Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Samsun iline bağlı Havza ilçesi tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir. Atatürk Kurtuluş Savaşı mücadelesini Havza’da planlıyor ve programlıyor. Atatürk, Samsun’a çıkışından 6 gün sonra’da karargâhını 25 Mayıs 1919 itibariyle Havza’ya taşıyor. Havza diğer taraftan ülkemizde kaplıca turizmi açısından da önemli bir konuma sahiptir. Karadeniz Bölgesinde kaplıca turizmi açısından merkezi konumundadır. Samsun-Ankara karayolu ilçe merkezinden geçer. Havza Kaymakamı Erol Rüstemoğlu, Havza’nın tarih ve turizm değerleriyle marka bir şehir olması için çalışıyor. Havza’nın kaplıca turizmi açısından gelişmesi içinde büyük uğraş veriyor. Havza Kaymakamı Erol Rüstemoğlu uyguladığı idarecilik anlayışı ile herkesin takdirini kazanan ve vatandaşa halktan birisi gibi davranan, çalışkan, devlet adamı, uyguladığı idarecilik sistemi ile idarecilikte model alınması gereken örnek kaymakamlarımızdan birisidir. Türkiye’de yönetim anlayışı konusunda tecrübe ve yaşadıkarıyla ders alınması gereken mesaj dolu sözler söyleyen Havza Kaymakamı Erol Rüstemoğlu, “Havza ve mülki idarecilikte başarılı olmak” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
Atatürk Kurtuluş Savaşı mücadelesini Havza’da planlıyor
“Havza; Samsun-Ankara karayolu üzerinde olup, tarihte de çok önemli bir yere sahip olmuş olan bir ilçemizdir. Atatürk 19 Mayıs 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkıyor. Atatürk, Samsun’a çıkışından 6 gün sonra’da karargâhını 25 Mayıs 1919 itibariyle Havza’ya taşıyor. Havza’da bugün Atatürk Müzesi olarak kullandığımız tarihi Mesudiye Otelinde ikamet ediyor ve 18 gün boyunca Havza’da kalıyor. Bu süre içinde yerli ve yabancı makamlarla çok önemli görüşmeler yapıyor. Atatürk Kurtuluş Savaşı mücadelesini Havza’da planlıyor ve programlıyor. Amasya, Sivas, Erzurum Kongrelerini de burada planladığını, şekillendirdiğini biliyoruz. Havza’nın o anlamda Kurtuluş Savaşı mücadelesinde çok önemli bir yeri vardır. Anadolu’da Kurtuluş Savaşının ilk mitingini Havza yapmıştır. Atatürk; Kurtuluş Savaşının ilk mitingini Havza’da Yörgüç Paşa Camisinin olduğu yerde yaptırıyor. Havza açısından bu tarihi olay çok önemli bir gelişmedir. Havza’nın bu anlamda tanıtımı ve Kurtuluş Savaşının mücadelesinin yeri konusunda çok önemli çalışmalar yapmak durumundayız. Çünkü bu çok fazla bilinen bir gerçek değildir. Havza halkında dahi maalesef, Atatürk’ün 18 gün boyunca Havza’da kalışı ve Kurtuluş Savaşının mücadelesini planlaması çok fazla bilinen bilgi ve olgu değildir. Bu nedenle Atatürk’ün Havza’da kalışı ve Kurtuluş Savaşının mücadelesini burada planlaması çok fazla bilinen bir olay ve olgu değildir. Bu anlamda Havza’nın markalaşma kapsamında; Atatürk’ün 18 gün boyunca havza’da kalışı, Kurtuluş Savaşının mücadelesini burada yürütmesi ve ileriki tarihlerde yapacağı çalışmaları da burada planlaması anlamında markalaştırmak istiyoruz.
