Cumartesi, Aralık 20, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 203

Trabzon Valisi Abdil Celil Öz

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Amasya Valisi olarak görev yaparken; 04.08.2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu’nun 2/8/2013 tarih ve  2013/5197 karar sayılı valiler kararnamesi ile Trabzon Valiliğine atanan Vali Abdil Celil Öz;1967 yılında Antalya-Manavgat’ta doğdu.Dolbazlar İlkokulu, Antalya Faruk Tugayoğlu Ortaokulu ve Antalya Ticaret Lisesini bitirdi. 1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu. Askerlik hizmeti sonrası 1990 yılında 79.dönem Antalya Kaymakam Adayı olarak mülki idare mesleğine girdi. Isparta İli Gelendost ve Atabey İlçelerinde kaymakam vekili olarak görev yaptıktan sonra,1994-1995 yıllarında Afyon Hocalar Kaymakamı, 1995-1997 yıllarında Şırnak Uludere Kaymakamı, 1997-2001 yıllarında Burdur Gölhisar Kaymakamı, 2001-2005 yıllarında Sivas Vali Yardımcısı, 2005-2006 yıllarında Mülkiye Müfettişi, 2006-2008 yıllarında Çukurova Kalkınma Ajansı kurucu Genel Sekreteri, 2008 yılı Şubat ayından 7 Haziran 2010 tarihine kadar İçişleri Bakanlık Sözcüsü ve 07 Haziran 2010 – 07 Eylül 2011 tarihleri arasında İller İdaresi Genel Müdürü  olarak görev yaptı.

  2001 yılında İngiltere’de Londra Middlesex Üniversitesinde “AB Genişleme Sürecinin Yapısal Fonlar Üzerinde Etkileri” konulu tez ile yüksek lisans; 2009 yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde “Kalkınma Ajanslarının Türk Kamu Yönetimi İçindeki Yeri” konulu tez ile doktora eğitimini tamamladı.11.08.2011 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Amasya Valiliğine atandı. 08 Eylül 2011 tarihinden itibaren Amasya Valisi olarak görev yapmaktaydı.

Amasya Valisi İbrahim Halil Çomaktekin

0
Haber: İlker ÇAKAN
  İzmir-Bayraklı Kaymakamı iken 04.08.2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu’nun 2/8/2013 tarih ve  2013/5197 karar sayılı valiler kararnamesi ile Amasya Valiliğine atanan Vali İbrahim Halil Çomaktekin;1970 Mardin doğumlu. İlk ve orta tahsilini Mardin’de tamamladı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Türkeli, Kars-Selim, Van-Gevaş ,Amasya-Gümüşhacıköy,Muğla ili Köyceğiz  Kaymakamlığı yaptı. 2010 yılında Kayseri Vali Yardımcılığına atandı. 20.07.2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan İçişleri Bakanlığı kaymakam ve vali yardımcıları kararnamesi ile İzmir-Bayraklı Kaymakamlığına atanmıştı.
 

2013 geniş kapsamlı valiler kararnamesi yayınlandı

0
 Haber: İlker ÇAKAN
  Bakanlar Kurulu’nun 2/8/2013 tarih ve  2013/5197 karar sayılı valiler kararnamesi 04.08.2013 tarihli Resmi Gazetede yayılandı. Geniş kapsamlı bu valiler kararnamesiyle; Aydın Valisi Kerem Al, Bursa Valisi Şahabettin Harput, Giresun Valisi Dursun Ali Şahin, Hakkari Valisi Orhan Alimoğlu, Niğde Valisi Alim Barut, Trabzon Valisi Recep Kızılcık, Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah, Düzce Valisi Adnan Yılmaz Merkez Valisi olarak atandı. Amasya Valiliğine Bayraklı Kaymakamı İbrahim Halil Çomaktekin, Düzce Valiliğine İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su, Trabzon Valiliğine Amasya Valisi Abdil Celil Öz, Giresun Valiliğine Melikgazi Kaymakamı Hasan Karahan, Artvin Valiliğine Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü Kemal Cirit atandı.

 Adı ve Soyadı                               Eski Görevi                                  Yeni Görevi

  Kerem Al                                      Aydın Valisi                                  Merkez Valisi
  Şahabettin Harput                          Bursa Valisi                                  Merkez Valisi
  Dursun Ali Şahin                           Giresun Valisi                                Merkez Valisi
  Orhan Alimoğlu                             Hakkkari Valisi                               Merkez Valisi
  Alim Barut                                    Niğde Valisi                                   Merkez Valisi
  Recep Kızılcık                              Trabzon Valisi                                Merkez Valisi
  Celalettin Cerrah                           Osmaniye Valisi                             Merkez Valisi
  Adnan Yılmaz                               Düzce Valisi                                  Merkez Valisi
  İbrahim Halil Çomaktekin               Bayraklı Kaymakamı                      Amasya Valisi
  Kemal Cirit                                   Başbakanlık Güvenlik                     Artvin Valisi
                                                        İşleri Genel Müdürü   
  Erol Ayyıldız                                Zonguldak Valisi                             Aydın Valisi
  Münir Karaloğlu                            Van Valisi                                      Bursa Valisi
  Ömer Faruk Koçak                       Sağlık Bakanlığı                             Elazığ Valisi
                                                        Müsteşar Yardımcısı                       
  Hasan Karahan                              Melikgazi Kaymakamı                   Giresun Valisi
  Necmettin Kalkan                         Artvin Valisi                                    Hakkari Valisi
  Muammer Erol                              Elazığ Valisi                                   Konya Valisi
  Necmeddin Kılıç                           İçişleri Bakanlığı                              Niğde Valisi
                                                        Müsteşar Yardımcısı
  Abdil Celil Öz                               Amasya Valisi                                Trabzon Valisi
  Aydın Nezih Doğan                      Konya Valisi                                    Van Valisi
  Ali Kaban                                      Merkez Valisi                                Zonguldak Valisi
  Mehmet Oduncu                           Ankara Vali Yardımcısı                   Osmaniye Valisi
  Ali İhsan Su                                  İskenderun Kaymakamı                  Düzce Valisi
  Vahdettin Özkan                           Şırnak Valisi                                  Isparta Valisi     
                                                                                                   (9/8/2013 tarihinden geçerli)
 Hasan İpek                                     Bayburt Valisi                               Şırnak Valisi                                                                                                                             (9/8/2013 tarihinden geçerli)
 Mükerrem Ünlüer                          İçişleri Bakanlığı                              Bayburt Valisi    
                                                                                                   (9/8/2013 tarihinden geçerli)

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım: “Türkiye ulaşılabilir bir ülke konumuna geldi”

0
????????????????????????????????????

Haber. İlker ÇAKAN

  Turkcell Global Bilgi Merkezi ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Alo 180 Çağrı Merkezi Trabzon’da hizmete açıldı. Açılışa; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bakan Yardımcısı Muhammet Balta, AK Parti Trabzon Milletvekilleri Devlet Eski Bakanı Faruk Özak, Prof. Dr. Aydın Bıyıklıoğlu, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Türkcell Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurum Başkanı Tayfun Acaner, Türkcell Ceosu Süreyya Civil, ile davetliler katıldı.

500 kişi çalıştıran bir çağrı merkezi için kişi başına 4 bin lira yatırım yapıyoruz

  Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Turkcell Global Bilgi Merkezi’nin Trabzon-Arsin Organize Sanayi Bölgesi’ndeki açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi;  “Çağrı merkezlerinin iş hayatında 15 sene öncesine kadar olmadı.  Sektör yok. Bu alanda da yapılan yatırım yok. Çağrı merkezlerinin ortaya çıkması bilgi teknoloji alanındaki gelişmelerle başlıyor. Yani 1990’lı yılların ortalarında başlıyor, bugünlere geliyor. Öyle bir sektör ki burada alın teri yerini akıl teri alıyor. Tek farkı bu. Akıl teri dökerek insanlar üretiyor, kendisi de kazanıyor, ülkeye de kazandırıyor. Türkiye’de bir fabrika yapmak, o fabrikayı hizmete almak, orada insanlara iş sağlamanın artık çok kolay bir şey olmadı. Yapılan hesaplamalara göre bir kişiye, üretim yapacak bir tesiste iş sağlamak için 40 ile 50 bin lira yatırım yapmak gerekiyor. 500 kişi çalıştıran bir çağrı merkezi için kişi başına 4 bin lira yatırım yapıyoruz.

