BM Genel Sekreteri Temmuz’da üçlü konferans öngörüyor. Maksat Kıbrıs meselesine “adil ve kalıcı” bir çözüm bulmak. Formülü de 1977-79’da benimle Makarios ve Kipriyanu arasında varılan anlaşma, yani, iki toplumlu, iki kesimli federasyon!
Her iki taraf da bu formülü papağan gibi tekrarlamakta fakat 34 yıldır görüşülmekte olan bu “adil ve kalıcı” uzlaşma formülü Rumlar tarafından istenmediği için, görüşmeleri devam ettirme oyununa ivme kazandırmaktan başka bir işe yaramamakta ve sahte “Kıbrıs Hükümeti” ünvanı altında seyreden Rum idaresinin Kıbrıs’a sahip çıkma eksersizini desteklemektedir.
BM Genel Sekreterinin bu konuya el atıp tarafları üçlü toplantıya davet etmeden önce 34 yıldır masada duran ve her yönü ile görüşülmüş olan “iki toplumlu, iki kesimli federasyon” formülünün niye sonuç vermediğini sorması gerekirdi. ABD ile garantör İngiltere’nin 1964’de aldırtmış olduğu Güvenlik Konseyi Kararının “adil ve kalıcı” bir anlaşmaya engel teşkil ettiğini Genel Sekreter halâ göremiyorsa, kendi prestijini ve inanırlığını ayaklar altında atıyor demektir. Hugo Gobi’nin el kitabını okusa, bu acı gerçeği teslim edecek ve belki rota değiştirecektir. Bizim görevimiz kendisine yardımcı olmaktır. Bu nedenle şu gerçekleri tekrarlayacağız:
1960 Antlaşmaları BM’de kayıtlı, geçerli Antlaşmalardır. Bunlar, bir ortaklık devleti, fonksiyonlar açısından fonksiyonel federatif bir devlet meydana getirdi. Bu Enosis ile taksim (yani Yunanistan ile Türkiye) arasında bir uzlaşmaydı. Bunun kalıcı olabilmesi için iki NATO ülkesini savaşın eşiğine getirmiş olan kavgayı ve içte kendilerini Yunanistan’ın uzantısı olarak gören Rumlarla, kendilerini Türkiye’nin bir parçası olarak gören Türkler arasındaki boğazlaşmayı kalıcı şekilde önlemek için bu durum üç ülke tarafından garantilenmişti.
Kıbrıs meselesi, Rum-Yunan ikilisi; ortaklık devletinin kuruluşun üçüncü yılında garantilerden kurtulup Enosis’in yolunu açmak için silaha sarılınca ortaya çıktı. 1964’de Güvenlik Konseyinde alınmış olan karar Rumlar açısından “hedefe varış” olarak kabul edildi. Rum liderliğinin uğraşı ve o gün, bu gündür şaşmayan beklentisi Kıbrıs Türklerinin garantilerden vazgeçerek, Rum idaresini meşru hükümet olarak benimsemesidir.
1977-79’da, “iki kesimli, iki toplumlu federasyon” kararı çerçevesinde yapılan görüşmelerde, zemin, bağlantısızlıktı; garantiler gündemde yoktu ve olamazdı; Kıbrıs, bir bütün olduğunda bile, Türkiye’nin üye olmadığı bir birliğe üye olamazdı; gündemde tek yanlı AB üyeliği ve buna dayanarak garantilerin ortadan kalkması yoktu. Federal Kıbrıs’ın merkezi idaresi, iki eşit egemen birimin mutabakatla merkezi hükümete verecekleri yetkilerle donatılacak, geriye kalan yetkiler, iki tarafa ait egemenlik yetkileri olacaktı.
Bu zemin, BM’nin ABD ile Garantör İngiltere’nin baskıları altında tamamen değişmiş ve Rum tarafının iştahını açmıştır. Rum’un uzlaşmaya ihtiyacı kalmamıştır çünkü o, “meşru Kıbrıs Hükümeti” olarak kabul görmesini adil ve kalıcı bir sonuç olarak değerlendirmektedir.
(Devam edecek)