Cuma, Mayıs 17, 2024
tr
Ana Sayfa CUMHURBAŞKANLARI-BAŞBAKANLAR - BAKANLAR - MİLLETVEKİLLERİ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş:"Dünyanın ambargosu altında yaşamaktayız"

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş:”Dünyanın ambargosu altında yaşamaktayız”

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş, “Kıbrıs’ın dünü ve bugünü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” konulu yaptığım, mesaj ve anlam dolu röportajda şunları söyledi;

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ekonomik ve sosyal durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ayaklarlarımızın üzerinde durmak meselesi yıllardır tartışılmaktadır

  “Dünyanın ambargosu altında yaşamaktayız. Dolayısıyla ayaklarlarımızın üzerinde durmak meselesi yıllardır tartışılmaktadır. Ben şunu söylüyorum. Türkiye’de 200.000 kişilik bir nüfusun tel örgüler içine alın ve kendilerine deyin ki siz ayaklarınızın üzerinde ekonomik açıdan durmanın yollarını bulun,  ölene kadar biz size esas ihtiyaçlarınız için bir yardım yapacağız.

Mersin limanı bile bize büyük ölçüde kapalıdır

  Ama bunu er geç bulmanız lazımdır. Mümkün mü? Tel örgülerde ambargo var. Dış satım yok. Bu durumdayız. Mersin limanı bile bize büyük ölçüde kapalıdır. Halbuki biz devlet olduğumuzda bütün ümidimiz sanayicimizin ürettiklerini Türkiye’ye satabileceğiz. Böylelikle burada işsizlik olmayacak. İnsanlar Rumlardan da kalan sanayileri çalıştırmak suretiyle refaha kavuşacağız.

Kota konulunca o 500 işçi, 250’ye düştü

  Bu düşüncelerle bir kardeşimiz beyaz eşya imalathanesi kurdu, 500 kişiyle işe başladı. Türkiye’ye birden bire ikinci, üçüncü sevkiyattan sonra, Türkiye’de beyaz eşya imalatçıları ucuza satıyorlar, rekabet yapıyorlar kontrol ediniz dediler ve bir kota konuldu. Kota konulunca o 500 işçi, 250’ye düştü. Bir süre sonra Türkiye Gümrük Birliğine girdi. Gümrük Birliği nizamatı nedeniyle, Gümrük Birliğinde olmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinden gümrüksüz eşya alamazsınız dendi.

Rum’un ambargosunu bütün dünya dinliyor

  Bunun üzerine gümrük almaya başladılar,  fabrika kapandı. Birçok fabrika bu şekilde kapandı. Çünkü Rum’un ambargosunu bütün dünya dinliyor. Türkiye’de bu şekilde dinlemeye mecbur oldu. Böylelikle bizim ekonomik açıdan gelişme imkanımız gittikçe zayıfladı. Buna rağmen Türkiye’nin yardımlarıyla yatırıma, inkişafa verdiği paralarla gelişmekte olan bir ülkeyiz.

                                       
 K.K.T.C Kurucu Cumhurbaşkanı
 Rauf R. Denktaş- Sonsöz Gazetesi
 Köşe Yazarı ve Habergünebakış
 Sitesi Editörü  İlker Çakan
 
Çok büyük bir bürokrasiniz var ve bunu küçültün

  Ama Türkiye’nin de şikayet var diyor ki aldığınız yardımların galiba % 70-80’ninin harcıyorsunuz. Çok büyük bir bürokrasiniz var ve bunu küçültün. Şimdi unutulan şey şudur. Sanayi yok, fazla bir şey ürettiğimiz yok, dış satım yok.

Bu çocuklara, bu gençlere hadi dışarı dediğimizde ne yapacaklar

  O zaman gençleri ne yapacak. Gençler memuriyet diye diye gelen hükümet kendi yandaşını aldı, giden hükümet aldı. Böylelikle bir şişman, hantal bir bürokrasimiz oldu, doğrudur ama bu çocuklara, bu gençlere hadi dışarı dediğimizde ne yapacaklar.

K.K.T.C.’deki işsizliğin sebebi nedir?