Türkiye’yi 10 yılda ulaşılan erişilen bir ülke haline getirdik

  Onda biri, farkı görüyorsunuz. Fabrikayı kurmak için 3 sene lazım. Burada isterseniz 6 ayda çağrı merkezini şekillendirebilirsiniz. Türkiye’yi 10 yılda ulaşılan erişilen bir ülke haline getirdik. Doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi ile benim güzel memleketim artık erişilebilir, ulaşılabilir hale geldi. Bu çağrı merkezleri piyasası öyle küçük bir piyasa değil. Dünyada bu işin cirosu 370 milyar dolar. Fiilen çalışan sayısı da 11 milyonu aşmış. Avrupada, Amerika’da gelişmiş memleketlerde yüz ile 300 vatandaş başına bir tane çağrı karşılayan var. Türkiye’de bu sayı 2 bine yaklaşıyor. Avrupa’ya göre 6 kat daha fazla iş yapmak durumunda. Bu ne demektir, Türkiye’de çağrı merkezlerinde çalıştırılabilecek gençlerimizin 6 kat daha arttırılma şansı, imkanı var. Şu anda 67 bin çalışan var. Bunu 6 ile çarp. 400 bine rahatlıkla çıkabilir” dedi.

Doğuda ne varsa batıda da olacak

  Türkiye’nin genelinde irili ufaklı 100’e yakın çağrı karşılayan merkezler var .Bunların büyük bir kısmı 300 kişi ve daha fazla kişi çalıştırıyor. Bu çağrı merkezleri İstanbul, İzmir ve Ankara’dan başka yer tanımazlardı. Dedik ki kardeşim memleketin başka yerleri de var. Van da, Diyarbakır da var, Bingöl de var, Bitlis de var. Niye buralara gitmiyorsunuz. Buralarda vatan  toprağı. Buralardaki insanlarımız da Kurtuluş Savaşı’nda istiklal mücadelesi verdi. Çanakkale’de omuz omuza düşmanı denize döktü. Onların da hakkı var. İşte bizim hükümetimizin yaptığı en önemli farklılık, doğusu ile batısı, kuzeyi ile güneyini birbirinden farklı görmedi. Doğuda ne varsa batıda da olacak, batıda ne varsa doğuda da o olacak. Yani batıya hastane, doğuya hapishane değil. Batıya da hastane doğuya da hastane yapacağız.

Biz kazandık Türkiye kazandı

  Onun için bugün 10 yılda ulaşım ve iletişim alanında yaptığımız yatırımlara şöyle bir baktığımızda bölünmüş yollarda batı bölgelerimize bire üç yapmışız, doğu bölgelerimize bire 10 yapmışız. Teröre inat oralara yatırım yaptık, havaalanı, bölünmüş yol yaptık. Hastane, okul yaptık. Mücadele ettiler, yolumuzu kestiler, araçlarımızı yaktılar, biz inat ettik. Biz kazandık Türkiye kazandı. Baktılar ki artık baş edemiyorlar havlu attılar. Türkiye’nin kararlılığıdır bu. Türkiye’nin birliğine, beraberliğine, 75 milyonun kardeşliğine yaptığı vurgunun sonucudur bu gelinen durum, kendiliğinden olmamıştır. Bugün Bingöl’de, Hakkari’de, Şırnak’ta havaalanı yapıyoruz. Kim hayal edebilirdi 10 yıl önce bunları. Diyoruz ki Hakkari’de geniş bant ne ise Edirne’de de o olsun. Sinop’ta ne ise Hatay’da da o olsun.

Yolları böldük hayatları birleştirdik 

  Türkiye’nin her tarafının bugün en iyi kalitede erişilebilir ve ulaşılabilir hale geldi. ‘Türkiye büyük bir milletin büyük bir devletin adıdır. Yollar hayat kurtarıyor. Yolları böldük hayatları birleştirdik. Yolları böldük, doğusu ile batısı ile güneyi ile kuzeyi ile milleti birleştirdik. Havayolunu halkın yolu haline getirdik. 18 tane kuzey güney koridoru yapıyoruz. Doğu ile batıyı sadece birleştirmek yetmez, kuzey ile güneyi de birleştirmek lazım. Karadeniz sıradağları, güneyde Toroslar var diye vaz mı geçeceğiz yol yapmaktan. Eskiden yol yapılırken, kazma ile kürekle yol açılırdı, makine yok imkan yok. Dağ gelince mühendis, usta dağa bakar, dağ ona bakar bir daha bakar yolunu değiştirirdi ama şimdi biz dağa bakıyoruz, dağ da bize bakıyor, ‘efelenme’ diyoruz, ‘deler geçeriz’ diyoruz. Delip geçiyoruz. Son 10 yılda 110 kilometre tünel yaptık. Unutmayın bu ülke 20 yılda 3 kilometre tüneli yapamadı. Bolu Dağı Tüneli.

 
                                        
                              Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım
 
Bölünmüş yollarda can kaybı % 50 azaldı. Dünya Sağlık Örgütü

Sayın Başbakanımıza “Yılın En Başarılı Başbakanı” ödülünü verecek

  Bölünmüş yollarda can kaybı % 50 azaldı. 2003’ten bu yana motorlu araç sayısı 8.2 milyondan 17 milyon 100 bine çıktı. Yolculuklar yüzde 90’nın üzerinde arttı. Kazalar 3 kat arttı ama kazalarda hayatını kaybedenlerin sayısında yüzde 50 azalma oldu. Bir tek insanımızı yaşatmak bile dünyaya bedeldir. Eğer bunu başardıysak, bölünmüş yollar buna hizmet ettiyse Cenab-ı Hakka şükür olsun. Bunların sonucu 4 Nisan’da Yüksek Trafik İstişare Toplantısı yapılacak Sayın Başbakanımız başkanlığında. Orada Dünya Sağlık Örgütü, bölünmüş yollardaki başarıdan dolayı Sayın Başbakanımıza “Yılın En Başarılı Başbakanı” ödülünü verecek, trafik kazalarında sağlanan bu azalmadan dolayı. Yollardaki  bu başarıdan dolayı. Bu başarı ülkemizin başarısıdır.

Ülke artık geleceğinin planlarını yapıyor, 2023’e hedefler koyuyor

  Ülkede 10 yıldır güven ve istikrar var. Ülke artık geleceğinin planlarını yapıyor, 2023’e hedefler koyuyor. Yarını değil, 30 yıl sonrasını ön gören bir Türkiye’den bahsediyoruz” dedi.

Trabzon’un çok önemli bir ildir. Yeşille mavinin kucaklaştığı bir ilimiz. Trabzon’a şimdi bir Kanuni Bulvarı yapıyoruz 18 kilometre. Trabzon’u çepeçevre kucaklayacak bu yolu Trabzon’a kazandıracağız. ‘Sayın bakanım bu yol fizibl çıkmıyor nasıl yaparız’, kardeşim burası Trabzon, başka Trabzon yok. Bırakın şu fizibili. Yol medeniyettir yol ihtiyaçtır. Yol ekonomidir, yol kardeşliktir. Hesap kitap ile yol olmaz. Ticaret başka şey, yol başka şey. Eğer o yol bir insanı yaşatıyorsa o yolun bedeli olmaz. Yol ülkenin kalkınması için, ticaretin gelişmesi, dostlukların artması için bir araçtır, alt yapıdır. Eğer böyle görmezsek, her şeyi para olarak görürsek, hiçbir yol yapmamak lazım. Trabzon’da son 10 yılda 73 kilometreye 102 kilometre daha koyduk.

