Perşembe, Kasım 21, 2024
tr
Ana Sayfa BÜYÜKELÇİLER - BAŞKONSOLOSLAR Türk Cumhuriyetleri ve sorunları

Türk Cumhuriyetleri ve sorunları

    Gelişmelerin hızlı ve büyük olduğu bir çağda yaşıyoruz. Teknolojinin gelişmesi ve “bilgi”nin geniş kitlelere yayılması sonucu ortaya çıkan küreselleşme ve bu gelişmeye ayak uydurmaya çalışan ülkeler yarış haline girmişlerdir. Diğer ülkelerle birlikte bağımsızlığını yeni kazanan devletler de dünya ile entegre olma çabası içindedirler. 1989 yılından itibaren dünyada meydana gelen hızlı gelişmeler uluslararası sistem ve dengelerde köklü değişikliklere yol açmıştır. Bu değişmelerin kimi ekolojik ve teknolojik, kimi de ekonomik ve politik nitelik taşıyan gelişmeler olarak ortaya çıkmıştır. İki bloklu bir yapıya dayanan dünya düzenin yıkılmasıyla, ekonomik ve politik nitelik taşıyan yeni dünya düzenin oluşumu gündeme gelmiştir.
     1990’lı yıllarda dünyada görülen ekonomik ve politik değişim içerisinde en önemlisi Sovyetler Birliği’nin (SSCB) dağılması hareketi olmuştur. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bölgede yeni bir süreç yaşanmaya başlamıştır. Sovyetler Birliği dünyada geniş bir coğrafi alanı kapsayan ve içerisinde pek çok topluluğu bir arada barındıran bir devlet olması nedeniyle burada oluşan değişimler tüm dünyayı yakından etkilemiştir.
      Sovyetler Birliği’nde Gorbachev’in “açıklık” ve “yeniden yapılanma” politikalarıyla başlayan yeni dönem, bütün dünyada ideolojilerin değişmesine, duvarların yıkılmasına, demokratikleşme ve etnik milliyetçilik hareketlerinin yoğunlaşmasına, iktisadi üretim biçimlerinin ve mülkiyet anlayışlarının, piyasa mekanizması kurallarına doğru kaymasına yol açmıştır.
      Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte bölgede yaşanmaya başlayan yeni süreçte diğer ülkelerle birlikte halkı etnik olarak Türk olan beş Türk Cumhuriyeti de bağımsızlığına kavuşmuştur. Yeni Cumhuriyetler milli devlet olma sürecine girmişlerdir, millileşme politikalarını uygulamaya ve yönetim yapılarını kurmaya başlamışlardır.
      Geçmişte Sovyetler Birliği içinde yer almış olan bu ülkeler Sovyet rejiminin çöküşü sırasında önce egemenliklerini, sonra da bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bağımsız devlet statüsünün kazanılması ile birlikte bir yandan ekonominin yeniden yapılanması “merkezi planlı ekonomiden piyasa ekonomisine geçiş” diğer yandan da “hukukun üstünlüğü” ve ‘demokratik ilkelere’ dayalı yeni bir devlet kurulmasına yönelik gelişmeler aynı zamanda gündeme gelmiştir. Bu açıdan Azerbaycan’ın da içinde bulunduğu bu ülkeler “geçiş süreci” içinde bulunmaktadır.  Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla beraber bağımsızlığını kazanan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde yeni arayışlar içerisine girmiştir. Bu yeni sistem arayışları içerisinde Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin benimsemiş olduğu sistem, siyasal yönden “anayasal ve demokratik”, ekonomik yönden de “piyasa ekonomisi” sistemi olarak belirtilmektedir. Diğer ülkelerde olduğu gibi Türk Cumhuriyetlerinde de  totaliter rejimden, demokratik düzene, federatif devlet yapısından, bağımsız ulusal devlete, devletçi merkezi ekonomik düzenden, piyasa ekonomisine geçiş sürecinde birçok sorunu beraber yaşamaktadır.
     Orta Asya Türk Cumhuriyetleri yaklaşık 18 yıldan beri bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmektedir. Bu 18 yıllık süre içerisinde birçok siyasal olaylar ve gelişmeler yaşamıştır. Türkiye ile tarihi, kültürel ve siyasal bağları bulunan ve Türkiye açısından bir potansiyel oluşturan Türk Cumhuriyetleri, milli devlet oluşumu sürecinde yaşanan siyasal, yönetsel ve ekonomik gelişmelerin ve sorunların ortaya konması bu ülkenin daha yakından tanınması ve bu ülke ile ilişkilerin geliştirilmesi açısından önem taşımaktadır. Türkiye açısından bir potansiyel oluşturan Türk Cumhuriyetlerine ilişkin güncel araştırma, inceleme ve yayınların son yıllarda artmış olmasına rağmen yeterli düzeye ulaşamamış olmasıdır.

