Pazar, Mayıs 19, 2024
tr
Ana Sayfa GENEL Güneydoğu gezimizin ardından

Güneydoğu gezimizin ardından

  Çeşitli toplantı ve törenlere katılmak için gittiğimiz Diyarbakır’a uçağımız inerken, bölgedeolup bitenleri zihnimin arkasında bırakarak, tarih, kültür ve uygarlık merkezi nadide bir şehrimize ulaşmanın heyecanını yaşıyordum.Gerçekten Diyarbakır’ın ve tabiatıyla tüm bölgenin binlerce yıllık tarihi var. Büyük bir tarihi ve kültürel mirasa sahip, sanki tarihin define sandığı gibi… Bütün dinler, farklı unsurlar uzun binyıllar boyunca bir arada yaşamış. Bir barış ve hoşgörü bölgesi olmuş. Musevisi, Hristiyanı, Süryanisi, Müslümanı birbirine saygı duymuş.Birbirinin hukukunu, geleneklerini gözetmiş. İnsana saygı, misafirperverlik, hoşgörü gelişmiş. Bu iklimde tarih boyunca nice devlet adamları ilim, kültür ve sanat insanları yetişmiş. Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Hasankeyf, Midyat ve çevresi mimari birikim olarak

da kendi üslubunu üretmiş ve bugünlere taşımış.

   Diyarbakır’ınpeygamberimizce de övüldüğü söylene gelmiştir.Ekonomik açıdan da bu bölge tarihi boyunca hep üreten ve hep öncü

olmuş. Tarihi İpek yolu üzerinde bulunması, yüksek insan birikimi Diyarbakır’ı ve çevresini yüzyıllar boyunca hep ticaret ve zenginlikmerkezi yapmış. Bilinen tarımsal üretimin yanında, ipekçilik,dericilik, el sanatları, kuyumculuk, bakır ve gümüş işlemeciliği,telkari, farklı kilim, halı ve kumaş üretimleri bölgeninkarakteristiğini de oluşturmuş.Kısaca; Mezopotomya uygarlığından, papan dönemine, Roma ve Bizans’tanİslam yönetimine, Selçuklulardan, Eyyubiler’den, Akkoyunlular’dan, Artukoğulların’dan, beyliklerden Osmanlı idaresine ve günümüzde de Cumhuriyet Yönetimine kadar dünyada bir başka örneği çok zor görülebilir bir medeniyet havzasını oluşturmuşlar. Bugün biz, işte bu büyük birikimin mirasçılarıyız. Ama ne yazık ki sahip olduğumuz bu büyük, güzel ve zengin mirasın farkında değiliz. Bölgenin sahip olduğu yer üstü ve yer altı kaynakları jeostratejik ve jeokültürel imkân vepozisyonlarını da ilave ettiğimizde ne büyük bir potansiyele sahip olduğumuzu daha iyi anlarız. Üzücü olan bu potansiyelin farkında olan, değerini kavrayan bizler değil, Türkiye’yi yönetenler değil, başkaları… İçinde bulunduğumuz kargaşa ortamı bu durumun en açık

göstergesi. Böylesine büyük bir güç ve potansiyel iki tarafı keskin bıçak gibidir. İyi yönetirseniz avantajdır.

  İyi yönetemezseniz dezavantajdır, sizi keser. Döner sizi vurur. Ne yazık ki Türkiye, yıllardır iyi yönetilemediği için bu sorun kanayan bir yaramıza dönüşmüştür. Derinlemesine inmeden, kısır bir yaklaşımla ve sadece oy alma kaygısıyla ve arzusuyla sorunun adını “Kürt meselesi” koyup, yükün ağırlığını oradaki Kürt kökenli vatandaşlarımızın üzerine yıkıp, sonrada geri çekilmek hiçbir problemi çözmüyor. Farklı zamanlarda birçok siyasi ve görevli, son olarak da Başbakan Sn. Erdoğan bunu

ifade ettiler. Bunlar; içi dolmayan arkası gelmeyen, yeteri kadar ciddiyetle ele alınmayan sloganlardan ibaret kaldı. Zaten sonrada keskin bir U dönüşü ile bu yarım söylemlerden de çark edildi. Bu konu bir konut anahtarı verme töreninde dil ucuyla söylenip geçilecek hafiflikte değildir. Derindir, önemlidir ve ciddidir.

