Cumhuriyetimizin kurucusu, Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı Büyük Önderimiz
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 72. yıldönümü. Aramızdan ayrılışının diyorum çünkü bıraktıkları ve yaptıkları eserlerle tarihe iz bırakanlar bedenleri aramızdan ayrılıp gitse bile eserleri yeryüzünde yaşadığı müddetçe aramızda yaşamaya devam ederler. Atatürk’ün en büyük eserim dediği, Türkiye Cumhuriyeti yeryüzünde ilelebet kalacak ve Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte Atatürk adı da sonsuza kadar yaşayacaktır.
Tarihe iz bırakan liderlere, yazarlara, önemli kişilere baktığımızda hep bir yönleri ile ön plana çıktıklarını görürüz. Ya devlet adamı, ya asker, ya yazar, ya sanatçı. Aynı çağda yaşayan, gerek kendi milletleri, gerekse dünya için endişe ve korku kaynağı olan bazı liderler, bu gün ya unutulmuş ya da kötü miraslarıyla anılır olmuştur. Atatürk ise, sevgi ve saygı uyandırarak Türk milletini çağ ile tanıştırmaya gayret edip varlığını teminat altına almaya yöneltmiştir.
İşte Atatürk’ümüzü tarihteki diğere liderlerden ayıran en önemli özellik çok yönlü olmasıdır. Atatürk savaş meydanlarında büyük bir komutan ayrıca ileri görüşlü devlet adamı ve başöğretmendi. Türk milletini; çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmak için her alanda emsali görülmemiş bir mücadele vermiştir
Milletimiz onun önderliğinde Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşında olağanüstü bir mücadele vermişti. 1919 tarihinde Samsun’a çıkarak başlattığı Türk’ün ölüm kalım savaşı adı verilen özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini ulusumuz onun sayesinde kazanmıştı. O büyük bir askerdi. Kurtuluş savaşı bu milletin onur mücadelesiydi. Düşman güçlerine karşı Atatürk’ün o dönemde verdiği ve Türk milletinin zaferleri ile biten kurtuluş mücadelesi aynı zamanda emperyalist devletlerin işgali altında ki diğer uluslara da örnek olmuştur.
Kurtuluş savaşından sonra gerçekleştirdiği inkılâplarla yalnızca savaş meydanlarında büyük komutan değil aynı zamanda ileri görüşlü bir devlet adamı olduğunu tüm dünya ya gösterdi. Siyasal, hukuksal ve birçok alanda gerçekleştirdiği inkılâplarla yeni kurulan Türk Devletinin yönün batı olduğunu işaret etmişti. Yalnızca kadınlara verilen haklar bile Atatürk’ün ileri görüşlülüğünün bir göstergesidir. Ülkemizde, Atatürk sayesinde 1934 yılında kadınlarımız seçme ve seçilme hakkını elde etmişlerdir.
Atatürk başöğretmendi. Kendi eliyle Geometri adlı bir kitap yazmıştır. Eser ilk kez 1937 yılında Geometri öğretenlere, bu konuda kitap yazacaklara kılavuz olarak Kültür Bakanlığınca yayınlanmıştır. Bu 44 sayfalık kitapta; boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesek kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı, eksi, çarp, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayım, gerekçe gibi terimler Atatürk tarafından türetilmiştir. Eserdeki tanımların tümünü Atatürk yazmıştır.
Tarihimizde böylesine büyük bir lidere sahip olduğumuz için ne kadar övünsek azdır. Atatürk, “Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeter” sözleriyle kendisini anlamanız için ilke ve devrimlerini, düşüncelerini anlamak gerektiğinin altını çizmiştir. Önemli olan onun eserlerine sahip çıkabilmektir. En büyük eserim dediği Cumhuriyete ve onun kazanımlarına sahip çıkabilmek önemlidir. Özde, sözde değil eylemde Atatürkçü olmak önemlidir. Kimse kimsenin özünü bilmez, sözde uçar, asl olan eylemlerdir. Atatürk’ün en büyük eserim dediği Türkiye Cumhuriyetinin gelişmesi için neler yaptın? Demokrasinin gelişimi için neler yaptın? Hangi projelere imza attın? Vatandaş olarak yaptığın işin en iyisini yapıyorsan, işte Atatürkçü sensin! Ölçüt budur. Vatan sevgisinin de, milliyetçiliğinde ölçütü budur!
Sadece 10 Kasımlar değil her gün, hayatın her alanında O’nun düşüncelerini kendimize önder, rehber edinmeli ve ilkelerini tatbik etmeye çalışmalıyız. Atatürk, ülkemizin bilime, barışa dönük aydınlık yüzüdür. Her 10 Kasım’da Halim Yağcıoğlu’ nun aşağıdaki şiiri aklıma gelir ve hep bizi tarif ettiğini düşünürüm.
Atatürk’ten Son Mektup
Ve anlamayacaksınız çağlarca da…
Hep tutturmuş “Yıl 1919, Mayıs’ın 19’u” diyorsunuz.
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.
Mustafa Kemâl’i anlamak bu değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler.
Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin.
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin ?
Mustafa Kemâl’i anlamak yerinde saymak değil.
Mustafa Kemâl’in ülküsü, sadece söz değil.
Bana, muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit, yeni buluşlardan..
Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı ?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı ?
Mustafa Kemâl’i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Halâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz.
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın!
Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların..
Mustafa Kemâl’i anlamak göz boyamak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil..
Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız ;
Laboratuarlarda sabahlayın, kahvelerde değil.
Bilim ağartsın saçlarınızı.. Kitaplar..
Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar…
Mustafa Kemâl’i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü..
Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş,
Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken.
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen?
Mustafa Kemâl’i anlamak itişmek değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla.
Bilime, sanata, varılmaz rezil dalkavuklarla.
Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister,
Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter !
Mustafa Kemâl’i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemâl ülküsü, sadece söz değil…
Halim Yağcıoğlu