İnsanın sabah gözlerini açıp ta, ilk gördüğüne günaydın demesi gibidir her sezonun başlangıcı güzel ilçemde. Umutlar büyütürsünüz yüreğinizde. Hayallerinizi süsler cıvıl cıvıl sokaklar. Ekonomik sıkıntılarını sonlandıracak bir yaz olmasını temenni eder her esnaf. Dükkânı’nın; Temizliğini yapıp, raflarına mallarını koyarken, vitrinlerini süslerken, aldığı malların çeklerini veya senetlerini yazarken nice umutlar yükler düşlerine.
Ne yazık ki, son yıllarda sürekli eksiye giden ticari bir grafik var Kemerde. Bu eksiye gidişin birçok nedenleri sıralanabilir elbette. Bu eksiye gidişi, her birey farklı açıdan yorumluyor. Her birey sorunlara kendi penceresinden bakıyor. Oysaki biraz geriye çekilip, tabloya daha geniş açıdan baksak anlamamız daha kolay olacak diye düşünüyorum.
Yani başkalarının bu olumsuzluklara katkısını eleştirirken; “Acaba benim de bu olumsuz tabloda payım var mı?” Sorusunu kendimize sormanın vakti çoktan geçti kanaatimce. Atalarımızın; “Çuvaldızı kendine batıracaksın, iğneyi başkasına!” öğüdü yani. Aslında bu da yetersiz biliyorum. Kendimizi yenilerken çevremizi de unutmamalıyız. Çevremizin de gelişimi için elimizden geleni yapmalıyız.
Sorunların çözümü ise bana göre uzun vadeli önlemler gerektiriyor. İleriye dönük projeler ve çalışmalar gerektiriyor. Düzenlemeler gerektiriyor. Eğitim gerektiriyor. “Öğrenmenin yaşı yok” diyor atalarımız. Yaşadığımız sürece hayattan öğreneceğimiz birçok bilgi ve deneyim var. İşte bu bilgi ve deneyimin işimize yansımasıdır elde ettiğimiz başarı. İnsanlar kendilerini geliştirdikçe bunun işlerine ve topluma yansımasını göreceklerdir.
Dünyada her alanda rekabet kızıştı. Bu iletişim ve teknoloji çağında artık mesafeler eskisi kadar uzak değil. Hal böyle olunca ister istemez ülkemizde bundan nasibini alıyor. Dünya neredeyse ortak bir pazara dönüştü. Yıllarca deniz kum güneş pazarladık ülkemize gelen turistlere. Hâlâ kıyılarımız pırıl pırıl sayılır birçok diğer bölgelere göre. Bu yüzden mavi bayrak sahibi oldu. Ama bence daha farklı etkinlikler sunmak lazım Türkiye’ye gelen misafirlerimize. (Gerçi biz elimizdeki değerleri de yeterince tanıtıp faydalanamıyoruz ama!) Turistik merkezlerimizin makyajını taze tutarken, diğer yandan kalıcı estetik müdahaleler de yapılmalıdır.
“Turist çarşıya çıkmıyor!” Feryadının çözümü; Turisti çarşıya çıkmaya zorlayacak ortamı hazırlamaktır çarşıda. “Bu nasıl olacak?” diyorsanız da, birçok yöntem var.
İlk yapılması gereken Kemer için bir tema belirlemek. Bu tema doğrultusunda, Kemerde cadde üstünde bulunan bütün binalar kaplanmalıdır. “Tema ne olmalıdır?” Diye soruyorsanız, Kemer’in iki katlı mimari yapısı; Türk evleri, bir başka deyişle eski Kemer evleri görünümüne kavuşturulmasına oldukça yatkındır. Bu tema doğrultusunda kaplanan caddelerin her biri ayrı renk tonuna boyanmalıdır. Bu uygulama Kemere ilk defa gelen turistlerin yön ve adres bulmalarını kolaylaştıracaktır.