Ülkenin her köşesine demir ağları götürmek istiyoruz

  Ülkenin her köşesine demir ağları götürmek istiyoruz.’Sabırlı olacağız, bu konuda önceliklerimizi çok iyi belirleyeceğiz. Bölgeyle ilgili proje 3 güzergah olarak çalışılıyor. En sonunda hangisinin daha uygun olacağı ortaya çıkar. Demir yollarına biz karar veremeyiz, coğrafya karar verir. Coğrafya ne derse o olur. Kim derdi ki Türkiye’de hızlı tren olacak. Eskişehir-Ankara 1 saat 15 dakika, Ankara-Konya 1.5 saat, bu sene sonunda İstanbul-Ankara 3 saat, ondan sonraki senenin sonunda Sivas-Ankara 2.5 saat. Ondaki sonraki senede Sivas-İstanbul 5.5 saat. Söyleseniz kim inanırdı. Şu anda devam eden yüksek hızlı tren projeleriyle 15 tane büyük kentimiz nüfusu 36 milyon, birbiri ile bağlanıyor. Ne zaman, önümüzdeki 5 yıl içerisinde. Hayal anlatmıyoruz, yaptıklarımızı anlatıyoruz. Dağ gibi sorunları dağ gibi hizmetlere dönüştüren bir iktidarız. 10 sene dolu dolu hizmet ile geçti her alanda. Bunun arkasında güçlü millet desteği var.

 
                                               
                                Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım
 
Türkiye mucizeler gerçekleştirdi

  Millet arkanızda değilse alemi cihan olsanız 5 para etmez. Milletin desteğini gören, istikamet veren bir de Başbakanımız var, Recep Tayyip Erdoğan var. Onun vizyonu ile onun hizmet aşkıyla bugün ülke buralara geldi. Biz de üzerimize düşen görev ne ise onu yapmaya çalışıyoruz. Dünyada kriz artık dünyayı kasıp kavurduğu dönemde yatırımlar gerçekleştiriyor. Türkiye artık bu farkı yaşıyor. Türkiye mucizeler gerçekleştirdi. Türkiye son 10 yılda 50 yıla sığmayan hizmetleri artık Türk halkının zihninde efsane olmuş hızlı tren projelerini, bölünmüş yolları teker teker gerçekleştirdi.”

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Alo 181 Çağrı Merkezi hizmete açıldı

   Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım  ve beraberindekiler daha sonra Beşirli Mahallesinde bulunan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Alo 181 Çağrı Merkezi’nin açılışını gerçekleştirdi.

                                         
                                      
                                         Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Alo 181 Çağrı
                                                      Merkezinin hizmete açılışı
 

Trabzon’a karşı sorumluluğumuz var

   Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Alo 181 Çağrı Merkezi’nin açılışında bir konuşma yapan. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım şunları söyledi;

  “Arsin’de 500 çalışanı olan Türkcell İletişim Merkezi ile Çağrı Merkezi’nin açılışları Trabzon’umuza iş aş kapısı olacak. ben Trabzon’un fahri hemşehrisiyim. Dolayısıyla Trabzon’umuza karşı sorumluluğumuz öteki illerden biraz daha fazladır. Bunun için elimizden geleni yapıyoruz. Bugün burada açılan çağrı merkezi şimdi küçük ama ileride büyüyecek. Türkiye’nin 2023 hedefleri marka şehirlerle gerçekleştirilecektir. Amacımız insanımızı mutlu etmektir. Bugün ayyıldızlı pasaportla dolaşan her insanımız gittiği her yerde itibar görüyor. Çünkü son 10 yıldır Türkiye’ne inanılmaz gelişmeler oluyor. Türkiye başarıdan başarıya koşuyor, daha da güzel olacak.

Bu ülkeyi yeni baştan inşa edeceğiz

  Trabzon’u denizle dağın arasında sıkışmışlıktan kurtaracağız. Bunun bedeli büyük. Ama hiçbir bedel Trabzon’un geleceği için hiçbir anlam ifade etmez. Sadece sahil yolu değil. Trabzon’umuzu güneye açmak için yollarımı yapıyoruz, tünellerimizi kazıyoruz. Kuzeyle güneyi birbirine kavuşturacağız. Bu ülkenin birliğe beraberliğe ihtiyacı var. Terörle, vurmakla, kırmakla hiçbir sonuç alınamayacağını herkes görüyor. Yeni bir sürece girdik. Bütün enerjimizi geleciğimiz için yavrularımızın geleceği için 2023 büyük Türkiye’nin geleceği için harcayacağız. Bu ülkeyi yeni baştan inşa edeceğiz. Bunu başaracak güçteyiz. Çünkü bizim arkamızda 75 milyon var.”

  Konuşmaların ardından Alo 180 Çağrı Merkezi’nin açılışı gerçekleştirildi. Bakan Yıldırım, Çağrı Merkezine gelen bir çağrıyı alarak telefonda vatandaşla sohbet etti.

Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım’dan Trabzon’un dört talebi

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası(TTSO) Yönetim Kurulu Başkanı M.Suat Hacısalihoğlu, Trabzon-Arsin Organize Sanayi Bölgesi’nde Türkcell Çağrı Merkezinin resmi açılışını yapmak üzere Trabzon’a gelen Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım’dan Trabzon’un gündeminde ve hayati önem arz eden 4 konuda Trabzon’un taleplerini sundu. Açılışını yaptığı Çağrı merkezinde düzenlenen öğle yemeğinde Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu’nun sunduğu dosyada ki dört talep şöyledir:

1-Trabzon Havalimanı’nda CAT3 şartlarında iniş uygulamasının başlatılması,

  Trabzon Havaalanının kapasitesinin büyütülmesi ve ikinci pistin yapılması,

Trabzon- Gümüşhane-Erzincan Demiryolu projesinin ivedilikle hayata geçirilmesi,

Trabzon Lojistik Merkez kurulması için başlatılan çalışmaların tamamlanması,

TTSO Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu,  Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın kendisine sunulan Trabzon’un gündemindeki konular hakkında değerlendirmede bulunacağını söyledi.  Mevcut konular hakkında Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık ile görüştüğünü aktardı.

Demiryolu üzerinde hassasiyetle durduklarını ifade eden Bakan Yıldırım, Lojistik Merkez konusunda gerekli bilgileri aldığını ve yakından takip edeceğini ifade etti.

Trabzon Hava Limanı’nın da sisli günlerde uçakların iniş-kalkışlarının engellenmesi ve ikinci pist içinde birlikte çalışma yürütülmesini kaydetti.

Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu’nun, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a sunduğu raporların ön içeriklerinde Trabzon adına şu istemler dile getirildi:

2-Trabzon Havalimanında CAT3 şartlarında iniş uygulamasının başlatılması

  Son yıllardaki çalışmalarla ülkemiz uluslararası alanda hava ulaşımında etkin bir konuma eriştirilmiştir. Bu vizyonda ülkemizin Kuzey Doğu bölgesinde Uluslararası Trabzon Havaalanının katkısı da büyüktür. Ancak Doğu Karadeniz Bölgesinin doğası gereği özellikle mevsim dönüşlerinde etkili sis nedeniyle uçakların iniş-kalkışlarında zorunlu iptaller yaşanmaktadır. Yılda 2.5 milyonu aşkın yurtiçi ve yurt dışı yolcu kapasitesine ulaşmış ve ülkemizin en yoğun iç hat ve dış hat bağlantıları bulunan Trabzon Havaalanında uçak seferlerinin aksaması önemli ölçüde zaman kaybı ve ekonomik kayıp demektir.

  Trabzon’da en önemli yurt dışı temas noktası olan Uluslararası Trabzon Havaalanı, dünya standartlarında siste iniş sistemine sahip hale getirilmelidir. Bu tür hava şartlarında uçakların emniyetle inmeleri için büyük havaalanlarında kullanılan,  olumsuz görüş şartlarında, sıfır görüşe kadar uçakların inişine imkan veren, hem yaklaşma sistemleri hem de yere indikten sonra park yerine kadar uçağı yönlendiren CAT3 (Kategori 3C) iniş sisteminin Trabzon Hava Limanında da kullanılması için gerekli çalışmalar ivedilikle başlatılmalıdır.