Bu Havza için çok önemli bir değerdir. Tek başına aslında yeterli bir değerdir. Havza kaplıca bölgesidir. Karadeniz bölgesine en yakın kaplıca merkezi Havza’dır. Havza’yı bu anlamda da markalaştırmak istiyoruz. Atatürk daha sonraki Havza ziyaretlerinde “Ben Havza’da şifayap oldum. Havza kaplıcaları olmasaydı, ben orada tedavi olmasaydım, bu mücadeleyi yürütemezdim” şeklinde beyanatlarda da bulunmuştur. Havza’da şu anda yapılan kaplıca; maalesef kaplıca ve termal turizmi anlamındaki bir turizm değildir. Havza’da 4 tane tesisimiz var. Bunun bir tanesi vakıf hamamı olup, Vakıflar Genel Müdürlüğüne aittir. Diğer üç tesis ise Havza Belediye tarafından yaptırılmış ve işletmecilere verilmiştir. Burada ada içinde bulunan bu tesislerin hiçbirisi maalesef kaplıca turizmi alt yapısına müsait nitelik taşımıyor.
Havza Termal Su Yönetim Birliği oluşturuldu
Bu kapsamda bu alt yapıyı kurmak anlamında Sayın Valimiz Hasan Basri Güzeloğlu Başkanlığında, onun liderliğinde İl Özel İdaresi ve Havza Belediye tarafından “Havza Termal Su Yönetim Birliği” oluşturuldu. Buradaki amaç halihazırdaki alt yapıyı; gerek depolar ve iletim hatları anlamında modernize etmektir. Kaplıca su kaynağının modernize edilmesi anlamında keşifler hazırlandı. Bunun ihalesine önümüzdeki aylarda çıkılacaktır.Havza için bu çok önemli bir gelişmedir.Havza’da turizm alt yapısının geliştirilmesi ve modernize edilmesi anlamında birliğin kurulmuş olması ve faaliyetlerine başlayarak keşif hazırlanıp, ihaleye çıkılması Havza için çok önemli bir Bundan sonraki tarihlerde çok önemli gelişmeler takip edecektir.Termal turizmi anlamında Turizm Bakanlığına tahsisli Kılavuz Ormanlarında 90 dönümlük üç parselden oluşan bir alanımız vardır. Burası beş yıldızlı otellerin yapılması için tahsis edilmiş bir alandır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yılbaşı itibariyle ihaleye çıkıldı. Bu ihaleye başvuru olmadı, gerekçe olarak da 90 dönümlük üç parselin 23-30-35 dönümlük olarak üç ayrı parsel var. Bur parsellerin alt yapı için yeterli olmayacağından ihaleye başvuru olmadığını öğrendik. Bu kapsamda büyük işletmelerin talebi, bu parsellerin birleştirilmesi yönündedir.
İyi bir tanıtım yapmak suretiyle yatırımcıyı Havza’ya çekmek
Bu tür yatırımlara girmek isteyen özel sektörün talebi Kültür ve Turizm Bakanlığından söz konusu parsellerin birleştirilmesi ve büyültmesi anlamındadır. Bunlar yapıldığı takdirde ihaleye girecekleri yönünde bir değerlendirme yapıldı. Havza Belediyesi şu anda bu parselleri birleştirmek çok yoğun bir çaba sarf ediyor. Bu parseller büyütüldü zaman umarız ki, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ihaleye çıkılacaktır. İlçemize bu şekilde beş yıldızlı otellerin kazandırılması mümkün olabilecektir. Havza’nın önümüzdeki dönemde en önemli proje yapması gereken faaliyet bu olarak düşünürüz. Havza’nın büyümesi ve göçü önlemenin en önemli ayağı bu olacaktır. Havza’yı termal turizm bölgesi olarak, alt yapısıyla birlikte hazırlamak ve bu konuda iyi bir tanıtım yapmak suretiyle yatırımcıyı Havza’ya çekmektir. Önümüzdeki en önemli projeler bunlardır. Alt yapıyı düzenlemek ve modernize etmekle işe başladık.
