Cuma, Aralık 19, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 266

Piraziz Kaymakamı Ali Hamza Pehlivan dünya evine girdi

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Giresun-Piraziz Kaymakamı Ali Hamza Pehlivan dünya evine girdi. Giresun’un Piraziz İlçesi Kaymakamı Ali Hamza Pehlivan, Rize-Hemşin’den okul arkadaşı ve Felsefe Öğretmeni Yıldız Fırat’la Piraziz Belediyesinde yapılan sade bir nikah töreniyle hayatını birleştirdi. Piraziz Belediyesi meclis salonunda yapılan nikâhı Piraziz Belediye Başkanı Hasan Şenel kıyarken, damatla gelinin şahitliğini Giresun Valisi Mustafa Yaman ile Piraziz Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Edip Özer yaptı.

 
                                  
                               Piraziz Kaymakamı Ali Hamza Pehlivan ve Annesi
                          Aysuna Pehlivan- Eşi Yıldız Fırat ve Annesi Ayhan Fırat

  Nikah işleminin gerçekleşmesinin ardından Vali Mustafa Yaman, evlilik cüzdanını Yıldız Fırat’a teslim etti. Törende Kaymakam Ali Hamza Pehlivan’ın annesi Aysuna Pehlivan ve Yıldız Fırat’ın Annesi Ayhan Fırat başlarına taktıkları Hemşin yöresine ait geleneksel puşi kıyafetleriyle nikaha katılanlardan büyük ilgi gördü. Genç çiftin düğün törenlerinin 23 Nisan 2011 tarihinde Rize’de yapılacağı bildirildi.
 
                                  

                                        Piraziz Kaymakamı Ali Hamza Pehlivan-                                             Eşi Felsefe Öğretmeni Yıldız Fırat

 

                                   

                                 Giresun Valisi Mustafa Yaman-Piraziz Kaymakamı

                                   Ali Hamza ve Eşi Felsefe Öğretmeni Yıldız Fırat

 

Ayna

0

  Her zaman ki haliyle güne başladı komşu kadını. Sabah erkenden eve çeki düzen vermek kaçınılmaz görevi idi. Evinde en sevdiği eşya çerçevesi ahşap oyma ayna idi

Hiç üşenmeden saatlerce ayna karşısında durmayı sever, kendini dünyanın en güzeli kadını olarak düşünürdü. Ayna da bu sevgisine karşılıksız kalmamıştı yıllar boyunca. Ona herzaman güzel olduğunu hatırlatır, kusursuz bir yapıya sahip olduğunu samimice yansıtırdı her sabah ve gün boyunca. Acaba ayna, gece olunca da aynı güzelliği göstermeye devam edecek mi diye düşünür dururdu.

  Dost ayna, dışımı yansıtan ayna. İçim nasıl gör ayna.

Sabah kahvesini memnun memnun yudumlayan komşu kadın etrafına bakındı. Ortalık sessiz ve sakindi. Yalnız yaşardı, tek arkadaşı ayna ve görüntüsüydü.

Gününe doğan ışık dalgalarını radyonun sesi yayardı. Radyosunu açtı ve hiç değiştirmediği kanaldan dinlemeye koyuldu. Dünyaya açılan penceresi, uzaklara uzanan gözü kulağıydı radyo. Minicik radyo çihazından çıkan seslere dalmıştı. Radyosu da aynasına yakın konulmuştu.

  Duyduğu haberler hiç iç açıcı değildi. Dünya üzerinde bir çok yerde karmaşa vardı ve bu kötü haberleri duyduğunda içinden hüzünlü bir ah çekti. Nezamandır isyanlar dinmedi, protestolar artmış, beraberinde can kayıpları, evlatsız kalan anne feryatları, doymadan ayrılan sevgililerin acısı, kana bulanan sokaklarda yakınını arayanların sellere dönüşen gözyaşları, insanlığın bitmeyen çile yakarışları.

  Aynaya baktı kaldı. Kendini tanımayacak kadar işittiklerinden perişan oluyor ve derine dalmış düşünüyordu.

  İnsanoğlu düşünen mantığıyla hareket eden bir varlık. Doğa kurallarına uyumlu, mutlu, huzurlu bir yaşam sürebilecek potansiyele sahip.

İnsanlığın bir bütün olarak saadet, refah içerisinde yaşamasını sağlayacak büyük gelişmeler var. Küreselleşmiş dünyada iletişim imkanlarıyla artık her şeye daha kolay ulaşılabilir ve mümkün olmakta.

  Aya gitmek artık bir hayalden çoktan çıkmış insanoğlu yeni keşifler, yeni hayaller peşinde koşmakta. Çağdaş, uygar yaşamaya elverişli teknolojinin olanakları yanında yeni yeni buluşlara zemin oluşturulmakta yeni yeni çalışmalar gerçekleştirilmektedir.

Bu güçlü ve hızlı gelişmede insanoğlu herşeye çözüm bulabilirken malesef ölüme bir de savaşa karşı çare bulmakta ya zorlanıyor ya da istemiyor.

  Beraber huzur içinde yaşamak niye o kadar zor olsun ki?

  Aynaya bakınıp sordu. Suç sende ayna dedi kadın. Senle besleniyor insan egosu, sende kendini büyük zannediyor.

  Dışına değer veren insana bunca  yıldır içini harabeye çeviren zararlı yok oluşları neden ondan sakladın ayna?

  Ölümlerle son bulacak karanlıkları gösterseydin, aydınlığa kavuşmak daha kolay olmaz mıydı dost ayna?

  Ayna ayna dost bildiğim ayna, bunca zamandır gerçeği bizden saklayan ayna.

  Ne zaman insanoğlu uyanacak?

  Ne zaman kardeşçe yaşamaya alışacak?

  Ne zaman çirkinliği başkasında aramaktan duracak?

  Ne zaman ondan bundan etkilenerek kendi kafasıyla hür düşünmeye başlayacak?

  Ayna ayna söyle bana;

  Ne zaman ona tüm gerçeği yansıtacaksın?

  Ne zaman yüreğine nur damlatıp, insani olmanın erdemini yaşatacaksın?

  Kırılma ayna, darılma ayna, senle yüzyüze geldiğim için yerlere binbir parça olup süzülme ayna.

  Üzülme herşey sadece senin suçun değil ayna. Farkında olamdan sana kapalı gözlerle bakmışız yıllarca.

  Gözlerimizi açtığımızda herşeyin tüm kötülüklerin, nefretin sebebinin biz olduğunu göster be ayna.

  Savaşların bitmesi, insanların gözünden perdelerin kalkması, güzelliklerin ve iyiliklerin bizlerle olabileceğini biz insanlara göster ve yansıt be ayna.

  Vakit akşam olmuştu.

  Komşu kadını aynayla barışık yine gece olmasını beklemeye koyuldu…

İki tavuk meselesi

0

  “İki arkadaş… Arkadaştan da öte iki dost… Hani derler ya yedikleri içtikleri ayrı gitmez diye tam da öylesinden işte… Bu iki dost oturmuşlar sohbet ediyorlar…Birinin adı Ali diğerinin ki de Veli olsun mesela…

  Ali

  Hıı?

  İki evin olsa birini bana verir miydin?

  Elbette verirdim… Dostum değil misin?

  Peki iki araban olsa birini bana verir miydin?

  Elbette verirdim!!

  Pekiiii iki tarlan olsa birini bana verir miydin?

  Verirdim tabi!!!

  Pekiii iki tavuğun olsa birini bana verir miydin?

  Bu defa Ali “Elbette verirdim” demek yerine biraz düşünmüş ve ,

  Cık!!!Vermem.

  Demiş. Şaşırmış Veli bu işe…

  Niye ki?!

  Çünkü iki tavuğum var!

  Demiş.

  Efendiiiim! Fıkra bu ya… Yine de kıssadan hissenin altını çizmekte yarar var.

