Cumartesi, Aralık 13, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 306

Taşova Kaymakamı Tekin Dündar: “Organize Sera Bölgesi kurulacak”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

   Taşova Amasya ilinin yüzölçümü yönünden en büyük ilçelerinden birisidir. Taşova sebze üretimi yönünden Orta Karadeniz Bölgesinin adeta ambarı durumundadır. Taşova Kaymakamı Tekin Dündar’ın gayretleri sonucu kurulacak olan Organize Sera Bölgesinin kurulması ile birlikte ilçedeki sebze üretimi daha da artacaktır. Böylece Taşova sebze üretimi yönünden Türkiye’de önemli bir konuma gelecektir. Taşova Kaymakamı Tekin Dündar ilçenin kalkınması için büyük gayret sarf ediyor. Genç ve dinamik Taşova Kaymakamı Tekin Dündar, Taşova ve yönetim anlayışınız konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

İşsizlik olduğu için insanlar bulundukları yeri terk ediyor

   “Taşova Amasya ilinin doğusunda yer alan yüzölçümü itibariyle büyük bir ilçedir. Mülkiye sınıfı itibariyle ise de 4. sıradadır. Son açıklanan istatistiklere göre ilçenin merkez nüfusu 10.600, köyler ve kasabalar dahil toplam nüfus 34.000 civarındadır. İlçenin nüfusu önceki dönemlere göre düşüktür. Bu da Taşova’nın göç veren bir ilçe olduğunun göstergesidir. Göçlerin kaynağı işsizliktir. İşsizlik olduğu için insanlar bulundukları yeri terk ediyor. Taşova’nın ekonomisi çeşitlilik gösteriyor. Genel olarak ekonomi; hayvancılık ve tarıma dayanıyor. Ekonomi çeşitlilik gösteriyor derken, ilçemize bağlı kasaba ve köylerimizde özellikle hayvancılık ön plana çıkıyor. Bazı yerlerimizde ise seracılık ön plana çıkıyor.

Organize Sera Bölgesi kurulacak

   Destek kasabası ve Sepet köyümüzde hayvancılık ön plana çıkmıştır. Her yıl kurban bayramı öncesinde buralardan büyük şehirlere hayvan hareketliliği oluyor. Taşova da mikro kliman iklim etkisi görüldüğü için sebzecilik ve meyvecilik gelişmiştir. Yılın 4-5 ayı sebzecilik ve meyvecilik üretimi yaygındır. Özellikle Umutlu Köyünde yapılacak olan seracılık projesinin ihalesini bu ay içerisinde bitireceğiz. Burada organize Sera Bölgesi kurulacak. Şimdilik 24 tane sera kurulacaktır. Bu seraların her biri ortalama 800 metrekare ve toplam 23 dönüm olacaktır. Umutlu köylüleri kendi çaplarında zaten seracılık yapıyorlar. Ancak seracılığı organize bir şekilde yapmıyorlar. Organize Sera Bölgesi SYD Vakfının finansmanıyla kurulacaktır. Böylece toplam 24 vatandaşımızın yaralanacağı bir sera projesi yaptık. İlçemizde organize sera bölgesini kurulmasıyla birlikte yılda 4-5 ayla sınırlı olan sebze üretimi yılın 12 ayında üretilecektir.

Taşova Orta Karadeniz Bölgesinin sebze ve meyve ambarıdır

   Türkiye de organize sera bölgeleri az bulunmaktadır. Yeşilırmak kıyısında bulunan ve ilçeye 8-10 km uzaklığı olan Umutlu köyünün geniş bir arazisi var ve sulama sıkıntısı yoktur. Organize sera bölgesinde kurulacak seralar tamamen modern olacaktır. Bu tesis kurulduğu zaman insanlar, Antalya ve Adana’da ki seraları hatırlayacaklardır. Böylece bu tesislerin kurulması iş istihdamına katkı yapacaktır. Her sera bir aileye verildiğinden, bir aileyi 5 kişi kabul edersek toplam 120 birey bu iş imkânından faydalanmış olacaktır. Umutlu Köyü Amasya’nın ve Orta Karadeniz bölgesinin sebze ve meyve ambarıdır. Taşova’nın rakımı 180 olup ve Yeşilırmak vadisinde kurulduğu için iklim yönünden genel olarak Akdeniz ikliminden farkı yoktur. Aslında Taşova dışarıdan bakıldığı zaman, insanlar iklim yönünden soğuk bir yer zannediyorlar.

Güzellikleriyle ünlü doğal Boraboy Gölümüz vardır

   Bizde ilçede hakim olan ılıman iklimi değerlendirmek istiyoruz. İlçemizdeki iklim ölçümlerine göre Antalya-Serik’te görülen iklimle aynıdır. Bu nedenle seraları kışın ısıtmaya gerek yoktur. Böylece kuracağımız organize sera bölgesi projesiyle, insanlar iş sahibi olacak ve ülkemiz ekonomisine katkı olacaktır. İlçemizin turizm mekânları sınırlıdır. Alparslan Kasabasında bulunan Alparslan müzesi dışında tarihi bir yer yoktur. Tarihi mekânlar yeraltında olabilir ancak bunlar gün yüzüne çıkarılmamıştır. Ülkemizin her tarafı tarih kokuyor ama bütçe imkânları kısıtlı olduğu için bunlar meydana çıkarılamıyor. Gün yüzüne çıkardığımız tarihi mekânları ise yurt dışındaki üniversitelerle ortaklaşa çıkardık. Taşova’da tarihi olarak görebileceğimiz ve gezeceğimiz yerler sınırlıdır. Güzellikleriyle ünlü doğal Boraboy Gölümüz vardır. Ancak burası sadece yazın kullanılabiliyor. Günümüz turizm anlayışı sezonluk değildir. Mevsimlik turizm anlayışı sistemi, dünyada artık kayboldu. Aslında Boraboy gölü dağ turizmi amacı ile kullanılan bir yerdir.

Turizmden en düzeyde para kazanmak gerekir

   Kullanılmak üzere kış turizminde de faaliyete devam etmesi gerekir. Burayı tüm sene boyu ziyarete açık tutmak için o konuda başarılı olunur. Kaymakamlık olarak bizde desteğimizi esirgemiyoruz. Özel İdare Müdürlüğümüz oraya kaynak aktarıyor. Boraboy Gölü güzel, doğa harikası bir yerdir. Ülkemizin her yerinde turizme yönelik hazır potansiyeller vardır. Ama biz bu potansiyeli yeteri kadar değerlendirmiyoruz. Turizmi sadece deniz-kum-güneş üçlemesinde değerlendiriyoruz. Turizmin daha birçok kolu var. Turizmden en düzeyde para kazanmak gerekir. Buradan göçmekle sorun bitmiyor. Büyük şehirlerde daha da büyük sorunlar ortaya çıkıyor. Bu nedenle büyük şehirlerde çarpık kentleşme almış başını gidiyor. Suç oranları giderek artıyor. Kültür çatışmaları meydana geliyor. Köydeki yaşamla büyük şehirdeki yaşam bir olmuyor. Oradaki sosyal ilişkilerle, köydeki sosyal ilişkiler bir olmuyor. İnsani davranışlar bir olmuyor.

