Bir ülkenin demokrasi tarihinde siyaset önemli yer tutar. Siyaset demokrasinin bir parçasıdır. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu tarafa birçok siyasi partiler kurulmuş ve liderler değişmiştir. Halka güven veren liderler hep ayakta ve hatırda kalmış. Seçimlerde vaat edip, iş başına geldiklerinde vaatlerini yerine getirmeyenleri halk sandıkta hep mahkum etmiştir. Siyasette devamlık esastır. Ülkemizin birçok yerine gittiğimde halkımızın çeşitli kesimleriyle karşılaştığımda siyaset ve siyasetçiyi sorduğumda genellikle halkımız şöyle diyor;
“Bizim siyasetle işimiz yok, bizim amacımız ekmek kazanmak, çocuklarımıza ekmek götürmek gerekir. Siyasetçiler hep kendi ceplerini dolduruyorlar ve yakınlarını zengin ediyorlar. İktidara gelemeden önceden seçim sırasında verdikleri sözleri iktidara geldiklerinde unutuyorlar. Seçim sırasında her şeye evet diyorlar, seçimden sonra hayır diyorlar. Seçim zamanında bizim hatırımızı soruyorlar, seçim sonrası bizleri unutuyorlar. İktidara geldiklerinde yanlarına gittiklerimizde havalarından geçilmiyor? Acaba seçimden önceki bu insan mı? diye insanın inanası gelmiyor. Siyasetçinin bugünkü sözü yarınki sözüne uymuyor. Seçimden seçime yanımıza uğruyorlar.
Biz bunlara nasıl güvenelim. Seçim geçtikten sonra bizleri unutuyorlar. Biz onları artık basın ve yayın organlarından takip ediyoruz. Meydanlarda ve cadde, sokaklarda hangi müzik dinletirlerse dinletsinler biz herkesi tanıyoruz. Herkes iktidara geldiğinde hep kendine ve yakınlarına çalışıyor. Bizleri unutuyorlar. Siyasetçilerin birbirlerinden farkı yok diyorlar. Seçim meydanlarında hep birbirleriyle aşıkların birbirleriyle atışması gibi kendi aralarında atışıyorlar. Kimse işsizliği önleyeceğini, geçim şartlarınızın iyileştirilmesi konusunda bir programız var demiyor, ancak tek yaptıkları şey birbirleriyle slogan yarışı yapıyorlar. Birde üstüne üstün bazı değerleri kullanarak ülkemizi insanlarını germeye çalışıyorlar. Bunun kimseye ne faydası var? Anlamıyoruz. Bunlar ülkemizin geleceği için hiç iyi değildir.” Siyasetçiler merkezden slogan yarışına giriyor, ama taban sloganlardan rahatsız. Birde halkımız iktidara gelen ve iktidardan düşen siyasetçilere ve yakınlarına bakıyor. Geçmiş dönemlerdeki durumlarına baktığında, gördükleri ve duyduklarına göre siyasete ve siyasetçiye güven gittikçe azalıyor.
Bu konu ile ilgili olarak 2004 mahalli seçimleri ile ilgili olarak bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum. İsmini vermek istemediğim bir ilimizin iki ilçesinde çıkarılan özelleştirme kanunu gereği iki işletme kapatılıyor. Bu ilçelerden birinde belediye başkanı adayı olan ve o dönemde belediye başkanı seçilen kişi kapatılan fabrikanın, seçimden sonra tekrar açılacağını ve seçimden sonra 500 kişi alınacağını ve işsiz olanların ilde bulunan İş Kurumu şubesine kayıt olmalarını söyler. İşsiz olanlar seçimden önce il merkezine gelerek kayıt olurlar.( Seçimden sonra konu edilen bu fabrika açılmaz.)
Bunu duyan aynı partinin diğer ilçedeki belediye başkanı adayı olup, o dönemde belediye başkanı seçilemeyen kişi de kapatılan fabrikanın benzerinin kendi ilçesinde olduğunu Ankara’da kendi partisinin milletvekili yanında söyler. Kapatılan bu fabrikalar seçimden sonra açılacak mı? Diye sorar. O da açılmayacak, seçimi kazanmak için bunu yaptım. Arkadaş sende aynısını yapsana? Kurumun tapusunu mu? verdik der. O da ben bunu yapamam, halkı kandıramam der, belediye başkanlığı seçimini kaybeder. İşte size halkın siyasetçiye güveninin neden azaldığının bir versiyonu. Yine 2004 Mahalli İdareler seçimlerinden sonra ülkemizin bir başka yerinde bir belediye başkanının yanına ziyarete gittiğimde; “Başkanım seçimde vatandaşa verdiğin sözlerin hepsini nasıl yerine getireceksiniz” diye sorduğumda, odasında aynı sırada 6 kişi olduğu halde kendisi şöyle dedi; “Halka her şeyi söz vermesek bize oy verir mi? Seçimden sonra bu sözlerin geçerliliği yok dedi” Bir seçmen ve vatandaş olarak başkanın bu sözleri üzerine şoke oldum. İşte size halkın siyasetçiye neden güveninin azaldığının diğer bir versiyonu.