   Konunun üzerinde genişlemesine çalışılmalıdır. Sosyolojik, kültürel, hukuki ve ekonomik analizler yapılmalıdır. Bölge insanları ile ve onların temsilcisi ve sesi durumundaki kişiler, kurumlar ve sivil toplum yöneticileri ile üniversitelerle diyalog kurulmalı ve birlikte çözüme yönelik kısa, orta ve uzun vadeli stratejik planlar, programlar ve projeler geliştirilmelidir. Bunlar parça parça ve gündelik sloganlar halinde değil, üzerinde iyi çalışılmış ve eşzamanlı uygulanacak bir paket program halinde ele alınmalıdır. Yani tam anlamıyla bir liderlik üretilmelidir. Güneydoğu ile ilgili olarak, uzun süredir Turkuaz Hareket olarak yaptığımız çalışmalar, gezimiz sırasında her kesimle yaptığımız görüşmeler ve müzakereler, gezi sonrası değerlendirmelerimiz sonucu geniş bir program ve eylem paketini ortaya çıkardık. İleride geniş bir rapor halinde yayınlayacağımız bu paketin bir özetini burada sunmak istiyorum.

   Öncelikle çok iyi bilmeliyiz ki, bu mesele sadece Kürt kökenli kardeşlerimizin sırtına yıkılıp, çözümünüzde sadece onlardan bekleyebileceğimiz bir konu değildir. Türk-Kürt, Doğulu-Batılı, Devlet- Hükümet birimleri, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, üniversitelerimiz, bütün halkımız olarak, bir bütün olarak ele almalıyız. Bir gelecek birlikteliği ve çözüm beraberliği şarttır, vazgeçilmezdir. Kavga ederek, kamplaşarak, birbirimizle uğraşarak, enerjimizi boşa harcayarak bir yere varamayız. Bu ciddi sorunları, insanlarımızın güzel duygularını, seçim kazanma uğruna heba edersek, sadece Güneydoğu’yu değil, sadece Kürt kardeşlerimizi değil tüm Türkiye’yi kurban vermiş oluruz.

Özetle neler yapabiliriz?

1. Psikolojik hazırlık

    *Öncelikle, var olan tüm gerilimleri ortadan kaldıracak Türkiye’nin her yerinde Çalışmalar başlatılmalı ve kardeşliğimiz yeniden canlandırılmalı.

    * Korkuya dayalı ortam ortadan kaldırılmalı.

2. Demokratikleşme ve  özgürlüklerin  geliştirilmesi

    * Bu alanda adımlar atılmalı öncelikle varlık kabul edilmeli saygı ve sevgi tesis edilmeli.

    * İnsanların dini, dili, düşüncesi, kıyafeti rahat bırakılmalı. Bu değerlerle uğraşılmamalı.    İmkânlar sağlanmalı.

    * Eşit vatandaş ve adalet duygusunu sağlayacak hukuki düzenlemeler yapılmalı.

    * Sosyo-Kültürel değerlerin ve hakların kullanılabileceği düzenlemeleryapılmalı. Var olan yanlış uygulamalardan vazgeçilmeli.

   * Siyasi partiler ve milletvekili seçimi ile ilgili mevzuat değiştirilerek halkın farklı temsiline fırsat ve imkân verilmeli.

   * Teşebbüs hürriyeti hem hukuki olarak, hem de fiili olarak geliştirilmelidir.

   * Süryaniler gibi dinen farklı toplulukların da sorunları ile ilgilenilmeli, talepleri göz önüne alınmalı, dışlanmışlık duygusu uyandırmamalıdır. Onlarda bu ülkenin unsurlarıdır.

3. Eğitim

  Tabii ki yapacak çok şey var. Fakat eğitim konusu önemle ele alınmalıdır. Diyarbakır TSO Başkanı Sn. Mehmet KAYA’nın verdiği bilgiye göre, nüfusun %65’ini 25 yaş altı grup oluşturmaktadır. Bu nüfusun da %55’i eğitime devam edememektedir.

Programlı ve kapsamlı bir eğitim atılımı yapılmalı

    1.   Hedef: Okuyamayan bir tek çocuğumuz gencimiz kalmamalı.

    2.   Hedef: Yüksek standart da eğitim verebilmeliyiz.

    3.   Hedef :  % 80 Meslek Lisesi mezunu yapmalıyız

    4.   Hemen tarımla ilgili, teknik alanlarda ve ayrıca bakırcılık, gümüşçülük, kuyumculuk    ipekçilik, mermercilik ve Turizm, su ürünleri, dericilik, meslek liseleri açılmalı.

