Haziran’ın 22 si, haberlerde Jetimizin Suriye tarafından düşürüldüğü iddiasıyla ilgili haberi acı bir şekilde öğrendik. Şehitlerimize ancak 2 haftadan sonra ulaşabildik, bu arada sağ olmaları için dua ettik. Ama olmadı. Açıklamalar hızla geldi, müttefiklerimiz yanımızdaydı, Arap dostlarımız yanımızdaydı ancak İran, Irak, Ürdün hatta Filistin bile Suriye’den taraf oldu. Batı bizi teselli edecek açıklamalar yaptı, başka da bir şey yapılmadı mülteciler için bile Angelina Jolie’den daha yakın davranan olmadı. Libya için derhal müdahale kararı alındı, Kaddafi’nin linç edilmesine göz yumuldu o Kaddafi ki, bir zamanlar müttefiki olduğu, kendisine saldıran ülkelerde çadır kuran liderdi. Elbette savaş son çare ve bunca yapılan savaşlardan kadınların ve çocukların zarar gördüğünü hatırlarsak savaş gereksizdir. Şüphesiz bağımsızlığımızın söz konusu olduğu Ulu Önder Atatürk’ün önderliğinde yapılan Kurtuluş savaşımız bağımsızlık mücadelesi veren ülkeler için her zaman hala örnektir. Bu açıdan Suriye ile bir savaş bu açıdan mantıksızdır. Onca göz nuru, onca emekle yetişen, canlarını bu ülkenin bağımsızlığını korumak için ant içmiş, vatan uğrunda şehadet yemini etmiş TSK mensubu bu vatan evlatlarının şehit olması ve onları yetiştiren ana babanın acısı ne olacak. Elbette vatan sonsuza kadar sağ olacak ama onların kanları yerde mi kalacak?
Bölgede ABD’nin, İngiltere’nin ve Rusya’nın Suriye’de askeri üsleri olduğuna göre uçan kuştan haberin olunmaması mümkün müdür? Uçağımızın nasıl düştüğü Kaddafi’nin çadırına nokta atış yapan ABD ve gelişmiş radar sistemine sahip İngiltere ve zaten Suriye’de üssü olan Rusya bilmiyor mu? Şehitlerimizi denizin dibinden çıkaran ABD gemisi ve ABD elçisi uçağımızın düşürülmesiyle ilgili bilgileri Türk Hükümetiyle ilettiğini 13 Temmuz 2012 de açıkladı. Bizim uçağımızın nasıl düşürüldüğü de 13 Temmuz 2012’da GB’nin yaptığı açıklamada yapılacak tetkikler sonrası açıklanabileceği söylendi. Olayın belli olduğu günlerde ise yetkili merciler uçağımızın Suriye tarafından füze ile düşürüldüğünü açıklamıştı ve gerekende yapılacaktı (Bu açıklamalar basından takip edilebilir). Yine o günlerde gerek NATO sekreteri gerekse ABD dış işleri bakanı en sert açıklamaları yaptılar Rusya’yı ve Çin’i de uyarmayı ihmal etmediler. NATO’da Türkiye’nin isteği üzerine yapılan toplantıda elle tutulur bir şey çıktı mı? Hatırlayan var mı? Bir kez daha söylüyorum, 1993’de Avrupa’nın tam ortasında insan hakları havarisi kesilen ülkelerin tam ortasında 300.000 (üçyüzbin)’den fazla insanın katledilmesine ses çıkarmayan, 2003 yılından beri 1.000.000 (bir milyon)’dan fazla Müslüman insanın Irak’ta (Ne içindi hatırlayalım, ABD’deki insanlık dışı 11 Eylül terör saldırısı sonrası Irak’a özgürlük ve demokrasi getirilmesi için ve olmadığı halde kimyasal silah olduğu şüphesiyle işgal edilen Irak’ta) öldürülmesine ses çıkarmayan uygar batı ne olduysa Kuzey Afrika ülkelerindeki özgürlük hareketini desteklemişler ve herhangi görüşmeye gerek görmeden Libya’ya yine Libya halkının özgürlüğü için saldırmışlardı. Peki o diktatörleri kim destekliyordu, biraz düşününce bunların hangi ülkeler olduğunu rahatlıkla bulabiliriz. Eğer bu ülkeler de, yani batılı ülkeler demokrasi istemiş olsalardı önce onları istila etmeyecekti, başlarına kukla diktatör koyup onları desteklemeyecekti sonra da o diktatörleri devirip demokrasi getirmeye çalışmayacaklardı. Kurtuluş Savaşımızda bunu bu topraklarda yaşayan Ulusumuza Sevr ile yapmaya çalıştılar ama yapamadılar. Klasik bir söylem olacak ama en azından okuyanların yorumuna bırakmak istiyorum; 2008 yılından beri küresel ekonomik kriz devam ediyor, küresel sermaye ve kapitalizm çıkış yolu arıyor. Çıkış yollarından biri kaos yaratmak ve savaş çıkarmak ve bu kaos ortamından en fazla karla çıkmak. Bana göre küresel ekonomik dünyada, ülkelerden ziyade küresel sermaye ve kapitalizm arka planda işleri kotarıyor. Sözüm ona demokrasi ve insan hakları savunucusu ülkeler de küresel sermaye ve kapitalizmin yörüngesinde hareket ediyor.