Havza, Karadeniz Bölgesine yakın tek termal bölgedir
Önümüzdeki tarih, aylarda ve yıllarda Havza çok önemli bir turizm termal bölgesi olarak ortaya çıkacaktır. Havza, Karadeniz Bölgesine yakın tek termal bölgedir. Bu avantajı çok iyi kullanmak durumundayız. Karadeniz Bölgesindeki insanlar Havza dışında kaplıcaya gitmek için çok önemli yollar kat etmek durumundalar. Havza dışında en yakın kaplıca Ankara ve Afyon’da bulunmaktadır. Kaplıca turizminde Afyon çok önemli mesafeler kat etti Bu nedenle o örnekleri dikkate alarak, onların yaşadığı tecrübeleri dikkate alarak, Havza’da bu işin alt yapısını oluşturmak için gayret sarf ediyoruz. Havza’ da diğer önemli bir yatırım olarak Bekdiğin Beldesi sınırları içinde bulunan Organize Sanayi Bölgesi canlanmıştır. Bu konuda çok önemli çalışmalar yapılarak, imar alt yapısı ve imar planı hazırlanmıştır. Bu planlar onaylanmak üzere Bayındırlık Bakanlığına gönderildi. Bu planlar onaylandıktan sonra yatırım programına girmesi için uğraşacağız. Bölgenin en önemli avantajı demiryolu hattının yakınından geçmesi, Samsun-Ankara karayolunun hemen kenarında olmasıdır. Bu OSB için çok önemli bir fırsattır. Bunu avantaj olarak değerlendiriyoruz. Hem OSB ile ve hem de Havza’nın termal turizm alt yapısı ile önemli bir gelişme potansiyeline sahip olduğunu düşünüyoruz. Bu potansiyeli kullanmak anlamında da gerekli olan çalışmaları, faaliyetleri yürütüyoruz.
Başarılı idareci olma konusunda Atatürk’ün güzel bir sözü vardır. Bu konuda Hz. Ömer veya Hz. Ali’nin bu konuda güzel bir sözü olduğunu da biliyoruz. İnsan sevgisi olmayan bir kişi idareci olamaz’ der. Bu ülkede idarecinin insanları sevmesi gerekir. Personelini, vatandaşını sevmesi ve onların içinde olması gerekir. Sadece masada oturup, dış bağlantısı olmayan insanların içinde olmayan bir idareci kaymakam olsun, hangi seviyede olursa olsun özel ve kamu sektörde başarılı olmasını beklemek son derece zordur. Türk idareci sistemine baktığımız zaman da maalesef çok uzun yıllar boyunca vatandaştan kopuk bir idareci anlayışı oluşmuştur.
Vatandaş dışlanmış ve çok fazla muhatap alınmamıştır. Türkiye’de halen bazı çevrelerde oyların eşitliği kavramı tartışılmıştır. Köylü vatandaşın oyu ile üniversite mezunu vatandaşın oyunun aynı kabul edilmemesi gerekir şeklinde yaklaşımlar dünyada olduğu gibi ülkemizde de hali hazırda vardır. Böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Bu vatandaşı, kırsalı, kendisinden olmayan insanı dışlamak anlamına gelen bir anlayıştır. Bu anlayışın da kabul edilmesi mümkün değildir. İdarecinin en önemli özelliği vatandaşın içinde olması, sorunlarını birebir gözleyebilmesi açısından önemlidir. Bunu kaçırdığımız, yapmadığımız zaman; almış olduğumuz kararlar, ortaya koymuş olduğumuz projeler, planlar başarılı olma şansına sahip olmayacaklardır. Yaptığımız faaliyetleri ve kabul ettiğimiz bir takım projelerin vatandaşa yansımasını çok iyi takip etmek zorundasınız. Tek başınıza veya belirli bir çevreyle yapmış olduğunuz faaliyetlerin yansımasını, eğer takip etmezseniz çevrenizle sınırlı olmak şartıyla başarı elde edersiniz.
