Pazar, Aralık 21, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 252

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş:”Dünyanın ambargosu altında yaşamaktayız”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş, “Kıbrıs’ın dünü ve bugünü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” konulu yaptığım, mesaj ve anlam dolu röportajda şunları söyledi;

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ekonomik ve sosyal durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ayaklarlarımızın üzerinde durmak meselesi yıllardır tartışılmaktadır

  “Dünyanın ambargosu altında yaşamaktayız. Dolayısıyla ayaklarlarımızın üzerinde durmak meselesi yıllardır tartışılmaktadır. Ben şunu söylüyorum. Türkiye’de 200.000 kişilik bir nüfusun tel örgüler içine alın ve kendilerine deyin ki siz ayaklarınızın üzerinde ekonomik açıdan durmanın yollarını bulun,  ölene kadar biz size esas ihtiyaçlarınız için bir yardım yapacağız.

Mersin limanı bile bize büyük ölçüde kapalıdır

  Ama bunu er geç bulmanız lazımdır. Mümkün mü? Tel örgülerde ambargo var. Dış satım yok. Bu durumdayız. Mersin limanı bile bize büyük ölçüde kapalıdır. Halbuki biz devlet olduğumuzda bütün ümidimiz sanayicimizin ürettiklerini Türkiye’ye satabileceğiz. Böylelikle burada işsizlik olmayacak. İnsanlar Rumlardan da kalan sanayileri çalıştırmak suretiyle refaha kavuşacağız.

Kota konulunca o 500 işçi, 250’ye düştü

  Bu düşüncelerle bir kardeşimiz beyaz eşya imalathanesi kurdu, 500 kişiyle işe başladı. Türkiye’ye birden bire ikinci, üçüncü sevkiyattan sonra, Türkiye’de beyaz eşya imalatçıları ucuza satıyorlar, rekabet yapıyorlar kontrol ediniz dediler ve bir kota konuldu. Kota konulunca o 500 işçi, 250’ye düştü. Bir süre sonra Türkiye Gümrük Birliğine girdi. Gümrük Birliği nizamatı nedeniyle, Gümrük Birliğinde olmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden gümrüksüz eşya alamazsınız dendi.

Rum’un ambargosunu bütün dünya dinliyor

  Bunun üzerine gümrük almaya başladılar,  fabrika kapandı. Birçok fabrika bu şekilde kapandı. Çünkü Rum’un ambargosunu bütün dünya dinliyor. Türkiye’de bu şekilde dinlemeye mecbur oldu. Böylelikle bizim ekonomik açıdan gelişme imkanımız gittikçe zayıfladı. Buna rağmen Türkiye’nin yardımlarıyla yatırıma, inkişafa verdiği paralarla gelişmekte olan bir ülkeyiz.

                                       
 K.K.T.C Kurucu Cumhurbaşkanı
 Rauf R. Denktaş- Sonsöz Gazetesi
 Köşe Yazarı ve Habergünebakış
 Sitesi Editörü  İlker Çakan
 
Çok büyük bir bürokrasiniz var ve bunu küçültün

  Ama Türkiye’nin de şikayet var diyor ki aldığınız yardımların galiba % 70-80’ninin harcıyorsunuz. Çok büyük bir bürokrasiniz var ve bunu küçültün. Şimdi unutulan şey şudur. Sanayi yok, fazla bir şey ürettiğimiz yok, dış satım yok.

Bu çocuklara, bu gençlere hadi dışarı dediğimizde ne yapacaklar

  O zaman gençleri ne yapacak. Gençler memuriyet diye diye gelen hükümet kendi yandaşını aldı, giden hükümet aldı. Böylelikle bir şişman, hantal bir bürokrasimiz oldu, doğrudur ama bu çocuklara, bu gençlere hadi dışarı dediğimizde ne yapacaklar.

K.K.T.C.’deki işsizliğin sebebi nedir?

Çare;  özel sektörü desteklemek, bu kapanan fabrikaları açmak

  İş bulmak için ya Rum tarafına geçecekler, boyun eğecekler, ya da adayı terk edeceklerdir. O halde çare nedir? Çare; özel sektörü desteklemek, bu kapanan fabrikaları açmak, Türkiye’nin kapılarını da satış için, gümrüksüz alışveriş için karşılıklı bize açmaktır. Zamanında Sayın Demirel’in söylediği gibi; “Türkiye için, Konya, Adana ne ise her açıdan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de öyle olmalıdır.” Öyle muamele görmelidir. Bunu bekliyorduk, olamadı. Onun için bu kısıtlamaların kalkmasını bekliyoruz.

Türkiye’deki işsizler de; iş var zannıyla cebinde 5 lira yok, 

turistik pasaportla buraya geliyor

  Birde işsizliğin sebebi; Türkiye’deki işsizler de;   iş var zannıyla cebinde 5 lira yok,  turistik pasaportla buraya geliyor. İş arıyor, tabiatıyla iş bulmayınca hırsızlık başlıyor. Bu ne oluyor? Bunu Türkiyeliler yaptı diye bir şikayet başlıyor. Bu konularda Türkiye ile bizim hükümetimizin oturup, Kıbrıs’a gidecek olan eğer turist olarak gidiyorsa, cebinde ne kadar para var çıkış limanından kendisine sorulmalıdır. Buraya insanları 5 lira ile 10 lira ile gönderip, aç-susuz burada bırakmamalıdır, burada çalıştırmamalıdır.

Çünkü biz kardeşlerimize gelme diyemeyiz

  Onun için tekrar ediyorum. Sayın Erdoğan bir zamanlar Anadolu’dan İstanbul’a gelecek olanlardan bile bir pasaport, bir şey koyalım demişti. Yani o kadar önemli bir sorundur. Çünkü biz kardeşlerimize gelme diyemeyiz. Ama geldiklerinde de dediğim gibi aç-susuz yaşayamazlar. Onun için bu durumu Türkiye’nin yaratmaması lazımdır. Buradaki insan Türkiye’ye baktığında; benim vatanım, benim Türkiye’m, aslan Türkiye’m der. Türkiye’den buraya gelen işsiz-güçsüz insanların yaptıklarını, Türkiye’ye yaptığı gibi algılamamak lazımdır.

Avrupa Gümrük Birliği’nin uygulamasından

sonra K.K.T.C.’de esnafın durumu nasıldır?

Memurlarınızın maaşı yüksek, asgari ücret iki mislidir.

İki misli ama birde hayat pahalılığına bakınız

  Gezdiniz ve gördünüz hep şikayet var, esnafın şikayeti çok. Çünkü dediğim gibi üretim olmazsa, dış satım olmazsa bunun içerisinde kendi kendine yaşayacaksan, ithal mal ile yaşayacaksan o ithal malda tabiatıyla aracısı var, masrafı var. Sizin 5 liraya yediğiniz bir sebzeyi, biz burada 10 liraya yeriz. Böylelikle bir pahalılık var. Türkiye’den gelen kardeşlerimiz birde buna bakıyor; memurlarınızın maaşı yüksek, asgari ücret iki mislidir. İki misli ama birde hayat pahalılığına bakınız.

K.K.T.C.’deki esnafın ve iş adamlarının önünün açılması için

Türkiye’den beklentiniz nedir?

Türkiye’nin kapıları açması lazımdır.

K.K.T.C.’nin bağımsızlık yolundaki çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? K.K.T.C,’ye sadece Türkiye tanıyor, neden diğer ülkeler neden tanımıyor?

  28 yıldır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diye bir devlet vardır ve bunu Türkiye tanımaktadır. Birçok ülke açısından tanınmamasının sebebi zamanında biz devleti ilan ettiğimizde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde; Amerikalıların, İngilizlerin, Sovyetlerin  marifetiyle bu gayri bir yasal kuruluştur, bunu kimse  tanımasın, kimse yardımcı olmasın diye çıkarttıkları kararın arkasına herkes  saklandı ve eli kanlı Rum idaresi zaten 1964’den  itibaren, 1963 yılı sonunda  biz saldırdılar. 1964 yılında bu ülkeler Güvenlik Konseyi’ne gittiler.

Makarios’u anayasaya rağmen meşru hükümet olarak tanıdılar

  Bu ülkeler Türkleri toplu mezarlara gömerek Enosis’i elde etmek isteyen eli-kanlı Makarios’u anayasaya rağmen meşru hükümet olarak tanıdılar. O günden itibaren bütün dünyada  bir meşru hükümet vardır, bunun içinde bir de Türk azınlığı vardır imajı doğdu. Halbuki biz iki kurucu ortaktık ve bu imaj Yunanistan’ın ve Rumların siyaseti sayesinde, İngiliz ve Amerika’nın da baskısı sayesinde bugüne kadar devam ettirildi. Şimdi bütün bunlara rağmen Türkiye’nin yardım ve desteği ile İslam Konferansında tam üye olmamakla beraber, gözlemci üye olmakla beraber bir sandalyemiz var.

Bangladeş tanıdı. Amerika geri çekmezsen yardımı keserim dedi,

adamlar  geri çekmek mecburiyetinde kaldı. 

  Diğer Türki Cumhuriyetlerle karşılıklı kültürel temaslar olanlar var. Ama siyasi tanımaya gelince adamlar çekiniyor. Çünkü Amerika’ya muhtaçtırlar,  bilmem kime muhtaçtırlar. Bağımsızlığı ilan ettiğimizde bizi Bangladeş tanıdı. Ertesi gün Amerika gitti dedi ki geri çekmezsen yardımı keserim dedi, adamlar geri çekmek mecburiyetinde kaldı. 

Bir devletin varlığı tanınmasıyla ölçülmez. Devlet varsa vardır

  Bir devletin varlığı tanınmasıyla ölçülmez. Devlet varsa vardır. Tanınmayan devlette vardır. Birçok devlet vardır. Bütün mesele, hayatı idame ettirebiliyor mu? Demokratik ve hukukun üstünlüğüne saygılı bir devlet miyiz? Değil miyiz?  Bu konuda hem Amerika’daki yıllık insan hakları raporunda, hem Avrupa’nın insan hakları raporlarında tanınmıyor amma insan hakları, demokrasi konusunda tamamdırlar diye raporlar çıkmaktadır.

K.K.T.C.’nin devlet olarak tanınmamasında

sizce en büyük baskıyı Amerika’mı oluşturuyor?

Amerika bizi Rum’a yamalamak siyasetini devam ettiriyor

  Çünkü Amerika’da gayet güçlü bir Yunan lobisi vardır. Ta 1960’larda arşivlerine baktığımızda görüyoruz. Amerika’nın Kıbrıs siyaseti; Kıbrıs’ın Yunanistan’a verilmesi, Türkiye’nin de karşılığında da bir küçük Yunan adası veyahut 1964’de Akesson Planı diye bir plan ortaya koydular, orda gördük ki Kıbrıs Yunanistan’a gidecek, Karpaz Burnunda da Türkiye’ye bir egemen askeri üst verilecek. Türkiye bunu müzakere etmeye hazırım dedi. Yunanistan red etti. Bunun üzerine Türkiye’ye dediler ki egemen üstü kabul etmiyorlar. Sana 30-40 yıllık bir icar yapalım. Bunu da İnönü ret etti, Allah rahmet etsin. Böylelikle Enosis’in kenarından geçtik. Ama Amerika’nın bize bakışı; ben tek hükümet tanırım, hükümetinizle birleşin diyerek bizi Rum’a yamalamak siyasetini devam ettiriyor.

O zamanki Makarios’la görüşmelerinizde bir anınızı anlatırmısınız? 

Makarios Başpiskopos olduğunda ölesiye Enosis için çalışacağım,

gerekirse Enonis yolunda öleceğim diye yemin etti

  Makarios’un kendi kendini tarifi;  Allah’ın kendisine Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama görevini verdiği inancıyla kilisede Başpiskopos olduğunda ölesiye Enosis için çalışacağım, gerekirse Enonis yolunda öleceğim diye yemin etti. Böyle bir adamdır. Katiyyen yüzünüze bakmazdı, öyle göz göze gelemezdiniz. Hep gözleri böyle sağa-sola kaçırır. Çünkü her söylediği yalandı. Adamına göre konuşurdu. Onun için ben savcı iken yeni Başpiskopos oldu mu halkı isyana teşvik eden bir konuşması geldi.

                                                             
K.K.T.C Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş
 
Mahkemeye verin dedim. Rum Başsavcı Siyasi meseledir ve

buunu mahkemeye vermeyeceğiz dedi

   Mahkemeye verin dedim. Birkaç gün sonra Rum Başsavcı geldi. Dedi ki sen Makarios’u mahkemeye mi veriyorsun? Dedi. Evet, vereceğim dedim. Tamam dedi biz bunu valiyle konuştuk. Siyasi meseledir. Bunu mahkemeye vermeyeceğiz. Verirsek kahraman yaparız. Peki dedim. Dosyayı uygulayalım ve istediğinizi yapın. Makarios 15 gün sonra bir daha kötü konuşma yaptı. Başsavcıya gönderdim, onu da vermediler.Ondan sonra baş belası oldu, çıktı.

