyet ülkelerinin birlikleri ve b. büyük kuruluşlar önem taşımaktadır.
Azerbaycan Cumhuriyeti de SSCB’nin çöküşünden sonra subregion devletleri ile ilişkilere özel önem vermiştir. Bu nedenle, bağımsızlığını kazandıktan sonra dış politika yönünde öne sürülen temel önceliklerinden biri bölgesel kuruluşlarla faydalı ilişkilerin kurulması ve üye devletlerle çok taraflı işbirliğinin geliştirilmesi olmuştur. Malumdur ki, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin bulunduğu Kafkasya bölgesi en karmaşık bölgelerden biri olarak kabul edilir. Bu da tabii ki, orada mevcut olan lokal ve bölgesel sorunların olmasından kayaklanmaktadır.
Bu çatışmalardan en karmaşık olanı ise Azerbaycan’ın karşılaştığı Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorunudur ki, artık 22 yıl geçmesine rağmen çözümü sağlanamamıştır. Azerbaycan Cumhuriyeti karşılaştığı bu sorunun çözümü için ikili görüşmelerin yeterli olmadığını dikkate alarak, bölgesel ve uluslararası kuruluşlara da yönelmiştir.
Azerbaycan Cumhuriyyetinin bu kuruluşlarla işbirliğinin tek nedeni olarak tabii ki,sadece Karabağ sorununu gösteremeyiz ama esas hedef olarak bugün Azerbaycan’ın dış politikasının önünde toprak bütünlüğünün restorasyonu ve sorunun çözümü durduğunu söyleye biliriz. Bundan kaynaklanan nedenlerden Azerbaycan Cumhuriyeti kendi çıkarlarına uygun olarak, bölgesel kuruluşlarla siyasi, ekonomik, insani, güvenlik vb. alanlarda da karşılıklı işbirliği yapmaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz gibi, bağımsızlık kazandıktan sonra Azerbaycan Cumhuriyeti bir takım sorunların giderilmesi, piyasa ekonomisine geçişin sağlanması, bölgesel entegrasyon süreçlerine katılması amacıyla Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), İslam İşbirliği Teşkilatı (İKT veya EİT), GUAM, Karadeniz Ekonomik işbirliği Örgütü (KEİ), Ekonomik işbirliği Teşkilatı (EİT, ECO), Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu (TDB) ile yakın işbirliği yaratmıştır.
Avrasya entegrasyonunun merkezinde duran en önemli kurumlardan biri olan Bağımsız Devletler Topluluğu Azerbaycan’ın üye olduğu en önemli kurumlardan biridir. Bugün BDT iki yüzyıl boyunca SSCB bünyesinde genel değer ve ilkeler temelinde yaşayıp gelişmiş devletleri bağlayan koordinasyon mekanizmasıdır. Kabul edilebilir, SSCB’nin dağılmasından hemen sonra eski Sovyet cumhuriyetlerinin Avrupa entegrasyonunun önlemek amacıyla Rusya’nın başkanlığı altında oluşturulan bu birlik başlangıçta SSCB yi yeni konfederativ temelde kurtarmak niyeti taşıyordu. Fakat sadece eski cumhuriyetler arasında mevcut olan siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkileri onarmak amacıyla birliğe katılan birkaç devletin tutumu bu kurumun sadece hükümetlerarası kurum olarak faaliyet göstermesini şartlandırdı. Bugün Azerbaycan da dahil olmak üzere bu devletlerin birliği içlerin de faaliyetleri BDT bağımsız devletlerin gönüllü ve eşit biçimde yarattığı hükümetlerarası kurum olduğunu ve bu ülkeler arasında ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel işbirliğine ortam yaratan bir özne rolünü yürüttüğünü doğrulamaktadır.
Görüldüğü gibi, bazı güçler BDT birliğini bağımsız tek bir devlete çeviremese de, BDT Avrasya coğrafyasında ekonomik, siyasi, sosyal, manevi ve askeri entegrasyon misyonunu üstlenen bir uluslararası bölgesel örgüt olarak kendini ispatlamış oldu.
Bilindiği gibi, 2014 yılının 10 Ekim BDT Devlet Başkanları Konseyi sonraki oturumu yapıldı. Toplantıda Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bir daha bildirmiştir ki, Azerbaycan’ın BDT coğrafyasında, ayrıca bölgesel ve ikili ilişkiler çerçevesinde ileri sürdüğü girişimler güvenliğin, istikrarın, işbirliğinin güçlenmesine hizmet etmektedir. Azerbaycan’ın ileri sürdüğü girişimleri ve onun girişimi ile başlatılan projeler bölgenin enerji güvenliğinin güçlendirilmesi işine hizmet ediyor.
