Cumartesi, Aralık 20, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 248

Valiler kararnamesi ile 23 valinin görev yeri değişti

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Bakanlar Kurulu’nun 11.8.2011 tarih ve 2011/2153 sayılı yeni valiler kararnamesi 17.08.2011 tarihli Resmi Gazetede yayınlandı. Yeni kararnameyle; 23 valinin görev yeri değişti, 7 valinin merkeze alındı. 8 valinin de görev yeri değiştirilirken, 8 vali de ilk kez atandı. Şanlıurfa, Denizli, Adana, Gaziantep, Yalova, Gümüşhane ve Artvin valileri merkeze alındı. Eskişehir Valisi Mehmet Kılıçlar’da, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne atandı.

 
Adı ve Soyadı                             Eski görevi                          Yeni görevi

İlhan ATIŞ                                      Adana Valisi                           Merkez Valisi

Mustafa YEMLİHALIOĞLU              Artvin Valisi                             Merkez Valisi

Yavuz ERKMEN                             Denizli Valisi                           Merkez Valisi

Süleyman KAMÇI                           Gaziantep Valisi                      Merkez Valisi

Enver SALİHOĞLU                         Gümüşhane Valisi                    Merkez Valisi

Nuri OKUTAN                                Şanlıurfa Valisi                         Merkez Valisi

Osman ÇAPALI                             Yalova Valisi                             Merkez Valisi

Mehmet KILIÇLAR                          Eskişehir Valisi                        Emniyet Genel Müdürü (Vali)

Hüseyin Avni COŞ                          Aydın Valisi                             Adana Valisi

Abdil Celil ÖZ                                 İller İdaresi Genel Müdürü          Amasya Valisi

Necmettin KALKAN                        Sancaktepe Kaymakamı           Artvin Valisi

Kerem AL                                       Bayburt Valisi                          Aydın Valisi

Hasan İPEK                                    Başbakanlık Müşaviri                Bayburt Valisi

Vahdettin ÖZCAN                            Mülkiye Başmüfettişi                Çankırı Valisi

Abdülkadir DEMİR                           Erzincan Valisi                         Denizli Valisi

Selman YENİGÜN                           Bursa Vali Yardımcısı                Erzincan Valisi

Kadir KOÇDEMİR                            Merkez Valisi                           Eskişehir Valisi

Erdal ATA                                       Zonguldak Valisi                       Gaziantep Valisi

Dr. Yusuf MAYDA                           Personel Genel Müdürü             Gümüşhane Valisi

Halil İbrahim DAŞÖZ                        Amasya Valisi                          Manisa Valisi

Celalettin GÜVENÇ                         Manisa Valisi                            Şanlıurfa Valisi

Esengül CİVELEK                           Eski Milli Eğitim Bakanlığı          Yalova Valisi

                                                        Müsteşarı

Erol AYYILDIZ                                 Mahalli İdareler Genel                Zonguldak Valisi

                                                        Müdür Yardımcısı

ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu: “Müstahsilimizi üzmeden ödemeleri yapıyoruz”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Çay İşletmeleri Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, yaptığı açıklamada şunları söyledi; “Temmuz ayında alınan 125 bin 520 ton yaş çayın karşılığı olan 123 milyon liralık ödemelerin bugünden itibaren başladı. 1. sürgünde Mayıs ayında 38 bin 550 ton alındığını ve bunu ödemesinin Haziran ayında yapıldığını, ayrıca Haziran ayında üreticiden alınan 194 bin 103 ton yaş çay bedelinin ödemeleri ise Temmuz ayında tamamlandı.

  2. sürgünün sonlarına yaklaşıldı ve Temmuz ayında üreticiden alınan 125 bin 520 ton yaş çay karşılığında tahakkuk eden 123 milyon liranın ödenmesine bugünden itibaren başlandı. Bu ay sonuna kadar Temmuz ayına ait çay paralarının tamamının ödenecektir.

  Sürgünde toplam çay miktarının 209 bin civarında ve bu miktarın sürgün sonunda 220 ila 230 bin ton civarında gerçekleşmesini tahmin ediyoruz. 2011 yılı genel toplamda ise alınan yaş çay miktarının ise 14 Ağustos itibariyle 447 bin 270 tona ulaştı. Müstahsilimize ikinci sürgünde gösterdiği duyarlılığa teşekkür ediyoruz. İkinci sürgünde kalitemiz oldukça düzelmiştir. Kalitenin yaprakta başladığı gerçeğini müstahsilimize bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Biz müstahsilimizi üzmeden ödemeleri yapıyoruz. Bu ödemeleri yapmakta büyük fedakarlıklar sonucunda oluşuyor.”

Türkiye – Ukrayna ilişkileri ve Ukrayna’da tarım

0

Ukrayna hakkında genel bir bilgi

  Ukrayna, Karadeniz’in kuzey kıyısında yer alan,1991 yılında Rusya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiş bir ülkedir. Ukrayna’nın başkenti Kiev’dir. Resmi dilin Ukraince olduğu ülke’de Rusçada herkes tarafından bilinir. Donetsk, Harkov ve Odesa Ukrayna’daki diğer büyük şehirlerdir. Ülkenin nüfusu yaklaşık 48 milyondur ve bu nüfusun %78 ini Ukrain, % 17 si Rus, geri kalan bölümü de farklı azınlıklar oluşturmaktadır. Tipik Karadeniz ikliminin hakim olduğu Ukrayna’da hava sıcaklıkları kış mevsiminde -8 /+12, yaz mevsiminde ise 18 / 25 dereceler arasında olmaktadır.

Ukrayna Cumhuriyeti’nin kısa tarihi

  Ukrayna tarihinde 3 kez bağımsızlığını kazanmaya çalışmıştır. Bunlardan ilki 1917’de olmuş ancak Kızıl Ordu: ayaklanmayı bastırmasıyla birlikte Ukrayna Sovyet Rusya’nın egemenliği altına girmiştir. Ukrayna’nın Rusya için hayati olmasının nedeni de bir tahıl ambarı olmasıdır.

  İkinci Dünya Savaşı: sırasında Ukrayna bağımsızlığını kazanmayı tekrar denemiş ancak başarılı olamamıştır. Stalin rejimi Ukrayna’daki milliyetçi hareketi bastırmıştır. 1986’daki Çernobil felaketine kadar Sovyet Rusya ile uyum içinde yaşayan Ukraynalılarda, bu tarihten sonra milliyetçilik düşünceleri tekrar canlanmaya başlamıştır.

