Cumartesi, Aralık 6, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 320

Karadeniz kuşağını tanıyamayacağız

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
     Ordu; Karadeniz Bölgesi’nde sahili en geniş ve güzel, şirin illerimizden birisidir. Ordu’ya Boztepe’den bakmak insana ayrı zevk vermektedir. Ordu denilence akla fındık gelmektedir. Ordulular 2008 yılı fındık fiyatlarının açıklanmasını merakla bekliyorlar. Çünkü halkın temel geçim kaynağı fındıktır. Vatandaş her şeyini ona endekslemiştir.
     Ordu Valisi Ali Kaban kısa bir süre önce göreve başlamasına rağmen, ilin ufkunu açacak ve geleceğe taşıyacak, şimdiye kadar tamamlanamamış projelerin tamamlanması için uğraş veriyor. Ordu’nun turizm ve ekonomik yönünden kalkınması için komşu illerle ortak hareket etmemiz gerekir diyor. Daha önce Başbakanlıkta danışman olarak çalışan ve engin devlet tecrübesi olan Ordu Valisi Ali Kaban, Ordu konulu yaptığım röportajda şunları söyledi; 
Toplumsal olarak oldukça yerleşik bir yapısı vardır
     Ordu ekonomik ve sosyal yönden diğer vilayetlerden geriye kalmayan bir yapıya sahiptir. Hatta bazı illerden ileridedir. Ordu’nun toplumsal olarak oldukça yerleşik bir yapısı vardır. Dengelerinin oturduğu bir yapısı vardır. İnsan topluluğunun yaşadığı yer gibi, kendine özgü sorunları da var. Medeni ve şehir denebilecek bir şehirdir. Ekonomik olarak yapısı fındığa dayanmaktadır. Türkiye’de üretilen fındığın dörtte biri Ordu’da üretilmektedir. İhraç edilen fındığında üçte biri Ordu ürünüdür. Türkiye ve dünyadaki fındık üretimindeki artış nedeniyle sıkıntılar yaşanmaktadır. Turizme dayalı açık bir yapısı vardır. Deniz ve yayla turizmi yönünden de bir alt yapı vardır. Turizmin gelişmesi, ulaşımın kolaylığına bağlı süreçlerdir. Dolayısıyla bu konuda da sıkıntılar var. Ordu’nun merkez ve ilçelerinde ciddi bir sanayileşme yoktur. Ancak, Çamsan, Soya gibi isim yapmış kuruluşlar var ama bunlar genel sanayileşme anlamında zayıf kalıyor. 
Türkiye fındık üretiminin % 55’ini sadece 
Ordu ve Giresun temin ediyor ve üretiyor
      Organize Sanayi Bölgesi noktasında da çok gelişmiş bir yapısı yoktur. Organize Sanayi Bölgesinin tamamı dolmuş değildir. Son dönemde talepler sanayiden yana gözüküyor. Güzel bir tabiatı, sanayi ile de sıkıntıya sokmak niyetimiz yoktur. Çevre ile dost bir sanayi olmak durumundadır. Ordu’nun belli problemleri vardır. En başta mega proje olarak; başlanıpta yerine getirilemeyen ORGE Havaalanı vardır. ORGE sadece bir havaalanı değil, iki vilayetin birlikte hareket ederek bir işi başarabilmesinin diğer adıdır. Biz olaya öyle bakıyoruz. Türkiye fındık üretiminin % 55’ini sadece Ordu ve Giresun temin ediyor ve üretiyor. Türkiye’den ihraç edilen fındığın % 60’tan fazlası bu iki vilayetten gidiyor.
 
                                
                                                                 Ordu
 
Ordu ile Giresun’u politikalar açısından ayrı düşünmek istemiyoruz
      Bir anlamda Ordu ile Giresun’u politikalar açısından ayrı düşünmek istemiyoruz. Bu nedenle sadece yönetimde değil, siyasiler arasında da bir birliktelik ümit ediyoruz. Böyle düşündüğümüz zaman havaalanın açılması anlamı büyür. Şu anda teknik çalışmalar sürüyor. Eğer bir çıkış bulabilirsek, bakanlarımıza ve milletvekillerimize konuyu aktarıp, bir şekilde bu işe başlamak istiyoruz. Bizim için raporlardan çıkacak sonuçtur. Çıkacak sonuç bizi ümitlendirirse hiç durmadan bunu bir mega proje olarak, gelecek olarak düşünmektir. Havaalanın olmaması bizi birçok anlamda sıkıntıya sokuyor. Bir işe ulaşmak istediğinizde karşınızda ulaşım faktörünü görüyorsunuz. Bölgeye gelmek isteyen yatırımcı havaalanı soruyor. Bir ürün çeşidi dikmek istedik, fakat karşımıza havaalanı problemi çıkıyor.
Karadeniz karayolu Karadeniz’in kaderini değiştirmiş
     Karadeniz’i Akneniz’e bağlayan bir proje vardır. Ülkemizin geleceği için önemli bir projedir. Gidemediğin yer senin değildir, prensibiyle hareket ediyoruz. Bu projeyi de bitirmek için gündem maddesi yapmak istiyoruz. İnsanımızın hayatını güzelleştirmeye dair güzel projelerimiz vardır. Tarım ve hayvancılık önemlidir. Karadeniz karayolu Karadeniz’in kaderini değiştirmiştir. Sosyal idaremizle, belediyemizle küresel sürecin parçası olalım. Küresel süreçten hariç kalmayalım. Samsun-Ordu- Giresun hattından beklentilerimiz vardır. Bu illerin ciddi proje ve tecrübelerini kullanarak, bunların uluslararası örgütlerde üyelikleri var. Bizde bunlara katılalım ki insanımızı sürekli bir değişimin içine sokalım.
Beş yıl sonra Ordu’yu tanıyamayacağız. Karadeniz kuşağını tanıyamayacağız
      Yaylalarımızla ilgili ekstra projelerimiz var. Bu durum da aynı illerle beraber düşünmek gerekir. Bunlardan ümitliyiz. Kader müsaade ederse biz bunları yapmaya bakacağız. Beş yıl sonra Ordu’yu tanıyamayacağız. Karadeniz kuşağını tanıyamayacağız. Onun için şimdiden güçlü hazırlıklar yapmalıyız. Değerlerimizi koruma anlamında da hazırlıklar yapmalıyız. Çünkü kendimiz sağlam olduğumuz sürece uluslararası süreçlerde ayakta kalabiliyoruz. Aksi takdirde asimilasyon riski vardır. Temeller ve kökler sağlam olacak, dallarımızı gökyüzüne savuracağız.”

 
 
 
 

 

Kastamonu Valisi Nurullah Çakır: Tarihi eserlerimiz turizmin hizmetinde

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN   
      Kastamonu tarihi ve kültürel tarihi yönü ile en önemli illerimizden birisidir. Geçmiş dönemlerde önemli konulara tarihi tanıklık etmiştir. Ayrıca Çanakkale Savaşlarında en çok şehit veren illerimizden birisidir. Özellikle Kurtuluş Savaşında İnebolu limanı merkezi nokta olmuştur. Kısaca Kastamonu tarih ve kültür kentidir.
      Kastamonu Valisi Nurullah Çakır göreve başlayalı kısa bir süre olmasına rağmen bu sürede ilin tüm ilçelerini gezmiş, Kastamonu’yu turizm yönünden layık olduğu yere getirmek için mesai mefhumu tanımadan çalışıyor. Bu konuda çeşitli projeleri var. Kastamonu Valisi Nurullah Çakır; görevine son derece bağlı, çalışkan, ülkemize ve milletimize hizmet etmekten zevk alan valilerimizden birisidir. Kastamonu Valisi Nurullah Çakır Kastamonu konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;    
Çanakkale savaşlarında en çok şehit veren illerimizden birisi
     Kastamonu’yu; Cumhuriyet dönemi, Osmanlı dönemi, Beylikler dönemi olarak ve daha öncesi olarak dört bölüme ayırmak mümkündür. Kastamonu Cumhuriyetimizin kuruluşunda ve kurtuluş savaşının başarı ile sonuçlanmasında, Anadolu’nun var olma sürecinde önemli bir merkez olmuştur. Çanakkale savaşlarında en çok şehit veren illerimizden birisi Kastamonu’dur.
     Bu nedenle Çanakkale Türküsü de Kastamonu’nun türküsüdür. Kurtuluş savaşının başlatıldığı, özellikle cephe muharebelerinin en büyük lojistik desteğin yapıldığı yer İnebolu limanıdır. Bunun için Afyon- Ankara hattının başlatıldığı yer İnebolu’dur. Halime Çavuşlar, Şerife Bacılar olmak üzere, Hamamcı Salih Kadılarla devam eden, kadınından erkeğine bir yiğitlik destanının yazıldığı, kurtuluş savaşında lojistik desteğin sağlandığı bu yol, Cumhuriyet tarihinin en belirleyici olgularından birisidir. O dönemde İnebolu limanı güzergâh olarak kullanılmıştır.
İnebolu’daki  kurtuluş yolu
     Değişik ülkelerde İstanbul’a gelen malzemeler İnebolu limanından, İnebolu’lulu kahramanlar tarafından malzemeler bir gecede boşaltılmakta ve aynı gece imece usulü kağnılara ve sırtlara yüklenerek, malzemeyi herkes sınırına kadar malzemeyi götürmektedir. Böylece cephaneler Ankara’ya kadar ulaştırılmaktadır. Bu dönemde personel takviyesi de bu yolla yapılmıştır. İnebolu’daki bu yola kurtuluş yolu, istiklal yolu denilmektedir. Var olan bir millettin; atardamarı şeklindeki bu yolun tarihe, gelecek kuşaklara, gelecek nesillere işaretlenmiş bir yol olması için birkaç yıldır istiklal yolu projesi uygulanmaktadır.15 Nisan–15 Mayıs tarihleri arasında İnebolu-Kastamonu istiklal yolunun işaretlenmesi bitirilecektir. Bu yol uluslar arası standartlara uygun hale getirilecektir.
Tarih ve kültür bilincinin oluşturulması
     Tarih ve kültür bilincinin oluşturulması yanında, Kültür ve Turizmle uyanmış bir il için alternatif bir turizm sektörünün oluşturulması gerekir. Kastamonu’nun diğer bir özelliği de şapka devrimin burada yapılmasıdır Bu devriminin burada yapılması, Kastamonu halkının kurtuluş savaşında gösterdiği kahramanlıktan dolayı devrim burada yapılmıştır.1925 yılında Kastamonulu bir grup Gazi Mustafa Atatürk’ü Kastamonu’ya davet etmiştir. Böylece 23 Ağustos 2005 ‘de Kastamonu ziyareti gerçekleşmiştir. Şu anda Arkeoloji binası önünde halka hitap etmişlerdir. Cumhuriyet döneminin en önemli olgularının birisi şapka devrimidir.
     Kastamonu Osmanlı döneminde şehzadeler kenti olarak tarihte yer almıştır. Kastamonu tarihi derinlikler içinde yer alan bir kenttir. Cumhuriyetin kuruluş dönemlerinde; İstanbul’dan sonra, Kastamonu’da Abdurrahman Paşa Lisesi adında ilk defa lise açılmıştır. Matbaa o dönemde ilk defa İstanbul’dan sonra Kastamonu’da açılmıştır. Bu matbaa valiliğin öncülüğünde açılmıştır. O dönemdeki salnameler bu matbaada basılmıştır. Kastamonu’da ilk defa kadınlar mitingi10 Aralık 1919 da yapılmıştır. O dönemdeki kadınlara ellerinde ki değerli eşyalarını kurtuluş savaşına vermişlerdir. Ülkemizi; Batı Karadeniz’de Kastamonu, Doğu Karadeniz’de Trabzon temsil eder. Kastamonu o döneme ait kendi değerlerini bugüne taşımıştır. Kurşunlu Han, Münire Han önemli tarihi o döneme ait en önemli tarihi eserlerimizden birisidir.
Tarihi eserler ülkemizin ve dünyanın hizmetinde
     İlimizdeki tarihi eserler ülkemizin ve dünyanın hizmetine sunulmuştur. Kastamonu kendi değerlerini harcayıp bitiren değil, koruma bilinci içersinde olan ildir. Tarihi eserlerimiz turizmin hizmetine sunulmuştur. Anadolu’da bilinen aktiveler var. Kastamonu’nun geçmişten gelen tarzları vardır. Gelişen turizmde ne olunduğunun öğretilmesi gerekir. Yediden yetmişe bu olgunun farkına varılması gerekir.
    Tarih bilincinin oluşumu yanında kültür ve turizm anlayışının gelişmesi gerekir Kadı Dağında Kongre merkezimiz kuruldu. Ayrıca ilimizde turistik oteller, gençlik merkezleri bulunmaktadır. İlçelerin turizm potansiyellerini araştırıyoruz. Pınarbaşı, Azdavay turizm potansiyeli ile Tosya turizm potansiyeli farklıdır. 
Bisiklet, doğa yürüyüşlerini daha olgun hale getireceğiz
    Küresel ısınmanın olmamasını arzu ediyoruz. Bu da kaçınılmaz bir gerçektir Kültür ve turizm değerleri Kastamonu’da daha ön plana çıkmaktadır. Kültür kent bilincinin oluşması gerekir. Bu nedenle kültür bilinci gelişmeye başlamıştır. Bizim müziğimizde kendi kültürümüzü bulabiliriz. Köylerimizde evlerin kültürümüze uygun olması gerekir.’
 




