Sokrates’in “Sorgulanmamış bir hayat yaşamaya değer değildir” diyordu. Her yeni yıla girerken geçmiş yılın bir değerlendirmesi yapılır, ister istemez bir sorgulama yapılmaktadır ve yeni yıla ilişkin planlar yapılır ve beklentiler oluşturulur. Bu sorgulamanın birçok yönden yararları yaşandıkça daha iyi anlaşılıyor. Geçen yıla girerken ne beklediğimi ve beklentilerimin ne kadar gerçekleştiğine yönelik geriye doğru bir ufuk turu yaptığımda artıları ve eksileri ile dolu ve çok yoğun bir yıl yaşadığımı fark ettim. Bilimsel olarak da bütün zorluklara rağmen Dünyaya paralel olarak araştırma kaynaklarının azaldığı bu ortamda bilimsel makaleler, toplantılar, konferanslar, yazılanlar, dersler ve diğer faaliyetler ile dolu dolu bir yılı geçirdiğimizi görülüyor. Umarım önümüzdeki yılda üniversitelerimiz arzulanan ölçüde özerk yapıları sağlanmış bir yüksek öğretim yasasına kavuşur ve bizlerinde daha çok bilim üretmesine olanak sağlayan ortamlar sağlanır.
Diğer taraftan yaşamımda ilk defa bu kadar yoğun gündemli, sürekli son dakika haberlerinin olduğu bir yıl geçirdik. Geçen yıl birkaç bilimsel toplantı nedeniyle Amerika, Avrupa ve Asya ülkelerinde çoğu zaman haber niteliğinde sunulacak hiçbir şey bulunmaz iken, ülkemizde haberlerin haberleri saniyede eskittiğine ilk defa tanıklık ettim. Çoğu zaman neyin doğru neyin yanlış olduğu, kimin doğru söylediğinin belirsiz olduğu toz dumanlı dönemler geçirdik. Bilgi kirliliğinin çok yaygın kullanıldığı, güvensizliklerin artığı zaman zaman tansiyonların yükseldiği bunca istenmeyen gelişmeye rağmen 2009 yılını ulusça tamamlamış ve yeni yıla girmiş bulunuyoruz.
Yaşanan ekonomik kriz, işsizlik, yaşanan yoğun gündemli siyasi ve sosyal olayların yaratığı kaygılar yanında çevremizde başta Filistin, Afganistan, Irak ve İran olmak üzere akan kan ve gözyaşları insan olarak hepimizi derinden üzmektedir. Belirsizliklerin yoğunlaştığı, insanların karamsar olduğu yeni yıla girişte yine de umudun korunması gerektiğini düşünüyorum. Son birkaç aydır toplumda en azında benim karşılaştığım insanlarda bir karamsarlığın güvensizliğin geliştiği görülüyor. Toplumun en küçük bir konuda bile bir birine ters düştüğü ve ciddi güvensizliklerin olduğu görülüyor. Gençlerin ve öğrencilerimizin karamsar olması, geleceklerine ilişkin yol haritası oluşturmada yetersiz kalması beni en çok rahatsız eden yön. Öğrencilerime karamsar olmak yerine geleceği kurgulamak ve yaşam daha büyük umutlar ile bakılması gerektiğini öneriyorum. Hepimizin sorunları havanda su döverek konuşmak yerine çözüm önerileri geliştirmemiz gerekir. Toplum olarak sorunlara tarafgirlikten ve ön yargılardan uzak biraz daha düşü
Türkiye’nin sorunlarının çevremizde olup bitenlerden bağımsız olmadığı ve küresel dünyanın çarpık gelişmesinin etkisi altında olduğunu bilelim. Ülkemizde hızla açılan gelir dağılımı makasındaki dengesizlik, yaşam kalitesinin düşmesi, sosyal ve kültürel farklılıkların yarattığı etkiler ve yönetsel sorunlar beraberinde bazı acı sosyal sorunları da doğurmaktadır. Doğal olarak eğitim düzeyinin halen ortalama 4 yıl düzeyinde olması sorunların çözümünü de zorlaştırmaktadır. Artan ve artık taşınamaz düzeyde birikmiş sorunlarına yeni bir model ve yaklaşımla çözülmesi kaçınılmazdır.
Her şeye rağmen yeni yılda aklın egemenliğinde sağlıklı, mutlu, onurlu ve barış dolu bir evren kette yaşamak zor olmakla beraber mümkündür. Çetin Altan’ın ifadesi ile “Enseyi kararmayalım”. Bir birimize güvenelim. El ele verip ülkemizin sorunlarını kişilerden, otoritelerden ve iktidarlardan beklemenden medeni ölçüler içinde konuşalım ve çözüm önerilerimizi demokratik yollardan önermek için ne yapabiliriz sorusunu kendimize soralım.
Türkiye’nin sorunları ne denli büyük olursa olsun Anadolu’nun tarihi bize bu coğrafyada her zaman sağduyu ve akıl ile birçok zorluğun üstesinden geçtiğimizi gösteriyor. Burada en büyük görev siyasilere düşmektedir. Siyasilerin geçmişte bir birleri ile konuşamamasının ne denli pahalıya mal olduğu hatırlayacak olursak siyasilerin ülke sorunlarını ön yargılardan uzak bütünsellik içinde bakması gerekiyor.
Geçmiş yılarda olduğu gibi yazımı yazdığım bu saatlerde birçok insanda yeni yılın nerde ve nasıl kutlanacağı telaşı içindedirler. Bazılarının bilmem kaç yıldızlı otellerde ön masalarda yer ayırtırken, kimileride asgari ücretin olanakları ölçüsünde mütevazı sofralarında gelecek yılın umudunu yeşertecektir. Herkesin bireysel yaşamına saygılı olmayı benimseyelim ancak birlikte yaşadığımız dünyada alttakileri de düşünelim. Aynı zamanda artan çevre kirliliği ve iklim değişimlerinin insan eksenli boyutun da düşünmeden de geçmeyelim. Bilinçli ve sistematik olarak çalışalım, üretelim, ülkemizde yanlışları uygarca tartışalım aynı zamanda yeni bir yılı mutluluk ve huzur içinde girmek dileği ile kutlayalım. Bu duygular ile ülkemiz insanının sağduyu ile bilinç zenginliği ile girmesini dilerim. Umudum ve önümüzdeki yılda ülkemizin yaşanılabilir ve yönetilebilir bir modele kavuşmasıdır.
Sağlıcakla kalınız.