Sizin döneminizden bugüne kadar yapılan Kıbrıs

hakkındaki görüşmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bütün müzakereler bizi bu garantilerden yoksun bırakmak.

  Kıbrıs meselesinin müzakere edilmemiş tek bir yönü yoktur. Her şey müzakere edilmiştir. Neden anlaşma olmuyor? Çünkü Rum Kıbrıs’ı kendisinin addediyor. Özellikle 1964 Güvenlik Konseyi Kararından sonra meşru hükümet madem ki benim diyor o zaman Kıbrıs Türküde azınlığımdır ve o azınlık statüsünü bize vermeye, yutturmaya çalıştı. Biz bunu kabul etmeyip, kurucu ortaklıkta ısrar ettiğimize göre asla kabul etmiyoruz. Garantilerin devamında ısrar ediyoruz yani Türkiye’nin haklarını koruyoruz. Müdahale etme hakkı gibi haklarımız garantileme hakkıdır. Onu katiyen kabul etmiyorlar. Geçersizdir diyorlar. Bütün müzakereler bizi bu garantilerden yoksun bırakmak.

Annan Planında devlet ortada kalkıyordu

  Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetinin ortadan kalkması ile ilgilidir. Rum açısından müzakerelerin hedefi budur. Bizim açısından bunları idame ettirmek. Dolayısıyla 180 derece temelli bu ayrılık olduğuna göre uzlaşma olabilmesi için ya biz Rum’a boyun eğeceğiz yahut da Rum bizim kurucu ortaklık statümüzü kabul edecek, garantileri kabul edecek ki asla etmem diyor. O halde niye konuşuyorsunuz. Dünya bizi konuşur görsün diye konuşuluyor. Ama bu bizim aleyhimize işliyor. Annan Planında da gördünüz. Annan Planında devlet ortada kalkıyordu, garantiler sulandırılıyordu.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ortadan kalkacak,

garantiler olmayacak bir noktaya götürür

  Şimdi ne oldu? Biz Annan Planına evet deyince demek ki bunlar devletten ve garantilerden vazgeçerler imajı dünyada yaratıldı. Büyük aleyhimize oldu. Şimdi Sayın Eroğlu’nun görüşmeleri, Talat’ın bıraktığı yerden devam ettirmek zorunda bırakıldı. Talat’ın bıraktığı yer nedir? Ayrı devlet, ayrı egemenlik istemem. Garantileri de görüşmeye hazırım. Bu çizgiden  giden görüşmeler eğer anlaşma olacaksa  bizi nereye götürür. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ortadan kalkacak, garantiler olmayacak bir noktaya götürür.

Kıbrıs’ta iki eşit egemen halkın varlığıdır, iki devletin varlığıdır

  Sayın Eroğlu tabiatıyla halka verdiği sözü müdafaa etmeye çalışıyor. Ama Rum’da bar  bar bağırıyor. Hani ya sen Talat’ın bıraktığı yerden devam edecektin, sen demek ki kaçak oynuyorsun,  samimi değilsin, uzlaşmazsın diye bizi mütemadiyen şikayet ediyor. Onun için bizim istediğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinde Annan Planından önce oybirliğiyle alınmış olan bir karar var. Kıbrıs meselesi gerçekler üzerine haledilebilir. Gerçeklerde Kıbrıs’ta iki eşit egemen halkın varlığıdır, iki devletin varlığıdır. Türkiye’nin garantörlüğünün devamıdır. Bu noktaya, çizgiye bizim gelmemiz lazım. Kırmızı  çizgimizin bu olduğunu dünyaya duyurmamız lazımdır.

Rum; tek egemenlik, tek hükümet, tek devlet benim diyor

  Türkiye’de hem hükümetin, hem meclisin yeniden bu çizgiyi canlandırması lazımdır. Rum benim kırmızı  çizgim garantiler asladır,  ayrı devlet asladır, egemenlik asladır. Tek egemenlik, tek hükümet, tek devlet benim. Gelsinler içime kendilerine bazı haklar  vereyim demektedir.

Kıbrıs görüşmelerinde K.K. T.C. halkının görüşü nasıldır?

Halkın iradesi meydana çıktı ama dinleyen yok, bakan yok

  Seçimlerde halk görüşünü gösterdi. Sayın Eroğlu bunları söylediği için seçildi. Talat bunları söylemediği için seçilmedi. Dolayısıyla halkın iradesi meydana çıktı ama dinleyen yok, bakan yok. Dediğim gibi bu iradeyle seçilen bir cumhurbaşkanına Talat’ın bıraktığı yerden başla diye baskı yapılıyor ve Talat’ın bıraktığı yerden başlamaya mecbur ediliyor. Bu da haksızlıktır. Tabi bunlar bize yapılan haksızlıktır.

K.K.T. C ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Yapılan Türkiye aleyhtarı protestoyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Protestoların öncülüğünü sendikalar yapıyor

  Ekonomik paket ile ilgili protestoydu ve protesto olduğu içinde hiç milli bayrak yok. Bu protestoların öncülüğünü sendikalar yapıyor. Partilerde buna iştirak etmek için sendikalara; daima yaptığınız terbiyesizliği yapmayacaksınız. Türkiye aleyhine söz yok, Türkiye aleyhine pafta, yafta yok diye anlaşma var ama bunların içerisine seçimlerde  % 1 bir bile oy almayan Türkiye aleyhtarı, Rum’un hizmetkarı bunlar sızdı ve o rezillik birinci mitingde yaşandı. Derhal halkımız bütün köylere kadar Türkiye’ye bunu yapamazsınız diye protestolar gösterdiler ve ikinci miting bunun devamı olacaktır. Bu sefer Türk bayrakları ile KKTC bayrakları ile birinci mitingi söndürmek, silmek için yapıldı. O sızan insanlar yine sızmaya çalışınca bunları yakaladı, ellerinden yaftaları aldı. 

Bu halk Türkiye için, Kıbrıs’ın bir Türk toprağı olduğu için ölmüştür

  Ama basın sanki bunlar yine gösterilmiş gibi resimler verince, Anadolu yine ayağa kalktı, tabi yine üzüldü. Halbu ki bu halk Türkiye için, Kıbrıs’ın bir Türk toprağı olduğu için ölmüştür. Bu direniş ellinci yılına giriyor. Rum karşımızda,  bütün dünya karşımızda. Türkiye’nin desteği ile Türkiye’den gelen o milli ruhun havasıyla elli yıldır devam eden bir direniş.

K.K.T. C. Rum tarafı ile ikili görüşmelerde neler yapması gerekir?

Rum yine 1963’te yaptığını yapacak, yine yırtıp atacak,

yine saldıracak o zaman daha büyük bir kavga çıkacak

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve hem Anavatan Büyük Millet Meclisinden oybirliği ile alınan kararın değişmez bir karar olduğunu, bunun barış istememe olmadığını, bunun kalıcı barış istemek olduğunu anlatmamız lazımdır. Eğer devlet ve egemenlik üzerine geleceğin barışı iki devlet, iki egemenlik üzerine bina edilmezse Rum yine 1963’te yaptığını yapacak, yine yırtıp atacak, yine saldıracak o zaman daha büyük bir kavga çıkacak.

Belki de bu iş Türk-Yunan harbine kadar gidecektir

  Belki de bu iş Türk-Yunan harbine kadar gidecektir. Onun için kalıcı bir anlaşma olabilmesi Rum’un bu iş yürümedi, olmadı, yırtıp, attım, benim Kıbrıs Hükümetim diyemeyeceği formül lazımdır. Oda Türkiye Büyük Millet Meclisinde oy birliği ile alınmış karar da vardır. Bu plan Annan Planından evvel 1990 yılının sonudur. K.K.T.C.’nin Türkiye Cumhuriyeti ile iyi ilişkiler içinde olması lazımdır.

K.K.T.C. ile ilgili olarak Türk basınından neler bekliyorsunuz?

  Güya gerçekleri Türkiye’ye duyurup, bunu yapanları teşhir etmek merağıyla yaptılar. Bunun aksi tesir yapabileceğini, Türk ulusuna güya bütün mitingi yapanların  söylemleriymiş gibi algılanabileceğini hesaba katmadılar. Kendilerine de söyledik.  Bazı şeyleri yansıtırken kendi kendilerini sansür  etmeleri lazımdır. Türkiye’yi gücendirecek haber varsa kimler yapıyor. % 1 oy bile almayan insanlardır diye eklemeleri lazımdır.

  Türk basınında Kıbrıs’ı sansür çoktan başlamıştır. Mega basından bahsediyorum. Kıbrıs’la kötü bir şey varsa manşet ama davanın devam etmesi, görüşmelerin aksi olması, Türkiye’nin Avrupa Birliğine üye oluşunun kabul edilemez olduğunu, bunları yazan, yapan yok. Sanki Kıbrıs meselesi Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda engelmiş gibi bunu unutturmaya ve yatıştırmaya çalışıyorlar. Büyük gazetelerde; dikilmeyelim, direnmeyelim, bu iş bitsin gibi bir hava var.

Türk basını K.K.T.C ile ilgili olarak neden böyle bir yayın politikası izliyor?

   Bir inanç var ki Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme yolunda engeliz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki gençlere mesajınız nedir?

Devletinizden uzlaşma için vazgeçerseniz Rum’un kölesi olmaktan kurtulamazsınız

  Onlara devamlı surette söylüyoruz. Devletinizden, egemenliğinizden barış adı bir uzlaşma için vazgeçerseniz Rum’un kölesi olmaktan kurtulamazsınız. Kıbrıs kısa bir zaman içerisinde Girit olur ve buradan ya toprak altına, ya da göç diye yok oluruz. Onun için devletinizin kıymetini biliniz. Hükümetin aksiliği, eksikliği varsa hükümetleri değiştirebilirsiniz ve devletten vazgeçerseniz bir daha devlet olamazsınız. Devletsiz insan olarak da Rum’un kölesi, kulu olursunuz.  

Anavatan halkından ne istiyorsunuz?

Siz olmasaydınız bugün biz yoktuk

  Allah razı olsun. Siz olmasaydınız bugün biz yoktuk. Heyecanınızla, milli görüşünüzle evlatlarınızı gönderip, bunca yıldır hudutlarımızı korumakla, şehitler vermekle bizi ihya ettiniz. Bu Türk adasının, Türkiye’ye karşı bir saldırı adası haline gelmemesi için biz can verdik, sizde can verdiniz. Allah şehitlerimize rahmet eylesin.”

Kıbrıs Barış Harekatında görevde olan eski Başbakanlardan

Prof. Dr. Necmettin Erbakan hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Erbakan’ın burada heykelini dikmek borcumuz vardır

  Allah rahmet eylesin. Geçenlerde Erbakan’ı kaybettik. Onun hakkında sorular soruldu. Söylediğim şudur; kendisine müteşekkiriz. Burada heykelini dikmek borcumuz vardır. İnşallah o günü de yaşarız. Burada Ecevit’in heykeli var ama Erbakan’ın heykeli yoktur. Erbakan’ın da heykelinin dikilmesi için bir şey başlattık.”

K.K.T.C. Demokrat Genel Başkanı Serdar Denktaş;”Türkiye pazarı bize tam olarak açılmalıdır”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  K.K.T.C.’de daha önceki hükümetlerde; İçişleri Bakanı, Gençlik ve Spor Bakanı, Turizm Bakanı, Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Demokrat Parti Genel Başkanı, Cumhuriyet Meclisi-Demokrat Parti Lefkoşa Milletvekili, Serdar Denktaş “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

  Biyografinizden kısaca konu eder misiniz?

  “1990’den beri aktif siyasetin içerisindeyim. İçişleri Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı gibi görevlerde bulundum. 2006 yılından beri de muhalefet partisi olarak karınca kararınca vekillik görevini yerine getirmeye çalışıyoruz.

K.K.T.C. içinde bulunduğu durumu şu an itibariyle nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ekonomik,sosyal, turizm açısından maalesef parlak değildir

  Ülkenin içinde bulunduğu durum şu an itibariyle; ekonomik açıdan olsun, sosyal açıdan olsun, hatta turizm açısından da maalesef parlak değildir. Bunun ana nedeni yıllardan beri devam etmekte olan çözüm olacak mı, olmayacak mı belirsizliği insanlarımıza bir bıkkınlık yaratmıştır.

                                         
Demokrat Genel Başkanı Serdar Denktaş
ve Sonsöz Gazetesi Köşe Yazarı-
Habergünebakış Sitesi Editörü İlker Çakan
 
Avrupa Birliği, gerek Birleşmiş Milletler inanılmaz

vaatlerle halkımızı bir yerde aldatmışlardır

  2004 Annan Planı referandumu öncesinde gerek Avrupa Birliği, gerek Birleşmiş Milletler inanılmaz vaatlerle halkımızı bir yerde aldatmışlardır. Belirsizlikten kurtulma adına insanımız ve büyük çoğunluğu da iki devletin devamının bu planın içerisinde yer aldığı düşüncesinde Birleşmiş Milletler Planına evet demiştir. Beklenti iki taraftan evet çıkması ve dünya ile buluşabilmekti.