3-Trabzon Havaalanının kapasitesinin büyütülmesi ve ikinci pistin yapılması

  Uluslararası Trabzon Havaalanın yoğunluğu giderek artış göstermektedir. Son yıllarda, iç hat, dış hat yolcu ve uçak hareketleri açısından ciddi bir artış hızına ulaşılması, Havaalanımızda 2. Pist çalışmalarını devreye almayı ve planlamayı bir zorunluluk haline getirmiştir.

  Ülkemizin havacılık sektöründe belirlediği gelişme perspektifine paralel olarak ortaya çıkan ihtiyaçların karşılanması açısından Trabzon Havaalanı uluslararası yoğunluğa karşılar kapasiteye eriştirilmelidir. Özellikle İpekyolu ülkeleri ve Avrasya hattında öne çıkan ticari hareket, turizm ve yolcu hareketine hazırlıklı olunması açısından 2. Pist önem arz etmekte ve ivedilikle uygulamaya konulmalıdır.  Anılan bu bölge ülkeleri ile ülkemiz arasında kargo taşımacılığının geliştirilmesi son dönemde Ülkemiz ekonomisi açısından da öne çıkmaktadır. Bugün lojistik planda bu bölgeler üzerinden en güvenli ve kısa hat olan Uluslararası Trabzon Havaalanı genişlemeye ihtiyaç duymaktadır.

4-Trabzon-Gümüşhane-Erzincan demiryolu projesinin ivedilikle hayata geçirilmesi

  Trabzon demiryolu Türkiye’nin 2023 yılı demiryolları hedefleri doğrultusunda ulusal demiryolu ağına dahil edilmiştir. Ulaştırma Haberleşme ve Denizcilik Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından ihalesi gerçekleştirilen Trabzon demiryolu fizibilite etüdü tamamlanmıştır.

  Trabzon Demiryolu projesi; İl ve Bölge kalkınmasının ana unsuru ve ulusal menfaatler açısından makro etkisi olan bir projedir. Trabzon Demiryolu projesinin hayata geçirilmesi ile altyapısı güçlendirilmiş olan, Trabzon merkezli, yaşam kalitesi yüksek örnek bir cazibe bölgesi yaratılmış olacaktır.

Ermenistanın etnik temizlik, soykırım ve saldırganlık politikasının aşamaları

0

  Son iki yüzyılda halkımıza karşı Ermeni milliyetçileri tarafından gerçekleştirilen etnik temizlik, soykırım ve saldırganlık politikası Azerbaycan tarihinin facialarla, aynı zamanda kanlı olaylarla dolu çok acı aşamalarını oluşturmaktadır. Bu milliyetçi-şovenist politikanın temel amacı Azerileri tarihi topraklarından kovmakla bu ezelî Azerbaycan topraklarında Ermenilerin uydurdukları “Büyük Ermenistan” devletini kurmak olmuştur.

  Ermenistan’ın bu cinayet politikasının devamlılığını kanıtlayan olgu şu ki, sadece XX yüzyılda Azeriler 4 kez – 1905-1907, 1918-1920, 1948-1953 ve nihayet 1988-1993 yılları arasında Ermeni milliyetçileri tarafından işlenen soykırıma maruz kalmıştır.

XX yüzyılın başlarında Ermenilerin Azerbaycanlılara karşı soykırım politikası

  XX yüzyılın başlarında Ermeni milliyetçileri “Taşnaksütyun” partisinin programında öne sürdüğü “Büyük Ermenistan” fikrini gerçekleştirmek doğrultusunda çalışmalarını genişleterek kendi tarihi topraklarında yaşayan Azerileri planlı biçimde kendi yurtlarından kovmakla etnik temizlik ve soykırım politikalarını hayata geçirmeye başladılar.

  Öyle ki, 1905-1907 yıllarında Ermeniler Bakü’de, Gence’de, Karabağ’da, Erivan’da, Nahçıvan’da, Ordubat’ta, Şerur-Dereleyezde, Tiflis’te, Zengezurda, Kazah’da ve başka yerlerde sivil Azerilere karşı katliamlar yapmış, nüfus vahşice katledilmiş, şehir ve köyler yakılmış ve dağıtılmıştır. Ermeni silahlı çeteleri Şuşa, Zengezur ve Cebrail kazalarında, Erivan ve Gence guberniyalarında Azeriler yaşayan 200’den fazla yerleşim bölgesini viran koymuş, on binlerce soydaşımız kendi öz yurtlarından göçmeye zorlanmışlardır. Ermeniler 200 bin Azerbaycanlını çocuk, kadın, ihtiyar fark gözetmeksizin katl etmekle, bu bölgelerde Çarlık Rusyasının kendilerine vaad ettiği “Ermenistan Devleti” ni kurmak için etnik temizlik hayat geçirmişler.

  1917 yılında Rusya’da yaşanan Şubat ve Ekim olaylarından sonra “Taşnaksütyun” partisi ve Ermeni Ulusal Kongresi daha geniş faaliyete başladı. İlk adım olarak kendilerini Kafkasya’da Bolşevik hakimiyetinin yasal temsilcileri olarak gören maskelenmiş taşnaklar, özellikle Türkiye’den kaçıp gelen Ermenileri silahlandırarak Sovyet hakimiyeti kurmak adı altında Bakü’de hakimiyeti ele geçirdiler. Lenin tarafından Aralık 1917’de Kafkasya’ya olağanüstü komiser tayin edilen taşnak S.Şaumyan Azerilerin toplu katliamının teşkilatçısı ve başkanına çevrildi .

  Ermeni silahlı kuvvetleri tarafından 1917 yılının başlarından Mart 1918’e kadar olan dönemde Erivan guberniyasında 197 köy, Zengezur kazasında 109, Karabağ’da 157 köy tahrip edilmiş, diğer bölgelerde 60 yerleşim yeri imha edilmiş ve yakılmıştır.

 1918 yılı başlarında, yani Mart katliamı sırasında doğrudan Şaumyan’a bağlı Ermeni silahlı kuvvetlerinin sayısı 20 bine yakındı. Bolşeviklerin, ayrıca Lenin’in himayesinde Şaumyan Bakü Kommunasının başkanı oldu ve onun önderliğinde 1918 Martında Ermeniler tarafından sivil Azerilere karşı gerçek soykırım yapıldı.

   Öyle ki, bu 30 Mart’da Ermeni-bolşevik birlikleri Bakü şehrini gemilerden yaylım ateşine tuttular. Ardından ise silahlı taşnaklar Azerilerin evlerine saldırarak amansız cinayetler yaptılar. 31 Mart’ta ve Nisan’ın ilk günlerinde katliamlar toplu karakter aldı. Binlerce sivil Azerbaycanlı sadece ulusal kimliğine göre öldürüldü. Aynı günlerde Ermeni-bolşevik kuvvetleri Bakü’de 12-15 bin sivil Azerbaycanlını öldürdüler. Bu kanlı olaylar sırasında insanlar evlerinde diri diri yakılmış, aynı zamanda özel işkencelerle ve vahşice öldürülmüşlerdir.

  Ermenilerin baskını sonucunda 1918 yılının ilk beş ayında Guba kazasında 16 binden fazla insan gaddarca katledilmiş, 162 köy dağıtılmıştır, bu onlardan da 35-i günümüzde de mevcut değildir .

  Ermeni-Taşnak çetelerinin Guba kazasında Azerilerin toplu katl etmesini tespit eden bilgiler son dönemlerde bir daha ispatlanmıştır. Öyle ki, bulunmuş sayısız insan kemikleri bu katliamlar sırasında Ermeni vandalizmini doğrulayan açık olgulardır. Artık bunların 1918 yılında Ermeni silahlı birliklerinin Guba’ya baskını sırasında gaddarlıkla katledilmiş ve sonradan toplu olarak gömülmüş yerli insanlara ait olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca, Azerbaycan’ın yüzlerce yerleşim birimi, aynı zamanda Karabağ’da 150’den fazla köy tahrip edilmiş ve yakılmış, ayrıca Şuşa’da Azerbaycanlılara karşı amansız katliamlar yapılmıştır.

