Haber: İlker ÇAKAN
Süt fiyatlarını ve hayvancılık sektörünün değerlendiren Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar şu açıklamalarda bulundu;
Ülkemizde üretilen sütün yarısına yakını sanayiye aktarılmaktadır
“Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre; ülkemizde üretilen sütün yaklaşık %49’u sanayiye aktarılmakta ve mandıra denilen işletmelerde süt ve süt ürünlerine işlenmektedir. Geriye kalan kısmın %11’i mandıralar haricinde doğrudan işlenmeden satılmakta, bunun da büyük bir kısmı sokak sütü tabir edilen şekilde tüketime sunulmaktadır. Sütün %23’ü hanede süt ürünlerine işlenerek tüketilmekte, %6’sı hayvan beslemek amacıyla kullanılmakta, %9’u hanede içmek için tüketilmekte, %2’si ise ücretsiz olarak verilmektedir.
Sanayiciler şimdiden tek tek süt alımını bırakmaya başladılar
Görüldüğü üzere sütün sadece yarısına yakını sanayiden geçerek tüketicilere ulaşmaktadır. Süt sanayicilerinin geçmiş yıllarda Mart-Nisan aylarında başlayan süt fiyatlarının düşürme gerekçeleri, bu yıl Şubat ayında başladı, sanayiciler şimdiden tek tek süt alımını bırakmaya başladılar. Bilindiği üzere Ocak-Şubat-Mart 2010 tarihlerinde geçerli olan ve birkaç yerde belirlenen 0,85 TL çiğ süt litre taban fiyatları; “arz fazlalığı var, talep düşük, fiyatlar olması gerekenden fazla” gibi gerekçelerle, Mart ayından itibaren yani, sözleşme süresi dolmadan düşürülmüş, bu konuda üreticiye dayatma yapılması da doğal olarak üreticilerin tepkisini çekmiştir. Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere üreticiler, sanayiciye süt vermemeye kadar giden demokratik bir tepki ile bu olayı protesto etmiş ve fiyatların çok daha aşağılara düşmesini engellemişlerdir. Neticede fiyatlar 73-74 Krş bandında uzun süre kalmıştır.
Fakat bu yıl bu mazeretler biraz erken başlamış, ülkemizde birçok yerde sanayiciler aşağıda sıraladığımız ve geçmişte de yabancı olmadığımız gerekçelerle sütü bırakma faaliyetine girmişlerdir. Görüşme yaptığımız üretici örgütlerimiz günlük yaklaşık 250 tona yakın bir sütün bırakıldığını, sanayiciler tarafından alınmadığını belirtmekte, süt fiyatlarını daha da düşüreceklerini söylediklerini ifade etmektedirler.
Elimizde stoklar birikti, depolarımızda yer yok
Ülkemizde geçmişe dönüp bakıldığında sanayiciler tarafından;
Elimizde stoklar birikti, depolarımızda yer yok,
Marketler ödemelerde vade süresini 3-4 aya çıkarttı,
Arz-talep dengesi değişti, tüketimde ciddi bir azalma yaşanıyor,
Ürün satışlarımız azaldı,
Küresel mali kriz reel sektörü etkiler hale geldi gibi gerekçelerle çiğ süt fiyatlarının düşürüldüğünü görebiliriz.
Görüldüğü gibi geçmişte de günümüzde de fiyat düşüşlerine karşı gösterilen gerekçelerin hiçbirisi üreticiden kaynaklanmamaktadır, fakat buna karşılık en büyük sıkıntıyı genelde üretici çekmektedir. Türkiye’de yıllardır söz konusu gerekçelerle fiyatlar düşürülmekte, bu durum genelde sektörde geri dönüşümü zaman alan ciddi kayıplara neden olmaktadır. Buna mutlaka kalıcı bir çözüm bulunmalıdır. Ülke hayvancılığının kaybının, ülkenin kaybı olduğu unutulmamalıdır.