Türk tarafı Rum tarafının hayırı karşısında boynu bükük kaldı

  Rum tarafı hayır dese bile yıllardan beri yaşamakta olduğumuz izolasyonlar kalkacaktı ve her şey değişik olacaktı. Böyle bir beklenti de vardı. Fakat Türk tarafı Birleşmiş Milletler Planına evet diyerek, Rum tarafının hayırı karşısında boynu bükük kaldı. Belirsizlik hala devam ediyor. İzalosyon güçlenerek devam ediyor. Bu sıkıntı içerisinden ve belirsizlik içerisinde vatandaşımızda da  maalesef özgüven açısından büyük bir düşüş yaşanmaya başlandı. Şimdi aradan 7 yıl geçti.

                                   
K.K.T.C. Demokrat Genel Başkanı Serdar Denktaş
 
İşler iyiye doğru gitmiyor

  Bu birikimin artık taştığını görüyoruz. Her tarafta eylemler, maalesef iflaslar, hayat kalitenizde sürekli bir düşüş, işler iyiye doğru gitmiyor. Bunun içinden bir şekilde çıkmamız gerekecek. Bu nedenle de ortaya koyduğumuz çabalar içerisinde evet bizim kendi yanlışlarımız var, bu yanlışlarımızı düzeltmemiz gerekir. Ülkenin çeşitli katmanlarından reformlar gerekir. Aman aynı zamanda hemen yanı başımızda Anavatanımız dediğimiz 75 milyonluk pazarın da bize tam olarak bize açılması gereklidir ki insanlarımızı yeniden üretime başlatalım ve bu yalnız kalmışlık hissinden kurtulsun. Başka çaremizde yok. Şu anda bütün uğraşımızda bunun üzerine yönelmiştir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Anavatan’dan neler bekliyorsunuz?

  Tek beklediğimiz şudur.  Mademki dünya bize izolasyonu uyguluyor?  Kendi verdikleri sözleri yerlerine getirmiyorlar. Türkiye pazarı bize tam olarak açılmalıdır. Yani başka bir deyişle Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşması var. Bu Gümrük Birliği Anlaşması içerisine Kuzey Kıbrıs’ı da yerleştirmediler. Avrupa Birliği bunu kendisi yapacak diye söz verdi ama Rum tarafının itirazları nedeniyle 7 yıldır bu sözünü yerine getirmedi.

Onlar kendi sözlerini yerine getirmiyorsa, o zaman Türkiye’nin yapması gerekenler bu gümrük birliği kapsamında kuzeyi de almak suretiyle bizimde o 75 milyonluk pazar içerisinde daha rahat hareket edebilmemizi sağlamasıdır.

Türkiye de sürekli Kıbrıs’ın lehine baskı altına kalmaktan kurtulur

  Bunun olmasıyla birlikte 2-3 yıl içerisinde iç yanlışlıklarımızı da düzeltmek suretiyle 3 yıl içerisinde Türkiye’nin artık bize bütçe katkısı yapma ihtiyacı ortadan kalkar. Böylelikle iki halk arasında var olan tarihi güçlü bağlar daha da güçlü bir hale gelir. İki devlet Anavatan, Yavruavatan ama iki devletin idaresi biribirine eş iki devlet muamelesi içerisinde hareket ettiği müddetçe de dünya bunu görür ve daha saygılı bir noktaya geliriz. Türkiye de sürekli Kıbrıs’ın lehine baskı altına kalmaktan kurtulur. Bu noktada ulaştırmak lazımdır.

K.K.T.C. Hükümet çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir vizyonları olmadığı için ne yapacaklarını da bilmiyorlar

  Kendi içimizde mevcut hükümeti en çok eleştiren muhalefet liderlerinden biriyim. Bu bizim içimizi ilgilendiren bir konudur. Bir vizyonları olmadığı için ne yapacaklarını da bilmiyorlar. Bir önceki hükümete tepki nedeniyle halkımız büyük oranda onay vererek kendilerini iktidara getirdi ama maalesef yine insanlarımızı hayal kırıklığına uğratan bir dönem yaşıyoruz. K.K.T.C. Cumhuriyet Meclisinin toplam 50 milletvekili vardır. Demokrat Parti olarak mecliste 5 milletvekilimiz vardır.

Mevcut hükümet bizden 3 milletvekili transfer

 etmek suretiyle tek başına iktidarı yürütüyor

  2009 yılında ki geçen seçimden % 10 oy alarak çıktık. Ancak mevcut hükümet bizden 3 milletvekili transfer etmek suretiyle tek başına iktidarı yürütüyor. Son yapılan bütün araştırmalar da görülüyor ki yükselişte olan tek partiyiz.

                                            Demokrat Genel Başkanı Serdar Denktaş
 
Erken seçim kapıdadır

  Diğerlerinin tümünde düşüş varken, sadece Demokrat Parti yükseliyor. İlk seçimde birinci parti olarak çıkmayı hedefliyoruz. Seçimler bu yılın içinde olacak gibi görünüyor. Erken seçim kapıdadır.

K. K T. C. İşsizlik sorunu var mı? Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

17.000’nin üzerinde işsiz gencimiz var

  Ekonomi gittikçe daralıyor. Dolayısıyla iş imkanları kısıtlanıyor. Bizim bir başka yanlışlığımız da gençlerimizi, çocuklarımızı illaki üniversite mezunu yapıncaya kadar her aile okutur. Burada bu oran % 99 gibi bir rakamdır. Büyük ölçüde teknik elaman sıkıntımız var ve eğitim sistemini de ona göre programlamadığımız için bir dönem bu sıkıntı giderek büyüdü ve bu eksikliği Türkiye’den tamamlamağa çalıştık. Ancak orda da kontrolsüz bir yapı oluşturduğumuz için 2006 yılı sayımlarına göre 260.000 civarında olması gereken toplam nüfus buna vatandaş olmayan da dahil bugünlerde konuşuyoruz, ne olduğunu bilmiyoruz ve 700-800 binlerden bahs ediliyor ama bu toplam nüfusun son istatistiklere göre 17.000’nin üzerinde işsiz gencimiz var.

Kaçak işverenden tutun, kaçak işçiye kadar

her türlü olumsuz ortam şu anda mevcuttur

  Buna lise mezunu kesim dahil değildir. Kaçak işverenden tutun, kaçak işçiye kadar her türlü olumsuz ortam şu anda mevcuttur. Bunun düzeltilmesi için atılması gereken adımlar maalesef atılmıyor. Giderek daha kötü bir noktaya geliyor. 2009 yılında ortaya bir programla çıktık. Herkes takdir etti. Herkes ayakları yere basan programdır dedi ama oy vermedi. Şimdi umarım bu kez doğru olan yapılır.

Kıbrıs Türk halkına ve Anavatan’a mesajınız nedir?

Kıbrıs Türkünün tarih boyunca en büyük gücü Türkiye kamuoyu olmuştur

  Özellikle son dönemlerde bu iki halkın birbirinden soğumasına yönelik girişimler var. Bu oyuna gelmememiz lazımdır. Kıbrıs Türkünün tarih boyunca en büyük gücü Türkiye kamuoyu olmuştur. Kamuoyunun Kıbrıs desteği devam ettiği müddetçe hep biz burada kazandık. O hassasiyette zafiyet olduğu zamanlarda da hep başımıza bir işler geldi. Onun için buna dikkat etmemiz lazım. Çok sık kullanılan işte Kıbrıs’ta Kıbrıslılar Türkiyelileri sevmez, Türkiyelilerde bizleri istemez söylemleri mutlaka kulak ardı edilmesi gerekir.

Türkiye’den gelen karşı çıktığımız insanlar

ya bir hırsızlık yapmıştır, ya bir münasebetsizlik yapmıştır

  Burada karşı çıktığımız Türkiye’den gelen insan yok mu vardır ama emin olun ki ya bir hırsızlık yapmıştır, ya bir münasebetsizlik yapmıştır. Türkiye’nin her yerinde herkesin karşı durduğu tiplerdir bu tipler. Ben bunu genelleştirip de Kıbrıslılar Türkiyelileri sevmez diye bir yaklaşıma girmem.

Türklüğünü korumak için mücadele eden Kıbrıslı Türklerdir

  Farklı alışkanlıklarımız var. Mağazalarımızda çalışanlar gelen müşteriye çok fazla itibar etmezler. Halbuki bu bir alışkanlıktır. Yıllarca böyledir. Gelen müşteri rahatça dolaşıp, alacağı emtianın üzerinde yazan fiyat bellidir, onu görür. Eğer isterse alışverişini yapar, istemezse yapmaz. Bu buranın alışkanlığıdır. Buranın karakteridir. Bunu sevgisizlik diye algılamamalıdır ve bileceğiz ki Akdeniz’de halen bu yaşayan devletin içerisinde yaşamaya  devam edebiliyorsak, bunun nedeni Türkiye’de  bu hassasiyettir, bu sevgidir. Türkiye’nin hala Akdeniz’de dediği geçiyorsa, , sözü geçiyorsa bunun nedeni asırlarca burada Türklüğünü korumak için mücadele eden Kıbrıslı Türklerdir. Kim ayıracak bunu, kim zayıflatacak bu işbirliğini. Mümkün değildir ama işte uğraşlarım da oldu. Bu oyuna gelmeyeceğiz.

K.K.T.C.’nin turizm politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Turizmde son yıllarda çok önemli bir düşüş yaşanmaktadır

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin geleceği turizmde ve bu hizmetler sektöründedir. Ancak maalesef turizmde son yıllarda çok önemli bir düşüş yaşanmaktadır. Son dönemlerde kendi havayolumuzun da ortadan kalkmasıyla doğan bir pazarlama boşluğu oluştu ve maalesef bu yıl kayıp yıllardan biri olarak geçecektir. Ümit ederim hükümet gelecek yıl hiç değilse gerekli hazırlıkları yapar ve 2005’lerdeki seviyeye ulaşır.

Turizmde politika yanlışlığı var

  Ondan sonra onu katlar. Turizmde politika yanlışlığı var. 1994’den 2006’ya kadar değişik bakanlar olmasına rağmen aynı doğrultuda bir politika devam ettirildi. Bir mastır planı hazırlığı vardı ama yasallaşmış değildi. Yasallaşmamış olmasına rağmen bütün bakanlar o yasallaşmış gibi hareket etti. Maalesef  2006’dan itibaren bu çark değişti. Her gelen daha önce gelenlerin yaptıklarını sıfırladı. Yeniden başladı. Maalesef o yıldan itibaren düşüş başladı. Şu gün hala daha 2005 hedeflerine ulaşmaya çalışıyor. İnsanlar o kadar geriye düştü. Sıkıntı buradadır.

K.K.T.C ile Azerbaycan ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklerin hakları işgal altındadır

 Türk dünyasının birbiriyle işbirliği, güç birliği yapması şarttır. Hepimizin kendimize göre sorunları var doğru. Ama bu sorunların dışında çok daha fazla da müştereklerimiz var. Birlikte hareket etmeyi öğrenmeliyiz. Karabağ meselesini hep; işte Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklerin yaptığını Karabağ’da olanın karşıtı gibi göstermeye çalışırlar. Bu aslında yanlıştır. Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklerin hakları işgal altındadır.

Karabağ’da Azerbaycan’ın toprakları işgal altındadır

  Karabağ’da Azerbaycan’ın toprakları işgal altındadır. Aynı kaderi paylaşıyoruz. Eş bir durumumuz. Biz birinin toprağını işgal etmiş değiliz. Biz  işgal edilmiş haklarımızı koruyabilmek için yine yarısına sahip olduğumuz hak açısından sahip olduğumuz topraklara kendi evimizi kurduk.Dolayısıyla Azerbaycan’la , Türkiye ile diğer Türk devletleri ile eşit devletler olarak ama Avrupa Birliği nasıl ki  işte Almanya’sı, Fransa’sı Portekiz’i vs. bir araya gelip bir zemin yaratmaya çalışırlar.

                                                                                                
K.K.T.C. Demokrat Genel Başkanı Serdar Denktaş
-T.C. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel-
K.K.T.C. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R.Denktaş
                                                      
Türk Devletleri arasında oluşacak benzeri bir birlik

  Türk devletleri de kendi arasında bu ekonomik zemini mutlak surette oluşturmalıdır. Avrupa Birliği ile uğraşmak yerine Türk Devletleri arasında oluşacak benzeri bir birlik; kültürel, ekonomik, sosyal çok daha birbirimize yeter, güçlü duruma geliriz. O zaman gücün nerede olduğunu göreceğiz.

K. K. T.C. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’ın

evladı olarak soy ağacından konu eder misiniz?

Kıbrıs halkı köken itibariyle Türkmen’dir

  Büyüklerimizin araştırdığına göre Konya Karaman’dan Kabakulak veya Kabasakal öyle bir soydan geliyoruz. 1571’den sonra buraya yerleşmişler. Altı kardeşten şimdi üç kardeş kaldı. Üç kardeşimizi kaybettik. Bir erkek iki kız olmak üç kardeşiz. Kıbrıs halkı köken itibariyle Türkmen’dir. Osmanlı zaten gidip devir aldığı sağlam kılsın diye yerlere Türkmen kökenli insanları yerleştirdi. Atalarımız demek ki en sağlamı çıkmış, 450 yıldır burada direniyoruz.”

