Pazar, Aralık 21, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 198

Yakın tarihte Balkanlar

0

  Devlet olmanın en belirgin özelliklerinden biri şüphesiz, gerek yönetimi altında bulunan insanların refahı gerekse devlet mekanizmasının işlerlik kazanması için harcamalarda bulunabilmesidir. Harcamaların yapılabilmesi ise kaynak varlığına ve bu kaynakların kullanımına bağlıdır. Devlet halkına ayrım yapmadan eşit davrandığında devlet olur.

  Balkanlarda kültür zenginliğine rağmen köklü bir barış sağlanamadı. Çünkü ırk ve din farklılığı sosyal yaşamdaki dengesizliğin tepkileri barışı bozduğu görülür. Ortadoğu gibi Balkanlar da Dünya’nın en sorunlu yerlerinden biri durumundadır. Tarih boyunca kalıcı bir barışın sağlanamadığı Tarihi eserlerde de yer alır.  İnsanlık dışı en vahşi cinayetler burada yaşandı. Sık sık savaşlara sahne olan Balkanlar da, II. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan barış ortamı ve siyasal sınırlar daha sonra Doğu Avrupa da komünist yönetimlerin çöküşünün ardından  SSCB’nin dağılması büyük oranda rejimi zayıflatır. Doğu Avrupa üzerinde ki etkisi 1980’lerin sonunda resmen ortadan kalkar. Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya ile Arnavutluk da komünist partilerin uzantısı olan yönetimler bir süre daha işbaşında kaldı. Önce Bulgaristan da Todor Jivkov yönetimden uzaklaştırıldı. Huzuru bir türlü bulamayan Balkanlar cadı kazanı gibi kaynamaya başlar. Romanya da Nikoloay Çavuşesku, Aralık 1989 yılında yapılan halk ayaklanması sonunda resmen devrildi. Balkanlar, Dünya’nın devamlı kanayan yarası durumuna geldi.

  Yugoslavya da her geçen gün devamlı büyüyen ekonomik sorunların yanı sıra yükselen demokratikleşme istekleri ile şiddetlenen etnik çatışmalar sonunda ortaya iç savaş çıktı.  Federal Cumhuriyetin, parçalanmasına sebep oldu.

  Hırvatistan, Slovenya, Bosna-Hersek ve Makedonya Cumhuriyetleri adeta bir bayram havası içinde bağımsızlıklarını resmen ilân ettiler. Ancak bu devletlerde bulunan azınlıkların rahatsızlığı vardı. Bu durumda bağımsızlık ilânı pek kolay olmadı. Bu bölgede maddi ve manevi kayıplar yaşandı. İnsanlar ölüm tuzaklarından kurtulmak için gizli göçe başladılar.

  Başlangıçta Doğu Avrupa’daki rejim değişikliği pek etkilenmeyecek gibi görünse de Arnavutluk’ta siyasal gelişmeler mevcut rejimi etkiledi. 1991 yılında birden hızlandı. 1992 yılının başlarında yapılan seçimlerde Arnavutluk Emek Partisi iktidardan uzaklaştırıldı.

  Bulgaristan da bu siyasal gelişmeden nasibini aldı. Ekim 1991 yılında yapılan seçimler sonunda Demokratik Güçler Birliği, yapılan tespitlere göre çoğunluğunu Bulgaristan Türkleri’nden oluşan  Haklar ve Özgürlükler Hareketi’nin desteğiyle iktidar değişikliği yaşandı.

  Balkanların siyasal tarihinde bu gelişmeler yer aldı. Bulgaristan halkı da büyük sıkıntılar yaşadı. Genel olarak Balkanlar da  siyasal ve ekonomik gelişmeler orantılı olarak merkezden taşraya doğru açılım gösterir.

Bölgenin ekonomik ve siyasal durumu:

  Bu coğrafyada ki gelişmeler sonunda Balkanlar da eski sosyalist ülkelerin her biri bir yandan serbest piyasa ekonomisi ile çok partili demokratik sisteme geçiş yönündeki girişimler etkili olduğu görülür. Bölge insanı gelişmeyi benimsediği için kısa zamanda hız kazandığı yakın tarihimizde yaşanır. Ancak Sırp milislerin Bosna-Hersek’e karşı başlattıkları savaş Birleşmiş Milletler başta olmak üzere dünya devletleri ve sivil toplum örgütleri, Avrupa Toplulukları, NATO ve ABD ile diğer ülkelerin destek ve çabalarına rağmen insanlık dışı cinayetleri devam etti. Balkanlar’da bulunan Türk eserleri yok edilmeye çalışıldı. Dünya insanlığının ve büyük oranda Türkiye’nin de desteği ile Bosna-Hersek de zaman içinde huzur buldu. Balkan toprakları gayet verimli olup tarıma ve hayvancılığa elverişli olduğu görülmektedir. Balkanlarda ayrıca üzüm ve şarapçılık gelişmiştir.

