Bazen bir yerleri gezmeyi kafamıza koyarız da; bir türlü gerçekleştiremeyiz nedense.
Benim de gerçekleştirmediklerimdendi. Kıbrısı gezmek.Ama yılllar sonra küçük kızım Uluslsrarası Kıbrıs Üniversitesini kazanınca ayağımız mahkum oldu gitmeye. Gitmeden önce yer ayırtmamız gerekiyordu bir otekden.Benim de oranın yerlisi olan dostlarım vardı,kardeş gibi gördüğüm. onardan rica etttim yerimiz ayırdılar. Sağolsunlar. Girne ‘de şehrin beş dakika uzağında olan güzel bir otelden. Her yeri mor salkım gibi sarkan begonvillerle kaplı olan bir otelden.Ama onlar yani Girneliler o çiçeğe Cemile diyorlardı. bu çok hoştu…..bana değişik ve komik gelmişti.
Kızımızı okula yerleştirmeye gelmiştik. Bütün veliler okulda kalmışlardı ama biz önceden yer ayırttığımızdan otelimizde kalmıştık.gelişimiz de biraz maceralı olmuştu.Eşim ve ben biraz telaşe yaptık sanırım İstanbul havaalanında kontrolde, ben nüfus cüzdanımı bulamadığımdan son anda uçağa binebilmiştik. Kızımız da başka kuyrukta olduğundan geç kalmış. uçağı kaçırmıştı. Yani anlıyacağınız gitmesi gereken kalmış. Biz ondan önce Kıbrıs’a inmiştik. O da bizden 6 saat sonra tekrar bilet alarak gelebilmişti. Allah’tan yaşı daha 18 olduğundan havaalanındakiler ilgilenmiş,yardımcı olmuşlardı.Tabii gözyaşlarını saymazsak. Böyle bir geliş macerasından sonra buluşmuştuk. Kızımız. kaydını yaptırdı ve o da bizim kaldığımız otele geldi. Hep yaşlı İngilizler vardı. Gurup olarak gelmişlerdi.
Masmavi de bir havuzu vardı bahçesinde. O maviliğe dayanamayıp, ilk günden attım kendimi sulara.da sonra dostlarım,kardeşim dediğim. Doğanköy’ün muhtarı olan Halil ağabeyim ve kardeşi gelerek bizlere hoşgeldiniz dediler. Bizi Girne’nin tepesinde dağların içinde olan dubleks,havuzlu evlerine sabah kahvaltısına davet ettiler. Girne’ye tepeden kuş bakışı yaptık. Bir gecede akşam yemeğine gittik. çiçekler içindeki o evi ve manzarasını unutamayacağım herhalde. bir de sıcaklıklarını, misafirperverliklerini. Ertesi gün kızım, eşim ve ben. Akşam yemeğimizi deniz kıyısındaki bir restaurantta yiyelim dedik.Ama burada kızım da kalacağı okulu beğenmemişti. Durmadan ağlıyor ben burada kalamam diyordu. Okul, Girne ile Lefkoşa arasında,çöl gibi bir yerdeydi, manzara falan hak götüre. Kızıma birşey söylemedim ama,ben bile korkardım,ürkerdim gerçekten orda kalamazdım.onu rahatlatmak için deniz ısında kalenin tam dibindeki Pörharber Restaurrantına gittik. Kızımın iki gözü iki çeşme. Garsonlar bile onu teskin etmeye ,zamanla alışılacağını söyleyip,ikna etmeye çalışıyorlardı.Kıbrıs için ,çok pahallı diyenler olmuştu bana.
Hiç te pahallı değildi doğrusu.Üç kişi balık,salata ve onlara has güveçte kaşarlı patlıcan ,ikinci bir salata patates kızartması,soslu makarna . şarap. toplam 67 tl hesap geldi… Hesap bu kadar ucuz olunca biz de bonkörlük yapıp 10 TL.de bahşiş bırakıp kalktık. Ama kızım daha yumuşamıştı garsonların sözlerinden sonra. bu arada tüm Girne’de çalışanların çoğunun Hatay’lı olduğunu öğrendik. Daha sonraki günlerde Halil ağabeyim, bizi arabasıyla gezdirmeye geldi ve Girne Güzelyurt taraflarındaki çıkartmanın yapıldığı plaja gittik. orada şehitler için yapılmış anıtı gördük. Beşparmak Dağlarını.
Anıtın üzerinde şehit düşen er ve erbaşların isimleri yazılıydı….Çok etkilendik doğrusu. Girne içindeki evlerin mimari yapısı da dikkatimi çekti. Aynı bizim buradaki Rum evleri gibiydi. Ama en çok dikkatimi çakan de Balapayis yolundaki onların Cemile dedikleri begonvillerle bezenmiş. Villa tarzı bahçe içindeki evleriydi. Çok hoşuma gitmişlerdi. Kim bilir bel ki de ilerde bir tane alabilirdim. Ne de olsa artık bir ayağımız burada olacaktı. Kızım beş yıl kalmaya mecburdu burada..Kıbrıs’ın kumarhaneleri de meşhurmuş. Ama bizim öyle bir kötü alışkanlığımız olmadığından oralara hiç uğramadık bile.
Çarşısından da bol bol hediyelik fincanlar, çakmaklar, tencere altlıkları, tepsiler aldım. Keşke almaz olaydım. Dönerken valizim ağır geldi. gümrük parası ödedim. Astarı yüzünden pahallıya geldi. Bir hafta kaldık. ama acemi turist olduğumuzdan, başka yerlerini gezemedik. Lefkoşa’da taş yığını. Yeşillilik hiç aramayın orada. Öğrenci çok olduğundan durmadan ev yapmış müteahhitler. Bir sonraki gelişimde Mağosa’ya da, diğer yerleşim alanlarına da gdeceğim inşallah. Kızım hala 2 yıldır alışamadı oralara. Memleketim gibi yok diyor. Ben yine de gidin görün derim. Bu gezmeler, insanın ufkunu genişletiyor. Kalın sağlıkla.