Bir yıl öncesine kadar sıfır sorunlu komşuluk ilişkilerinin yürütüldüğü dış siyasetimiz neden birden değişti. Suriye’de insan haklarının ihlal edildiği bilinmiyor muydu? İran hava kuvvetleri komutanı bile hedefleri arasında Kürecik’teki üs radar üssü nedeniyle ülkemizi göstermedi mi? Bir yıl öncesine kadar içli dışlı olduğumuz vizeleri kaldırdığımız Suriye ilişkiler neden bozuldu. Esed’in diktatör olduğu, onun babasının da diktatör olduğu biliniyordu, bu ülkede demokrasi olmadığı biliniyordu, insanların özgür olmadığı biliniyordu, bildiğimiz Arap ülkelerinde demokrasi olmadığını da biliyoruz zaten. Örneğin Arabistan’da ileride böyle bir durum olursa ne olacak (Yoksa oradaki insanlar için demokrasi erken mi? Zamanı gelince mi orada insanlar özgürlükleri için meydana çıkacaklar? Ya da ne zaman demokrasi için mücadele edecekleri dizayn mı edildi? Bilemiyoruz, küresel sermaye ve kapitalizm bilir ya da kim bilir, kim bilir?
Birinci körfez harekatında Irak üç bölgeye ayrılmış ve kuzey bölümü de uçuşa yasak bölge olmuştu, hatırlayalım. Sonra bu bölgede neler yeşerdiğini hep birlikte gördük. Şimdide kuzey Suriye’den söz ediliyor. Küresel kaos gözünü Türkiye’ye dikti. Bizler ulus olarak bu topraklarda yaşayan tüm bireyler bundan sonra da bağımsızlık ve özgürlüklerini koruyarak varlığını devam ettirecektir.
Sonuçta yine yalnız kalmadık mı? Türkiye’miz hiçbir zaman muhannetlere ihtiyaç duymamıştır, duymayacaktır? (Hangi Müslüman ve dost ülke gerçek anlamda KKTC konusunda bizi desteklemiştir örneğin). Dünya durdukça özgür ve bağımsız yaşayacağız ve Yüce Türk halkı tarihe not düşülen bu günleri yüz yıllardır süzülerek gelen, var olmanın tarihi mantığı ile değerlendirecektir.
Şehitlerimiz; sizler bizim özgürce nefes almamızı ve bağımsız yaşamamızı sağlıyorsunuz, sizler, bu millet nefes aldığı müddetçe yüce Türk Milletinin içinde yaşayacaksınız. Savaş olmadan da gereken dersin verileceği, sadece ülkemiz insanlarının duygularına hitap eden değil de bizi yalnız bırakan, dost dediğimiz ülkelerinde anlayacağı ve bize hak verecekleri gerçekten kayda değer atımların atılacağı umudunu taşıdığımı ifade etmek istiyorum.
Son olarak Samsun’da sel felaketi oldu 12 vatandaşımız hayatını yitirdi. Dünyanın her yerinde doğal afet olabilir, oluyor da. Doğa kendisine yapılan olumsuz müdaheleyi ve hatayı kabul etmez. Doğada göz yummak ya da bu seferlik idare edelim olmaz. Eğer dere yatağına konut yapılırsa bir süre sonra fazla yağış olduğunda kaçınılmaz sonla karşılaşmak kaçınılmaz olur. Yağmurun yağması takdiri ilahidir elbette ama gereken tedbirleri almak da kullarının işidir. Yağmur yağıp sel olduğunda sele, ey sel evlerin inşa edildiği yerden geçip de evleri yıkma demek ne kadar mantıklıysa dere yatağına inşaat yapmak o kadar mantıklıdır. Hayatını kaybedenlere Yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır dileyerek onların da yalnız kalmaması dileği ile, saygılarımla.