Çare;  özel sektörü desteklemek, bu kapanan fabrikaları açmak

  İş bulmak için ya Rum tarafına geçecekler, boyun eğecekler, ya da adayı terk edeceklerdir. O halde çare nedir? Çare; özel sektörü desteklemek, bu kapanan fabrikaları açmak, Türkiye’nin kapılarını da satış için, gümrüksüz alışveriş için karşılıklı bize açmaktır. Zamanında Sayın Demirel’in söylediği gibi; “Türkiye için, Konya, Adana ne ise her açıdan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de öyle olmalıdır.” Öyle muamele görmelidir. Bunu bekliyorduk, olamadı. Onun için bu kısıtlamaların kalkmasını bekliyoruz.

Türkiye’deki işsizler de; iş var zannıyla cebinde 5 lira yok, 

turistik pasaportla buraya geliyor

  Birde işsizliğin sebebi; Türkiye’deki işsizler de;   iş var zannıyla cebinde 5 lira yok,  turistik pasaportla buraya geliyor. İş arıyor, tabiatıyla iş bulmayınca hırsızlık başlıyor. Bu ne oluyor? Bunu Türkiyeliler yaptı diye bir şikayet başlıyor. Bu konularda Türkiye ile bizim hükümetimizin oturup, Kıbrıs’a gidecek olan eğer turist olarak gidiyorsa, cebinde ne kadar para var çıkış limanından kendisine sorulmalıdır. Buraya insanları 5 lira ile 10 lira ile gönderip, aç-susuz burada bırakmamalıdır, burada çalıştırmamalıdır.

Çünkü biz kardeşlerimize gelme diyemeyiz

  Onun için tekrar ediyorum. Sayın Erdoğan bir zamanlar Anadolu’dan İstanbul’a gelecek olanlardan bile bir pasaport, bir şey koyalım demişti. Yani o kadar önemli bir sorundur. Çünkü biz kardeşlerimize gelme diyemeyiz. Ama geldiklerinde de dediğim gibi aç-susuz yaşayamazlar. Onun için bu durumu Türkiye’nin yaratmaması lazımdır. Buradaki insan Türkiye’ye baktığında; benim vatanım, benim Türkiye’m, aslan Türkiye’m der. Türkiye’den buraya gelen işsiz-güçsüz insanların yaptıklarını, Türkiye’ye yaptığı gibi algılamamak lazımdır.

Avrupa Gümrük Birliği’nin uygulamasından

sonra K.K.T.C.’de esnafın durumu nasıldır?

Memurlarınızın maaşı yüksek, asgari ücret iki mislidir.

İki misli ama birde hayat pahalılığına bakınız

  Gezdiniz ve gördünüz hep şikayet var, esnafın şikayeti çok. Çünkü dediğim gibi üretim olmazsa, dış satım olmazsa bunun içerisinde kendi kendine yaşayacaksan, ithal mal ile yaşayacaksan o ithal malda tabiatıyla aracısı var, masrafı var. Sizin 5 liraya yediğiniz bir sebzeyi, biz burada 10 liraya yeriz. Böylelikle bir pahalılık var. Türkiye’den gelen kardeşlerimiz birde buna bakıyor; memurlarınızın maaşı yüksek, asgari ücret iki mislidir. İki misli ama birde hayat pahalılığına bakınız.

K.K.T.C.’deki esnafın ve iş adamlarının önünün açılması için

Türkiye’den beklentiniz nedir?

Türkiye’nin kapıları açması lazımdır.

K.K.T.C.’nin bağımsızlık yolundaki çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? K.K.T.C,’ye sadece Türkiye tanıyor, neden diğer ülkeler neden tanımıyor?

  28 yıldır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diye bir devlet vardır ve bunu Türkiye tanımaktadır. Birçok ülke açısından tanınmamasının sebebi zamanında biz devleti ilan ettiğimizde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde; Amerikalıların, İngilizlerin, Sovyetlerin  marifetiyle bu gayri bir yasal kuruluştur, bunu kimse  tanımasın, kimse yardımcı olmasın diye çıkarttıkları kararın arkasına herkes  saklandı ve eli kanlı Rum idaresi zaten 1964’den  itibaren, 1963 yılı sonunda  biz saldırdılar. 1964 yılında bu ülkeler Güvenlik Konseyi’ne gittiler.

