Tarihi olgular gösteriyor ki, stratejik açıdan önemli bir öneme sahip olan Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin dağlık bölümüne İran’dan ve Türkiye’den çok sayıda Ermeni nüfusunun aktarılmasına XIX yüzyılın başlarında başlanmıştır. Çarlık Rusyasının sömürgecilik politikasının bir parçası olan bu göç süreci bütün XIX yüzyıl boyunca devam ettirilmiş ve sonuçta bölgede demografik duruma etki göstermiştir. Ermenilerin bu bölgede yapay olarak çoğaltılması onların yirminci yüzyılın başlarından başlayarak Azerbaycan’a karşı toprak iddialarının baş kaldırışmasına sebep olmuştur.
Sovyet döneminde Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin dağlık kısmında yaşayan ermeni toplumu tüm siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel konuları içeren özerkliğe sahip olsa da, Ermenistan kendi toprak iddialarını birkaç kez ortaya atmış, ancak isteğine nail olamamıştır. Fakat SSCB’nin çöküşü sırasında Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilere Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan birleşmeğin zorunluluğuna ulaşmak fikrini suni olarak kabul ettiren saldırgan devlet buna ulaşmak için Dağlık Karabağ’dan 50 bin Azerbaycanlıyı soykırım ve tecavüze maruz bırakarak göç etmek mecburiyyetinde bırakmış, ayrıca Ermenistan’dan 250 bin azerbaycanlını tarihi topraklarından sınır dışı etmiştir.
XX yüzyılın 80’li yıllarının ikinci yarısında Sovyetler Birliğinde yeniden kurma adı altında bir takım değişiklikler oldu. Böyle bir ortamda Ermeniler kendilerinin yakın ve uzak yurtdışındaki hamilerinin yardımlarıyla “Büyük Ermenistan” fikrini hayata geçirmek için açıklık ve demokrasiyi kullanarak yeniden Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesine dair toprak taleplerini ileri sürdüler.
Her defasında Karabağla ilgili toprak iddiaları kenardan Ermenistan’ın tebliği, tahriki ve baskısıyla ortaya atılıyordu. Hiç kuşkusuz, ermenilerin bu toprak iddiaları birdenbire değil, Erivan’da, Moskova’da ve Batı’da olan hamileri tarafından henüz çok önceden dikkatle ve kapsamlı plan doğrultusunda hazırlanmıştı. Sovyet döneminde merkezi yönetim organlarının himayelerinde Azerbaycan aleyhine amaçlı şekilde propaganda kampanyası yapılmış ve sonuçta, olumsuz sosyal fikir yaratılmıştı. Ermeni ideologları ve onların destekçileri Azerbaycan’ın tarihi, sosyo-ekonomik gelişimi hakkında olguları apaçık sahteleşdirerek tüm ittifak çapında yaymışdılar.
1988 olayları başladığında ilk zamanlar durumu son derece gerginleştirmeğe, kamuoyunu kendi taraflarına çekmeye çalışan ermeni siyasetçiler ve onların merkezi ittifakdakı hamileri tarafından vilayetin ekonomik geriliği perdesi altında Dağlık Karabağ’ın Ermenistan’a birleştirilmesi için uzun süreden beri hazırlanmış plan üzere Hankendi’nde ve Erivan’da sürekli grevler organize ediliyor, işletmeler durduruluyor ve kitlesel mitingler düzenleniyordu.
Fakat yaşanan sonraki olaylar Dağlık Karabağ Özerk Vilayetinin sosyo-ekonomik geriliği konusunda ermeni siyasetçiler ve onların merkezdeki hamilerinin ileri sürdükleri bu sahte tezin sadece bahane, esas amacın ise Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı toprak iddiasında olduğunu gösterdi.
Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı toprak iddiaları ve askeri saldırısı
Artık yılın ikinci yarısında durum o kadar zor bir hal aldı ki, DKÖV’nin Azeri halkına karşı silahlı saldırısı oldu. Öyle ki, Ağustos’un sonu ve Eylül başlarında Kerkicahan ve Hocalı üzerine Ermenilerin toplu saldırısı yaşandı. 18 Eylül’de Ermeniler Hankendi’nde yaşayan 15 bin kadar azerbaycanlını kentten zorla çıkardılar, evleri yakıldı, kendileri ise Şuşa ve çevre rayonlara taşınmaya mecbur edildiler.