    5.   Bunların meslek yüksek okulları ve tasarımcı yetiştirecek üst akademileri açılmalı.

    6.   Teknik üniversite açılmalı.

    7.   AR-GE çalışmalarına önem verilmeli.

    8.   Köy Enstitülerini geliştirerek yatılı bölge okulları açılmalı.

    Halkın Eğitimi:

   Çiftçi, esnaf, işçi kendi yaptıkları işle ilgili eğitilmeli. Bunun için kurslar düzenlenmeli verimli üretimin, katma değer üretiminin bilgi ve insan alt yapısı geliştirilmelidir. Bunun sonucunda da hem üretim artacak hem de gelir artacaktır.

4. Ulaşım:

    Hızlı gelişim için iyi ulaşım imkanları gereklidir.

    1. Diyarbakır öncelikli olmak üzere bölgede uluslararası nitelikte  hava limanları inşa edilmeli.

    2. (a) Diyarbakır-Mardin- Bağdat-Basra’ya (b) Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, İskenderun Mersin’e hızlı tren (Yolcu ve yük)

    3. Çevre ile yol bağlantılarının geliştirilmesi

5. Ekonomik program:

  Yıllar yılı Türkiye’yi yönetenlerin ciddi, bütüncül, vizyonel programları olmadı. Dolayısıyla Doğu ve Güneydoğuya bakış da kapsamlı, bütüncül ve istikrarlı olmadı. Bu anlamda değerlendirmeler yapıldı ama içi doldurulamadı. Bazı hükümetler de bölük pörçük bir şeyler yapmaya çalıştılar. beklentiler yüksek tutuldu. Halk umutlandırıldı. Fakat

karşılıkları oluşturulamadı. şimdiye kadar 17 kere paket açıklanmış, gereği yapılamamış yapılacakları ana başlıklarla ifade edelim:

   1. Öncelikle 3 T geliştirilmeli: Tarım, Turizm, Ticaret. Dördüncü T’de peşinden gelebilir; Tekstil.

   2. Yörenin tarım potansiyeli muazzam. Ne vaki kaderine terkedilmiş. Daha GAP, Diyarbakır’a da Mardin’e de Şanlıurfa’nın büyük bir kısmına da ulaştırılamamış. Bu Proje acilen tamamlanmalı. Ne ürün tercihinde ne üretimin verimliliği konusunda Politikalar geliştirilememiş. Halk yapacağı işe göre eğitilememiş, yönlendirme yapılamamış. Bunlar acilen yapılmalıdır. Maliyeti düşürmek için ve potansiyeli geliştirmek için Güneş enerjisi ile çalışan soğuk hava depoları kurulmalı yine güneş enerjisi ile çalışan fripotrik tırlar oluşturulmalı. Ne yazık ki bölgede yüksek kapasiteli depolama sistemi hiç yok. Sadece bölgeyi değil tüm Türkiye’yi besleyecek ovalarımız boş dururken tütünün, pamuğu, cevizi, bademi, mercimeği hatta buğdayı, nohudu, fasulyeyi bile dışarıdan getiriyor olmamız nasıl izah edilebilir. Acizlik, beceriksizlik, basiretsizlik kelimeleri bile yetersiz.

   1. Tarihi İpek Yolu’nun üzerinde kalan ve bir zamanlar ticaretin merkezi olan Bu bölge ne yazık ki bugün sahipsizdir. Yakın zamanlara kadar Avrupa’dan Asya’dan orta Doğu’dan hatta Moskova’dan bu bölgeye deri, ipek, altın, Gümüş, bakır ürünleri almaya gelirlerdi. Ticaretin merkeziydi. Özel sektörle, ticaret ve sanayi odalarıyla, Yerel Yönetimlerle işbirliği halinde kurumsal adımlar atılmalı ve ortam hazırlanmalı.

    2. Dünya Altın Ticaret Merkezi kurulmalı. Dubai’deki Gold  Trade Center benzeri bir merkez Diyarbakır’a kurulabilir. Hem bölgesel anlamda, hem de İstanbul, Diyarbakır, Dubai hattında hizmet verecek Altın posta sistemi kurulmalı. Yine bir bir Altın Rafinerisi tesis

edilmeli. Ticari ve hukuki sistemi, okulları, pazarlama ve ulaşım sistemi topluca ele alınarak  bu bölge Dünya, Altın, Gümüş, Bakır, mermer işçiliğinin ve ürünlerinin bir  merkezi haline getirilebilir. Bölgenin geleneksel üretim alanlarından ipekçilik geliştirilmeli.

   Tamamen kaybolan bu sekrötürün DSTO. Başkanlığınca ele alınmasına sevindim. Kulpta başlatılmış. Ne yazık ki destek yerine köstek görüyorlar. İpek kumaşlar, halıcılık, sadece bölge insanına iş bulmakla kalmaz. Bölgenin yöresel çizgi ve desenlerini dünya modası haline

getirir.