Ayrıca Azerbaycan Cumhurbaşkanı Azerbaycan’ın insani işbirliğine büyük önem verdiğini de söyleyerek, bir kaç gün önce Bakü’de geleneksel IV Uluslararası İnsani Forumdan da söz açmış ve bildirmiştir ki, dinlerarası diyalog, medeniyetler diyaloğu, multikulturalizmle ilgili insani işbirliği konuları çok günceldir. Programda devlet başkanları tarafından bildirildi ki, çok taraflı işbirliğinin genişletilmesi öncelik ve oturumda ele alınan konular Birlik ülkeleri arasında ilişkilerin güçlenmesine destek verecektir.
Görüldüğü gibi, bugüne kadar Azerbaycan-BDT ilişkileri yüksek gelişme yolu geçmiştir ve kabul edilebilir, bu ilişkiler daha da geliştirilecektir.
Bilindiği gibi, BDT kurulduğu zaman bu örgüte üye olan devletler iki gruba ayrılıyordu. Birinci grup BDT ni SSCB tipi yeni bir devlet olarak kabul etse de, Ukrayna başta olmakta diğer grup bağımsız devlet çıkarları ile seçiliyordu. Bu nedenle 1997 yılında Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova birleşerek GUAM alt bölgesel organizasyonunu yarattı. 1999 yılında ise Özbekistan’ın kuruma dahil olması ile kurum GUÖAM adlandırıldı. Fakat 2005 yılında Özbekistan’ın örgütten ayrıldı.
Uzmanlara göre, GUAM oluşturulmasında temel nedenler şunlardır:
Üye Devletlerin Kolektif Güvenlik Sözleşmesinde yer almaması;
Her birinin topraklarında etnik çatışmaların varlığı ve BDT’nin bu işteki olmayan nesnelliği;
İç, bölgesel ve uluslararası ilişkilere bakışların yakınlığı;
Tek ekonomik, sosyal ve siyasi amaçlarının varlığı.
GUAM temel amacı üye devletler arasında sosyal-ekonomik ve ticari ilişkilerin genişletilmesi, enerji projelerinin hayata geçirilmesi, bölgesel güvenliğe ulaşmak, terörizm, uyuşturucu ticaretine karşı ortak mücadele ve başka amaclardır.
15 Aralık 2001 tarihinde Baküye resmi ziyareti sırasında ABD Savunma Bakanı D.Ramsfeld konuşmasında, Azerbaycan’ın Trans-Atlantik mekanına entegrasyonu GUAM tarihi önemini daha da artırıyor.Fakat Profesör Ali Hasanovun bildirdiğine göre, şu anda üye devletler örgütün öneminden, onun görebileceği ve planladığı projelerden geniş çerçevede konuşulsa da, GUAM da pratik alanda çokta önemli adımların atılmamaktadır.
Kendi dini inancı ve gelenekleri ile İslam dünyasının bir parçası olan ülkemiz İslam İşbirliği Teşkilatı (İslam Konferansı Örgütü) ile ilişkilerine de büyük önem veriyor. Üye devletler arasında islami dayanışmayı güçlendirmek, ırk ayrımını gidermeye çaba göstermek, bilim, kültür, sosyo-ekonomik vb. alanlarda işbirliğini desteklemek, sömürgeciliğin iptal edilmesine çalışmak ve diğer amaçlarla oluşturulan İKT üyelerinin sayına göre dünyada önemli yeri olan kurumlardan biridir.
Cumhuriyetimiz bu kuruma 1991 yılının Aralık ayında üye olsa da, ilişkilerin yoğun bi hal alması 1993 ile, yani milli lider Haydar Aliyev’in yönetime döndüğü döneme rastlamaktadır. Belirtelim ki, İKT Azerbaycan’ın uluslararası hukukun bağımsız kişiliğinin kabul oldunduğu ilk uluslararası örgüttür.
Uzmanlara göre, Azerbaycan’ın İKT ye üye olunması hem Ermeni saldırısına maruz kalmış, hem de bilgi propaganda imkanları zayıf olan ülkemizin kendi haklı tutumunu dünya kamuoyuna duyurulması, hem de İKÖ’nün Ermenistan-Azerbaycan sorununa yaklaşım bildirmesi için temel vermekle birlikte, İslam devletleri tarafından desteklenmesi için çok gereklidir.