  Sovyetler Birliği’nin dağıldığı dönemde, 24 Ağustos 1991’de Ukrayna bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu tarihte ayrıca Rusya ve Beyaz Rusya’yla birlikte Bağımsız Devletler Topluluğunun kurucu üyelerinden birisi olmuştur. Bağımsız Ukrayna’nın ilk lideri seçimle başa gelen Leonid Kravchuk’tur. Kravchuk’tan sonra Leonid Kuchma, Ukrayna’nın başkanı olmuştur. Kuchma döneminde yapılan ekonomik devrimler hiperenflasyona sebep olmuştur. Ayrıca özelleştirme politikaları da oldukça başarısızdır.

  Oldukça otoriter bir lider olan Kuchma, 4üncü kez seçilmesi için gerekli olan anayasal değişiklikleri yapamayınca, 2004 seçimlerinde kendisi yerine Yanukovych’i destekledi. Uluslararası gözlemciler seçimlerin uluslararası standartlardan uzak olduğunu, Yanukovych lehine hile yapıldığını belirtti. Seçim sonuçları Yanukovych lehine açıklanınca Turuncu Devrim olarak da bilinen halk protestosu başladı. Polis ayaklanmayı bastırmayı reddetti ve yüksek mahkeme seçimlerin yenilenmesine karar verdi. Yenilenen seçimlerin sonucunda Yuschenko Ukrayna’nın yeni başkanı oldu.(http://tr.wikipedia.org/wiki/Ukrayna).

 Ukrayna ile Türkiye arasında ticari ve ekonomik işbirliği

   Ukrayna’nın en büyük ticari ortakları Rusya, Türkiye, Almanya, Türkmenistan, İtalya, Çin, Polonya ve ABD’dir. Göründüğü gibi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün bazı üyeleri Ukrayna’nın en büyük ticari ortakları arasındadır. Bu durum Ukrayna’nın Karadeniz Bölgesi ülkeleriyle ticari ilişkilerinin geliştirilmesine özel bir dikkat gösterdiğini kanıtlamaktadır.

Ukrayna-Türkiye ticari işbirliği verileri (ABD dolar mln)

                          2002    2003      2004      2005      2006       2007       2008

Ticaret hacmi    1489    1277        2352      2642        315      4622       6583

İhracat               1277     946        1941      2034       2390      3650      4633

İthalat                 211      330          411       607         769        972      1950

Bilanço              1065      616       1530     1427      1621      2630      2683

(Ukrayna Devlet İstatistik Kurumuna göre)

  Ukrayna’nın demir, çelik, alüminyum, taşkömürü, mineral yağ ve kendinden damıtılmış ürün, demiryolu aracı, gemi, organik ve inorganik kimyasal madde, tahta, hububat, gıda maddesi, kâğıt ve karton, seramik, taş, alçı ve çimento ihracatında büyük artış gözlenmiştir. Ukrayna’nın Türkiye’ye ihracatının yaklaşık % 64’nü demir, çelik ve diğer katma değeri düşük madenler oluşturmaktadır. “Azovstal”, Donetsk ve Mariupol metalurji fabrikaları, “Zaporizhstal” ve “Krivorizhstal” Ukrayna’nın Türkiye’ye en meşhur demir ve çelik ihracatçılarıdır.

  Türk firmaları ise Ukrayna’ya çok sayıda mal ihraç ederken Ukrayna’da kendi şirketlerini kurmuşlar ve inşaat sektörü de dahil olmak üzere değişik hizmetlerde bulunmuşlardır. Aynı zamanda, Ukrayna’nın mallarını, özellikle ham maddelerini, makinelerini ve teçhizatını satın almışlardır. Hafif sanayi ve gıda sanayi ürünleri, ıtriyat, deterjan, seramik, sağlık ürünleri, elektrik makineleri ve teçhizatları ile ev teçhizatları ülkemizde oldukça popülerdir.

  Yukarıda bahsedilen durumu da dikkate alıp, iki taraflı ticaretin yapısı ve dengesini iyileştirmeliyiz. Yüksek teknoloji, makine üretimi, radyo-elektronik, uçak ve gemi üretimi, askeri makine üretimi en ümit verici alanlardır. Ukrayna bu alanlarda önemli başarılara imza attı. Böylece, Ukrayna kendi modern uçaklarını tasarlayan ve üreten dünyanın 8 ülkesinden birisi haline gelirken dünyanın 10 en büyük gemi üreticisi arasında yerini almıştır.

  Enerji, metalürji, boru hatları yapımı, tarım, gübre üretiminde işbirliğimizin gelişmesi için büyük fırsatlar vardır.

  Ukrayna makine fabrikalarının Türkiye’de artan prestiji memnuniyet vericidir. Örneğin, Ukrayna’nın gaz istasyonlar kompresörlerine ve demiryolu vagonlarına Türkiye’de büyük bir talep vardır. Novokramatorsky mühendisleri Seydişehir alüminyum fabrikasının yenilendirilmesine  katkıda bulunmaktadırlar. Ukrayna mühendisleri, İskenderun metalürji fabrikasının yeniden yapılandırılması ile ilgili ihaleye katılmaktadır(http://www.mfa.gov.ua/turkey/tur/5045.htm).

  Türkiye  ve Ukrayna ilişkileri de son yıllarda katlanarak artıyor. Türkiye’nin Ukrayna’ya ihracatı 1.5 milyar doları bulurken, Ukrayna’dan Türkiye’ye ithalat 3 milyar dolar seviyelerinde seyrediyor. Sanayi bakımından da Ukrayna ön plana çıkmayı başarmış bir ülke. Çelik, kömür, makine, takım-tezgâh, boru ve silah sanayinde Avrupa’da önemli bir yere sahipler. Özellikle silah sanayinde; tank, zırhlı araç, füze, radar, piyade silahları satışından önemli gelirler elde ediyorlar. Türkiye’ye uçakla sadece 1.5 saatlik mesafede olan Ukrayna, jeopolitik bakımdan Türkiye’ye çok benziyor. Çok sayıda değişik komşusu var. Kuzeyde Beyaz Rusya, kuzeydoğu ve doğuda büyük komşusu Rusya, güneybatıda Moldova ve Romanya, batıda Macaristan, Slovakya, Polonya bu önemli ülkeyi çevreliyor  (http://www.haberturk.com/ekonomi/haber/70036-redirect.aspx) .