Bu sayfa hakkındaki yorumlar:
Yorumu gönderen: ilayda, 07.12.2008 15:13:23:
hiç anlamadım ama çok güzel

Bayburt Valisi Kerem Al: “Devlet-millet kaynaşmasını sağlamak

0
Haber-Röportaj:İlker ÇAKAN                               
       Bayburt, tarihi ve kültürel kimliği yönüyle önemli illerimizdendir. İl merkezinde nüfusa göre esnaf sayısının fazla olması dikkat çekmektedir. Bayburt, Türk-Rus savaşı sırasında da büyük zararlara uğramış şehirlerimizden birisidir. Bayburt, 1989 yılında il olmuş ve iki ilçesi vardır. Doğu Karadeniz Bölgesinin iç kesiminde yer alıp, Çoruh nehri il merkezinden akar. Daha önce İçişleri Bakanlığı-Teftiş Kurulu Başkanı iken,  Bayburt Valiliği görevine atanan ve bu görevine kısa bir süre önce başlayan Bayburt Valisi Kerem Al, Bayburt konulu yaptığımız röportajda şunları söyledi;
Projeler hazırlayıp, uygulayacağız 
      “Bayburt’la ilgili birtakım projeler hazırlayıp, uygulayacağız. İlimizin en büyük sorunu göç sorunudur. Göçün etkileri bariz şekilde hissedilmektedir. Göçü önlemek amacıyla kırsala yönelik; el sanatları, arıcılık, hayvancılık konusunda projelerimiz olacaktır. Devletin imkânlarını vatandaşımıza götürme konusunda gayretli olacağız. En önemli hedefimiz devlet-millet kaynaşmasını sağlamaktır. Devletimizi temsil etmek ana şiarımız olacaktır. Vatandaşlarımızın hukukunu korumak ana meselemiz olacaktır.
Göçü önlemeye yönelik çalışmalarımız olacak
     Vatandaşımızın hayatını kolaylaştıran maişetini temin noktasında birtakım gayretlerimizde olacaktır. Her şey potansiyel ve imkânlar ölçüsünde olacaktır. Gayretlerimizi bu konularda yoğunlaştıracağız. Çalışmalarımızın takdirini burada yaşayanlara bırakacağız. Cumhuriyet tarihinde il yapılırken, hiçbir yer katılmaksızın ilçeden il yapılan tek il Bayburt’tur. Bugüne kadar birçok güzel hizmetleri almış bir ilimizdir. Köy yollarımızın % 90’u asfalttır. Kanalizasyonu ve içme suyu olmayan köy yok gibidir. En önemli sorun küçük ölçekli il olmasıdır. Göçü önlemeye yönelik çalışmalarımız olacaktır. İnsanların büyük mücavir merkezlere göç etmesi hayatın doğal akışına uygundur.”

Yozgat Valisi Amir Çiçek: “Gidemediğin yer senin değildir”

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
     Yozgat; İç Anadolu bölgesinde bulunan, ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanan ve sanayi yönünden de gelişmekte olan, tarihi ve kültürel kimliği ile ünlü önemli illerimizdendir. Yozgat Valisi Amir Çiçek; engin devlet tecrübesi olan, çalışkan valilerimizden birisidir. Devlet hizmeti olarak merkezde ve taşrada görev yaparak devlet memurluğunun her aşamasını yaşamıştır. Vatandaş-devlet ilişkileri üzerinde önemle duruyor. ” Vatandaşla direkt temas kurulmadığı takdirde, o vatandaşa hizmet götürülemez. Herkesten vatandaşın memnuniyetini almalarını istiyorum. Ben masada otururken vali, sokağa çıktığımda vatandaşım. Ben kendime nasıl muamele yapılmasını istiyorsam, vatandaşa da öyle muamele yapılmasını istiyorum. Gidemediğin yer senin değildir.” Diyor. Yozgat Valisi Amir Çiçek, Yozgat konulu yaptığım röportajda şunları söyledi; 
Yozgat’ın coğrafyasını anavatanım gibi sevdim
     ” Valilik görevini kazanmanın değil, hizmet yapmanın mutluluğu olarak göreve başladım. Vatandaşlar; bizim valimiz gerçekten devletin güler yüzüyle, sempatisiyle devletin şefkatini biz onda görüyoruz diye kendi aralarında bir iletişim kuruldu. Biz olduğumuz gibi görünmeye çalıştık. Gülmek demek; mutluluğu ve sevinci bir arada getirmek demektir. Valilik görevi vatandaşa hizmet yapmanın bir vasfıdır. Bu mesleğin; ailem, çocuklarım ve kendim için bir şey kazandırması değil, bu mesleği bana veren ve kazandıran benim geçmişteki çalışmalarım ve birikimimdir. Bu nedenle vatandaşıma hizmet noktasında fırsat verildiği için mutluyum. Yozgat’ın coğrafyasını anavatanım gibi sevdim. Göreve başladığımda; hem vatandaşın hoş geldin dileklerini kabul ettim, hem de Yozgat’ın dertlerini onlarla paylaştım. Bunu aylarca sürdürmedim. Vatandaşla direkt temas kurulmadığı takdirde, o vatandaşa hizmet götürülemez.  Kültür ve Turizm Bakanlığının Kazankaya ile ilgili çalışmaları devam etmektedir. Kazankaya vadisi ve kanyonunu Türkiye’ye ve dünyaya tanıtırsak her yerden buraya turist gelir.
Devlet yetkililerinin her yere gidip görmeleri gerekir
     Bu bölgenin şimdiye kadar tanıtılmamasından üzüntü duydum. Gidemediğin yer senin değildir. Devlet yetkililerinin her yere gidip görmeleri gerekir. Masa başında oturan insanlar kendilerine aktarılan bilgilerle yönetirler. Bu çeşit yönetim modern ve iyi bir yönetim olamaz. Yönetimin formülü; sevgi, yöreyi tanımak, geleceğe dönük yol haritası çizmek, planlı, atılımcı hareket ve birlikte yönetmektir. 2023 gelişim vizyonunu hazırladık. Bu vizyondaki her cümle çok anlamlıdır. Bu vizyonun bir süreci olduğu için gerçekleştirmek oldukça zor olacaktır. Yollar düz değil, elbette engeller olacaktır. Bu vizyon; hedefimiz ve andımızdır. Yozgat ili 2007–2023 Gelişim Vizyonu şöyledir;
Yozgat ili 2007–2023 gelişim vizyonu
    “Gelişmiş üniversite öncülüğünde; eğitim seviyesi yükselmiş, bilim ve teknoloji ile bütünleşmiş eğitim ve sağlıkta dünya standartlarına ulaşmış, çağdaş bir Yozgat. Tarımsal arazileri modern tekniklerle işlenen, üretimi ile dünya pazarlarına entegre olmuş, kaynaklarını etkin ve verimli kullanabilen, tarımsal sanayinin merkezi, doğal kaynaklarını ve kültürel varlıklarını iyi pazarlayan, enerji ihtiyacını kendi potansiyeli ile karşılayan, termal turizmde ülkemize öncülük eden ve sürekli kendini geliştiren yenilikçi bir Yozgat. Çevre ve yerleşim problemi olmayan, toplam alanlarının % 25’i orman olan, 4 organize sanayi bölgesine ve modern ulaşım araçlarına sahip, hızlı treni, havaalanı, doğu-batı ve güney-kuzey istikametinde otobanı bulunan gelişmiş bir Yozgat. Göç vermeyen, sosyal, kültürel ve sportif tesislere sahip, uluslararası etkinliklerin yapıldığı, yaşam kalitesi yüksek, kişi başına düşen milli gelir seviyesi 15 bin $’ın üzerinde ferah bir Yozgat. Kendi kendine yetebilen, huzurlu, mutlu ve güler yüzlü insanların yaşadığı sıcak bir Yozgat.”Bu vizyon, kamu kuruluşlarında vatandaşın ve kamu görevlilerinin görebileceği yerlere asılmıştır. Bu vizyon vatandaşı mutlu edecek bir yoldur. Böylece milletimizi ve ülkemizi güçlendirmek istiyoruz. Buranın geri kalması milletimizin ve milli gücümüzün geri kalmasına etki yapar. Yozgat’lılar vatanını, milletini seven insanlar olup, bu yolu hep beraber aşacaklardır. 2023 vizyonu; akıl yürütme toplantıları ile tespit edilmiş, herkesin ortak görüşü olan yol haritasıdır. 
Masada otururken vali, sokağa çıktığımda vatandaşım
     Görev alanımda bulunan bütün kişilerden şunu istiyorum. “Bulunduğunuz yerde nefes aldığınız süre içinde hizmet etme yarışında olmalısınız. Herkesten vatandaşın memnuniyetini almalarını istiyorum. Ben masada otururken vali, sokağa çıktığımda vatandaşım. Ben kendime nasıl muamele yapılmasını istiyorsam, vatandaşa da öyle muamele yapılmasını istiyorum.1958 doğumlu olup, Tokat –Reşadiye ilçesine bağlı bir köydenim. Rahmetli babam; işçi,  kendisi okuma-yazma bilmezdi ama okutmayı severdi. Bana devletine-vatandaşına hizmet yapacaksın derdi. Liseyi öğretmen okulunda okudum. Mesleğe; 1976 yılında Van’da yolu olmayan ücra bir köyde, beş sınıfı bir arada olan bir okulda sınıf öğretmeni olarak göreve başladım. Daha sonra Sivas’ta görev yaptım. İdeal bir öğretmen olarak görev yaptım. Hem toplumun içindeydim, hem de öğretmenlik yapardım.1976–1980 yılları arasında toplam 5,5 yıl öğretmenlik görevi yaparken Hukuk Fakültesine de devam ettim. Ben köyden gelerek, hayatı yaşayarak bugünlere geldim. Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Kaymakam olarak göreve başladıktan sonra, Türkiye’nin 7 ili ve 7 ilçesinde görev yaptım. Görev yaptığım yerlerden ayrılırken, o yöre halkı bana sizi bulduk ve kaybediyoruz, bizi anlayan, bizim ruhumuzu okuyan yöneticisiniz diye üzüntülerini dile getirdiler. Ankara-Haymana Kaymakamı iken Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü- Daire Başkanı olarak atandım. Daha sonra Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Müdür, İçişleri Bakanlığı-Stratejik Geliştirme Başkanı olarak görev yaptım. Böylece merkezde toplam 10 yıl çalışarak, buradaki yapıyı gördüm.
Türkiye’de artık yeni anlayış, yeni nesil geliyor
     Vali olarak gittiğim yerlerde vatandaşın psikolojik durumunu iyi biliyorum. Ben bir yere giderken unvan kullanmıyorum. Bürokrasinin vatandaşı ne sıkıntılara soktuğunu biliyorum. Artık bu bürokrasi zihniyeti değişiyor ve bu bürokratlar azalıyor. Türkiye’de artık yeni anlayış, yeni nesil geliyor. Türkiye’de iyi bir gelişme var. Amirlerimin çalışmalarımı takdir etmesiyle yükseldim. Birilerine ben şuyum, buyum diyerek de o göreve gelmedim. İnsanlar için hizmet yapan, kolaylaştıran, e-hizmet konusunda merkezi nüfus sistemi olan MERNİS projesinden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak görev yaptım. Başarı ile bu projeyi gerçekleştirerek, Türkiye’de nüfus idare sisteminde büyük bir kolaylık getirdik. Stratejik, planlama, vizyon konusunda uzmanım. Üniversitelerin görüşlerine önem veren birisiyim. Bilimle, tatbikat bir araya gelirse daha akılcı, daha mantıklı olur. Vali olarak göreve başladığımda uygulamaları gördüğümde şunu gördüm; zihniyetin değişmesi gerekir, kanun ve para, imkân her şeyi halletmiyor. İnsana hizmet yapacak aşkın, o insanın hissetmesi gerekir. Yozgat ilinde 2007 sonu itibariyle İl Özel İdaresi ve Köydes projesi programları uygulama durumu ise şöyledir”
İl Özel İdaresi ve Köydes projesi programları uygulama başarısı
     İlimiz dahilindeki 2559 km 1.derece köy yolu ağının 1912 km’si  %75 asfalt kaplama, 647 km’si  %25 stabilize kaplama durumundadır. Kalan 1794 km 2. derece köy yolunun 298 km.’si %17 asfalt kaplama, 1145 km’si  %64 stabilize kaplama, 351 km’si %19 tesviyeli yol durumundadır. 2007 yılı Köy-Des uygulamaları ile ilimiz dahilindeki toplam yol ağının asfalt oranı %37′ den %14’lük artışla %51’e ulaşmıştır. 1.derece köy yolu ağına oranlandığında 2007 yılına kadar %52’i olan asfalt kaplama oranı %75’e ulaşmıştır
      2007 Yılı Köydes Projesi programında 79 adet proje ile 400 km. 2.kat asfalt kaplama yapılması planlanmış olup, artan ödeneklerle 31 adet 148,5 km. ek proje planlaması yapılarak, toplam 110 proje ile 548,5 km. 2.kat asfalt kaplama yapılmıştır. Yapılan bu uygulamaların 510,5 km’lik kısmı idaremiz makine ve ekipmanı ile 38 km’lik kısmı asfalt yol yapım işçiliği olarak müteahhit firmalar marifetiyle gerçekleştirilmiştir. 2007 yılı Köy-Des programından 166 köy ve üniteye müdahale edilmiştir. Toplam olarak 3.400.000,00 YTL para harcanmıştır. İl Özel İdaresi 2007 yılı bütçesinden toplam olarak 48 adet köy içme suları tesislerin yenileme ve bakımı için 480,180.00 YTL harcama yapılmıştır   
      01.01.2007 tarihi itibariyle 575 adet köy kanalizasyonundan 71 adet yapılmış iken 2007 yılı içerisinde 22 adet inşaat yapılarak toplam 93 adet köy kanalizasyona kavuşturulmuştur. Devlet vatandaş işbirliği programı çerçevesinde İl Özel İdaresi 2007 yılı bütçesinden toplam 42 adet köy kanalizasyon inşaatlarına 1,390,891.00 YTLharcama yapılmıştır. Bunlardan 22 adet tesis tamamlandı, 9 adet tesisin malzemesi alındı. 11 adet tesisin bakım ve onarımı yapıldı.13 adet köyün kanalizasyon fosseptik inşaatı yapımı için İller Bankası yardım fonundan 259.547,00 YTL ödenek temin edilerek 11 adet fosseptik inşaatı bitirilmiştir.”