                                       
Demokrat Genel Başkanı Serdar Denktaş
ve Eşi Müge Denktaş 

K.K.T. C. Jimnastik Federasyonu Başkanı Fatoş Türkel: “Niyetimiz K.K.T.C.’yi tanıtmaktır”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Jimnastik Federasyonu Başkanı Fatoş Türkel, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Jimnastik Federasyonu” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Jimnastik Federasyonu

ve sporcularınız ile ilgili bilgi verir misiniz?

  Kuzey Kıbrıs Jimnastik Federasyonu 1973’den beri faaliyet göstermektedir. Son dört yıldır Jimnastik Federasyonu Başkanlığını ben yapıyorum. Üçyüze yakın sporcumuz vardır. 2007 yılında Türkiye Cumhuriyetinde;  üçüncülük, grup olarak da birinciliği yarışarak aldık. Mutluyuz, daha da ilerlemeye devam ediyoruz.

 

                                            
                                    K.K.T.C. Jimnastik Federasyonu Başkanı
                                 Fatoş Türkel ve Sonsöz Gazetesi Köşe Yazarı-
                                 Habergünebakış Sitesi  Editörü İlker Çakan
 
Hedefleriniz nedir? Olimpiyatlara katılmayı düşünüyor musunuz?

  Olimpiyatlara katılmayı ambargolardan dolayı birazcık zorlanıyoruz ama ambargoları da kıracağımıza inanıyorum. Şu anda Azerbaycan Jimnastik Federasyonuna müracaatımız vardır. Başka ülkelere de müracaatı yapmayı düşünüyoruz. Niyetimiz K.K.T.C.’yi tanıtmaktır.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlhan Aliyev’in hanımı Mihriban Aliyev’de Azerbaycan Jimnastik Federasyonu Başkanıdır. Bu nedenle Azerbaycan Jimnastik Federasyonu Başkanlığı ile karşılıklı olarak işbirliği yapmayı düşünüyor musunuz?

  Azerbaycan Jimnastik Federasyonu Başkanlığı ile iletişim kurmaya çalışıyoruz. İnşallah olumlu bir netice alacağız. Sporcularımızı bir araya getirip, neler yapabileceklerini gösterebilmek ve ileriki zamanlarda yarıştırıp, Azerbaycan’ı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kardeş bir ülke olarak tanıtmaktır.”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı İrsen Küçük: “Önceliğimizi eğitime ve turizme veriyoruz”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı İrsen Küçük, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin son ekonomik ve

sosyal durumunu değerlendirir misiniz?

Türkiye’nin birçok yörelerinde bu çalışmaları sürdürüyorsunuz

  Sizleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde görmek bizleri mutlu etmektedir. Anadolu’nun her köşesinden gelen vatandaşımız bizi heyecanlandırmaktadır. Siz basın mensubusunuz. Sonsöz Gazetesinde köşe yazarı olarak tabi bir emeğiniz vardır. Türkiye’nin birçok yörelerinde bu çalışmaları sürdürüyorsunuz. Tabii ki bu yaptığınız çalışmalar içerisinde Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetinin daha da tanınmasında yapacağınız katkılar tabii ki bize olumlu sonuçlar verecektir.

Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetini de turizm yılı olarak ilan ettik

  Dolayısıyla özellikle bu yıl Türkiye’mizle, Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetini de turizm yılı olarak ilan ettik. Bugün Türkiye’de Kıbrıs için 2011 yılı turizm yılı olarak, birçok turistik hazırlıklar içerisinde yer almaktadır. Türkiye’mizdeki 12 Hazirandaki genel seçimleri döneminde her olayın önüne seçimler geçmiştir. Beklentimiz odur ki 12 Haziran seçimlerinden sonra büyük ölçüde Kıbrıs turizmi bakımından Anavatanımız da çok da etkin çalışmalar yapılsın. Bizimde bu konuda çalışmalarımız vardır. Anavatanımızın Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın bu konuda bize büyük katkıları olmaktadır ve bu katkıların a da devam etmektedir. Zaten Kıbrıs’ın ilan edilmesinde Sayın Ertuğrul Günay’ın büyük katkısı olmuştur. Ayrıca Türk Hükümeti de bu öneriyi başta kabullenmiştir. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm Anavatan yetkililerine ve hükümetlerine bu konudaki katkılarından dolayı teşekkür etmek isterim.

 
                                       
                                      Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı
                                     İrsen Küçük-Sonsöz Gazetesi Köşe Yazarı ve
                                      Habergünebakış Sitesi Editörü İlker Çakan
                                       
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde işsizlik sorunu var mı?

İş istihdamı konusunu değerlendirir misiniz?

İşsizlik ve istihdam konuları her zaman için sıkıntılıdır

  Ada ekonomisi bulunduğu her yerde işsizlik ve istihdam konuları her zaman için sıkıntılıdır. Adalarda büyük oranda turizm hizmet sektörlerinin turizmi dışında gelişmesi pek mümkün değildir. Bizlerde zaten önceliğimizi eğitime ve turizme veriyoruz. Tabi bu konulardaki istihdam taleplerine büyük ölçüde yanıt verdiğimizi söylemem mümkün değildir. Ayrıca bizler devlet sektörüyle, özel sektör arasındaki ücret politikalarında devlet sektöründe çalışanların lehine uzun yıllar içerisinde bazı gelişmeler olmuştur. Dolayısıyla bu gelişmeler istihdamı daha çok hükümet çevrelerine yönlendirmiştir. Halkımız da devlette istihdam da büyük bir arzu doğmaktadır ve bir istem olmaktadır.

Özel sektörde yaklaşık 2.000 kişi istihdam yapıldı

  Tabi ki dünyanın hiçbir yerinde devlet sektörüyle daha doğrusu devletin ülke turizmini çözmekteki başarısı mümkün değildir. Bunu birkaç ay önce Yunanistan’da yaşadık. Yunanistan’da uzun yıllar büyük bir istihdama yönlenmişlerdi. Ekonomileri iflasın noktasına gelmiştir. Dolayısıyla bizde bunları gördüğümüz için Hükümete geldiğimiz günden itibaren özel sektörle devlet sektörü arasındaki bu farkları kapatmaya çalışıyoruz ve özellikle istihdamı özele yönlendirme çalışması içerisindeyiz.

4.000 kişiye kadar istihdam yapılması için hazırlığımız yapılmıştır

  Bir örnek vermek gerekirse özellikle bir yıldan beri ülkemizde özel sektörde istihdam verecek olacak personelin ihtiyaç sandığı, sosyal sigorta ödeneklerinin devlet tarafından karşılanma projesini gündeme koyduk ve bu bayağı tuttu. Bu ana kadar da bir yıl içerisinde özel sektörde yaklaşık 2.000 kişi istihdam yapıldı. Tabi bu konuda 4.000 kişiye kadar istihdam yapılması için hazırlığımız yapılmıştır. 2.000 kişi daha özel sektörün yapacağı istihdamlarda ihtiyaç sandığı sosyal sigortalarının tümüyle devlet tarafından karşılanması mümkün olacaktır. Böylelikle özel sektörde daha çok istihdamın yoğunlaşmasına, böylelikle gençlerimizin ve işsizlerimizin iş bulmasını sağlamak mümkün olacaktır. Tabi ki devletin de istihdam ihtiyaçları vardır.

Emekliye çıkan iki personelin yerine bir istihdam yapıyoruz

  Kısıtlı da olsa bu konulardaki istihdamlarımız kısıtlı olmakla beraber devam etmektedir. Örneğin bizim daha çok eğitim konusundaki eksikliklerimizi gidermek için eğitim istihdamına, sağlık hizmetlerinin aksamaması için daha çok doktor, hemşire istihdamlarına önem veriyoruz. Ya da belli sektörlerde belli iş çevrelerinin işlerin aksamaması için emekliye çıkan personel ile ilgili olarak bizim şöyle bir uygulamamız var. Emekliye çıkan iki personelin yerine bir istihdam yapıyoruz. Emekliye çıkan iki kişi yerine bir kişi alınacak diye prensip kararımız vardır. Amacımız devletteki istihdamı daraltmak, tabi ki bu ara aldığımız tedbirlerle özel sektöre yönlendirmektir.

Özel sektörde verimliliğin artırılması için bazı reformlar yapma arifesindeyiz

  Bu çalışmaları yaparken de bilhassa özel sektörde verimliliğin artırılması için bazı reformlar yapma arifesindeyiz. Örnek vermek gerekirse bir personel reformu hazırlığımız vardır. Bu çalışmalar son aşamaya gelmiştir. İlgili yasa Bakanlar Kurulunun gündemine kadar gelmiştir. Bakanlar Kurulu onayından sonra süratle meclise sevk edilecek ve mecliste de gerçekleştikten sonra uygulama aşamasına koyacağız. Tabi bu çalışmaları Avrupa Birliği uyumlandırma çalışmaları ile birlikte de yürütüyoruz.

Avrupa Birliği çalışmalarımızı inceleyen bir oluşumumuz vardır

  Başbakanlığa bağlı Avrupa Birliği çalışmalarımızı inceleyen bir oluşumumuz vardır. Bu birim bu çalışmaları sürdürmektedir. Parlamentoda tüm partilerin desteğini alarak mevcut alt komitelerin yanına birde geçici komite oluşturduk. Meclisimizde bu yasaları görüşmek üzere geçici bir komite oluşmuştur ve ilk toplantısını yapmıştır. Bu önemli çalışmaları başlattık. Bir taraftan devletteki istihdamı daraltma ama verimliliği artırma içinde gerekli hazırlığın yapılması, özel sektöre daha çok istihdamların yönlendirilmesi ve o konuda teşviklerin verilmesi konusunda çalışmamız vardır.

Yabancı vatandaşların K.K.T.C.’de ikamet olayını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sürekli vatandaşlık uygulamamız yoktur

  Vatandaşlık için belli koşullarımız vardır. Bize uyum çok önemlidir. Dolayısıyla burada dikkat ettiğimiz tabi ki sürekli vatandaşlık uygulamamız yoktur. Geçmişte 1970-1976-1980’li bu olmuştur. Ben de o zaman yeni hükümetler de görev yapıyordum. Aldığımız bazı kararlarla kitlesel vatandaşlıklar verdik. Tabi o zamanda büyük nüfusumuza büyük oranda ihtiyaç vardı. Şimdi belirli bir düzeye geldi. Buna bizim vatandaş olarak kabul edeceğimiz insanların yatırımcı olmalarını gözetliyoruz. Buraya gelip iş yapmaları, yatırım yapmaları, bir sermayeyi kanalize etmeleri, aynı zeminde vatandaş olamamış, Türkiye’de yaşayan zamanla Kıbrıs’a gelmek isteyen kişilerin vatandaşlıkları kısıtlı da olsa yapılıyor. Vatandaşlıktan dolayı olan vatandaşlarımızla bir sorunumuz yoktur. Belirli kurallar içerisinde yapılan evliliklerin süratle vatandaş yapılmasına ve çocuklarının vatandaş yapılmasına hiçbir kısıtlama getirilmiyor. Kıbrıs’a uzun yıllar çalışmış, yerleşmiş, çalışmış ve çalışmakta olan kişilerin vatandaşlıkları konusunda belirli kısıtlamalarımız vardır ama vatandaşlıkları kanuni olarak durdurulmuş değildir.

Beyaz kimlik olayını geliştiriyoruz

  Yeni bazı çalışmalarımız vardır. Beyaz kimlik olayını geliştiriyoruz. Belli bir süre beyaz kimlik verilmesi ki seçme ve seçme hakkının dışında her türlü haklara sahip olur. Beyaz kimlik alacak vatandaş namzetlerine beyaz kimlik olayını geliştiriyoruz. Belli iş çevrelerinden gelen kişilere kısıtlı da olsa Bakanlar Kurulu Kararı ile vatandaşlık veriyoruz. Belli konularda sermaye getirmesi ve iş yapması, yatırımları getirmesi koşuluyla vatandaşlık işlemleri o şekilde devam ediyor. Buraya gelen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları çifte vatandaş olabiliyor. Bende çifte vatandaşım. Bende hem K.K. T.C. vatandaşı, hem de Türk vatandaşıyım. Sizin burada vatandaş olabilmeniz için belirli bir süre yaşamanız gerekir.

K.K.T. C. Anamur su projesi hakkında düşünceleriniz nedir?

Anavatandan su taşınması yarım asırlık özlemimizdi

  Anavatandan su taşınması yarım asırlık özlemimizdi. Tabi ki başlangıç dönemi, benim başbakanlık dönemime isabet etti. Bundan iki ay kadar önce Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine Cumhurbaşkanımızla birlikte Anamur’a gittik. Sayın Başbakan başta olmak üzere, Sayın T.C. Bakanı Cemil Çiçek, milletvekilleriyle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gelecek suyun temelini attık ve burada amaçlanan yılda 75 milyon metreküp suyun Kıbrıs’a gelmesidir. Bu su yaklaşık 4 yıllık bir projedir. Bu proje Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın girişimi ile bu çalışmalar 3,5 yıla indirilmiştir. Özellikle ülkemize gelecek olan bu su tabi ki büyük bir olaydır. Özellikle iki kıyı arısında uygulanacak bir büyük projedir.1974 yılında Türk askeri, mücahidimizle birlikte mutlu barış harekatını yapmışsa biz diyoruz ki bu da bir barış suyu olacaktır.

