Yaşayan bir insanın başına dedikodu, zan, iftira vs. dâhil her türlü söylenti gelebilir.
Merak ediyorum, bir gün evvel çok sevdiğimiz insanın başına böyle bir şey gelmiş olsa acaba tavrımız ne olurdu?
Canımı bile veririm dediğimiz insanın canını almaya kalkışan ilk kişi biz mi olurduk? Ya da o dedikodu, zan veya iftira seline kapılıp boğmaya kalkışanlar arasında bizde yer alır mıydık? Bulup buluşturduğumuz taşları, kafasına-gözüne atar mıydık?
Bizde ne kadar sırrı varsa ifşa eder miydik?
Yaşadığımız onca güzel günleri, dostlukları bir anda unutup, ayağımızın altına alarak üstünde tepinir miydik? Bütün bunları yaparken de vay be’ demek ki benim bilmediğim neler varmış diyerek etrafa mesajlar verir miydik?
Yani bütün halatları bir çırpıda kesip yelkenlileri rüzgârın önünde okyanuslara salar mıydık?
Bazen çok unutkan olabiliyoruz.
Geçmişi bir çırpıda silip atıyor, hiçbir şey yaşanmamış gibi davranabiliyoruz.
Hatta o kişiyi tanıyıp tanımadığımız vehmine bile kapılıyoruz. Ardından kalkıp koca koca vefa ve dostluk lafları ediyoruz.
Eğer böyle ise, bırakın vefadan söz etmeyi, bizi Vefa’ nüfusuna bile kaydetmeye lâyık görmezler.
İnsanlar hep bizim istediğimiz gibi olmalı. İstediğimiz gibi düşünmeli, konuşmalı, yemeli, içmeli, haksız da olsak bizden yana olmalı, öyle mi?
Değilse şayet, vay geldi başlarına.
Hemen bir avuç suda boğmaya kalkışıyoruz. Her şey bu kadar kolay mı, pamuk ipliğine mi bağlı arkadaşlıklar, dostluklar
Biz bunları kayalara mı, dahası gönüllere mi kazımış yoksa suya mı yazmıştık?
Bizim toplumumuzda bir söz vardır; “Kırk yıl sırtında taşırsın kıymet bilmez de, dinlenmek için bir dakika yere bırakırsın, senden kötüsü olmaz”
Doğru mu? Keşke doğru olmasaydı. Keşke yanılsaydık.
Fakat genelde bu böyle.
Belki de bunun içindir ki yaptığımız her iyiliğin sonunu “Balık bilmezse Halik bilir” sözüyle bağlıyoruz.
Görüyor musunuz, menfaat dünyası bizi ne hale getirdi. Çıkarlarına dokunmayıp “bravo” dediğiniz sürece sizden iyisi yoktur.
Araya menfaat girince gül gibi görünenler, kirpileşiyorlar. Her fırsatta dostluklarını mezara kadar diyerek teyit edenler, sadece çıkar ilişkilerinden dolayı, bakıyorsunuz pazara kadar bile sürdüremiyorlar.
Mevlanâ ile arkadaşları yolda giderken birkaç köpeğin birbirleriyle oynadıklarını görünce Mevlâna’ya Üstât diyorlar şunların haline bakınız, ne güzel dostlukları var. Mevlâna o tabloya bakıp ardından ” Aralarına bir kemik atın da siz o zaman görün” cevabını veriyor.
Lidyalı filozof Solon’ un zaman ötesine taşan bir sözü var diyor ki “Yaşayan insan hakkında değer biçilmez. Sonuna bakın” Demek ister ki, yaşayan insanın başına her türlü şey gelebilir. Topluma mal olmuş sözlerdendir, orada denir ki; ” Buzlar kırılınca kimin dost kimin düşman olduğunu anlarsınız” bir diğerinde de; “Boynuna ip bağlandığında seni sürüklemeye bin kişi gelir” denir.
Siz sefada iken kimse size karşı kusur eylemez vefa’da, fakat siz cefada iken anlaşılır kim sefa’da, kimler vefa’da. Kabul etsek de etmesek de, bütün bunlar hayatın gerçekleri.
Biraz “muhasebe” demek istedim.
Tabiî ki aklı selim sahipleri için geçerlidir bu.