Türkiye’deki yanlışların bir tanesi de budur. Biz bir takım şeyleri vatandaşa bahşetmişiz. Vatandaşın ne düşündüğünü, ne arzu ettiğini fazla dikkate almamışız. Bu yüzden de Türkiye’de maalesef olması gereken bir başarıyı son zamanlara kadar sağlayamamışız. Vatandaşın düşüncesini, ihtiyaçlarını, vatandaşın sorunlarını yerinde incelemek, yerinde çözmek, başarıda temel bir faktör olarak ortaya çıkıyor. Vatandaş her zaman o işi istemeyebilir, vatandaş doğru konuşamayabilir, ne istediğini sizin beklediğiniz ölçüde dile getiremeyebilir. Ama bu temel eğitim sorunudur. Bilinç seviyesi ne kadar yükselirse idarecinin de o kadar işinin zor olması gerekir. Çünkü bilinçli insanları idare etmek o kadar kolay şey değildir.
Bilinçli insanları idare etmek bir idarecilik sanatıdır. Bilinçsiz insanları herkes idare eder. Koyun sürüsünü herkes güder. Vatandaşa koyun sürüsü gibi bakmayacaksınız. Türkiye’de bilinç seviyesi yükseldikçe, kamunun hizmet verme anlayışı da ona paralel bir şekilde değişmek zorundadır. Türkiye’de son zamanlarda çok önemli değişimler ve kavgalar oluyor. Bunlar vatandaşın bilinç seviyesinin yükselmesinden kaynaklanmaktadır. Doğum sancılı olur. Sancısız doğum sezaryenle olur. Türkiye’de bu da doğal olmayan bir yöntemdir. Bu konuda Sağlık Bakanlığımızın çok önemli çalışmaları vardır. Bir kaymakam ve idarecinin en önemli özelliği vatandaşın içinde, vatandaşın sorunlarını birebir görüp, değerlendirip ona göre yaptığı faaliyetleri düzenlemedir. Her yerin kaymakamlığı farklıdır. Havza’da yaptığım kaymakamlıkta, başka bir yerde yaptığım kaymakamlık farklı olmak durumundadır.
Her yerin kendine özgü gelenekleri, kültürü, anlayışları vardır. Bu anlayışları dikkate alarak kaymakamlığınızı veya idare tarzınızı, prensiplerinizi ayarlamak, ona göre yeni baştan düzenlemek durumunda kalırsınız. Memleketimiz çok zengin bir kültüre sahiptir. Her yörenin kendine özgü özellikleri, gelenekleri, değerleri vardır. Bu değerleri dikkate almak suretiyle de yaptığınız idarecilik anlayışında ona uygun bir şekilde tekrar revize etmek ve değerlendirmek durumundasınız. Her yöreye uygun farklı bir anlayış, prensip derken, mevzuatın ön gördüğü düzenleme dışındaki kısımlar için geçerlidir. Bizim mesleğimizin en zevkli ve zor tarafı budur. Gittiğiniz bölgenin özelliklerini çok iyi tahlil etmek durumundasınız. Bir ilçeye göreve başladığınız zaman o ilçeyi çok iyi hızlı bir şekilde tanımak durumundasınız. Bir yeri tanımadan, zaten orada bir takım projelere soyunmak son derece yanlıştır. Sonuçlarına baktığımız zaman birçok proje yeterli tahlil ve değerlendirme yapılmadığı için maalesef başarısız olma durumunda kalmıştır. Bu nedenle idareci gittiği yerdeki toplumun genel özelliklerini, anlayışını, değerlerini öncelikle bir tahlil ederek faaliyetlerini yürütürse çok daha başarılı olur kanaatindeyim.
