TKY nin en önemli ilkesi “Ölçülmeyen Değer Geliştirilemez” ilkesidir. Eğitim öğretim faaliyetlerinde de gelişme sağlamak istiyorsak yaptığımız faaliyetleri ölçmek gerekir. Bu bağlamda, PISA nın üye ülkelerde yapmış olduğu ölçümleri ve kıyaslamaları önemsiyorum. Çıkan sonuçlarında iyi değerlendirildiği takdirde öğretim faaliyetlerinde gelişmenin önünü açacağına inanıyorum.
OECD tarafından gerçekleştirilen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (Program for International Student Assessment; PISA) sonuçları haber sitelerinde yayınlandı. PISA sınavları ile farklı ülkelerdeki 15 yaşındaki öğrencilerin fen bilimleri, matematik ve okuma alanlarındaki beceri seviyeleri ölçülmekte ve karşılaştırılmaktadır. Üçer yıllık periyotlar halinde planlanan PISA projesi, matematik, fen bilimleri ve okuma becerilerini kapsamakta ve her dönemde bu üç alandan birine ağırlık verilmektedir. Ülkemiz PISA’ya söz konusu üç yılda da sırasıyla 4855, 4942 ve 4996 öğrenci ile katılmıştır.(1)
2009 yılında, programa katılan 65 ülke arasında, fen bilimlerinde 47’nci sıradan 44’ncülüğe tırmanan Türkiye, matematikte ise bir basamak tırmanarak listede 44’üncü sırada yer aldı. Okuma becerileri alanında ise, değerlendirmeye katılan ülkeler arasında üç yıl önce 39. sırada yer alan Türkiye son araştırmada 32. sırada bulunuyor.(2) Türkiye’nin gerisinde kalan ülkelerin büyük bir çoğunluğu Latin Amerika, Orta Asya ve Afrika’da yer alan ülkelerden oluşmaktadır.
Eğitim ile ilgili göstergelere ve araştırma sonuçlarına baktığımızda eğitim karnemizin iyi olmadığımızı görmekteyiz. Eğitim alanında son yıllarda tüm okullara internet bağlantısı, bilgisayar, projeksiyon makinesi gibi teknolojik araçlar kazandırılmasına rağmen atılan tüm adımlar olumlu sonuçlar getirmekle birlikte, kapsamlı bir eğitim reformuna olan ihtiyaç devam ediyor. Sınıfları teknolojik araçlar ile donatmak çok önemli ama bir o kadar da önemli olan zihniyet değişikliğinin gerçekleşmesidir.
O araçları kullanacak eğiticilerin, eğitim yöneticilerin becerilerinin geliştirilmesi, önemlidir. Okullarda akıllı tahtalar varken, projeksiyon makineleri varken ısrar ile dersi takrir metodu ile anlatmaya çalışan ve slayt hazırlamasını bilmeyen eğiticilerin olması, eğitimde değişimin önündeki en büyük engeldir. Yine eğitim işi ile uğraşanların mali ve özlük haklarının diğer meslek gruplarında görev yapanlardan daha geride olması da başka bir engeldir.
Ülkemizin hedefi ülkeler ile yarışmak değil batı ülkelerinin arasında yer almaktadır. Türkiye’nin PISA sonuçları, bu ülkelerle karşılaştırıldığında, başarı sıralamasındaki yerimiz, bu hedefe ulaşmada iyimser olmamızı engellemektedir. Eğitimde başarının artması yalnızca okulun fiziki imkânlarının geliştirilmesi ve müfredat ile olmaz. Toplumun en küçük parçası ailenin ve öğrencinin çevresinin de öğrenmeye olumlu katkı yapması gerekir. Topyekûn bir felsefe değişikliğine ihtiyaç vardır. Ayrıca öğretmen yetiştirme programlarının yeniden gözden geçirilmesi lazım. Bu gün eğitime yapılan yatırımların sonuçlarını hemen elde etmemizde mümkün değildir.
Aslında bir başka sorunda eğitime ayrılan kaynakla ilgilidir. Geçen yıla göre bütçeden eğitime ayrılan kaynağın % 20 oranında artması planlanmıştır. Ülkemizin gelecek yıl toplam bütçesi 312,5 milyar TL, eğitime ayrılan kaynak ise 34 milyar TL olarak belirlenmiştir. Bu da yüzde yaklaşık olarak 11’e denk gelmektedir.
Yıllar itibarı ile Milli Eğitim bütçesinin genel bütçeye oranı şöyle olmuştur. 2003 yılında yüzde 6,91, 2004 yılında yüzde 8,53, 2005 yılında yüzde 9,53, 2006 yılında yüzde 9,47, 2007 yılında yüzde 10,42, 2008 yılında yüzde 10,30, 2009 yılında yüzde 10,64, 2010 yılında ise yüzde 9,85’tir. 2011 yılında ise yüzde 11 civarında olup tarihin en yüksek oranına ulaşmıştır.
2010 yılında eğitime ayrılan bütçe ABD’de yüzde 14,8, Yeni Zellanda’da yüzde 18,9, Meksika’da yüzde 22, Kore’de yüzde 15, Avustralya’da yüzde 13,9’dur. Türkiye’de ise 9,85 olmuştur.(3)
OECD verilerine göre; Türkiye’de öğrenci başına düşen harcama miktarı ilköğretimde 1,130 dolar, ortaöğretimde 1,834 dolardır. OECD ülkelerinde ise öğrenci başına harcama miktarı ilköğretimde 6,437 dolar, ortaöğretimde 8,006 dolar. Yani, “Ne kadar ekmek o kadar köfte” misali
Eğitime ayrılan bütçenin gelişmiş ülkelerin seviyesine çıkarılması ve eğitime harcama yapmaktan hükümetlerin korkmaması gerekmektedir.
Kaynakça;
(3) http://www.turkegitimsen.org.tr/haber_goster.php?haber_id=2063