Büyük Marmara depremi acısının 10. yılındayız. Acımız dinmedi. 17 Ağustos Marmara depreminde ölen canlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, 10. yılda bu büyük acıyı yeniden paylaşıyoruz.
Şehirlerimiz acıyor, şehirlerimiz korkuyor!
Deprem kuşağında bulunan Marmara Bölgesi’nde, İstanbul’u da etkileyecek olan büyük bir deprem beklendiği herkesin malumudur. Bilim adamları araştırmalara dayalı bu ciddi uyarıyı 10 yıldır tekrarlıyor. İstanbul’un uygar ve yaşanabilir bir kent olarak varlığını tehdit eden
çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Ülkemizi ve can güvenliğimizi tehdit eden konular hükümetin gündemine ne yazık ki, canlar yandıktan sonra geliyor.
Hükümet deprem konusunda son derece ilgisisiz. Bilim adamları ve sorumluluk sahibi herkesin uyarısına rağmen, Deprem Master Planı’nı hayata geçiremeyen hükümet, deprem konusunda gerekeni yapmıyor. Can kayıpları yanında en az 100 milyar Dolar’lık maddi
hasarın ortaya çıkacağı muhtemel bir depremde, tarifi imkânsız manevi hasarın ise telafisi mümkün olamayacaktır. İstanbul başta olmak üzere, Türkiye’nin 50 milyonluk bir nüfusu deprem riski ile karşı karşıyadır. İstanbul bu haliyle, uzmanların iddia ettiği 7,6 şiddetindeki bir depremle baş edemeyecektir. Ne yazık ki 5 yıldır yapılan hiçbir çalışma yok! 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depreminin üzerinden tam 10 yıl geçti. O gün yaşadıklarımız bugün gibi hafızalarımızda taptaze duruyor. Acılarımız hiç dinmedi.
Tekrar pişman olmak istemiyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemimizde yaşadığımız bu tarifsiz acıdan çok büyük dersler çıkardık, kurumsal pişmanlıklarımızı telafi etmek için çok ama çok çalıştık. Deprem öncesi ve sonrası planlama çalışmalarının çok büyük bir kısmını gerçekleştirdik. 1999 Marmara depreminin ardından ilgili tüm kurumlar eksiklerini idrak etti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de eksiklerini telafi için çok önemli çalışmalar yaptı, depremden en az zararla kurtulmanın yolları araştırıldı ve altyapı çalışmaları tamamlandı. 17 Ağustos Depremi’nin hemen akabinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde bir Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM) kurduk ve “Mevcut Afet Önleme ve Acil Durum Müdahale Stratejileri”ni geliştirdik. Yıldız Teknik Üniversitesi ile işbirliği yaparak Zemin Çekirdek Bilgi Bankası oluşturduk.
TÜBİTAK işbirliğiyle gerçekleştirdiğimiz Deprem Kestirimleri Projesi ve Japonya Uluslar arası İşbirliği Ajansı (JICA) ile ortak yürüttüğümüz “Mikrobölgeleme ve Afet Önleme/Azaltma Temel Planı” çalışmasıyla da; bu çalışmalar ışığında ortaya çıkan tabloya uygun çarelerin aranması için 4 üniversitemizle birlikte “Deprem Master Planı”nı hazırladık. İstanbul’un yerleşim planlarını da bu çalışmaya göre yeniden hazırladık. Bu çalışmalarda yüzlerce insanımız görev aldı, kafa yordu, araştırdı, çalıştı, çabaladı. Ancak; o kadar belediye görevlisinin, o kadar bilim adamının, o kadar STK görevlisinin, o kadar gönüllü çalışanın emeği heba olup gitti. “Deprem Master Planı” 5 yıldır devreye alınamadı.
Hazırladığımız Deprem Master Planı ile; depreme yönelik hukuki, idari ve teknik alt yapının irdelenmesi, değerlendirilmesi ve uygulama programlarının geliştirilebilmesi için kısa, orta ve uzun vadedeki projelerin programlanması amacıyla stratejik yaklaşımların tamamını tespit ettik ve hükümete sunduk. Ama hükümet bu meseleye yeterli ilgiyi göstermedi. İstanbul’daki deprem gerçeği aciliyeti ile hazırlanan ve depremle ilgili yapılması gereken her işi gösteren Deprem Master Planı çerçevesinde, pilot bölge olarak belirlediğimiz Zeytinburnu ilçesindeki mikro bölgeleme çalışmasını tamamlama aşamasına getirerek 5 yıl önce Hükümete ve yeni belediye yönetimine teslim ettik. Aradan 5 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen konu bıraktığımız yerde duruyor. İstanbul, bu çalışmanın sonuçlarını göremedi. Deprem için yapılan çalışmalardaki öngörülerin tam tersi yapıldı! Aradan geçen bu 5 koca yılda ilgililer; Ülkemizin ve İstanbul’un en kıymetli arazilerini yüksek yoğunluklu yapılaşmaya açarak, yanlış arazi kullanım politikalarıyla rant peşine düştü.
İstanbul hatalı imar uygulamalarıyla konut deposuna dönüştü, bölge nüfusu kontrolsüz bir şekilde arttı. Gelinen bu şartlarda olabilecek bir depremin bilançosu hiç akıllara gelmedi. Oysaki İstanbul’da 132 bin binanın hasar görmesi halinde ölecek insan sayısı 300 bin, yaralı insan sayısı 500 bin, evsiz insan sayısı 5 milyona ulaşır. Üstelik sadece İstanbul değil, Türkiye çöker. Türkiye’de yaşayan nüfusun yüzde 65-70’i tehdit altındadır. İstanbul çok ciddi risk altındadır. Çalışmalarda temel hedef, enkazın altına düşmüş bir İstanbul’u kurtarmak değil, İstanbul’u ve diğer şehirlerimizi enkazın altına düşmekten alıkoymaktır. Yapılabilecek çok şey vardır. Hükümet ve İstanbul Belediyesi yetkilileri, depremi gündemine almak için yeni acılar beklememelidir. Bu konunun vebali ve sorumluluğu çok büyüktür.
Sizi bekliyoruz
Baskanim ne zaman partiyi kuracaksiniz.Halkimiz sizi bekliyor.Gelecekte Turkiyenin siyasi lideri siz olacaksiniz Isadamlari olarak sizi destekliyoruz.Sevgi ve selamlarimizla.