Siz, sizde olanı yani iki tavuktan birini paylaşmaya yaklaşmadan, hanları hamamları olanların, fabrikaları arabaları olanların, bankalarda tomar tomar paraları olanların bu kent için bir şeyler yapmadığından gocunursanız hatta daha da öteye gidip “Kimseye hayrınız yok” göndermesi yaparsanız, çıkar bir aklı evvel aha he böyle sizin iki tavuğunuzu sorgular…

  Kendimizdeki iki tavuktan birini yaşadığımız toplum lehine feda edebilecek kadar samimi olduğumuzda inanın bir tek çocuk bile açlıktan ölmeyecektir…

HSBC Bank Amasya Şubesinden kardeş okul projesi

0

Haber: İlker ÇAKAN

   Amasya il genelinde Amasya Valiliği tarafından 05.09.2009 tarihinde başlatılan “Kardeş okul, kardeş kurum projesi” kapsamında HSBC Bank Amasya Şubesi bu proje kapsamında Amasya-Göynücek ilçesi Karaşar İlköğretim Okulunu kardeş okul olarak kabul etmiştir. Bu kapsamda HSBC Amasya Şubesi Göynücek Karaşar İlköğretim Okulu Anasınıfını dizayn etmiştir. Göynücek Karaşar İlköğretim Okulu Ana Sınıfı açılış törenine;  HSBC Bank  Amasya Şube Müdürü Cemal İnce, HSBC Bölge Müdürü Feridun Yayman, Amasya Valisi Halil İbrahim Daşöz, Göynücek Kaymakamı Mehmet Mut, Göynücek Belediye Başkanı Talip Alabuğa ve kamu kurum ve kuruluş yetkilileri, öğretmen, öğrenciler katıldılar.

 

                                  

                               Amasya Valisi Halil İbrahim Daşöz-HSBc Bank Bölge

                           Müdürü Feridun Yayman-Göynücek Kaymakamı Mehmet Mut

                                   HSBC  Bank Amasya Şube Müdürü Cemal İnce

 

                                

                           Amasya-Göynücek Karaşar İlköğretim Okulu öğrencileri

Amasya Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü-Yazar Aziz Şeker’in “Sosyal Hizmetlerde Etik” kitabı

0

Haber:  İlker ÇAKAN

  Amasya Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü- “Sosyal Hizmetlerde Etik” kitabı (Sosyal Hizmetlerde Etik. Aziz Şeker, Ankara, SABEV, 2011) Yazarı  Aziz Şeker, İstanbul 1976 doğumlu olup, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü çıkışlı (1999). Yüksek lisans derecesini Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim dalında “Yaşar Kemal’in Romanlarında Sosyal Konular” isimli teziyle aldı. Yazar sosyal sorun alanlarıyla ilgili konularda yazmayı sürdürmektedir.

Yayınlanmış kitapları:

   Anısı Beyaz (Şiir, 2002); Ne Gün Batsın Karanlıklar Çöksün Ne de (Deneme, 2003); Suya Düşen Yüzün (Şiir, 2003: SES 6. Kültür Sanat Yarışması Şiir Özendirme Ödülü); Anılar Suya Düşse (Öykü, 2004); Küreselleşen Dünya’da Geleceğin Sosyal Hizmeti (Ankara: SABEV: 2004); Sosyal Hizmetin Sefaleti (Ankara: SABEV: 2006); Sosyal Hizmette Paradigma Arayışları (Ankara: SABEV: 2006); Sosyal Hizmetin Hayaletleri-Başka Bir Sosyal Hizmet Mümkün (Ankara: SABEV: 2007); Sosyal Çalışma Mesleği (Ankara: SABEV: 2008); 101 Soruda Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetler (Ankara: SABEV: 2009); Ayrılıklar Güzelse (Öykü, Ankara: SABEV: 2009); Topluma Hizmet Uygulamaları (Ankara: NOBEL: 2009) Küreselleşme ve Sosyal Devlet Yeni Bir Sosyal Politika Arayışı. (Söyleşiler, Ankara: SABEV: 2010); Sosyal Hizmetlerde Etik (Ankara: SABEV: 2011).

  Dünya’da ve Türkiye’de yaşanan birçok sosyal sorunu analize ederek, bilimin artık kanıksadığı “etik” noktasından, bu sosyal sorunların çözümünü işleyen yazar, somut örnekler üzerinde nesnel olarak duruyor. 21. yüzyılın tarihsel gelişiminden kesitlerin ele alındığı kitapta, sosyal mesleklerin konumu da gelişim dinamikleri içerisinde yer yer irdeleniyor. Sosyal hizmetlerde iş üretirken sosyal bilimlerdeki “etik” yaklaşımlara bakış açısını dayayan yazar, sosyal refah hizmetleri sunulurken “değere” verilmesi gereken öneme değiniyor. Özellikle sosyal refah alanlarını incelediği bölümde “ensest, korunmaya muhtaç çocuk olgusu, insan hakları, sağlık hizmetleri, yerel yönetimler” gibi konular insancıl bir odaktan gidilerek işleniyor. Yazar kitapla ilgili olarak, bir sosyal refah savunucusu olarak bu kitapta amacım; sosyal hizmetlerin gelişimi, toplumları demokratikleştirir ve insancıllaştırır tezini yazıya aktarmak hem de sosyal hizmet uygulamalarında nelere dikkat edilmesi gerektiği yönünde bir kılavuz ortaya çıkarmaktır, diye belirtiyor.  

  Kitabın sosyal politika kısmında, planlama kurumu, sosyal devlet, küreselleşme gibi konulara etik bir yaklaşımdan bakılıyor. Kitabın son kısmında yazar, sosyal hizmet alanlarında uygulama yapan meslek elemanlarında olması gereken niteliklere değinerek bir “etik tip” çıkarsaması yapıyor. Diğer birçok kitabında olduğu gibi insanlık ailesi açısından “gelecek için bir öngörü” temasıyla kitabını sonlandırıyor. Kitap ile ilgili değerlendirmelerden bazıları;

 
                                
                               Amasya Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü-
                                Yazar Aziz Şeker’in “Sosyal Hizmetlerde Etik” kitabı 
 
Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Gerontoloji
Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ismail Tufan:”
   Aziz Şeker’in bu eseri yayınlaması sadece sosyal hizmetler açısından değil, aynı zamanda toplum açısından da çok önemli ve anlamlıdır. Etik, insanın kendisiyle giriştiği mücadelenin de ismidir. Çünkü o sadece egosunun sesine kulak kabartmaz. Aksine onunla sürekli çatışır. Etiğin “altın kuralı” bu çatışmanın bir sonucudur: “Sana nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de başkasına öyle davran” ya da daha çok tanınan: “Benim hakkımda ne düşünüyorsan, Allah sana iki katını versin” sözleri, zaman kavramından bağımsızdır. Fakat “altın kuralın”, sosyal hizmetlerde pek fazla işe yaramadığı da görülür. Çünkü bir insanın kendisine nasıl davranılmasıyla ilgili beklentileri, diğer insanlar için uygun olması gerekmez. Daha uygun bir kural: “Eğer ihtiyaçlarının ve çıkarlarının başkaları tarafından dikkate alınmalarını arzu ediyorsan, o zaman sen de başkalarının ihtiyaçlarını ve çıkarlarını dikkate almalısın.” Değerli bilim insanı ve dostum Aziz Şeker’in kaleme aldığı “Sosyal Hizmetlerde Etik” başlığını taşıyan eserinde, okuyucu sadece bu kuralın sosyal hizmetlerdeki anlamlarını öğrenmekle kalmıyor. Yazar, okuyucuyu bunun sınırlarını aşan etik’le tanıştırıyor. Bu kavramı yakından tanıması için pek çok perspektif sunuyor. Eserinde toplum geneline de konuyla ilgili önemli bilgi ve mesajlar iletiyor.

   Herkesin anlayabileceği basit, ama seviyeli bir dille çok zor olan bu konuyu okuyucuya tanıtırken, sosyal hizmet kavramını da farklı açılardan algılatmayı başarıyor. Yazarın kitabında ortaya koyduğu davranışa da dikkatini çekmek isterim:    Düşüncelerini dikte etmeden, okuyucuyu tartışmaya davet ederek sunmakta, ortaya koyduğu görüşlerini “mutlak doğru” olarak nitelendirmemeye özen göstermektedir. Böylece eserin sahibi okuyucu karşısından etik bir davranış ortaya koyarak, kendisi bu açıdan iyi bir örnek teşkil etmektedir. Onun yazdığı bu kitabı ilk okuyan kişilerden biri olduğum için kendimi şanslı görüyorum. Kitabı okurken hem büyük bir zevk aldım hem de pek yeni bilgi edindim. Bu kitabı herkese okumasını öneriyorum ve tam Etik ihtiyaçlarımızın giderek kargaşaya dönüştüğü bir dönemde bu çalışmayı ortaya koymasını “tam isabet” olarak değerlendiriyorum. İnanıyorum ki bu kitabı okuyan diğer uzman arkadaşlar da, Sayın Aziz Şeker’in başlattığı bu süreçte yeni çalışmalar ortaya koyup, toplumumuzun gelişmesine katkıda bulunacaklardır.”

