Perşembe, Mayıs 2, 2024
tr
Ana Sayfa DÜNYA Telekomünikasyon izleme tedbirlerinin uygulanması

Telekomünikasyon izleme tedbirlerinin uygulanması

   Bugün dünyamız, ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel alanlarda yepyeni değişimler çağını yaşıyor. Günümüzde en çok gündemde olan tartışılan oluşumlardan birisi de küreselleşme olgusudur. Küreselleşme eğilimlerinin arttığı dünyada ülkelerin bilgi toplumu olma hususu önceliğini korumaktadır. Bilgi toplumu oluşturulmasında bilgi ve haberleşme, uzay teknolojilerinin geliştirilmesi mal ve hizmet üretiminde tüm makine-imalat kontrol hizmetlerinde bilgisayarların kullanılması önemlidir. 21. yüzyılda dünyada yaşanan büyük dönüşümler ülkemizi birçok açıdan etkileyecektir. 

   Yaşadığımız dünyada, telekomünikasyonsuz hayatı sürdürmek imkânsızdır. Kolluk, suç işlendikten sonra; suçun iz, eser ve delillerin tespiti ve şüpheli ve sanıkların yakalanmasına ilişkin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer ilgili kanunlarda yazılı “Adli Kolluk Faaliyetleri” olarak ifade edebileceğimiz “Adli Görevleri” yerine getirmektir. Bu çerçevede Kolluğun, idari nitelikteki tedbirler ile engel olunamaması sonucu bir suçun işlenmesi durumunda; kanunlar ile Polise tevdi olunan suç ve suç sanıkları ile bunlara ait delillerin tespiti, suç sanıklarının yakalanması ve adli mercilere teslimi safhaları ile ilgili olarak “Adli Nitelikte Görevleri” bulunmaktadır. Polis bu görevlerini yerine getirirken; yakalama, arama, el koyma, iletişimin dinlenmesi ve tespiti, gizli görevliden yararlanma, şüphelinin bulunduğu yerin teknik araçlarla izlenmesi gibi soruşturma tedbirlerini uygulamaktadır.

   5271  Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması” başlıklı 135 inci maddesi; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 220 nci maddesi,  iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç) silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 314 ncü maddesi) ile bu örgüte silah sağlamak (5237 sayılı Kanunun 315 nci maddesi) suçları dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla, şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespit edilebilmesine, dinlenebilmesine, kayda alınabilmesine ve sinyal bilgilerinin değerlendirilebilmesine izin vermektedir.

   Diğer taraftan Polisin istihbarat yapma yetkisi 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu Ek 7. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye 23 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5397 sayılı Kanun ile yeni fıkralar eklenerek, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinde sayılı bazı suçların işlenmesinin önlenmesi amacıyla telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin; tespiti, dinlenmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilebilmesi ve kayda alınması mümkün kılınmıştır. Böylece, tedbire başvurma herhangi bir şart ve kısıtlamaya tabi tutulmamış, sadece tedbir kararında “Tedbire başvurulmasını gerektiren nedenler belirtilir” şeklinde bir ifade ile yetinilmiştir. Tedbire karar verecek makamlar olarak, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Daire Başkanı tespit edilmiştir.

   559 sayılı Kanunun 5397 sayılı Kanunla değişik Ek 7 nci fıkrası ile 5271 sayılı Kanunun 135 nci maddelerinde ifade edilen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin düzenlemeleri dikkate alındığında, birbirlerinden ayrılan en önemli özelliklerinin uygulama alanları olduğu gözlemlenmektedir.

   5271 sayılı Kanunun 135 nci maddesi suç soruşturması başladıktan sonraki aşamayı düzenlemekte iken, 2559 sayılı PVSK Ek 7 nci maddedeki düzenleme suç soruşturması başlamadan önceki aşamayı kapsamaktadır. Bu çerçevede  2559 sayılı PVSK Ek 7 nci maddeye göre alınan karara dayanılarak gerçekleştirilen iletişimin dinlenmesi uygulaması sırasında, suç soruşturmasına başlanmasına yeterli seviyede bilgi veya delil elde edilmesi halinde, durum derhal ilgili Cumhuriyet savcısına veya adli soruşturma ile görevli kolluk birimine bildirilerek, iletişimin 5271 sayılı Kanunun 135 inci maddedeki şartlarına göre dinlenebilmesi için ve bu maddedeki usul ve kurallara göre yeni bir karar alınması gerekmektedir. Aksi takdirde, elde edilen bilgi ve deliller ceza muhakemesinde delil olarak kullanılamayacağı gibi dinleme tedbirine devam eden görevliler adli soruşturma tehdidi altına girebilecektir.

   Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, ancak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 135 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir. Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınacak ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilecektir.

   Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilmekte ve bu süre bir defa daha uzatılabilmekte iken, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak (5237 sayılı Kanun 220 ve 314. maddeleri) gerekli görülmesi halinde, hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilmektedir.

   Bir soruşturma sırasında delil toplama kapsamında; somut olayın özelliğine göre, maddî gerçekliğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için zorunlu olduğu takdirde, açık rızasının bulunması ve iletişim aracının kendisine ait olması şartıyla, şikâyetçinin iletişiminin tespiti Cumhuriyet savcısının yazılı kararıyla istenir. Bu hususa ilişkin talep ve kararda, mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok üç ay için yapılabilir ve bu süre bir defa daha uzatılabilir.

   İletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması veya sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbirine; şüpheli veya sanık bakımından karar verilir ve hakkında tedbir uygulanacak kişinin üzerine kayıtlı veya kullanmakta olduğu iletişim araçlarının tümü hakkında uygulanabilir. Ancak, şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz.

   Tedbir kararının uygulanması sırasında; şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ya da gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararın hâkim tarafından onaylanmaması durumunda tedbirin uygulanmasına Cumhuriyet Savcısı tarafından derhâl son verilir ve durum Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına bildirilir. Bu durumda yapılan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar, Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç 10 gün içinde yok edilir.

   Örgütlü suç guruplarını yöneten asıl yasa susmaktır ve bu sessizlik duvarını sadece iki kişi yıkabilmektedir: Gizli soruşturmacı ve itirafçı. Gizli soruşturmacı tedbiri, faili polisiye tedbirlerle belirlenmiş, ancak delil bulmada zorlanılan hedefler için en etkili yöntemdir. Bu önemli koruma tedbiri hukukumuzda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiştir.

   5271 Sayılı Ceza  Muhakemesi Kanununun “Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi” başlıklı 139 uncu maddesi; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 220. maddesinin iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç), silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 314. maddeleri) ile bu örgüte silah sağlamak suçunu düzenleyen (5237 sayılı Kanunun 315.) maddeleri dolayısıyla yapılan soruşturmalarda; soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı kararı ile kamu görevlilerinin gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilmesine izin vermektedir. Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işlemeyecek ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulmayacaktır.

   Kanuna aykırı faaliyetlerde bulunduğu bilinen ya da bulunduğundan şüphe edilen kişilerin, gurupların, toplantı yerlerini, aralarındaki bağlantılarını tespit etmek, suç ile ilgili delil temin ederek yakalanmalarını sağlamak amacıyla fiziki ve teknik  imkânlar kullanılarak, gerektiğinde yasadışı faaliyetlerine karşı önlem almak veya engellemek amacıyla gizlilik kurallarına uyarak şahısların, mekânların veya objelerin devamlı veya ara sıra gözlenmesi yolu ile yapılan bilgi toplama yöntemine takip-izleme denir. Ancak suç oluşmadan suçu önlemek maksadıyla, gizli izleme koruma tedbirinin ifası dışında yapılan teknik araçlarla gözetleme ve izleme 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında sayılan bir tedbir değildir. Bu kanunda zikredilen teknik araçlarla izleme, şüpheli veya sanık hakkında yapılmakta, şüpheli veya sanığın özel hayatına gizlice müdahale edilmektedir.

   Bu kapsamda, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun  “Teknik araçlarla izleme” başlıklı 140. maddesi; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 220. maddesinin iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç), silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve bu örgüte üye olmak (5237 sayılı Kanunun 314. maddeleri) ile bu örgüte silah sağlamak (5237 sayılı Kanunun 315.) suçları dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada; suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi halinde şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyerinin teknik araçlarla izlenebilmesine, ses veya görüntü kaydı alınabilmesine izin vermektedir.

   Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı tarafından karar verilecek ancak Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulacaktır. Elde edilen deliller de ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı takdirde Cumhuriyet Savcısının gözetiminde derhâl yok edilecektir. Bilgi toplumunun oluşturulmasında ve devlet yönetiminin etkin ve verimli çalışması için kamu yönetiminde çalışanlar etik anlayışını olumlu yönde geliştirmelidirler.

   Devlet yönetiminde etkinliği ve adaleti sağlamak için etik ilkeler uygulanmalıdır. Bu ilkeler halkın yönetime güvenini sağlama ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi açısından önem arz ederler. Devlet yönetiminde etik ilkelerin uygulanması kamu yararının gerçekleşmesi için çok önemlidir.  

        .                                 

 

 

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Ünlü Keman Sanatçısı Marina Lobanova-Famous Violin Player Marina Lobanova

Dünyaca ünlü Rus Keman Sanatçısı Marina Lobanova, 1999 yılına kadar Belarus'un başkenti Minsk'te yaşadı. Dünyanın çeşitli ülkelerinde konserler veren ünlü Kemancı Marina Lobanova, 2022...

Amasya eski Belediye Başkanı Mehmet Sarı’ya Amasya’da yoğun ilgi

Daha önceki dönemde Mahalli İdareler Seçimlerinde MHP’den oy çoğunluğuyla Amasya Belediye Başkanı seçilen ve daha sonra da Milletvekili Genel Seçimlerinde MHP Amasya Milletvekili adayı...

Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e yeni havalimanı inşa edilecek

Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze, başkent Tiflis'te yeni bir havalimanı inşa etmeye karar verdiklerini duyurdu. Başbakan Irakli Kobakhidze, Başbakanlık Binası'nda başkanlık ettiği Bakanlar Kurulu toplantısında...

Gürcistan Trabzon Başkonsolosu Nikoloz Iashvili’den Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan’a teşekkür plaketi

Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Çakan Gürcistan Trabzon Başkonsolosluğuna yeni atanan Başkonsolos Nikoloz Iashvili ziyaret ederek kendisine yeni görevinde başarılar dileyerek tebrik...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!