21 Eylül 1988’de DKÖV’de özel durum ilan edildi ve yasak saati konuldu. Fakat özel durumun uygulanması da DKÖV’de ve Ermenistan’da şiddetin önüne alamadı. Merkezi ittifak organlarının olaylara tek taraflı yaklaşımı sonucunda Dağlık Karabağ ve Ermenistan’da yaşayan Azeriler askeri saldırıya maruz kalmakla birlikte, toplu halde kendi yurtlarından çıkarıldılar.
12 Ocak 1989 yılında SSCB Bakanlar Kurulu Riyaset Heyeti DKÖV’de ve çevresinde uluslararası ilişkilerin geriliminin devam etmesi ile ilgili olarak ve bunun önüne alıp bölgede durumu sakinleştirmek amacıyla Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan SSC bünyesinde özerk İl statüsünü saklamakla DKÖV’de özel idare biçiminin uygulanması hakkında kararname kabul etti. Aynı kararnameyle DKÖV’de doğrudan SSCB yüksek devlet yönetimi ve kontrol organlarına bağlı Özel İdare Komitesi oluşturuldu.
Özel İdare Komitesi “milletlerarası ilişkilerin keskinleşmesini önlemek ve bu bölgede durumu stabilize etmek” adı altında yaradılsa da, karar gösterilenlerin aksine bu komitenin faaliyette bulunduğu sürede DKÖV’de durum daha da kötüye gitmişti. Komite Başkanı A.İ.Volski durumu stabilize etmek değil, aksine kötüleştirmek politikası yürütdü. Onun etkin “çabaları” sonucu az bir sürede vilayetin idare ve müesseselerinin neredeyse tamamı Azerbaycan’ın bağımlılıktan çıkarılarak merkezin komutasına verildi. Bütün belgelerde DKÖV Azerbaycan’ın bağımlığından çıkarılmıştı. Öyle ki, o dönemde SSCB Plan Komitesi Rapor belgelerinde Dağlık Karabağ aslında on altıncı müttefik cumhuriyet gibi, bilhassa gösteriliyordu. İl İcra Komitesi binasının üzerinde dalgalanan Azerbaycan bayrağı çıkarılıp Ermenistan bayrağı sancılmıştı. Her gün Hankendi-Erivan güzergahı üzere uçaklar 22 kez sefere çıkıyordu.
Dağlık Karabağ’da durumun böyle bir gergin anında Ermenistan SSC Bakanlar Kurulu 1 Aralık 1989 yılında Azerbaycan’ın egemenliğini kaba biçimde bozarak DKÖV’nin Ermenistan SSC ile birleştirilmesi hakkında Anayasaya aykırı karar verdi. 42 gün içinde DKÖV’nin kurumları Ermenistan’ın ilgili bakanlık ve kurumlarına bağlandı. Doğrudan Sovyet yönetiminin faaliyyetsizliği, bazen ise açık hamiliği sayesinde DKÖV ekonomisinin ve diğer alanlarının fiili olarak Azerbaycan’dan ayrılması ve Ermenistan’a birleştirilmesi yaşandı. Tüm bölge parti komiteleri Ermenistan KPnın bünyesine dahil oldu. Azerbaycan’ın tüm devlet atributları (bayrağı, arması, marş vb) değiştirildi ve DKÖV topraklarında Ermenistan bayrağı ve arması kaldırıldı. Ermenistan yönetimi ve Ermeni ayrılıkçıları merkezin bazı çevrelerinin yardımıyla bölgede gerçek anlamda Dağlık Karabağ’ın ekonomik, sosyo-politik ve kültürel açıdan benimsenilmesi süreci yürütmekteydi.
Genellikle, 1988-1991 yıllarında, yani olayların başlangıcından SSCB’nin dağılmasına kadar olan dönemde Birliğin yöneticileri tarafından himaye edilen Ermenistan Azerbaycan’a karşı açık saldırganlık politikası yürütmüş, sonuçta yerli halk katledilmiş, yerleşim birimleri yıkılmış, yağmalanmış ve yakılmıştır. Bu yıllarda Dağlık Karabağ’da ermeniler tarafından işlenen 2559 çatışma, 315 silahlı saldırı, 1388 ateşe tutma durumları kayıta alınmıştır ki bunların sonucunda 514 kişi ölmüş, 1318 kişi yaralanmıştır.