Kuzey Kıbrıs’ın dünya platformunda yerini alabilmesi

0

  Adada yarım asra yakın bir süredir devam eden Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik Türk tarafının ortaya koyduğu iyi niyetin karşılık görmedi. Beklentimiz, adada biran önce barış görüşmelerinin yeniden başlaması ve Kuzey Kıbrıs’ın dünya platformunda yerini alabilmesidir. 1960 anlaşmaları ile müşterek kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti 1963’e kadar zor yaşatıldı. Kıbrıs Cumhuriyetinin ortağı Rum Toplumu 1960 anayasasının 13 maddesine itiraz edip, değişmesi için Türk toplumuna dayatma uyguladı. Anayasa konusundaki değişiklikleri 1963’de kabul etmeyince Rum toplumu Kıbrıs Türk toplumuna karşı saldırıya geçti ve Adada 1963 olayları patlak verdi.Rum tarafının Adada büyük katliamlar yaparak ortaklık Cumhuriyeti’ni tek taraflı olarak işgal etti.

  Anavatan Türkiye’nin ve KKTC’nin Kıbrıs konusundaki tutumunun bir an önce görüşmelerin başlatılmasından yanadır. BM aynı yöntemle Kıbrıs konusundaki çalışmalarını sürdürüyor. Yeni seçilen Rum Lider Anastasiadis’in karar verip de görüşmeleri başlatmasını bekliyoruz. Türk toplumunun beklentisi bir an önce barış görüşmelerinin yeniden başlaması ve Kuzey Kıbrıs’ın da dünya platformunda yerini alabilmesidir.

  Kıbrıs konusunda işlerin zora girmesinde Avrupa Birliği’nin tutumunun da dikkate alınması gerekir. Avrupa Birliği, Annan Planı referandumunda tarafların evet ve hayır oylarını kullanmalarına göre Kıbrıs ile ilgili politika geliştireceğini söylemesine rağmen hayır diyen tarafı ödüllendirerek, AB’ye aldı. Evet diyen Türk tarafını ise AB’nin dışında bıraktı. Kıbrıs Adası’nın yeniden birleşmesi ve bir barışa kavuşmasının öncelikli tercih olduğunu ancak bunun mümkün olmaması halinde ise Müslüman kardeş ülkelerle görüşerek, tanınma konusunda destek görmek beklenmektedir.

Mermeriyle ünlü Kavaklıdere

0

  Muğla-Kavaklıdere ilçesinin kuzeyinde Aydın İli Bozdoğan ilçesiyle 26 km doğusunda Muğla il merkezi ile 19 km güneyinde Yatağan ilçesi ile 12 km batıda Aydın ili Çine ilçesiyle 5 km sınırı bulunmaktadır. Muğla iline 55 km. Yatağan ilçesine 28 km. Bozdoğan’a (Aydın) ise 40 km. mesafededir. Yüzölçümü 363 km2’dir.İlçemizin Menteşe, Çayboyu ve Çamlıbel isimli üç beldesi bulunmaktadır.

  Ayrıca ilçeye bağlı 8 köy bulunmakta olup, en yakın köy 6 km. uzaklıktadır. Kavaklıdere İlçe merkezi coğrafi yapı olarak tepelere ve yamaçlara kurulu tipik bir şehir durumunda olup, İlçenin en yüksek yeri güneyinde bulunan Göktepe’dir (1880mt). İlçe merkezi 850 mt. Yükseklikte olduğundan iklim ilimize ve çevre illere nazaran daha serttir. Yaz aylarında havalar serin geçmektedir