  Genellikle Ermeni taşnakları tarafından 1918 yılı Mart-Nisan aylarında 700 binden fazla Azerbaycanlı, ayrıca Bakü’de ve çevre köylerde 30 bine yakın Azeri gaddarca katledilniştir. Aynı zamanda Zengezur kazasında 10 bin, Şamahı kazasında (şehirle birlikte) 16 bin, Erivan guberniyasında 132 bin Azeri vahşice öldürülmüştür .

  1918-1920 yıllarında bugünkü Ermenistan topraklarında yaşamış 565 bin Azeri’nin 525 bin kişi öldürülmüş ve kendi toprağından göçmeye zorlanmıştır. Bu rakamı Z. Kirokodyan kendisinin “Sovyet Ermenistanının nüfusu 1831-1931” kitabında tasdik ederek yazıyor ki, “1920 yılında Sovyet hükümetine taşnaklardan toplam 10 bin kişiden biraz fazla Türk (Azeri) nüfus kalmıştır. 1922 yılında 60 bin göçmen geri döndükten sonra Azeriler burada 72 bin 596 kişi, 1931 yılında ise 105 bin 838 kişi olmuştur” .

  Bu dönemde Guba kazasında 122, Şamahı kazasında 72, Zengezur kazasında 115, Karabağ’da 157, Erivan guberniyasında 211, Kars ilinde 92 yerleşim birimi yakılmış, yıkılmış ve talan edilmiştir . 1919 yılının son iki ayında Erivan guberniyasının Eçmiedzin ve Sürmeli kazalarında 96 köy, Erivan kazasının ise tüm köyleri yok edilmiştir .

  Azerbaycanlılara karşı işlenen toplu katliamların Bakü, Kuba, Şamahı, Kürdemir, Lenkeranla yanı sıra Erivan guberniyası topraklarında, Zengezurda, Nahçıvan’da, Şerurda, Ordubad’da, Kars’ta ve başka bölgelerde amansız şekilde devam ettirilmesi sonucunda yüzbinlerce Azerbaycanlı en acımasız yöntemlerle katledilmiş, bir milyondan fazla nüfus kendi topraklarından göç düşürülmüştür. Tarihi Azerbaycan topraklarında Ermeniler tarafından bu vahşetler hayat geçirilirken okullar, camiler yakılmış, maddî-kültür örnekleri imha edilmiştir.

 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra olağanüstü soruşturma komisyonu kurulmuş ve Ermenilerin yaptıkları bu cinayetler araştırılmaya başlanmıştır. Hükümetin kararı ile her yıl (1919 ve 1920 yılında Martın 31-da iki kez milli matem günü olarak anılmıştır) 31 Mart’ın matem günü olarak anılması karara alınmıştı. Fakat Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin çöküşü bu işi sona ulaştırmaya olanak vermedi .

   “Büyük Ermenistan” fikri ile yaşayan Ermeniler kendi amaçları için dış hamilerinin yardımıyla çeşitli dönemlerde Azerilere ve Türklere karşı korkunç terör ve soykırım hayata geçirmekle etnik temizlik politikası yürütmüşler. Öyle ki, Azerbaycan halkı son 200 yılda Ermeni  milliyetçilerinin sürekli olarak etnik temizlik, soykırım ve saldırganlık politikasına maruz kalarak, kendi tarihi topraklarından göç ettirilmiş, mülteci ve zorunlu göçküne çevirilmişlerdir.

  Çarlık Rusyasının sömürgecilik politikasının bir parçası olan göçüme süreci bütün XIX yüzyıl boyunca devam ettirilmiş ve sonuçta bölgede demografik duruma etki göstermiştir. Ermenilerin bu bölgede yapay olarak çoğaltılması onların yirminci yüzyılın başlarından başlayarak Azerbaycan’a karşı toprak iddiaları ve saldırganlık siyasetinin baş kaldırış sebebi olmuştur.

  Güney Kafkasya’nın Sovyetleşmesini kendi amaçları için kullanan Ermeniler 1920 yılında Zengezuru ve Azerbaycan’ın bazı topraklarını Ermenistan SSC’nin arazisi ilan ettiler. Sonraki dönemlerde ise bu topraklarda yaşayan Azerilerin sınırdışı edilmesi politikasını daha da genişlettiler.

  Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin dağlık bölümüne XIX yüzyılda aktarılan Ermenilere 1923 yılı Temmuz 7-de muhtar vilayet statüsü verildi ki, bu da Sovyet Rusyasının himayesi ve desteği ile gerçekleştirildi . Bu olay sadece Azerbaycan’ın idari-toprak bölgüsünün ihlali değil, aynı zamanda Ermenilerin ülkemize karşı gelecek toprak iddiaları için bir araç oldu.

  Sovyet döneminde Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin dağlık kısmında yaşayan Ermeni toplumu tüm siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel konuları içeren muhalefete sahip olsa da, Ermenistan kendi toprak iddialarını birkaç kez ortaya atmış, ancak isteğine ulaşamamıştır.

  Fakat, buna karşılık 23 Aralık 1947 yılında SSCB Bakanlar Sovyeti’nin “Ermenistan SSC’den kolhozcu ve diğer Azerbaycanlı nüfusun Azerbaycan SSC’nin Kür-Aras ovasına aktarılması hakkında” kararına göre 1948-53 yıllarında Azerbaycanlıların tarihi topraklarından, özellikle de Erivan ve çevre bölgelerinden toplu sınırdışı edilmesi sonucunda 150 bine yakın soydaşımız şiddete maruz kalarak Azerbaycan’ın aran (düzlük) rayonlarına aktarılmıştır .

XX yüzyılın sonunda Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı toprak

iddaaları ve saldırganlık politikası

  XX yüzyılın 80’li yıllarının ikinci yarısında Ermeniler kendilerinin yakın ve uzak yurtdışındaki hamilerinin yardımlarıyla “Büyük Ermenistan” fikrini hayata geçirmek için açıklık ve demokrasiyi kullanarak yeniden Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesine dair toprak iddiaları ileri sürdüler. SSCB’nin çöküşü sırasında Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilere Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan birleşmeyin zorunluluğu fikrini yapay olarak kabul ettiren saldırgan devlet buna ulaşmak için Dağlık Karabağ’dan 50 bin Azerbaycanlını soykırım ve tecavüze maruz bırakıp göçe maruz koymuş, ayrıca Ermenistan’dan 250 bin azerbaycanlını tarihsel yaşadığı topraklardan şiddetli bir şekilde sınırdışı etmiştir.

  Ayrıca, eski SSCB yönetiminin hamiliyi sayesinde Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesine dair toprak iddiasında bulunan Ermenistan Meclisin gizli talimatına göre, iki hafta içinde, 1988 yılı 22 Ekim ‘den 7 Aralığa kadar olan süre içinde Azeriler yaşayan 22 rayonda 170 sırf ve 94 karışık (Ermenilerle) yerleşim yerleri boşaltılmış, sonuçta 200 bin Azeri nüfus Azerbaycan’a kovulmuştur. Sonuçta, Ermenistan’ı Azerbaycanlılardan temizlemek talimatı  uygulanarak, 216 Azerbaycanlı vahşice katledilmiş, binlerce kadın, çocuk ve ihtiyar vücut hasarı görmüş, on binlerce ailenin emlaki yağma edilmiştir .

