Perşembe, Kasım 21, 2024
tr
Ana Sayfa GENEL Libya ve Suriye arasındaki farka analitik bakış

Libya ve Suriye arasındaki farka analitik bakış

  Libya’da geçen her anın Kaddafi’nin temsil etiği eski Libya devletinin aleyhine geliştiğini söylemek yanlış olmaz. Ülkede patlayan isyanın başlangıcında en güçlü durumda olan Libya devletinin özellikle NATO ve batı ittifakı tarafından deyim yerindeyse beli kırıldığı anlaşılıyor.  İsyanın alevlendiği ilk günlerde en fazla makineli tüfeklerle sağa, sola ya da havaya ateş eden karmakarışık bir kalabalık olarak görünen isyancılar, artık tanklarla ilerliyorlar ve harita başında operasyonları ve son durumu anlatan üniformalı askeri liderleri boy gösteriyor.

  Çatışma durumlarında gerçek bilgilere ulaşmak, söylenenlerden hangilerinin doğru olduğunu anlamak oldukça zordur. Irak savaşının hararetli günlerinde, Amerikan kuvvetlerinin Bağdat’ı bombaladığı ve şehrin ele geçirilmesinin an meselesi olduğu batı medyasında yer alırken, Irak devlet adamlarının televizyonlarda neredeyse savaşı kazanmak üzere olduklarına dair demeçleri ile yürüttükleri karşı propagandalarını hatırlayanlar vardır. Libya konusunda söylenenlerden çok görünenler üzerine fikir yürütecek olursak, devlet güçlerinin isyanın ilk başlarındaki ezici üstünlüklerini NATO bombardımanı ile kaybetmiş oldukları, ezilmek tehlikesini atlatan isyancıların, üstüne lojistik destek alarak Kaddafi’nin güçlerine göre daha üstün konuma gelmeye başladıkları ve her geçen gün daha organize ve güçlü olmaya başladıkları söylenebilir. Kaddafi’nin ise tecrit edilmiş bir durumda, harcadığı mermilerin yerine yenisi koyamaz durumda cephanesini tükettiği ve her geçen gün konvansiyonel askeri gücünün azaldığı bir savaşı sürdürmeye çalıştığı ileri sürülebilir. Bu açıdan bakıldığında yakın gelecekte Libya’da ne olacağını kestirmek zor olmasa gerek.

  Suriye’de neler yaşandığına, isyancılar ve devlet güçlerinin ne durumda olduğuna baktığımızda durumun Libya’dan oldukça farklı olduğunu söylemek mümkün. Zira devlet iç savaşın belirleyici unsuru olan konvansiyonel silah üstünlüğünü başından beri koruyor. İsyancılar ise bir şekilde elde ettikleri silahlarla devlet güvenlik güçlerine baskınlar düzenleyip bazılarını öldürebiliyorlar. Ama bu eylemleri bir bölgenin ele geçirilip devlete karşı elde bulundurulmasına kadar varamıyor, devlet güçleri yakıp yıkarak istediği bölgede üstünlüğünü gösterebiliyor. Zaman açısından bakıldığında Suriyeli isyancıların, her geçen gün devleti yıpratmaya çalışırken kendilerinin de yıprandığı gözleniyor.

  Kazandıkları tek şey dünya kamuoyunda devletin vatandaşlarına karşı zalimliğini gösterebilmek. İşin ilginç yanı isyancılara ateş eden Suriye güvenlik güçlerinin saflarından çekilen görüntülerin onları kötülemek için medyada kullanılması. Devlet tarafında ise geçen zamanın isyanı bastırmak için daha elverişli şartlar sağladığı düşünülebilir. Ancak dışarıda devletin itibarı zedelendiği aşikâr. Buna şimdilik ölüm kalım savaşı yaşanırken aldırış eden yok gibi görülüyor. Dolayısıyla, uluslararası bir yaptırım, müdahale olmazsa Suriye isyanı hedefine varamayabilir. Libya’dakine benzer dış müdahale isyancılar için can simidi olabilir belki.

  Türkiye’nin askeri bir müdahalenin içinde olması pek olası görünmüyor ama bu müdahaleyi başkalarının yapmayacağı anlamına da gelmez. Türkiye’nin bu konudaki feryadı, kendisi herhangi bir müdahaleye yanaşmazken, başkalarını da bundan uzak tutmak istemesi, iç savaş durumunu müzakerelerle sonuca bağlamak istemesi şeklinde yorumlanabilir. Anlaşmazlığın nedeni ise muhtemelen Suriye’nin ülkesine yabancı bir askeri müdahaleyi uzak görmesi ve içeride isyancılara karşı kendisini daha güçlü görmesi olabilir.

  Esad yönetiminin sadece yolun sonunda mücadeleyi kaybedebileceği şartların oluştuğunu görürse masaya oturabileceğini dikkate almak gerekir. Ancak Ortadoğu’da yaşanan isyan dalgasının küresel boyutta destekçilerinin olduğu göz önünde bulundurulursa meselenin, Suriye tarafının Türkiye’nin isteklerini yerine getirmekten daha fazlası olduğu düşünülmelidir. İsyan dalgalarıyla yeniden şekillenen Ortadoğu coğrafyasında Suriye’nin, Şii eksenden Sünni eksene kayması bekleniyor olabilir. Bu Lübnan’da dengeleri sarsarken, İsrail’in nispeten rahatlamasına sebep olabilir. Bu rahatlama umulmadık biçimde olumlu yönde etki yaparak barış sağlama çabalarını kolaylaştırırsa şaşırmamak gerekir.             

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Ticaret Bakanlığı’nın; döner, iskender, hamburger’de gramaj bilgisi denetimleri

Ticaret Bakanlığı; döner, iskender, hamburger’de gramaj bilgisi denetimlerine başladı.Ticaret Bakanlığı’nın konuya ilişkin yazılı açıklaması şöyledir; “Perakende olarak satışa sunulan mal ve hizmetlere ait fiyat etiketleri,...

Gürcistan-Acara “Gandagana” Festivali

Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyeti Başkenti Batum’da Avrupa Meyanında 22-23 Kasım tarihleri arasında “Gandagana" Festivali düzenlenecektir. İki gün boyunca Acara köylerinin varlığı ve yaşamı misafirlerin önünde...

Erdoğan Hristodulidis görüşmesi

Evvelki hafta Macaristan'ın Budapeşte şehrinde düzenlenen Avrupa Politik Topluluğu Zirvesinde,Güney Kıbrıs’ın lideri Nikos Hristodulidis’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü iddiaları Kıbrıs Rum...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!