1947’de Gaziantep-Oğuzeli’nin Yakacık Köyünde doğdu. İlköğrenimini Yakacık Köyünde, orta ve lise tahsilini Gaziantep’te tamamladı. Uzun süre Gaziantep Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü emrinde şef olarak görev yaptı. 1995 tarihinde “Askerin Türküsü” isimli şiiri Tuğ General. Zafer Özkan tarafından bestelettirilerek 10. Piyade Tugayı Marşı yapıldı. 1988 yılında Gaziantep Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünden emekliye ayrıldı.2007 Sabit İnce Jüri Özel Ödülü, aldı. “Doğduğum Günden Beri(Şiirler)”,
Şair, araştırmacı yazar, gazeteci olarak dikkat çekti. Bir süre Atatürkçü Düşünce Derneği, Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti gibi daha birçok derneğin yönetim kurulu ve üyelik görevlerinde bulundu. Birçok dergide şiirleri yayınlanmış, gazete ve dergilerin bir kısmında da “Kültür ve Sanat” sayfaları çıkartmıştır.
“Doğduğum Günden Beri, Mayıs
“Bir ülkenin türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.’ Büyük ozan Pablo Neru’da. Geleneğin, göreneğin, örf ve adetlerin, özgün yaşamın sonuçlarına bakarak
Her kuş kendi coğrafyasının renklerini taşır kanatlarında
’ sözünde olduğu gibi, sayın Ayaz’da kendi coğrafyasının renklerini yansıttığı bu kitabıyla, önemli bir çalışmaya imza attı.”
Sanatçı Ahmet Ayaz, şiir hakkındaki görüşlerini: “Şiir, şairin iç dünyasını yansıtır. Biraz da zor iştir; fakat işçilik işi değildir. Kelimelerin yan yana dizilmesiyle meydana gelir; ama kelimeleri de şiirin ustaları dizer; çünkü kabiliyet gerekir. Kabiliyet ise şairlerin yaradılışlarında mevcuttur. Şiirde ölçü, uyak, olmasa da nesirden farklı bir yapıdır. Bir anlam bütünlüğü, bir ana fikir olmalıdır.
Ne yazık ki, bugünlerde şiirin büyük çoğunluğu da siyasî mafyaların eline geçti. Türk şiiri kan kaybına uğradı; ama ne olursa olsun bir Necip Fazıl Kısakürek, bir Tevfik Fikret, asla inkar edilemezler. Günümüzün ustalarından Yavuz Bülent Bakiler, Abdürrahim Karakoç, edebiyatımızda sönmeyen birer yıldızdırlar. Parlayıp duracaklardır.
Eline kalemi alanların hepsi de şair olsaydı, Ahmet Haşim’in, Muallim Naci’nin isimleri çoktan unutulurdu. Yukarıda belirttiğim gibi tezekten kale yapmayın. Bir yağmur sonucunda sel götürür her tarafı pis kokular sarar, rezil olursunuz. Şiir konusunda şiirin ucundan kıyısından bir şeyler anlatmaya çalıştım.
Bir de Usta kalemlerimiz ne demişler onlara bir göz atalım.” diyerek şiir hakkında düşüncelerini sıraladıktan sonra usta kalemlerin “Behçet Necatigil(Şiir Defteri), Suut Kemal Yetkin(Denemeler), Hasan Hüseyin(Yazko Edebiyat), Munis Faik Ozansoy(Hisar), Cahit Sıtkı Erdoğan(Ziya’ya Mektuplar), Orhan Veli Kanık(Varlık Dergisan(Mapushaneden Mektuplar), Necip Fazıl Kısakürek(Büyük Doğu), Ahmet Hamdi Tanpınar(Yaşadığım Gibi), Abdulhak Hamit(Makber), Nurullah Ataç(Günce), Yakiler(Bizim Ece), hakkındaki görüşlerini dile getirir.
Ahmet Ayaz,(Kavgam Barış İçin) adlı kitabında da şiirle ilgili olarak şu görüşlerini sıralıyor: ”
Taş ve biriketlerin dizilişinden binalar, sözcüklerin dizilişinden ise şiirler meydana gelir; ama her ikisi de usta ister. Şiirin hası, okuyucunun beyninde iz bırakır. Gerisi baş ağrısıdır.”
Şiir için söylenecek çok şey vardır. Şiir için söylenecekler asla yeterli de olmayacaktır. Şiir yazmak hem kolaydır hem de çok çok zordur. Bir Fransız yazar: “Yirmi bin yıl sonra okunmayacağımı bilseydim, elime kalemi almazdım.” diyor. Yahya Kemal: “Bir şiiri yazdığımda kelimeler oturmamış ise bu şiiri çoğu kez uzun yıllar askıya alırım, bekletirim. O şiire bir kelimeyi yerleştirmek için yıllarca beklerim, bulduğum kelime uymazsa yine beklerim. Böylece bir şiiri, bazen on yıl, on beş yıl beklettiğim olmuştur.” demektedir. Ahmet Ayaz’ın düşünceleri de bundan farklı değil.
Doğrusunu söylemek gerekirse şiir, bir mermer ustasının mermere, bir hattatın yazıya, bir kuyumcunun altına, zümrüte sanatını, zekası, hayâllerini kazıması kadar zor bir iş şiir. Sabır, zaman, azim ve çalışma ister.
Şiir, okunduğu esnada insanı duygulandıran, düşündüren, düşünürken güldüren, bir şeyler veren ve yığınların yüreklerini o şey uğrunda titretendir.
Şiir, bazen dağda Köroğlu, Dadaloğlu, bazen bir tekkede Yunus, Hacıbektaş bazen yumruklarımızı sıkıp sessiz sessiz gözyaşı döktürten bazan da elimizi kulağımıza attırıp hüngür hüngür ağlatan büyülü bir şeydir. Yoksa, şiir şiir olmaktan çıkıp nesir olur. Halbuki, şiiri nesirden ayıran en önemli fark, söylenmek istenen bir çok maksadı, kısa ve öz olarak, kolay ve etkileyici bir şekilde, bir veya birkaç mısrada anlatabilmiş olmasıdır.
Ahmet Ayaz ve “Bir Demet Şiir” seçkisi:
“Bir Demet Şiir”, küçük bir ansiklopedi diyebileceğimiz bir kitap. Toplam 252 sayfadan ibaret; ama taşıdığı değer açısından ölçüldüğünde iki yüz elli iki kilo altın değerinde
Toplam olarak kırk dokuz sanatçının kısaca tanıtıldığı nefis bir baskı, kapak ve dizan ile birleştirilmiş nadide eser.Tek kusur ciltlenmesinde. Elinize aldığınızda uzun soluklu açıp kapamalar sonucu ciltleri dağılıyor. Bu eserde bir çok değerli şairin hayatı değer buluyor:
Sanatçı bu eserinde ele aldığı sanatçıların kısa hayat hikâyeleri ve eserlerinden sonra şairlerin şiirlerinden seçilmiş örnekleri sergiliyor. Sayın Ayaz’ı bu verimli çalışmalarından dolayı kutluyoruz. Daha nice güzel çalışmalara bu çalışmaların örnek teşkil ederek emeğin, alın terinin, gayretin ve de maharetin gören gözler tarafından iltifata tabi olması dileklerimizle başarılarının devamını diliyoruz.