1992 yılının başlarından itibaren Ermenistan ordusu ardarda yukarı Karabağ’da Azeriler yaşayan son yerleşim yerlerini de işgal ettiler. Öyle ki, 12 Şubat’da Şuşanın Malıbeyli ve Kuşçular köyleri Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından istila edildi. Saldırı sırasında 100’den fazla Azerbaycanlı öldürülmüş, 140’dan fazlası yaralanmış ve esir alınmıştır. Bu kanlı olaylar Rusya’nın 366. motoatıcı alayının katılımıyla hayata geçirilmiştir. 13 Şubat’dan 17 Şubat’a kadar ise Ermenilerin Hocavend ilçesinin Karadağlı köyüne saldırısında 92 kişi öldürülerek silos kuyusuna atılmış, 117 kişi rehin alınmış ve sonradan onlardan 77 kişi vahşice katledilmiştir.
25 Şubat`dan 26 Şubat`a geçen gece Ermenistan silahlı kuvvetleri Hankendi’nde yerleşen Rusya 366. motoatıcı alayının 180 kişi askeri uzmanı ve ağır zırhlı aracının katılımıyla Hocalı kentine saldırarak kenti yerlebir ettiler. Bir çok ağır zırhli araçla şehir tamamen yıkıldı, yakıldı ve insanlar özel gaddarlıkla katledildi. Bu soykırım neticesinde 613 kişi öldürüldü, 487 kişi sakat kaldı, 1275 kişi esir alındı ve 150 kişi kayıp düştü.
Hocalı’ya saldırı sırasında 366. motoatıcı alayının 3. batalyonun 50’den fazla ermeni subayı ve askerleri yer almıştır. Hocalı soykırımında izleri kaybetmek için 2 Mart 1992`de Ruslara ait 366. motoatıcı alay Gürcistan’ın Vaziani kentine aktarıldı, 10 Mart`da ise mareşal Şapoşnikovun emriyle aynı alay iptal edilerek içeriği başka alaylar dağıtıldı.
8 Mayıs 1992`de İran’ın girişimiyle Tahran’da Azerbaycan ve Ermenistan liderleri arasında üçlü görüşme yapıldı. Sonradan anlaşıldı ki, görüşmede Azerbaycan-Ermenistan sınırı boyunca ve Karabağ’ın dağlık kısmında ateşin durdurulmasında ermeni tarafı aslında başka amaç peşindeymiş. İşte bu görüşme Ermenistan’a kendi niyetlerini uluslararası kamuoyundan gizlemek için gerekliydi. Hiç şüphesiz ki, Ermenistan yönetimi tasarlanmış saldırı operasyonundan önceden haberdar olmuştur. Çünkü, Şuşanın işgali Ermenistan yönetiminin Tahran’da görüşmeler yaptığı, ateşi durdurmayı taleb ettiği saatle örtüşüyor ve yapılan barış anlaşması mürekkebin kuruduğu ana kadar yürürlükte kalmıştır. Ayrıca, Ermeniler her zaman olduğu gibi, saldırı öncesinde tüm dünyaya Şuşadan Hankendi’ne güçlü saldırılar yapıldığı konusunda yanlış bilgi yaymıştılar.
Böylece, en modern zırhlı araçlar sayesinde 289 km ² yüzölçümü, 24 000 kişi nüfusu, 1 şehir ve 30 köyden oluşan Şuşa bölgesi Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından işgal edildi. Şuşa uğruna giden savaşlarda 155 kişi şehit oldu, 167 kişi ise yaralandı. Ermeniler tarafından esir alınmış ve Şuşa hapishanesinde tutulan 114 Azerbaycanlı sonradan özel gaddarlıkla katledildi.
Bu olay sürekli olarak BM Tüzüğünü ve AGİT ilkelerini kabaca ihlal ederek Karabağ’ın dağlık kısmını zorla Ermenistan’a ilhak etmeye çalışan Ermenistan hükümetinin hiçbir uluslararası hukuk ilkeleri ile bağdaşmayan ve saldırgan politikasına sadık kaldığını teyit etti. Şuşa’nı ele geçirmekle Ermenistan bu sorunu sadece askeri-taktik açıdan çözmüş oldu. Sorunun siyasi çözümü ise gittikçe derinleşerek zor mecraya düştü. Şuşanın işgali sonraları diğer Azerbaycan topraklarının kaybedilmesinde önemli rol oynadı.
