“Kapılar hiç kapanmasın, hep açık kalsın, gönül kapınız açık olsun” Sabah evden çıkarken ve iş yerine girerken ilk karşımıza çıkan bir nesnedir kapı. Kelime anlamını açıklayacak olursak, bir mekâna ya da bir taşıta girip çıkarken mafsallı, menteşeli, sürgülü ya da şimdilerde elektronik düzenekli açılıp kapanabilen, kimi zaman başlangıcı, kimi zaman da bitişi ifade eden bir nesnedir.
Kilitli olduğunda açmak, kilitsiz olduğunda kapamak isteriz. Çoğu zaman dış kapılarda isimler, lakaplar, işaret veya numaralar olur. Bu belirginliklere göre de kapıları buluruz. Şehir yaşamında kapılar, cadde veya sokak adı ile birlikte numarasıyla bulunur. Ancak, köy veya çok eski dönemlerde kapıdaki isim, lakap veya işaretler bulmaya yardımcı olurdu. Kapılara ilk numara verme işleminin 1463 yılında Paris’te uygulanmaya başlandığı söylenir.
Çoğumuzun duyduğu ve bildiği “Postacı kapıyı iki kere çalar.” söylemi, her söyleniş zamanı ve söylenen kişi açısından çok anlamlar ifade edebilir. Sözün söylendiği ortam, mekân ve kişi önemlidir. Kapılar; tutulmak, düşünsel veya maddesel olarak girilmek amaçlı bariyerlerdir.Açılabilir, kapanabilir ve geçilebilir olması kapıya duvardan farklı anlam vermektedir.
Çağımızda bir de akıllı kapılar var ki, onlar daha da farklı, şifreli, parmak izi tanımalı, fotoğraf çekmeli olmaları kapının anlamını daha da değiştirdi. Ancak “kapı gibi” deyimi cümlenin başına geldiğinde anlamı her zaman sağlam ve iyi demektir. Demek ki kapılar sağlamlık belirtisi olarak da kullanılmaktadır. Hele “devlet kapısı” tabiri Osmanlı’da ve Türkiye Cumhuriyeti’nde devlete olan güvenin belirtisi olarak kullanılmakta ve sağlamlığın belirtisi olmaktadır.
En çok kullanılan anlamı geçit olup günde kaç kez geçtiğimizi hatırlamayız bile. Ancak her geçiş bir karar, bir sonuç, bir değişiklik, bir eylem belirtisidir. Hele hele gönül kapısından girmek çok daha anlamlı ve farklı bir duygudur. Kısacası kapı denildiğinde durup düşünmemiz gereken bir durumdur. Bu sihirli kelime her dilde aynı anlamı ifade edip bir eylem, bir karar, bir niyet, kısacası bir fiildir. Kullanıldığında mutlaka önceki durumdan bir farklılık olduğu ve olacağı kesindir.
Kapılar sözün hiç bitmediği ve bitmeyeceği yerlerdir. Özellikle ve sahibi hanımlar için veya evdeki ebeveynler için sokağa açılan ana kapılarda, kapı önü sohbetlerinin anlamı ve tadı da bir başkadır. Kapı önü bazen umutların başladığı, bazen bittiği, hoş geldin, güle güle denilen, karşılanılan ve uğrulanılan yerlerdir.
Gelenek ve göreneklerde kapıyı vurmadan çalmadan giremezsin. Hele bir de bilmecelere geçen yönü vardır ki “Hırsız neyi çalmaz?” sorusunun cevabı, “Kapıyı Çalmaz.” dır. Ancak çalmadan vurmadan girebileceğin kapılar vardır ki bunlar; gönül kapısı, cami kapısı, mescit kapısıdır. Bir de irade dışı, kendi kararın dışı girebileceğin kapılar da vardır ki bunlar; bu dünya kapısı, öteki dünya (ahiret) kapısı, cennet kapısı ki dileğimiz kimse girmesin cehennem kapısı. Ünlü halk ozanı Âşık Veysel, irade dışı girdiğimiz dünya kapısı ve hayat için “İki kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece.” Deyişiyle oldukça güzel ifade etmiştir. Ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı’nın ahret kapısı tarifi ise “Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.” şeklindedir.
Kapılar kullanıldığı yerlerde güvenliği, gizliliği, mahremiyeti ve masumiyeti ifade ederler. Genel olarak bir kapıda kullanılabilecek mütemmim cüzler; kapı kolu, kapı tokmağı, kapı zili, anahtar deliği, kapı kilidi, eşik, sundurma, pervazdır. Bazen de kişinin olayın durumun, hiç bir şey olmadığını ifade eden dış kapının mandalıdır. Hani derler ya dış kapının mandalı bile olamazsın, değilsin deyişi, olumsuzluğu işe yaramazlığı ve gereksizliği özlüce ifade etmektir.