  Mono-etnik devlet yaratmayı başaran Ermenistan silahlı kuvvetleri ona hamilik eden devletlerin yardımından yararlanarak, Dağlık Karabağ bölgesinin (4,4 bin km ²) sınırları dışında bulunan ve onun arazisinden 4 kez büyük olan Laçin, Kelbecer, Ağdam, Füzuli, Cebrail, Kubatlı ve Zengilan bölgelerini işgal ettiler. Tüm bu bölgeler Ermeniler tarafından etnik temizlemeye maruz kalmıştır. Öyle ki, Ermenistan’ın toprak davası nesnesi olan Dağlık Karabağ’ın 120 bin kişilik Ermeni toplumunun kendi kaderini tayin etmek girişimi gibi kaleme verdiği bu süreç Azerbaycan’ın işgal altındaki bölgelerinden 1 milyondan fazla nüfusun (toplam nüfusun % 15 i) kendi toprağında göçmesine neden oldu .

  Halihazırda Azerbaycan topraklarının % 20 ‘den fazlası Ermenistan silahlı kuvvetlerinin işgali altındadır. İşgal sonucunda 900`e yakın yerleşim birimi, 22 müze ve 4 resim galerisi, tarihi önemi olan 9 saray, ender tarihi önemli   40 bin müze serveti ve ekspanatı, 44 tapınak ve 9 cami yıkılmış, yağmalanmış ve yakılmıştır. Ayrıca, 927 kütüphanede 4,6 milyon kitap ve değerli tarihi-el yazmalar imha edilmiştir.

  Aynı zamanda, devlet terörizmi ve soykırım politikası yürüten Ermenistan ve işgal altındaki ülkelerdeki ayrılıkçı rejim tarafından genel, çeşitli yollarla (yolcu otobüslerinde, yolcu ve yük trenlerin, Bakü metrosunda, hava ulaşımında, yolcu taşıyan deniz feribotunda, yerleşim birimlerinde, sivil ve devlet binalarında) 373 saldırılar hayata geçirilmiştir kii, sonuçta 1200 kişi ölmüş, 1705 kişi yaralanmıştır.

  Bütün dönemlerde olduğu gibi Ermenilerin gerçekleştirdiği bu işgalcilik siyaseti toplu katliamlarla beraber hayata geçmiştir. Öyle ki, 1988-1993 yıllarında Ermenistan’ın askeri saldırısı sonucunda 20 000 Azerbaycanlı hayatını kaybetmiş, 100.000 kişiden çoğu yaralanmış, 50. 000 kişi ise çeşitli derecede hasar alarak özürlü olmuştur. Çatışma döneminde 4.853 kişi kayıp düşmüş, onlardan 1.357si esirlikdən azad edilmiş, 783 kişi ise halen Ermenistan’da esir durumunda kalmaktadır. Uluslararası Kızıl Haç Komitesi’nin verilerine göre 439 kişi esirlikte ölmüştür .

  XX yüzyılın sonunda Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları bu soykırımı tüm insanlığa karşı yöneltilmiş en ağır suçlardan biri olarak değerlendiriliyor. Dünya tarihinde Hocalı faciası tarihin hafızalardan hiç silinmeyen Xatın, Hiroşima, Nagazaki, Sonqmi, Ruanda, Srebrenitsa ve Xolokost gibi korkunç facialardan hiç de geri kalmıyor. Adı geçen olaylar savaşlar tarihine sivil halkın soykırımı olarak dahil olmuş ve tüm dünyada geniş yankı doğurmuştur.

Bu soykırım sonucunda, resmi rakamlara göre, 613 kişi öldürülmüştü ki, onlardan 63’ü çocuk, 106’sı kadın, 70’i  ise yaşlılar vardı. 8 aile tamamen yok edilmişti. 76’sı çocuk olmakla 487 kişi sakat edilmişti. Ayrıca, 1275 kişi esir alınmış, 150 kişi kayıp düşmüştür .

  Tüm dünyanın gözü önünde yaşanan bu korkunç soykırımın asıl mahiyeti sadece ulusal lider Haydar Aliyev 1993 yılında siyasal iktidara yeniden döndükten sonra açıklanmış, Şubat 1994 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi Hocalı soykırımına politik-hukuki değer vermiştir. Ayrıca Azerbaycanlılara karşı zaman zaman işlenmiş soykırım ile ilgili ulusal lider Haydar Aliyev’in 26 Mart 1998’de imzaladığı kararnameyle 31 Mart Azerbaycanlıların Soykırım Günü ilan edilmiştir.

  Ayrıca, ulusal liderin “1948-1953 yıllarında Azerilerin Ermenistan SSC topraklarındaki tarihi-etnik topraklarından kitlesel biçimde çıkarılması hakkında” 18 Aralık 1997 tarihli fermanı Ermenistan SSC arazisinden Azerilerin çıkarılmasının kapsamlı araştırılması, bu cinayete hukuki-siyasi değer verilmesi ve onun uluslararası kamuoyuna ulaştırılması açısından önem arz etmektedir. Bu fermanlar sadece tarihimizin kanlı sayfalarının öğrenilmesi ve hafızalarda kazınması değil, aynı zamanda ermeni şovinizmi ve terörizminin ifşa edilmesi açısından da önemlidir.

  Halihazırda bu süreç Azerbaycan’ın dış politikasının temel yönlerinden biri olarak belirlenmiştir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in başarılı dış politikası sonucunda artık bir takım uluslararası kurumlar kabul ettiği bir takım belgelerde Ermenistan işgalci devlet gibi gösterilmiştir.

  Uluslararası hukuka göre soykırım barış ve insanlık aleyhine yönelen ameldir ve en ağır suç olarak algılanıyor. Bu konuda BM Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1948 yılı tarihli 260 (III) sayılı

kararı kabul edilmiş ve 1961 yılından yürürlüğe giren “Soykırım cinayetinin önlenmesi ve cezalandırılması” sözleşmede soykırım cinayetinin hukuki dayanağı tespit edilmiştir.

Ermenistan’ın Azerbaycan’a karşı saldırısı sırasında bu sözleşmede tespit edilmiş soykırım suçuna giren tüm ameller Azerbaycanlılara karşı uygulanmıştır. Bu işgalci devletin yürüttüğü saldırganlık politikası 20 yıldan fazladır ki, dünya kamuoyunun gözü önünde yaşanıyor. Bu nedenle devletimiz bu sözleşmeyi göz önünde tutarak, Ermenistan Cumhuriyeti’ne karşı BM Uluslararası Mahkemesinde dava kaldırmak için tüm yasal hukuklara sahiptir.

  Sorunun çözüme bağlanması sürecinde Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev başta barış seçeneğine öncelik vermektedir. Fakat Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Azerbaycan halkı ve devletinin bu işgali, etnik temizlik politikası ve topraklarımızın geçici olarak kaybedilmesi ile asla barışmayacağını bildirmekle beraber, kendi topraklarımızı geri almak için tam hakkımızın olduğunu ve bunun uluslararası hukuk kuralları ile teyit edildiğini vurgulamıştır. _____________________________

 1-Azerbaycanlıların soykırımı hakkında (8 dilde), Bakü, 1998, s.14.

 2-Arzumanlı V., Mustafa N. Tarihin kara sayfaları. Göçürülme. Soykırım. Mültecilik. Bakü, 1998, s.34.

  3-Azerbaycanlıların soykırımı hakkında (8 dilde), Bakü, 1998, s.14.

  4-Memmedov H., Memmedov N., Türkiye’de ve Azerbaycan’da ermeni milliyetcilerinin cinayetleri, Bakü, 2006, s.47.

  6-Aynı yerde, s.35.

  7-Memmedov İ., Esedov S., Ermenistan Azerbaycanlıları ve onların acı akibeti (kısa tarihi oçerk), Bakü, “Azerbaycan”, 1992, s.22.

  8-Azerbaycanlıların soykırımı hakkında (8 dilde), Bakü, 1998, s.14.

  9-Arzumanlı V., Mustafa N. Tarihin kara sayfaları. Göçürülme. Soykırım. Mültecilik. Bakü, 1998, s.44.

  10– Azerbaycanlıların soykırımı hakkında (8 dilde), Bakü, 1998, s.8.

