Pazar, Mayıs 5, 2024
tr
Ana Sayfa GENEL Depresyona girmek… Belki de tek başınıza yaptığınız tek bağımsız eylemdir…

Depresyona girmek… Belki de tek başınıza yaptığınız tek bağımsız eylemdir…

  Yoksul bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelmişti… Çok çocuklu ve yoksul ailelerde, ağabeylerin /ablaların eski kıyafetleriyle büyür, küçük olanlar… Tüm çocukluğu boyunca bir tek yeni kıyafeti olmadığı gibi esaslı bir oyuncağa da sahip olamadı… Kendi imkânları ile bezden ya da tahtadan yaptığı oyuncaklarla giderdi oyun ihtiyacını…

Standart ölçüler ve bilimsel öğretiler göz önüne alındığında kesinlikle kötü bir çocukluk geçirmişti… Yoksulluğa paralel olarak bir de cehalet hâkimdi… Baba ilkokul üçten terk anne okuryazar dahi değil… Ruh sağlığı ya da çocuk ruhu gibi kavramlar, onlar için Çin kadar uzak…

  Ama mutlu bir çocuk olması telkin ediliyordu…”Beterin beteri var” “Buna da şükretmek lazım” türünden telkinlerle mutlu olmak gerekliliğini kanıksıyordu… Daha hayatın ilk adımlarında kendisini mutsuz kılan gerçekler karşısında “mutlu olmak” gibi bir çelişki dayatılıyordu… Ve bu oyun hayatı boyunca devam edecekti…

  İlkokula başlarken hiçbir tercih hakkı olmadı… Beyaz yakalı siyah önlük giydirdiler ve saçlarını üç numaraya tıraş ettiler… Meradaki koyunlar gibi kırpılmış hissetti kendini ama tercihini ifade edemedi… Tüm ilkokul boyunca her sabah “Andımızı” okudu arkadaşlarıyla beraberi, bağır bağıra ve hiçbir zaman anlayamadı içeriğini… Cephelerdeki savaşlar biteli asırlar olmuştu ya, ders kitaplarında bitmeyen savaşların şiirlerini ezberlettikler ve tiz sesiyle bağıra bağıra savaş, kahramanlık şiirleri okudu…

  Neye yeteneği olduğuna dair en ufak bir fikri de olmadı… Yetenekleri hep” İcat çıkarma lan velettepkisi ile törpülendi… Marifet icat çıkarmakta değil kendisi için ön görülenle mutlu olmaktaydı. O da öğle yaptı…

  Ortaokul ve lisede de değişen bir şey olmadı… Yetenekleri ya da ilgi alanları sorgulanmadan, onun adına tercihler yapıldı ve o da kendisi adına yapılan tercihlerle mutlu oldu… Edebiyata ilgisi vardı ama o lisede “matematik” şubesinde okudu… Çünkü “Matematik” şubesinde okuyanlar “zeki ve becerikli” sayılıyordu… O da zeki ve becerikli sınıfına dâhil olup, yüreğindeki cevheri bastırarak mutlu oldu…

  Üniversite tercihini yaparken de yine beklentiler uygun davrandı… Edebiyatla ilgili bir bölüm vardı gönlünde ama çevresindekiler sayısal bir bölüm kazanması gerektiğini düşünüyordu… Yetenekleri ile alakası olmayan bir bölümü kazandı ve dört yıl boyunca o bölümde okudu… Başarılı bir öğrenciydi ve okulunu hiç uzatmadı… Mezuniyet töreni yaptılar, cübbe ve kep giydirdiler, alkışladılar…O da kendisinden bekleneni yaparak mutlu oldu…

  Askerliği “yedek subay” olarak yapmak istiyordu ama olmadı “kısa dönem” uygun görüldü… Kültür düzeyi düşük, bir koğuş dolusu gençle, aynı koğuşlarda yatıp kalktı… Birkaç defa bitlendi… Ama “Her şey vatan için”di ve o yine kendisinden bekleneni yaparak mutlu oldu…

  Askerden sonra uzun bir süre işsiz kaldı… Çalmadık kapı, başvurmadık kurum bırakmadı…”Allahtan umut kesilmez” diye belleyerek bu durumdan da rahatsızlık duymamayı öğrendi… Onca yıl okumasına, askerliğini yapmış olmasına, yabancı dil başta olmak üzere bir sürü avantaja sahip olmasına rağmen iş bulamıyor olmasına aldırmadı ve mutlu oldu…