Kurallar ve kaideler bir olmuyor

   Kurallar ve kaideler bir olmuyor. Küplü köyünün ortasında örneğin trafik ışığı göremezsiniz. Ama büyük şehirlerde görülür. İnsanın köyden almış olduğu kural ve kaidelerle büyük şehre gittiği zaman sorun yaşıyor. Bu sefer köyden, kırsaldan giden vatandaş şehirdeki kuralları kendine benzetmek istiyor. Ancak kent kuralları direniyor. Bu kurallara kırsaldan gelen vatandaşta direniyor. Böylece çatışma meydana gelerek,  bunun sonucu üçüncü bir kural, kaide çıkıyor. Bunun sonucu gecekondu dediğimiz kurallar ortaya çıkıyor. İlk başta köy ve kent varken bunun sonucu üçüncü bir anlayış çıkıyor. Bunların sonucunda  Gecekondu kültürü ortaya çıkıyor. Kente köyden derleme bir kültürü oluşuyor. Bu kültürden kentli insan rahatsız oluyor. Büyük şehirlere göç etmekle sorun bitmiyor, sorunlar orada daha da çoğalıyor. Buradaki her türlü potansiyeli turizm, tarım dahil her şeyi en iyi şekilde değerlendirmek gerekir. Bu nedenle insanları biz göçe zorlamadan, yerinde tutmak istiyoruz. İnsan mecbur kaldığı için ata yadigarı topraklarını terk edip gidiyor.

Ben inanıyorum ki kimse keyfinden SYD Vakfına başvurmaz

   Potansiyeli en iyi şekilde değerlendirip, bu insanları burada kazanmak istiyoruz. Bu konu da SYD Vakfı büyük bir imkândır. Bu nedenle proje sunarak, iş yapmak isteyen vatandaşlarımıza yardımcı oluyoruz. Vatandaşlarımızın bu konudaki projelerine olumlu cevap veriyoruz. İlçemizde örneğin bir kasap bir şekilde işini kaybettiği için dükkanını kapatmak zorunda kalmış. Bize müracaat ederek, tekrar işini kurmak için müracaat etti. Bu vatandaşımıza kasap dükkânı ile ilgili proje yaptık ve Ankara’ya gönderip olumlu cevap aldık. Bu vatandaşımız yeni kasap dükkânı açarak, eski işine kavuşmuş olacak. Burada yaşayan ve düğünlerde müzisyen olarak çalışan iki vatandaşımıza da 13.000 TL. malzeme katkısı sunduk. Bunlar geriye dönük uzun vadeli kredilerdir. Bu kredileri alan vatandaşımız işlerini iyi bir şekilde yürütürlerse aldıkları kredileri zorlanmayarak ödemektedirler. İş yapmak isteyen ve proje sunan vatandaşlarımıza vakıf olarak olumlu bakıyoruz. Ben inanıyorum ki kimse keyfinden SYD Vakfına başvurmaz. Benim anlayışım budur.

Genelde istekleri olumlu cevaplamaya çalışıyoruz

   Mutlaka bir yerde sıkışmıştır ve burayı devlet olarak çıkar kapısı görmüştür. Şefkatli kol olarak burayı görmüştür. Bizde bu algıyı değiştirmemek, devlet olarak sahipsiz olmadıklarını göstermek için SYD Vakfından ayni ve nakdi yardım veriyoruz, barınma konusunda yardımcı oluyoruz. İnşaat mevsimi açılınca yirmiye yakın inşaat projemiz var. Bu mevsim açılınca inşaat projelerimizi faaliyete geçireceğiz. Eğitim yardımları olarak Türk Telekom’un online ders işleme programlarına katılması için başarılı 200-300 öğrencimize bu programları vereceğiz. Bu program klasik eğitim metotlarının çok ötesindedir. Program görsel anlamda zengin bir içeriğe sahiptir. Öğrencilerin okudukları dersleri görsel olarak üç boyutlu anlatan güzel bir programdır. Bu program da öğrencinin başarısına başarı katacak bir programdır. Özellikle YİBO’daki öğrencilerin çoğunun evinde internet imkânı yoktur. Ama okullarımızda internet imkanı var. Bizim ayrıca internet evimiz var.

    Evinde internet olmayan öğrenciler orada internetten faydalanıyorlar. Devletin kapısından herkese iş vermek isteriz ancak o kadar imkanımız yoktur. Biz işveren konumunda değiliz. İş kurmak isteyen vatandaşlarımıza proje uzmanı arkadaşlarımız proje yapıyorlar. Böylece kendileri dışında bir iki kişi iş istihdamı sağlayacak işler kurmaya çalışıyoruz. Genelde ayni ve nakdi yardımları tek başına yaşayan vatandaşlarımızı veriyoruz. Onlara da SYD Vakfının imkanları doğrultusunda yardımcı olmaya çalışıyoruz. Genelde istekleri olumlu cevaplamaya çalışıyoruz. Bu yardımlar SYD Vakfının şartlarını taşıyanlara verilmektedir. Sağlık konusunda protez alamayacak vatandaşlarımıza yardımcı olamaya çalışıyoruz. Sağlık konusunda ekonomik yönden büyük yardımları projelendirip, Genel Müdürlükten onay istiyoruz.

Yüksekokul çalışması çabasının üç yılık bir geçmişi vardır

   İlçemizde yüksekokul çalışması çabasının üç yılık bir geçmişi vardır. Yüksekokulun kurulması için belirli şartlar gerekiyor. Üniversiteye bağlı kurulacak yüksekokullardan birisinin ilçemiz de kurulmasını istiyoruz. Geçen ay içerisinde, Amasya Üniversitesinden bir heyet burayı ziyaret etti. Üniversite heyeti kaymakamlık uhdesinde olan Tekel depolarını yüksekokul için uygun gördüler. Burayı projelendirme çalışmalarımız sürüyor. Finansman kaynağı hazırlandıktan sonra, Yüksekokul açılma çalışması hızlanır. Yüksekokulun ilçeye açılması ile birlikte ekonomik ve kültürel katkıları olacaktır. Bu nedenle dışarıdan Taşova’ya gelecek insanların bakış açılarıyla, Taşova’daki insanlar kendilerine çekidüzen vereceklerdir. Örneğin bir kafe işletmecisi kendi yerini bundan sonra, daha özenle işletecektir.

Finans konusunda biraz sıkıntı yaşıyoruz

   Yüksekokul açıldıktan sonra daha çok işyeri açılacaktır. Yüksekokulun açılması; ilçeye ekonomik, değişim-dönüşüm katkısı yapacaktır. Açılacak Yüksekokul da; Taşova ekonomisinde önemli bir yer tutan tarımla ilgili seracılık ve çiçeklikçilik gibi bölümler olacaktır. Yüksekokulun yeri gelişmeye açık bir yerdir. Finans konusunda biraz sıkıntı yaşıyoruz. Bunu aştıktan sonra yüksekokul kurulması basit bir şeydir. Ama bunun için fiziki imkanların tam olması gerekir. Yurt gibi tüm müştemilatı yapıldıktan sonra, sadece YÖK’ten gelen bir karar kalıyor. Bizim şu anda maalesef fiziki imkanlarımız yoktur. Bunda gerçekçi olmak, doğru konuşmak gerekir. Ama mevzuat açısından Yüksekokulun kurulması için fiziki şartların tam olması gerekir. Üniversite haklı olarak yeterli şartları öne sürüyor.