 
                                               
                                                Kuzey Kıbrıs Türk Cumuhriyeti
                                                      Başbakanı İrsen Küçük   
 
Bu büyük projenin tabi ki uygulanması tarihi bir olaydır

   Dolayısıyla bu su bizi heyecanlandırdığı gibi Akdeniz’deki diğer ülkeleri de heyecanlandırmıştır. Tabi ki bunun katkısı çok büyük olacaktır. Aldığım bir duyuma göre barajın yapılacağı yörede köylülerin bazı sorunları nedeniyle oradaki baraj inşaatı biraz sorunlu olmuştur. Biraz yavaşlamış diye bilgi aldım inşallah kısa bir sürede Anamur’da o sorun oradan kalkar. Çünkü bu büyük projenin tabi ki uygulanması tarihi bir olaydır.

Türkiye’nin prestiji bakımından böyle bir başarıyı ortaya koyması

  Hem Türkiye’nin prestiji bakımından böyle bir başarıyı ortaya koyması, birde Türkiye’nin Kıbrıs’taki haklarının devamı bakımından da önemlidir ve Kıbrıs türkünün buradaki ekonomik kalkınmasına da büyük katkısı olacaktır. Çünkü suyun olduğu yerde turizminin gelişmesi ve her türlü yatırımların yapılabilmesi mümkün olmaktadır. Dolayısıyla bu projenin aksamadan yürütülmesi ve planlandığı gibi üç buçuk yılda tamamlanması halinde Kıbrıs’taki kullanım suyuna ihtiyacımız olan içme ve kullanım dahil tüm Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetinin 30 milyon metreküp suyunu ve bunun yanında 45 milyon metreküp suyunda tarımda kullanılması sağlanmış olacaktır. Büyük bir projedir.

Türk halkına mesajınız nedir?

Hiçbir zaman Kıbrıs Türkünü unutmamıştır

  Türk halkına her zaman için minnettarlığımızı sunarız. Hiçbir zaman Kıbrıs Türkünü unutmamıştır. Bütün çalışmalarımız Türkiye’den aldığımız güvenceyle bugünlere gelmiştir. Bütün çalışmalarımızda tabi ki bir mücadele yaşanmıştır. Nasıl ki Anadolu halkı, Türk halkı bu mücadele yıllarını yaşamışsa ve 1923 yılında nasıl ki cumhuriyet noktasına ulaşmışsa bizim Kıbrıs Türkünün de Anadolu’dan gelip yardım elini uzatacağı 1974 yılına kadar burada direnme başarısını göstermek istediğimizi söylemek isterim.

Anavatan halkından gereken desteği görmüşüzdür

  Kıbrıs Türkünün tabi ki bu gayretleri hiçbir zaman boşa gitmemiştir. Anavatan halkından gereken desteği görmüşüzdür. Bir kez daha Kıbrıs Türkünün unutulmaması çağrısını yapmak isterim. Zaten buda mümkün değildir. Anavatanımızın daha da kalkınmışlığını görmek, dünya devletleri arasındaki konumunu daha da yukarılara çekme temennisi için Türk halkına saygılarımı sunarım.”

K.K.T.C.-Girne White Pearl Hotel-Bayramoğlu Ayakkabı Mağazaları Sahibi Bayram Bayramoğlu: “Girne, K.K.T.C.’nin incisi”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin turizm kenti Girne’de bulunan White Pearl Hotelin ve K.K.T.C.’nin değişik şehirlerinde ayakkabı mağazaları bulunan  Bayramoğlu Ayakkabı Mağazaları Sahibi Bayram Bayramoğlu, “Turizm ve Kıbrıs” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi; 

Türkiye ile biz rekabet edebilir miyiz?                                                             

  “K:K.T.C’de turizme hizmet eden tek şehir Girne olup, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin incisi sayılır. Bizim otel isim olarak beyaz inci ismini almıştır. Adalar zaten turizme bağlıdır. Adalar daima turistle geçinir. Bizim küçük sanayimiz olmaz. Anavatan Türkiye çok yakındır. Biz buraya bir sanayi kursak, hammaddemizi Türkiye’den almak mecburiyetindeyiz. Sanatkarı Türkiye’den getireceksin. Hammadde ve sanatçı Türkiye’den getirirsen, imal ettiğin malı kime satacaksın. Türkiye ile biz rekabet edebilir miyiz?

Anavatandan çok büyük destekler bekliyoruz

  Rekabet edemediğimiz için bizim tek çıkar yolumuz ve ayakta durmamız için turizm lazımdır. Anavatandan çok büyük destekler bekliyoruz. K.K.T.C.’ye Anavatan yardımlar yapıyor ama buradaki esnafı ve halkı esnafı beslemek için şu şekilde yapılması gerekir. Türkiye deniz filosunun birçok gemileri vardır. Antalya’dan en az haftada bir defa bir gemi kalksa, Antalya-Girne-Taşucu-Mersin üzerinden Güney’deki Rum tarafında olduğu gibi günde 8 saat kalsa iyi olur. Bu 8 saat içerisinde turist gemiden çıkıyor alışverişini yapıyor. Konaklayıp, ikinci bir seferde geri dönebiliyor ve aynı günde geri dönse de esnafı bu yönden besleyebilir. Bunu Türkiye yaparsa çok iyi olur.

Uçak bilet fiyatlarını düşürmeleri lazımdır

  Havayolu fiyatları çok yüksektir. Mesala, Kıbrıs-Türkiye arasında şu an kişi başı uçak bileti 200 küsur TL’dir. Türkiye’den dört kişilik bir ailenin buraya gelmesi için sadece 1.000 TL. uçak parası için gidiyor. Bu adam niye gelsin Kıbrıs’a? Bu parayla Antalya ve başka bir ilimizde tatilini yapar ve geri döner. Uçak bilet fiyatlarını düşürmeleri lazımdır. T.C. vatandaşı kardeşlerimiz bilet aldıkları zaman eğer uçak bileti 200 TL. ise 100 TL:’sini ödesin, 100 TL’sini devlet karşılasın.

Esnafı besleyen Türk vatandaşıdır

  Anavatan her sene buraya 500 milyon bir yardım yapıyor. Bu yardımın 500 milyonu değilde, 300 milyonu yapılsın. Böylece 200 milyonu da buraya destek yapsın. Ben 60 yıldır piyasadayım. Esnafı besleyen Türk vatandaşıdır. İngiliz, Alman, başkası geliyor. Bunlar gece hayatına katıldıkları için otellere ve restoranlara para bırakııyorlar. Bunlar çarşıya ve esnafa para bırakmazlar. Esnafa parayı bırakan Türkiyelidir. Mesala İstanbullu gelir, İstanbul’da her şey olmasına rağmen buradan alışveriş edip, gidiyor. Ama buna minnettarız. Ama Türkiye’nin desteği olması lazımdır. Türkiye Cumhuriyeti destek yaparak Türkiye-Kıbrıs arasındaki  kişi uçak biletlerini 100-150’ye indirsin.

Türk Denizyolları şu an çok iyi durumdadır

  Türk Denizyolları şu an çok iyi durumdadır. bugün İstanbul’dan Bursa’ya kadar gemiler kalkıp, gidiyor. Bu gemilerde üniformalı hostesler var. Bu gemiler her şeyi ile beraber tertemizdir. İzmir-Antalya-Anamur-Girne-Taşucu-Mersin hattında Türk Denizyolları seferler düzenlese zarar etmez. Böylece Girne’ye turist gelmiş olur.

Bir Müslüman ülkeyi, bir Türk ülkeyi ne pahasına olursa Avrupa Birliğine almazlar

  1974 Kıbrıs Barış Harekatından sonra Kıbrıs davasını rahmetli Ecevit bitirdi. Şimdiki Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Avrupa Birliğine girmek istiyor. Avrupa Birliği bizi almıyor. Çünkü Avrupa Birliği bir Hıristiyan kulübüdür. Bir Müslüman ülkeyi, bir Türk ülkeyi ne pahasına olursa Avrupa Birliğine almazlar. Bizi daima iyi niyet ile masada kaybeden milletiz.Masada daima kaybederiz. Sayın Başbakanımız Avrupa’nın sözlü sözlerine kandı. Referandum yapacağız, siz evet deyin, Rumlar hayır derse biz sizi tanıyacağız dediler. Ne yaptılar? Ondan sonra hiçbir şey yapmadılar. Ondan sonra evet dememize rağmen, onlarda hayır demesine rağmen Rumları Avrupa Birliğine aldılar.

Erdoğan Bey yazılı bir şey almadı ama Erdoğan Beyin elinden her şeyini yazılı aldılar

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini almadılar. Erdoğan Bey burada hiçbir şey söyleyemedi. Siz bize söz verdiniz de O zaman söz veren şu an görevde yoktur. Erdoğan Bey yazılı bir şey almadı ama Erdoğan Beyin elinden her şeyini yazılı aldılar. Onun için bu Kıbrıs meselesi yalnız dünkü ve bugünkü değildir.

1964 yılı çarpışmalarında 103 Türk köyü göçmen oldu

  Tabii ki Avrupa ve Rumlar bunu 1974  Kıbrıs Barış Harekatından sonra Kıbrıs davası diyorlar ki ta bu dava  1955-1957-1958-1964 yıllarına kadar devam eder. 1964 yılı çarpışmalarında 103 Türk köyü göçmen oldu. Bunu dünya tarihi de yazdı. Dünya tarihinde yazılan bu yazıları ne Avrupa, ne Amerika öyle bir şey olmadı der. Öyle bir şey yoktu. Tüm olaylar 1974 yılından sonra oldu derler. 1964 yılında mağdur olan 103 köyün halkı o günden bugüne ne malını alabildi, ne parasını alabildi.”

K.K.T.C İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat: “Çözüm; iki ayrı federe devlet, tek federal cumhuriyettir”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde; 1994-1995 yılları arasında Eğitim Bakanlığı,1995-1996 yılları arasında Başbakan Yardımcılığı, 2004-2005 yılları arasında Başbakanlık, 2005-2010 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulunan K.K.T.C. İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat  “Kıbrıs’ın dünü ve bugünü ” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

Kıbrıs’ın dünü ve bugününü değerlendirir misiniz?

  “Bu özel bir sorudur. Herkesin mutlaka bakması gereken,  değerlendirmesi gereken bir konudur. Kıbrıs’ın geçmişi ile bugünü arasında tabi çok büyük farklar var. Elbette 1974 Barış Harekâtı ile ortaya çıkan bugüne gelişte çok önemli bir dönüm noktasıdır. Onun öncesine gitmek istemiyorum. Çünkü onun öncesi yokluk, baskı, dışlanmışlık ve yaşam mücadelesi yıllarıydı. Ama 1974’den sonra koşullar değişti. 1975’de Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuş oldu. Zaten Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Federe Devletinin bir isim değişikliğiyle oluşturulmuş yeni bir aşamasıdır, bir farkı yoktur, anayasası bile tamamen aynıdır.

Kıbrıslı Türkler 2004 yılına kadar dünyada çok farklı bir imaj yarattılar

  1974’de Barış Harekatından hemen sonra devletleşme sürecine giren, daha doğrusu devletleşme sürecinde yeni bir aşamaya ulaşan Kıbrıslı Türkler 2004 yılına kadar dünyada çok farklı bir imaj yarattılar. Türkiye hükümetlerinin de katkısıyla Kıbrıslı Türkler uluslar arası alanda çözüm istemeyen, 1974 Barış Harekatı ile oluşmuş statükoyu muhafaza etmeye çalışan, bunu zaman içinde yasal hale getirmeye çalışan bir halk olarak görüldüler ve Türkiye’yi de yine çözüm istemeyen Kıbrıs’ı bölmeye çalışan, Kıbrıs’ın kuzeyinde ayrı bir devlet, Türkiye’ye bağlı bir Kuzey Kıbrıs isteyen bir devlet olarak görüldüler. Bu 2004 yılına kadar böyle geldi.