Gümüşhane Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Akçay: “Tüketici toplumu olmaya yönlendiriliyoruz”

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
     Gümüşhane Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Akçay, Gümüşhane ekonomisi konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
Ekonomimiz tarım ve hayvancılık ve kamu yatırmalarına dayanır
     “Gümüşhane ekonomisinin % 60’ı tarım ve hayvancılığa dayanır.% 20’s ise taşımacılık ve hizmet sektörüne, % 10’u kamu yatırımlarına, diğeri de ticaret, turizm, sanayi sektörüne dayanır. Sanayi sektörünün Gümüşhane ekonomisinde payına baktığımız zaman, sanayi sektörünün ekonomimizdeki payı % 1,5’dir.Bu da sanayi sektörünün Gümüşhane ilimizde yok denecek kadar az olduğunu göstermektedir. Kısaca ekonomimiz tarım ve hayvancılık ve kamu yatırmalarına dayanır. Kamu yatırımları devletimizin alt yapı yatırımları ve projelerinden doğan kaynaklardır. Devlet memuru maaşının ilimiz ekonomisinde önemli bir payı vardır.
Ülke genelinde gelişmişlik sıralamasında 71. sırada
     Gümüşhane ilinde ciddi manada turizm, sanayi, ticaret sektörü yoktur. Bütün bunlar olmayınca il ekonomisi de ülke genelinde gelişmişlik sıralamasında 71. sırada bulunmaktadır. Bu başlıklar Gümüşhane ilinin Türkiye genelinde sosyo-ekonomik kültürel yönden 71. sırda olduğunu söylediğimiz zaman önümüze bir fotoğraf koymuş oluyoruz. Geçtiğimiz günlerde Gümüşhane ilinde yaptığımız çok renkli ve ilk defa yaptığımız bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda bölgemizle ilgili şu karalar alınmıştır:1-TARIM: a-Fındık politikamız yeniden ele alınıp, üretimin en az 600 bin tonunun ihraç edilmesi için, bir yol haritası çıkarılmalı b-Çay üreticisini mağduriyetten kurtaracak bir teşvik politikası c-Hayvancılık politikamız yeterli değildir.
Üretici korunmalı ve kaçakçılık önlenmeli
     Üretici korunmalı ve kaçakçılık önlenmeli. d- Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde bulunan kuşburnu desteklenmeli 2- TURİZM: Çevreyi korumayla ilgili daha hassas davranılarak, turizmi geliştirecek bir çevre projesi yapılmalı. Yayla turizmi desteklenerek doğal tabiat güzelliklerimiz ekonomiye kazandırmalı. 3-TEŞVİK: 31.12.2008 günü sona erecek olan 5084 Sayılı Teşvik Yasasının süresi uzatılarak, iller bazında, bölgesel ve sektörel teşvik yeniden düzenlenmeli. 4-EĞİTİM: Yeni kurulan üniversitelere fizik mekanlar yapılarak katkı verilmeli.(Örnek; derslik, yurt binası, lojman).5-ULAŞIM: Doğu Karadeniz Limanlarını, İç Anadolu’ya bağlayacak demiryolu ve duble yolların yapılmasına öncelik verilmeli. Cankurtaran ve Zigana tünelleri programa alınmalı. 5. Ticaret ve Sanayi Şurasına sunulmak üzere her yıl Türkiye ve Odalar ve Borsalar Birliğinin önderliğinde Ticaret ve Sanayi Odaları ve Ticaret Borsalarının bulunduğu bölgelerde bölge toplantıları yapılır, yapılan bu bölge toplantılarında bir sözcü seçilir.
Gümüşhane Ticaret ve Sanayi Odası olarak temsilci seçildim 
      O bölge ile alakalı 5 sorun gündeme getirilir Bunlar daha sonra rapor halinde sözcü tarafından daha sonra belirlenen bir tarihte yapılacak olan 5.Sanayi ve Ticaret Şurasında Sayın Başbakanımıza sunulacaktır. Bu Doğu Karadeniz Bölgesindeki Ticaret ve Sanayi Odaları ve Ticaret Borsalarının her zaman Trabzon’da yapmış olduğu toplantıyı ilk defa Trabzon’un dışında Gümüşhane’de yaptık. Bu toplantıya Doğu Karadeniz Bölgesinde bulunan; Ordu, Giresun, Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Rize ve Artvin illeri olmak üzere toplam 6 il ve ilçelerinde bulunan Ticaret ve Sanayi Odaları ile Ticaret Borsalarının başkanlarının katıldığı toplam 24 oda başkanın bulunduğu bu toplantıyı Gümüşhane’de yaptık. Gümüşhane’de ilk defa yaptığımız bu toplantıda oda ve borsa başkanlarının yapılacak olan 5. Sanayi ve Ticaret Şuarasında Sayın Başbakana sunmak için hazırlanan dosyayı sunmak üzere Gümüşhane Ticaret ve Sanayi Odası olarak temsilci seçildim. 
Tetkik ettiğimiz bölgenin bu beş sorunu
      Tetkik ettiğimiz bölgenin bu beş sorununu Ankara’da yapılacak olan toplantıda Sayın Başbakanımıza ben sunacağım. Türkiye’de bulunan Sanayi ve Ticaret Odaları başkanları hepsi gerçekten sadece vatan için, hizmet için, sadece bayrak yarışı düşüncesiyle bu görevi yapmaktadırlar. Bu raporu bütün oda başkanlarımız Sayın başbakana sunacak kabiliyet ve yetenektedirler. Bölgemizi en iyi şekilde temsil etmenin gayreti içerisinde olacağız. Bütün oda başkanlarımızın kendi bölgesinden, odasının bulunduğu bölgeden hazırlamış olduğu beş tane sorunu özet haline getirmek üzere çalışmalarımız devam ediyor. Odalar Birliği ile irtibatlı olarak çalışıyoruz. 17 Kasım’da Ankara’da yapılacak olan Sanayi ve Ticaret Şurasında bu raporu sayın başbakana sunacağız. Çözüm merkezi hükümette ve siyasi otoritededir. Burada derdimiz zengin olmaktır.
Zengin olmak bütün milletimizin fertlerinin hakkıdır
     Zengin olmak bütün milletimizin fertlerinin hakkıdır. Bütün insanlarımızın yaşam standartlarının yükselmesini, zenginleşmesini istiyoruz. Milletimizin zenginleşmesi için tespit ettiğimiz sorunlar münferit olup, lokal bazda sorunlar değildir. Uygulanabirliği olan sorunlardır. Her oda başkanımız kitaplar halinde sorun yazabilir. Esas olan uygulanabirliği ve o bölgede yaşayan insanların yaşam standardına, gelir seviyesinin yükselmesine katkı sağlayacak sorunları çözmek ve ortaya koymaktır.
TOBB odalar ve borsalar yönünden 
Türkiye’yi 13 bölge halinde şekillendirmiştir
      Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği odalar ve borsalar yönünden Türkiye’yi 13 bölge halinde şekillendirmiştir. Bu toplantıda 13 bölgeden 13 tane konuşmacı ve temsilci olacaktır. Bunlar kendi sorunlarını Sayın Başbakana aksettireceklerdir. Bizde bölgenin kalkınmasında temel teşkil edecek 5 tane ana sorunu tespit ettik. Çözüm için Sayın başbakana sunulmak üzere, bölge milletvekillerimizden ve merkezi hükümetten yardım isteyeceğiz. Bu toplantılar son beş yıldır yapılan toplantılardır. Sayın Başbakanımız bizim konuşmalarımızı saatlerce yerinden kalkmadan dinliyor. Bundan önceki toplantıda Ordu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ömer Aydın sözcüydü. O toplantıda Sayın Başbakanımızı 5.5 saat oturduğu yerden kalkmayarak sorunlarımızı dinledi.
Her ilimize bir üniversite teklifimiz gerçekleşmiş oldu
      Bu sorunların içerisinden çözülen sorunlarımız olmuştur. Bunlardan her ilimize bir üniversite teklifimiz gerçekleşmiş oldu. Bu sorunumuz çözüldüğü için listeden çıkardık. Basın olmazsa bizim olmazlarımızın başında gelen kuruluşlardır. Mutlaka ve mutlaka bizlerin bu sorunlarımızın çözümü noktasında eğer basın bizi desteklemezse çözüme ulaşmakta zamanda kolay olmuyor. Basının gücünü kabul etmememiz mümkün değildir. Bunu herkes biliyor. Bölgemizin sorunlarının çözülmesi noktasında basınımızın daha hassasiyet göstermesini özellikle bekliyoruz. Bugün Türkiye’nin geldiğimiz noktada Türkiye’nin bağımsızlığın tartışıldığı bir noktaya geldiğimiz bugünlerde, inanıyorum ki basına ve Türkiye’de yaşayan ve Türkiye’nin misakı milli sınırları içinde bütünlüğünden yana olan herkese daha çok görev düşüyor.
Daha dinamik olmamız gerekiyor
      Daha çok hassasiyet düşüyor. Daha dinamik olmamız gerekiyor. Bütün dünya milletleri ve devletleri tek bir şey için çalışıyor. O da zenginleşmektir. Bu bir realitedir ve inkar edemeyiz. Zaman zaman imtina ettiğimiz dönemlerde yanlış yaptığımıza inanıyorum. Herkes zengin olmak istiyor. Her şahıs zengin olmak istiyor. Her şehir zengin olmak istiyor.Her devlet zengin olmak istiyor.Zengin olmanın bana göre iki önemli ayağı vardır. Bunlar; 1- Huzur olmalı 2-Çalışma olmalıdır. Huzur olmazsa, çalışma olmaz. Çalışma olmazsa, zenginlik olmaz. Napolyon Bonapart para para demiş de. Parayı bulmak için ne yapmak gerekir. Önce huzuru bulmak gerekir. Huzuru bulursak bu millet çalışmaya hazırdır. Huzur ve çalışmak eşittir zenginliktir. Huzur içinde bu toprağa, bu bayrağa kayıtsız ve şartsız sadakat ve itaat gerekir. Gümüşhane’ye kadar gelerek bizleri bulunduğumuz yerlerde ziyaret ettiniz. Sizinle tanışmak, bizim için büyük bir keyif oldu. Başarılarınızın devamını diliyorum.
Küresel krizden en az zararla kurtulacak bir ülkeyiz
     Küresel krizden en az zararla kurtulacak bir ülkeyiz.1994 ve 2001 krizleri bizim için önemli tecrübe kaynakları olmuştur. O dönemlerde biz bugünkü dünyanın yaşadığı sıkıntıları yaşadığımız için birçok tedbiri aldık. Özellikle mali sektörde çok önemli tedbirler alınmıştır. Şu an o alınan tedbirlerin faydasını görüyoruz. Ciddi manada etkilenme olmasa da önemli ölçüde etkileneceğiz. Dünyada kopan gürültü ve dünyanın etkilendiği ölçüde değilde, daha az ölçüde etkileniriz diye düşünüyorum. Biraz daha kurumsal yapıya sahip olan, ayakları yere basan firmalarımız küçük sarsıntılar geçirseler dahi yıkılması mümkün değildir. Kurumsallaşmış ulusal ve uluslar arası firmalarımız gerçekten takdire şayan başarılar elde ediyorlar .% 6–9 büyüme hızımız bu firmalarımız sayesinde olmuştur. Küresel esintiyi fazla zarar almadan atlatacağımıza inanıyorum.
Ürüne destek verildiği zaman, üretmek zorundasınız
     Tüketici toplumu olmaya yönlendiriliyoruz. Bence bu merkezi hükümetin yanlış uygulamalarından kaynaklanıyor. Bu yanlış uygulamalardan biri doğrudan gelir desteği adı altında çiftçimize verilen nakit paradır. Bu merkezi hükümetin çok iyi niyetlerle çıkarmış olduğu, ancak sonradan amacından sapan, uzaklaşan ve kaynak olarak verilen bir para haline gelmiştir. Bu çok yanlış uygulamadır. Ben inanıyorum ki hükümetimiz bu yanlış uygulamayı fark etti. Edindiğimiz bilgilere göre bu doğrudan gelir desteği artık kuru araziye verilmeyecektir. Tamamen ürüne verilecektir. Destek verilmeli ama ancak ürüne verilmelidir. Ürüne destek verildiği zaman insanlar çalışacaktır. Ortaya mal konulacaktır. Buna destek verilsin. Köylümüz ve çiftçimiz tarlam var, bana destek ver diyor. Bu şekilde verilen para karşılıksız paradır. Bu yanlış bir uygulamadır. Bu desteğin ürüne verilmesi gerekir.Ürüne destek verildiği zaman, üreten toplum olacağız.Ürüne destek verildiği zaman, üretmek zorundasınız.Üretici kesimin çoğaltılması gerekir.Mutlaka daha çok üretmemiz lazımdır.”
   
 
  

Kamu Yönetimi Araştırma Derneği Genel Başkanı Ali Koplay: “Güçlü bir Türkiye inşaasına, katkıda bulunmak”