Hacettepe Üniversitesi – İİBF SHB Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Acar:

  “21. yüzyıl mesleki değer ve etik ilkelerin yoğun olarak tartışıldığı günleri beraberinde getirecek gibi görünüyor. Meslek etiği tartışmalarına toplumsal değişim eşlik ediyor. Daha doğru ifadeyle itici gücü oluyor. Üzerine mesleki yaşamlarımızı inşa ettiğimiz toplumsal yapı hızla değişiyor. Evrensel insan hakları ilkelerine aykırı unsurlar içeren bir uygulamayı sosyal hizmet uygulaması olarak değerlendirilebilir miyiz? Mesleki uygulamalarımızda, mesleki değer ve etik ilkelere uygun müdahaleler geliştirebiliyor muyuz? Öğrendiğimiz, neredeyse ezbere sayabileceğimiz mesleki değerleri içselleştirme becerisine sahip miyiz? Sosyal hizmet akademisyenleri, uygulayıcıları ve öğrencileri bu ve benzeri soruları kendilerine tekrar ve tekrar sormalılar…

  Sosyal hizmet uygulamasının mesleki değer ve etik ilkeler çerçevesinde geliştirilmesi için anahtar kavram “farkındalık”. Mesleki etik konusunda farkındalık kazanmak için akademik / mesleki birikimlerimizin yazıya dökülmesi gerekiyor. Değerli dostum ve meslektaşım Aziz Şeker’in çalışması bu açıdan bir ilk. Sosyal hizmet etiği üzerine yazmak için öncelikle mesleği iyi anlamak ve anlatmak gerekiyor. Aziz Şeker’de bunu yapıyor. Sosyal hizmet mesleğinin sosyal adalet ve insan hakları ile ilişkisini anlatıyor somut örneklerle. Farklı sosyal hizmet alanlarından örnekler ise okuyucunun zihninde derin ama o ölçüde önemli bir tartışmaya yol açıyor. Elinizdeki çalışma sosyal hizmet öğrenci ve uygulayıcıları için temel bir kaynak… Değerli meslektaşım Aziz Şeker’in sosyal hizmet mesleğine katkılarını birkaç cümle ile ifade etmek güç. Zihnine ellerine, emeğine sağlık… Okuyucular adına kendisine içten teşekkürlerimi sunarım.”

Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş: “Hopa bir serhat kentimizdir”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Artvin-Hopa ilçesi Karadeniz Bölgesinin Doğu Karadeniz Bölümünde sınır kapısında bulunan en son ilçedir. Hopa aynı zamanda Artvin ilinin deniz sahilinde bulunan ve Sarp Sınır kapısını içine bir ilçedir. Hopa, Orta Asya topaklarından ve Rusya’dan gelen insanların Türkiye topraklarına girdiklerinde Türkiye’nin ilk elçisi durumundadır. Sarp Sınır Kapısından Türkiye’ye gelen turistlerin ilk gördükleri ilçedir. Kısaca Hopa ve Sarp Gümrük Kapısı Türkiye’nin aynasıdır. 

  Yaklaşık 5 ay önce Hopa Kaymakamlığına atanan, Şırnak eski Vali Yardımcısı, Habur Gümrük Kapısı Mülki İdare Amiri Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş diyor ki “Sarp Sınır kapısında Türkiye girişindeki olumsuz çevre düzenlemesi ve gelişigüzel dizilen uzun TIR kuyrukları, girişte görülen olumsuz çevre düzenlemesi beni çok etkiledi. Bu görüntü ülkemize yakışmıyor dedim. Daha önce Habur Sınır kapısında örneğini yaptığım TIR Parkı projesini Sayın Valim Mustafa Yemlihalıoğlu’nun de destekleriyle uygulamaya koydum. Hopa çıkışında iki ayrı ve yaklaşık 350 TIR’ı içine alan TIR parkları yapım aşamasını başlattık ve Nisan 15’in bu parkları hizmete açmayı düşünüyoruz.” Diyor.  Çalışkan, görevine son derece bağlı, devlete ve millete hizmet etmekten zevk duyan ve bu çalışmasını mesai sınırı tanımadan devam ettiren Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş,  “Hopa, Sarp Sınır Kapısı ve başarılı mülki idare amiri” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

Sarp’ın girişinde yolcu karşılama merkezi ve çevre düzenleme merkezi projesi
  “Hopa bir serhat kentimizdir. Gürcistan ile ülkemiz arasındaki Sarp Sınır Kapısı ilçemiz sınırları içerisindedir. Gürcistan’a bağlanan Karadeniz sahil karayolu ilçemizden geçmektedir. Sarp Sınır Kapısında araçların, insanların rahat giriş-çıkış yapabilmeleri için bununla ilgili iki projemiz vardır. Birincisi Sarp’ın girişinde yolcu karşılama merkezi ve çevre düzenleme merkezi projesidir. Küçük araç park yeri projesi ile ilgili çalışmalara başladık ve bu çalışmalar devam ediyor. Sarp Sınır Kapısına gidildiğinde kapının çok modern olduğunu gördük. İçeriye girdiğimiz de çok bir modern kapıyla karşılaştık. Bu kapıyı 2009 yılında TOBB yap-işlet-devret modeliyle hizmete açtı. Çok modern bir kapımız var. Kapının dışında Kemalpaşa istikametine doğru sahil yolumuz yapılmıştır. Bu yol üzerinde yapılan tünellerimiz de çok güzeldir.

İlk gördüğümde Hindistan’a benzetmiştim

  Ancak sınır kapısının dışında; gelişigüzel araçlar, gelişigüzel faaliyet gösteren küçük işletmeler var. Burasını ilk gördüğümde Hindistan’a benzetmiştim. Araçlar, ellerinde el arabasıyla bir şeyler getirenler-götürenler gördüm. Bunlar ülkemize yakışmayan görüntülerdir. Burada bir çevre düzenlemesi, yolcu karşılama merkezi yapalım istedik. Bu konuda Sayın Valimiz Mustafa Yemlihalıoğlu bize büyük destek oluyor. Hatta ödeneğin bir kısmını Doğu Karadeniz Turizm Birliğinden, Köylere Hizmet Götürme Birliğine çıkardı. Bu projeye onunla başladık ve şimdi devam ediyoruz. Sarp Sınır Kapısından giren ve çıkan vatandaşlarımızın bir nefes alacağı, vakit geçireceği bir alanımız yoktu.

 
                                               
                                           Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş
 
Kafeterya projemiz var ve turizm danışma ofisini yapıyoruz

  Bu konu ilgili kafeterya projemiz var. İnsanların çok medeni ihtiyaçlarını karşılayacakları bir tuvalet yoktu ve camimiz içinde kalan tuvaletlere gitmek zorunda kalıyorlardı. Bu sorunu çözmek amacıyla bayan ve erkek tuvaleti yapıyoruz. Buraya ayrıca turizm danışma ofisini yapıyoruz. Turizme yönelik hediyelik eşya reyonumuz olacak ve şoförlere hizmet edecek bir kafeteryamız da olacaktır. Orada küçük araçlar için bir park yeri olacak. Tünellerden Kemalpaşa istikametine doğru küçük araçlar kuyruklarlar oluşturuyorlardı. Tüneller içinde büyük ve küçük araçlar sırası yan yana olduğu için tüneller zaman zaman kapanıyordu. Herhangi bir yangın ve trafik kazasında büyük bir sıkıntı çıkabileceğini gördük.