Yüksekokul açılması derme-çatma yapılacak bir iş değildir

   Biz binamızı, yurdumuzu, yemekhaneyi, kütüphanemizi kurduktan sonra, yüksekokul açılır. Öğrencilere dersleri dışında vakitlerini geçirecekleri sosyal mekanların yapılması lazımdır. Bunlar şu an hazır değildir. Bunların yapılmadan, yüksekokulun gelmesi bir anlam ifade etmez. Yüksekokul için önemli olan bu alt yapının yapılması gerekir. Alt yapı olmadığı için üniversitenin elinden bir şey gelmiyor. Bence alt yapı hazır olmadan, bu konuda başarısız olacağımızı düşünüyorum. Acele etmeden, derme çatma yüksekokul açılıp, başarısız olunacağına, bence kurulma süreci bir yıl daha uzasın, okul tam olsun, gelen öğrencide mağdur olmasın, yüksekokulu kuran üniversite de pişman olmasın. Yüksekokul açılması derme-çatma yapılacak bir iş değildir. Üniversite bilimsel faaliyet yapan bir kuruluştur. Onun için her imkanının  tam olması gerekir. Derme-çatma önce açalım, sonra tamamlarız olmamalıdır. Tüm mekânlar hazır olduktan sonra, üniversite yüksekokulu severek kurar.

 
                                        
                                          Taşova Kaymakamı Tekin Dündar
 
Ben bir yerde sorun varsa, oraya giderek inceliyorum

   Bizim kaymakamlık olarak yönetim anlayışımız; katılımcı, sorun nerede ise o sorunu yerinde görüp, o sorunun taraflarıyla görüşüp, sorun nereden kaynaklanıyor görmektir. Ben bir yerde sorun varsa, oraya giderek inceliyorum. Kaymakamlığa bir iş yapıp parasını istediğinde; mesela geçen ay içerisinde İncesu Köyünde sulama kanalları için proje yapılmış. Ben görmeden, parsını ödemem dedim. Gittim ve gördüm, işlerini yapmışlar. Ama bir iki eksiklik gördüm. Bu eksiklikler yapıldıktan sonra, tekrar yerine giderek baktım. Yapıldığını gördükten sonra paralarını ödedik. Sorunu yerinde görmek ve tarafları ile görüşmek gerekir. Onların muhatapları ile derdiniz nedir diye görüşmek gerekir. Sorunun nereden kaynaklandığını bilmek gerekir. Bazen çok küçük bir şey öyle abartılıyor. Bu kişi sanıyor ki anlattığı konuya bakılmayacak.

Biz sadece malzeme temin ediyoruz

   Ben küçük sorunu yerinde görmek için erinmeden gidiyorum. Böylece daha sağlıklı karar vermemize yardımcı oluyor. Hem sorunu yerinde görüyorsunuz ve kimden kaynaklandığını öğreniyorsunuz. Karar verme sürecinize daha yardımcı oluyor. Mümkün olduğunca bu şekilde idare etmeye, koordine etmeye çalışıyoruz. Tüm çalışma arkadaşlarımız uyumlu, işlerinde tecrübeli, kanunu, nizamı bilip, oturmasını kalkmasını bilen arkadaşlardır. Daha önce çalıştığım yerlerde görmediğim bir şeyde; Taşova halkı devletin sağlamış olduğu imkânlarla, kendi katkısını da katıp, her şeyi devletten beklemeyip, tamam devlet bu imkanı bize vermiş, bizimde katkı sunmamız gerekiyor, bu iş bitsin diyor. Köylerimizde parke taşı döşemeleri ve diğer bazı işler halkın işçiliği ile imece usulü yapılmaktadır. Bu tür anlayışların olduğu yerler çok nadirdir. Biz sadece malzeme temin ediyoruz. Onlar işçiliğini yapıyorlar. Bize malzeme verin, biz kanalımızı, köprümüzü, menfezimizi yaparız diyorlar. Köylülerimiz dediklerini yapıyorlar.

Bizim kurumumuz onlara hizmet vermek için kurulmuştur

  Tüm vatandaşlarımızla görüşüyorum. Vatandaşımız sorununu ve sıkıntısını bilmiyor. Vatandaş bana geliyor, örneğin işimi yapmadılar diyor. Vatandaş kaymakamla görüşmekle sahipsiz olmadığını düşünsün. Bizim kurumumuz onlara hizmet vermek için kurulmuştur. Burada vatandaş olmasa kaymakama ve belediye başkanına ihtiyaç olmaz. Bu insanı yaşat ki devlet yaşasın şiarıdır. İnsan olmadığı zaman; devlet kurmanıza, teşkilat kurmanıza da gerek yok. Kaymakamlığa gelen her vatandaşla sıkıntısı nedir diye görüşüyorum. Benim yönetim anlayışım budur. Günde on vatandaşta gelse, onların hepsi ile görüşürüm. O vatandaşa beş dakika ayırsanız, o vatandaş için çok önemlidir. Vatandaş; beni muhatap alan, benim için var olduğunu gösteren birisi olduğunu görünce memnun oluyor.

Misyonumuz vatandaşla-devlet arasında köprü oluşturmaktır

  Bizim buradaki en önemli misyonumuz vatandaşla-devlet arasında köprü oluşturmaktır. Biz bu misyonu yerine getirmeye çalışıyoruz. Vatandaşı kapımızdan geri çevirmemeye çalışıyoruz. Vatandaşımızın sıkıntısını biz bilelim, biz duyalım diyoruz. Biz çözelim diyoruz. Bizim böyle bir anlayışımız vardır. Sorunu yerinde görme, muhatap olma hesap verilebilir durumda olma bizim yönetim anlayışımızdır. Bir vatandaşa kaymakam olarak 5-10 dakika ayırmanın zor bir iş olduğunu düşünmüyorum. İlçemiz asayiş bakımından da bir sıkıntısı olmayan yerdir. İnsanlar zaten sakin ve uyumlu insanlardır. Burada meydana gelen suçlar Kabahatler Kanunu kapsamındadır. İlçemizden karayolu ağı geçtiği için ulaşım yönünden aktiftir. İlçemizde faaliyet gösteren ER-AY Tekstil 180 kişi iş istihdamı sağlıyor. İlçemizde özellikle mobilya sektörü de gelişmiştir.

Vatandaşların bize talepleri genelde iş doğrultusundadır

   İlçemizde Özgür Mobilya adında bir mobilya fabrikası vardır. Ayrıca ilçemizde yem ve un fabrikası vardır. İlçemiz sanayi bakımından istenilen düzeyde gelişmemiş ama Taşova şartlarında iyi denilecek bir noktadayız. İşsizlik maalesef Türkiye’nin her tarafında olduğu gibi burada da vardır. Vatandaşların bize talepleri genelde iş doğrultusundadır. Vatandaşlarımıza  bizim iş verme olanağımız yoktur. Potansiyeli olan vatandaşımıza proje karşılığında kendi işlerini kurmalarına yardımcı oluyoruz. Bu nedenle Taşova SYD Vakfı en çok proje veren vakıftır. 40’a yakın projeye olumlu görüş verdik. Sanayinin gelişmesi için ekonomik realiteler gerekir. Ben her şeyi çıplak olarak, olduğu gibi konuşmayı seviyorum. Deyim yerindeyse kıvırmaya gerek yok.