Genel itibariyle yem fiyatlarının yükselmesine bağlı
Ekonomik bir hayvancılık için 1 litre süt sattığınızda 1,5 litre yem alabilmeniz gerekirken, bir çok yerde üreticilerimiz bir kilo bile yem alamamaktadır, çiftçilerimizin alım gücü her geçen gün düşmektedir. Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere süt fiyatları iller bazında değişkenlik göstermektedir. Üreticilerin örgütlü olduğu ve ihalelerin yapıldığı bölgelerde süt fiyatları yüksekken, örgütlülüğün az olduğu ve ihalelerin yapılmadığı bölgelerde fiyatlar nispeten düşük kalmaktadır.
Genel itibariyle yem fiyatlarının yükselmesine bağlı olarak süt/yem paritesinin yani alım gücünün bir çok ilde 1’in altında olduğu görülmektedir. Bunda yem fiyatlarının ciddi oranda yükselmesinin etkisi de yadsınamaz. Şöyle bir baktığımızda 1 litre süt satan çiftçimizin; Adana, Osmaniye, Amasya, Aydın, Çankırı, Hatay, Isparta, Ödemiş, Kırıkkale ve Balıkesir gibi illerimizde 1 kilo bile yem alamadığı yani paritenin 1’in altında olduğu görülmektedir. Diğer illerimizde ise 1’e denk ya da 1’in çok az üzerindedir.
Bütün bunlarla birlikte süt fiyatlarında da düşüşler başlamıştır. Örneğin Adana, Osmaniye, Hatay ve Ödemiş gibi yerlerde düşen süt fiyatlarının diğer illeri de etkilemesinden, fiyat düşüşüne bağlı olarak paritenin daha da aşağılara düşmesi yani üreticilerimizin alım gücünün önemli oranda azalmasından endişe etmekteyiz. Nitekim, sanayicilerin bazı bölgelerde süt bırakmasıyla bu yönde sinyaller alınmaya başlamıştır.
2008 yılında 250 binden fazla süt hayvanı kesime gitmiş
Ülkemizde en son bu durumla 2008 yılında karşılaşılmıştır ve o dönemde gerekli tedbirler zamanında alınmadığı için 250 binden fazla süt hayvanı kesime gitmiş, neticesinde ülke şu an yaşanan et krizine girmiştir. Yani sütte krizin ilk sinyalleri alınmıştır, eğer gerekli tedbir alınmayacak olursa maalesef, yeni bir süt hayvanı katliamı kaçınılmaz olacaktır.
Aksaray 76 Krş/litre 68 Krş/kg 1,11
Türkiye, süt fiyat düşüşleri nedeniyle yakın zamanda
yaşanan acı tecrübeden ders çıkarmak durumundadır
2008 yılının son aylarında başlayan ve 2009 ortalarına kadar devam eden süt fiyatlarındaki düşüşler, bilindiği üzere ülkemize çok büyük bir bedele mal olmuştur. Bu dönemde süt fiyatları üretimin en düşük olduğu dönemlerde düşürülmüş, yem fiyatlarının aşırı yükselmesi neticesinde maliyet baskısına dayanamayan üreticiler binlerce damızlık hayvanı kasaba göndermek zorunda kalmış, birçok yatırım atıl duruma düşmüş, birçok üretici de üretimi terk etmiştir. Sonuçta bütün bu yaşananlar et üretimini de etkilemiş, yükselen et fiyatları nedeniyle kamuoyu uzun süre kırmızı et sektörünü tartışmıştır.
Bir sığır doğduktan sonra, en az 2 yılda süt verebilir hale gelebildiğinden, kesime sevk edilen her damızlık hayvanın en az iki yıllık bir emeğin yok olması anlamına geldiği unutulmamalıdır, Bir sığır doğduktan sonra süt verebilir hale en az 2 yılda gelebilmektedir. Yani bugün kesilen her damızlık hayvanın yerine yenisini ikame etmek için ya 2 yıl bekleyeceksiniz ya da ciddi paralar ödeyerek yenisini ithalatla dışarıdan getireceksiniz (kaldı ki, bir çiftçi elindeki kaliteli hayvanları satmak istemez, o nedenle ithal edilen hayvanların çok kaliteli olduğunu söylemek çok da inandırıcı değildir).