Hopa-Kemalpaşa arasında yaklaşık 350 araçlık TIR parkı projemiz var

   Bu nedenle küçük araç park yerini kontrollü olarak Sarp’a sevk edelim dedik. Bu projemiz böyledir. Hopa-Kemalpaşa arasında yaklaşık 350 araçlık TIR parkı projemiz vardır. Bu proje ile buradan Gürcistan’a yük taşıyan birkaç çeşit nedenlerden dolayı; sorun bazen Gürcü yetkililerinden, bazen bizim gümrük sistemimizden kaynaklanıyor. Bu nedenle TIR’larımız beklemek zorunda kalıyor. Bu TIR’larımız Sarp’ın önünden Kemalpaşa’ya doğru kuyruk oluyorlar. Bazen bu kuyruk 600-700-1000 aracı buluyor. Bu yaklaşık 20 km.lik bir kuyruk demektir. Kemalpaşa içerisinde nahoş bir görüntü, tünelin içinde çok tehlikeli bir yapı oluşuyor. Bir tarafta küçük araç kuyruğu, diğer tarafta büyük araç kuyruğu oluşturuyor. Allah göstermesin burada bir yangın olsa, insanların kaçacakları hiçbir yeri yoktur. Bu manzarayı gördük, o TIR Parkı Projesi düşündüğümüz ilk proje oldu. Bu sıkıntıyı çözmek için TIR Parkı şarttır. Kesinlikle bunu yapmamız gerekiyor. Bunun üzerine yer arayışına başladık. Allah’a şükür bu yeri bulduk. Orman İşletme Müdürlüğüne ait bir yeri aldık.

 
                                
                                
                                          Artvin-Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş 
                                          tarafından yaptırılan yeni TIR Parkı alanı
 
Tahmini olarak TIR parkı projesi 1 trilyona mal olacaktır

   Daha sonra Karayollarına ait bir taş ocağı yerini de aldık. Bunun üzerine 250 araçlık TIR Parkı Projesine hemen başladık. Köylere Hizmet Götürme Birliğinde ihalelerden artan paramız vardı. Diğer taraftan esnaftan, ticaret firmalarından, ihracatçılardan sponsor bularak bu inşaata başladık. Tahmini olarak TIR parkı projesi 1 trilyona mal olacaktır. Diğer projemizde yaklaşık 700 milyara mal olacaktır. Sarp önündeki proje için Valilik-İl Özel İdare desteği valimiz tarafından gönderiliyor. TIR parkı Projesi içinde İl Özel İdaresi desteği valimiz tarafından gönderiliyor. Köylere Hizmet Götürme Birliğinin ihalelerden artan faiz parası, ihracatçılarımızın küçük destekleridir. Bu projelerde devlet-vatandaş işbirliğinde desteğin % 70’i devlet, % 30’u vatandaş şeklindedir.Bu iki projeyi Allah izin ederse iki ay içinde bitireceğiz.İhracatçımız, malını yurt dışına gönderen ticaret erbabımız, o malı taşıyan şoförümüz Sarp Sınır Kapısından ne zaman geçeceğini dakika olarak bilecektir. Ne kadar bekleyeceğini bilecektir. TIR kuyrukları olmayacak, çirkin görüntü ortadan kalkacaktır. Sosyal ihtiyaçların karşılanacağı mekan yoktu.

TIR Parkını 15 Nisan’da hizmete açacağız

  Araç kuyruğu olduğu yerde insanların tuvalet ihtiyaçlarını giderecekleri, ibadet ihtiyaçlarını yer yok. Lokanta, kafeterya, duş yok. Şimdi kurulacak TIR Parkı içinde; lokanta, kafeterya, duş, çamaşırhane, berber, yağlama-yıkama, oto tamiri, mescit var. Burayı Allah izin ederse iki ay içinde 15 Nisan’da hizmete açacağız. Türkiye’de genel olarak özel sektörün açtığı TIR Parkları var. Yol güzergahlarında ve otoban güzergahlarında TIR şoförlerinin genel olarak trafikte uyuma saatleri ve trafikte bulunma saatleri bellidir. Trafikte 8 saat bulunduktan sonra, en az 8 saat uyku uyumaları gerekir. Bu projenin bir örneği Habur Sınır Kapısında vardır. Habur Sınır Kapısına 1.800 m. uzaklıktaki yaklaşık 5.000 araçlık bir TIR parkı vardır. Orayı o dönemde Şırnak Vali Yardımcısı- Habur Mülki İdare Amiri olarak ben işlettim. Buranın bilgisayar, kamera sistemlerini, giriş-çıkış organizasyonlarını personelimizle beraber biz yaptık. Bu nedenle buradan bir tecrübemiz vardır. Burada TIR Parkı vardı ama giriş ve çıkışlar çok düzensizdi. Haksızlıklar ve TIR sıra kaydırma olayları oluyordu. Biz burayı elektronik kamera sitemine kavuşturduk. Vatandaş elektronik kamera sitemi ile sıra fişini alıyor. Sırası geldiğinde otomatikman çıkışını yapıyor. Sınırda o sırayı plaka okuma kamerası görmüyorsa, içeri alınmıyor. Kameranın o sırayı görmesi gerekiyor. Buraya böylece insan eli değmeden sistemi oluşturduk.

 
                                             
                                  Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş yeni yapılan
                                     TIR Parkında çalışmaları yerinde incelerken                              
 
Sınır Kapıları Türkiye’nin aynasıdır

  Türkiye Cumhuriyeti olarak Gürcistan’dan bu tarafa turistler geliyor. Gürcü, Azeri, Rus turistler geliyor. Bazen Avrupalılar Rusya üzerinden buradan Türkiye’ye giriş yapıyor. Kapılar Türkiye’nin aynasıdır. O yüzden hükümetimiz tüm kapılarımızda bir modernizasyon çalışmalarına başladı. Kapıyı modernize etmek yetmiyor. Kapıdan sonrasını da elden geçirmek gerekiyor. Yabancı bir vatandaş,  yabancı bir şahıs Türkiye’den girdiği vakit kapıdan geldiği  zaman çok güzel bir ortam. Ama içeriye girdiğinde devasaya TIR kuyrukları ile ortada dolaşan, TIR kenarında yemek yiyen gibi olumsuz görüntülerle karşılaşacaktır. Bu durum mal ve can güvenliği açısında da tehlikeli bir durumdur. Bu durum ilçemize, bize yakışmıyordu. Bunu Allah’ın izniyle gideriyoruz.

Turizm konusunda yapılacak çok güzel projeler vardır

  Hopa’da göreve başlayalı yaklaşık 5 ay oldu. Hopa’da hizmet alanı çok geniştir. Hopa’da bizden öncede çok müthiş yatırımlar yapılmıştır. Ne yaparsanız yapın, ihtiyacı bir türlü bitiremiyorsunuz. Bu nedenle elinizi attığınız her yerden güzel projeler çıkıyor. Ben bu açıdan kendimi şanslı görüyorum. Hopa’nın ilçe merkezi nüfusu 17.500, toplam nüfusu ise 32.000-33.000’dir. Birbirinden güzel insanları vardır. Yaptığınız her şeyin dönüşümü geri alabiliyorsunuz. Coğrafya çok geniş, doğal güzellikleri çoktur. Turizm konusunda yapılacak çok güzel projeler vardır. Bu yörenin kalkınması için potansiyel var. O potansiyeli sadece harekete geçirmek gerekiyor. Hopa’da otelcilik çok gelişmiştir. Turizme yönelik otelcilik benim istediğim düzeyde olmasa da gelişmiştir. Bu konuda merkez içinde çabalarımız var.

Sarp Sınır Kapısından sadece yaya olarak günlük 5.000 kişi geçiyor 

  Geldiğimiz zaman da gördüğüm bir eksiklikte mobese sisteminin olmamasıydı. Hopa’da insan sirkülasyonu çoktur.  Sarp Sınır Kapısından sadece yaya olarak günlük 5.000 kişi geçiyor. Bu taraftan o tarafa da 5.000 kişi geçiyor. Bu sayıya şoförler ve aracın içinde oturanlar dahil değildir. Böyle insan sirkülasyonunun olduğu yerde emniyet, asayiş, trafik konusunda da sıkıntılar meydana gelebiliyor. Bu durum burada yaşayan insanları olumsuz yönde etkileyebiliyor. Emniyet-asayiş konusunda şükür çok büyük olumsuzluğumuz yoktur. Emniyet ve asayişle ilgili olayları olması gereken minimum seviyeye düşürmeyi düşünüyorum. Araç ve insan sirkülasyonunun yoğun olduğu yerde her tarafa görevlendirme yapamıyorsunuz. Burada 80-90 tane polis memuru ile emniyeti düzenlemeye çalışıyorsunuz ama her tarafa yetemiyorsunuz.