Marmara Bölgesi dururken kimse buraya sanayi kurmaz

   Marmara Bölgesi dururken kimse buraya sanayi kurmaz, risk almaz. Sermayesi olan adamın en çok korktuğu şey risktir. Parasını genel olarak risk etmez. Zengin adam 3 trilyon akıtsa ne olacak denilmez. Sermayesi olan adam bırakın 3 trilyonu, bir kuruşun hesabını yapıyor. Sen bir kuruş olarak görüyorsun ama o onu binle çarptığı zaman o bir milyar olur. Adam tabii ki haklı kendi açısından bakıyor. O insan kar için faaliyetini sürdürüyor. Ama biz tarım potansiyelini en iyi şekilde değerlendirip, tarım noktasında işsizliğe çare bulmaya çalışıyoruz. Taşova’nın tarım alanında büyük potansiyeli vardır. Tarım endüstri sektörü değildir. Tarım devam eden bir sektördür, kaybolması imkansızdır. Çünkü teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insan yemeden, içmeden duramaz.

Önce hammaddeyi temin edeceğiz sonra fabrikayı kuracağız

   Hayatta siz besin almadan yaşayamazsınız. Örnek verecek olursak, bilgisayar sektörü her geçen gün gelişmektedir. Ancak domates ve patates değişmemektedir. Bunlar her zaman ebedi olan şeylerdir. Ama biz bunların günümüzde en iyisine bakıyoruz. Göze hitap eden ürünleri alıyoruz. Organize Sera Bölgesinde bu işi yapacağız. Organizeli bir şekilde üreteceğiz ve organizeli bir şekilde pazarlayacağız. Belki bunun ilerisinde alt yapısı oluştuktan sonra; salça, konserve sanayisinde kuracağız. Önce hammaddeyi temin edeceğiz, sonra fabrikayı kuracağız. Domates olmadan, salça fabrikası olmaz. Önce üretmemiz gerekir. 80 dönümlük Organize Sera Bölgesinin önümüzdeki iki ay içerisinde 23-24 dönümlük alanını kuracağız. Bununla ilgili ihaleye çıkma aşamasındayız. Büyümekle üretim daha da artacak. Benden sonra gelecek arkadaşta bu projeyi uygular. Tüm mülki idare amirleri gittikleri yerlerde mevcut potansiyeli en iyi şekilde kullanmak için gayret sarf ediyorlar. Bunun sonucu, buna paralel sanayi kolu ortaya çıkacaktır. Hammadde kurulduktan sonra, sanayi kurulmasında sıkıntı yoktur.”

        

Taşova ER-AY Tekstil Fabrikası İmalat Müdürü Hüseyin Gemici: “Çalıştırmak için işçi bulamıyoruz”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Amasya-Taşova ilçesinde 23 Nisan 2009 tarihinde Niksar Tekstil Tesislerine bağlı olarak faaliyete başlayan Taşova ER-AY Tekstil Fabrikası ilçede en fazla işçinin çalıştığı özel bir kuruluştur. Bu fabrika Taşova’ya açıldıktan sonra, azda olsa Taşova’ya geri dönüş başlamış. ER-AY Tekstil 150 işçi ile üretim yapmaktadır.

  Kadın ve çocuk giyimi üzerine üretim yapan, ER-AY Tekstil ürettiği malları İngiltere, İspanya, Almanya’ya gönderiyor. Fabrika İmalat ve Kurucu Müdürü Hüseyin Gemici’nin verdiği bilgiye göre fabrika üretimi iki katına çıkarmak istiyor. Ancak çalışacak işçi bulamıyor. Günümüzde işsizliğin revaçta olduğu bir zamanda, çalışacak elaman bulunmaması gerçekten üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Taşova ER-AY Tekstil Fabrikası İmalat Müdürü Hüseyin Gemici, Taşova ER-AY Tekstil Fabrikası konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
150 kişi ile çalışmasına devam etmektedir

  “Taşova ER-AY Tekstil Tesisi, Niksar’da faaliyet gösteren Niksar Tekstile bağlı bir şube olarak çalışmaktadır. Tesislerimiz üretime 23 Nisan 2009 tarihinde başladı. Tesisimizin ilk açılışında 350-400 kişi çalıştırmayı düşünüyorduk. Ancak mevcut işçi potansiyelinin az olduğunu gördük. Taşova ilçesinden; İstanbul, İzmir, Bursa’ya göç olduğu için ilçenin genç işçi potansiyeli çok zayıftır. Böylece genç neslin çok az olduğunu gördük. Tesisimiz şu anda 150 kişi ile çalışmasına devam etmektedir.

 
                                 
                                 Taşova ER-AY Tekstil Fabrikası üretim yaparken
 
Taşova dışarıdan göç almaya başladı

  Fabrikamız, Taşova’da açıldıktan sonra Taşova dışarıdan göç almaya başladı. Böylece insanlar Taşova’da iş var diye İstanbul’dan Taşova’ya gelmeye başladılar. Şu anda tesisimizde İstanbul’dan Taşova göç eden 30 kişi çalışmaktadır. İnsanlar sınırlı maaşla geçinemedikleri için Taşova’ya geri dönmeye başladılar. Fabrikamızı kaymakam ve belediye başkanının ısrarı ile Taşova’ya açtık. Yönetim Kurulu Başkanımız, patronumuz Ercan Şahin Bey’in olumlu görüşleri neticesinde buraya fabrikayı açtık. Şu anda 120 kişi üzerinde işçi çalışmaktadır: Biz işçi kapasitesini, işçi bulabilirsek 250-300’e çıkarmayı düşünüyoruz.

Ürettiğimiz malları İngiltere, İspanya, Almanya’ya gönderiyoruz

  Biz genelde ürettiğimiz malları İngiltere, İspanya, Almanya’ya gönderiyoruz. Tesisimizin üretimi İngiltere’den onaylıdır. İngiltere’nin onayından sonra üretime başladık. Genelde bayan ve çocuk giyimi üzerine üretim yapıyoruz. Bunlar tayt, tişört, yelek v.s. Fabrikamızın kurulum aşamasına gelmesi maliyeti olarak yaklaşık 300–350 milyardır. Taşova Belediyesi boya ve badana gibi alt yapı hizmetlerini yaptı.  Yer olarak da binayı kaymakamlıktan kiraladık. Aylık 150.000-160.000 civarında parça mal üretiyoruz. Bunu aylık 250.000′ çıkarmayı düşünüyoruz. Tekstilde üretim insan gücü ile yapılır.

 
                             
                                Taşova ER-AY Tekstil Fabrikası üretim sırasında
 
İşçi bulamadığımızdan dolayı üretimde artırma yapamıyoruz

  Bir makine, bir insan üretiyor. Bu nedenle işçi bulamadığımızdan dolayı üretimde artırma yapamıyoruz. Çalıştırmak için işçi bulamıyoruz. Genelde 18-27 yaş arası bayan işçi istiyoruz. Daha küçük 16 yaş bayan işçi olarak alıyoruz ama onlar çırak olarak çalışıyorlar. Genelde tekstil işi bayanla olur. İşçi arıyoruz bulamıyoruz. Burada 250 işçi ile aylık 250.000 parça mal üretirsem, bunun Taşova’ya getirisi 350-400 milyardır.