Ukrayna ekonomisi

   Başlıca gelir kaynakları tarım, madenciliğe dayalı sanayi, balıkçılık ve kıyı turizmi.

Yeraltı kaynakları: Kömür, demir, manganez, alçı taşı… Kırım’ın kuzey kısmı tarımın en yaygın olduğu bölgedir. Ağırlıklı olarak ayçiçeği, mısır ve buğday yetiştirilir. Gerekli su Dinyeper nehrinden kanallar aracılığıyla sağlanır. Yönetim biriminin merkezi Akmescit aynı zamanda yarımadanın  kültür ve sanayi merkezidir. Güneydeki yamaçlarda üzüm bağları yer alır. Parfüm yapımında kullanılmak üzere çiçek de yetiştirilir. 

  Ukrayna ekonomisi bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 21 küçüldü. Parlamento Mali Denetim Komisyonu`na göre, Ukrayna ekonomisi 2009`un ocak-mart döneminde yüzde 21 daraldı. Komisyon, ayrıca işsiz sayısının, maden ve kimya sektöründe binlerce kişinin işten çıkarılması nedeniyle geçen yıldan bu yana 879 bin arttığını belirtti.

Ukrayna’da tarım

  Ukrayna, verimli topraklara ve uygun iklim koşullarına sahip, tarım alanında dünyada en yüksek üretim potansiyeline sahip ülkelerden biridir. Ülke topraklarının yaklaşık % 55’i (33 milyon ha) ekilebilir tarım arazisidir. Kişi başına düşen arazi miktarı 4,2 hektardır. Eski SSCB döneminde tahıl üretiminin % 24’ünü, şeker pancarı üretiminin % 58’ini ve et ve süt üretiminin % 25’ini tek başına karşılayan Ukrayna’nın şu andaki önemli tarım ürünleri tahıl, patates, şeker pancarı, ayçiçeği, soya fasulyesidir. Aynı zamanda başta ayçiçeği olmak üzere bitkisel yağlarda da eskiden olduğu gibi BDT ülkeleri içerisinde en büyük üretici konumundadır ( http://kobi.mynet.com/pdf/Ukrayna.pdf).

  Tarım arazilerinin uzun vadeli kiralanması yoluyla özellikle mısır veya ayçiçeği gibi ürünlerin yetiştirilmesi ve ihraç edilmesi mümkün.  Tarım arazilerinin uzun vadeli kiralanması yoluyla özellikle mısır veya ayçiçeği gibi ürünlerin yetiştirilmesi ve ihraç edilmesi mümkün.Tarımla ilgili diğer alanlarda da modernizasyon ve yeniden yapılandırma faaliyetleri konusunda yabancı yatırımcıya ihtiyaç duyuluyor (http://www.haberturk.com/ekonomi/haber/70036-redirect.aspx).

   Ukrayna’nın tarım alanında üretim potansiyeli çok yüksektir. Topraklarının yaklaşık %70’i ekilebilir arazidir.  İşgücünün ¼’ü tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Ancak SSCB’nin dağılmasından sonra tarımsal üretim % 50 azalmıştır. Bunun sebepleri ihracat pazarlarının yitirilmesi, girdilerde yaşanan sıkıntılar, toprak özelleştirmesinde yaşanan aksaklıklar olarak sıralanabilir( http://www.kto.org.tr/dosya/rapor/ukrayna.pdf).

Türkiye Cumhuriyeti Ukrayna’nın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden birisidir.   Türkiye Cumhuriyeti Ukrayna ilişkileri günümüzde kat ettiği aşama, azımsanmayacak boyutlara ulaşmıştır.  Her alanda örnek teşkil edecek düzeye ulaşan ilişkilerin, 2009 yılında da aynı istikamette yol alacağı kesinlik kazanmıştır.  Ukrayna ile Türkiye arasında her alanda gelişerek devam eden ilişkiler, özellikle siyasi, kültürel, ticari ve ekonomik alanlardaki işbirliği ileriki yıllarda da gelişerek devam edecektir.

Türkiye-Gürcistan sınır görüşmeleri yapıldı

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Türkiye-Gürcistan arasında yılda iki defa yapılan hudut komiserleri görüşmelerinin ikincisi Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyeti başkenti Batum’da Sheraton Otelde  yapıldı. Türkiye adına görüşmelere Artvin Valisi Mustafa Yemlihalıoğlu, Gürcistan adına Acara özerk cumhuriyeti Hükümet başkanı levan Varshalomidze katıldı. Görüşmelerde ikili sınır konuları ele alındı. Acara Hükümet Başkanı Levan Varshalomidze, Acara Özerk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Sağlık Bakanı Levan Antadze, Artvin Valisi Mutafa Yemlihalioğlu görüşmeler sonucunda şu açıklamaları yaptılar;

Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyeti Hükümet Başkanı Levan Varshalomidze:

    “Sınır görüşmeleri çok başarılı bir şekilde geçti. Çünkü her iki ülkeyi ilgilendiren konularla ilgili görüşmeler yaptık.  Bizim iki ülke arasındaki ilişkilerimiz çok önemlidir ve iki ülke arasındaki ilişkilerimiz örnek ilişkilerdir. Bu ilişkilerimizde Artvin Valisi Mustafa Yemlihalıoğlu’nun özel katkısı bulunmaktadır. Bizim bölgemizde, bizim ülkemize destekleri için Sayın Valiye teşekkürlerimi sunmak istiyorum.  Tabi ki bu görüşmelerimiz sadece sınır görüşmesi için düzenleniyor. Bizim Türkiye ile hiçbir sorunumuz yoktur. Bu görüşmeler sadece dost, kardeş olan Türkiye ile bir araya gelmemize vesile oluyor.

Kimlik kartlarıyla karşılıklı geçişler çok yakın bir zamanda başlayacaktır

   Son yıllarda iki ülke arasındaki gelişmelerimiz, tabi ki iki ülke arasındaki turistlerin bir araya gelmesidir. Bize gelen turisti Artvin bölgesine gönderiyoruz, Artvin’e gelen turisti de bize gönderiyorlar. Böyle bir turizm iş birliği içerisindeyiz. Yani iki farklı ülkeyiz ama iki ülke tek turist sloganımız var.  Sayın Valinin de katkılarıyla bu sloganımızla  ve mevcut  işbirliğimizle yaklaşık 3 yıl içerisinde her iki ülke turizminin artacağına inanıyorum. Kimlik kartlarıyla karşılıklı geçişler çok yakın bir zamanda başlayacaktır. Bu geçişler birkaç gün içerisinde bile olabilir. Ayrıca gümrük kapılarımızda hiçbir sorun yoktur.