  Milattan Önce 3600’lü yıllarda Karia adı ile anılan Muğla ve çevresinde, tarih boyunca Dorlar, Persler, Büyük İskender İmparatorluğu, Bergama Krallığı, Roma İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu hakimiyet kurmuşlardır. Bölgeye Türklerin yerleşmesi 1071 Malazgirt zaferinden sonra başlamış, 13. yy’da Menteşe Bey, Muğla ve çevresine hakim olmuş, bu tarihten sonra Muğla ve çevresi bu beyin adıyla adlandırılarak Menteşe olarak anılmaya başlanmıştır.15. yy’da, II. Murat döneminde kesin olarak Osmanlı İmparatorluğuna katılan Muğla yöresi, 19. yüzyıl sonlarında Aydın vilayetine bağlı Menteşe(Muğla) sancağının içinde yer almıştır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan Sevr Barış Antlaşması’na dayanan İtalyan birlikleri, 1919-1921 tarihleri arasında yöreyi işgal etmiş, 5 Temmuz 1921 tarihinde bölge, Kurtuluş Savaşı sona ermeden işgalden kurtarılmıştır.

  Kavaklıdere ilçesinin tarihi, yazılı kaynak bulunmamasından dolayı büyük ölçüde sözlü kaynaklara dayanmaktadır. Rivayete göre Kavaklıdere, adını, içinden geçen dereden ve etrafının yöre halkının ‘Kavak’ adını verdiği çınar ağaçlarıyla çevrili olmasından almaktadır. Yöreye ilk yerleşenlerin 17. yüzyılın başlarında Karakeçili Yörükleri’nden gelen Türkmenler olduğu iddia edilmektedir. Bölgeye daha sonra Denizli, Denizli-Tavas, Muğla, Uşak-Eşme, Uşak-Karahallı, Kaz Dağları dolaylarından Türkmen ailelerin gelerek yerleşmesi ile köy yapısı oluşmuştur.

  Kavaklıdere ilçesinde mermercilik MÖ 400 yıllarından başlamak üzere günümüze kadar çeşitli alanlarda kullanılmak suretiyle gelmiştir. MÖ 400. yıllarda bugün HYLLARIMA (Derebağ) olarak adlandırılan bölgede Kavaklıdere nin çeşitli bölgelerinden çıkan mermerler yaklaşık 3000 kişilik anfitiyatronun yapımında ve çeşitli yapılarda kullanılmıştır. Ayrıca bu bölgeden çıkartılan mermerler başta İstanbul ve daha birçok yere de götürülmüştür.

  Sanayi anlamında Mermercilik 1982 yılında Kavaklıdere İlçesinin Kestanecik mahallesinde Ocak İşletmeciliği olarak başlamıştır. Bugün Kavaklıdere, Derebağ, Çayboyu bölgelerinde mermer ocak işletmeleri çalışmalarına devam etmekte olup, ilçemizde 18 adet ocak işletilmektedir.  Bunun yanında ocakta çıkartılan mermerlerin yaklaşık % 50’si ilçe dışarısında bulunan fabrikalarda işlenmektedir. Kavaklıdere bölgesinde çıkan başlıca mermer çeşitleri Sedef, Newyork, Leylak, Muğla Beyazı, Ege Gümüş ve Ege Siyahtır. Muğla’da bulunan mermer rezervinin yaklaşık % 40’ı Kavaklıdere’ dedir.

  Kavaklıdere ilçe sınırlarında mermer sektöründe 25 adet fabrikada ve 19 adet ocak da  yaklaşık 1.000 kişi istihdam edilmektedir. Ayrıca mermer fabrikaları dışında mermerciliğin yan sanayilerde özellikle Çayboyu beldesinde faaliyet göstermektedir. Ekonomik açıdan bakıldığında bölgede çıkartılan mermerlerin % 60’ı ihracat, % 40’ı iç pazarda tüketilmektedir. Bölgeden çıkartılan mermerler birçok dünya ülkesine gönderilmekte olup, bunlardan başlıcaları İspanya, Yunanistan, Suudi Arabistan, Ukrayna ve Irak’tır. Ayrıca Suriye, Mısır, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelere blok mermer ihracatı yapılmaktadır.