şu şekilde davranır diye size bir rol biçilmiştir
Kaymakamlık, valilik, müdürlük, genel müdürlük, idarecilikte vatandaşın size biçtiği bir rol vardır. Vatandaşa göre; kaymakam şunu yapar, şunu konuşur, şu şekilde davranır diye size bir rol biçilmiştir. O rol çok oynandığı için, vatandaşın gözündeki kaymakamın rolü o olmuştur. Ama size biçilen rol her zaman doğru mu? Değildir. Eski anlayışların getirdiği sonuçlar itibariyle baktığımız zaman bir kaymakam tipi oluşmuştur. Ama o tip size uymayabilir. Bazen bu rolü oynamak zorundasınız. Oynamadığınız zamanda yanlış değerlendirilir veya iyi bir kaymakam değilsinizdir. Ben bir manava gittim. Vatandaşın birisi alışveriş yapıyor. Manav beni görünce o vatandaşı bıraktı, Kaymakam bey sizinle ilgilenelim dedi. Ben de önce vatandaşın işini bitir sonra benimle ilgilen dedim. Buna alışveriş eden vatandaş itiraz etti. Siz manava kadar kendiniz gelmişsiniz, alışveriş yapıyorsunuz. Ben sizi beklerim alışverişinizi yapın dedi.
Ben de kendisine benim sizden farkım yok dedim. Şu anda ben de vatandaşım, sen de vatandaşsın, ikimizde manavdan alışveriş yapıyoruz. Sen önce alışverişini yap, sonra ben alışverişimi yaparım dedim. Vatandaş buna olmaz dedi. Bir kaymakam manava kadar gelmiş öyle bir şey olur mu dedi. Bizim köyde de okumuşlar, yazmışlar var ama ki bunların hiçbiri burunlarından kıl aldırmazlar. Kendileri manava gitmezler. Siz ne güzel gelmişsiniz dedi. Vatandaş o rolü size biçmiştir. Biçilen bu rol bana göre yanlıştır. O rolü oynamak zorunda değildim. Bazı roller vardır ki o rolü oynamak zorundasınız. Ama biçilen bazı rollere baktığınız zaman son derece yanlış bir takım anlayışların sonucu oluşmuş bir roldür. Bu rolü ben oynamam. Örneğin lojmandan hükümet konağına kadar yürüdüm. Vatandaş yolda durur derki Kaymakam Bey arabamla sizi yerinize bırakayım diyor. Vatandaşa diyorum ki arabam var, benim niyetim yürümektir diyorum. Ama vatandaş sizi o şekilde görmüş, kaymakam arabasına biner, veya korumasıyla beraber yürür.
Kendi anlayışıma göre, bu roller çok güzel roller değildir
Hükümet konağına gider gitmez, odasına çıkar. Kendi anlayışıma göre, bu roller çok güzel roller değildir. Bu rollerin değiştirilmesi gerekir. Bu rolleri biz değiştirmemiz gerekir. Benimsemediğimiz, değişmesini arzu ettiğimiz, düşündüğümüz rolleri kendimiz oynamayarak değiştirmek durumundayız. Biz İngiltere Oxford’da 8 ay kaldık ve Oxford’da İngiltere Kraliçesi geldi, yanında 4-5 kişi vardı. Yanında koruması vardı, diğerlerini bilmiyorum. Bizde öyle bir şey olsa, binlerce kişi gelir, bir şeyler ister, aş ister, şunu ister, yanında görünmek için, fotoğraf çektirmek için koşturur. Tabii ki kültür farklılığı var. O mu iyi, bizimki mi diye kıyasladığımız zaman da bence onların ki iyidir. Benim anlayışım budur. Çünkü orada bir kurallar vardır. Herkes o kurallara uymak zorundadır. Kraliçe ne derse desin, başkaları ne derse desin o işin olacağı yöntem, kural bellidir. Bizde çok fazla kurallara bağlılık, kurallara uyma alışkanlığı oturmamıştır.