Damızlıkların iyi bir şekilde korunması, ıslah çalışmaları
O yüzden ülke olarak eldeki damızlıkların iyi bir şekilde korunması, ıslah çalışmaları ile verim seviyelerinin yükseltilmesi, bunların yok pahasına elden çıkarılmasını engelleyici tedbirlerin alınması gerekmektedir. 2008-2009 yılları arasında süt piyasasındaki fiyat düşüşü yaklaşık 250 binden fazla hayvanın kesime sevk edilmesine neden olmuştur. O dönemde karkas kesim fiyatlarının düşük olması bu sayının daha da artmasını engellemiştir. Bugün bir hesap yapılacak olursa, bir damızlık hayvanın ortalama fiyatının 4.000 TL/baş olduğu düşünüldüğünde, 250.000 baş hayvanın bedeli yaklaşık 1 milyar TL’ye (670 milyon $) tekabül etmektedir.
Fiyat düşüşlerine gerekçe gösterilen süt arz fazlalığı
Bugün damızlık bir hayvanın fiyatının ülke içinde en az 7.500-8.000 TL, ülke dışında ise en az 6.000 dolar ile 3.250 EURO arasında değiştiği düşünüldüğünde olası bir kesimin ülkeye zararının çok daha büyük meblağlara ulaşacağını söylemek yanlış bir ifade olmayacaktır.
Fiyat düşüşlerine gerekçe gösterilen süt arz fazlalığı gelişmiş birçok ülkede de yaşanmaktadır. Aramızdaki tek fark, onların piyasasına Devlet tarafından müdahale ediliyor olmasıdır.
Türkiye’de 2010 yılı itibariyle yaklaşık 6 milyon ton süt sanayiye aktarılmıştır.
Türkiye’de 2010 yılı itibariyle aylık arz edilen süt miktarı ortalama olarak 500 bin tondur.
Süt arzının; Mart, Nisan, Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında ortalama aylık arz edilen miktardan fazla, diğer aylarda ise düşük olduğu görülmektedir. Yani yılın 5 ayı aylık ortalama arzdan yüksek, 7 ayı ise düşük bir üretim söz konusudur.Sanayiye süt arzındaki fazlalık Mart ayında başlamakta, Temmuz sonu itibariyle sona ermektedir. Arzın, ortalamaya göre en fazla olduğu ay %19 ile Mayıs ayıdır.
Gelişmiş birçok ülkede de ülkemizdekine benzer bir durum vardır. Bu ülkeleri inceleyecek olursak;
Almanya
Sanayiye aktarılan yıllık süt miktarı 28 milyon tondur.
Aylık ortalama olarak 2,4 milyon ton süt sanayiye aktarılmaktadır.
Yılın 7 ayında aylık ortalama arz edilen sütten daha fazla (Ocak-Mart-Nisan-Mayıs
Haziran-Temmuz-Ağustos), 5 ayında ise (Şubat,Eylül,Ekim,Kasım,Aralık) daha az bir üretim söz konusudur.
Arz fazlalığının en yüksek olduğu ay %7,8 ile Mayıs, en düşük olduğu ay ise %0,04 ile Ağustos ayıdır.
ABD
Sanayiye aktarılan yıllık süt miktarı 86 milyon tondur.
Aylık olarak 7 milyon ton süt sanayiye aktarılmaktadır.
Yılın 6 ayında aylık ortalama arz edilen sütten daha fazla (Ocak-Mart-Nisan-Mayıs
Haziran-Temmuz), 6 ayında ise (Şubat, Ağustos,Eylül,Ekim,Kasım, Aralık,) daha az bir üretim söz konusudur.
Arz fazlalığının en yüksek olduğu ay %6,5 ile Mayıs, en düşük olduğu ay ise % 1 ile Haziran ayıdır.
Fransa
Sanayiye aktarılan yıllık süt miktarı 23 milyon tondur.
Aylık olarak yaklaşık 2 milyon ton süt sanayiye aktarılmaktadır.
Yılın 5 ayında aylık ortalama arz edilen sütten daha fazla (Ocak-Mart-Nisan-Mayıs
Aralık), 7 ayında ise (Şubat, Haziran,Temmuz, Ağustos,Eylül,Ekim,Kasım) daha az bir üretim söz konusudur.
Arz fazlalığının en yüksek olduğu ay %12,6 ile Nisan, en düşük olduğu ay ise % 2,5 ile Aralık ayıdır.
İtalya
Sanayiye aktarılan yıllık süt miktarı 10 milyon tondur.