Kaligrafist Bülent Çırak

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Kaligrafist Bülent Çırak yaptığı hat yazı sanatıyla beğeni topluyor. Kaligrafist Bülent Çırak konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi;

 
                         
                            Kaligrafist Bülent Çırak‏’ın çini tabak üzerine yazıları
 
  ‘‘1987 Gümüşhacıköy doğumluyum. Liseden sonra güvenlik görevlisi olarak Gümüşhacıköy Kütüphanesinde çalışmaya başladım. Hat yazmayı çok istiyordum elim yatkındı, 1 kamış ve mürekkep aldım ve çalışmaya başladım. Sonra biraz araştırdım ve bu sanatın hocasız olmayacağını anladım ve hat çalışmayı bıraktım. Bir ağabeyimiz de kesik kalemle şekilli yazılar yazıyordu. Çok sevdim biraz araştırdım ve ben bu yazıyı yazarım dedim. Çeşitli kaynakları araştırarak internette kaligrafi hocalarının yazılarını ve videolarını seyrederek kendimi geliştirdim ve kendime has bir yazı stili oluşturdum. Çünkü her kaligrafin kendine has yazı stili vardır.
 
             
                               Kaligrafist Bülent Çırak‏’ın yazdığı hat yazı örnekleri
 

  Yaklaşık 2 senelik bir çalışma sonrasında ücret karşılığı yazmaya başladım. İlk başlarda hobi olarak başladığım ve zamanla öğrendikçe masraflarım ve yazdırmak isteyenlerin sayısı artmaya başladıkça hobi olarak başladığım bu sanat gelir kaynağı olmaya başladı. Çeşitli fuar ve şenliklerde çini tabak ve çerçevelere isimler ve sevilen güzel sözleri kaligrafi sanatıyla yazmaya çalışıyoruz. İnşallah önümüzdeki seneye de kişisel sergimi açmayı düşünüyorum…Sanata destek veren ve ilgi duyan herkese teşekkür ederim.”

Rize Valisi Nurullah Çakır, Yazar Fatih Sultan Mehmet’in kitaplarını inceledi

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Rize tarihi üzerine yazdığı kitaplarla bilinen ve İstanbul’da İETT Genel Müdürlüğü’nde fotoğrafçı olarak çalışan Araştırmacı Yazar Fatih Sultan Kar, kitapları ve hedefleriyle ilgili olarak Rize Valisi Nurullah Çakır’a bilgi verdi. Görev yaptığı yerlerde kültürel çalışmaların hep yanında olan Rize Valisi Nurullah Çakır, Fatih Sultan Kar’ın kendisine hediye ettiği “Evvel Zaman İçinde Rize” ve ‘‘Bütün Yönleriyle Rize Spor Tarihi” kitaplarını inceledi.

 
                               
                                               Rize Valisi Nurullah Çakır,
                               Yazar Fatih Sultan Mehmet’in kitaplarını inceledi
 
Kültürel alanda üretilen eserler şehirlerin dışarıya açılan penceresidir

  Rize Valisi Nurullah Çakır: ‘‘Bu tarz çalışmalar şehrimizin tarihi belleğini oluşturuyor. Bu bağlamda Fatih Sultan Kar’ın şehrimiz için ürettiği eserleri biliyor ve beğeniyle karşılıyorum. Bu tarz çalışmalarda olan artış sevindiricidir. Kültürel alanda üretilen eserler şehirlerin dışarıya açılan penceresidir. Biz bu alanda yapılan çalışmaları takip ediyor, destek veriyoruz.”

                             
                               
                                                    Rize Valisi Nurullah Çakır,
                               Yazar Fatih Sultan Mehmet’in kitaplarını inceledi
 
“Cumhuriyet Dönemi Rize Valileri” isimli bir çalışma

  Araştırmacı Yazar Fatih Sultan Kar: “Sayın Valimiz Nurullah Çakır Bey’in tarihe kültüre olan ilgisinden dolayı çok mutlu oldum. Kendileri yoğun çalışma temposu içerinde bana geniş bir zaman ayırdı, kitaplarımı inceledi. Bundan sonraki çalışmalarım hakkında bilgi aldı ve bana tavsiyelerde bulundu. “Cumhuriyet Dönemi Rize Valileri” isimli bir çalışma hazırladığı valimize ilettim. Kendileri bu durumu memnuniyetle karşıladılar.”