Türkiye’de yapılması gereken en önemli şeyde zihniyet değişikliğidir
Bu toplum kültürünün yansıması şeklindedir ama Türkiye’de yapılması gereken en önemli şeyde zihniyet değişikliğidir. İdarecilerin ve vatandaşın, özelliğiyle kamu usulü herkesin zihniyetinde çok önemli bir değişim gerekiyor. bu değişim son yıllarda açığa vurmaya başladı. Bu zihniyet değişimi umarız hızlı olur. Bizde bu zihniyet değişimine köstek olarak değil, destek olarak yaptığımız faaliyetlerle, toplum içindeki davranışlarımızla, prensiplerimizle ayak uydurmak hatta öncü olmak durumundayız. Bu sorumluğu hisseden bir anlayışa sahibim. Bazı şeyleri çok fazla yapmışız. Bunlar yanlış olanlardır. Yanlışlık devamlı yapılarak, artık alışılmış, kanıtsanmış bir hale gelmiştir. Biz bunlara tabu diyoruz. Bunları mutlak surette yıkmak durumundayız. Diğer türlü büyümek, gelişmek mümkün değildir. Yeniliklere açık olmadığınız takdirde yarınlara umutla bakmanız, yarınlardan bir şey beklemeniz çok mümkün değildir.
Anlayış ve zihniyet değişiminin çok daha fazla hızlı olmasını arzu ediyoruz. Bunu başarırsak, Türkiye önümüzdeki belki 5-10 yılda, belki 20 yılda dünyanın çok önemli bir ülkesi, çok önemli ülkeleri arasına girecek potansiyele sahiptir. Türkiye hakkında yabancı bir iş adamı 10 yıl önce bir makale yazmıştır. Bu yabancı iş adamı “Allah Türkiye’ye çok şey vermiştir. Çok güzel bir coğrafi bölge, kültür, tarihi bir zenginlik, doğal kaynaklar, her şeyi vermiş. Allah Türkiye’ye bir şeyi vermemiş. İki adam bir araya gelip, bir iş yapamaz.”diyor. Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi güven sorunudur. Birbirimize güvenmiyoruz. Vatandaşın devlete, devletin vatandaşa güvenmediğinden bahsederiz. Devlet dediğimiz soyut bir kavramdır. Canlı kılan insanlardır. İnsanın, insana güveninin olmadığı bir yerde nasıl vatandaşın devlete, devletin vatandaşa güvenmesini beklersiniz. Dolayısıyla birbirimize güvenimiz son derece zayıftır. Bu sadece devlet-vatandaş anlamında değildir. Vatandaşın da vatandaşa güven anlamında aynı şeyi söylüyorum.
Türkiye kadar başkan olan başka bir ülke yoktur
Güven eksikliğimiz bizim ortak bir iş yapmamız, sermaye birleştirip, yatırıma dönüştürmemiz anlamında da çok büyük sıkıntılara yol açıyor. Bizde ortak bir kültür yok. Herkes tek olmak istiyor. Türkiye kadar başkan olan başka bir ülke yoktur. Bunları; vakıf başkanı, dernek başkanı, belediye başkanı, belde başkanı, ilçe başkanı v.s.’dir. O kadar başkanımız var ki çok da fazla siyasi partimiz var. Temel sıkıntı, herkes tek olmak arzusundadır. Bu güzel bir arzudur ama bunun bir olumsuz yansıması da maalesef işte beraber ortak bir iş yapmak, ortak bir kültürün oluşması anlamında da, sermayenin de bir araya gelip birleşmesi anlamında ve daha büyük yatırımlar yapmak bir dezavantaj olarak ortaya çıkıyor. Bizim temel sıkıntımız zaten sermaye eksikliğidir. İnsanlarımızın elindeki sermayeler çok küçüktür.
Herkes küçük çapta yatırım yaptığı zaman sermaye birikimi olmuyor
Bunları küçük sermayeler olarak yatırma dönüştürdüğünüz zaman maliyeti fazla oluyor. Ama sermayeyi birleştirip de ortak bir kültürle, ortak bir iş yapmak noktası zihniyetine sahip olduğumuz zaman çok daha büyük yatırımlar, çok daha büyük gelişmeler ortaya koyabileceğimize inanıyorum. Herkes küçük çapta yatırım yaptığı zaman sermaye birikimi olmuyor, maliyeti çok fazladır. Örneğin 50 kişinin çok büyük bir sermaye ile bir market açtığını düşünün. Bir kişinin kredi alarak, borca girerek, yüksek faizlerle bir market açmaya kalkıştığını düşünün. Ortak sermaye de en azından kredi ve faiz maliyeti olmayacaktır. Türkiye’de marketleşme vardır. Bu konuda büyük marketler kuruluyor.