Daha sonra bu örgütün seri olarak gerçekleştirdiği eylemler gösterdi ki, Dağlık Karabağ sorununun çözümünde İKT Azerbaycan Cumhuriyeti’nin tarafındadır. Bu yönde atılan en önemli adımlardan biri 1994 yılının Aralık ayının 13 ve 14 de Fas Krallığı Casablanca kentinde İKT ye üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının 7. Zirve toplantısında 2 önemli kararın kabulü olarak kabul edilebilir.
İlk kararda Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı keskin şekilde kötülenmiş, bu tacize son verilmesi talep edilmiş ve zor gücüne toprak ele geçirilmesinin kabul edilemez olduğu bildirilmiş, ilk kez Ermenistan uluslararası düzeyde saldırgan olarak değerlendirilmiştir.
İkinci kararda ise Ermenistan’ın askeri saldırısı sonucunda bir milyondan fazla mülteci olması ile ilgili Azerbaycan’a ekonomik ve insani yardım yapılmıştır. Konferansın kabul ettiği Nihai beyannameye ise Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı hakkında geniş bir bölüm dahil edilmiştir.
Endonezya’nın Cakarta kentinde 1996 yılın da Aralık ayının 9-13 de yapılan 24. konferansta ise Ermenistan-Azerbaycan sorunu ile ilgili İKÖ’nün aldığı kararların adı değiştirilerek, “Ermenistan Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında çatışma hakkında” karar yerine, “Ermenistan Cumhuriyeti Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı saldırısı hakkında “karar olarak kabul edildi. Tabii ki, bu Azerbaycan Cumhuriyeti için önemli bir başarı oldu.
Bir dahaki sefere ise, 1999 yılının Haziran ayının 28 den 1 Temmuzuna dek Burkina-Faso Cumhuriyeti Uaqaduquda geçirilmiş İKT dışişleri bakanlarının 26. toplantısında Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı saldırısı ile ilgili “Ermenistan Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı saldırısı hakkında”, “Azerbaycan Cumhuriyeti’ne ekonomik yardım hakkında “,” Ermenistan Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne saldırısı sonucunda Azerbaycan Cumhuriyeti’nin işgal altındaki topraklarında İslam tarihi ve kültür anıtlarının yok edilmesi ve yıkılması hakkında “adlı 3 önemli karar kabul edilmiştir.
Aynı zamanda, 18-20 Mayıs 2010’da İslam Konferansı Örgütü’ne üye ülkelerin Dışişleri Bakanlarının Duşanbe görüşmesinde kabul edilen deklarasyonda “Ermenistan Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne karşı saldırısı sonucunda Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarında İslam’ın kültürel ve kutsal anıt ve yapıların yıkılması hakkında” adlı karar kabul edilmiştir .
Belirtmeliyiz ki, İKT Azerbaycan ilişkileri sadece sorunun çözümü yönünde yapılan konuşmalarla sınırlı değildir. Bu gün çeşitli yönlerde karşılıklı ilgi temelinde işbirliği geliştirilmiştir. Azerbaycan’la İKT arasında kültürel ilişkilerin gelişip güçlendirilmesinde Azerbaycan’ın birinci hanımı, Haydar Aliyev Vakfı Başkanı, UNESCO ve İSESKO-nun iyi niyet elçisi Mehriban Aliyeva’nın faaliyeti özel bir rol oynamaktadır. Onun faaliyetinin sonucudur ki, 2009 yılında Bakü İslam kültürünün başkenti ilan edilmiştir. 2011 yılı Haziran ayında Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen İslam Konferansı Örgütü Dışişleri Bakanları 38. oturumunun Dışişleri Bakanları Konseyi kararı ile kurumu adı İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT, ECO) değiştirilmiştir.
Bu arada, 2014 yılının Mart ayının 5-de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev İslam İşbirliği Teşkilatı yeni seçilen Genel Sekreteri İyad bin Amin Madeni ile görüşmüştür. Görüşmede ülkemizin İslam İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde aktif işbirliği yaptığını vurgulayan Cumhurbaşkanı bu işbirliğinin bundan sonra da başarıyla devam edeceğine ümitli olduğunu belirtmiştir.
Azerbaycan, bölgesel ekonomik birlikleri olan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü ile de karşılıklı faydalı ilişkiler kurmuştur. Temel amacı bölgesel işbirliğini güçlendirmek olan İİT Türkiye, İran ve Pakistan tarafından 1964 yılında kurulmuştur. Azerbaycan’ın bu örgütle ilişkilerinin temeli ise 1992 yılında atılmıştır. Belirtelim ki, o dönemde yeni bağımsızlık kazanmış Azerbaycan için kendisine yeni ortaklar kazanmak, devlet yapılanması sürecinde üye devletlerin deneyimlerinden yararlanmak, karşıda duran Dağlık Karabağ sorununun çözümünde onların desteğini kazanmak için bu örgüte katılmak zorunlu hal almıştır.