  Sonra “Kamu Personeli Seçme Sınavı” icat oldu, hayatı boyunca sınavdan sınava koşmuş olmasına aldırmadı ve kendisinden beklenildiği üzere sınava girdi… Yüz tam puan üzerinden seksen beş puan alınca az bir zamanda ataması da yapıldı… Şimdi aslanlar gibi devlet memuru olmuştu ve sıra evlenmeye gelmişti…Tam bu noktada anası devreye giriyordu, anası onun yerine karar verecek ve seçim yapacaktı… Uzak bir akrabanın balıketli, hafif bıyıklı, kısa boylu kızı münasip görüldü… Bir paket çikolatanın kılavuzluğunda kız istenildi, hemen söz ve nişan, senesine de düğün yapıldı… Tüm bunlara, onun adına, birileri karar veriyor ve yapıyordu ona düşen ise sadece mutlu olmaktı… O da öğle yapıyordu… Kendisi adına verilen kararlara ve yapılan tercihlere mutlu oluyordu… Kaç tane ve ne zaman çocuk yapacağına kadar etrafındakiler karar veriyordu o da bu kararlardan dolayı mutlu oluyordu…

  Yetenekleriyle alakasız bir işte, günde en az sekiz saat aynı sandalye üzerinde oturarak çalıştı… Hiçbir şey hissetmediği bir kadınla evlendirdi ve iki de çocuk yaptı… Hiçbir özeli olmadı, hiçbir macerası ya da çılgınlığı… Ama hep mutlu göründü…

   Sonra bir gün her şey değişti, artık herkesten kaçıyor, hiç konuşmuyor ve yemek yemiyordu…Sürekli uyuyor ve düşünüyordu…Mutsuz muydu artık?.. Hemen bir doktora götürdüler, her bir yanına bakıldı, kan ve idrar tahlilleri yapıldı hiçbir şey bulunamayanınca karar verildi, mevzu psikolojikti…

  Kurumdan yeni bir sevk kâğıdı alınarak Devlet Hastanesi’nin psikoloji servisine gidildi… Çokbilmiş doktor, bir filozof edası ile on dakikalık bir inceleme neticesinde teşhisi koydu “Depresyon”…Bir çanta dolusu ilaç verildi… Depresyondan çıkacak ve o eski haline dönecekti… Mümkünü yok eski hayatına dönecek, doktorundan tutun da mahallenin bakkalına kadar herkesin gayesi bu oldu…

  Oysa belki de bir “batma” değildi onunki… Belki de hayatında ilk defa çemberin dışına çıkıyordu… Şayet gerçekten depresyonsa yaşadığı şeyin adı, onu depresyona sokan şey zaten yaşadığı hayattı… Yaşamayı arzu ettiği hayat ile yaşadığı hayatın çelişkisi… Şimdi el birliği ederek, ilaçlarla, dualarla, büyülerle, muskalarla onu eski hayatına döndürmeye çalışıyorlar…

Mutsuz olduğun ama mutlu gibi davrandığın hayat yüzünden depresyona giriyorsun ama ilaçlarla seni eski haline geri döndürmeye çalışıyorlar… Adına da “Tedavi” diyorlar…

   Buyurun size öykü tadında bildiğiniz örnek… Etrafınızda buna benzer ne kadar çok mutsuz insan var hiç fark ettiniz mi?.. Belki bizzat siz bu haldesiniz…Hayatımız ev ile iş arasında geçip gidiyor…Evden işe, işten eve giderken kullandığımız güzergahı dahi değiştirmiyoruz…Büyük çoğunluğumuz monoton bir hayatın içinde, başkalarının bizim hakkımızda verdikleri kararları tatbik ederek mutlu olduğumuzu sanıyoruz…Oysa çoğu zaman yaşadığımız depresyonların farkına bile varamıyoruz…Çünkü depresyona girmek, kendimiz için yaptığımız tek bağımsız eylem…Ve bize kendimiz için, kendi irademizle alınmış kararları uygulama hakkı tanınmamıştır…

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Ünlü Keman Sanatçısı Marina Lobanova-Famous Violin Player Marina Lobanova

Dünyaca ünlü Rus Keman Sanatçısı Marina Lobanova, 1999 yılına kadar Belarus'un başkenti Minsk'te yaşadı. Dünyanın çeşitli ülkelerinde konserler veren ünlü Kemancı Marina Lobanova, 2022...

Amasya eski Belediye Başkanı Mehmet Sarı’ya Amasya’da yoğun ilgi

Daha önceki dönemde Mahalli İdareler Seçimlerinde MHP’den oy çoğunluğuyla Amasya Belediye Başkanı seçilen ve daha sonra da Milletvekili Genel Seçimlerinde MHP Amasya Milletvekili adayı...

Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e yeni havalimanı inşa edilecek

Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze, başkent Tiflis'te yeni bir havalimanı inşa etmeye karar verdiklerini duyurdu. Başbakan Irakli Kobakhidze, Başbakanlık Binası'nda başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu toplantısında...

Gürcistan Trabzon Başkonsolosu Nikoloz Iashvili’den Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan’a teşekkür plaketi

Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan Gürcistan Trabzon Başkonsolosluğuna yeni atanan Başkonsolos Nikoloz Iashvili ziyaret ederek kendisine yeni görevinde başarılar dileyerek tebrik...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!