Aylık olarak yaklaşık 875 bin ton süt sanayiye aktarılmaktadır.
Yılın 6 ayında aylık ortalama arz edilen sütten daha fazla (Ocak-Mart-Nisan-Mayıs
Haziran, Aralık), 6 ayında ise (Şubat, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim, Kasım) daha az bir üretim söz konusudur.
Farklı olarak bir piyasa düzenlemesi hayata geçirilmiştir
Arz fazlalığının en yüksek olduğu ay %11,4 ile Mart, en düşük olduğu ay ise % 0,7 ile Haziran ve Aralık ayıdır. Görüldüğü gibi yılın belli aylarında gelişmiş ülkelerde de bir fazlalık vardır. Ama bu ülkelerde devlet belli dönemlerde piyasaya müdahale ederek, piyasadan fazlalık sütü çekip süttozu, tereyağı gibi ürünlere işleyerek stoklamakta, arzın az olduğu dönemlerde ise bu ürünleri piyasaya sürmekte, dolayısıyla fiyatlarda hem üreticiyi hem de tüketiciyi sıkıntıya sokacak dalgalanmaların oluşmasına izin vermemektedir.
Yakın zamanda ülkemizde de gelişmiş ülkelerde uygulanan sistemden farklı olarak bir piyasa düzenlemesi hayata geçirilmiştir. Bu sisteme göre fazla süt piyasadan çekilmekte, süttozuna işlenmekte, bu süttozunun Dahilde İşleme Rejimi kapsamında süt ürünleri ihracatı yapan ihracatçılara dünya fiyatlarından verilmesi sağlanmakta, üretim maliyeti ile dünya fiyatları arasındaki fiyat farkı ise devlet tarafından karşılanmaktadır. Yani, süttozunun dışarıdan alınmak yerine iç pazardan, yerli üreticilerden alınması teşvik edilmekte, böylece hem ihracatçılarımıza avantaj sağlanmakta, hemde iç pazar rahatlatılmaktadır. Geçen yıl çok az bir miktarla başlatılan uygulama bu yıl tüm süttozu miktarını kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Yıllık, Dahilde İşleme Rejimi kapsamında ithal edilen 20 bin ton süttozuna eşdeğer çiğ süt yani 200 bin ton süt piyasadan çekilecektir. Bu amaçla da bütçeden yaklaşık 50 milyon TL’ye yakın bir kaynak ayrıldığı yetkililerce ifade edilmektedir.
Süt piyasasında istikrarı sağlayıcı ve üreticiyi koruyucu tedbirler alınmalı
Bunun yanı sıra sanayicilere süt ve süt ürünlerine yönelik ihracat iadesi desteği için bir çalışma başlatılmış olup, 200 bin ton çiğ süte eşdeğer bir miktar için uygulanacak bu desteğin yakın zamanda hayata geçirileceği ifade edilmektedir.Yani Devlet bu uygulamalar ile 400 bin ton çiğ süte eşdeğer bir süt için sanayicilere destek vermeyi kararlaştırmıştır.Bütün bu arz talep dengesini sağlamaya yönelik desteklere rağmen yine de süt fiyatları düşürülecek olursa bu durumda sorumluğunun başka yerlerde değil, süt fiyatlarını düşürenlerde aranması gerektiği kanaatindeyiz.
Neler yapılmalı?
Sayın Başbakanımızla yaptığımız görüşmede de kendilerine aktardığımız üzere, en kısa zamanda gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bir müdahale kurumu kurulmalı, süt piyasasındaki fiyat dalgalanmalarının önüne geçilmelidir,
Hayvancılık mutlaka tatminkar ölçülerde desteklenmeli,
Islah çalışmalarına devam edilmeli,
Süt piyasasında istikrarı sağlayıcı ve üreticiyi koruyucu tedbirler alınmalı,
Sektör kayıt altına alınmalı,
Özellikle süt işletmelerinde işletme düzeyinde bölgesel üretim planlamaları yapılmalı, büyükleri kuralım derken küçüklerin yok olmasını engelleyici tedbirler alınmalı,
Süt tozu ithalatı önlenmeli,
Damızlık hayvan ithalatına belli bir plan ve program çerçevesinde, gerçekçi talep ve ihtiyaçlar belirlenerek izin verilmelidir.”