Makarios’u anayasaya rağmen meşru hükümet olarak tanıdılar

  Bu ülkeler Türkleri toplu mezarlara gömerek Enosis’i elde etmek isteyen eli-kanlı Makarios’u anayasaya rağmen meşru hükümet olarak tanıdılar. O günden itibaren bütün dünyada  bir meşru hükümet vardır, bunun içinde bir de Türk azınlığı vardır imajı doğdu. Halbuki biz iki kurucu ortaktık ve bu imaj Yunanistan’ın ve Rumların siyaseti sayesinde, İngiliz ve Amerika’nın da baskısı sayesinde bugüne kadar devam ettirildi. Şimdi bütün bunlara rağmen Türkiye’nin yardım ve desteği ile İslam Konferansında tam üye olmamakla beraber, gözlemci üye olmakla beraber bir sandalyemiz var.

Bangladeş tanıdı. Amerika geri çekmezsen yardımı keserim dedi,

adamlar  geri çekmek mecburiyetinde kaldı. 

  Diğer Türki Cumhuriyetlerle karşılıklı kültürel temaslar olanlar var. Ama siyasi tanımaya gelince adamlar çekiniyor. Çünkü Amerika’ya muhtaçtırlar,  bilmem kime muhtaçtırlar. Bağımsızlığı ilan ettiğimizde bizi Bangladeş tanıdı. Ertesi gün Amerika gitti dedi ki geri çekmezsen yardımı keserim dedi, adamlar geri çekmek mecburiyetinde kaldı. 

Bir devletin varlığı tanınmasıyla ölçülmez. Devlet varsa vardır

  Bir devletin varlığı tanınmasıyla ölçülmez. Devlet varsa vardır. Tanınmayan devlette vardır. Birçok devlet vardır. Bütün mesele, hayatı idame ettirebiliyor mu? Demokratik ve hukukun üstünlüğüne saygılı bir devlet miyiz? Değil miyiz?  Bu konuda hem Amerika’daki yıllık insan hakları raporunda, hem Avrupa’nın insan hakları raporlarında tanınmıyor amma insan hakları, demokrasi konusunda tamamdırlar diye raporlar çıkmaktadır.

K.K.T.C.’nin devlet olarak tanınmamasında

sizce en büyük baskıyı Amerika’mı oluşturuyor?

Amerika bizi Rum’a yamalamak siyasetini devam ettiriyor

  Çünkü Amerika’da gayet güçlü bir Yunan lobisi vardır. Ta 1960’larda arşivlerine baktığımızda görüyoruz. Amerika’nın Kıbrıs siyaseti; Kıbrıs’ın Yunanistan’a verilmesi, Türkiye’nin de karşılığında da bir küçük Yunan adası veyahut 1964’de Akesson Planı diye bir plan ortaya koydular, orda gördük ki Kıbrıs Yunanistan’a gidecek, Karpaz Burnunda da Türkiye’ye bir egemen askeri üst verilecek. Türkiye bunu müzakere etmeye hazırım dedi. Yunanistan red etti. Bunun üzerine Türkiye’ye dediler ki egemen üstü kabul etmiyorlar. Sana 30-40 yıllık bir icar yapalım. Bunu da İnönü ret etti, Allah rahmet etsin. Böylelikle Enosis’in kenarından geçtik. Ama Amerika’nın bize bakışı; ben tek hükümet tanırım, hükümetinizle birleşin diyerek bizi Rum’a yamalamak siyasetini devam ettiriyor.

O zamanki Makarios’la görüşmelerinizde bir anınızı anlatırmısınız? 

Makarios Başpiskopos olduğunda ölesiye Enosis için çalışacağım,

gerekirse Enonis yolunda öleceğim diye yemin etti

  Makarios’un kendi kendini tarifi;  Allah’ın kendisine Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama görevini verdiği inancıyla kilisede Başpiskopos olduğunda ölesiye Enosis için çalışacağım, gerekirse Enonis yolunda öleceğim diye yemin etti. Böyle bir adamdır. Katiyyen yüzünüze bakmazdı, öyle göz göze gelemezdiniz. Hep gözleri böyle sağa-sola kaçırır. Çünkü her söylediği yalandı. Adamına göre konuşurdu. Onun için ben savcı iken yeni Başpiskopos oldu mu halkı isyana teşvik eden bir konuşması geldi.