Bu süreci Avrupa, Amerika yaşamış, bizde yaşamak zorundayız
Küçük esnaf maalesef kayboluyor. Bu olacak olan bir süreçtir. Bu süreci Avrupa, Amerika yaşamış, bizde yaşamak zorundayız. Bu nedenle küçük esnaf kan ağlıyor. Küçük esnaf bir araya gelip de, o büyük marketi kendisi yapma potansiyeline sahip olsa, bu amaca sahip olsa dışarıdaki insanlar gelmeyecektir. Bu nedenle bizim temel eksikliğimiz maalesef güven, birlikte çalışma kültürünün olmayışıdır. Bunları yıkmak ve aşmak durumundayız. Türkiye’deki en önemli büyük şirketleri, Koç, Sabancı gibi aile şirketleridir. Bunlar birlik ve beraberliklerini muhafaza etmişler ve birbirlerine düşmemişler, Türkiye’nin en zengin insanları olmuşlardır. Türkiye’de maalesef bir çok aile şirketi dahi varlığını sündüremiyor. Bu işi aile şirketleri varlığını sürdüremiyorsa, siz başkalarının, komşunun, arkadaş grubunun böyle bir anlayışla faaliyetini sündürmesini nasıl beklersiniz.
Türkiye’nin en önemli beyin gücü savaşlarda şehit olmuştur
Bunlar maalesef Türkiye’nin önemli açmazları ama son yıllarda dediğim gibi iniş hızlı bir şekilde devam ediyor. Bilinçlenme artıkça bu sorun kendiliğinde ortadan kalkacaktır. Türk insanı çok çileler çekmiştir. Tarihe baktığınız zaman birçok savaşlara girmiştir. Kurtuluş Savaşı mücadelesi vermiştir. Kurtuluş savaşı mücadelesi çok kolay olmamıştır. Türk insanı birçok değerini kaybetmiş, birçok insan şehit olmuştur. Türkiye’nin en önemli beyin gücü savaşlarda şehit olmuştur. Bu savaşlardan zaten geriye kalan insanlar sakatlar, yaşlı insanlar ve kadınlardır. Böyle bir toplumsal yapıdan, öyle bir alt yapıdan bugünkü seviyeye gelmeniz çok kolay olmamıştır. O yüzden bizim insanımız her zaman zorlukların altından kalkmasını bilmiştir, kısa zamanda toparlanabilmiştir. Toparlanma sürecindeyiz. Önümüzdeki dönemde önemli gelişmeler olacaktır.”
Sizlerle yeni yönetim anlayışı olacak
Kaymakam bey havza ve idarecilk konusundaki görüşlerinizi beğeniyle okdum. Ülkemizin sizin gibi örnek idarecilere ihtiyaçı vardır. Allah sayılarınızı artırsın. Sizlere çok güveniyoruz. Saygı ve sevgilerimle.
tebrik
Kaymakamımız Sayın Erol RÜSTEMOĞLU gerçekten örnek bir kişi.
Tebrik
Sayın Kaymakamımız Erol RÜSTEMOĞLU çok çalışkan özverili, idealist, ileri görüşlü ve alçak gönüllü kişiliği ile tüm Havzalı tarafından sevilen ve takdir edilen bir kaymakamdır. İLçemiz Kaymakamı ve Belediye başkanıyla en iyi yöneticilere sahip olduğu günlerin ilçeye yansımasını açık bir şekilde herkes görebiliyor…Teşekkür ediyoruz
Tebrik
Sayın Kaymakamımız ile Mersin İli Aydıncık İlçesinde beraber çalışmış biri olarak çalışmalarını ve kişiliği takdire şahandır.Bunu zaten havza ilçesinde de gösteriyor,allah böyle insanları başımızdan eksik etmesin,kendisine saygı ve sevgilerimi sunuyorum.