 
                                     
                               K.K.T.C. İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat-
                               Sonsöz Gazetesi Köşe Yazarı ve Habergünebakış
                                            Haber Sitesi Editörü İlker Çakan
 
Kıbrıslı Türklerin yarattığı imajı değiştirdi. Dünya şok oldu

  Ama aslına bakarsanız 2002 yılına kadar böyle geldi. 2002 yılında Türkiye’de dış politika ve Kıbrıs’a yönelik siyasette önemli değişiklikler yaşanırken, 2003 yılı sonunda da benim lideri olduğum partinin seçimleri kazanmasıyla, birinci parti olmasıyla 2004’de kurulan hükümet Birleşmiş Milletlerin sunduğu, önce Kıbrıslı Türkler tarafından red edilen, Denktaş bey tarafından red edilen Annan Planının yeniden görüşülmeye başlanması ve 2004 yılı 24 Nisanında referanduma sunulması, referandumun sonucunda; Kıbrıslı Türklerin evet, Kıbrıslı Rumların hayır cevabı vermesi az önce söylediğim dünyada Kıbrıslı Türklerin  yarattığı imajı değiştirdi. Dünya şok oldu. Hani Kıbrıslı Türkler çözüm istemiyordu dediler. Hani de Kıbrıslı Türkler  adanın bölünmesini istiyordu, Türkiye’ye bağlanmak veya yeni bir devlet peşindeydi.

Kıbrıslı Türkler dünyadaki imajını, imajlarını değiştirmeyi başardılar

  Herhalde bu doğru değildir dediler. Sonrasında da biz bu politikayı sürdürmeye devam ettik. Benim Cumhurbaşkanlığı döneminde 2010 yılına kadar, Kıbrıslı Türkler dünyadaki imajını, imajlarını değiştirmeyi başardılar ve tamamen izole edilmiş, tamamen baskı altında tutulan bir halk  ilk defa dünyalık bir halk haline geldi ve dünya Kıbrıslı Türkleri tamamen farklı bir gözle görmeye başladı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1998’de Kıbrıs’ın kuzeyinden Türkiye’nin sorumlu olduğunu, malını kaybetmiş Kıbrıslı Rumların kullanım kayıplarının Türkiye tarafından karşılanması gerektiğine karar verdi ve Türkiye’yi Kıbrıslı Rum  mal sahiplerine tazminat ödemeye mahkum etti. 2004 yılında yarattığımız yeni imajla  ve bunu sürekli kılmakla  dünyaya durumumuzu açıklıkla anlatarak yarattığımız yeni imajla  2010 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yeni bir karar alarak Kıbrıslı Rumlara, Kıbrıs Türk makamlarına başvurun, sorununuzu onlar çözecek dedi.

Türkiye 1998’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı mahkumiyet kararı ile karşılaştığı ağır tazminatlardan ve suçlamalardan kurtuldu

  Böylece Türkiye 1998’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin  aldığı mahkumiyet kararı ile karşılaştığı ağır tazminatlardan ve suçlamalardan  kurtuldu. Türkiye, Güvenlik Konseyinden 1962 ‘den beri ilk defa  üyelik sorunu sürekli gündeminde olduğu halde, Türkiye  Güvenlik Konseyinin üyesi oldu. Niçin? Çünkü Türkiye  çözüm istediğini 2004’de ispat etti. Kıbrıs sorununun çözümünü istedi, Kıbrıslı Rumlar istemedi bu nedenle Türkiye cezalandırılmamalıdır  anlayışıyla  Türkiye iki yıl boyunca Güvenlik Konseyi üyeliği yaptı. Türkiye ekonomik olarak daha iyi bir noktaya geldi. Daha güçlü bir noktaya geldi. Yabancı yatırımlar arttı. Uluslar arası  alanda Türkiye’nin kredi limitesi  arttı. Bunun da sebebi yine Kıbrıs’taki siyaset değişikliğidir.

Rum tarafı hayır deyince Kıbrıslı Türkler dünyanın parçası olamadı

  Bizim çabalarımızla 2004’deki referandumda olduğu gibi ete-kemiğe bürünmesidir. Dolayısıyla bizim referandumdaki davranışımız hem Kıbrıslı Türkleri ama aynı zamanda da Türkiye’yi uluslararası alanda ön plana çıkardı. En büyük yararı aslında  bu yeni durumdan Türkiye gördü. Çünkü Kıbrıslı Türkler maalesef uluslar arası hukuk karşısında referandum da evet demekle büyük şeyler kazanamadı. Çünkü uluslar arası hukuk değişmedi. Rum tarafı hayır deyince Kıbrıslı Türkler dünyanın parçası olamadı. Ama zaten Türkiye dünyanın parçası olduğu için, Türkiye bu avantajı kullanma imkanını buldu ve bugün Türkiye dünyada sorununu çözen, sorunlarla yakından ilgilenen önemli bir ülke haline geldi. Buna Kıbrıs sorunundaki politika değişikliğinin katkısı oldu. Dolayısıyla eski Kıbrıs’la şimdiki Kıbrıs’ın farkı budur. Tabi söylenecek çok şey var,  kalkınma da fazla oldu, binalar yapıldı, oteller yapıldı. Onlar maddi şeylerdir. Ben uluslararası alanda  Kıbrıslı Türklerin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin  ve Türkiye’nin geldiği nokta bakımından  Kıbrıs sorunun önemini, Kıbrıs sorunundaki tutumumuzun önemini vurguladım.

Rum Lideri Hristofyas anlaşma yapmaktan çekiniyor, korkuyor

  Karşılıklı iki görüşmelerde biz ne istiyoruz, onlar ne istiyor? Birleşmiş Milletler ne istiyor?

Kıbrıs Rum tarafının şu andaki liderlerinin ( bundan öncekinin değil) şimdiki liderlerinin çözüm istediğini düşünüyorum. Bundan önceki liderleri Kıbrıslı Türkleri egemenlikleri altına almak istiyordu. Şimdiki liderleri çözüm istiyor. Çözüm istiyor ama Kıbrıs Rum tarafında öylesine  ön yargılar var ki halkın, kurumların, siyasi partilerin, kilisenin, çeşitli kuruluşların  öylesine ön yargılı duruşları var ki Rum Lideri Hristofyas  anlaşma yapmaktan çekiniyor, korkuyor. Yoksa kendisi istiyor. Birleşmiş Milletler tabii ki çözüm için uğraşıyor. Ama oda Annan Planındaki fiyaskodan sonra başarılı olup, olmayacağı ilgili endişeler yaşıyor ve aktivitesini aşağılara çekiyor, çok aktif durmuyor.

 
                                         
                                             K.K.T.C. İkinci Cumhurbaşkanı
                                                     Mehmet Ali Talat
 
Yunanistan, Kıbrıs sorunundan biraz uzak durmaya çalışıyor.

Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemiyor

  Bunun dışında tabi Türkiye ve Yunanistan ve büyük ülkelerden biri, Yunanistan, Kıbrıs sorunundan biraz uzak durmaya çalışıyor. Çünkü Türkiye ile Kıbrıs sorunu ilişkisi, Türkiye’nin Kıbrıs sorunu ile ilişkisi onunla eşdir. Yunanistan Türkiye ile bu konuda rekabet etmek istemiyor. Bundan dolayı uzak duruyor, el altından ilgileniyor. Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemiyor. Büyük devletler ABD, Avrupa Birliği ve özellikle Avrupa Birliği çözüm istiyor ama hiçbir kabiliyeti yok. Çözümü sağlayacak hiçbir kabiliyeti yoktur. Amerika Birleşik Devletleri; dünya devleti, süper güç, zaten başını diğer sorunlardan kaldıramıyor. Kıbrıs sorunu ile ilgilenmekten pek zamanda bulamıyor, istekte bulamıyor.

Şu andaki K.K.T.C:’nin şu andaki ekonomik ve sosyal durumu nasıldır?  Sizin dönemizle bugünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye ile bir protokol imzaladı ve bu protokolü uygulamadı

  Cumhurbaşkanlığımın ve Başbakanlığımın ilk yılları oldukça parlaktır. Şu anda durum felakettir. Hem küresel ekonomik kriz vurdu. Hem de ayrıca herhalde bugün yani görebileceğimiz en kötü idareciliği görüyoruz, idareleri yaşıyoruz. Ne Hükümetin, Ne Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun konuyla ilgili başarıları var. Sayın Eroğlu, Başbakan iken halka halka çok söz verdi. Başbakan olabilmek için çok önemli sözler verdi. Bu sözlerin hiçbirini yerine getirmedi. İkincisi Başbakanlığı döneminde Türkiye ile bir protokol imzaladı ve bu protokolü uygulamadı. Protokol, bütçeyi denk hale getirecek önlemler içeren protokoldü. Sayın Eroğlu halka aynen söylediği gibi, sonra yerine getirmediği gibi Türkiye’ye söyledi ve yerine getirmedi. Türkiye’ye verdiği sözleri, taahhütlerini yerine getirmedi ve hatta çevresine ben bunca yıl başbakanlık yaptım. Türkiye ile birçok protokol imzaladım ama hiçbirisini uygulamadım bile dedi.

Cumhurbaşkanlığınız döneminde Türkiye ile özellikle Başbakanımızla iyi bir diyolog halindeydiniz? Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yapabileceğim bir şeyse söz veririm ama yaparım. O yüzden ilişkilerimiz çok iyiydi

  Ben yapamayacağım sözü vermedim, verdiğim sözü de yaptım. Ben sadece Türkiye’ye karşı değil, halka karşı da böyle oldum. Ben eğer yapabileceğim bir şeyse söz veririm ama yaparım. Yapamayacaksam asla söz vermem. Şimdiki ile bizim aramızda fark budur. Şimdikiler söz veriyor, yapmıyor. Biz söz veriyor, yapıyoruz. Yapamayacaksak da söz vermiyoruz. Fark budur. O yüzden ilişkilerimiz çok iyiydi.

Türkiye ile iyi bir diyalog başarı getirir

  Gerek Türkiye Cumhurbaşkanı, gerek Türkiye Başbakanı ile Türkiye’nin kurumları ile bizim hiçbir sorunumuz yoktu. Türkiye ile iyi bir diyalog başarı getirir. Halbuki şimdiki hükümet Türkiye’ye söz veriyor, yasayı da yapıyor. Sonradan yasadan mağdur olanların kulağına eğiliyor diyor ki evet biz bunu yaptık ama mahkemeye başvurun da bozun bunu diyor.

Kurumlara ve halka Türkiye’yi jurnalliyor

  Çünkü Türkiye böyle istiyor. Böylece kurumlara ve halka Türkiye’yi jurnalliyor. Böylece o eylemler burada yapıldı. Türkiye aleyhine eylemler haline dönüşüyor. Bunun sebebi hükümettir, Eroğlu’dur.Onların kışkırtmasıyla, bu mitingler Eroğlu’nun ve Hükümetin yaptığı dedikodu ile sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin yönlenmesi sonucu bu gayet açık ve net bunu herkes biliyor.Bu nedenle bir boşluk ve kaos oluyor.

Türkiye Büyükelçisinin değişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

  Vallahi görünen şudur. Sayın Eroğlu protokol yaptı, protokolü uygulamamak için çünkü seçimleri vardı. Gürültü çıkartmadan protokolü imzaladı, sonra Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanı olunca, Başbakanlıktan çıktı.

Örgütleri Türkiye’ye karşı kışkırtmış oldu

  Topu yeni Hükümetin kucağına attı ve dediğim gibi el altından da ne yapalım Türkiye istiyor, mecburuz yapacağız, siz mahkemeye başvurun yapın gibi şeyler söylemeye başladı. Örgütleri Türkiye’ye karşı kışkırtmış oldu. Buda büyük tepkilere yol açtı. Bu tabii ki son derece riskli bir oyundu. Bu oyunu ne yazık ki oynadı.

500 kişinin çalıştığı ve çalışanlarının oturma eylemi yaptığı Kıbrıs Türk Havayollarının kapanması olayını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kıbrıs Türk Havayollarının kurtarılması planı yapıldı
ve bunun için Türkiye 20 milyon lira ayırdı

  K.K.T.C. Havayollarının kapanması olayı çok ilginçtir. Sayın Eroğlu’nun Cumhurbaşkanı olması için kapatıldı. Şöyle oldu; Türkiye ile bir yandan istikrar paketleri yapılırken, birde Kıbrıs Türk Havayollarının kurtarılması planı yapıldı ve bunun için Türkiye 20 milyon lira ayırdı. On milyonunu verdi ve bunun karışlığında da Kıbrıs Türk Havayollarının başına Türk Havayollarından birisini geçirdi. Kıbrıs Türk Havayollarında istikrar tedbirlerini başlattı. Bunun için yanılmıyorsam 139 kişi Kıbrıs Türk Havayollarından çıkarılıp, ikram gibi işleri yapmak özel bir şirkete devredildi. Bu insanlar tabii protesto ettiler, tepki gösterdiler. Sayın Eroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir ay kala bu insanların(139 veya 134 kişinin) geri alındığını ilan etti.

Kıbrıs Türk Havayolları  kaderiyle baş başa kaldı

  Bunun üzerine Türkiyeli genel müdür istifa etti. Böyle rezillik olmaz dedi, ben anlaştığımız işi yapıyorum. Siz bunun bozarsanız, ben bu görevi yapamam dedi, istifa etti, çıktı-gitti. Bunun üzerine o insanlar geri döndü ama Kıbrıs Türk Havayolları da kaderiyle baş başa kaldı. Sonuçta da seçimlerden hemen sonra da Kıbrıs Türk Havayolları battı. Sebebi, müsebbibi Sayın Eroğlu’dur. Kıbrıs Türk Havayolları, Kıbrıslı Türklerin çok önemli bir değeriydi. Eğer bir anlaşma olsaydı Kıbrıslı Türklerin tarafından yeni devlete sermaye olarak konacak önemli bir değerdi. Onun çok önemliydi. Kıbrıs Türk Havayolları uçakları zaten kiralanmış uçaklardı. Bu uçaklar uluslararası kiracı şirketlere geri verildi. Bu uçakların sayısı zaman zaman yediye kadar çıktı ama son olarak 4 veya 5 uçak vardı.