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN  
    Kamu Yönetimi Araştırma Derneği Genel Başkanı Ali Koplay, Kamu Yönetimi Araştırma Derneği konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
Multi-disipliner kişiler tarafından kuruldu
    Derneğimiz 2005 yılında sivil toplumun gücüne inanan Müfettiş, akademisyen, bürokrat ve özel sektör temsilcilerinden oluşan multi-disipliner kişiler tarafından kuruldu. Derneğimizin adı” Kamu Yönetimi Araştırma Derneği” dir.  Kısa adı  ise; “KAYAD'” dır.
 Kamu yönetiminin, özel sektörün, Türk dünyasının ve toplumun içinde bulunduğu sorunları, esaslı bir şekilde ve derinlemesine inceleyerek yeni ufuklar açan, gerçekçi ve demokratik bir anlayış ile çözmeye kararlı; kamunun isteklerini ve toplumsal yararı her şeyin önünde gören bir anlayışla idealist, azimli, demokratik kültürle yoğru1muş, fedakar kişilerin oluşturduğu bir toplulukla, dostluk, kardeşlik, dayanışma, yardımlaşma ve karşılıklı güvenin tesis edildiği ve geliştirildiği; kişilerin hak ve hürriyetlerinin korunduğu, adaletin egemen kılındığı, güvenli geçmişten güçlü geleceğe doğru kalkınmış, dünya devletleri içerisinde yerini alan müreffeh ve güçlü bir Türkiye inşaasına, katkıda bulunmaktır.
Kamu yönetiminin sorunlarını tespit etmek
     Derneğimiz; kamu yönetiminin, özel sektörün, Türk dünyasının ve toplumun maddi ve manevi birikiminden yararlanarak ve bunların sentezini yaparak, yeni bir muasır medeniyet inşaası konusunda bunlardan en üst düzeyde yararlanır. Bu bağlamda düşünce ve bilgi üretimi ve bunları toplumla paylaşarak aksiyona dönüştürme faaliyetleri yapar. Bu çerçevede; Kamu yönetimi, özel sektör, toplumsal, ekonomik ve kültürel alanlarda sorunları tespit etmek ve çözüm üretmek amacıyla, alanına ve konusuna göre bilimsel araştırma komisyonları kurar. Bu komisyonlar, araştırma komisyon başkanlığı şeklinde faaliyetlerini yürütür. Kamu yönetiminin sorunlarını tespit etmek üzere araştırma, inceleme ve istatistikî çalışmalar yapar. Konularına göre alan çalışması yapar ve bu çalışmaların sonuçlarını yasal her türlü iletişim araçlarını kullanarak kamuoyuna duyurur ve bunları kamuoyuyla paylaşır. Dernek amaçları kapsamında kamu yönetimini doğrudan ve dolaylı olarak  ilgilendiren konularda, kongre, konferans, seminer, panel, brifıng, röportaj, sempozyum ve benzeri eğitsel etkinlikler düzenler.
Uzman kişilerden oluşan çalışma grupları
     Faaliyetlerini etkin ve verimli kılmak amacı ile aynı ilkeler doğrultusunda çalışan sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapar ve ortak projeler geliştirir. Ayrıca sivil toplum bilincinin gelişmesi ve kurumsallaşması için gerekli çalışmaları yaparak bu doğrultuda etkinliklerde bulunur. Dernek kamu yönetimi, özel sektör, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi konularda bilimsel çalışmalar yapar veya yaptırır. Bu amaçla konusunda uzman kişilerden oluşan çalışma grupları ile çalışmalarını projelendirir ve ulaşılan sonuçları rapor haline getirir. Bu raporları, öncelikli olarak dernek üyelerine gerekli gördüğünde kamu kurum ve kuruluşlarına, kamuoyuna ve özel sektör kuruluşlarının bilgisine sunar.
Dernek amacına yönelik bilimsel araştırmalar
     Dernek amacına yönelik bilimsel araştırmalara, bilgi, belge, kitap vs. imkanları ölçüsünde mali nitelikte destek sağlar ve bu doğrultuda destek alır. Aynı zamanda kitap, dergi ve benzeri yayınlar yapar. Amaçlarını gerçekleştirebilmek için KAYAD, amaçlarına yönelik akademi, enstitü ve araştırma merkezleri kurar. Dernek, amaçlarını kurumsallaştırmak için Ekim ayının ilk haftasını “Kamu Yönetimi Haftası” ilan eder. Ayrıca, kamu yönetimi kongresi düzenler. Derneğimiz Kamuoyunu Bilgilendirme Faaliyetleri Kapsamında; Öncelikle derneğin amacı doğrultusunda araştırmalar yapan uzmanların ve bilim adamlarının çalışmalarını kitap, dergi, broşür, bülten, rapor ve benzeri basım yöntemleriyle ve ayrıca konunun niteliğine göre tertiplenecek konferans, seminer şeklindeki etkinliklerle değerlendirir. Bu bağlamda, çeşitli yollarla edinilen bilgileri tüm iletişim araçlarından yararlanılmak suretiyle kamuoyuna duyurur.
Kişisel melekelerinin gelişimi konusunda düşünce üretir
     Kamuoyuyla paylaşır. Derneğimiz Bireylerin Kişisel Gelişimine Katkıda Bulunmak Amacıyla; Öncelikle üyelerin birbirleriyle tanışmalarını temin eder. Yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik ederek, aralarında anlamlı bir bağ ve birliktelik kurmayı amaçlar ve bunun için gerekli ortamı hazırlar. Kişisel melekelerinin gelişimi konusunda düşünce üretir ve benzeri etkinliklerde bulunur. Bireylerin kişisel gelişimi için bedelli veya bedelsiz eğitici, öğretici kurşlar açar, seminer ve konferanslar düzenler, ayrıca konusuna göre bilimsel inceleme gezisi düzenler.
Bireylerin kariyer planlaması ve kariyer gelişimine katkıda bulunmak
     Bireylerin kariyer planlaması ve kariyer gelişimine katkıda bulunacak etkinliklerde bulunur Derneğimiz  Toplumsal ve Özellikle Gençliğin Gelişmesine Yönelik Olarak ise; Gençlerin, kendilerini ilgilendiren her alanda ve her kademede yönetime katılmalarını, bilimsel çalışmalara ve araştırmalara iştiraklerini sağlar. Çalışma yaşamındaki gençlerin kişisel ve sosyal gelişmelerinin desteklenmesi, yaşadıkları güçlüklerin ve sorunların çözümlenmesi, ayrıca gençlerin suça yönelmelerinin alkol ve madde bağımlılığının önlenmesi konusunda gerekli araştırmaları yapar veya yaptırır.
Genç bilim adamlarının yetişmelerini destekler
      Başarılı ve çalışkan olduğu belgelerle anlaşılan öğrencilere burs verir. Genç bilim adamlarının yetişmelerini destekler. Üyelerinin yurt dışı eğitim faaliyetlerine ilişkin gerekli ortamı hazırlar ve bu doğrultuda danışmanlık hizmeti verir. Yüksek lisans ve doktora yapanlara imkanları ölçüsünde destek sağlar. Ülkemizin ve insanlığın tarih ve kültür birikiminden yararlanarak demokrasinin geliştirilmesi ve demokratik kültürün kurumsallaşması için çalışmalar, araştırmalar yapar ve bunu topluma çeşitli yollarla aktarmak suretiyle toplumla paylaşır. Bu amaçla eğitim, dil ve kültür merkezleri açar ve çalıştırır.
İnsandan başka hiçbir şey, dünyanın ekolojik  dengesini bozamaz
     Bütün bu çalışma alanlarının ve etkinliklerin yanında KAYAD; “İnsandan başka hiçbir şey, dünyanın ekolojik  dengesini bozamaz” cümlesinden hareketle çevre dengesi konusunda toplumsal bilincin gelişmesine katkıda bulunur. Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için ekolojik dengeye uygun kentsel dönüşüm ve toplu konut projeleri hazırlar veya hazırlatır. Bu vesile ile derneğimizin amaçlarını ve faaliyetlerini gerçekleştirmek için azami gayret gösteren Derneğimizin Genel Başkan Yardımcıları Sayın Selami Duman, Sayın Murat Akçakaya, Sayın Süheyla Savcı, Derneğimizin Genel Sekreteri Sayın Ercan Ermiş, Derneğimizin Mali Koordinatörü Sayın Yaşar Aydın ve Derneğimizin Strateji Geliştirme Başkanı Sayın Ayşe Sibel Öksüze ve Denetleme Kurulu Üyemiz Sayın Özgür Şahin ile derneğimizin can dostu değerli üyelerine bu röportaj vesilesiyle çok teşekkür ederim.Ayrıca size de teşekkürlerimi bir borç bilirim.”
 
 




Bu sayfa hakkındaki yorumlar:
Yorumu gönderen: Ali KOPLAY, 28.11.2008 12:58:13:
Yorumcu arkadaşlara ilgi ve alakalarından dolayı çok teşekkür eder, katkılarının devamı dileklerimle, saygı selam ve sevgilerimi sunarım.

Yorumu gönderen: Doğan ONUR, 27.11.2008 11:57:42:
Sayın Genel Başkanım, Aynı yöne birlikte bakabilen insanları bir araya getirerek yarattığınız sinerjinin çok yakın gelecekte Türk Kamu Yönetimine imzasını atacağına inanmaktayım.Yolunuz açık ve aydınlık olsun!Saygılarımla!Doğan ONUR

Yorumu gönderen: Alperen YÜCETÜRK, 25.11.2008 23:31:06:
Sayın Koplay, derneğinizden bu röportaj sayesinde haberdar oldum.Meslektaşım olarak kamu yönetimine getirmeye çalıştığınız anlayıştan ve verdiğiniz mücadeleden dolayı tebrik ediyorum.Çünkü, dernek faaliyetleri bir özveri gerektirir.Sizde de bu azim ve kararlılığı görmekteyim.Size bu yolda ve ülküde başarılar dilerim.

Yorumu gönderen: şükran misci, 25.11.2008 22:37:25:
kendini tek bir konu veya görevle sınırlamayıp,sahip olduğu potansiyeli devleti ve milleti için kullanmayı şiar edinmiş siz ve sizin gibi kişiliklere ihtiyacımız var.bu anlamdaki çalışmalarınız için tebrik ve teşekkür ediyor ediyor,saygılar sunuyorum.Şükran misci Bursa

Yorumu gönderen: Ali KOPLAY, 25.11.2008 15:14:40:
Sayın Şinasi Bey;ilgi ve alakanız için çok teşekkür eder, katkılarınızın devamını diler, saygı selam ve sevgilerimi sunarım. www.alikoplay.org

TEKGIDA-İŞ Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel: “Mücadelemiz inandığımız toplumumuz içindir”

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
      TEKGIDA-İŞ Sendikası Başkanı ve Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Sekreteri Mustafa Türkel, ÇAYKUR ve TEKGIDA-İŞ Sendikası konulu yaptığım röportajda şunları söyledi; 
      Ülker ve Coco Cola gurubu Rize’de çayla ilgili fabrikalar satın almaya başladılar.
Yaklaşık 8 aydır konuşmalarımda söylediğim gibi, burada sendikal bir değişim adı altında aslında çok uzun yıllardır, planlanan, çayı ve Çaykur’luyu ele geçirmek için ulus ötesi şirketler ve bunların Türkiye’deki bazı yerli işbirlikçileri çok uzun yıllardır, buralarda planlama yapıyorlardı. Türkiye’de özelleştirme adı altında talan ve yağma olanca hızıyla devam ediyor. Ama şu anda kamuya ait KİT’lerde en önemlisi Çaykur’dur. Özellikle gıda devi olma yolunda bazı adımlar atan bazı şirketlerimiz çayda da büyümek suretiyle dünya şirketi olma arayışı içindeler. Nitekim bildiğim kadarıyla Ülker ve Coco Cola gurubu Rize’de çayla ilgili fabrikalar satın almaya başladılar. Şimdi bu anlamda da çok uzun yıllar burada sinsi bir operasyon düzenleniyor. 
Operasyonu yapmak için, kendi elleriyle taşeron olarak gönderiyorlar
      HAK-İş’e bağlı Özgıda-İş adında küçük bir sendikanın Çaykur’da çalışan yöneticisini, memurunu aldı ve buraya sendikacı olarak gönderdi. Bunu bu operasyonu yapmak için, kendi elleriyle taşeron olarak gönderiyorlar. Tabi bunların altında derin ve ince hesaplar var. Yöre insanını perişan edecek bir sonuç ortaya koyar. Tekgıda-İş Sendikası olarak bu bölgede 55 yıldır varız. 55 yıldır çayla, Çaykur’la, çay üreticisiyle adeta et-tırnak gibiyiz. Bizden önce babalarımız, onların ağabeyleri derken şimdi bu görev bizdedir. Biz yaptığımız bugünkü toplantı ve 8 aydır yaptığımız mücadele ile Çaykur’da oynanmak istenen oyunları, buradaki kamuoyunla paylaşıyoruz. Esnafla rahatlıkla paylaşıyoruz. 
Başladığımız günden bugüne kadar çok önemli mesafeler aldık
      Başladığımız günden bugüne kadar çok önemli mesafeler aldık. Beklentilerimizin ötesinde halk desteği, kamuoyu desteği, yöre desteği almaya başladık Demek ki doğru yolda ilerliyoruz. Bunun yanında diğer sendikalar ve muhatapları inkâr etmeye başladılar. Rize’ye gelmeden, Ülker Grubu yöneticilerinden birisiyle konuştum. Ona da aynı şeyleri söyledim. Ülkerin kendi fabrikalarında çalışan bütün temsilci, yöneticilerine aylarca izin vermişler. Otellerini, yemek giderlerini ödüyorlar. Buralarda gelmişler örgütlenme çalışması içerisindeler. Burada bunun başka türlü izahı olmaz. Bizim ciddi anlamda, doğru mücadele ettiğimizin, tespitimizin doğru olduğunu ortaya koyuyor.
Çaykur kurumu çok önemlidir.
Bu bölgenin adeta, olmazsa olmazı haline gelmiştir
      Çaykur’un fabrikalarının bulunduğu araziler, fabrika yerleri şehirlerin merkezindedir ve
 müthiş değerdedir. Burada çayı ve fabrikaları yok ederek, çayda tekelci anlayışı kendi lehlerine çevirmek istiyorlar. Bu anlamda da Çaykur gibi bir gücü silmeleri gerekir. Çünkü Çaykur Kurumu çok önemlidir. Bu bölgenin adeta, olmazsa olmazı haline gelmiştir. Giresun- Ordu taraflarında fındık, Rize bölgesinde çaydır. Bunların ikisinin olmadığı yerde Karadeniz yok olur. Burada göç diye felaket bir olayla karşılaşırız. Güneydoğudan beter hale gelir. Güneydoğu’da; hayvancılık, besicilik yaparsınız, Burası dağ, Karadeniz’de dağın ötesine geçemiyorsunuz. Karadeniz’in sarp yapısı insanlarımızı göçe zorluyor. Çay bitkisini toprağa ektiğin zaman heyelanı önlüyorsa, çay aynı zamanda bu bölgenin insanını da bu coğrafyada tutuyor.
Önümüzdeki her gelişmeyi adım adım izliyoruz
      Eğer Çaykur özelleştirilir, eğer bu operasyonda başarılı olurlarsa, bu bölge felaketle karşı karşıya gelir. Çaykur kaç defa özelleştirme kapsamına alınmış, fakat bizim mücadelemiz sonucu özelleştirme kapsamından çıkarılmıştır.Rize’de bizim söylediklerimiz dikkate alınmazsa, önümüzdeki her gelişmeyi adım adım izliyoruz. Arkadaşlara talimat verdim, Pazartesi gününden itibaren suç duyurusunda bulunacaklardır. Önümüzdeki günlerde tekrar Rize’de olacağım. Buradaki tabloyu bir kez daha göreceğiz. O zaman, o mitingin kararını vereceğiz. Yapılacak mitingde ne olduğu görülecektir. O zaman Çaykur Genel Müdürü dahi bu işe alet olanlar o gün kaçmaktan başka çare bulamayacaklardır.
İnsanlarımızın rızkıyla uğraşıyorlar
       Özellikle fabrikalarda garip insanlarımızı buluyorlar. Seni bir yere süreriz diyorlar. Tehdit ve telefonlara çekilen mesajlarla huzursuz ediyorlar. Ağır işte çalışanlara bekçilik veriyorlar. İnsanlarımızın rızkıyla uğraşıyorlar. Allah’ın garibi şurada 4 ay çalışacak ekmeğini elde edecek. Bunun için çalışanlara her türlü baskı deneniyor. Amire, memura karşı saygı ve sevgi olduğundan, siyasette yerel yöneticiler, akrabalık ilişkileri, her türlü baskı uygulanıyor. Burada Çaykur’la ilgili çok büyük bir oyun oynanıyor. Bunlar bu oyunun parçalarıdır. Tepkiler çok büyüktür. HAK-İŞ ‘in Konfederasyon olarak üye sayısından çok fazlayız. Sendika olarak üye sayımız 62.300’dür. Çaykur’daki üye sayımız ise 14.200 civarındadır. Çaykur bizim üye sayısının % 20-25’ni oluşturuyor. Sadece biz Çaykur’a bağlı bir sendika değiliz. Çaykur’un geleceğinde eğer çok önemli bir karar varsa, her türlü fedakârlığı yaparız. Biz Genel Başkan olarak, kişisel hırslarımızın ötesindeyiz. Geldik gidiyoruz. Bundan sonra bizim mücadelemiz inandığımız toplumumuz içindir. Teşkilatımız içindir. Ülkemiz içindir. Sendikacı olarak dürüst ve şeffaf olmak zorundayız. Esasla yaşam biçimimizi örtüştürmek zorundayız.”