Azerbaycan’ın eski müzik ve kültür merkezi Şuşa şehrinin işgalinden sonra, ermeni askeri güçleri Şuşa-Laçin yolunu kapatarak doğrudan Ermenistan Cumhuriyeti topraklarından Laçin şehrini güçlü top ateşine tuttular. Ermeni kuvvetlerinin amacı işgal ettikleri Azerbaycan topraklarında güçlenmek, Karabağ’ın dağlık bölümünü Ermenistan Cumhuriyeti’ne birleştirmek için aralarında koridor açmak idi. Şuşa işgal edildikten hemen sonra, ermeniler kısa sürede, yani 18 Mayıs`ta iki cumhuriyetin arasında bulunan eski Azerbaycan kenti Laçını da istila ettiler. Sonuçta, 1385 km ² yüzölçümü, 71 000 kişi nüfusu ve 120 köyü bulunan Laçin bölgesi Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından işgal edildi. Hiç şüphesiz ki, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ bölgesinin ermeni toplumu, hatta isteseydi bile, dışarıdan çok büyük yardım olmaksızın Azerbaycan topraklarını işgal edemezdi.
Böylece “kendi kaderini tayin etmek” fikrini gerçekleştirmek adına Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesini Ermenistan birleştiren koridor silah gücüne ele geçirildi. Laçının işgali savaşın Dağlık Karabağ sınırlarından çıktığını ve Ermenistan’ın askeri işgalçilik niyetinin büyük olduğunu gösterdi. Ermenilerin “insani koridor” olarak adlandırdığı bu yol ile Dağlık Karabağ yüklü miktarda silah, savaş mühimmatı ve asker getirildi.
Sonuçta, 1993 yılı içinde Ermenistan’ın toprak iddiası nesnesi olan Dağlık Karabağ bölgesinin (4,4 bin km ²) sınırları dışında bulunan ve ondan 4 kez büyük olan Kelbecer, Ağdam, Fuzuli, Cebrail, Kubatlı ve Zengilan bölgeleri Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından işgal edildi. Bütün bu bölgeler ermeniler tarafından etnik temizlemeye maruz kalmıştır. Öyle ki, Ermenistan’ın toprak iddiası nesnesi olan Dağlık Karabağ’ın 120 bin kişilik ermeni toplumunun kendi kaderini tayin etmek girişimi gibi kaleme verdiği bu süreç Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarından 1 milyondan fazla nüfusun (toplam nüfusun 15%-i) kendi ülkesinde mülteci durumuna düşmesine yol açtı. İşgal sonucunda 900`e yakın yerleşim birimi tahrip edilmiş ve yakılmıştır. Halihazırda Azerbaycan topraklarının 20%’den fazla (17 bin km ²) bölümü Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgali altındadır.
1988-1993 yıllarında Ermenistan’ın askeri saldırısı sonucunda 20000 Azerbaycanlı hayatını kaybetmiş, 100000 kişiden çoğu yaralanmış, 50000 kişi ise çeşitli derecede hasar alarak özürlü olmuştur. Çatışma döneminde 4853 kişi kayıp, onlardan 1357 kişi esirlikden kurtarılmış, 783 kişi ise halen Ermenistan’da esir. Uluslararası Kızıl Haç Komitesi’nin verilerine göre 439 esir ölmüştür.
________________________
[1] Şerifov A. Bilgi ablukasından kurtulma . Bakü, “Yazıcı”, 1992, s. 183
[1] Dağlık Karabağ: Zeka galip gelecek / belgeler ve malzemeler / – Bakü, «Azerneşr», 1989, s. 67
[1] Sultanov Z. Karabağ günlüğü. Bakü, «Yazıcı» 1991, s. 67
[1] Yine orada, s. 67
[1] Pompeyev U. Kanlı Karabağ girdabı, Bakü “Azerbaycan”, 1992, s. 130
[1] Sultanov Z. Karabağ’ın siyah günleri. Bakü, «Yazıcı», 1992, s.148
[1] Hacıyev N. Dağlık Karabağ’ın tarihinden belgeler. 2005, s.143
[1] Sultanov Z. Hocalı faciası. Bakü, Işık », 1993, s.35-37
[1] Şerifov A. Bilgi ablukasından kurtulma . Bakü, “Yazıcı”, 1992, s. 8
[1] Hacıyev N. Dağlık Karabağ’ın tarihinden belgeler. 2005, s.143-144
[1] Yine orada, s. 145
[1] Hacıyev N. Dağlık Karabağ’ın tarihinden belgeler. 2005, s.148
[13] Yine orada, s. 157
[14] Yine orada