Kıbrıs Rum kesimi ile görüşmeler konusunda sizin döneminizi ve

önceki dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlk defa anlaştığımız ve anlaşamadığımız noktaları yazılı hale getirdik

  Biz o dönemde çok güzel şeyler yaptık. Bir kere Kıbrıs Rum tarafı bugüne kadar Rumların kabul etmediği birçok hakkımızı kabul etti. Biz tarihte ilk defa Kıbrıslı Rumlarla, Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik olarak müzakere edip, ilk defa anlaştığımız ve anlaşamadığımız noktaları yazılı hale getirdik. İki tane zirve anlaşması hariç, Hiçbir zaman ortak bir  metnin altında Türklerin ve Rumların imzası olmadı.1977 ve 1979 Doruk Anlaşmaları hariç, iki liderin altında imzası olan bir kağıt yoktur. Biz bunları da hazırladık. Çözüm konusunda epeyce ilerleme kaydettik ama Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, seçimi kaybedince şu anda durumun ne olduğunu bilmiyorum. Tıkanıklık olduğu gibi bir izlenim vardır.

K.K.T.C.’de yeni uygulamaya konulan beyaz kimlik olayını ve Mersin-Silifke-Taşçucu Belediyesinin K.K.T.C.’ye gidişlerde almış olduğu 12 TL. İşletmecilik ücreti K.K.T.C turizmini olumsuz etkiler mi?

K.K.T.C.’nin ekonomik ve sosyal gelişmesi için neler yapılması gerekir ve çözüm önerileriniz nelerdir? Tekrar Cumhurbaşkanlığına aday olacak mısınız?

200-250 binlik bir nüfus 70 milyonluk bir nüfusu absorbe edemez

Taşucu Belediyesinin K.K.T.C.’ye gidişlerde vatandaştan aldığı 12 TL. İşletmecilik parası K.K.T.C. turizmini olumsuz etkiler. Bakın ben size bir şey söyleyeyim. Türkiye 70 milyon, Kıbrıs 200-250 bin nüfusa sahiptir. 200-250 binlik bir nüfus 70 milyonluk bir nüfusu absorbe edemez.

Türkiye vatandaşlarına K.K.T.C. vatandaşlığı verilemez. Bir miktara verilebilir

  O nedenle Türkiye vatandaşlarına K.K.T.C. vatandaşlığı verilemez. Bir miktara verilebilir, tümüne verilemez ama buraya gelmiş, uzun yıllar kalmış insanlara daimi ikametgah hakkı vererek işte beyaz kimlik odur. Sadece siyasi haklarını kullanamama, seçilme haklarını kullanamama dışında belirli yıl burada kalmış olanlara oturma izni verilmesi daha doğrudur diye düşünüyorum. Şu anda belki de vatandaş yapmaya kalkarsanız, 20-30 bin daha yaparsınız. Nüfus bu şeklide çoğalamaz. Dolayısıyla da buna bir çare bulmak gerekir. Çare de daimi ikametgah hakkı vermektir. Beyaz kimlik dedikleri odur. Böylece insanlar kaçak duruma düşmesinler.

Türkiye’nin açtığı pencere tek başına yetmiyor

  Ekonomik açıdan K.K.T.C.’nin kalkınabilmesi için yapılabilecek bir sürü proje var. Bunlarla ilgili çalışmak lazımdır ama unutmamak gerekir ki burada çok ciddi izolasyon vardır. Uluslararası pazardan izole haldeyiz. Türkiye bize bir yol oluşturuyor, pencere açıyor ama Türkiye’nin açtığı pencere tek başına yetmiyor. Bu ülkeden Avrupa’ya patates ihraç edemeyiz. Niçin? Çünkü Avrupa kendisine ihraç edilecek orijin yani patates için yetiştirilen ülkede bazı testler yapar. Türkiye üzerinden satacak olsanız bile nerede yetiştiğini sorar, Kıbrıs’ta yetiştiğini tespit eder. Burada bazı testler yapar aksi halde buna izin vermez. Avrupa’ya hayvansal ürünleri ihraç edemeyiz. Uçuşlarda direk sefer yapamayız. Uçaklar mutlaka İstanbul, İzmir ve Adana’ya inecektir. Bu da ek masraf demektir. Yolculuğun pahalılaşması demektir.

Kıbrıslı Larnaka üzerinden uçmaya başladı

  Kapılar açıldıktan sonra kuzey-güney sınırı açıldıktan sonra birçok insan gerek turist, gerek Kıbrıslı Larnaka üzerinden uçmaya başladı. Hem Kıbrıs Türk Havayollarına bir darbe oldu. Hem de Ercan Havai İşletmesine bir darbe oldu. Dolayısıyla izolasyonlar çok önemli hale geldi. Bunlardan kurtulmak zorundayız.

O günün şartlarını bugünden ne olacağını kimse bilemez

  Bunun için var gücümüzle çalışmalıyız. Bunun için çözümü elde etmek için çalışmalıyız. Çözümü elde edersek bütün izolasyonlar biter. Ama elde edemezsek bile, Rumların engeli ile elde edemesek bile  dünyadaki imajımız değişir, daha da değişir ve izolasyonlar anlamsız hale gelir, çirkin hale gelir ve dünya bunu değerlendirir. Bence yapılması gerekten belli başlı şeyler bunlardır. Şu anda Cumhurbaşkanımız var. Cumhurbaşkanlığı seçimine daha dört yıl vardır. O günün şartlarını bugünden ne olacağını kimse bilemez. O yüzden şimdiden bu konuda bir şey söylemek mümkün değildir.

Kıbrıs Türk halkına mesajınız nedir?

Kıbrıs sorununun çözümünü K.K.T.C. açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kıbrıs sorununun çözümü bizim ihtiyacımızdır

  Kıbrıslı Türkler Kıbrıs sorununun çözümünü önemsemeye devam etmelidir. Kıbrıs sorununun çözümü bizim ihtiyacımızdır. Bunun iyi anlaşılması lazımdır. Şu andaki Cumhurbaşkanı ve Hükümet Kıbrıs sorununu çözmek niyetinde değil, çözmek ister görünmek niyetindedir. Çözmek ister görünmekle, çözmek istemek farklıdır. Biz çözmek istemeliyiz. Çünkü esas olan çözümdür. İzolasyonlardan çözümle kurtulacağız. Yoksa çözüm ister görünmekle izolasyonlardan kısmen kurtuluruz.

Kıbrıs sorununun çözümünü Türkiye açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, Kıbrıs sorununu çözemezse sürekli kısıtlanacaktır

  Kıbrıs sorunun çözümü Türkiye açısından ise Türk halkının bu politikayı desteklemesi lazımdır. Çünkü Türkiye içinde çözüm önemlidir. Çözüm politikası ve çözüm önemlidir. Türkiye bir dünya devleti olacaksa ki her gün bu konuda büyük adımlar atıyor. Bir dünya devleti olacaksa ki çıkarınadır.

Kıbrıs sorunu çözülmezse, Türkiye Avrupa Birliğine giremez

  Türkiye, Kıbrıs sorununu çözemezse sürekli kısıtlanacaktır. Diğer örneği sorumlu kim olursa olsun Kıbrıs sorunu çözülmezse, Türkiye Avrupa Birliğine giremez. Çözülürse girebilir mi? O başka bir şeydir. Çözülmezse giremez o kesindir. O yüzden Türkiye’nin çıkarı da Kıbrıs sorununun çözümündedir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Kıbrıs sorunun çözümü konusundaki  çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
  Kıbrıs sorunun çözümü konusunda Türkiye Cumhuriyeti çözüm istiyor, görüşü iyidir, çalışıyor.

Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Türk ve Rum neler istiyor,

çözüm nerede odaklanıyor? Çözümü belirli bir noktaya  getirmek için

neler yapılması gerekir?
 
                                        
                                K.K.T.C. İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat
 
Çözüm için uğraşması gereken, çözüme ihtiyacı olan Kıbrıs Türk tarafıdır

  Rum tarafının kesin olarak ne istediğini kesin olarak kimse söyleyemez. Ama benim izlenimim çözüm istediği yönündedir ama kendi arzuladığı gibi bir çözüm istiyor. O da bizde yok. Mesele budur. Ama Rum tarafı uluslar arası tanınmışlığı olduğu için, Avrupa Birliği üyesi olduğu için çözüme bizim kadar ihtiyaç duymuyor. O daha rahattır. O zaman esnekliğiniz daha çalışkan olmalıdır. Şimdiki Hükümet ve Cumhurbaşkanı kulağının üstüne yattı. Ses ve seda yok, hiçbir hareket yok, istekte yoktur. Halbuki çalışması gereken, çözüm için uğraşması gereken, çözüme ihtiyacı olan Kıbrıs Türk tarafıdır. Benim söylemeye çalıştığım budur.

İki kurucu devlet ve tek bir federasyondur

  Bizim söylediğimiz bir federasyondur. İki kurucu devlet ve tek bir federasyondur. Onların istediği de budur. Ama şu andaki Rum ve Türk tarafı yöneticileri bu durumu şu sırada ister görünüyor. Bizim zamanında biz istiyorduk. Bence şu anda ister görünüyor. Türkiye Cumhuriyetinin gelecekte daha iyi bir performans sergilemesi ve izolasyonların kaldırılması için çözümün bin an önce olması gerekir. Yoksa Kıbrıslı Türkler yine tecrit edilmiş olmaya devam eder. Türkiye’nin de her sorununda,  her uluslar arası çabasında Kıbrıs sorununu karşısında bulacaktır Çözüm iki ayrı federe devlet, tek federal cumhuriyettir. Anlaşmamıza göre Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı dönüşümlü olmasıydı. O durum daha bir ayrıntıdır. Biz çalışmalıyız, beklemede olmaz. Kıbrıs sorununun kesinlikle çözülmesi gerekir ve bizim daha aktif olmamız gerekir.

Beş yıl Cumhurbaşkanlığı yaptınız. Başarılı ve iyi bir devlet adamı nasıl olmalıdır?

Vatandaş nasıl bir devlet adamı istiyor?

Cumhurbaşkanı bütün halkını kucaklamalıdır

 Vatandaşın nasıl devlet adamı istediğini bilmiyorum. Bir kere dediğim gibi sözünü tutmalıdır. Söz veriyorsa yapmalı, yapamayacaksa söz vermemelidir. Yalan söylememeli, halkına dürüst olmalı, partizan olmamalı, cumhurbaşkanı bütün halkını kucaklamalıdır. Buda çok önemlidir. Kin ve nefret o makamda yoktur. Olmamalıdır. O makamla bağdaşmaz. Bütün bu saydıklarım benden sonraki dönemde maalesef yerine getirilmedi. Sözler tutulmadı, yapılamayacak sözler verildi. Kendinden öncekilere kin ve nefretle yaklaşıldı. Dışlandı, aşağılandı. Kendilerinden olmayan insanlara acı çektirildi, baskı yapıldı, partizanlık yapıldı, vs.’dir.

Halk arasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile Kıbrıslı Türk vatandaşlar arasında bir soğukluk olduğu söyleniyor. Bu konudaki görüşünüz nedir?

Türkiye vatandaşlarını burada kimse hor görmez

  Bu davranışa bağlıdır. Türkiye’den gelen Türk buradakini aşağılarsa buradaki tepki gösterir. Mesele odur. Yoksa öyle durup, dururken Türkiye vatandaşlarını burada kimse hor görmez. Öyle bir şey yoktur. Ben her zaman açık sözlüyüm ve net konuşurum.”

Türkiye Batum Başkonsolosluğundan 320 öğrenciye Türkçe dil kursu sertifikası

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Türkiye Cumhuriyeti Batum Başkonsolosluğu tarafından düzenlenen “Türkçe Dil Kursuna” 2010-2011 öğretim yılında başvuran öğrenci sayısı yaklaşık 2.000 dir. Bunlardan 700’ü kayıt yaptırmış olup, yapılan sınavlar neticesinde 320 öğrenci sertifika almaya hak kazanmıştır. 2010-2011 öğretim yılı 4 Ekim 2010’da başlamış olup, 17 Haziran 2011’de sona ermiştir. 

 

                                  
                                      Türkiye Cumhuriyeti  Batum Başkonsolosu
                                Tuğrul Ercan Özten Türkçe Dil Kursunu başarı ile
                                      bitiren Gürcistanlı öğrenciye plaket verirken
 
  Sertifika dağıtım töreni 20 Haziran 2011 tarihinde Batum Grand Grill Restaurant’ta yapıldı. Sertifika dağıtım törenine; Acara Özerk Cumhuriyeti Eğitim Bakanı Gia Abuladze  ve Türkiye Cumhuriyeti  Batum Başkonsolosu Tuğrul Ercan Özten, konsolosluk personeli,kurs öğretmenleri,  kursiyerler katıldı. Törende kurs birincilerine plaket verildi. Ayrıca tören sonrasında Türkiye Batum Başkonsolosluğu tarafından Grand Grill Restaurant’ta kursiyer öğretmen ve öğrencilere yemek verildi.