6. Hayvancılık:

    Başlı başına ele alınması gereken bir konu. Neredeyse yok olma noktasına gelmiş. Hac,umre dönemlerinde Suudi Arabistan’a et ve diğer mamuller Binlerce kilometre öteden Avusturalya’dan ve Yenizelenda’dan geliyor. Diğer Ortadoğu ve körfez ülkelerine, hatta Türkiye’ye bile oralardan et geliyor. Ne kadar Üzücü! Türkiye artık et ithal eden ülkeler arasında.

Hayvancılık deyip geçmeyelim:

   1. Et ve et mamulleri

   2. Süt ve süt mamulleri

   3. Deri ve Deri mamulleri

   4. Kılı, tüyü yünü, mamulleri

   5. Tırnakları, boynuzları, safrası kimyevi olarak değerlendiriliyor.

   6.Bağırsaklarından ameliyat ipliği üretiliyor ki, sadece bunun için milyonlarca doları dışarıya ödüyoruz.

    7. Hayvancılığı besleyen tarım ürünleri.

    Bu saydıklarımın her biri milyarlarca dolar kazandıracak üretim alanları oluşturur.

7. Turizm:

   Satışın temelini ihracat oluşturur. İhracat ürettiğimizi başka ülkelere götürüp satmaktır. Turizmle ürettiğimizi ise başka ülke insanlarına kendi ülkemizde satmaktır. Yani alıcın ayağımıza gelmesidir. Bu bakımdan çok önemlidir. Bizim hesaplarımıza göre bu bölgeye kısa zamanda 20 milyon turist gelebilir. Dünyada bu bölge gibi başka bir kara parçası yok. 11 bin yıllık bilinen tarihi var. Bütün kadim medeniyetlere beşiklik yapmış, sinesinde büyütmüş, peygamberler diyarı olmuş Diyarbakır, Batman-Hasankeyf, Siirt Veysel Karani, Mardin, Şanlıurfa, Adıyaman bir havza olarak ele alınabilir. Tarih,kültür, inanç turizminin merkezi haline gelebilir. İyi tanıtırsak 50 milyon turist bile gelebilir. Prag, Çek Cumhuriyeti’nin merkezi. Nüfusu yaklaşık 600 bin. Yılda yaklaşık 20 milyon turist geliyor. Bu bölgenin yanında lafı bile edilemez. Tarım ve hayvancılık mamullerine, ipekçilik ve el sanatları eserlerine kadar milyarlarca dolarlık satış demektir. Hizmet sektörü ile birlikte yalnızca turizmden 5 milyon insanımıza iş sağlanmış olur. Hem de yüksek gelirleriyle… Ülkenin

tanıtımı ve diğer faydaları da fazlası olur.

8. Arıcılık:

  Bölgede yetiştirilen bal, dünya markası haline getirile belir. Maaşsız, masrafsız işçi diyebileceğimiz arıları devlet bütün köylere dağıtmalı. Bir yandan da eğitimini vermeli. Biz her kovan baldan 20-25 kg bal üretiyoruz. Çinli 100 kg, Amerikalı 150kg Üretiyor. Nasıl

rekabet edeceğiz?

  Çok özet halinde, birkaç başlık olarak sunduğumuz şu birkaç sektörün geliştirilmesi bile 100 milyar dolarlık bir gelirin bölgeye akmasını sağlayacaktır. Bu bölge kadar genişliği olmayan Hollanda’nın yıllık 400 milyar dolara yaklaşan ihracatını görürsek bu söylediğimiz rakam azdır. Bile. Bu durum milyonlarca insanımıza iş aş demektir. Kadın- Erkek, yaşlı – genç herkese iş kapısı zenginlik kapısı açılır. Bizim insanlarımız yetmez bile Diğer ülkelerden işçi, eleman getirmek zorunda kalırız. Ülkemiz cazibe merkezi haline gelir.