     Bilindiği gibi, demokratik bir sistemi kurma ve demokratik kurumları yerleştirme yolundaki en önemli adım, iyi bir Anayasanın hazırlanmasıdır. Bu nedenle, Eski Sovyetler Birliği Cumhuriyetleri, bağımsızlıklarının ilk gününden itibaren, Anayasalaşma süreci içine girdiler. Uluslararası sisteme eklemlenme girişimlerinin sürdüğü  Türk Cumhuriyetleri dünya politikasında önemli bir yere sahiptir. Bölgede enerji kaynaklarının paylaşımı kadar, SSCB sonrası etki alanı  savaşımı da  söz konusudur. Bugün Türk Cumhuriyetlerinde enerji kaynaklarının işletilmesi ve uluslararası pazarlara taşınması gibi sorunlar mevcuttur. Daha önemlisi etnik   çatışmaların varlığı söz konusudur.   Son dönemlerde küreselleşme tartışmaları ile dünya yeni milliyetçilik akımlarının güçlenmesine şahit olmaktadır.    Ayrımcılığa neden olan tarihsel iletişimsizlik ortadan kalkarken, yeni ayrımcılık ve mikro milliyetçilik paradoksal bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

      Etnik kimlik arayışları modern dünyanın siyasal bakımdan olumsuz bir yönünü temsil eder. Etnik bakımdan birden fazla toplumun bulunduğu bir yapıda, istikrarlı bir politik sistemin işlerliğinin ve demokratik normların sürekliliğinin sağlanması başlı başına bir problemdir. 1991 yılında SSCB’nin tarih sahnesinden silinmesinin ardından dünya yeni bir yapılanmaya gitti. Eski SSCB mekânında   Asya ve Doğu Avrupa’da yeni bağımsız devletler oluşmaya başladı. Türkiye açısından çok yönlü bir ilgilenme zorunluluğu bulunan Türk Cumhuriyetleri bölgesi her şeyden önce Türkiye’nin güvenliği ve geleceği bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Türk ve Müslüman olan ve genel olarak Türkiye’ye yakınlık duyan bölge halkı ile sosyo-ekonomik ve politik ilişkiler kurulmasının temin edilmesi; stratejik yeraltı zenginlikleri ve petrol yatakları nedeniyle uygun ham madde ve pazar olanağı oluşturulması; 
      “Yüzyılın anlaşması”  diye isimlendirilen bu anlaşmayla ilgili işlerin hızlandırılması, dünya ekonomisin 21. yüzyılda  Hazar Denizi’nin zengin enerji rezervleriyle gelişmesi ve öncelikle Hazar kıyısındaki devletlerin ekonomik güçlerinin sağlamlaştırması için geniş imkânlar yaratmaktır. Çırağ-ı petrol platformunda  ilk petrolün çıkarılması, sadece Azerbaycan’ın siyasi, toplumsal ve ekonomik  hayatında değil, dünya çapında  bir öneme sahiptir. 

 Türk Cumhuriyetlerindeki mevcut sorunlar:

      1.İhtiyaçlara  cevap vermeyen çağ dışı kamu yönetimi anlayışı, 2.Adaletsiz ve adil olmayan gelir dağılımı, 3.Gittikçe bozulan sosyal güvenlik ve sağlık sistemi, 4.İşsizlik, 5.Dünyanın stratejik bölgesinde olmamız ve buna yönelik iyi bir politikamızın olmaması, 6.Ulusal değerlerimizin küreselleşme politikalarının gölgesinde kalması, 7.Alternatif enerji kaynaklarını ve yollarını ele geçirme politikalarının   olmaması ile devletimiz 21.yüzyıla hazır değildir görüşünü ortaya çıkarmıştır. Yeni yüzyılda dünyaya bakışımızı değiştirmeliğiz. Halkımızın ve devletimizin sorunlarına çözüm getiren yeni kalkınma modellerine  ihtiyacımız vardır. Vizyon ve misyonumuzu  yeniden belirlemek zorundayız.

 

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Ticaret Bakanlığı’nın; döner, iskender, hamburger’de gramaj bilgisi denetimleri

Ticaret Bakanlığı; döner, iskender, hamburger’de gramaj bilgisi denetimlerine başladı.Ticaret Bakanlığı’nın konuya ilişkin yazılı açıklaması şöyledir; “Perakende olarak satışa sunulan mal ve hizmetlere ait fiyat etiketleri,...

Gürcistan-Acara “Gandagana” Festivali

Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyeti Başkenti Batum’da Avrupa Meyanında 22-23 Kasım tarihleri arasında “Gandagana" Festivali düzenlenecektir. İki gün boyunca Acara köylerinin varlığı ve yaşamı misafirlerin önünde...

Erdoğan Hristodulidis görüşmesi

Evvelki hafta Macaristan'ın Budapeşte şehrinde düzenlenen Avrupa Politik Topluluğu Zirvesinde,Güney Kıbrıs’ın lideri Nikos Hristodulidis’in, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü iddiaları Kıbrıs Rum...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!