  Türkçe dil kursunda dersler haftanın yedi günü günde on beş saat olup, toplam sekiz öğretmenle öğretime devam etmektedir.

  
Türkiye Batum Başkonsolosluğundan 320 öğrenciye Türkçe dil kursu sertifikası fotoğrafları
 
                               
            Türkçe Dil Kursu Öğretmeni           Türkçe Dil Kursunu başarı ile bitiren
        Abdulhamit Erçoban ve öğrencileri     öğrencilere belgeleri verilirken
 
                                
                   Türkçe Dil Kursunu başarı ile bitiren öğrencilere belgeleri verilirken
 
                           
                    Türkiye Batum Başkonsolosluğu tarafından Grand Grill Restaurant’ta
                        Türk Dil Kursunu başarı ile bitiren öğrencilere verilen yemek

Küreselleşme sürecinde milli–manevi değerlerin korunması ve Azerbaycan gençliği

0

Yazan: Aygün ASKERZADE

 XX. yüzyılın sonu  insanlık tarihinde meydana gelen olaylar açısından  son derece zor bir devri kapsamıştır.  Sovyet Birliği`nin çökmesi ile sistemlerarası ihtilaflar devrinin sonucu olarak  `Soğuk Savaş` devri bitmiş ve devletlerarası işbirliğinin derinleşmesi ile sonuçlanan `Yeni dünyanın düzeni` kurulmuştur.

  Dünyanın süper devletlerinin birinin çökertilmesi bazı ülkelerin ve halkların politik, ekonomik, manevi ve d. hayatında önemli değişikliklerin  meydana gelmesi ile son bulmuştur. Hiç şüphe yok ki, bu olaylar uluslararası ilişkiler sisteminde özel yeri ile seçilen Azerbaycan`a bile etkisini göstermiştir. Dünyadaki olaylar sonucu olarak meydana gelen küreselleşme bütün ilerici özellikleriyle beraber  devletin  milli çıkar ve güvenliği açısından bazı potensiyel  tehditleri de ön plana çıkarmıştır. Küreselleşme  sosyal hayatın bütün alanlarını kapsayan çok planlı ve  büyük ölçekli  süreçtir. Bu terimin   geniş şekilde kullanılmasına rağmen bu süreçi tam anlamıyla ışıklandırmak olanaksızdı.

  Bugün Azerbaycan  insanlığın gelişim eğilimi  sayılan  küreselleşme sürecinde önemli yere sahiptir. Bunu ulu önder Haydar Aliyev 07 Eylül 2000 tarihinde New York`ta geçirilen Binyıl`ın Zirve Toplantısı`nda  yaptığı konuşmasında net bir şekilde ifade etmiştir. Dünyanın bugünkü gelişim aşamasının temel eğiliminin küreselleşme olduğunu söyleyen ulu önder  Azerbaycan`ın küreselleşmenin gelişmesinde büyük katkıda bulunduğunu ve ifadesinde `Ülkem dünya çapında  jeostratejik öneme sahip kendi coğrafi mevkisini, doğal kaynakları ve potansiyelini kullanarak Doğu ve Batı arasında köprü rolünü oynamıştır.

  Biz  Büyük İpek Yolu`nun restorasyonu, Avrupa-Kafkas-Asya ulaştırma koridorunun inşaası ve Hazar havzasının  karbihidrojen kaynaklarının üretimi ve dünya piyasalarına çıkarılması için büyük çaba göstermekteyiz.  Dünyanın bazı  devletlerinin bağımsız ve  mükemmel gelişmesi için bu projelerin büyük payı vardır ve bunlar uluslararası işbirliğine tekan verecek ve küresel ortamın  gelişmesinde katkı sağlayacaktır.`Kendiliğinde  toplumun gelişmesinin belirsiz ve sonuçları bilinmeğen  geçiş aşamasını oluşturan  küreselleşme süreçlerinden tecrid olunmak hiçbir topluma, devlete ve ayrıca Azerbaycan`a nasip değildir. Bu devirde her devlet kendi milli-manevi değerlerinin korunup saklanılmasına gayret göstermelidir. Küreselleşme sürecinin hakim olduğu bu devri göz önünde bulundurursak  burada Azerbaycan`ın milli çıkarlarından doğan Azerbaycan`ın dünya halkları ile arkadaşlık ilişkileri, barış ve güvenlik ortamında yaşaması, beraber işbirliğine dayanarak  bu işbirliğin gelişmesi, Avrupa ve dünya birliğine entegrasyonu, uluslararası alemde  Azerbaycan etkisinin artırılması,  ülkenin ekonomik potansiyelinin artırılması gibi işler zamanın koşullarına  uygun şeklide gelişmektedir. 

  Fakat bu süreçin  diğer olumsuz tarafı  küreselleşmenin  daha çok zarar gördüğü  milli kültür ve milli değerlerdir. Küreselleşme  süreci diğer alanlarla beraber medeni, manevi sosyal hayatın diğer alanalrını da kapsamaktadır. Bu süreç sonucu  önemli sorunlardan biri olarak   milil kültür, dil,din, gelenek-göreneklerin sıkıştırılması ve adaptasyon olmadan  değiştirilmesi tehlikesi meydana gele bilir, burada da daha çok küreselleşme sürecinin orbitine dahil olmuş, yeni bağımsızlık kazanmış ve kendi geçiş devrini yaşayan devletler hedef seçilebilir.

 Günümüzde  Azerbaycan`ı etkileyen  küreselleşme nin olumsuz fesatlarını engellemek için ilk önce milli ideolojimiz olan Azeri ideolojisini daha iyi kavramak ve propogandasını yapmak gerekiyor. Haydar Aliyev milli-manevi değerlerimize sahip olmanın önemini şöyle ifade etmiştir:` Biz dünyanın herhangi bir ülkesine benzemek istemeyiz. Kendi milli-manevi değerlerimiz vardır: bu, Azerbaycan dili, dinimiz, örf ve adetlerimizdir.

 Bunları korumalı, doğru bir şekilde kullanmalı ve onları dünyaya tanıtmalı ve geliştirmeliyiz`. İşte bu konuda  Azeri gençleri büyük sorumluluk taşıyorlar. Bugün her bir genç  bizim milli güvenliğimiizn ayrılmaz terkibi olan milli-manevi değerlerimizin korunması yönünde  tüm gücüyle çalışmalıdır. Çünkü  söz konusu devletler-kendi milli güvenliği çerçevesini ve taahhütlerini açık-aydın şekilde anlıyor, onların korunması ve  sağlanmasına özen gösteriyor ki bu tür ülkelere küreselleşme  sadece ilerleme ve refah kazandırabilir, sadece  günlük problemlerini çözmek ve  yarar kazandırmak amacıyla  küreselleşmeden faydalanır, işte bu devletler küreselleşme kurbanlarına dönüşürler.  Bu durumda sözkonusu ülkenin yalnız milli ekonomisi,doğal kaynakları, ekonomik potansiyeli değil ayrıca milli içgüdüleri, irade, varlık, kültür, devlet ve milliyeti karakterize eden bütün milli değerler uluslarötesi tekellerin eline geçiyor ve  giderek ortadan kaybolur.

  Küreselleşme süerçlerinin meydana geldiği bu devirde her  ülkenin vatandaşlarına, ayrıca gençlere büyük sorumluluk düşüyor. Bu kendi ülkemiz içinde geçerlidir. Günümüzde ülkemiz ne kadar gelişsede büyük başarılar kazanmış olsada  esaslı değişiklikler meydana gelsede  örf ve adetlerimiz, milli değerlerimiz yaşıyor ve ülkenin başarılı gelişmesi, milli-manevi değerlerimizin korunması için her bir vatandaş ve ayrıca gençler de çaba harcamalılar. Çünkü ülke halkının  çoğu gençlerden ibarettir ve ülkenin geleceği işte bu gençlerin elindedir.

  Bugün ülkemizin gençleri ister devlet seviyesinde ister sivil toplum örgütleri çerçevesinde ülkeyi layıklı şekilde tanıtıyorlar. Bu bizim ve ülkemiz için sevindirici olaydır, fakat bütün bu başarılar çerçevesinde milli-manevi değerlerimizin  korrunması ve propogandasını unutmak olmaz. Denildiyi üzere tarihini bilmeyenlerin sınırlarını başkaları çizer. Ayrıca milli-manevi değerlerini değerlendirip korumayan halkın değerleri ya başka halklar tarafından benimsenilir  ya da küreselleşme süreçlerinin meydana geldiği devirde ortadan kaybolur. işte bu yüzden küreselleşme devrinde milli-manevi değerlerimizin korunması, dünyada tanınması konusunda gençlerimize daha büyük sorumluluk düşüyor.

K.K.T.C.-Lefkoşa’da Ressam ve Takı Tasarımcısı Sabri Borucu: “Türkiye’de eserlerimi sergilemek isterim”

0

Haber: İlker ÇAKAN                                      

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti başkenti Lefkoşa’da tarihi Selimiye Camii yanında kendine ait iş yerinde  Ressam ve Takı  Tasarımcılığı yapan Sabri Borucu 1 yıldır yağlı boya resim yapıyor. Kurs ve özel eğitim almayan Sabri Borucu doğal taşlardan takılar yapmaktadır.1983 K.K.T.C doğumlu olan Sabri Borucu, Anafartalar Lisesi mezunudur. 

 
             
                               Ressam Sabri Borucu ve yaptığı yağlıboya resimleri        
 
  Kendisine ait K.K.T.C.’in başkenti Lefkoşa’da doğal taşlar, takılar ve yağlıboya tablolarının bulunduğu otantik küçük ve sevimli bir dükkanı var    Dükkandaki hersey el yapımıdır, resim olarak abstrak ve modern art çalışmalar yapıyor. Turistlere ve genç kesime hitap ediyor. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Ressam Sabri Borucu şunları söylüyor; “Türkiye’de eserlerimi sergilemek isterim. Yağlı boya tabloda çok farklı bir boyutta çalışıyorum ve kabartma teknikleri kullanıyorum.” 
 
               
                           Ressam Sabri Borucu’nun yaptığı yağlıboya resim tabloları
      

K.K.T.C.-Lefkoşa’da Takı Tasarımcısı-Doğal Taşlar Uzmanı İdris Ağın’a yoğun ilgi

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti başkenti Lefkoşa’da tarihi Selimiye Camii yanındaki iş yerinde Doğal Taşlar Uzmanı ve Takı Tasarımcısı İdris Ağın takı  5 yıldır doğal taşlarla ilgileniyor. Takı Tasarımcısı İdris Ağın 1983 İstanbul doğumlu olup, Mustafa Kemal Üniversitesi mezunudur. Lefkoşa’da Ressam Sabri Borucu ile çalışıyor. Kıbrıs’a özgü takılar tasarlıyor ve takılar saf ipek, doğal taş ve gümüş kullanılarak tasarlanıyor. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Takı Tasarımcısı İdris Ağın şunları söylüyor;

 
                                
                                  Takı Tasarımcısı İsa Ağın-Ressam Sabri Borucu
 
Rum kesimindeki turistlerin ilgisinden memnunuz

  “Gençlerden ilham alınıyor. Taş siparişlerini genel olarak Brezilya’dan sipariş ediyoruz. Koleksiyonluk parçalarımız da mevcuttur. Kıbrıs gençliğinin aşırı ilgisinden de memnunuz. Takılarımız kolye, küpe, bileklik, yüzük, erkeklere özgü olarak yüzük, tesbih ve kolyedir. Rum kesimindeki turistlerin ilgisinden memnunuz.

 
                               
                                  Takı Tasarımcısı İsa  Ağın’ın yaptığı kolyeler
 
Taşlara ve onların enerjilerine inanıyorum.

Peygamber efendimizde akik taşı kullanırdı

  Taşlara ve onların enerjilerine inanıyorum. Doğada oluşmuş bir güzelliktir. Allahın bir hikmetidir. Peygamber efendimizde akik taşı kullanırdı. Bereket taşı olarak geçen bu taş stresi yok edip pozitif enerji veren bir taştır. Benim taşım kaplan gözü ve taşın özelliği baş ağrılarına çok etkili bir taştır. Türkiye’den gelen müşterilerimiz kaliteli ürünü ucuza almanın keyfini yaşıyorlar. Türkiye’de ve turistik yerlerde bizim ürünlerimizin çok daha pahalı olduğunu söylüyorlar.”  Özellikle doğal taşlara ve takılara Yunanistanlı ve Rum turistler yoğun ilgi gösteriyor.

 

                                 

                                                   Kolye ve doğal taş çeşitleri

 

                                 

                                         Yunanistanlı turistler kolye alırken

error: Content is protected !!