Yıllar öncesini, özellikle 1975-1980 yıllarında gençliğini
yaşayanlar iyi hatırlar; o zaman ki deyimle sağ-sol çatışması yaygındı. Hemen
hemen her gün gazete ve televizyonda onlarca gencin öldürüldüğü haberlerine
rastlanıyordu. Hükümetler soruna bir türlü çare bulamıyorlardı. Çorum, Sivas ve
Kahramanmaraş olayları kardeş kardeşi vurmaktan daha ileri gitmiş iç çatışma
kıvılcımlarına dönüşmüştü. Güzel ülkemiz kaosa sürükleniyordu. Toplum
cepheleşmişti. Çok sayıda fraksiyon vardı. Hatta zaman zaman bir görüşe ait
fraksiyonlar bile birbirlerini daha az pasif olmakla suçlayıp şiddeti
körüklemek istiyorlardı. Sonra birden ışıklar söndü (tiyatroda da böyle olur
ya) ve tekrar yandı. Sahne değişmişti. Birbirini öldürenler gitmiş yerini başka
bir sahne almıştı, ortada ne şiddet vardı ne de bir terör olayı. Önceki
sahnenin oyuncuları perde arkasına alınmıştı. Sanırım herkes bu perde arkasının
ağırlıklı olarak Mamak olduğunu anlayacaktır.
Tiyatronun
yöneticilerinin bir kısmı bir süreliğine Zincirbozan’a tatile gitmişti!
Gerçekten bunlar bir tiyatro oyunu muydu da bir gecede duruverdi. Aradan 30
yıldan fazla süre geçince bunun tiyatro olduğu anlaşılmıştı. Çünkü tiyatronun
finalinde darbe yapılmıştı. Peki bundan sonraki 30 yılda ne oldu. Bu günlerde;
adına süreç denilen duruma gelinmesi için yaklaşık 40 bin insanın (Türk’ü,
Kürt’ü) bununda 7000 kadarının güvenlik görevlisinin şehit olduğu yüz
milyarlarca doların zararın olduğu durum ortaya çıktı. Bugünün gençleri de
bundan 30 yıl sonra (belki daha erken) bunun da acı bir tiyatro oyunu olduğunu
söyleyecekler mi?
Şimdi akil
insanlara bakıyorum basından takip ettiğimiz kadarıyla, muhtemelen tamamına
yakını muhalefet etmeyenlerden. Muhtemelen muhalif akil insanlara da teklif
götürülmüş onlar da kabul etmemiş olabilirler. Her ne şekilde olursa olsun tek
sesli akil adamlar topluluğu, şimdiye kadar ne söylediyse bundan sonrada farklı
bir şey söylemeyecektir. Şunu da not düşelim. Terör bitmeli, kesin bitmeli
bunda şüphe yok, bu ortak paydadır. Kesirin pay kısmında fırtına kopuyor. Terör
devletin istediği gibi mi yoksa terör örgütünün istediği gibi mi sona erecek bu
önemli. Önceleri bir parti terör sorunun çözülmesi için İmralı’daki terör
örgütü liderinin dikkate alınmasını söylemişti. Şimdide çözümün olması için
statü ve özerkliğin şart olduğu ileri sürüyorlar. Hatta bu görüşleri dile
getiren partinin başkanı çekilme sürecinde güvenlik güçleri devreye girerse
sürecin biteceğini söyledi. Şimdi akil adamlar neyi anlatıyorlar. Onlara sormak
istiyorum. Bir ülkenin içinde (ki O ülke TÜRKİYE) ağır silahları olduğunu
belirten terör örgütünün katlettiği sivil insanları ve şehit edilen güvenlik
görevlileri için nasıl bir açıklama yapıyorlar.
Hakkınızı terör
örgütüne helal edin bundan sonra terör olmasın mı diyorlar. Bu milletin ana
unsuru olan Türk kelimesinin çağrıştırdığı her şeyi görmezden gelin mi
diyorlar. Tekrar söylüyorum, terörden medet umanların teröristten farkı yoktur.
Darbeden medet umanların darbeciden farkı yoktur. Ama illaki adalet lazım. Son
dört aydır şehit haberleri gelmiyor diye haber yapılıyor, sadece bu değil
güvenlik güçlerimizin de yaptığı bir operasyon ve buna bağlı olarak can kayıbı
da yok, bu elbette özlenen, arzu edilen bir durumdur. Dikkat edilirse şehit
deniyor, kim şehit oluyordu bu vatan uğruna toprağa düşenler, kimler şehit
ediyordu ülkemizin içinde ağır silahları olduğunu kendi ağızları ile söyleyen
teröristler. Kısaca yapan yaptığı ile mi kalacak. Görünüm hangisini ön plana çıkarıyor siz
karar verin. Bu ülkede yaşayan tüm insanlar gerçekten insan haklarına kavuşacak
bir düzenlemeyi görürse, eğitim, sağlık, güvenlik altyapı ve ekonomik şartları
eşit hale gelirse kürt meselesi ya da diğer insanların meselesi çözülmüş olmaz
mı?
Son olarak; uzun
yıllar Batı’nın çifte standardından şikâyet ederdik. Terörist, teröristtir ama
batı onları gerilla olarak görür ve himaye ederdi. Şimdi onlara aktivist
diyeceklermiş. Bizde hayıflanırdık kızardık değil mi? Bizde durum nasıl, bir
terör örgütü lideri, sağlığı düzenli kontrol ediliyor, beslenmesine, sporuna
son derece dikkat ediliyor, gazete, radyo, televizyon izleme imkanları
veriliyor. Çünkü o meşhur batı insan hakları temsilcileri hapishane şartlarını
kontrol etmek için sadece İmralı’ya gidiyor, diğer hapishanedekilerin insan
olmadığı varsayılsa gerek ki onların şartlarını kontrol etmeyi düşünmüyorlar.
Ayrıca, diğer hapiste yatan, terörist olduğu iddia edilenlerin (hüküm giyene
kadar) böyle imkanları var mı? Burada işte tam da burada kişilerin değil
hukukun üstünlüğü aranıyor. Bir mahkuma tanınan bu koşullar benzer durumdaki
diğerlerine tanınıyor mu? Akil adamlar bunları da anlatsınlar. Bir vatandaş
olarak beklediğim, huzur ve güven ortamının sağlanması, adaletin yerine
getirilmesi ve her türlü kimliğin üstünde insan olma onuruna yaraşır kimliğe
herkesin sahip olmasıdır.