Pakistan, Türkiye, Afganistan, Azerbaycan, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan üye olduğu bu örgüt günümüzde 30’a kadar uluslararası örgüt, aynı zamanda Avrupa Birliği, ASEAN, UNESKO, FAO, Şanghay İşbirliği Örgütü, Uluslararası Göç örgütü vb. tarafından tanınmakta ve onlarla işbirliği ilişkilerine sahip olmaktadır.16 Ekim 2012 yılında EİT Bakü’de düzenlenen XII Zirvesi’ne Azerbaycan’ın bölgesel ortaklık politikasında üst düzey katılımı, EİT çerçevesinde çok taraflı bölgesel ilişkilere ve üye ülkelerle ikili ilişkilere büyük önem vermesi ve işbirliğine sadakati bir daha belirtilmiştir. Bu zirvede konuşma yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı ayrıca Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı askeri müdahalesini bir daha katılımcıların dikkatine iletmiş ve üye ülkeleri bu faciayı resmen tanımaya davet etmişir.
Azerbaycan Cumhuriyeti 1992 yılında kurulan KEİÖ (Karadeniz Ekonomi İşbirliği Örgütü) katılımcılarından biridir. Cumhuriyetimiz Avrupa’ya entegrasyon sürecini güçlendirmek için bu organizasyonun potansiyelinden yeterince yararlanmaktadır. Cumhuriyetimiz bölgede coğrafi konumunun önemi ve hidrokarbon kaynakları ile zengin olması ile ilgili KEİÖ ulaşım ve enerji Çalışma gruplarında kordinasyon sağlayıcı görevini üstlenmiştir.
Azerbaycan KEİÖ üyesi ülkelerle sadece ekonomik değil, aynı zamanda, bilim ve eğitim, kültür, enerji, ulaşım, turizm ve diğer alanlarda da entegrasyon süreçlerine katılarak çeşitli projelerin oluşturulmasında ve uygulanmasında yer almaktadır.
Bilindiği gibi, SSCB dağıldıktan sonra bağımsızlıklarını kazanan Türk devletlerinin hem ekonomik, hem de siyasi açıdan gelişmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği ile bölgesel entegrasyona katılımı güncel karakter almıştır. Bu nedenle Tükiyenin türk dilli devletleri yakınlaştırmak misyonu 1992 yılında bu ülkeler arasında siyasi, ekonomik, bilim, eğitim, kültür alanlarında işbirliğini güçlendirmek amacı taşıyan Türkdilli Devletler Birliği’nin kurulması ile sonuçlandı.
Bu arada, Türkiye kendi tarihi birikimi ile yeni bağımsızlık kazanmış Türk devletlerinin dünyaya entegrasyonuna yakından yardım etmiştir. TDB nin oluşturulmasında da Türkiye Cumhuriyeti özel etkinlik sergilemiştir. O dönemde tabii ki, Azerbaycan için bu kurumun oluşturulması büyük önem arz ediyordu. Çünkü cumhuriyetimizin karşılaştığı Dağlık Karabağ sorununun çözülmesinde dünyada büyük etkiye sahip, Osmanlı’nın varisi olan Türkiye Cumhuriyeti ve diğer Türk devletlerinin desteğini kazanmak çok önemliydi. Ülkemiz kurulduğu günden itibaren Türkdilli Devletler Topluluğu’nun etkinliklerinde her zaman katılmış ve aktiv şekilde faaliyetlerde bulunmuştur.
Ayrıca Türk dili konuşan devletler arasında kültürel ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmak için oluşturulan TÜRKSOY da bu devletler arasında işbirliğinin oluşturulması için oluşturulan kurumlar arasındadır. Böylece, Azerbaycan Cumhuriyeti ulusal çıkarlarından hareket ederek, yukarıda belirtilen bölgesel birliklerle kendi işbirliğini bugün de devam etmektedir. Dikkate alırsak, bağımsızlık kazanmasından geçen 23 yıl içinde cumhuriyetimiz bölgede kendine özgü gelişimi ile seçilmekte, bu kurumların da Azerbaycan’la taraflı işbirliğinde ilgisinin arttığını söyleyebiliriz.