1878-1914 devresinde İngilizler “Kıbrıs Türkiye’den şartlı devralınmıştır, kimseye devredilemez” şeklinde Kıbrıs siyasetlerini formüle etmişler ve bu esasa sıkı bir şekilde bağlanmışlardır. Ne var ki 1914- 1918 harbinde Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya yanında yer alması İngilizlerin bu siyasetlerini değiştirmelerine bir vesile olacak ve sırf Yunanistan’ı kendi saflarında harbe sokmak için Kıbrıs’ı Yunanistan’a peşkeş çekeceklerdir.
Yunanlılar, o devrede, harbe girmemek için bu teklifi reddedecekti. Bu dönemde Kıbrıs Türkü en acı günlerini yaşamış, türlü sıkıntılara katlanmış ancak bütün bunlar halkımıza büyük bir mücadele azmi vermiş, Türklük şuurunu bir o kadar daha kuvvetlendirmiş ve herşeyi ile Türk olan bu toprakları esas sahibi olan Türkiye’ye iade etmek arzusunu bir o kadar daha bilemiş oldu. Esasen Rumların her Enosis istek ve faaliyetlerine Türk halkı karınca kararınca bir bütün olarak karşı çıkmış ve “Kıbrıs’ın ancak hakiki sahibi Türkiye’ye iade edilebileceği” tezini savunmuştur.
1931 isyan denemesi hariç tutulursa 1878-1950 yılları arasında Rumların, Megalo İdea’nın bir halkası olan Enosis’i propaganda yolu ile yaymaya ve canlı tutmaya çalıştıkları görülür. Bu devre Enosis fikrini Rum halkına indirmek veya empoze etmek için kilisenin yoğun faaliyet göstermesine sahne olan bir devredir. Enosis propagandası Türk düşmanlığına dayanılarak yürütülmüş ve yürütülmektedir.
1950 sonrasında ise Rumların ayni mücadeleye Makarios’un önderliğinde devam ettiği görülür. 1950 yılında Başpiskopos seçilen Makarios, Rumların Enosis rüyalarını gerçekleştirmek gayesiyle Kilisenin de olanaklarından faydalanarak faaliyete geçer. Başpiskopos seçildiği gün “ölmeden Enosis’i gerçekleştireceği” hususunda kilisede açıkça yemin eder. Ancak bu dönemdeki (1950 1954) faaliyet şekli ve mahiyeti, 18781950 döneminin, propaganda ve ideali canlı tutarak halk tabanlarına indirmek faaliyetlerinden çok ayrı bir görünüşte ortaya çıkmaktaydı