  11-Mahmudov Y., Şükürov K., Karabağ. Gerçek Tarih, olgular, dokümanlar. Bakü, 2005, s.77

  12- Azerbaycanlıların soykırımı ile ilgili Azerbaycan Cumhuriyyetinin Cumhur başkanının fermanı, 26 mart 1992 – Azerbaycanlıların soykırtımına dair (8 dilde). Bakü, 1998, s.8; Ermeni terörist gruplarının insanlığa karşı cinayetleri (XIX-XXI asır.).  Bakü, 2002, s.157-160.  

  13-Arzumanlı V., Mustafa N. Tarihin kara sayfaları. Sınırdışı. Soykırım. Göçgünlük. Bakü, 1998, s.68.

  Azerbaycanlıların soykırımı ile ilgili Azerbaycan Cumhuriyyetinin Cumhurbaşkanının fermanı. 26 Mart 1992

  Azerbaycanlıların soykırımı hakkında (8 dilde), Bakü, 1998.

  Arzumanlı V., Mustafa N., Tarihin kara sayfaları Göçürülme. Soykırım. Mültecilik.     Bakü, 1998.

  Azerbaycan tarihi. En eski zamanlardan XX asra kadar. Ders kitabı. Bakü, 1994,

  Ermeni terörist gruplarının insanlığa karşı cinayetleri (XIX-XXI asır.). Bakü, 2002.

  Ermenistan devletinin Azerbaycan Cumhuriyyetine karşı saldırısı. Bakü, 1994.

  Halilov H., Karabağın ulus dünyası. Bakü, 1992, Azerneşr yayınevi.

  Mahmudov Y., Şükürov K., Karabağ. Gerçek Tarih, olgular, dokümanlar. Bakü, 2005.

  Memmedov H., Memmedov N., Türkiye’de ve Azerbaycan’da ermeni milliyetcilerinin cinayetleri.  Bakü, 2006.

  Memmedov İ., Esedov S., Ermenistan Azerbaycanlıları ve onların acı akibeti (kısa tarihi oçerk). Bakü, 1992.

  Şavrov N.N., Kafkasyada Rusiya çıkarlarına tehlike: Gelecekte Muğanın yabancılara verilmesi. Bakü, 1990.

Kadınlar gününün ardından

0

 Tüm kadınlarımızın kadınlar gününü kutlarım ,öncelikle.Ama bana göre kadınlar günü ,bir güne sığdırılamaz.Saygı gördüğümüz,değer gördüğümüz hergün bizim günümüzdür…Bizler ,Türk kadınları olarak çok şanslı insanlarız…..Dünya üzerinde Emekçi Kadınlar Günü olarak  kutlanmaya başlandıktan sonra 1975 ten beri de bizim ülkemiz de de kutlanmaya başlanmıştır.Emekçi kadınlar günü…..Biz Türk Kadınları atamıza ,Mustafa Kemal Atatürk’e  binlerce kez minnettar olmamız gerekir. Dünya kadınlarından önce 1934 te Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını verdiği için…

  Bu yıl da kadınlar gününde ,benim de içinde bulunduğum, ABD menşeyli Femin&Art Derneğinin Trabzon’daki Genel Merkezince ;yapılan kadın konulu şiir yarışmasında(benim haberim olmadan Çanakkale şubesinden arkadaşım Filizin gönderdiği) “Çünkü;Ben Kadınım.” adlı şiirim  Türkiye çapında 3. olmuş.büyük onur duydum..Dernek üyelerine teşekkür ederek şiirimi yayınlamak isterim.Sizlerle de paylaşmak isterim…Yurdum kadınının çektiklerini ve yaşadıklarını onların dilinden ,onlara hislerine tercüman olarak….Sevgimle ve sevgiyle ,saygıyla kalınız..

 

   Çünkü; Ben Kadınım

 

  Bir çatının altında,

  Dünyaya gözlerimi açmışım önce.

  Doğuran da bir kadındır amma,

  Kızarlar bana ,kız doğdum diye nedense.

  Batıda da doğuda da bu böyle.

  Kadın olacağım çünkü ileride.

  Analar ,babalar küçük yaşta evlendirirler.

  Ama;

  Onlara,kimse bir şey diyemezler.

  Eti senin, kemiği benim deyip,

  Beni gereler.

  Bundan sonra senin yerin,

  Kocanın yanı deyip, koyar giderler.

  Çünkü ;Ben kadınım.

  Elti, görümce, kaynana derdi çekerim.

  Kayınpedere, kocaya boyun eğerim.

  Bir de üstüne üstlük koca dayağı yerim.

  Ortalıkta mor mor gezerim.

  Ama bunu kimlere söyleyebilirim.?

  Çünkü; Ben kadınım.

  Yıllarca kadınlar…!Güzel günleriniz yakında.!

  Diye avutuldu.

  Sonra da ,bunlar;

  Bir devenin hamudunda yutuldu.

  Başlık parasıyla kızlar satıldı.

  Bunu ne milletim, ne de dünya duydu.

  Çünkü; Ben kadınım…

  Gün gelir, evde bir kap aş olmaz.

  Ne yer, ne içersin diye,

  Ne kaynanam, ne kayınpederim sormaz.

  Üstelik,

Merhaba

0

  Bugün bir tesadüf eseri tanıştık Sayın İlker ÇAKAN’  la. Kader mi desem,  şans mı desem, kim neye inanmak isterse artık. İlker Beyin iletişim gücünün kuvveti,  insan ilişkilerindeki yetisi derken bu dünyanın içinde buluverdim kendimi.  Tabi gazetede yazmış olan meslektaşım Kübra IŞIK’ tan da etkilenmedim desem yalan olur. Bambaşka bir bakış açısı sundu bu tesadüf bana. İlla hasta olana poliklinikte hizmet vermek midir hekimlik, yoksa hayatın bir cilvesiyle birde haber güne bakıştan seslenebilmek mi herkese…

  Bu köşe yazımı sizlere merhaba demek amacıyla kaleme aldım. Belki böyle kısa, belki uzun ama içeriği dolu yazılarda tekrar görüşmek üzere…

Bir tarihtir Yozgat

0

 Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Yozgat ilimiz, tarihin tüm dokusunu üzerinde taşıyan nadide illerimiz arasında yerini almaktadır. Medeniyetlerin buluşma noktası olarak mitolojideki yerini alan Yozgat, mitolojik öyküsüne bakıldığında Anadolu’da   tarih devrinin başlangıcını sağlayan Hitit’lerin sınırları içerisinde, en kalabalık yerleşim merkezlerinden birisini   teşkil ettiğini de gözler önüne sermektedir.

  İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Yozgat ili, Bozok Platosu üzerinde yer almaktadır. Toprakları dalgalı ve engebeli bir arazi yapısına sahip olsa da,  yaz mevsimini yayla havasını soluyarak geçirmek bir başka keyifli olsa gerek. Beş medeniyete ev sahipliği yapan güzel ilimiz Yozgat’ın tarihçesi de oldukça etkileyici. Şimdi Bozok yaylasının hâkim olduğu, Sürmeli’nin destanlaştığı bu nadide ilimizin, mitolojik öyküsüne kısaca bir göz atalım dilerseniz.

  Yozgat ili içerisinde bulunan Alişar köyünde yapılan kazılardan elde edilen bilgiler, vesikalar, bu şehrin M.Ö.3000-2500 yılları arasında Etiler tarafından kurulduğunu göstermektedir. Daha sonra Frigyalılar ve Lidyalıların hâkimiyetine girmiş olsa da, bir ara Büyük İskender’in idaresinde kaldıktan sonra Kapadokya hükümdarlarından Aryat ailesinin hâkimiyetine girmiştir. M.Ö.200 yıllarında Büyük Roma İmparatorluğuna katılmıştır. M.S.395 yılına kadar Kadı Burhanettin’in idaresine daha sonra da Osmanlı Devletine bağlanmıştır. Bozok sancağı 1553 den 1808 tarihine kadar Çapanoğlu sülalesi tarafından idare edilmiştir. Sancak ile dönüştürülmüş ve Bozok adını almıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Milletvekili Süleyman Sırrı İçöz tarafından TBMM sine sunulan vilayetin adı Yozgat olarak değiştirilmiştir. Yozgat’ın önemli tarihi yerleri olarak; Muşallim Kalesi, Çeşka yeraltı şehri, Kerkenes Harabeleri, Keykavus Kalesi, Alişar, Alacahöyük sayılabilir.