 
                                           
                                        Acara Özerk Cumhuriyeti Hükümet
                                        Başkanı Levan  Varshalomidze  ve                                              
                                        Artvin Valisi Mustafa Yemlihalıoğlu
 
Artvin Valisi Mustafa Yemlihalıoğlu:

  “Türkiye sınır makamı olmamız hasebiyle, mutat sınır görüşmelerimizi Acara Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti Batum’da yaptık. Şunu çok rahatlıkla ifade edebilirim, Acara Özerk Cumhuriyeti ile Batum bölgesi ile Artvin Valiliği olarak kayda değer her hangi bir sınır olayımız yoktur.  Sağ olsunlar Acara Özerk Cumhuriyeti’nin Başbakanı Levan Varshalomidze olsun, Başbakan Yardımcıları ile diğer yetkililer olsun sınır olaylara çok duyarlılar. Her hangi bir sorun çıktığında karşılıklı iletişimle resmi görüşmeye bile gerek kalmadan kısa sürede çözüyoruz. Bugün mutat olarak yapmamız gereken bir görüşmeyi yaptık. Çok kayda değer bir sınır olayımız yok, yaşadığımız bir sorun yok. Denizden ve karadan kaynaklanan bir hudut sorunumuz yok.

  Toplantıda sınır olaylarının dışında daha çok turizm ve ekonomideki ilişkileri  görüştük. Bu çok memnuniyet verici bir durum. Acara’nın hemen yanı başımızda olması münasebetiyle bizim serhat kent Artvin olarak belki Türkiye’nin Kafkaslar’a, Rusya’ya, Gürcistan’a açılan örnek kapılarından birisini bünyemizde barındırıyoruz. Kapıda zaman zaman tır geçişlerinden kaynaklanan sorunlar oluyor. Bunları tolere ettik,  en aza indirdik. Şu an itibarıyla tırlar kapımızda beklemiyor. Çok yakın bir zamanda gümrük sahamıza personel alımı gerçekleştireceğiz. Bununla birlikte geçişler çok daha hızlanacak ve hiçbir sorunumuz kalmayacaktır. Acara bölgesi ile sosyal ve kültürel manada güzel ilişkilerimizde var. Umut ediyorum ki bu mevcut ilişkilerimiz artarak devam edecek. Artvin, Rize ve Trabzon vilayetlerine gelip yaşayan Gürcü uyruklu vatandaşlar var. Aynı şekilde Batum bölgesinde yaşayan vatandaşlarımız var. Her iki vatandaşların sorunlarını karşılıklı işbirliği içerisinde kısa sürede çözmeye çalışıyoruz. 

Kimlik kartlarıyla geçişlerin çok yakın bir zamanda hayata geçirilecektir

  Kimlik kartlarıyla geçişlerin çok yakın bir zamanda hayata geçirilecektir. Bu konu bizim Dışişleri Bakanlığımız nezdinde takip edilen bir konudur.  Bunun alt yapı protokolleri bitmek üzeredir. Protokoller ve tutanaklar imzalandığında ben birkaç gün diyemiyorum ama çok uzun olmayacak bir süre içerisinde karşılıklı geçişler başlayacaktır. Bilgisayar alt yapılarında Gürcü alfabesinden kaynaklanan bazı sorunlar da var. Bunlarda çözüldükten sonra, her iki ülke vatandaşları kimlik kartlarıyla geçiş yapabileceklerdir.

  Artvin Valiliği olarak Batum’la güzel ilişkiler kuruyoruz. Batum’suz Karadeniz, Karadeniz’siz Batum olmaz diye bir sloganımız var. Uluslararası platformda örneği az görülen uluslararası bir anlaşma imzalanıp, Batum Havaalanını ortak kullanıma açıldı. Özellikle Artvin ve Rize bölgelerinin çok hırçın bir coğrafyaya sahip olmasından dolayı buralara havalimanı yapma şansımız yok. Batum’la, Gürcistan’la yaptığımız anlaşma gereği Batum Havalimanını Türkiye olarak biz ortak kullanıyoruz. Her gün tarifeli THY Batum-İstanbul uçak seferleri var. Bizim vatandaşlarımız pasaportsuz olarak sadece kimlik kartlarıyla yurt içi biletiyle Batum’dan İstanbul’a uçabiliyorlar. Aynı şekilde İstanbul’dan Batum’a uçabiliyorlar. Bunun biz yeterli olmadığını düşündük. Her iki ülkenin turizmi gelişiyor. Acara Başbakanının bir cümlesi var. İki ülkeyiz ama tek turistimiz var.

  Bunu geliştirelim şekilde düşüncelerim var. Bunun meyvelerini kısa sürede almaya başladık. Turizmde bir başlangıç ve bitiş noktası olmak için Artvin’de doğa turizmi açısından çok yoğun bir şekilde devam ediyor. Bünyesinde gerçekten müthiş güzellikler saklıyor. Hem dünya milletlerine olsun hem de bizim Türk vatandaşlarına olsun bu güzellikleri gösterme manasında doğa turizmini çok önemsiyoruz. Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın da dönem başkanlığını yürütüyorum. DOKA olarak ta Batum bölgesiyle turizm alanında çalışmalarız var. Batum’dan İstanbul uçuşları gibi Ankara uçuşlarının başlaması yönünde çalışmalarımız oldu. Sağ olsun Sayın Başbakanımızın da talimatıyla Ankara-Batum uçak seferleri 31 Mayıs 2011 tarihi itibarıyla başladı. Şu an bu uçuşlar haftada iki olarak devam ediyor. Kapasite artınca uçuş gün sayısı da artacaktır. Bu uçak seferleri özellikle Artvin bölgesinde yaşayan vatandaşlarımız için büyük kolaylık oldu. Aynı zamanda turizmin altlığı olarak ta bu uçak seferleri faydalı bir gelişme oldu.

