Ekim ayı başında Türkiye ve Çin arasında yapılan ticaret anlaşması gündemden düşmüş görünüyor ancak içeriği ve kamuoyuna sunumu ile stratejik ortaklık gibi ifadelerin kullanılması oldukça iddialıydı. Üzerinde fazla tartışılmayan yönü ise böyle bir ortaklığın içinde bulunduğu diğer ortaklıkların menfaatleri ile ciddi çelişkileri olmasıdır. Diğer bir deyişle Türkiye’nin bu hamlesi tartışılan eksenleri bakımından uyumlu bir hareket gibi görünmemektedir. Acaba bu iddialı anlaşmanın geri planında neler yatmaktadır.
Kısaca hatırlarsak yapılan bu anlaşma gereği Türkiye ile Çin arasında ticaretin geliştirilmesi ve ticarette para birimi olarak ABD Doları yerine TL ve Yuan kullanılması öngörülüyordu. Bu anlaşmada masada olmayan ancak her iki taraftan da mesaj gönderilen üçüncü bir taraf olduğu aşikâr. Aralarındaki ticarette para birimi olarak artık kullanılmak istenmeyen Doların sahibi ABD. Anlaşmanın ticari değerinden çok ortaya çıkan siyasi anlamı dikkate değer.
Türkiye açısından stratejik ortağı olduğunu iddia ettiği ABD ile onun ekonomik rekabette olduğu bir ülkeyle paraları göze sokarak bir anlaşma yapmak nasıl bir mesaj içerdiği bizim için halen ihtimallerden, bir spekülasyondan ibaret. Ancak, kuvvetle muhtemeldir ki bir müzakerenin pazarlık kozu olmaya aday bir konudur. Bu müzakere konusu kuzey Irak’tan İsrail’e, Ortadoğu’nun derinliklerine kadar uzanabilir. Dolayısıyla nerede duracağınızı bilirseniz başarılı bir hamle olarak değerlendirmek mümkündür. Kontrol edemezseniz çuvallamak ta olasıdır.
Çin açısından ise bir prestij meselesi olarak görülebilir ve yapabileceklerinin bir uyarısı olarak değerlendirilebilir. Çin arzuladığı topraklarda zorlukla karşılaşmadan ilerleyebileceğini, yeni dengeler kurabileceğini göstermektedir.
Kısacası, bu varsayım altında varılan anlaşmanın Çin için pratik etkisi küçük ancak stratejik olarak önemli bir hamle olduğunu söylemek olasıdır. Türkiye açısından bunun daha kısa süreli ve bölgesel avantajlar sağlamaya yönelik olduğu izlenimi uyanmaktadır. Zira Türkiye’nin Çin içlerinde ekonomik üstünlük sağlama gibi bir politikası muhtemelen bulunmamaktadır ancak Çin’in Ortadoğu ve Afrika üzerinde uzun soluklu planları olduğu söylenegelmektedir.
Anlaşmanın gizli tarafı ABD ise bu gelişme karşısında sessiz kalmış görünüyor. Bunun farklı anlamları olabilir. Birincisi mesajınızı aldım ve dikkate alacağımdır. İkincisi ise fırtına öncesi sessizlik olabilir ve belki de karşı hamle için hazırlıklarını yapmaktadır. Ancak en belirgin bir konu vardır ki oda Doların ticarette geçerli ve baskın bir değer olarak kullanılmaya devam etmesi için gereken her şeyi yapacağının beklenmesidir. Saddam’ın petrolünü Dolar yerine Euro ile satmaya yeltenmiş olması acaba Irak işgalinin gizli bir sebebi olabilir mi?
Saydığımız bu ihtimaller dışında tamamen farklı ve belki de en akla yatkın olanı ise bu anlaşmanın gizli tarafının karşıt cephede değil aslında anlaşmanın içinde hatta mimarı olmasıdır. Bunu ise söyle açıklayabiliriz: Çin Ortadoğu’da ekonomik olarak genişlemek isterken İran’ı kendisine yakın bulmuştur. İran’ın gelişmiş batı dünyasının hedefinde olmasının önemli bir sebebi olarak da bu durum sayılabilir. Ortadoğu dengelerini sarsacak Çin-İran ittifakına karşı Çin-Türkiye ortaklığı yakın dönemde daha kontrollü bir ekonomik ortamın gelişmesini sağlayacaktır. Bu açıdan bakıldığında Çin’in stratejik hedeflerine uzanmasının Türkiye filtresine takılmış olduğu ve bir bakıma amaçlarından taviz vermek zorunda kaldığı söylenebilir. Savaş tehdidi altındaki İran seçeneğine karşın Türkiye üzerinden Ortadoğu’ya açılmak şimdilik Çin’in de işine gelmektedir. Bundan çıkarılacak bir başka sonuç ise Çin’den uzaklaşan İran’ın üzerinden belirli ölçüde baskının kalkmasının beklenmesidir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi yaptığımız değerlendirmeler tamamen ihtimallere dayanmaktadır. Ancak anlaşmanın siyasi içeriğinin ciddi mesajlar içermesi nedeniyle yakın dönemde gelişebilecek olaylarda doğrudan veya dolaylı etkilerinin olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.