TVF Pro Beach Tour 2013 Plaj Voleybolu Türkiye Kupası hazırlıkları

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Artvin-Hopa Kültür Sanat ve Deniz Festivali etkinlikleri kapsamında düzenlenen TVF Türkiye turnuvası etapları içinde yerini alan, TVF Pro Beach Tour 2013 Plaj Voleybolu Türkiye Kupası HOPAPORT Etabı hazırlık çalışmaları devam ediyor.15’ncisi düzenlenen ve 2-6 Temmuz 2013 tarihleri arasında yapılacak olan TVF Pro Beach Tour 2013 Plaj Voleybolu Türkiye Kupası HOPAPORT Etabı maçları bay ve bayan kategorileri olmak üzere 2 branşta yapılacak ve Türkiye’nin birçok milli voleybolcusu da turnuvaya katılacak isimler arasındadır.

 

       TVF Pro Beach Tour 2013 Plaj Voleybolu Türkiye Kupası hazırlıkları fotoğrafları

 

     

 

                                  

Batum Shota Üniversitesi-Amasya Üniversitesi akademik işbirliği protokolü

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Gürcistan-Batum Shota Rustaveli Devlet Üniversitesi Rektörü  Prof. Dr. Aliosha  Bakuridze, Türkiye- Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan’ın girişimleri sonucu Amasya Üniversitesi ile  karşılıklı işbirliği kurmak için Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Orbay’a 04.06.2013 tarihli bir davetiye mektubu gönderdi.  Daha sonra Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Orbay, Amasya Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kezban Orbay, Amasya Üniversitesi  Genel Sekreteri Hasan Özyurt, Amasya Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Birim Başkanı Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Ekrem Solak  Batum Shota Üniversitesi ile akademik ve idari konularda işbirliği yapmak ve görüşmelerde bulunmak üzere Batum’a geldi.

       
      
 
  20.06.2013 Perşembe günü  Batum Devlet Üniversitesinde Amasya Üniversitesi ile Batum Shota Rustaveli Devlet Üniversitesi arasında 2018 yılına kadar geçerli akedemik işbirliği  Mevlana Değişim Programı Protokolü (öğrenci ve öğretim elamanı değişim programı) Türkiye- Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan’ın girişimleri girişimleri sonucu imzalandı.  Protokolü iki üniversitenin rektörleri imzaladı. Protokol imza sırasında; Batum Shota Rustaveli Devlet Üniversitesi Rektör Yardımcısı Irakli Baramidze, Türkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Lile Tandilava  ile Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan’da vardı.
 
  Batum Shota Üniversitesi-Amasya Üniversitesi akademik işbirliği protokolü fotoğrafları
             
          
 
   
 
             
 
         
 
    
 
   
 
  
 
     
 
   
 
               
 
     
 
    
  
                
 
          
 
    
 
   
 
  
 
    
 
    

Varto

0

  Muş ilinin kuzeyinde yer alan Varto İlçesi, doğusunda Bulanık İlçesi, kuzeyinde Tekman ve Hınıs İlçeleri ile batıda Solhan ve Karlıova İlçeleri ile çevrilidir. Yüzölçümü 1418 Km2’dir. Rakımı ise 1.650’dür. Bingöl dağlarının eteğinde uzanan ovamsı bir düzlüğe kurulmuştur. İklim yapısı tipik karasal iklimine sahiptir. Yazları kurak ve sıcak kışları ise soğuk ve kar yağışlı geçmektedir. Bingöl, Şerafettin ve Hanşeref dağları olmak üzere üç büyük dağ ilçe sınırları içerisinde bulunmaktadır.  Hanşeref dağları üzerinde Hamurpet adıyla krater göl bulunmaktadır. Hamurpet büyük ve küçük olmak üzere iki gölden müteşekkildir. İlçede Seferek Çayı, Bingöl Çayı ve Koşkar Suyu adı altında üç önemli akarsu mevcuttur. İlçe de 7 mahalle, 93 köy ve 50 mezra bulunmaktadır.   

  Varto adının Urartulardan geldiği binmektedir. Bu da İlçenin Urartular döneminden bu yana var olduğunu göstermektedir. Varto zaman, zaman işgallere uğramıştır. En son kurtuluş savaşı ile birlikte Varto İlçesi Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisine alınmıştır. İlçe köklü bir geçmişe sahip İlçeye 1840 yılından itibaren Kaymakam ataması yapıldığı tarihi kaynaklardan anlaşılmaktadır. Buda 1840 yılından itibaren Varto ilçesinin ilçe statüsünde olduğunu ispatlamaktadır. 