  Gümrüğümüzde bir otak kapı çalışmamız var. Bu iki ülkenin bir birine duyduğu güvene dayanan bir sistemdir. Onunda protokolleri, mutabakatları imzalanmak üzeredir. Ortak kapı projesi hayata geçirildiğinde tek kontrol noktası olacak. Bununla birlikte yaya ve araç geçişleri daha hızlı bir şekilde gerçekleşecek.

  Hopa ilçemizde 2 adet tır parkı inşa ediyoruz. Yakın bir zamanda açılışını yapacağız. Tırlar artık karayolunda beklemeyecek. Ekonomik olarak ta ihracat ve ithalat noktasında artış olacaktır. Her geçen gün yaya ve araç trafiği artmaktadır.  Sarp Sınır Kapımızdan geçen yıl 3 milyon 150 bin civarında yaya geçişi oldu.  Sarp Sınır Kapısı’nın önemi, ehemmiyeti her geçen gün artıyor. Bu tır parkları da tır sürücülerine rahatlama sağlayacak.

İki yaşındaki çoçuğun acil tedavisi için ambulans

göndererek kapıdan aldırdım ve tedavisini üstlendik

  Geçen hafta sonu Acara Özerk Cumhuriyeti Başbakanı beni telefonla arayarak Batum’da yaşayan iki yaşındaki çocuğun acil tedavisi konusunda yardım istedi.  Ben de seve seve yardımcı olacağımı söyledim. Ambulans göndererek kapıdan aldırdım ve tedavisini üstlendik. Daha sonra Trabzon’dan uçakla İstanbul’a gönderdik. Tedavisi İstanbul’da devam ediyor. Doktorlar,  çocuğun ciğerlerinde ciddi sıkıntı olduğunu söylediler. Şayet müdahale olmasaydı çocuğu kaybedebilirdik dediler. Böyle bir yardımlaşma oldu. Bizim ki insani  yardımdı. Sonuçta ülke olarak tıbbı imkânları küçük yavrumuzun sağlığına kavuşması için kullandık. Çocuğun sağlık durumunu sürekli takip ediyorum şu an itibarıyla durumu iyi dedi.”

Acara Özerk Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve Sağlık Bakanı Levan Antadze:

  Bugün burada yılın ikinci sınır görüşmelerini gerçekleştirdik. Birinci görüşmelerden farklı olarak çok önemsiz, sorun bile sayılmayacak konuları görüştük. Sadece birkaç konuyu görüştük. Özellikle şunu belirtmek istiyorum. Bizim iki ülke arasındaki ilişkiler örnek ilişkiler olarak sayılmaktadır. Sayın Vali Mustafa Yemlihalıoğlu’nun Artvin’e atanmasından sonra her iki ülke arasındaki ilişkiler daha da artmaya, derinleşmeye, pekinleşmeye ve gelişmeye başladı.  Bu konuda Vali Beyin katkıları çok büyük ve önemlidir. Özellikle bizim ilişkilerimiz sadece belli başlı alanlarda  değildir. Çok farklı alanlarda gelişmektedir. Ayrıca insani yardım olarak ta Sayın Valinin bölgemize büyük katkıları vardır.

  Geçen hafta iki yaşındaki bir Gürcü çocuğumuz rahatsızlanmıştı. Tedavi konusunda Artvin Valisi Mustafa Yemlihalıoğlu’ndan yardım talep ettik. Kendisi kısa sürede Batum’a Türkiye’den ambulans göndererek çocuğumuzu aldırdı. Hopa Devlet Hastanesinde tedavi ettirdikten sonra ambulansla Trabzon’a oradan da uçakla İstanbul’daki tam teşekküllü hastaneye göndererek tedavisini üstlendi. Bizim ilişkilerimiz sadece devletlerarasında değil aynı zamanda insani boyutta gelişmektedir.  Acara Özerk Cumhuriyeti olarak bu gelişmelerden son derece memnunuz. Bizler bu işbirliğimizde özellikle Artvin Valisinin katkılarından çok memnunuz ve teşekkürlerimizi sunuyoruz.”

Hopa’da Plaj Voleybolu Türkiye kupası maçları yapıldı

0

Haber: İlker  ÇAKAN

  Türkiye Voleybol Federasyonu ve Biocodex Sponsorluğunda düzenlenen Hopa Plaj Voleybolu Türkiye Kupası 3. Etap yarışması yapıldı. Her yıl geleneksel olarak yapılan ve Hopa halkının da yoğun ilgi gösterdiği maçlarda; birinciliği; erkeklerde Can Ayvazoğlu-İsmail Dericioğlu, bayanlarda ise Esra Ötücü-Neslişah Aktaş kazandı.   

 
                     Hopa Plaj Voleybolu Türkiye Kupası maçları  fotoğrafla
 
                          
                                    Hopa  Plaj Voleybolu Türkiye Kupası maçlarında
                           ikinci olan bayan voleybolcular  ödüllerini  alırken
 
                     
                              Hopa  Plaj Voleybolu Türkiye Kupası maçları sonrasında
                                  voleybol sahasında horon oynayan Hopalı gençler
 
                                
                             Hopa Plaj Voleybolu Türkiye Kupası maçlarını yöneten 
                                                Plaj Voleybolu Hakemleri
 
 
            
         Hopa Plaj Voleybolu Türkiye Kupası      Hopa Plaj Voleybolu Türkiye Kupası
          maçlarında erkeklerde birinciliği         maçlarına Hopa halkının yoğun ilgisi
    kazanan Can Ayvazoğlu-İsmail Dericioğlu
                                                                  