                                                            

İLESAM Başkanı Prof. Dr. Vahit Bıçak: İLESAM Türkiye’nin çok köklü bir meslek birliğidir

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
      Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) Başkanı Prof. Dr. Vahit Bıçak, İLESAM konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;                              
Denetleme kurulumuz şu an incelemelerini yapıyor
      İLESAM Genel Kurulu 2008 yılı ocak ayında yapıldı. Genel kurul 9 kişilik yönetim kurulu seçer. Bu yönetim kurulunun dokuz üyesi kendi arasından bir yönetim kurulu başkanını seçer. Ocak ayında genel kurulumuz yaptık. Dokuz kişilik yönetim kurulu oluşturuldu. Yönetim kurulu genel kurulun hemen arkasından yaptığı toplantıda Sayın İhsan Işık’ı yönetim kurulu başkanı seçti. Birtakım ihtiyaçlar olduğunda yönetim kurulu bir başka üyeyi kendi arsından başkan seçebilir. 16 Eylül tarihinde İLESAM yönetim kurulu kendi arasında yeniden yapılanma ihtiyacı oluştu. Bizler bu konuların tarafı değiliz. Birtakım iddialar ortaya atılmıştır. Bu iddiaların karşı cevapları verilmiştir. Biz bunların tarafı değiliz. Bunlar yönetim kurulu olarak İLESAM Denetleme Kuruluna intikal ettirdik. Denetleme kurulumuz şu an incelemelerini yapıyor. Denetleme Kurulumuz incelemelerini yaptığı zaman, oradan gelecek raporlara göre biz gereğini yapacağız.
İddialar araştırılacaktır
      Şu anda bizim için ortaya atılan birtakım iddialar vardır. Bu iddialar araştırılacaktır. Araştırma sonucunda yasal olarak ne ise o yapılacaktır. Yönetim Kurulumuz 16 Eylül’de yaptığı toplantıda yeniden yapılanma kararı almıştır. Genel kurulumuzda yeniden yapılanma yapılsın, yapılmasın diye gizli oylama yapılmıştır. Yapılan oylama sunucunda yeniden yapılanma ihtiyacı olduğu ortaya çıkmıştır. Yeniden yapılanma üzerine başkanlık ve başkan yardımcılığı, muhasip üye için oylama yapılmıştır. Yapılan bu seçim sonucu yeni bir yönetim, yeni bir anlayış şu an İLESAM yönetimindedir. Yeni İLESAM yönetiminin bu iddiaların arkasında durmak gibi bir yaklaşımı yoktur. Bunlara tamamen eşit mesafededir. Konuyu Denetleme Kuruluna intikal ettirmiştir. Denetleme Kurulundan gelecek rapora göre de bir sonra ne adım atacağımız gene yönetim kurulu tarafından belirlenecektir. Bu iddialarla ilgili sorularınızı yanıtlayamıyorum. Denetleme kurulundan gelen rapor ne yönde olursa biz o konuda gerekli işlemleri yapacağız.
Yasal işlemler zaten başladı
     Yasal işlemler zaten başladı. Bu iddialar yerinde görülürse gereği yapılır. Bu yönetim kurulunun taktiridir. Yönetim kurulu olarak karar aldık. Konuyu Denetleme kuruluna havale ettik. Denetleme kurulu iddiaları inceliyor. İddia edenlerin ifadelerini alıyor. İddianın bütün boyutları ile Denetleme Kurulunca inceleniyor. Bu nedenle Denetleme Kurulunun sonucunu bekliyoruz. Üyelerimizin şu an herhangi bir düşünceye kapılmasına gerek yoktur.
İLESAM Türkiye’nin çok köklü bir meslek birliğidir
     İLESAM Türkiye’nin çok köklü bir meslek birliğidir. Tarım toplumunda zenginliğin kaynağı topraktır. Endüstri toplumunda fabrikadır.Bilgi toplumunda servetin kaynağı beynin ürettiği ürünlerdir.Türkiye’de beynin ürettiği eserlerin mali ve manevi haklarını korumak için oluşturulmuş meslek birliğidir.Üyelerimiz kaynak takımı oluşturuyor.Bu nedenle bu tür iddialar olabilir. İddialar araştırılıyor, ne gerekiyorsa o yapılacaktır.Yeni bir bakış anlayışı İLESAM yönetimine hakimdir.Bu vesileyle tüm eser sahiplerinden üye olmayanları üye olmaya davet ediyorum.
Eserine sahip çık, İLESAM’a üye ol kampanyası başlattık
    Eserine sahip çık, İLESAM’a üye ol kampanyası başlattık. Toplam üye sayımız 1400 civarındadır. Bu sayı çok azdır. Türkiye’de eser üreten sayısı 1400 değildir. Sadece Üniversitelerimizde 80.000 civarında eser üreten kişi vardır. Göreve geldiğimizde bütün Üniversite Rektörlerine mektup yazdım. Bunları üyeliğe davet ettim. Üniversiteler kurumsal olarak üye olması gerekir. Şahıslar yanında, kurumlarda üyemizdir. Türkiye’de eser sahipliği konusu istediğimiz düzeyde gelişmiş değildir. Muhabirler, köşe yazarları üye olabilirler. Yazdığınız haberi gazeteniz kullanabilir, bunun dışında başkası kullandığı zaman eser üzerindeki haklarınızın korunması gerekir. İLESAM bunu için vardır.
İLESAM büyük bir medya atağı başlatmıştır
      Onun için İLESAM büyük bir medya atağı başlatmıştır. Ülkemizin tüm eser sahiplerini meslek birliğine üye olmaya davet ediyorum. Ülkemizde fikri haklar konusu ihmal edilmiştir. Bu konunun gelişmesi lazımdır. Meslek birliklerinin güçlendirilmesi gerekir. Küçük tartışmalarla meslek birliğinin yıpratılmasına müsaade etmememiz gerekir. Türkiye’de meslek birlikleri daha çocukluk çağını yaşayan, henüz istenilen olgunluğa gelişmemiş, gelişme potansiyeli olan birliklerdir. İddialar incelenir. Hukuk devletinde gerekli mekanizmalar vardır. Üyelerimiz açısından endişe edici bir durum bulunmamaktadır.
Üye olma kriterlerimizi Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu düzenliyor
      Üye olma kriterlerimizi Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu düzenliyor. Bu kanun eserin ne olduğunu tanımlamıştır. Sahibinin hususiyetlerini yansıtan her türlü ürüne eser denir. Bunun boyutunun önemi yoktur. Bu kitap, köşe yazısı, antik eser, şiir, şiir kitabı olur. Tek mısra bile eserdir. Bu eseri ile büyük bir servet kazanabilir. Eserin boyutu önemli değildir, önemli olan eserde özgünlüktür. Kişinin hususiyetlerini taşıması gerekir. Kitap olması önemli değildir. Eser; orijinal ve işleme eser diye ikiye ayrılır. Bir kitabın aslı orijinal eserdir. Bir dilden başka dile çevrildiğinde o eser işleme eserdir. Dolayısıyla çeviride bir eserdir. Çeviren kişi ona kendi hususiyetlerini katar. Hedefimiz tüm eser sahiplerinin meslek birliğine üye olmasıdır.
Televizyon kanalları ile yasa gereği sözleşme yapıyoruz
      Televizyon kanalları ile yasa gereği sözleşme yapıyoruz. Eser sahiplerimizin eserleri televizyon kanallarında kullanıldığında bunlardan telif hakları doğuyor. Telif haklarını televizyon kanallarından alıp üyelerimize dağıtıyoruz. İzinsiz eser kullanımında üyelerimiz adına mahkemelerde dava takip etme yetkisine sahibiz. İLESAM avukatları mahkemelerde davaları takip ediyor. Eser sahiplerinin maddi ve manevi her türlü hakkını koruyor. Bütün eser sahiplerini üye olması gerekir.
ISBN numarası alan herkesin meslek birliğimize üye olması gerekir
      Kültür ve Turizm Bakanlığından ISBN numarası alan herkesin meslek birliğimize üye olması gerekir. Kanunda bu zorunluluk yoktur. Bu kanunu yazanlar kendi haklarını korurlar diye örgütlenir endişesiyle üye zorunluluğu kanunla getirilmemiştir. Eser sahipliği konusunda bir bilinç artacak diye ümit ediyorum. Eser sahipleri bize üye olduklarında o eserin kendilerine ait olduğunu tescil ettiriyor. İleride bir uyuşmazlık çıktığında mahkemeler bu eser kimin diye bize soruyor. Bizim sunduğumuz delillere mahkemeler itibar ediyor. Mahkemeler bizi bilirkişi olarak belirliyor. Bizi yarı resmi kurumuz. Türkiye’nin her yerinde eser üreten çok değerli şairler yazarlar vardır.
Türkiye’nin her yerinde şubeleşmek ve üye sayımızı artırmak istiyoruz
     Türkiye’nin her yerinde şubeleşmek ve üye sayımızı artırmak istiyoruz. Bu konuda herhangi bir tereddüdümüz söz konusu değildir. Bunlar plan, program, mali imkan konusudur. Türkiye’de hızla yapılanmak istiyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığına bandrol satışı yapma konusunda başvuruda bulunduk. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunda böyle bir zorunluluk yoktur. Kanun diyor ki bandrolu devlet satar veya meslek birlikleri aracılığı ile satılır diyor. Bu iş bize verildiğinde Türkiye’nin her yerinde bandrol satış noktaları olacaktır. Bu da Türkiye çapında yapılanma sürecine katkı sağlayacaktır.”
 