Şu anda 1,5 milyon parça siparişimiz var. Siparişimizi geri çeviriyoruz

  Fabrikamız Taşova için iyi bir potansiyel, bulunmaz bir nimettir. Mal siparişimizde sorun yoktur. Şu anda 1,5 milyon parça siparişimiz var. Siparişimizi geri çeviriyoruz. Niksar’da 7 sene kaldım. Niksar Tekstil Fabrikasını; sahibi, patronumuz Ercan Şahin Beyin vasıtasıyla imalat müdürü olarak kuranlardan birisi benim. Niksar Tekstil Fabrikası artık ben olmasam da  yürüyecek kapasiteye geldi. İnsanlar artık hayatını kazanmaya başladılar. Niksar Taşova’ya yakın olduğu için buraya geldik. Başçiftlik ilçesinden Niksar’daki fabrikamızda çalışmak için gelip ev tutan 3-4 bayan var. Bu bayanlar 15-20 günde bir ailelerinin yanlarına gidiyorlar. Taşova’ya fabrikamızda Taşova’ya çalışmak için gelen insanlar olursa bize fabrika olarak gereken yardımı yaparız. Fabrikamızda; Taşova’nın köylerinde yaşayıpta, çalışmak için Taşova’ya göç eden işçilerimiz vardır.

 
                    
                  Taşova ER-AY Tekstil Fabrikasında üretim bölümünün genel görünüşü
 
Üretimimizin aylık olarak 160.000-170.000 parçadan aşağı düşmemesi gerekir

  Biz burada çalışan insanlara üretime başlamadan önce gerekli eğitimi veriyoruz. Üretimimizin aylık olarak 160.000-170.000 parçadan aşağı düşmemesi gerekir. Üretim bunun altına düştüğü zaman sıkıntı çekiyoruz. Sonuçta mali üreteceksin ki malı göndereceksin. O zaman sıkıntı olmaz. Fabrikamızda çalışan sayısı 150 değilde, 200-250 olsa  burayı rahat rahat kaldırır ve herkes parasını zamanında alır. Şu anda 150 işçiye ihtiyacımız vardır.Buranın masrafı 100 kişiyi zor kaldırıyor.Burada 100 kişi daha fazla çalışsa masraf azalacak. Fabrikamızın yükü daha az olacaktır.

                                 
                                Taşova ER-AY Tekstil Fabrikası  üretim bölümü
 
Elaman bulabilsek bu sıkıntıların hiçbiri olmayacaktır.

  Personel az olduğu zaman fazla mesai oluyor. Personel fazla mesai yaptığı zaman ertesi gün yorgun geliyor ve bu işçiden verim alınamıyor. Burada 200-250 kişi çalışsa akşam mesai saat 18.30.-19.00’da mesai biter. Böylece insanların işten çıktıktan sonra dinlenme vakitleri olur. Böylece gündüz normal mesai saatleri içerisinde çalışma ve ay sonunda maaş alma en idealdir. Bizde normal mesai saatleri saat 08.00-19.00’dur. Ancak iş durumuna göre fazla mesai yaptığımız zamanlar oluyor. Elaman bulabilsek bu sıkıntıların hiçbiri olmayacaktır. Kişinin işi bilmesi yeterlidir. İşi bilmesin önemli değil, ben çalışmak istiyorum desin, ben ona her şeyi öğretirim, her konuda yardımcı olurum.”

 

     

Eruh Kaymakamı Ahmet Dalkırandan işsizlere iş

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Siirt-Eruh Kaymakamı Ahmet Dalkıran; iş istihdamı konusunda Türkiye bir örnek çalışma başlatarak SODES Projesi kapsamında 75 kişi fıstık aşılama, budama ve bağ-bahçe işlerinde görevlendirilmek üzere işe alındı. İşe alınan kişiler 4-6 ay boyunca sigortalı ve asgari ücret üzerinden çalışacaklar. İşe alınanların kuraları, Eruh Halk Eğitim Merkezi konferans salonunda, Noter ve Siirt İŞKUR Müdürlüğünden gelen görevliler huzurunda  çekildi.

  İstihdamın artırılması, işgücü piyasasının nitelikli eleman ihtiyacının karşılanması ve işsizlerin meslek sahibi olmalarını amaçlayan projeler teorik ve uygulamalı olarak iki aşamada gerçekleştirilecektir. Aşıcılık-Budamacılık” kurslarına Eruh İlçe Tarım Müdürlüğünde görevli Ziraat Mühendisleri eğitimci olarak katılacak ve  eğitim sonrasında katılımcılara sertifika verilerek işe yerleştirilmelerinde gerekli girişimlerde bulunulacaktır.
 

 

Neden Avrupadan daha pahalıya et yiyoruz?

0

İyi beslenmeyen bir toplum hiçbir sorununu çözemez
Türkiye iyi beslenebiliyor mu?
  Türkiye sahip olduğu coğrafya, iklim ve tarım potansiyeli nedeniyle insan beslenmesi için uygun koşullara sahiptir ender ülkelerden biridir. Ancak ülkemiz sahip olduğu tarım potansiyeline rağmen dünyada iyi beslenemeyen ülkeler arasında sayılmaktadır. Özellikle gıdaların besin elementi ve vitamin içeriğinin düşük olması, ekmek kalitesinin düşüklüğü toplumun sağlık ve düşün hayatına olumsuz etki edeceği kaçınılmazdır.

  Gıda üretimi, dağıtımı ve bozulan gelir dengesi ve diğer nedenlerden dolayı köylere ve kırsal kesime göre kentlerin hayvansal gıda kaynakları yönünden daha kötü beslendikleri biliniyor. Son yıllarda bir taraftan artan et fiyatlarının yüksekliği, diğer taratan sağlıksız kesilen hayvanlar ve at-eşek eti ile toplum sağlığı ciddi şekilde etkilenmektedir. Sağlıklı bir toplum için herkesin günlük gereksinim duyduğu minimum hayvansal gıdaları sağlıklı et ve et ürünlerinde sağlanması için devletin önlem alması gerekir.
At-Eşek etinin piyasaya çıkması etin pahalı olması sonucu mu?
  Son yıllarda Adana kentinin yakasını bırakmayan bir sorun kaçak at-eşek etinin piyasaya sürülmesidir. Sorun eskiden Kayseri’ye mal edilirdi çünkü at-eşek eti ile sucuk yapımı ilişkilendirilirdi. Gerçi geçmişten beri değişik lokanta, kafeterya, kasap ve benzeri işyerlerinde bu etlerin satıldığı söylenirdi ancak Adana’da peş peşe kaçak at-eşek etinin vatandaşa yedirilmesi, bazı ahırlarda yaşlı eşeklerin bulunması kadar etkili olmamıştı.

  Özellikle Çukurova Üniversitesi öğrencilerinin kaldığı Kredi Yurtlara bağlı Fevzi Çakmak yurduna ve bazı hastanelere söz konusu etlerin aynı firma tarafından sağlanması konunun boyutunun genişlediğini gösteriyor. Üniversite öğrencileri üniversite içinde protesto gösterisi yaptılar. Arkasından basına sızan haberlerde protesto gösterisi yapan öğrenciler hakkında soruşturmanın açılması daha fazla ses getirdi. Adana Valisi Sayın İlhan Atış “Çok az et kebaplık olarak satılmış”  ifadesi ile kamuoyunun tepkisini hafifletmeye çalıştıysa da Adana kentini at-eşek eti yemekle bilinir olma
9 Şubat tarihli gazetelerde Gaziantep zabıta ekiplerinin “Hindistan’dan kaçak olarak getirildiği belirlenen 370 kilo bufalo eti ile 160 kilo kokmuş tavuk eti” yakaladıklarını yazıyordu. Bu haberler okununca doğal olarak sağlıklı gıda bulma konusundaki kaygı ve güvensizlikler daha da artmaktadır.
Neden eşek-at etti yedirilmek isteniyor?

