Esasen bugünkü ihtilâfta da yeniden açıkça ortaya çıktığı gibi Millî Muhafız Ordusu Yunanistan’a bağlıdır ve bu ordu vasıtası ile girişilecek bir hareket Yunanistan’ın müdahalesi anlamına gelir. Bu ise Türkiye’ye de fiili ve barışçı bir müdahalede bulunma olanak ve hakkını verir.
Olaylar ve ihtilaf yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız nedenlerden dolayı ortaya çıkmıştır. Bundan sonra üzerinde durmamız gereken husus bu gelişmelerin Türk halkı üzerinde etkilerinin ne olacağı hususudur. Bu olay ve gelişmeler acaba halkımızı yine bir Bizans oyunu ile karşı karşıya mı bırakacaktır? Yoksa önceden tahmin edilen bir takım neticeleri mi doğuracaktır?
Bu hususlar tabii ki olayları değerlendirme ve yorumlama sonunda açıklanabilecek hususlardır. Buna rağmen olaylar sonunda elde edilebilecek neticeler şöyle sıralanabilir;
A- Makarios, Cuntanın bütün isteklerini kabul eder dolayısıyla Millî Merkez olarak Yunanistan’ın liderliğini kabul etmiş olur veya
B- Makarios, Yunanistan tarafından hazırlanan fiili bir darbe ile bertaraf edilir. Cuntanın istediği ve desteklediği bir hükümet kurulabilir.
Bu neticelerden hangisi meydana gelirse gelsin Yunanistan’ın adaya fiili bir müdahelesi niteliğinde olacaktır. Bu takdirde Türkiye derhal hakkını kullanmalı ve Kıbrıs Türk halkının güvenliğini sağlamalıdır.
C- (A) ve (B) neticeleri hilâfına Makarios Cuntaya karşı direnir, fiili bir darbe yapmak için Cunta gerekli olanağı bulamayabilir ve dolayısıyla Rumlar arasında bir iç savaş başlayabilir. Bu takdirde halkımız için tehlike çanları yine çalmaya başlayacaktır. Çünkü eninde sonunda Rum toplumu arasındaki birliğin sağlanması için müşterek düşman olarak Türk halkına çarpışmaların sıçratılması kaçınılmaz olacaktır.
D- Eğer bu netice meydana gelmez, Makarios Cunta’ya karşı diretir ve Cunta mağlûbiyeti kabul ederse yine halkımız açısından tehlikeler bahis konusudur. Makarios son silahlarla Adayı bir silah deposu haline getirmiştir. Kıbrıs’ta zaten bozuk olan Türk-Rum silâh dengesi bir o kadar daha bozulmuş olacaktır.
Zaten yegane emeli Enosis olan Makarios’un bu kuvvet üstünlüğü sayesinde müsait gördüğü bir anda halkımıza karşı taarruz emrini vermesi ve 1963 Aralık ayındaki gibi yeni bir jenosit hareketi denemesine girişmesi beklenebilir. Unutmayalım; AKRİTAS Plânı’nın son safhası (askeri darbe) Türklerin 8-12 saat zarfında (yani Türkiye müdahale etmek imkanını bulamadan) fiili bir durum yaratılacak şekilde bertaraf edileceği esasına dayanmaktadır.