Cadde üstü binaların dışındaki boş duvarları birer tabloya dönüştürülebilir. Bu duvarlara bölgemizin görülmeye değer doğal güzelliklerinin resimleri çizilebilir. Bu uygulama elbette ki bina sahiplerinin rızası alınarak ve yapılan resmi koruma garantisi alınarak yapılmalıdır. Cadde üstü bina balkonlarını sarkaç çiçekler süsleyebilir.
Bulvar aralarındaki çiçekliklere ve kaldırım kenarlarına, yörenin meyve ağaçları dikilebilir. Bulvarın birisini portakallar yeşillendirirken, diğerini nar ağaçları süsleyebilir. Bir diğer bulvarı bir başka ağaç türü süsleyebilir. Böylelikle bölgemiz coğrafyasındaki meyve ağaçlarını tanıtırken turistlerin bu meyveleri tatması da sağlanabilir. Bulvar, cadde ve sokakların kesiştiği orta kaldırımlara ilçemize gelen her turistin fotoğraf çekmek/çektirmek isteyeceği yöre kültürünü ifade eden heykeller yaptırılmalıdır.
İlçe içersindeki her bir park, ayrı temalı parklara dönüştürülebilir. Ya da her bir park tarihimizin bir zaman dilimi anlatacak şekilde düzenlenerek, turistlerin tarih ve kültür yolculuğumuza eşlik etmeleri sağlanabilir.
Tarihin tozlu sayfalarında unutulmaya yüz tutmuş, nice kahramanlarımız var. Neden heykelleri İlçemizi süslemesin. Ya da bölgemize değer katan şahsiyetler neden bir değerimiz olarak gelecek kuşaklara aktarılmasın. Bu heykellerin alt kaidelerine de kısa özgeçmişleri yazılarak değerlerimiz tanıtılması doğru olacaktır.
Toplumun yüreğine taht kuran sanatçılarımızın adlarını verdik caddelerimize. Takdirle karşılıyorum. Eksik olansa, caddeye adını verdiğimiz sanatçımızın o caddenin başına heykeli dikilir, kaidesine hayatı ve eserleri yazılabilirdi. Böylece her caddede, bulvarda, orta kaldırımlarda ilçemizin bir hikâyesi oluşturulabilirdi.
Mesela bir cadde; sokak müzisyenlerini, ressamları, karikatüristleri veya canlı heykelleri misafir ederek turistlerin ilgi odağı kimliğine büründürülebilir.
Yapılması gerekenlere atılan ilk adımlardır bence; yaya ve bisiklet yolları ile yaya öncelikli kent uygulaması. “Kıymetini biliyor muyuz?” Derseniz. Hayır. Yaya ve bisiklet yollarına araç park eden bir toplumuz. Yaya öncelikli kentiz, araçlar öncelikte. İşte bu yüzden hep birlikte sahip çıkmalıyız güzelliklere. Daha güzelini nasıl yaparız olmalı felsefemiz.
Mesela yeni imara açılacak bir bölgede, farklı bir imar planı çalışması yapılabilir. Alışılagelmiş altı dükkân üstü daireler yerine; farklı tarzlarda büyük platolar yapılabilir, arsa sahipleri bu platolarda hisse sahibi olabilir. Farklı kurgularda yapılacak plato mahalleler film ve dizi yapımcılarını ilçemize çekmeye yarar. İlçemizde çekilen filim ve diziler daha fazla ziyaretçi demektir.
Tesisleri on iki ay dolduramadığımız bir bölgede, büyük ölçekli otellerin yapımı durdurulmalıdır. Ta ki mevcut otellerimizi on iki ay doluluk oranını yakalayana kadar. Bu doğrultuda, ticari alanların dondurulması ve esnaf planlaması lazım demiştik. Yeni ticari alanlar açtıkça, bölgeye göçü engelleyemezsiniz. Bu yüzden sınır getirilmeli ve çok ciddi planlamalar yapılmalıdır ticaret hacmi konusunda. Bunlar kanun koyucunun yapabileceği işler. Yasa ile düzenlenebilecek konular. Bu konu üstüne birkaç yıl yoğunlaşıp çalışmamıza rağmen esnaf planlamasına dair meclisten karar çıkarmayı başaramadık. Esnaf enflasyonunu ilk telaffuz eden insanım. Esnaf planlamasını ilk gündeme taşıyan insanım. Zaman geçtikçe haklılığım ortaya çıktı, düşüncelerim daha çok kitleler tarafından kabul gördü. Son yıllarda sohbet ettiğim esnafların hepsi “Esnaf planlaması.” diyor. Demek ki görüşlerim ve saptamalarım doğruydu.