 
 

Karabük Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Soykök: Türkiyede ekonomi durma noktasına geldi

0
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
      Karabük Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Ahmet Soykök; Karabük ilinin sevilen ve takdir edilen, alçak gönüllüğü ile insanların gönlünü kazanan iş adamlarındandır. Halkla iyi bir iletişimi olup, Karabük ve Türkiye’nin ekonomik ve sosyal sorunlarını ve çözüm yorumlarını iyi bilen ve analiz eden, bildiklerini açık yüreklilikle söyleyen bir kişiliğe sahiptir. Karabük Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Ahmet Soykök, Karabük ve Türkiye’nin ekonomik ve sosyal durumu konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
Kardemir 72 metre ray ve profil üretimine başladı 
      “Karabük;Demir ve Çelik Fabrikasının 3 Nisan 1937 tarihinde temeli atılmasıyla kurulmuş bir şehirdir. Bu oluşumun ardından tüm Türkiye’den Karabük’e göç olmuştur. Bu nedenle Karabük’ü bir Cumhuriyet kenti olarak nitelendirebiliriz. Karabük halkı 1994 yılına kadar geçimini bu fabrikadan temin etmiştir.1994 yılında dönemin hükümeti tarafından bu fabrikanın ömrünü tamamladığı gerekçesiyle kapatılmasına karar verilmiştir. Fakat yöre halkı kapatılma kararını kabul etmeyerek, birlik ve beraberlik içerisinde direniş göstermiştir. Bunun sonucu fabrikanın özelleştirilmesi gündeme gelmiştir. Böylece bugün Kardemir Demir Çelik Fabrikaları özelleştirilmiştir. Özelleştirme sonucu fabrika hızla büyümeye başlamış ve yeni yatırımlar yapılmıştır. Fabrikamız 72 metre ray ve profil üretimine başlamıştır. Bu ürünler daha önce yurt dışından ithal ediliyordu. Şimdi ise bu ürünlerin yurt dışına satışı yapılmaktadır. Yakında da dördüncü yüksek fırın kuruluyor. Bir milyon olan üretim, iki milyon tona çıkacaktır.
Öncelikle ormanla ilgili fabrikaların kurulması gerekir
      Kentin birinci sırada yaşamını, geçimini, lokomotifini sağlayan Kardemir Demir ve Çelik fabrikalarıdır. Bu fabrikada dört bine yakın personel çalışmaktadır. Kardemir’in büyümesinden, dünya markası olmasından çok mutluyuz. Mevcut Kardemir Demir-Çelik Fabrikaları ilimizin büyümesi ve ticari anlamda canlanması için yeterli değildir. Bu nedenle alternatif sektörlere ihtiyaç vardır. Bu konuda Ticaret ve Sanayi Odası olarak büyük mücadele veriyoruz. Bölgenin % 70’i ormanlarla kaplıdır. Fakat ilimizde hammaddesi ormanla ilgili hiçbir tesisimiz yoktur. Bu nedenle öncelikle ormanla ilgili fabrikaların kurulması gerekir. Bunun için alternatif sektör olarak bunu öneriyoruz. Bu konuda tüm Türkiye’ye ve dünyaya sesleniyoruz. Demir ve Çelik Fabrikasının yan(metal )sanayisinin kurulması gerekir.
 