Mobese sistemi için 120 kameralık bir proje

  Dolayısıyla bu nedenle teknolojilerden faydalanmak gerekiyor. Teknolojide her geçen gün kendini yeniliyor, gelişiyor. Bir kamera demek 24 saat yeme içme olmadan çalışan polis memuru demektir. Biz bunu düşündük. Sarp’ın önünden Hopa merkez, Kemalpaşa merkez dahil olmak üzere, Çamlıköy’e kadar  120 kameralık bir proje hazırladık. Bu mobese kameralarının bir kısmı hareketli kamera, bir kısmı plaka sistemi olan kameradır.Bir kontrol altına almayı düşünüyoruz.Buraya kimler geliyor-kimler gider, kimler ne iş yapıyor. Vatandaşımızı için olumsuz olaylar daha çok nerelerde oluyor. Onunda fizibilitesini yaparak uygun yerlere kamerayı yerleştireceğiz. 120 kamera demek, biraz önce söylediğim gibi 120 polis memuru demektir. Bu polis memurunun sağlık raporu almaz, yemek istemez,

Açlık-susuzluk bilmez, izin istemez. Bunu 3 tane merkezden kontrol edeceğiz. Böylece 120 kamerayı kontrol edeceğiz. Bunnula birlikte emniyet ve asayiş olaylarını da minimize edeceğiz.

Üç ay sonra mobese sistemi kurulacaktır

  Bu projeye tahminen Haziran ayında başlayacağız. Alt yapısını yavaş yavaş oluşturmaya başladık. Kablo alımı ilanını yaptık. Mobese sisteminin üç aylık bir süre içerisinde bitireceğiz. Üç ay sonra mobese sistemi kurulacaktır.Bunu bir firmaya ihale etmiyorum. Bilgisayardan anlayan bilgisayar mühendisimiz var. Bilgisayardan anlayan tekniker arkadaşlarımız var. Kendimiz organize ettiğimiz için üçte bir fiyata mal ediyoruz. Bir firma 45 kameralık bir sistem için 800 milyar maliyet çıkardı.120 kameralık 4 megapiksel görüntülü kameralarla birlikte bunu biz 450 milyara bitirmeyi düşünüyoruz. Bu sistemi özel teşebbüse yaptırsak 2,5 trilyona mal oluyor. Kameraları Çin’den direkt el değiştirmeden getiriyoruz. Şu anda 4 megapiksel görüntülü bir kamera 2,5 milyardır. Biz ise bu kamerayı 800 liraya mal ediyoruz.

Sarp Sınır Kapısından günde ortalama 280-300 TIR geçiyor

  TIR Parklarının işleyiş tarzını bildiğim için, 2 sene TIR Parkını işlettik. Oradaki araç sirkülasyonu buradan daha çoktur. O projenin % 60-70’ni ben düşündüm. Ben bu fikrimi Köylere Götürme Birliği mühendisine anlattım ve o projelendirdi. Bu projenin dijital kamera sistemlerini Ankara’da Gümrük Müsteşarlığı’nın bilge sistemini yazan kişiyi bulduk ve onunla ilk elden görüştük. Bunu başka bir firmaya vermeden onu buraya çağırarak Hopa’da iki gün misafir ettik. Sistemi kendisine ben anlattım. O da bunun yazılımını size uygun fiyata yaparım dedi. Şu anda bu sistemin yazılımı Ankara’da hazırlanıyor. Projesi yapıldığı alana her gün gidiyorum. Sarp Sınır Kapısından günde ortalama 280-300 TIR geçiyor. 800 civarında küçük araçta karşı tarafa geçiyor. Aynı oranda da araç Türkiye’ye giriyor.

Sarp Gümrüğünün içinde birden fazla kurum var

  Zaman zaman Gürcü Gümrüğünden kaynaklanan sebeple, zaman zamanda bizim Gümrükteki personel sıkıntısından, bilgisayar sisteminden kaynaklı problemler oluyor. Sarp Gümrüğünün içinde birden fazla kurum var. Gümrük Teşkilatı, Polis Teşkilatı, Saymanlık Teşkilatı, Jandarma Teşkilatı gibi hemen hemen bir ilçede bulunan tüm birimler buruda vardır. Bunlar arasında bir koordinasyon gerektiriyor. Birinin çalışması yavaşladığı zaman, diğerinin çalışması da otomatik olarak yavaşlıyor. Zaman zaman bu problemlerle karşılaşıyoruz. Ben Sarp’a sık sık gidiyorum. Bazen gece saat 1-2-3 kadar, hatta sabaha kadar kaldığım oluyor. TIR kuyruğu çoğalıp, ortalama 60-70 TIR’ı bulduktan sonra özellikle gidiyorum. Oradaki personelin daha çabuk çalışması için onları motive ediyorum. Onlara şunu böyle yapın, şunu şöyle yapın diye söylüyorum. Gürcistan Gümrüğünden bir sıkıntı olursa hemen Gürcistan yetkilileriyle orada ayaküstü bir toplantı yapıyoruz ve çözmelerini talep ediyorum. Üzerinde durduğumuz için onlarda biraz pratik davranarak çözüyorlar. Bizim aşamayacağımız büyük meseleler çıktığında valimize haber veriyorum. Sayın Valimizde Acara Başbakanı Levan’la iritbata geçiyor. Bu şekilde hızlandırmayı sağlıyoruz. Bizim orada bulunmamız oradaki memuru otomatikman harekete geçirmesine neden oluyor. Otomatiklilik olunca da sirkülasyon daha hızlı, daha güvenli oluyor. Türkiye’ye giren araçlarda kaçak sigara varmı?  Yokmu? Diye bu konuda hem biz, hem karşı taraf yetkilileri daha hassas davranıyoruz. Ben bunu Habur Sınır Kapısından bildiğim için Sarp’a gidiyorum, sınır kapıları, gümrük kapıları önemlidir.

Hopa’da bir Gümrük Kapısı olarak limanımız da var

  Hopa’da bir Gümrük Kapısı olarak limanımız da var. Aynı zamanda Hopa Liman Mülki İdare Amiriyim. Limanda son beş yıldır sirkülasyon olmuyor. Çünkü ağırlık Trabzon Limanına kaymıştır. Genellikle bizim limanımızdan kömür ithalatı yapılıyor.Limana günde bir veya iki gemi gidip, geliyor. Bazende haftada bir gemi geliyor. Çok yoğun bir sirkülasyon yoktur. Hopa’nın balıkçı barınağı olmadığı için, genelde limanımızı balıkçılar kullanıyor. Özellikle sezonun son döneminde hamsi Samsun’dan bu tarafa kaydığı için Samsunlu, Rizeli, Trabzonlu balıkçıların tamamı Hopa’nın açıklarında oluyor. Gemiler yakaladıkları balıkları bizim limanımızdan iç bölgelere araçlarla pazarlıyorlar. O dönemde yoğunluk olur ve sıkıntı olur.

Yönetici konuları bilmezse alttaki memur

veya amirin yönlendirilmesi ile hareket eder

  Özellikle sınır kapılarında mevzuat ve işleyiş karmaşıktır. Habur’da üç ay içerisinde; sirkülasyonun nasıl olduğunu, hangi memurun ne iş yaptığını ancak kavrayabildim. Bir muayane, tescil memuru ne iş yapar, bir muhafaza memuru ne yapar, görevi ve sorumluluğu nedir, pasaport polisinin görevi ve sorumluluğu nedir? Yapması ve yapamaması nedir? Geçen TIR’ların TIR karnesi nedir? Özel fatura nedir?  Bu konulara kulak aşinalığı vardır ama içine girildiği zaman bunlar karışık konulardır. Yönetici bu konuları bilmezse alttaki memur veya amirin yönlendirilmesi ile hareket eder. Vatandaşın hakkını, hukukunu daha doğrusu vatandaşın karşılaştığı sorunlara tam bir çözüm bulamazsın. Konuyu bilen yöneticilerin konuyla ilgili yerlere atanması konusunda son zamanlarda bizim bakanlığımız gereğini yapıyor. Habur Sınır Kapısında görev yaptım ve doğu görevim bittiği halde, burası şark sayıldığı halde bizi buraya gönderdiler. Aynı şekilde Sarp Emniyet Amirimiz Antalya Hava Limanından geldi. Son zamanlarda AB uyum sürecinde entegre sınır yönetimi kavramı ortaya çıktı. Avrupa Birliğinin sınırını oluşturan ülkelerde tüm kapıların birbirine entegre olmasıdır. Örneğin Sarp Sınır Kapısından giren bir aracın hangi AB ülkesinin gümrüğüne gittiğini, en son  ülkenin gümrüğünden başka bir AB ülkesi olmayan ülkeye girdiğinde AB bunu görmek istiyor.