  Bir tarım ülkesi olan Türkiye’de hayvancılığın uzun zamandır ihmal edilmesi, Güneydoğuda terör nedeniyle başlayan göç, ithal edilen et bugünlerde yaşanacakların habercisiydi. 1980’li yıllarda dışarıdan hayvansal ürünlerin ithal edilmesi ile kendiliğinden ülkemiz hayvancılığı bir anda ekonomik olmaktan çıkmıştır. Kısa sürede vatandaş hayvanlarını elden çıkardı ve kentlerin varoşlarına taşınarak kısa sürede yoksullaşmışlardı.

  Devlet özelleştirme süreci ile Et Balık Kurumu kelepir fiyatına satıldı ve vatandaşın hayvanları ve et ürünleri alınamaz olmuştu. Bürün bunarlın sonucunda bugün et fiyatları Avrupa ülkelerinden daha pahalıya gelince doğal olarak bazı sahtekârlar da yaşlı, hasta hayvanları toplayıp, ucuz et üreterek pahalıya satma yoluna gitmişlerdir.72 milyonluk nüfusu ile ülkemizin et ihtiyacı karşılanamadığı için son yıllarda kırmızı et açığı nedeniyle  fiyatların bir yılda % 50’den fazla arttığı ATO Başkanı Sinan Aygün tarafında açıklanmıştır. Aygün, fiyat artışlarının yaşandığı dönemlerde bazı ki
At-Eşek etti yeniliyor mu?
  Birçok toplumda at-eşek eti yeniliyor ancak ülkemiz insanın alışık olmadığı ve beslenme kültüründe olmayan bu tür etlerin topluma isteği dışında yedirilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Hiçbir topluma istemediği bir etin bu şekilde yedirilmesi yanlış. Söz konusu etlerin yaşlı, hasta ve hijyen koşullarından uzak ortamda ahırlarda kesilmesi ile sunulması başlı başına sağlık sorununu gündeme getirmiştir.
Maalesef ülkemizde çoğu insanın tüketim alışkanlığı ile satın alma konusunda hassas olmadığı bilindiğinde insana bu şekilde sağlıksız et yedirilmesi kabul edilemez.
Dünyanın En Pahalı Eti Türkiye’de mi yeniliyor?

   Ülkemizde hayvan sayısının azalması ile başlayan arz talep dengesi beraberinde et fiyatlarını aniden artırdı. Geçen aylarda bulunduğum birçok Avrupa ülkesindeki reyonlardaki et fiyatlarının bizim gibi dünyanın 8. büyük tarım ülkesine göre daha ucuz olması beni şaşırttı. Gazete haberlerinde göre Almanya’da etin kilosu 7 dolar, Romanya’da 5 dolar, Bulgaristan’da 3.5, Avusturya’da 2.5, Brezilya’da 2 dolar iken Türkiye’de 16 dolar değerindeymiş.
2008 yılında 19 TL olan et fiyatı bugün 30 TL sınırını aşmıştır.

  Geçen yıldan bu yana  %50-60 oranında arttığı belirtiliyor. Yaşanan gelişmeler ve eldeki mevcut hayvan potansiyeli ile talebin karşılanması dikkate alındığında et fiyatlarının daha da aratacağı söyleniyor. Basına yansıyan haberler Rusya’nın Türkiye’den beyaz ithal etme isteği ve bu durumun arz talep dengesinin değişebileceği yönündedir. Türkiye’nin beyaz et üretimi 1.250 .000 ton olan ülkemizin artan ihracat talebi beyaz et fiyatını artırabilir.

  Türkiye’deki beyaz etin fiyatının da artacağı beklenmesi kırmızı et ile beyaz et arasındaki fiyat farkını 4-5 katından daha farklılaştırabilir. Yoksulun protein ihtiyacı bugün ancak beyaz et ile karşılanıyor. Toplumun ucuz et alamaması toplum sağlığı için ciddi sorun yaratabilir. Et fiyatlarının artması ile birlikte süt ineklerinin kesilmesi ile süt fiyatının da artacağının habercisi. Yeterli protein tüketemeyen ülkemizin elindeki biricik et ve ürünlerinden yararlanması ciddi bir sağlık ve gelecek konusu.
Dünyanın en pahalı eti yeme konumuna gelmemizin temeli usun erimli bir tarım politikamızın olmamsı ve ilgisiz özelleştirmelerin ciddi payı bulunmaktadır.
Canlı hayvan ithali çözüm mü?

  Tam da böyle dönemlerde canlı hayvan ithali gündeme gelmektedir. Canlı hayvanların bir kısmı et için, bir kısmında damızlık amacı ile getirtilmiştir. Ülkemiz bilimsel çalışmalarla önem verip yerli ırkları geliştirip toplumun ihtiyaç duyduğu et üretimini sağlamak erine, dışarıdan bu bölgeye adaptasyon sorunu olan hayvan ithaline yönelmiş. Çok yüksek fiyatlar ile alınan hayvanlar ülkemize adapte olmakta zorlanmış, kimi telef olmuştur. Halen ülkemizin arzu edilen ölçüde belirlenmiş bir politikası ne yazık ki yok.
Et Balık Kurumu neden kapatıldı ve sonra neden yeniden kamulaştırıldı?
  Et fiyatlarının artması ile başlayan tartışmada Et Üreticileri Birliğinin yaptığı açıklamada “Canlı hayvan ithaline izin verilmeli” ifadesi kullanıldı. Bu açıklama 1980’li yıllarda ithal edilen peynir ve et sonrası hayvancılığımızın zarar görmesi ve arkasında Et Balık Kurumunun özelleştirilmesi ile başlayan et ve ürünlerinin fiyatlarının bugün geldiği yeri bir kez daha gündeme getirdi. Ülkemiz özelleştirme çerçevesinde önce Et-Balık Kurumunu özelleştirdik sonra Et Balık Kurumu yeniden özelleştirmeden çıkarıldı.

  Ancak, bugün piyasadaki rolü %1 kadar olup arz talep dengesini düzenleyecek konumda değildir. Özellikte Doğu ve Güneydoğuda bir taraftan hayvancılık desteklenirken, diğer tarafta halka ucuz et sağlanıyordu. Diğer tarafta vatandaşın ürettiği hayvan ürünlerini soğuk hava depoları ile kışlık gıda depolamasına yardımcı olmaktaydı. Şimdi o gelenek ortadan kalktı ve vatandaşın et ve et ürünleri ile beslenmesi vahşi piyasanın kurallarının vicdanına kalmıştır.
  Bizim gibi tarımsal nüfusu geniş olan ve halen nüfusunun yarısından fazlasının kırsaldan beslendiği ülkelerde tarıma dayalı özelleştirmelerin getirisi ve götürüsünün iyi hesaplanması gerekir. Et Balık Kurumu, Tekel, Şeker Fabrikaları ve diğer tarıma dayalı Kamu İktisadi Teşebbüslerin günümüz koşullarında özelleştirilmesinin bugün yarardan çok ülkemize ve onunla ilgili geçimini sağlayan kişilere zarar vermiştir. Et-Balık Kurumunun özelleştirilmesinin verdiği zararın etkisi bugün yüksek et fiyatı toplumun yeterince beslenememesi ile yaşanmaktadır.
Ne yapmalı?
 