Ölü yatırım

0
  Büyük hastaneler neden hep büyük şehirlerdedir?
 Küçük şehirlerde yaşayan insanlar daha önemsiz olduklarından mı?…Büyük şehirlerdeki para birimi farklı mıdır? Paranın değeri daha mı fazladır?…
  Rekabetin esas olduğu çağımız ekonomik yapısı içerisinde, devlete ve özel sektöre ait onlarca hastanenin ısrarla büyük şehirlerde kurulması hatta şubeler açması doğal mıdır? Ya da moda tabirle rantabl mıdır?
  Bu konuda bir araştırma var mıdır bilmiyorum ama ben kişisel görüşümü ifade etmek istorum…
 Sağlıksız beslenme büyük şehirde…
  Ulaşım sorunu…
  Yağmur yağdı sel, kar yağdı buz, güneş açtı susuzluk, her türden alt yapı mağduriyeti büyük şehirde…
  Kapkaç, soygun, akıl sır ermez dolandırıcılık hikâyeleri, gasp ve cinayetler, darp ve tecavüz olayları ne arasan büyük şehirde…
  Stres, kaos, depresyon, dejenerasyon…Köyünü kente taşıyan insanın ayrık otu gibi orta yerde kalmışlığı büyük şehirde…
  Yahu bunca olumsuzluk karşısında insanın beden ve ruh sağlığını koruyabilmesi mümkün mü?..Elbette mümkün değil!İllaki bir yerinden sızdıracak bu hayatlar…
  Tüm bunlardan ve şimdi aklıma gelmeyen daha birçok nedenden dolayı büyük şehir insanı hastadır…
  Hem de çok hastadır!
  Hasta olmayanlarsa potansiyel hastadır… Ekonomik literatürle ifade edecek olursak; büyük şehirler sağlık sektörü açısından gelecek vaat eden, karlı pazarlardır…
  Küçük şehirlere gelince; yukarıda saydığımız olumsuzlukların büyük çoğunluğu yoktur…    Sağlıklı beslenen, stresten uzak, kendi yağıyla kavrulan insanlar yaşar küçük şehirlerde…      Büyük hastanelerin küçük şehirlere yatırım yapmasının tek açıklaması vardır: Ölü yatırım! 

KKTC Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi’nin Ekim 2011 anketi:”Ordu en güvenilir kurum, en az güven medya ve siyasi partilere”

0

Haber: İlker ÇAKAN
  KKTC Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi’nin Ekim ayında 500 kişiyle yaptığı anket sonuçları, Kıbrıslı Türklerin kurumlarına güvensizliğinin arttığını ortaya çıkardı. Medya ve siyasi partiler hiç güvenilmeyenler listesinde ilk sıraları paylaşırken; ordu en çok güvenilen kurum çıktı. Ülke yönetiminin puan ortalaması 5 üzerinden 2.70’e düştü. Merkezin şubat ayında yaptığı ankette ülke yönetimi 5 üzerinden 3 ortalama puan almıştı.
  “Ülke yönetimi”, “insan hakları”, “kurumlara güven”, “rüşvet” konularında sorular içeren anketin sonuçları, ülke yönetimi başlığında ifade özgürlüğünün 5 üzerinden 3.21’le en yüksek; kamu ihalelerinde şeffaflığın da 2.19’la en düşük puanları aldığını ortaya koydu.
Ülkenin insan hakları karnesinde “evlenme ve aile kurma hakkı” 4.04 puanla ilk sırada; azınlık hakları ise yüzde 2.79’la en geri sırada yer aldı.
  Ankette “kurumlara güven”le ilgili sonuçlar, hükümet, yargı, siyasi partiler, ordu, sivil toplum, Cumhurbaşkanı, Meclis, medya ve polise duyulan güvenin “çok, biraz, hiç” şeklinde oranlarını ortaya çıkardı. Hiç güvenilmeyenler listesinde yüzde 42.7 ile medya ilk sırayı alırken bunu yüzde 42 ile siyasi partiler; yüzde 32.5’le Meclis izledi.
  Çok güvenilenler listesinde ilk sırayı yüzde 80.2 ile ordu alırken, orduyu yüzde 44.6’yla yargı ve yüzde 27.5’le sivil toplum izledi.
  Ankette rüşvetle ilgili sorular da yer aldı ve rüşvet konusunda en az güven duyulan kurumların “kamuda işe alımlardan sorumlu olanlar, milletvekilleri ve bakanlar” olduğu sonucu çıktı. Yargı ise rüşvetten en uzak kurum olarak görülüyor.
Yabancıların üniversitelere olum etkisi, suç oranlarında olumsuz etkisi

  Kültürel çeşitlilikle ilgili sorulara verilen yanıtlarda, yabancıların çeşitli konulara olumlu ve olumsuz ektileri ortaya konuldu. Buna göre, ankete katılanların yüzde 73.5’i yabancıların üniversitelere etkisini olumlu bulurken; yüzde 68.9’u suç oranlarında yabancıların olumsuz etkisi bulunduğu görüşünü taşıyor.
  Anket sonuçlarına göre, halkın yüzde 67.2’si yabancıların eğitime; yüzde 62’si de hizmetlere olumlu etkisi olduğunu düşünüyor. Ankete katılanların yüzde 50.3’ü yabancıların sağlığa; yüzde 45.8’i de üretime olumsuz etki yaptığı görüşünde…
Merkez Direktörü Mine Yücel Kıbrıslı Türklerin tüm kurumlara karşı

güvensizliğinin giderek arttığını söyledi

  Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi’nin AB Sivil Toplum Destek Programı’nca desteklenen 2 yıllık projesi kapsamında Şubat 2010’da yapılan anketin benzeri geçtiğimiz ekim ayında da yapıldı ve sonuçlar dün düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.
500 Kıbrıslı Türk’le yüz yüze görüşme yöntemiyle yapılan ankette insan hakları, göç, yönetim, demokrasi ve kimlik konularında kamuoyu duyarlılıkları ölçülerek, bir buçuk yıllık süredeki değişimler irdelendi.
  Anket sonuçları, Kıbrıslı Türklerin ankete konu tüm başlıklarda memnuniyetsizliklerini ortaya koydu. Bu yıl haziran ayında bin kişiyle kimlik ve insan hakları konularında anket yapan merkez, tüm araştırmaların sonuçlarını bu ay sonunda 4 ayrı kitapçıkta toplayacak.
Merkez Direktörü Mine Yücel, Ekim ayındaki anketin en önemli sonuçlarını yorumlarken, Kıbrıslı Türklerin hükümet, muhalefet, sendikalar, medya, polis ve yargı dahil tüm kurumlara karşı güvensizliğinin giderek arttığını söyledi.
  Halkın toplumsal sorunları arasında suç oranlarının, sosyal sorunların ve yolsuzlukların artmasının ön plana çıktığını kaydeden Yücel, ekonomik sorunların ikinci planda kaldığını; Kıbrıs sorununun ise önemini korumayı sürdürdüğünü belirtti.
  Yücel, iki anket arasında “halkın artan suç oranları ve yaygın yolsuzluk olduğu” inancını “en göze çarpan değişiklik” diye niteledi. Yücel, anket sonuçlarına göre halkın, sorunları çözecek kurumlara güvensizliğinin de arttığını ifade ederek, “İnsanlar bu sorunları kimsenin çözeceğine inanmıyor ve ciddi bir apolitikleşme var” dedi.
“İlk kez polise ve yargıya da güvende düşüş gözlemledik”