                                                             
K.K.T.C Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş
 
Mahkemeye verin dedim. Rum Başsavcı Siyasi meseledir ve

buunu mahkemeye vermeyeceğiz dedi

   Mahkemeye verin dedim. Birkaç gün sonra Rum Başsavcı geldi. Dedi ki sen Makarios’u mahkemeye mi veriyorsun? Dedi. Evet, vereceğim dedim. Tamam dedi biz bunu valiyle konuştuk. Siyasi meseledir. Bunu mahkemeye vermeyeceğiz. Verirsek kahraman yaparız. Peki dedim. Dosyayı uygulayalım ve istediğinizi yapın. Makarios 15 gün sonra bir daha kötü konuşma yaptı. Başsavcıya gönderdim, onu da vermediler.Ondan sonra baş belası oldu, çıktı.

Sizin döneminizden bugüne kadar yapılan Kıbrıs

hakkındaki görüşmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bütün müzakereler bizi bu garantilerden yoksun bırakmak.

  Kıbrıs meselesinin müzakere edilmemiş tek bir yönü yoktur. Her şey müzakere edilmiştir. Neden anlaşma olmuyor? Çünkü Rum Kıbrıs’ı kendisinin addediyor. Özellikle 1964 Güvenlik Konseyi Kararından sonra meşru hükümet madem ki benim diyor o zaman Kıbrıs Türküde azınlığımdır ve o azınlık statüsünü bize vermeye, yutturmaya çalıştı. Biz bunu kabul etmeyip, kurucu ortaklıkta ısrar ettiğimize göre asla kabul etmiyoruz. Garantilerin devamında ısrar ediyoruz yani Türkiye’nin haklarını koruyoruz. Müdahale etme hakkı gibi haklarımız garantileme hakkıdır. Onu katiyen kabul etmiyorlar. Geçersizdir diyorlar. Bütün müzakereler bizi bu garantilerden yoksun bırakmak.

Annan Planında devlet ortada kalkıyordu

  Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetinin ortadan kalkması ile ilgilidir. Rum açısından müzakerelerin hedefi budur. Bizim açısından bunları idame ettirmek. Dolayısıyla 180 derece temelli bu ayrılık olduğuna göre uzlaşma olabilmesi için ya biz Rum’a boyun eğeceğiz yahut da Rum bizim kurucu ortaklık statümüzü kabul edecek, garantileri kabul edecek ki asla etmem diyor. O halde niye konuşuyorsunuz. Dünya bizi konuşur görsün diye konuşuluyor. Ama bu bizim aleyhimize işliyor. Annan Planında da gördünüz. Annan Planında devlet ortada kalkıyordu, garantiler sulandırılıyordu.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ortadan kalkacak,

garantiler olmayacak bir noktaya götürür

  Şimdi ne oldu? Biz Annan Planına evet deyince demek ki bunlar devletten ve garantilerden vazgeçerler imajı dünyada yaratıldı. Büyük aleyhimize oldu. Şimdi Sayın Eroğlu’nun görüşmeleri, Talat’ın bıraktığı yerden devam ettirmek zorunda bırakıldı. Talat’ın bıraktığı yer nedir? Ayrı devlet, ayrı egemenlik istemem. Garantileri de görüşmeye hazırım. Bu çizgiden  giden görüşmeler eğer anlaşma olacaksa  bizi nereye götürür. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ortadan kalkacak, garantiler olmayacak bir noktaya götürür.

Kıbrıs’ta iki eşit egemen halkın varlığıdır, iki devletin varlığıdır

  Sayın Eroğlu tabiatıyla halka verdiği sözü müdafaa etmeye çalışıyor. Ama Rum’da bar  bar bağırıyor. Hani ya sen Talat’ın bıraktığı yerden devam edecektin, sen demek ki kaçak oynuyorsun,  samimi değilsin, uzlaşmazsın diye bizi mütemadiyen şikayet ediyor. Onun için bizim istediğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisinde Annan Planından önce oybirliğiyle alınmış olan bir karar var. Kıbrıs meselesi gerçekler üzerine haledilebilir. Gerçeklerde Kıbrıs’ta iki eşit egemen halkın varlığıdır, iki devletin varlığıdır. Türkiye’nin garantörlüğünün devamıdır. Bu noktaya, çizgiye bizim gelmemiz lazım. Kırmızı  çizgimizin bu olduğunu dünyaya duyurmamız lazımdır.

Rum; tek egemenlik, tek hükümet, tek devlet benim diyor

  Türkiye’de hem hükümetin, hem meclisin yeniden bu çizgiyi canlandırması lazımdır. Rum benim kırmızı  çizgim garantiler asladır,  ayrı devlet asladır, egemenlik asladır. Tek egemenlik, tek hükümet, tek devlet benim. Gelsinler içime kendilerine bazı haklar  vereyim demektedir.