Sonuç olarak bir tarım ülkesi olan ülkemizin hayvancılıkta gerilemesi sonucu et fiyatının artması, topluma sahtekârların at-eşik eti yedirmesi ülkemizin büyüklüğüne yakışmıyor. Sorun bir bütün olup, sebep sonuç ilişkisi içinde dün alınan bazı politik kararlar, bugün et fiyatlarının artmasına ve bunun sonucu sahtekârların at-eşek eti satması noktasına kadar getirmiştir. Bu durum toplumun belenmesine olumsuz etki etmekte, bunun yansıması toplumun verimliliğine mutlaka etki edecektir.
  Yapılması gereken, ülkemizin öncelikle bir tarım ve gıda politikasının oluşturulması. Tarım Bakanlığı ile Sağlık Bakanlıklarının birlikte sağlıklı toplum stratejileri programı hazırlamaları mutlaka sağlanmalı.
  Belirlenecek makro projeksiyona ve hedefe uygun stratejiler hayta geçirilmelidir.
Bunun için mutlaka insanımızın günlük et ve protein ihtiyacı dikkate alınarak ona uygun ihtiyaç planlanması yapılmalı.
  Yeniden hayvancılığı özel önem verilmeli. Güney Amerika, Avustralya, Yeni Zelanda’nın ve Arjantin’in hayvancılığa verdiği öneme benzer önlemler alınabilir. 
  Hayvan yetiştiriciliğinde belirli fonların ve verginin azaltılması ve hibelerin yapılması önemli olabilir.
  Yerli ırkların iyileştirilmesi çalışmaları için bilimsel çalışmalarla önem verilmeli ve ihtiyaç duyan büyük işletmelere destek sağlanmalıdır. 
  Gerekirse arz talep dengesi piyasayı düzenleyecek bağımsız özerk Et Balık Kurumu gibi bir birim yeniden organize edilebilmelidir. 
  Et Balık Kurumu yeniden etkinleştirmeli ve piyasadaki düzenleyici rolü araştırılmalıdır. Bu konuda gerekli denetimlerin yapılması da gözden kaçırılmamalıdır. 
  Türkiye’nin et ihracatı takvimi yeniden düzenlenmeli.
  Bu arada dışarıdan içeriye kaçak et girişi ve işlenmiş et ürünlerinin girişi engellenmelidir
  Ülkemize girecek toplumun alışık olmadığı kaçak et pazarına müsaade edilmemelidir.

  Meracılık ile hayvan yetiştiriciliği paralel düşünülmeli. Çayır mera alanlarının korunması veya genişletilmesi konusunda yasal düzenleme yapılmalı.
  Yayla yasağı kaldırılmalı ve vatandaşların kırsalda hayvancılık yapmasının önü açılmalıdır.
  Unutmayalım iyi beslenmeyen bir toplum hiçbir sorununu çözemez.
 

Taşova Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Uzun: “Bilgili adli hizmet”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Amasya-Taşova Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Uzun, kolluk kuvvetlerinin adli olaylara daha etkin bir şekilde müdahale edebilmeleri için Türkiye’de örnek alınacak bir ilk proje geliştirmiş. Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Uzun; projenin başarılı olabilmesi için, projeyi bizzat kendisi takip ediyor ve uyguluyor.

  Kurumunun en iyi şekilde hizmet vermesi için büyük gayret gösteren ve bu konuda örnek olabilecek proje geliştiren Taşova Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Uzun, “Bilgili adli hizmet” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

  “Taşova; bölgemizin en verimli, güzide şehirlerimizden birisidir. Taşova ilçesinde vatandaşlarımızın huzur ve sükunu için adli hizmetlerin etkin bir şekilde yerine getirilmesine tüm kurumlarla işbirliği içerisinde çalışıyoruz.

  Kolluk görevlilerimizin adli olaylara daha etkin bir şekilde müdahale edebilmeleri için Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer mevzuatların uygulanması konusunda haftada bir gün uygulamalarda karşılaşılan sorunlarla ilgili seminer projesini yapıyoruz.” 

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar: “Tarlalar sular altında, çiftçiler sigorta yaptıramadı”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar; son günlerde gerçekleşen aşırı yağışlar Akdeniz Bölgesi, Ege Bölgesi ve Marmara bölgesinde bazı illerimizi etkisi altına almıştır. Aşırı yağışların sebep olduğu sel tarım arazilerini sular altında bırakmış, köylerde çiftçilerimizin ev ve ahırlarına girerek, eşya ve hayvan kayıplarına sebep olmuştur. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ise Adıyaman ilinde gerçekleşen don olayı da hububata ve bakliyata zarar vermiştir. Birçok ilde halen yağmurların devam etmesi ve henüz sel sularının çekilmemesi nedeniyle hasar tespit çalışmalarının tam olarak başlatılamadığını belirterek, Ziraat Odalarından alınan ilk verileri şöyle açıkladı;

  Aydın ilinin Milas İlçesinde gerçekleşen aşırı yağışlar sonucu yaklaşık 8 bin dekar alanda ekimi yapılan hububat sular altında kalmış, hayvan işletmelerini su basmıştır. Koçarlı ilçesinde 130 bin dekar, Söke ilçesinde 300 bin dekar ve İncirliova ilçesinde henüz tespit edilememiş hububat ve narenciye alanı sular altında kalmıştır. Bozdoğan ilçesinde ise, aşırı yağışlardan dolayı kanal patlamış 1.000 dekar hububat ekili alan su altında kalmıştır. Manisa’da aşırı yağışlar sonucu Nif ve Gediz nehirlerinin taşması sonucu, 4-5 bin dönüm hububat ve bağ alanları sular altında kalmıştır.

  İzmir İlinde gerçekleşen aşırı yağışlar sonucu Aliağa, Seferihisar ve Urla ilçelerinde hububat, narenciye bahçelerinde ve seralarda zararlar oluşmuştur. Bergama İlçesinde yaklaşık hububat ekili 60 bin dekar alan sular altında kalmıştır. Ayrıca, baraj kapaklarının açılması ile erozyon fazla gerçekleşmiş, toprak kaybı oluşmuştur.

  Antalya İlinin Kumluca ve Serik ilçelerinde iki barajın taşması sonucu barajlara yakın olan seraları su basmıştır. Serik ilçesinde ilk tespitlere göre 1.200 dekar sebze ve çiçek ekili seralar, toplam 30 bin dekar buğday, narenciye, nar alanı zarar görmüştür. Merkez ilçede oluşan hortum sonucunda 15-20 dekar sera, Finike ilçesinde 200-250 dekar domates ve salatalık ekili sera ile Demre ilçesinde seralar zarar görmüştür. Demre ilçesinde odun toplayan bir köylünün kayıp olduğu bildirilmiştir.

  Çanakkale ili merkez ilçede yaklaşık 4 bin dekar hububat alanı, Bayramiç ilçesinde yaklaşık 2 bin dekar hububat alanı sular altında kalmış, ayrıca dikilen meyve fidanları yerlerinden sökülmüştür. Muğla ilinde aşırı yağışlardan dolayı arazilerin sular altında kaldığı, yağışların devam etmesi durumunda tarımsal üretime zarar verileceği bildirilmiştir. Fethiye ilçesinde 600 dekar domates serasında üretim yapan 225 çiftçinin serası sular altında kalmıştır.