   İlk kez bu çalışmada, polise ve yargıya da düşen güven oranı gözlemlediklerini açıklayan Mine Yücel, halkın kendine güveninin azaldığını; hiçbir politika üzerine ciddi etki yapabileceğine inanmadığını, özellikle Kıbrıs sorununu, üzerine en az etki edebilecekleri konu olarak gördüklerini anlattı.
  Yücel, güvensizliğin nedenlerini değerlendirirken, “Vizyonsuz bir toplumuz. Ortak çıkarımızı henüz oluşturamadık” diye konuştu. Kıbrıslı Türkler arasında ortak vizyon ve kimlik değil, bireyselleşen bir toplum yapısının bulunduğunu kaydeden Mine Yücel,   “Toplumsal çıkarlar yerine, bireysel ve ekonomik çıkarlar ön planda” diye konuştu.
Anket sonucunda, toplumsal değerlerin giderek yol olduğu sonucunun da çıktığını belirten Mine Yücel, Kıbrıslı Türklerin değerlerinin ne olduğuna yönelik sorulara verilen yanıtlarda, geçmişteki travmalardan etkilenildiğinin görüldüğünü; izolasyon ve tanınmamışlık gibi sorunların ifade edildiğini anlattı.

“Yabancılaşma” ya da “Yozlaşma” diye tanımlanabilecek bir durum söz konusu
  Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi Direktörü Mine Yücel, ülkede sosyal sorunların arttığını ve “yabancılaşma” ya da “yozlaşma” diye tanımlanabilecek bir durum söz konusu olduğunu belirterek, yargıya ve polise bile güvenin azaldığını, tüm bunların da insanlara ek travmalar getirdiğini söyledi.

Amerika’dan üniversite izlenimleri

0

  Amerika Birleşik Devletlerinden ikinci yazımda sizlere biraz çalıştığım üniversiteden bahsetmek istiyorum. Üniversitede öğretim üyesi olan herkesin neredeyse birden fazla araştırma laboratuarı var. Öğrenci laboratuarlarından bahsetmiyorum. Öğretim üyesinin öncelikli amacı araştırma yapmak, ikinci planda eğitim geliyor sanki ama eğitim içinde önce bilim adamının kendisini ispatlaması gerekiyor. Yani ikisi de birbirine bağımlı ancak araştırma ilk planda gibi. Bizde ise kurallar öyle bir noktaya getiriyor ki bilim adamını, araştırmamı yapsın, lisans üstü eğitim mi versin, yabancı dil mi öğrensin, doçent ve profesör olmak için mi araştırma yapsın yoksa bilime ve insanlığa hizmet için mi araştırma yapsın. Bu kadar karmaşanın içinde geleceğini de düşünen bir kişi hangisine önem verir acaba. Burada bir bilim adamı bilimsel yenilik üretecek bir proje yazamazsa ve projesine maddi kaynak sağlayamazsa prestij kaybı yaşayabiliyor. Bizde öyle mi? Basamakları tırmanmak için sadece gerekli olanları yap, ondan sonra bir şey yapmana gerek yok.

  Burada, rektörlük ve dekanlık seçimleri ile ilgili herhangi bir tartışma yaşandığını görmedim. Burada da bir şekilde seçimler var ama rektörlük seçimi ulusal bir olay olmaktan uzak, burada eyalet rektör seçiminde rol oynuyor, rektör yardımcısı da dekan seçiyor. Kısaca burada yöneticiliğe seçilmekten çok yönetici iken yapılan hizmetler daha önem kazanıyor. Amaç hizmet etmek, üretmek, öncelikle kimin yönetici olduğu önemli değil ne yaptığı önemli, bizde koltuk merakı devam ediyor.

  Genel ve yerel televizyon haberlerinde geldiğimiz günden beri şiddet içeren haberler görmedim. Sözlü anlatılıyor yada alt yazıda belirtiliyor. Güvenlik önemleri had safhada, güvenlik ve konfor çok önemli, Amerikalılar kendilerini olumsuz haberlerle sıkmıyorlar. Tarihlerinde ilk defa ekonomide değerlendirme kuruluşlarından SP’den düşük puan aldılar ve bu çok önemli haber konusuydu.

  Benim çalışmalarım ise devam ediyor. Burada öğrendiğim bilgi ve birikimi ülkemizde de kullanacağım. Yaklaşık 4 hafta sonra ülkemize dönmüş olacağız. Tekrar görüşmek üzere sağlıcakla kalın.      

 

TOBB Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu: “Afrikada 40 milyona yakın insan açlık yüzünden tehlikede”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  TOBB Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu’nun Afrika’ya yardım kampanyası nedeniyle yaptığı konuşmada şunları söyledi;

  “Bu vesileyle; tüm İslam alemi için, bizleri rahmeti ve bereketiyle donatan Ramazan ayı, mübarek olsun diyorum Bu mübarek ayda Diyanet İşleri Başkanımızla hayırlı bir işe imza atacağız. Hepimizin yakından takip ettiği üzere, Afrika’da 40 milyonun üzerinde insan ve özellikle de çocuklar, kuraklığın da etkisiyle kronik açlık tehlikesiyle karşı karşıya.

Somali, Etiyopya, Kenya, Eritre, Tanzanya, Uganda ve Burundi’de büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. 21. yüzyılı yaşadığımız bir dönemde 40 milyona yakın insan açlık yüzünden tehlikede. Bu ülkeler Doğu Afrika’nın en yoksul ve en az gelişmiş ülkeleridir.

  Neredeyse çeyrek yüzyıldır devam eden ve son zamanlar daha da genişleyen iç savaşlar, bu ülkelerin kaynaklarını büyük ölçüde tahrip etmiştir. Türkiye olarak bu bölgeyle Osmanlı’dan gelen ve 3 asırdan uzun süren bir yakınlığa, tarihi birliğe sahibiz. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz şu rahmet ve mağfiret ayında bizlere düşen bir görev bulunuyor.Sefalet içinde ızdırap çeken onbinlerce çocuk, kadın ve yaşlıya karşı hem tarihten gelen sorumluluğumuzun ve hem de insanlığın gereği olarak yardımda bulunmalıyız.