  Yozgat yöresi bu güne kadar yapılan araştırmalara göre birçok uygarlığı misafir etmiş eski bir yerleşim yeridir. Alişar Höyüğü, Büyük nefes Harabeleri, Kerkenez Harabeleri, Mercimektepe ve Çelgeltepe’de yapılan yüzey araştırmaları ve kazı çalışmalarında Hitit’ler, Firig’ler, Med’ler, Pers’ler, Roma ve Bizans İmparatorluklarının bu bölgede hüküm sürdükleri tespit edilmiştir. Bölge Hititlerden günümüze kadar çok önemli kültür merkezlerinden biri olmuştur. Bilhassa Kuzey-Güney ve Doğu-Batı yolları üzerinde bulunması, Kültürün yayılması açısından önemini bir kat daha artırmıştır. Osmanlılar zamanında Sivas, Ankara yolu ile Kayseri-Sivas ticaret yolları bölgenin çevre yolu ile olduğu kadar doğu ve batı kültürleriyle ilişkisini de sağlamıştır. Kültür bir anlamıyla “Ulusların Yasam Biçimi” olarak tanımlayacak olursak, yukarda sayılan çeşitli uygarlıkların Yozgat’a katkılarını göz ardı edemeyiz. Tarihi kalıntıları medrese ve Camii’leri, köprüleri, konakları, sarayları, hamamları, edebiyatı, türküleri, manileri, yemekleri ve tabi güzellikleri ile bir kültür kenti olan Yozgat, bütün bu güzellikleri ülkemize ve dünyaya tanıtacak birikime sahiptir.

  Yozgat e 88 karayolu üzerinde bulunması ve özellikle Hattuşaş’ın yakın olması ve Hattuşaş ile Kapadokya’yı birbirine bağlayan Atatürk yolunun il merkezinden geçmesi nedeniyle yabancıların uğrak yeridir. Bozok yaylası olarak da adlandırılan ve ilkçağlardan beri yerleşim yeri olan Yozgat, bozulmamış doğası, misafirperver sıcakkanlı insanları, sahip olduğu tabiat güzellikleri, mesire yerleri, yüksek ovaları, tarihi, kültürel, turistik değerleri ve kaplıcalarıyla gezilip görülmesi gereken en güzel illerimizden biridir. Tarihi zenginlikleri bakımından ismini duyurmuş olan Hattuşaş ve Kapadokya bölgeleri arasında kalan ilimiz, eski bir yerleşim yeri olarak tarihi zenginlikler bakımından da oldukça şanslıdır. İlimizde, Hititlerin Hattuşaş’dan sonra ikinci büyük kenti olan Kerkenez Harabeleri, Alişar Höyüğü, Büyük Nefes (Tavium) Mercimek Tepe, Çeska Kalesi, Behramşah Kalesi, gibi önemli tarihi ve turistik değere sahip yerler mevcuttur. Türkiye’nin ilk Milli Parklarından olan çamlık Milli Parkı, Akdağ Ormanları, Sebekpınarı Mesire alanı, Kazankaya Vadisi, ve Gelingüllü barajı gibi yerler spor, dinlence ve piknik alanlarıdır.

  Tüm bu güzelliklerin yanı sıra, Yozgat’ın yönetiminde büyük yeri ve önemi olan Yozgat Valisi Sayın Necati Şentürk beyefendinin şair ruhundaki ince dokunuşu, halkla iç içe bütünlük sağlaması, güler yüzündeki tebessümle ifşa ettiği bakışları, halkının hep yanında bulunması ayrı bir önem taşımaktadır. Yine Yozgat’ın bu günlere gelmesinde en büyük rolü ve emeği olan Yozgat Belediye Başkanı Sayın Yusuf Başer’de güzel bir misyon üstlenerek, sanat ve sanatçıya verdiği önemi Sürmeli Şiir Festivaline olan katkıları ile göstermiştir. Onun her daim gülen yüzü, halkla kucaklaşması, büyük küçük demeden sorunlara eğilim göstermesi, Yozgat halkının sevgisini kazanmasında etkin olmaktadır.

  Hangi sanatkâr vardır ki, Yozgat ilini görüp de şiirine, makalesine konuk etmesin. Hangi ressam vardır ki, Yozgat ilini görüp de, tuvaline resmetmesin. İşte Nida Tüfekçi’de Yozgat ilinin güzelliklerinden etkilenerek, dillere dolanan türküsünü kaleme almış, Yozgat halkına armağan etmiştir.

 

Dersini almış da ediyor ezber

Sürmeli gözlerin sürmeyi neyler (Aman, aman ben yârelendimi, aman)

Bu dert beni iflâh etmez deleyler

Benim dert çekmeye dermanım mı var (Aman, aman sürmelim aman)

                                                                                   Nida Tüfekçi

Türkiye ile KKTC iki kardeş devlettir

0

  Türkiye’deki bin 112 kütüphane ile otomasyon çalışması başlatmasının mutluluk verici bir gelişmedir, Anavatanımızla bütünleşme çalışmalarını sürdürüyoruz. Bu da bunun bir örneğidir

 KKTC’nin Türkiye’deki yetkililerin bilgi ve deneyimlerinden sürekli yararlandı. Türkiye’nin imkanları çok geniş. Son yıllarda ulaştığı ekonomik ve siyasi konumuyla dünyanın takdirini kazanıyor.

 Kütüphane otomasyon sistemiyle Türkiye’ye az da olsa katkı koymanın mutluluğunu yaşadık. İki ülke arasındaki temasların devam etmesi ve kültüre yatırımların artmasını diliyorum. KKTC ile Türkiye’nin çıkar ilişkisi olmayan iki halkdır. Anavatanda olan imkanlar bizimdir. Kendi imkanlarımızı Anavatanımıza sunmak da görevimizdir.

  Türkiye’den gelecek suyun depolanması amacıyla Geçitköy’de yapılan barajın Güney dahil Kıbrıs’ın en büyük barajı  olacak, 26 milyon metreküp hacimli barajla Türkiye’den yılda 75 milyon metreküp gelecektir.

  75 milyon metreküpün 37 milyon metreküpünün sulu tarımda kullanılacak. Bu suyun kullanımıyla halen 90 bin dekar olan sulu tarım alanına 60 bin dekar daha eklenerek 150 bin dekara ulaşmasının söz konusudur. Üniversite sonrası ihtisasım sulamayla ilgilidir. Türkiye’den gelecek suyun bu nedenle kendisi için ayrı bir öneme sahiptir. 15 yıl tarım bakanlığı yaptım, bu süre içinde Güzelyurt Derivasyon Projesinin yaşama geçirildi, modern sulama sistemleri uygulamalarına destek verdim, KKTC’nin istikrarlı suyu olmaması nedeniyle ileriye dönük tarım projelendirilmesinde sorun yaşandı.

  Türkiye’den gelecek kaliteli su ile KKTC’nin ilk kez istikrarlı su kaynağına sahip olacak, bunun da ileriye dönük tarım projeleri yapmaya olanak sağlayacaktır.Uzun vadeli tarım projelerinin hayata geçirilmesi önemlidir, çünkü tarımın her geçen gün dünya genelinde yıldızı parlıyor, tarım ve tarıma dayalı gelişmelerde Türkiye’nin deneyimlerinden her zaman yararlanmak gerekir.Geçmişte Ankara Gima’ya sebze gönderildiğini ancak su sorunu nedeniyle devamını getiremedik, Türkiye’den gelecek suyla Avrupa’ya da düzenli sebze satışının mümkün olacaktır. Avrupa’nın sebze alımı konusunda 5-10 yıl ürün garantisi istiyor, Türkiye’den gelecek kaliteli suyun bu anlamada ayır bir öneme sahiptir. Türkiye ile KKTC iki kardeş devlettir.

error: Content is protected !!