Karabük olarak teşvik mağduruyuz 
      Diğer taraftan yeraltı kaynaklarımız ve doğal zenginliklerimiz mevcuttur. Bu kaynakların değerlendirilmesi gerekir. Bu yatırımların Karabük’e gelebilmesi için devletimizden sektörel bazda bölgesel teşvik istiyoruz. Biz Karabük olarak teşvik mağduruyuz. Etrafımızdaki bütün iller 5084 nolu teşvik kapsamında olan illerdir. Bu iller yatırımlarını az da olsa aldılar ve ekonomileri hareketlendi ve canlı bir haline geldiler. Organize Sanayi Bölgemizde yeni küçük yatırımlar yapılmaya başlandı. Bu bölgenin % 30 doluluk oranına ulaşmasına çalışıyoruz. Bu nedenle yatırım alamadık ve alamıyoruz. Bu nedenle siyasi iktidardan bölgesel bazda teşvik istiyoruz. Bunun sıkıntısını bugüne kadar çektik. Karabük’ün gerçekten ekonomisi güçlü bir il olabilmesi için teşvike ihtiyacımız vardır. Teşvikin ardından yörede yatırımlar mutlaka gelecek, Karabük ekonomisi canlanacaktır. Önceden Demir ve Çelik Fabrikalarında 17000 işçi çalışıyordu. Böyle bir kapasiteye göre oluşmuş ekonomimiz vardır. O zaman canlı bir ekonomimiz vardır. Kardemir bugün özelleşti ve yeni teknoloji kullanılmaya başlandı. Özelleştirmenin sonucu işçi sayısı 400’e indi. Bu nedenle daha önce oluşan ekonomik yapıyı yeni yatırımlarla kapatmamız gerekir. Mevcut potansiyelimiz çok güçlü ve bu potansiyelimizin mutlaka değerlendirilmesi gerekir.
Safranbolu dünya miras kentidir
      Safranbolu dünya miras kentidir. Türkiye’de korunma altına alınan üç yerden birisidir. Safranbolu’nun tarihi nostaljik değerleri tüm Türkiye’nin ve dünyanın dikkatini çekmiştir. Safranbolu’ya çok turist gelmektedir. Turizm potansiyelimiz hafta içi değil de, hafta sonuna yöneliktir. Safranbolu’ya hafta sonları iki günlük bir turizm akışı vardır. Bu nedenle iki günlük Safranbolu turizmi bize yeterli gelmiyor. Safranbolu’da 365 gün turizm olmasını istiyoruz. Kısaca her gün turizm hareketi olmasını istiyoruz. Bunun için çok ciddi çalışmalar yapmak içerisindeyiz. Safranbolu’nun kongre merkezi haline gelmesi gerekir. Türkiye’de bugün kongre merkezi deyince akla Antalya geliyor. Günümüzde insanlar artık Antalya’ya gitmeye sıkılıyorlar. Bunun için Safranbolu’da yeni alternatiflerin düşünülmesi gerekir. Bu nedenle Safranbolu’da acilen kongre ve kültür merkezlerini oluşturmak durumundayız. Böyle bir yatırıma ihtiyaç vardır. Safranbolu’nun mevcut dokusunu en iyi biçimde korumalıyız. Tarihi evler, çeşmeler restore edilip, Osmanlı dönemindeki haline getirilmesi gerekir. Tarihi doku bozulmadan alt yapının yapılması gerekir. Turistlerin dikkatini çekecek en iyi hizmetin verilmesi gerekir. Nitelikli bir turizm hizmeti verilmesi gerekir.
Türkiye’de ekonomi durma noktasına geldi
      Türkiye’de ekonomi durma noktasına geldi. Esnaf siftah etmeden dükkânını kapatıyor. Fiyatlar yükseliyor. Son iki ayda enflasyonda tırmanışlar başladı. Özellikle gıda maddelerinde ve petrolde fiyat yükselmeleri var. Sürekli zam geliyor. Böylece vatandaşın alım gücü her gün düşüyor. Vatandaşın ticari anlamda hiçbir faaliyeti yoktur. Kısacası ekonomi durma noktasına gelmiştir. Bu nedenle çarklar dönmüyor, esnaf başta olmak üzere vatandaşın maddi sıkıntısı devam ediyor. Ticari ve Sanayi Odası olarak halkın her kesiminin sıkıntılarını izliyoruz ve takip etmek durumundayız. Esnafımız ve üyelerimiz ekonomi durdu ve tıkandı diyorlar. Zorunlu olarak nakit sıkıntılarını gidermek için bankalara girmek zorunda kalıyorlar. Bu nedenle kredi kartı kullanmak ve çeşitli kredi almak suretiyle ticari faaliyetlerini sürdürmeye gayret ediyorlar. Fakat bu iyi bir gelişme değildir. Bir yerde kazançların ve karlarını bankayla paylaşmış oluyorlar. Bu durum uygulanmakta olan mevcut ekonomik programın bir sonucudur.
Türkiye’de bankaların % 42’si yabancıların eline geçti
     Türkiye’de böylece bankaların % 42’si özelleştirme ile birlikte yabancıların eline geçti. Petrolün bir varili 30 dolardan, 100 doları aşınca dünyada bir para bolluğu başladı. Para kara gider, karı sever. Para, faiz nerde yüksekse oraya gitti. Rant gelirleri başladı. Böylece bankalar satın alınmaya başlanıldı. Bunlarda: daralan esnafa, vatandaşa, halka bankalar vasıtasıyla para satarak gelir elde ediyorlar. Bu ekonomik program sonucu olarak uygulanmakta olan bir model ve formattır. Şu anda bu model uygulanıyor. Esnaf ve vatandaşın paraya ihtiyacı olduğu için bankaya gidiyor.
Bizi hızla üretime değil, tüketime yönlendirdiler
     Gelişmiş ülkeler ülkemizi en iyi pazar olarak nitelendirdiler. Bu nedenle bizim ülkemiz üzerine yoğunlaştılar. Bizi hızla üretime değil, tüketime yönlendirdiler. Tabloya baktığımızda üreten vatandaşımız, tüketen vatandaşımız oldu. Artık köylümüzde tüketici oldu. Eskiden vatandaşımız bağ ve bahçesinde gıdasını ve birçok ürünlerini üretirdi. İşsizlikten kaynaklanan sorunlar nedeniyle vatandaşımız köyden kente zorunlu göçe zorlandı. Büyük metropollere yerleşti. Böylece hem küçük bir tüketici oldu, hem de çalışan olarak bu programda yerini aldı. Böylece köyden kente gelen insan iş arayan durumuna düştü. Bu durum bana göre Türkiye üzerinde izlenen, oynanan genel bir politika ve ekonomik model nedeniyle meydana gelmiştir.Bunların sonucunda ülkemizde hayvancılık ve tarım geriledi. Ülkemizde zaten tarım da bilimsel olarak yapılmıyordu. Ülkemizde tarım teknolojik araştırmalar sonucu yapılmıyor.
Türkiye’de işsizlik oranı % 10’un üzerindedir
     Gelişmiş ülkelerde, AB ve ABD ülkelerinde kendi vatandaşlarına belli miktarda üç yılık sigorta sürecinde 200–300 Euro şeklinde asgari ücret veriliyor. Bu ülkelerle bizim ekonomimiz çok farklıdır. Onlarda kişi başına düşen milli gelir gerçekten çok yüksek bir rakam düzeyindedir. Bizim gibi ülkelerde bu sitemin uygulanmasının olumlu tarafları var ama, öncelikle acilen istihdam yaratılması gerekir. Türkiye’de işsizlik oranı % 10’un üzerindedir. Bu seviye gerçekten yüksektir. Bu kadar insana belli bir ücret verilmesini, devletimizin bütçesinin karşılayacağını düşünmüyorum. Böyle yapıldığı taktirde insanların üretkenlikten düşüp, ekonomiden elini çeker mi diye derinlemesine tartışılması gerekir. Bu nedenle ülkemizde hızla yatırım yapılması gerekir. Yatırımların cazip hale getirilmesi gerekir. Türkiye’ye senelerce sıcak para girdi. Türkiye’de 110 milyar dolar sıcak para vardı. Geçenlerde ülkemizdeki çeşitli sıkıntılar nedeniyle, ülkemizdeki çeşitli problemler ve siyasi krizler nedeniyle bu paranın 40 milyar dolarının çıktığı söyleniyor. Ama Türkiye’de100 milyar doların üzerinde bankada, faizde bonoda, rantta dolaşan yabancı bir para vardı. Hükümetimiz tarafından bu para acilen yatırıma dönüştürülmeliydi. Bu para cazip şekle getirilip yatırma dönüştürülmeliydi.
Gençlerimize iş istihdamı yaratmak zorundayız
      Böylece ekonomiye katkı yapıp, işsizliği ortadan kaldıracaktı. Türkiye’nin artık hiç kaybedecek zamanı yoktur. Çünkü genç bir nüfusumuz vardır. Genç nüfus demek, işsiz nüfus anlamına gelmektedir. Dünyada’da nüfus planlamaları sağlıklı gidiyor. Onların da işçiye ihtiyaçları oluyor. Onlar bizden işçi istiyorlar. Biz bu gençlerimize iş istihdamı yaratmak zorundayız. Bu nedenle kesinlikle yatırıma ihtiyaç vardır. Böylece hem ekonomimiz canlanacak ve böylece işsiz insanlarımıza iş bulmuş olacağız. Türkiye’de ve dünyada ben varım demesi gerekir. Artık marka konuşuyor. Türkiye büyük şirketlerle, büyük yatırımlarla markasını oluşturmalı. Karabük Demir ve Çelik Fabrikası bir marka olma yolunda çalışmalar yapıyor.