 
                            
                                         TOBB Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu ve
                              Diyanet İşleri Başkanı  Prof. Dr. Mehmet Görmez
 
  Peygamber Efendimizin “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” Hadis-i Şerîfini hatırlamalıyız. İşte bu çerçevede TOBB olarak, Diyanet İşleri Başkanlığımız ile birlikte yardım kampanyası başlatıyoruz.TOBB olarak 2004 yılında Endonezya’nın Sumatra ve Java adalarında yaşanan tsunami felaketinde ve 2005 ile 2010 yıllarında Pakistan’da meydana gelen deprem ve sel felaketlerinde, nakdi yardımda bulunmuştuk.

  Şimdi Afrika halkının yanında yer almak, acılarını paylaşmak ve destek olmak istedik. Bu çerçevede Diyanet İşleri Başkanlığı ile birlikte bir kampanya başlatıyoruz. Tüm Tük iş alemine burandan sesleniyor ve katkılarını bekliyorum. Herkesi Afrika’ya yardıma çağırıyorum. Türkiye İş Bankası TOBB Şubesi nezdinde bugün itibariyle açılan “TOBB – Afrika Açlık Felaketi Yardım Hesabı” tüm hayırseverlerimizin katkılarını beklemektedir. 

  Biz de üzerimize düşeni yerine getirmek adına yönetim kurulumuzda bir karar aldık. Kampanyaya 1 milyon TL tutarındaki ilk nakdi yardımı TOBB olarak yapıyoruz.

Geçen hafta kavuştuğumuz Mübarek Ramazan ayı ve oruç, dinî inanç ve ibadet özelliklerinin yanısıra, sosyal adalet ve dayanışma konusunda toplumun bağlarını güçlendirir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, gönderilecek yardımların fitre yerine geçeceğini açıklaması da ayrıca isabetli ve olumlu olmuştur. Zamanında alınan bu karar yardım kampanyasına da desteği artıracaktır.

Bu kapsamda Diyanet İşleri Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Görmez’e de Türk iş dünyası adına teşekkür etmek istiyorum. Diyanet İşleri Başkanı olarak iş dünyası ile oldukça yakından ilgileniyor.

  Şimdi de Diyanet İşleri Başkanlığı ile yakın işbirliğimizi güçlendiriyor ve Afrika’ya yardım elimizi uzatıyoruz. Bu kampanya kapsamında toplanan yardımlar, Başbakanlık’ın 2011/9 genelgesi kapsamında Diyanet İşleri Başkanlığına aktarılacak ve resmi kanallar üzerinden Afrika’ya ulaştırılacaktır. Bizler tarihimiz boyunca yardımlaşma ve paylaşma geleneğimizle tanınmış bir milletiz. Bu yüzden de Afrika’da yaşananlara karşı kayıtsız kalmamalıyız.

  Bizler, nefsimizle ve açlık ile susuzlukla mücadele içine girerken, çok daha güç koşullar altında hayat mücadelesi veren Afrika halkını unutmayacağız. Üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. Türk iş alemi olarak Ramazan ayının rahmet ve bereketini, Afrika’ya yardım elimizi uzatarak göstereceğiz.

  Bu vesileyle hayatını kaybeden Afrikalı kardeşlerimize Allah’tan rahmet, mağdurlara sabır diliyorum. Afrika’da yaşanan acıların biran önce dinmesi için hepinizi yardıma çağırıyorum.’

 

BANKA HESAP NUMARASI

Türkiye İş Bankası TOBB Şubesi

“TOBB – Afrika Açlık Felaketi Yardım Hesabı” açılmıştır. 

IBAN numarası TR88 0006 4000 0014 3750 0003 33

Şaire Sevil Mısırlıoğlu’nun “Yüreğimden tutun beni” kitabı

0

  Bu eser 2000 yılında Adana da gün yüzü görmüş ve okuyucuları ile kucaklaşmış. Sevgili Mısırlıoğlu; bu kitabın satışından elde edilen tüm geliri, “korunmaya muhtaç çocukları koruma derneği Antakya şubesi”ne bağışlamış. Bu davranış onun ne kadar güzel bir yüreğe sahip olduğunun bir kanıtı değil mi?

“Yüreğimden tutun Beni” isimli kitabından.

“Yüreğimden tutun Beni” isimli şiir, sayfa: 9

“Doğmak

Yaşamak

Ölmek

Bu üçgenin tepesinden

Bağlıyorum kordelayı

Genişleyerek büyüyen

Bakış yelpazemden

Algılıyorum dünyayı

Ve

Yüreğinden tutmaya çalışıyorum

İnsanlığı”

  Şiir kitabı yazmak, edebiyat dünyasında şiir salıncağında bir mekân edinmektir. Sevil Mısırlıoğlu Hanımefendinin kitaplarını büyük bir keyifle okudum. Şiir yolunda tükenmez bir kalemin ve artarak sevda dalgalarının olduğunu gördüm. Bu ve bunu takip edecek şiir kitaplarını okurlarına sunarken, ne kadar yürekli bir şaire ile karşı karşıya olduğumuzu gördüm. Kendisini yakinen tanımış olmam, bu kelimeleri yazmamı kolaylaştırıyor.

  Kısıtlı gelirin de etkilediği, okuma alışkanlığının az olduğu ülkemizde, Sevgili Sevil Mısırlıoğlu; kişiliğindeki sevda, azim ve kararlılığı ile zoru başarmış bir şaire arkadaşımızdır.

Şiirlerinde okuyucular mutlaka kendisinden bir şeyler bulacaktır.

Yüreğimden tutun Beni” isimli kitabından.

“Antakya Kutsal Şehrim” isimli şiir, sayfa: 29

 

  “Büyük Antinaus’un torunu

  Şirin Antakya şehrinin

  Sevgi dolu bir barış eriyim

  Sevgi eker sevgi biçerim

  Güzellikleri sindirerek içime

  Manevi coşkuları alır omzuma

  Maddeyi ezer geçerim

 

  Ben…

  Doğaya baş kaldırıp

  Tersine akan bir nehrin

  Asi nehrinin

  Suladığı topraklarda doğmuş kişiyim

  Ondandır

  Çirkinliklere asi oluşu yüreğimin

  Acizlikle bağdaşmayışı düşüncelerimin”.

error: Content is protected !!