Böyle bir planlamanın, yasanın gerçekleşmeyeceğini düşündüğümüzde, bizimde bir çıkış yolu geliştirmemiz gerekiyor. Her esnafın her ürünü sattığı bir çarşı değil de, sattığımız ürünler konusunda ihtisaslaşmış bir esnaf modeli düşünülebilir.
Mesela bir cadde üstündeki bir dükkân sadece gömlek satarken yanındaki sadece pantolon satabilir. Bir hediyelikçi mermer hediyelikler satarken, diğer hediyelikçi sadece pirinç ürünler satabilir. Veya bir dükkân A dan Z ye mavi renkli ürünler satarken, diğer dükkân bir başka renk tarzı yapabilir. Her bir esnaf farklı markaların bayiliğini alabilir. Güçlerimizi birleştirip yöremize özgün markalar yaratabiliriz. Veya birkaç esnaf ya da esnaflar bir araya gelerek ya da dükkânlarını ve ticari güçlerini birleştirip daha geniş dükkânlarda daha çok ürün ile müşterinin ilgisini çekebilir. Yeter ki ön yargılardan kurtulalım yeni düşünceleri ufkumuzdan geçirelim.
Bu ve buna benzer birçok yönteme kafa yorulabilir. Yeni çıkış yolları keşfedilebilir. Geldiğimiz nokta klasik yöntemlerin çok da cazibesinin kalmadığını gösteriyor.
İlçemizin en önemli sorunlarından birisi de; Yıllardır esnafımızın üstünden atamadığı olumsuz portre. Esnaf şunu yaptı esnaf bunu yaptı. Esnafı günah keçisi kimliğinden soyutlamak gerekiyor. Çok az sayıdaki seviyesiz insanın vebalini, esnafın tamamına yüklemek de yanlış. Esnafın içersinde ki, Kemer turizmine zarar verenlere uyarı cezası, hala düzelmemişse (ticari faaliyetlerini sonlandıracak yasa ve yöntemler elbette ki vardır, yoksa bu yasaların çıkarılması konusunda siyasilere derdimizi anlatmalıyız.) gereği yapılarak çoğunluktaki düzgün insanlar da zan altından kurtarılmalıdır.
Esnafımız öz eleştirisini yapmalıdır. Kendini sorgulamalı, hatalarından dönmelidir. Zira geldiğimiz nokta hatalarımızın sonucudur. Duruşumuzla, giyim kuşamımızla, davranışımızla, raf düzenimiz ve fiyat etiketlerimizle, ürün kalitemizle müşteriye güven vermeliyiz. Müşteri işletmeci ilişkisinin ötesinde dostluklar kurmalıyız misafirlerimizle.
Bir de esnafımızın dikkat etmesi gereken en önemli husus, çalıştırdığı tezgâhtarların kontrolünü sağlayıp, işletmesinin adının lekelenmesini önlemektir. Sonuç itibari ile çalışanın yaptığı hata esnafımıza mal olmaktadır. Kimliğini ve kişiliğini bilmediğimiz, sadece yabancı dil biliyor diye sermayemizi emanet ettiğimiz tezgâhtarlar faydadan çok zarar sağlıyor belki de? (Düzgün insanları tenzih ederim tabi ki!)
Bu olumsuz koşullardan çıkmanın yolu; Kemerde yaşayanların üzerine düşen sorumluluğu üstlenmesi ile olur. Duyarlılıkla olur.
Ya el ele verip düzlüğe çıkacağız. Veya hep birlikte dipte demirlemiş vaziyette kalacağız. Mutlu ve huzurlu bir Kemer için, hep birlikte çalışıp aydınlığa çıkmalıyız. Yoksa ömür boyu dolanıp duracağız Umut Çıkmazında!