Her sektörde marka olmalıyız. Çok ihraç yapacağız, çok mal satacağız
      Her sektörde marka olmalıyız. Küresel dünyada yoğun bir rekabet yaşanıyor. Her sektörde yoğun bir rekabet var.Çin ve Hindistan bir araya gelip, anlaşmalar yapmışlar.Bilim benden, üretim benden diyorlar.Dünyaya ucuz mal üretiyorlar.AB ülkelerini ve ABD’yi bu konuda Çin ve Hindistan sallıyor.Çin’in ne kadar ucuz üretim yaptığını bütün dünya tartışıyor.Çin devleti vatandaşına para verip, evinde oturtmuyor.İnsanlarını ekonomiye, çalıştırmaya yönlendiriyor.Japonya’nın bugünkü noktaya gelmesi çalışmakla olmuştur.Bu gün Çin ve Hindistan’da aynısını yapıyor.Çalışmak gerekiyor.Yatırım, üretim, dünya pazarlarında hakimiyettir.Başarının sırrı budur.Çok ihraç yapacağız, çok mal satacağız, böylece ülkeye giren, kişi başına düşen para miktarı hızla artacaktır.Böylece ülkemizde refah seviyesi yükselecektir. Bizim sattığımız mallara kota konuluyor ama dünyadan bize giren mallara kota konulmuyor. Türkiye’de düzenlenen fuarlardaki ürünlerin çoğu Çin malıdır. Bu bizim için komik değil mi? Çin mallarının içinde tüketiciyi sıkıntıya sokan ürünler var. Yerli üretimi korumak amacıyla bunlara engel olmak gerekir.
KOBİ’ler büyük sıkıntı çekiyor
      Bugün KOBİ dediğimiz küçük işletmeler en büyük sıkıntıyı çekiyorlar. Büyükler büyüyeceği kadar büyüdü. Tüketimde ve üretimde güçlü hale geldiler. Ama bunlara tedarikli mal yapan KOBİ’ler büyük sıkıntı içindeler. Bunlar yok olmama noktasına geldiler. Bunlar ya yok olacaklar, ya da çok ortaklı şirketler kurup güçleneceklerdir. Ayakta kalabilmeleri için güçlenmeleri gerekir. Karabük’te daha önce 28 tane haddehane çalışıyordu. Bu sayı bugün 4-5’e düştü. İşi bırakmayı düşünen birçok esnafımız var. Ülkemizde; işsizliğin çoğaldığı, üretimin durduğu, fiyatların yükseldiği, nakit sıkıntısının olduğu ekonomik model uygulanmaktadır. Bizim gibi az gelişmiş ülkelerde siyasi iktidarın güçlü olması gerekir. Dengeler bu konuda çok hassastır. Güçlü bir iktidar, güvenilir bir iktidar bütün dünyaya karşı Türkiye’yi cazibe merkezi haline getirir. Bizim borsamız hassas, en ufak bir çalkantıda sıkıntı yaşıyoruz. İstikrarlı ve güçlü bir hükümetler, halkın tamamının sorunlarını göğüsleyen hükümetler önemli faktördür. 
Tarım ürünlerini ihraç eden bir ülke konumunda olurduk
      Türkiye bir tarım ülkesidir. Ülkemizin iklimi her ürünü yetiştirmeye müsait topraklarla doludur. Tarım ürünlerini ihraç eden bir ülke konumunda olurduk. Tarımı; bilimsel, profesyonel, nitelikli bir üretim sitemiyle yapmış olsaydık dünyaya tarım ürünleri ihraç eden durumuna gelirdik. Şimdi ise yurt dışından bol miktarda tarım ürünleri ithal ediyoruz. Temel tarım ürünlerinde ithal eden ülke konumuna geldik. Türkiye bir ithal ülkesi oldu. Bence bunda çok büyük yanlışımız var. Hızla üretici olmak durumundayız. Kendi özümüze hızla dönmeliyiz. Yerli muzumuzun yabancı muzdan ne farkı var? Kendi öz topraklarımızda kendi üretimimizi kendimiz yapmalıyız. Yanlış politikalar izlenmektedir. Bu politikalar dışa dönük politikalardır. Bu politikalar dışarıdan gelen talimat doğrultusunda uygulanmaktadır. Kendi ülkemizin çıkarları doğrultusunda acilen; üretim ve tarım, hayvancılık politikası uygulanması gerekir.
Üretimde milli çıkarlarımızın korunması gerekir
     Üretimde milli çıkarlarımızın korunması gerekir. Bizde o kadar üzüntü verici gelişmeler var ki bazı ürünlere kota konulması nedeniyle tekstil dalında yatırımcımız Mısır’da yatırım yapıyor ve kota olmadığı için, oradan AB ülkelerine, ABD’ye satıyor, ihracat yapıyor. Bu üzüntü verici gelişmedir. Bizim yatırımcımız koyduğumuz kota nedeniyle Mısır’ın insanına iş istihdamı sağlıyor. Bu bir ciddi devlet politikasıdır. Bu kotaların acilen kaldırılması gerekir. Ticaret artık sınırlar tanımıyor. Artık her şey küresel boyuttadır.
Türkiye’de marketçilik sistemi iyi çalıştı 
     Türkiye’de marketçilik sistemi iyi çalıştı. Ülkemizde böylece yerli ve yabancı dev marketler oluştu ve mevcut pazarı ele geçirdiler. Her zaman olduğu gibi büyük balık küçük balığı yutar. Mevcut marketler tüketim pazarında etkili oldular. Bu marketler finans sorunları olmadığı için malı daha ucuza verdiler ve piyasaya hakim oldular. Böylece küçük pazarlamacılar, esnaflar silinip gitti. Türkiye’de küçük olsun, benim olsun zihniyeti bitti. Bu nedenle hızla çok ortaklı birliktelikler başlamalıydı. Bu noktada ileriyi görmemiz gerekirdi. Türkiye genelinde 300, 400, 500 bakkal, gıda sektörüyle uğraşan esnaflar bir araya gelip marketini kendisi kurmalıydı. Tüketiciye hizmeti kendileri vermeliydi. Bu işi kendileri yapmalıydı. Ama dışarıdan gelen sermaye hangi ilde potansiyel varsa, o yerlere iş merkezleri kurdu. Böylece tüm tüketim dallarında büyük merkezler oluşturuldu ve cazip şekle getirildi. Bu durumda küçük esnafta malını satmakta zorlanıyor ve yok olmakla karşı karşıya kalıyor.”

TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu:Saldırılar Türkiyeye yöneliktir

0
Haber: İlker ÇAKAN
      Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M. Rifat  Hisarcıklıoğlu, Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde bulunan Aktütün Jandarma Sınır Bölüğüne bölücü terör örgütü tarafından düzenlenen hain saldırıda, 15 güvenlik görevlisinin  şehit olması nedeniyle yaptığı açıklamada şunları söyledi;
Ulus olarak yekvücut olmalıyız
     “Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde bulunan Aktütün Jandarma Sınır Bölüğüne bölücü terör örgütü tarafından düzenlenen hain saldırıda 15 Silahlı Kuvvetler mensubumuzun şehit edilmesi nedeniyle duyduğumuz üzüntü büyüktür. Meydana gelen saldırı, terörizmin çirkin ve dehşet veren yüzünü bir kez daha tüm insanlığa göstermiştir. Türkiye’miz bölgesinde istisnai bir örnek ve model bir ülkedir. Bu saldırılar, Türkiye’ye yöneliktir. Bizim çağrımız, Millet olarak, siyasi iradesiyle, askeriyle, güvenlik güçleriyle, tüm sivil toplum kuruluşlarıyla birlik ve beraberlik içinde hareket etmemizdir. Ulus olarak yekvücut olmalıyız ve bu tür saldırılar karşısında hep birlikte ve birey olarak da tek tek, terör belasını kınamalı ve lanetlemeliyiz.
Tüm dünyanın, bu gerçeği artık anlaması
     Unutulmaması gereken husus terörizm belasından insanlığın kurtulabilmesi için uluslararası işbirliğine her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç olduğudur. Tüm dünyanın, bu gerçeği artık anlaması ve terörizmle mücadele için kararlılıkla ortak tavır geliştirilmesi bir zorunluluktur. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu olarak, teröre karışan ve terörizme arka çıkan iç ve dış mihrakları, ülkemize yönelik terörist saldırıları nefretle kınıyoruz. Türk iş dünyası adına, hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Yüce Türk Milletine ve şehitlerimizin ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyoruz.”
 

 





Bu sayfa hakkındaki yorumlar:
Yorumu gönderen: Lütfi KILIÇ, 31.10.2008 11:44:31:
güzel site olmuş, emeği gecenleri tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum

error: Content is protected !!