  2010 Yılı sonu itibarıyla Şehir Merkezinde: 9.585, Köylerde: 22.268 olmak üzere İlçemizin toplam nüfusu: 31. 853 kişidir. Yurt dışında ve özelikle batı illerimize göç oldukça fazladır.

İlçede Varto Belediyesi adıyla bir adet Belediye mevcuttur. 7 mahalle 93 köy olmak üzere toplam 100 yerleşim yeri bulunmaktadır.

  İlçe 1966 yılında geçirdiği deprem afeti sonucunda konut yönünden büyük bir tahribata uğramıştır. İlçe Merkezi ve köylerde mevcut konutlar tamamen yıkılmış ve kullanılamaz bir duruma gelmiştir. Ancak Bayındırlık Bakanlığı bu konuda büyük bir çaba göstermiş ve halkın konut ihtiyacını önemli ölçüde gidermiş olmasına rağmen konut sorunu halende güncelliğini koruyan ve halledilmesi gereken önemli bir sorun olarak devam etmektedir. İlçede Merkezi ve köylerinde yaşayan halkın büyük bir bölümü hayvancılıkla ve ondan sağladığı gelirler ile geçim ve yaşantısını sürdürmektedir. Sosyal yaşam ve ilişkilerde söz konusu olan yeniliklere kolayca uyum sağlamaktadır. İlçede iş ve çalışma hayatını etkileyebilecek işyerleri bulunmadığından yaz aylarında hayvansal ürünleri değerlendiren ve İlçe merkezinde kurulu olan bir adet kaşar peyniri üreten küçük tip mandıra mevcuttur. Yurt dışında çalışan büyük ölçüdeki işçi potansiyeline rağmen İlçede klasik konut tipleri ve işyerleri dışında konut ve işyeri bulunmamaktadır.

  Varto İlçesi hayvancılığa dayalı ekonomik bir yapıya sahiptir. Genelde sürü hayvancılığı yapılmaktadır. 2010 yılı içerisindeki hayvan sayısı İlçe tarım Müdürlüğü kayıtlarında 19.325 büyükbaş, 142.637 küçükbaş olarak geçmektedir. Ayrıca büyük çapta gezginci arıcılık yapılmaktadır. 2010 yılı içinde arıcılık yapan vatandaş sayısı 55, arı kovanı sayısı ise 6 500 civarındadır.  Bunun da ilçe ekonomisine katkısı çok büyüktür. Biri ilçe merkezinde biri Yarlısu Köyü ve diğeri Tuzlu Köyü Ozankent Mezrasında olmak üzere 3 adet alabalık üretim tesisi vardır. Bu üç tesisin yıllık ortalama üretim kapasitesi 15 ton dolaylarındadır. Çevre il ve ilçelerden, ilçeye insan akımını sağlayarak ekonomiye girdi temin etmektedir. Tarım alanında yem bitkileri ekimi ve meyve yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ancak bu işle iştigal eden aileler kendi ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Ticari bir üretim yoktur.

Gürcistan’la eğitimsel etkinlikler üzerine…

0

  1989 yılı Ağustos ayında açılan Sarp sınır kapısı, bölgemiz açısından çok önem arz eden bir konuma gelmiş bulunmaktadır. Sınır kapısının açılmasıyla birlikte gerek eski Sovyetler Birliği’nde (şimdiki  Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Ukrayna, Rusya ve diğer cumhuriyetler) yaşayan halklar ile ülkemizdeki halklar arasında çok boyutlu ilişkiler kurulmuş bulunmaktadır.

  Sınır kapısının açılmasıyla ülkeler arasındaki ilişkiler genellikle ekonomik boyutta ağırlık taşımış olup, kültürel ve eğitimsel boyutta ilişkiler  çok az ve düşük bir düzeyde seyretmiş bulunmaktadır. Yaklaşık bir yıldır Türkiye ile Gürcistan devletleri arasında yapılan kimlikle geçiş uygulaması her iki ülkede yaşayan halklar için çok önemli avantajlar sağlamış bulunmaktadır. Bu avantajların  olumlu yöne dönüştürülmesi için öncelikle eğitim kurumlarının bu fırsatı  çok iyi değerlendirmelidir. Kimlikle geçiş fırsatını eğitim kurumlarımız gerek öğretmenleri, gerekse öğrencileri komşu ülke Gürcistan’a tarihsel, eğitimsel ve kültürel mekanlara gezi organizasyonu şeklinde etkinliklerle eğitimsel boyutta bir etkinlik olarak anlamlandırılmalıdır.