Kıbrıs görüşmelerinde K.K. T.C. halkının görüşü nasıldır?

Halkın iradesi meydana çıktı ama dinleyen yok, bakan yok

  Seçimlerde halk görüşünü gösterdi. Sayın Eroğlu bunları söylediği için seçildi. Talat bunları söylemediği için seçilmedi. Dolayısıyla halkın iradesi meydana çıktı ama dinleyen yok, bakan yok. Dediğim gibi bu iradeyle seçilen bir cumhurbaşkanına Talat’ın bıraktığı yerden başla diye baskı yapılıyor ve Talat’ın bıraktığı yerden başlamaya mecbur ediliyor. Bu da haksızlıktır. Tabi bunlar bize yapılan haksızlıktır.

K.K.T. C ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Yapılan Türkiye aleyhtarı protestoyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Protestoların öncülüğünü sendikalar yapıyor

  Ekonomik paket ile ilgili protestoydu ve protesto olduğu içinde hiç milli bayrak yok. Bu protestoların öncülüğünü sendikalar yapıyor. Partilerde buna iştirak etmek için sendikalara; daima yaptığınız terbiyesizliği yapmayacaksınız. Türkiye aleyhine söz yok, Türkiye aleyhine pafta, yafta yok diye anlaşma var ama bunların içerisine seçimlerde  % 1 bir bile oy almayan Türkiye aleyhtarı, Rum’un hizmetkarı bunlar sızdı ve o rezillik birinci mitingde yaşandı. Derhal halkımız bütün köylere kadar Türkiye’ye bunu yapamazsınız diye protestolar gösterdiler ve ikinci miting bunun devamı olacaktır. Bu sefer Türk bayrakları ile KKTC bayrakları ile birinci mitingi söndürmek, silmek için yapıldı. O sızan insanlar yine sızmaya çalışınca bunları yakaladı, ellerinden yaftaları aldı. 

Bu halk Türkiye için, Kıbrıs’ın bir Türk toprağı olduğu için ölmüştür

  Ama basın sanki bunlar yine gösterilmiş gibi resimler verince, Anadolu yine ayağa kalktı, tabi yine üzüldü. Halbu ki bu halk Türkiye için, Kıbrıs’ın bir Türk toprağı olduğu için ölmüştür. Bu direniş ellinci yılına giriyor. Rum karşımızda,  bütün dünya karşımızda. Türkiye’nin desteği ile Türkiye’den gelen o milli ruhun havasıyla elli yıldır devam eden bir direniş.

K.K.T. C. Rum tarafı ile ikili görüşmelerde neler yapması gerekir?

Rum yine 1963’te yaptığını yapacak, yine yırtıp atacak,

yine saldıracak o zaman daha büyük bir kavga çıkacak

  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve hem Anavatan Büyük Millet Meclisinden oybirliği ile alınan kararın değişmez bir karar olduğunu, bunun barış istememe olmadığını, bunun kalıcı barış istemek olduğunu anlatmamız lazımdır. Eğer devlet ve egemenlik üzerine geleceğin barışı iki devlet, iki egemenlik üzerine bina edilmezse Rum yine 1963’te yaptığını yapacak, yine yırtıp atacak, yine saldıracak o zaman daha büyük bir kavga çıkacak.

Belki de bu iş Türk-Yunan harbine kadar gidecektir

  Belki de bu iş Türk-Yunan harbine kadar gidecektir. Onun için kalıcı bir anlaşma olabilmesi Rum’un bu iş yürümedi, olmadı, yırtıp, attım, benim Kıbrıs Hükümetim diyemeyeceği formül lazımdır. Oda Türkiye Büyük Millet Meclisinde oy birliği ile alınmış karar da vardır. Bu plan Annan Planından evvel 1990 yılının sonudur. K.K.T.C.’nin Türkiye Cumhuriyeti ile iyi ilişkiler içinde olması lazımdır.

K.K.T.C. ile ilgili olarak Türk basınından neler bekliyorsunuz?