Ülkemizin geneline baktığımızda halkın siyasetçi hakkında tam olumlu bir görüşü yok. Bu da ülkemizin siyasi geleceği için hiç de hoş değil. Bunun için siyasi partiler tüm kadrolarını iyi seçmeleri gerekir. Küçük bir yanlışlık toplumun geneline yansıdığında o parti hakkında olumsuzluklar başlıyor. Her ne kadar o parti yetkilileri ilgililere gereken cezalar verildi dese de, halk o siyasi parti hakkında olumsuz duygular taşımaya başlıyor. Olumsuz duygular ülke genelinde çığ gibi büyüyor. Bu nedenle siyasi partiler kadrolarını seçerken çok titiz davranmaları gerekir.
Seçime girecek adayın; dürüstlüğüne, liyakatine bakmaksızın, sadece adayın zenginliğine, çevresinin geniş olmasına ve politik çevre gücüne bakarak, toplumda şovmen tipi kişileri aday gösterirseniz, birde o yöre halkının istemediği halde bu benim sözümü tutar, benim çizgimden çıkmaz diye merkezden seçerseniz veya monoton davranan, içe kapanık, yöre halkıyla barışık olamayan taşra teşkilatlarınız vasıtasıyla adayınızı belirlerseniz; içe kapanık, halkla barışık olmayan adaylarla, o dönemde seçimi kazanabilirsiniz ama, o adayın yapacağı bir yanlışlığın partiye büyük zararı olacağını düşünmek gerekir. Gelecekte partiyi çok güç durumda bırakabilir. Yanlışlıklar halkın kalbinden kolay çıkmıyor. Siz unutsanız da halk yanlışı ve doğruyu unutmuyor. Siyasi partiler aday seçimlerinde şunu hiçbir zaman göz önünde bulundurmuyorlar. Seçildiğinde o kişi görevini en iyi şekilde yapabilir mi? Kendisinin bu göreve liyakatı varmı? diye sormuyorlar. Onların düşüncesine göre sadece kişiliğe ve kendi siyasi görüşüne bakılıyor. O insanın seçildiği takdirde verilecek görevi yapabilecek bilgi ve deneyimlere sahip olup, olmadığına hiç bakılmıyor. Halbuki halk bir kişinin seçildiğinde o görevi iyi başarıp, başaramayacağını iyi bildiği halde siyasiler buna hiç dikkat etmiyor. Ben buna bir anlam veremiyorum.
Siyasete ve siyasetçiye diğer taraftan baktığımzda; günümüzde birçok siyasi partiler gelip geçmiştir. Bu yüzden siyasi partiler kadrolarını kurarken çok itina göstermeleri gerekir. Adaylar belirlenirken tabana dayalı aday ve kadroların belirlenmesi gerekir. Tavandan gösterilen adaylara ve partilere halk iyi gözle bakmıyor. Nedense tüm partiler bunlara dikkat etmiyor. Halk diyor ki seçeceğimiz kişiyi biz belirlemiyoruz. Siyasi liderler belirliyor diyor. Siyasi liderler bizi oy kullanacak kişi olarak görüyorlar. O yüzden de biz de siyasi partilere tam olarak güvenemiyoruz. O adayın bir çok yanlışlıkları ve halkın sevmediği birisi olduğu halde, lider kendisine yakın olduğu için seçimde onu aday gösteriyor. Biz bu siyasilere nasıl güvenelim. Onlar kendi bildiklerini okuyorlar. Bizim düşüncemizi almıyorlar. Bu yüzden bizde onlara tam olarak güvenmiyoruz.
Seçim meydanlarında siyasi liderler hep slogan yarışması yapıyorlar. Genelde ülkemizin geleceğine dönük projeler, programlar sunmuyorlar. Genellikle siyasi parti mitinglerine partili üyeler katılıyor. Esas katılması gereken halk çoğunluğu katılmıyor ve ilgi göstermiyorlar. Ülkemizde siyasi partilere ilgisizlik ve güvensizlik gün geçtikçe artıyor. Bu da siyasi partiler için olumlu bir gelecek değildir. Eski bir siyasi lider şöyle diyor; “günümüz siyasi liderleri tabana dayalı siyaset yerine, tavana dayalı siyaset yapıyor.” diyor. Bu siyasi liderin söylemi de halkın siyasilere olumsuz baktığının bir tespitidir.
Siyasete ve siyasetçiye güvenin artması dileğiyle.