  Gürcistan’daki tarihi, turistik, eğitimsel, sanatsal, sportif ve kültürel mekanlara yapılacak gezi organizasyonları gerek eğitim kurum yöneticileri, gerek öğretmenler gerekse öğrenciler açısından anlamlılık taşıyacaktır. Bu tür eğitimsel etkinlikler çocuklarımızın, öğretmenlerimizin ve de okul yöneticilerimizin bakış açılarını  geliştirip değiştirecek, farklı bakış açıları kazandıracaktır. Sonuç olarak insanlarımız üzerinde olumlu yönden eğitimsel edinimler ortaya çıkacaktır. Kimlikle geçiş bu kazanımların elde edilmesinde önemli bir fırsat olarak düşünülüp ele alınmalıdır.

  Eğitim kurumlarımızın öğrencilere ve öğretmenlere  dönük yapacakları bu tür etkinlikler çocuklarımız ve öğretmenlerimiz üzerinde çok olumlu geri dönütlerin ortaya çıkmasına yol açmış olacaktır. Bu durum toplumlararası kaynaşmanın olumlu bir şekilde oluşturulmasının  temel taşlarının örülmesinin önünün açılmasına yol açacaktır.

Astım

0

  Astım birçok kişinin hayatını etkileyen, ataklarla kendini gösteren kronik, bulaşıcı olmayan bir rahatsızlıktır. Astımda akciğerlerimizde bulunan hava yolları uyarıcılarla karşılaştığında daralır ve sümüksü madde salınımı artar, bunun sonucunda nefes darlığına yol açan tıkanmalar meydana gelir ve bu da astım ataklarını oluşturur.

  Astımın kesin nedeni bilinmemekle beraber ,kişinin geçirmiş olduğu bazı solunum yolu rahatsızlıkları(zatürre vs.) ,doğuştan kişinin bazı alerjenlere karşı solunum yollarının duyarlı olması, kişinin genetik yatkınlığı astıma yakalanma riskini arttırmaktadır.

  Her öküsürük ve hırıltı astım değildir .Astımın akla gelmesi için bazı belirtiler vardır. Bunlar: Tekrarlayan nefes darlığı atakları, gece ve sabaha karşı olan öksürükler, egzersiz ,gülme gibi durumlarda hırıltı ve öksürük.

  Son yapılan araştırmalar çocukluk çağında oluşan astım belirtilerinin bazen ileri ki yaşlarda kaybolabildiğini  fakat yetişkinlerde ise bir ömür boyu devam ettiğini göstermektedir.

  Astım kontrol edilebilmesi mümkün bir rahatsızlıktır. Ayrıca astımda hasta-doktor işbirliği önemli bir yer tutar. Astım tedavisi tedavinin işlevine göre ikiye ayrılmaktadır:

 1-Ataklar sırasında rahatlatıcı ilaçlar  2-Hava yollarında ki iltihabı önleyen ilaçlar

  Bazı hastalarda bu tedaviler istenilen etkiyi göstermemektedir. Bu durumda ki hastalara aşı tedavisi uygulanmaktadır.

  Astımlı kişilerin ve yakınlarının alacağı önlemler  tedavilerin etkinliklerini arttırmakta ve yaşam kalitesini yükseltmektedir. Hastanın günlük yaşamında alınabilecek bazı önlemler:

  Evde tüylü hayvan beslenmemesi, toz tutabilecek halı, kilim, battaniye gibi eşyaların hastanın bulunduğu ortamdan kaldırılması, sigara içilmemesi ve içilen ortamlarda bulunulmaması, parfüm ve sprey gibi aerosol kullanımından kaçınılması, hastanın nevresimlerinin sık sık değiştirilmesi, hastanın kıyafetlerinin ve nevresimlerinin sık sık yıkanması, solunum yolu enfeksiyonlarının arttığı zamanlarda mümkünse maske kullanılması, hastanın yaşadığı yerin sık sık havalandırılması,

  Astım dikkat isteyen bir rahatsızlıktır. Günümüzde birçok astımlının yaşam kalitesi tedavi  ve günlük yaşamlarında aldığı önlemlerle sağlıklı kişilerin düzeyine yükselmiştir.

  Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle….                                          

error: Content is protected !!