Bu dünyadaki en vahşi yaratık insandır. Hiçbir canlı kendisine zarar vermeyene dokunmaz. Ama insan her canlıya her nesneye saldırır. Her şeyi tahrip eder, canlı cansız karşısına çıkan her şeyi yok eder. İnsanın dışındaki canlı türlerinin yaşadığımız dünyayı kirletmek gibi sorunu da yoktur. Ama insan dünyayı cehenneme çeviren tek varlıktır. Bununla da kalmaz dünyanın kendisini yenileyebilecek döngüsel sistemine de müdahale eder. Fırsat vermez doğaya, açtığı hasarı doğa kendisi telafi etsin. Fırsat vermez doğaya kendi yaralarını kendi tedavi etsin.
İnsanlar bu dünyanın sadece kendileri için yaratıldığını düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Bu dünya bizim olduğu kadar da hayvanlar âleminindir. Bu dünya bizim olduğu kadar da bitkiler âleminindir. Kendi varlığımızı sürdürebilmek için, diğer canlıları yok sayamayız. Saymamalıyız. Sayarsak günün birinde bedelini fazlası ile öderiz. Biz hayatımızı sürdürebilmek için her şeyi kendimize hak görmeye devam ettiğimiz sürece, gün gelecek, günümüzdeki dünyayı bile çok arayacağız bu gidişle.
Dünya hızla kirleniyor. Kara parçaları kirleniyor. Denizler kirleniyor. Gökyüzü kirleniyor. Yer altı kaynaklarımız kirleniyor. İnsanın erişemeyeceğini sandığınız dağ başlarında, ıssız ormanların içersinde veya hiç ummadığınız herhangi bir coğrafyada mutlaka bir insan izine rastlarsınız. Ya bir pet veya cam şişe atmıştır. Ya da herhangi bir tüketim maddesinin ambalajını atmıştır. Üstelik doğada çözülmesi çok çok uzun yıllar alan ambalaj atıklarıdır doğaya bırakılanlar. Kimisi de alüminyum içecek kutularını atar sağa sola, özellikle yol kenarlarına. Atma diye uyarsanız hemen savunması hazırdır. “Garibanlar topluyor harçlıklarını çıkarıyor. Bu teneke kutulardan geçimlerini sağlayanlar var.” Bu cevap karşısında neredeyse sizinde teneke kutuları yol kenarlarına atasınız gelir.
Bir de şişeleri atmakla kalmayıp, sağa sola çarpıp kıranlar var. En kötü canavar onlar. Hiç düşünmeden ormanlık alanlarda kırdıkları şişeler, aşırı sıcağın olduğu güney bölgelerinde birer çakmağa veya kibrite dönüşmekte ve orman yangınlarına sebebiyet vermektedir. Çıkan yangınlarda birçok canlının yaşamı son bulmaktadır. Bir de yanan bölgelerin yeniden yeşillenmesinin yıllar aldığını düşünürsek, aptalca bir davranışın nelere mal olduğunu sanıyorum anlamak daha kolay olur.
Hafta sonları ailecek gidilen deniz kenarlarındaki mesire yerlerimiz ne yazık ki bir çöplükten farksız. Eğlenmek, dinlenmek için gittiğimiz deniz kenarlarını, denetimsiz sahilleri çöplüğe çevirmekte oldukça hünerliyizdir. Yeriz içeriz midemize doldurabildiklerimiz bizimle eve geri döner çoğu zaman, yiyip içemediğimizi de oturduğumuz çevreye bırakır geliriz. Sanki bizden sonra bir başkası oraya gelip oturmayacak. Sanki birilerinin görevi bizim çöplüğe çevirdiğimiz mesire alanlarını temizlemek. Kendimiz kirletiriz ama gittiğimiz bir yerde çöp bulduğumuz zaman da kızarız.
Bir de çekirdek çitletip de kabuğunu deniz kenarlarında kumların çakılların içine atıp dönenler var. Çakılın içersinde şişe kırıp cam parçalarını bırakanlar var. Bunları özellikle kırıp bırakıyorsanız derdiniz ne. Kazara kırıldıysa neden cam parçalarını tek tek toplayıp çöpe atmıyorsunuz. Çitlettiğiniz çekirdeklerin kabuklarını başka bir çöp poşetinde toplayıp eve dönünce çöpe atmak çok mu imkânsız. Mesire alanlarına yanınızda fazladan bir çöp poşeti daha götürmek çok mu maliyetli geliyor. Çöpünüzü çöp torbasına toplayıp getirip çöp bidonlarına atmak çok mu olanaksızdır.
Birisi gelip çöp kovasını sizin yaşam alanınıza boşatsa kızarsınız değil mi? O halde siz çöplerinizi başka canlıların yaşam alanlarına neden bırakıyorsunuz? Yediğiniz çekirdeklerin kabuğunu halınızın üstüne atıyor musunuz? Ya da karpuz kabuğunu mutfakta seramiğin üstüne atar mısınız? Veya sigaranızın izmaritini yatak odanızın sağına soluna fiske ile fırlatmıyorsunuz?