Bunun için devletin-hükümetin özel tedbirler,

 programlar geliştirmesi gerekir:

   a. Üretim üzerindeki yük kaldırılmalı vergi, yüksek enerji ve ulaşım maliyeti, pahalı tohum, gübre, ilaç gibi konular çözümlenmeli.

   b. İstihdamın üzerindeki maliyet düşürülmeli. Kolay istihdam oluşturmanın yolları açılmalı. Ne yazık ki dünyada vergisi en çok, enerji fiyatı en fazla, ulaşım maliyeti en yüksek ülkeyiz. Bu şartlarda nasıl istihdam ve üretim sağlansın işsizlik en büyük dert.

   c. Finans: Yenidünyada finans maliyeti en yüksek ülke Türkiye’dir

Üretim, Teknolojik gelişim, eğitim gibi konularda finansal maliyet, yani faiz sıfır olmalıdır. Veya çok düşük olmalıdır. Yani finans politikaları, halkımızın kanını emen düzen olmaktan çıkarılmalı, halka güç veren bir sisteme dönüştürülmelidir.

  d. Pazarlama: Türkiye’de bugün üretimin şartları yok. Üretim desteklenmiyor, köstekleniyor. Her şey ithalata dışarıdan getirip satma üzerine kurgulanmıştır. Bu düzen dış ticaret açığımızı hızla büyütüyor. Dolayısıyla borcumuz, fakirliğimiz, bağımlılığımız artıyor. Türkiye ve halkımız her geçen gün güçsüzleşiyor, muhtaçlığı artıyor. Hem Devlet, hem özel sektör hem de halkımız, vatandaşlarımız veren el değil alan el, yardım eden değil yardım isteyen hale getiriliyor.

Bu düzen değişmelidir!

   Güçlü ve zengin olmalıyız. Alan el değil veren el olmalıyız. Emir alan ülke değil, emir veren ülke olmalıyız.

Bunun yolu :

   1. Üreten olmalıyız. Üretimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.

Herkesin işi, aşı, eşi olmalıdır.

   2. Katma değer üreten bilgiye dayalı üretim yapmalıyız. Onun için diyoruz ki; Yatma değer değil, çatışma üreten çatma değer de değil, zenginlik, refah, huzur Barış, mutluluk güç var eden katma değer üretmeliyiz.

   3. Ürettiğimizi satabilmeliyiz. Yani pazarlayabilmeliyiz. Kamu, özel sektör, Dışişleri Teşkilatımız işbirliği halinde ürettiğimiz her şeyi dünyanın her yerine satabilecek Bir pazarlama ve satış ağını birlikte oluşturabilmelidir. Bu konu üzerinde de Çalıştık ve biz modelimizi hazırladık. Uygulamak isteyene verebiliriz.

Sonuç:

   Bu saydıklarımızın tümü muazzam zenginliği ve iş imkanlarını da beraberinde getirecektir. Ülkemizin her yerinde, her ilinde benzer potansiyeller vardır. Yeterki iyi yönetelim. İsteyen herkese, her kesime gerek program ve proje olarak, gerek fikir ve atılım olarak, gerek ucuz finansman ve kaynak desteği olarak birikimlerimizi yansıtmaya, bilgilerimizi ve çevremizi halkımızın ve ülkemizin hizmetine sunmaya hazırız.

   Biz bu coğrafyanın bereketine, kutsallığına inanıyoruz. Halkımızın sağduyusuna, kültür ve inanç değerlerinin sağlamlığına ve değerlerine büyük saygı ve bağlılık duyuyoruz. İnsanlarımızın yiğitliğine, yüreğindeki sevgiye, cesaretine, onurlu ve haysiyetli duruşuna, hiç kaybolmayacağına inandığımız büyük millet damarına güveniyoruz. Yüzyılların oluşturduğu hikmetli duruşa güveniyoruz.

   Biz birlik oldukça, birbirimizi sevdikçe, farklılıklarımızı kabul edip saydıkça, kimse barışımızı, huzurumuzu çalamaz. Elimizden ekmeğimizi alamaz. Biz yürekten birlik oldukça bileğimizi kimse bükemez. Yüreğimizi kimse incitemez.

   Gelecek güzel olacak…

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze’nin Türkiye ziyareti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze ile düzenlediği ortak basın toplantısında verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirterek, “Türkiye’nin Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne, egemenliğine, istikrar ve...

AB’nin düşünce kuruluşu EUISS’in raporu: “Türkiye dünyada dört kritik bölgede önemli güce sahip”

Merkezi Fransa'nın başkenti Paris'te olan Avrupa Birliği (AB) Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (EUISS), Türkiye'nin küresel ölçekte yükselen konumuna dikkati çeken "Türkiye'nin Dünyadaki Kartları" başlıklı bir...

Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat: “KKTC ile ekonomik ilişkilerimizi geliştireceğiz”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti(KKTC) Maliye Bakanı Dr. Özdemir Berova ile bir araya gelen Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları...

TIR’cıların AB ülkelerinde vize sorunu

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç; TIR’cıların AB(Avrupa Birliği)ülkelerinde yaşadıkları vize sorunu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi; “AB ülkelerinin vize süreçlerinde adeta...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!