Bir başka açıdan, kapı denince özgürlük, mülkiyet, güvenlik dolayısıyla emniyet akla geliyor. Emniyet dediğimizde bizce, Emniyet Teşkilatı mensuplarınca ve de vatandaşlarca ilk akla gelen birim, kurum, kuruluş emniyet teşkilatı yani polis olmaktadır. İşte kapı bir yerde bizler için vatandaş için polisi ifade ediyor ya da çağrıştırıyor.
“Karakol kapısı, adalete açılan ilk kapıdır.” cümlesi de polisi huzur kapısı olarak ifade etmektedir. Hani atalarımız demiş ya “Kapının önünü temiz tut, kapını açık bırakma, kapını sağlam kilitle, komşunu hırsız tutma, gönül kapını açık tut, dost kapısı eksik olmasın, kapıkulu, kapıdan içeri adım atma, her kapının ardında o vardır.” deyimleri oldukça farklı anlamlar ifade etmektedir. Ancak, her zaman anlı anlamı ifade eden deyişlerde vardır ki bunlarda belirtildiği gibi “devlet kapısı, kapı gibi vb.” söylemlerdir. Aslında kapı, çoğu zaman önemini anlamını fark ettirmez veya fark etmeyiz.
İşte bu durumlar rahat, huzurlu ve güvende olduğumuz zamanlardır. Kapının çok anlam ifade etmediği zamanlarda polise çok iş düşmez, emniyet teşkilatı sosyal görevlerini yaparlar. Kapının anlam ifade etmediği veya çok gerekli olduğu zamanlarda polis devreye girer ve üzerine düşen güvenlik ve huzuru sağlama görevi getirir. Sözün özü, mutlu, güvenli ve huzurlu hâllerde kapının açık veya kapalı olması çok anlam ifade eden bir şey değildir. Toplumun ve güvenlik teşkilatlarının ana isteği kapılara güvenlik için çok gerek duyulmaması, kapının güvenliği için çelik kapıya, özel güvenliğe, bekçiye ve diğer korumalara ihtiyaç duyulmaması geçmiş dönemlerde kapıyı kilitlemek bile akla gelmediği söylenmektedir.
Geçmiş dönemlerde komşular arası ilişkilerin iyi olduğunda ve “Komşu koşunun külüne muhtaçtır.” Atasözünden de anlaşılacağı üzere, bu girift ilişkiler kapıların kilitlenmemesini gerektiriyordu. Hatta evde olmayan komşu kapısını kilitlemiyordu ki, komşusunun bir ihtiyacı olduğunda girip içeri alsın diye. Bugün ise bırakın kapıyı açık bırakmayı birkaç kilitli çelik kapılar, kanatlı kapıların ve ahşap kapıların yerini aldı. Hele hele kapalı kapılar ardındaki gizlilik ve masumiyet başkaları tarafından kapı sahibinin rızası hilafına gizliliği yok edilir aşikâr hale getirilirse hiç de arzu edilmeyen durumlar ortaya çıkıyor ve özgürlükler kişi hak ve hürriyetleri özellikle haberleşme hürriyeti yok ediliyor.
Son zamanlarda üzerinde çok tartışmalar yapılan birçok yazılar yazılan ve gündemde devamlı üst sıralarda bulunan bu konu ayrıca bir yazı ile ele alınabilir. İnsan hak ve
hürriyetlerine çok önem verilen çağımızda özellikle haberleşme hürriyetinde oldukça çok ihlaller yapılıyor, buradaki kapılar yok sayılıyor ve insanlar bu hürriyetini sağlamak için oldukça farklı önlemler almaya, zaman ve emek israfı yapmak zorunda kalıyorlar. Geçmişi düşündüğümüzde kilide bile gerek olmayan ahşap kapılar bugün oldukça sağlam 3–4 tane şifreli kilidi olan çelik kapılar şekline getirilse de eski güveni vermiyor, teknik geliştikçe insanların lehine olduğu kadar aleyhine de kullanılabiliyor. Oysaki ilimin, bilimin ve teknolojinin gelişmesi insanlığın lehine kullanmak içindir. Ne kadar önlem alınırsa alınsın, kapılar ne kadar sağlam kilitlenirse kilitlensin eski tadı ve güveni vermediği bir gerçek olarak ortadadır.
Her gün girip çıktığımız, günde kaç kez kullandığımızı bilmediğimiz, ömrümüz boyunca ne kadar kullandığımızı da hiç hesap etmediğimiz kapı; bir gün kapıdan çıkarken aklıma geliverdi ve bu yazıyı yazmak durumunda kaldım. Sizler de bu yazıyı okuduğunuzda kapı hakkındaki düşüncelerinizi ve kapının soyut ve somut anlamlarını bir kez daha düşünerek zihninizi yoklayın ve her zor durumda nasıl bir çıkış kapısı bulduğunuzu düşünerek kendinize saygı duyun. Dost kapısının eksik olmaması, hiçbir kapının yüzümüze kapanmaması, bir kapının kapandığında diğer kapının açılması ve hep gönül kapılarının açık kalması ve kapımızı kapattığımızda her şeyin güvende olduğu inancının çok daha fazla olduğu günler dileğiyle.