AB sınırları içerisine hangi mal giriyor? Bunu denetlemek istiyor

  Dolayısıyla AB sınırları içerisine hangi mal giriyor? Bunu denetlemek istiyor. Bu durum da sınır kapılarında bir hareketlilik getirdi. Bu ayın 23’ünde entegre sınır yönetimi ile ilgili Sarp’ta bir toplantı yapacağız. Bu toplantıya Avrupa Birliğinden  gelen uzmanlar ve  bizim Bakanlığımızdan, Gümrük Müsteşarlığından, Dışişleri Bakanlığından  yetkililer katılacaktır. Sınır illerinde yapılan sınır görüşmeleri vardır. Bu uluslararası antlaşmalar dayanır. Bu antlaşmalarda sınır görüşmeleri senenin başında ve sonunda yapılır denilmektedir. Bu sınır görüşmesinde tamamen sınırla ilgili karşılaşılan problemler iki ülkenin sınır komiserleri, hudut makamları nezdinde tartışılır. Çözüme bağlanılan konular tutanağa geçilir. Çözüme bağlanamayan konularda ise her birim mesleği kendi üstüne iletir. Geçen yaptığımız görüşmede yılın son mülakatıydı.

Protokol karşılıklı imzalandı ve değişildi
  Sınır toplantısında karşı taraftan Hudut Komiseri olarak Vali beyin muadili, ikinci derecede Sınır Komiserleri olan ilçe kaymakamları; Hopa, Şavşat, Borçka Kaymakamları, müşavir dediğimiz Emniyet Müdürü, Jandarma Komutanı ve bunların müşavirleriyle birlikte Vali beyin başkanlığında bu sınır görüşmelerini yaptık. Komşularımızda muhtemel olaylara karşı nasıl bir önlem alınabilir.

Daha önce karşılaşılan sorunlar neydi? Bu sorunlar nasıl çözüldü? Nasıl daha güzel  çözülebilir? Bu konular görüşüldü. Bir tutanak tutularak, bir protokol yapıldı. Bu protokol karşılıklı imzalandı ve değişildi.Bu dediğimiz senede iki defa yapılan rutin toplantılardır. Rutin toplantıların dışında, Sayın Valimiz çok toplantılar yapıyor. Zaman zaman bu protokollerin dışında resmi ve gayri resmi o tarafa gidiliyor, o taraf bu tarafa geliyor ve görüşmeler yapılıyor.

Günlük olarak ortalama 280-300 TIR geçiyor
  Sarp Sınır Kapısında yolcu yaya trafiği artış gösterdiği vakit Serbest Ticaret Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre karşılıklı iki ülke ticaretinde kolaylıklar tanındı. Bu kolaylıklar tanınınca; daha çok bizim ülkemiz üretken olduğu için bu mallarımız Gürcistan’a gidiyordu. Gürcistan’da ihtiyaç çok olduğundan dolayı vatandaşlar Türkiye’ye gelip, alışverişlerini yapıyorlardı. Kemalpaşa, Hopa, Karadeniz sahilinden İstanbul’a kadar alışveriş yapıp, dönüyorlardı. İlk başta böyle büyük bir hareketlilik vardı. Daha sonra biz bu yolcuların beraberinde bavul ticareti dediğimiz ticaretin dışında bizim ürettiğimiz malları TIR’larla göndermeye başladık. 2002 yılında 20-25 TIR’ımız geçerken, şu anda 250 TIR, bazen 400 TIR geçiyor. Günlük olarak ortalama 280-300 TIR geçiyor. Bunlar daha çok tekstil ve gıda maddeleri götürüyor. Bizim mallarımız Gürcistan’da çoğalmaya başladı ve Gürcistan’daki fiyatlarda aşağı inmeye başladı.

Türkiye’ye gelip bavullar götüreceğine, kendi memleketinde

Türk mallarını daha uygun fiyata bulabiliyor

  Dolayısıyla vatandaş artık Türkiye’ye gelip bavullar götüreceğine, kendi memleketinde Türk mallarını daha uygun fiyata bulabiliyor. Buradaki hareketliliğin yavaşlamasındaki birinci etken budur. İkinci etken ise Gürcistan Gümrük Kapısında sınırlamalar getiriyorlar. Gürcü vatandaş Kemalpaşa’ya gelmiş ve iki tane gömlek, bir tane pantolon, ayakkabı almış bu zati ihtiyaçlarını karışı tarafa götürebiliyor. Ama bunu üçe, beşe, dörde çıkardığı zaman ticari bir iş gibi algılayıp, Gürcistan’a geçirmiyorlar.  Diyorlar ki bunu bavulla değil kargo ile gönderin diyorlar. Tabi ki kargo masrafı da üzerine binince vatandaş otomatikman buradan alacağıma, karşı taraftan kendi ülkemden alırım diye düşünüyor. O zamanlar buda bir etki oldu. Bununla alakalı bir girişimde bulunduk.

                                           
                                             
                                              Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş
 
Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu Batum’daydı

  Geçen hafta Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu Batum’daydı. Daha sonra Tiflis’e gitti. Bu konuyla alakalı buradaki esnafımızın sorununu biz daha doğrusu kendisine anlattık ve bilgi notu verdik. Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf Odası Başkanımız ve diğer yetkililer kendisiyle yüz yüze görüştüler. Son bir haftadır Gürcistan Gümrüğü bu olayı biraz daha gevşetti. İki-üç-beş gündür sıkıntı çıkarmıyorlar ama biraz daha hareketlilik arttı. Ama eski hareketliliğin olması mümkün değildir. Çünkü TIR’lar dolusu bizim mallarımız giriyor. İhracatımızı beyanname ile yapıyoruz. İhracat % 95-96 bizim lehimizedir. Yüz malın 95’ini biz gönderiyoruz ve beş malı oradan alıyoruz.

İstanbul Bazaar isminde Kemalpaşa’ya bir AVM açtılar

  Sınırlarda özellikle iki ülke arasında fiyat farkı olursa fiyat kendi lehine olan ülkelerde sınıra yakın olan yerlerde İstanbul Bazaar gibi bu tip alışveriş merkezinin veya ticarethanelerin açılmasında büyük fayda vardır. Hükümet bunu sınır ticareti kapsamında sınır ticaretleri merkezleri diye düşünüyor. Fakat bu ticaret merkezleri rağbet görmedi ama müteşebbisler bu işin karlılığını görünce İstanbul Bazaar isminde Kemalpaşa’ya bir AVM açtılar. Burada güvenilir mal dediğimiz garantili mallar satılıyor. Biraz daha üst gelir durumuna ait Gürcü vatandaşları çekiyor. Burası ülkemize otomatik olarak bir girdi, kazanç, döviz girdisi sağlıyor. Adam dolarla geliyor, alışverişini yapıp gidiyor. Ben bunu çok olumlu görüyorum. Oranın yaşatılmasını ve teşvik edilmesini istiyorum. Karşılaştıkları zorluklar karşısında yardımcı oluyorum.

Hopa potansiyeli olan bir şehirdir

  Hopa potansiyeli olan bir şehirdir. Sadece bu potansiyelin doğru yönlendirilmesi gerekir. Turizm konusunda eksiklerimiz vardır. Uluslararası ticaret konusunda özellikle ihracatçılarımız belli bir bilgiye sahip olmuşlardır. Bu konuda gümrük kapılarından, Gürcistan Gümrüğünden kaynaklanan sıkıntılar var. Bu konuda alt yapı oluşturulmuş vaziyettedir. Gürcistan devletindeki ihtiyaçları iyi okuyup, ona göre hareket alanımızı genişletebilirsek daha çok istihdam sağlarız. Bu potansiyelin iyi şekilde değerlendirilmesi lazımdır. Turizm konusunda yeni yatırımlara, yeni fikirlere ihtiyaç vardır. Hopa’nın tanıtıma ihtiyacı var. Doğu Karadeniz Bölgesinin tanıtımında olduğu gibi bir tanıtım eksikliğimiz var. Bu konuda EMİTT fuarına ilimiz katıldı. Daha sonra Artvin Kültür ve Dayanışma Derneğinin Ankara’da Kültür Merkezinde düzenleyeceği üç günlük tanıtım gününe katılacağız.