  Güya gerçekleri Türkiye’ye duyurup, bunu yapanları teşhir etmek merağıyla yaptılar. Bunun aksi tesir yapabileceğini, Türk ulusuna güya bütün mitingi yapanların  söylemleriymiş gibi algılanabileceğini hesaba katmadılar. Kendilerine de söyledik.  Bazı şeyleri yansıtırken kendi kendilerini sansür  etmeleri lazımdır. Türkiye’yi gücendirecek haber varsa kimler yapıyor. % 1 oy bile almayan insanlardır diye eklemeleri lazımdır.

  Türk basınında Kıbrıs’ı sansür çoktan başlamıştır. Mega basından bahsediyorum. Kıbrıs’la kötü bir şey varsa manşet ama davanın devam etmesi, görüşmelerin aksi olması, Türkiye’nin Avrupa Birliğine üye oluşunun kabul edilemez olduğunu, bunları yazan, yapan yok. Sanki Kıbrıs meselesi Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda engelmiş gibi bunu unutturmaya ve yatıştırmaya çalışıyorlar. Büyük gazetelerde; dikilmeyelim, direnmeyelim, bu iş bitsin gibi bir hava var.

Türk basını K.K.T.C ile ilgili olarak neden böyle bir yayın politikası izliyor?

   Bir inanç var ki Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme yolunda engeliz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki gençlere mesajınız nedir?

Devletinizden uzlaşma için vazgeçerseniz Rum’un kölesi olmaktan kurtulamazsınız

  Onlara devamlı surette söylüyoruz. Devletinizden, egemenliğinizden barış adı bir uzlaşma için vazgeçerseniz Rum’un kölesi olmaktan kurtulamazsınız. Kıbrıs kısa bir zaman içerisinde Girit olur ve buradan ya toprak altına, ya da göç diye yok oluruz. Onun için devletinizin kıymetini biliniz. Hükümetin aksiliği, eksikliği varsa hükümetleri değiştirebilirsiniz ve devletten vazgeçerseniz bir daha devlet olamazsınız. Devletsiz insan olarak da Rum’un kölesi, kulu olursunuz.  

Anavatan halkından ne istiyorsunuz?

Siz olmasaydınız bugün biz yoktuk

  Allah razı olsun. Siz olmasaydınız bugün biz yoktuk. Heyecanınızla, milli görüşünüzle evlatlarınızı gönderip, bunca yıldır hudutlarımızı korumakla, şehitler vermekle bizi ihya ettiniz. Bu Türk adasının, Türkiye’ye karşı bir saldırı adası haline gelmemesi için biz can verdik, sizde can verdiniz. Allah şehitlerimize rahmet eylesin.”

Kıbrıs Barış Harekatında görevde olan eski Başbakanlardan

Prof. Dr. Necmettin Erbakan hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Erbakan’ın burada heykelini dikmek borcumuz vardır

  Allah rahmet eylesin. Geçenlerde Erbakan’ı kaybettik. Onun hakkında sorular soruldu. Söylediğim şudur; kendisine müteşekkiriz. Burada heykelini dikmek borcumuz vardır. İnşallah o günü de yaşarız. Burada Ecevit’in heykeli var ama Erbakan’ın heykeli yoktur. Erbakan’ın da heykelinin dikilmesi için bir şey başlattık.”

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Türk milleti tarih boyunca daima adaleti uygulamıştır

Yahya Kemal diyor ki; Türkler yalnız mekânı değil, zamanı da fethetmesini bilen bir millettir. Nitekim Rumeli’yi alıyorlar, biz burada yedi asır oturacağız diyorlar ve...

Sırbistanlı Ünlü Şarkıcı-Besteci-Söz Yazarı Ivana Jordan

Sırbistanlı Ünlü Şarkıcı-Besteci-Söz Yazarı Ivana Jordan 7 Haziran 1977'de Belgrad’da doğdu. "Josif Marinković" ve "Petar Konjović" Küçük Müzik Okulu'nun yanı sıra Belgrad'daki "Josip Slavenski"...

Ata yurdu Türkistan

Oldukça uzun süre aldı düşlerimizdeki yolculuğa hazırlanmak. Türk Dünyasının yazar, şair ve sanatçılarını bir araya getirmek, kopma noktasına gelen bağlarımızı yeniden güçlendirmek, dil ve...

Ufo gerçeği (2)

Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi ve www.habergunebakis.com İnternet Haber Sitesi köşe yazarı Ressam-Yazar-Bioenerjist Şaziye Aslı Çuahadar’ın Ufo Araştırmacısı- Yazar Kuzey Atacan’la “Ufo gerçeği” konulu yaptığı özel...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!