  Antalya’nın 7 ilçesinde (Kaş, Demre, Kumluca, Muratpaşa, Serik, Manavgat, Finike) 42 köyde 2.025 çiftçi ailesinin, 4.462 dekar sera, 1.016 dekar meyve bahçesi, 28.500 dekarı da hububat alanı olmak üzere toplam 34.323 dekar alan zarar görmüş. Tespit çalışmaları devam etmektedir. Edirne’de aşırı yağışlar sonucu tunca nehrinin taşması sonucu yaklaşık 5 bin dönüm hububat alanı sular altında kalmıştır. Kırklareli’nde yaklaşık 6 bin dönüm hububat alanı aşırı yağışlardan zarar görmüştür.

  Suların çekilmesini takiben tarım arazilerinde oluşan zararların kesin sonuçlarının tespit edilebilmesi amacıyla, Ziraat Odalarımızın da içinde yer aldığı hasar tespit komisyonları en kısa sürede çalışmalarını tamamlamalıdır.

  Bilindiği üzere, sel ve su baskını afeti ilk defa bu yıl Tarım Sigortaları Kanunu kapsamda yer almıştır. Sel ve su baskını teminatı çoğu ürün için 1 Ocak 2010 tarihi itibariyle başlamış, narenciye ürünleri için ise Mayıs ayı itibariyle başlayacaktır. Bu yıl için çiftçilerimiz henüz sel ve su baskınına karşı sigorta yaptıramamıştır. Bu nedenle çiftçi mağduriyetlerinin önlenmesi için, 2090 sayılı Kanun’da ürün bazında görülen zararlar dikkate alınmalı, görülen zararların kısa sürede ödenebilmesi için gerekli bütçe oluşturulmalıdır.

  Zarar gören çiftçilerimizin kredi borçları, Sosyal Güvenlik prim borçları faizsiz ertelenerek, ödenmesinde kolaylık sağlanmalıdır. Afetin tarımsal üretime verdiği zararların tespit edilmesine yönelik çalışmalarımız devam etmektedir.”

 

 

 

 

 

 

 

    

 

 

Eruh Kaymakamı Ahmet Dalkıran: “Cehaletin kalkması için eğitime önem veriyoruz”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Siirt-Eruh Kaymakamı Ahmet Dalkıran, köy okullarına ve öğrencilere yaptığı hizmetleri yerinde görmek için merkeze bağlı;Çırpılı,Kavakgölü,  Yeşilören, Çetinkol, Cintepe, Çizmeli, Demiremek ve Görendoruk köy okullarını tek tek gezip okullara yapılan onarımları ve öğrencilerin eğitim düzeylerini öğrenmek amacıyla incelemelerde bulundu Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Eruh Kaymakamı Ahmet Karatepe şunları söyledi;

Cehaletin kalkması için eğitime önem veriyoruz

  “Eruh ilçe merkezine bağlı köy okullarının tamir ve bakımlarını yaptırıp, öğrencilerin daha sağlıklı bir ortamda eğitimlerini yapmalarını istiyorum. Bölgenin kalkınması ve en büyük sorun olan cehaletin kalkması için eğitime önem veriyoruz. Bölge çocuklarının da eğitimlerini  bakımlı ve temiz okullarda yapmalarını, bu yüzden ilçemize bağlı bulunan köylerdeki okulların onarımlarına ve sınıfların modern çağdaş bir düzeyde olmalarına önem veriyoruz. Fakir ve yardıma muhtaç öğrencilerin giyimleri, okul kıyafetlerini, sağlıklı beslenmeleri için seferber olarak, bunları gidermek için büyük çaba gösterip sorunların çoğunu hallettik. Bunları yerinde görmek içinde köy okullarına tek tek gidip, inceliyorum.”

  Okullarında kaymakamı  görmekten ve kendileriyle yakından ilgilendiğinden dolayı öğrenciler Kaymakam Ahmet Dalkıran’ı çok sevdiklerini ve kendilerine yaptıkları hizmetlerden dolayı teşekkür ettiklerini söylediler.

 
                                        Eruh Kaymakamı Ahmet Dalkıran’ın
                                          ilçeye bağlı köy okulu ziyaretleri
                                  
                               Eruh Kaymakamı Ahmet Dalkıran’ın köy okulunda
                                  öğrencinin bilgisayar kullanmasını izlerken
 
                           
                           Eruh Kaymakamı Ahmet Dalkıran’ın köy okulu önünde
                                      okul öğretmen ve öğrencilerle birlikte
 
                           
                           Eruh Kaymakamı Ahmet Dalkıran’ın köy okulu ziyareti
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Hozat Kaymakamı Fatih Demir’e köy ziyaretlerinde vatandaş sevgisi

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Tunceli-Hozat  Kaymakamı Fatih Demir, Hozat köylülerinin sorunlarını yerinde görmek amacıyla köy ziyaretlerine devam ediyor. Kaymakam Fatih Demir, köy ziyaretlerinde vatandaşlarla sohbet ederek, onların sorunlarını birebir dinliyor.Köylüler, Kaymakam Fatih Demir’in kendileriyle yakından ilgilendiklerinden dolayı  kendilerinden memnun olduklarını söylüyorlar.

 
                                               Hozat Kaymakamı Fatih Demir’in 
                                                     ilçeye bağlı köy gezileri 
                                        
                                               Hozat Kaymakamı Fatih Demir
                                        köy gezilerinde vatandaşla sohbet ederken  
 
                                      
                                     Hozat Kaymakamı Fatih Demir köy yollarında
                                    
        

Tekman Kaymakamı Cahit Karatepe’den kayak eğitimine destek

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Erzurum-Tekman Kaymakamı Cahit Karatepe’nin katkıları ile Tekman Atatürk İlköğretim Okulu bünyesinde, bünyesinde, kamu çalışanları ve Tekman Halkına yönelik kayak eğitimine başlanmıştır. Kayak eğitimi deneyimli öğretmenler eşliğinde ve modern kayak ekipmanları kullanılarak verilmektedir. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Tekman Kaymakamı Cahit Karatepe şunları söyledi:

  “Bu çalışmalar, ilçemizin büyük bir eksikliği olan sosyal faaliyetlerin olmaması sıkıntısına çözüm getireceğini düşünüyorum. Bu sayede özellikle gençlerimiz kötü alışkanlıklardan uzaklaşarak, kayak dalında kendilerini geliştirecektir.” Tekman Atatürk İlköğretim Okulu Müdürü Mehmet Fatih Genç’de; “Okulumuz Kayak Spor Kulübü daha önceki yıllarda Kayak Milli Takım seçmelerine sporcu göndermiş ve Erzurum Bölgesinde büyük başarılara imza atmıştır. Bu gibi faaliyetlerle kayak sporu dalındaki başarılarımızın katlanarak artacağı inancını taşıyorum.” dedi.

 
                             Erzurum-Tekman ilçesinde kayak eğitimi çalışmaları
  
                  
                                             
                                           
 
 
 
 
 
 
 
                                                                          
 
           
 
 

Hozat Kaymakamı Fatih Demir’den karlı yollarda yerinde denetim

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Tunceli-Hozat Kaymakamı  Fatih Demir; yoğun kar yağışı çalışmalarını aralıksız sürdüren ekipleri yerinde denetliyor. Hozat Kaymakamı Fatih Demir yoğun kar yağışına rağmen Hozat ilçesine bağlı tüm köylerinin ulaşıma açık olduğunu söyledi.

error: Content is protected !!