Tanıtımın Türkiye çapında değil, dünya çapında yapılması gerekir

  Tanıtım faaliyetlerimizin 1-2 günlük değil yıl boyunca yapılması ve Türkiye çapında değil, dünya çapında yapılması gerekir. Bu konuda Kültür ve turizm Bakanlığımızın çalışmalarını takip ediyoruz. Hopa’nın tanıtımı konusunda Bakanlığımıza gerekli materyalleri gönderiyoruz. Bu konuda potansiyelin olduğunu düşünüyorum. Bu konuda benimde bir projem var. O projeyi Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansına göndereceğim. Hopa-Kemalpaşa arasında Liman Köy adında çok güzel bir köyümüz var. Burada 50 yatak kapasiteli ahşaptan çok güzel buraya ait bir mimariyle geçme tahtalarla çivi kullanmadan butik otel şeklinde konaklama merkezi düşünüyorum. Aynı zamanda buraya gelen turistlere de Limanköy-Kemalpaşa, Kemalpaşa-Borçka-Karagöl arasında Jeep Safari turları ile gezdirmeyi, diğer taraftan Limanköy’den Hopa istikametine 3,5 km.’lik eski Rus yolu diye bilinen bir yol vardır. Burayı manzara ve doğal yürüyüş alanı olarak düşünüyoruz.

Sarp Karşılama Merkezinde denize bir iskele yapıyoruz

  Bu projemizi hazırladık, inşallah uygun görülürde hayata geçerse, turizm o proje ile biraz daha ivme kazanır. Aynı zamanda Sarp Karşılama Merkezinde denize bir iskele yapıyoruz. Bir tane gezinti teknesi alacağız. Gelen turistlerimiz gezinti teknesine binip, Kemalpaşa, Hopa, Arhavi’ye gerekirse Fındıklı’ya gidecek ve sahilden bir gezinti yapıp, Sarp’a dönecektir. Böyle bir imkanda olacaktır.

Sonuçta bu devlet millet için vardır

  Başarılı bir idareci, başarılı bir mülki idare amirinin çok çeşitli tanımları vardır. Bu kişiden kişiye değişir. Ben başarıyı şöyle değerlendiriyorum. Vatandaşın ihtiyacını, talep ettiğini yerinde gören, bunu uygun şekilde değerlendiren ve bu ihtiyaçlara da uygun çözüm yolu bulabilen idareci iyi idarecidir. Sonuçta bu devlet millet için vardır. Bu devletin görevlisi de millet için, vatandaş için vardır. Vatandaşın hayat standardını 1-2 basamak daha yükseltirsek kendimizi başarılı addediyoruz.

Yol, köprü yapılır. Ama insana ulaşmak önemlidir

  Biraz önce gelen 1-2 muhtarımıza şunları söyledim; “Yol, köprü yapılır. Ama insana ulaşmak önemlidir. İnsanı hedef almayan bir yolun anlamı olurmu? Olmaz. Köprünün bir anlamı olurmu? Olmaz.” Dedim. Önceliklerin tespit edilmesi lazımdır. İki hanenin geçeceği köprü ile bin hanenin geçeceği bir köprü bir olurmu? Olmaz. İşte başarı budur. Halkın ihtiyaçlarını, önceliklerini yerinde tespit edip, ona uygun çözüm yollarını bulabilen yönetici iyi yöneticidir. Kaynağı oluşturabilen yönetici de iyi yöneticidir. Türkiye’de ödenek sistemi genel bütçe sistemine göre tek bir yerde toplanır ve oradan ülke geneline dağılır. Türkiye’de siz uygun yerlere müracaat ettiğiniz zaman ödenek sıkıntısı yoktur. Bunu da takip edebilen yönetici iyi yöneticidir.”

 

Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş: “Habergünebakış Sitesi çok güzel bir internet sitesi”

0

Haber: İlker ÇAKAN                                           

  Artvin-Hopa Kaymakamı Abdullah Akdaş,  Habergünebakış (www.habergunebakis.com) sitesi ile ilgili olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi;

Böyle bir siteye ihtiyaç vardı

  “Habergünebakış  Sitesine girdiğimiz zaman bizim arkadaşlarımızın çalışmalarını gördüğüm zaman ben gurur duyuyorum. Bir onu söyleyeyim. O çalışmalar sizler ve kadrolarınız tarafından yakinen takip ediliyor. Böyle bir siteye ihtiyaç vardı. Türkiye’de mülki idare, belediyeciliğin dışında yapılan hizmetin görülmediği bir alandır.

Çok güzel bir internet sitesi kurmuşsunuz. Haberler çok güzel hazırlanıyor
  Valiler, kaymakamlar çalışır, projeler üretirler. Fakat biz reklamı fazla sevmeyiz. Dolayısıyla bunu reklam değil de, vatandaşın bilmesi açısından çok güzel bir proje yapmışsınız. Çok güzel bir internet sitesi kurmuşsunuz. Haberler çok güzel hazırlanıyor. Tabii zaman zaman oradaki sorunlarda dile getiriliyor. Mülki idarede sorunlarda dile getiriliyor. Yani o açıdan da eksikliklerimizi görüyoruz. Bu açıdan da geri dönüşüm oluyor. Sizi tebrik ediyorum.”

 

Azerbaycanlı Prof. Dr. Ali Nuriyev’in “Bölgesel Siyaset ve İdareetmenin Esasları” kitabı

0

Haber: İlker  ÇAKAN

  Azerbaycan’lı Prof. Dr. Ali Nuriyev’in “Bölgesel Siyaset ve İdareetmenin Esasları” adlı kitabında; Azerbaycan’da  ülke içi çağdaş bölgesel kalkınma stratejisi, bölgesel siyaset ve idare etmenin teorik-metodik problemleri karşılıklı olarak ve Azerbaycan Cumhuriyetine uygun bir şekilde geniş analiz olunmuştur.    Prof. Dr. Ali Nuriyev  Bölgesel Siyaset ve İdareetmenin Esasları adlı kitabı ile ilgili olarak şunları söylüyor;

  “Azerbaycan’da bölgesel siyasetin stratejik yönelimlerini, bölgesel idare etmenin teşkili vasıta ve metotlarını analiz ederken halkımızın ulu önderi Haydar Aliyevin ve Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanı İlham Aliyevin bu sorunlarla bağlı program karakterli konuşmaları, kararları, kabul ettiği resmi devlet belgeleri elimizde rehber tutularak bu kitap yazılmıştır. Kitapta 2004-2008 yıllarında bölgelerin sosyal-ekonomik kalkınmasında ortaya çıkan kalite değişiklikleri aşkara çıkarılmıştır.

 
                           
                                                     Azerbaycanlı  Prof. Dr.  Ali  Nuriyev’in
                             “Bölgesel Siyaset ve İdareetmenin Esasları” kitabı
 
  Özellikle kitapta “Azerbaycan Cumhuriyeti Regionlarının 2009-2013 yıllarında sosyal-ekonomik Devlet Programı’nın misyası ve görevleri, 2009 yılında yerine getirilmiş sonuçları ayrıntılı bir şekilde analiz olunmuş ve genelleştirilmiştir. Cumhuriyetimizin uzun vadeli sosyal-ekonomik kalkınma stratejisi zemininde verimli kuvvetlerin semereli yerleşmesi, bölgesel siyaset ve idaretmenin düzenlenmesine ait yeni layiheler ve teklifler ileri sürülmüştür.

Kitap halı hazırda Azerbaycan  Cumhuriyetinde geniş talebi karşılayacak bilimsel metodik biçimde yazılmıştır. Kitap yüksek öğretim elemanları ve öğrenciler için tasarlanmıştır. Kitap aynı zamanda bilimsel araştırmalar, regional idareetme sisteminde ve üst düzey yönetici yetiştiren okullarda okutul bilir.” ( Prof. Dr.  Ali  Nuriyev  “Bölgesel Siyaset ve İdareetmenin Esasları” İkinci Baskı. Bakü. Bilim ve Eğitim Yayınevi, 2011, 516 s.)

