Sevgili haber güne bakış okuyucuları, “Habergünebakış’ın” yeni bir üyesi olarak herkesi sevgi ve muhabbetle selamlıyor, bu güzide sitede bir köşe de bana ayırdığı için Sevgili İlker Çakan abimize teşekkür ediyorum.
Son zamanlarda yazılı ve görsel basında herkesin gündemini işgal eden bir Balyoz operasyonudur tartışılıp duruyor. Benim amacım siyaset yapmak asla değil, hatta bu konuda sert bir yazı yazmakta değil. Benim burada yazmak ve sizlerle paylaşmak istediğim, acaba bu balyozu biz gerçek değerlerimizi kaybederek, örf ve adetlerimizden uzaklaşarak, sevgimizi ve saygımızı yitirerek, hatta ve hatta basit bir selamı bile birbirimize çok görürcesine vermeyerek, yıllar önce biz kendimize indirmedik mi?
Düşünelim bir kere, gerilere doğru gidelim. İnsanların menfaat gözetmeksizin kurdukları samimi ilişkilere bir dönelim. İnsanların birbirlerini kalpten sevdikleri, birbirlerini gördüklerinde sohbet ve muhabbet ortamları kurdukları, yalansız, riyasız ve çıkarsız sevdikleri günleri anımsayalım. Böyle değil miydi? Eskiden bu ülkede bayramların coşkuyla, heyecanla, zevkle ve şevkle kutlandığı, beklendiği günleri unutmuş gibiyiz sanki. Biz bir kabuk değiştirmişiz gibi hiç arkamızdan olup bitenlere bakmadan siyasilerin birbirleri arasındaki söz düellolarının girdabına kapılmışız. Her köşe başında ülkeyi ya kurtarıyoruz, ya batırıyoruz ya da çıkılmazlara sokuyoruz.
En kötüsü de ordunun tartışılmazlığını tartışıyoruz ki en kötüsü ayıbı ve tehlikeli olanı da bu. Birileri bizi yine bir oyunun içine çekmeye çalışıyor. İyi de biz birbirimize olan saygının, sevginin, muhabbetin yerini menfaatlerimiz doğrultusunda kurmaya çalıştığımız sahte dostluklara ve sevgiye, emellerimiz doğrultusunda yükselme hedefi ile kurduğumuz çıkar ilişkilerine en önemlisi de ruhumuzu kapitalizme satmamışmıyız acaba ? Hani bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardı. Bizim atalarımız söylememiş mi bunu? İyi de bu ülkede herkes özgür ve istediği gibi yaşarken, yaşantısına kendi başına yön verirken, bize ne oldu da birdenbire gündem dedikoducuları haline geldik.
Önce biz eskiden olduğu gibi birbirimize sevmeye, saygı göstermeye hele hele şu aralar daha çok ihtiyaç duyduğumuz birlik ve beraberliğe neden yeniden dört kolla sıkı sıkı sarılmıyoruz. Bugün kaçımız sabahları karşımızdakine günaydın diyoruz? Bugün kaçımız dostlarımızın halini hatırını menfaat gözetmeksizin soruyoruz? Gerçekten karşımızdaki kim olursa olsun, ona gülümseyerek samimi bir şekilde yaklaşıyoruz. Maalesef bunları unuttuk biz. Çünkü kapitalizmin pençesinde kıvrım kıvrım kıvranıyoruz.
Oysa her şeyin bir bitişi olduğu gibi, kapitalizminde bir bitişi olacaktır. Ama sevgi, dostluk, kardeşlik ve içten bir gülümsemenin yeri her daim baki kalacaktır. Şimdi bunları tekrar gözden geçirelim, geçmişte yaşadığımız o güzellikleri terk ederek, bu balyozu kendi kafamıza indirmemiş miyiz?
Bir Bolivya atasözünde sevgi için şöyle denmiştir;
”Sevmek, keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çıkarır.”
Sevgi ve muhabbetle.