Ortadoğu’da demokratik petrol devrimleri

0

  Doğu Avrupa’da soğuk savaşın sonu itibarıyla yaşanan demokratikleşme hareketleriyle başlayan dönüşüm sürecinin Ortadoğu’ya ulaşabilmesi için 15 yıldan fazla zaman geçmesi gerekti. Yaşanan değişimler renkli isimlerle anıldı. Orada yaşananlarla ulaşılmak istenen politik hedefler farklıydı, ancak halk kitlelerini harekete geçiren şey benzer demokrasi talepleriydi. İnsanlık için erdemli ve faydalı olan demokrasinin Ortadoğu halkları için ulaşılabilir bir hedef olması için neden bu zamana kadar beklenmişti? Şimdi değişen neydi?

  Ortadoğu’daki milletler tarihsel olarak akrabadırlar ve aralarındaki farklılıkları inanç temellidir. Millet olarak Türkler ve Farslar, Araplardan farklı sayılabilirler. İnanç temelinde İsrail en farklı gruptur ve bu zamana kadar düşman rolünü iyi oynamıştır. Ortadoğu’nun petrol zengini ülkeleri İsrail dışında bir düşmana yönelmemiş, bir dünya politikası geliştirememişlerdir. Hatta entelektüel olarak Arap dünyasının liderliğini yapabilecek Mısır ABD ve İsrail’le belirli bir statüko üzerinde anlaşmış, Arap-İsrail çatışması dağınık Filistinli çabalarıyla bir parlayan bir sönen bir şekilde devam ede gelmiştir.

  Ortadoğu ülkelerinde yaşanan demokratik hareketlerin arka planındaki destekçinin ABD olduğu, Obama’nın sürece müdahil olmasıyla ortaya çıkmış oldu. Ancak bunu neden yaptığı konusunda fikirler net değil. Biz burada bunu neden yaptığını açıklamaya çalışacağız.

  Ortadoğu’daki gelişmelerin Mısır eksenli olduğuna dair kanının zamanla değişeceği, asıl çatışma bölgesinin biraz daha kuzey doğuda Irak’ta olabileceğini söylemekle başlayalım. Bu potansiyel çatışmanın Irak’ın paylaşılması sürecinde baş göstermeye başladığı ve yavaş yavaş saflarının belli olmaya başladığı, taraflarında Şii ve Sünniler olduğu söylenebilir. Şii tarafın liderliği bellidir ancak Sünni tarafın lideri daha yeni doğmaktadır daha doğrusu sahaya geri dönmektedir. Türkiye’nin böyle tür bir liderlik rolü yoktur, zaten etki alanı Suriye ve Lübnan’la sınırlı kalmış görünmektedir. Mavi Marmara olayı ve Mısır üzerinden Gazze’ye yardım ulaştırma çabalarında ortaya çıkarılan güçlükler daha güneyde istenmediğinin işaretleri olarak algılanabilir. 

  İsrail’in güneyinde kalan bölgede yaşanan demokratik hareketlerin sonucunda halkın isteklerine daha yakın yönetimlerin geleceği, dini olarak daha muhafazakâr grupların yönetimde etkin olacağı öngörülmektedir. Ancak bu değişimlerin İsrail’i hedef almadığı anlaşılmıştır. Zira, Mısır Ordusu, İsrail’le varılan anlaşmanın geçerli olduğunu, bunun bozulmayacağını açıkladı. Öyleyse değişimin dış ilişkilerde yansıması İsrail’e yönelik değil, muhtemelen İran’a karşı olması beklenmelidir.

  Ortadoğu’nun demokratik devrimlerinin ekonomik ayağında ise petrolün otoriter liderler aracılığıyla batıya ucuza pazarlanmasının sona erdirilip, petrolün geniş halk kitlelerinin yararına kullanılmasına geçilmesi ve muhtemelen fiyatların artması beklenmelidir. ABD’nin buna ön ayak olmasındaki çelişki ise petrolün gözden çıkarılan bir enerji kaynağı olduğunu düşündürmektedir. Yaşanan demokratik devrimler petrol devriminin işareti olabilir.  Alternatif enerjiler yakın zaman içinde petrolün yerini alabilir. Buhar gücünün yerini alan içten yanmalı motorlar, tahtı elektrik motorlarına bırakabilirler. Böylesi bir gelişme durumunda Ortadoğu’da kısa zamanda kendine yeterli ekonomilerin temelinin atılması gerçekleşmelidir. Böyle bir ekonomik gelişme arayışı çatışma ortamında sağlanamayacağına şüphe yoktur. Ortadoğu’yu soğuk savaş benzeri bir gerginlik ve paktlaşma bekliyor olabilir. Zira gerçek çatışmalarda harcanan her an ve her kuruş Arap halklarının geleceğinden çok şeyler götürebilir, batıya aşırı bağımlı yapabilir. Mülteci sorunu Batı Avrupa’da gittikçe artan bir sorun olmaya devam etmektedir. Avrupa’da kendine yeterli bir Ortadoğu’ya muhtemelen karşı gelmeyecektir.

  Türkiye’nin böyle bir kurgudaki rolü ise, alışık olduğu barışçı, gerginlik ve çatışma üstü bir konumda yol gösterici ve taraflara eşit mesafede olmanın sağladığı aracılık rolü olabilir. Her iki taraf içinde de olmaz ama iki tarafla da olan ilişkilerinin sağladığı aracılık gücünden fayda sağlayabilir. İran’ı uluslararası camiada kolladığı yönünde oluşturduğu, izlenimi, aynı zamanda Mısır hareketinde halkın yanında olduğu yönündeki mesajlar bu rolün varlığını destekler niteliktedir.  

Gürcistan’da ekonomi ve tarım

0

  Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle birlikte uluslararası sistemde değişiklikler meydana geldi. Sovyetler Birliği’nin çöküşünü izleyen yıllarda, dünyada tek kutupluluk ve ideolojiler iflasa uğradı. Batılı devletler, medya kuruluşlarını da kullanarak, küreselleşme ve post-modern politikaları dünyada yaymaya başladılar. Kafkasya’da yaşanan rejim değişiklikleri, Türkiye-Batı ve Türkiye-Kafkasya ilişkilerini doğrudan etkilemiştir. Kafkasya’daki yeni bağımsızlıklarını kazanan cumhuriyetler, Batı’ nın siyasi ve ikti­sadi kurumları içinde yer alma arayışına girmişlerdir. Aynı şekilde, Kafkasya’daki ülkeler, Batı güvenlik sistemine katılmaya çalışmaktadırlar.

  Resmi adı: Gürcistan,Yönetim Biçimi: Cumhuriyet,Devlet Başkanı: Mikail Saakaşvili,
Başkent: Tiflis Nüfus: 4.479.011 ( 2003) Başkent Nüfusu: 1, 4 milyon kişi

Demografi

  Gürcistan’ın bugünkü nüfusu 4.677.401’dir (2005 tah.). Bu nüfusun çoğunluğunu, yaklaşık % 83.8’le, kendi dilinde Kartveli olarak adlandırılan Gürcüler oluşturur. Azerbaycan Türklerinin bu nüfus içindeki oranı % 6.5 (İhtimal olunan rakamsa 500.000-dir), Ermenilerin % 5.7, Rusların % 1.5’tir (Ruslarin çoğunluğu bağımsızlık ilanından sonra Gürcüstan’dan göç etmiştir). Abhazya’daki Abhazlar ve Güney Osetya’daki Osetler, fiilen ayrı yaşamaktadırlar. Ama Gürcistan’ın başka bölgelerinde de yerleşik olan Osetlerin genel nüfusa oranı % 2.5, Abhazların oranı ise % 1.8 kadardır.                       

  Kartveli grubu içinde sayıları yaklaşık olarak 1 milyon olan Megreller ve 150.000 civarında olanSvanlar ülkenin batı ve kuzeybatı bölümlerinde yaşamaktadırlar. Türkiye sınırına yakın bölgede, az sayıda Laz yaşamaktadır. Lazlar, farklı dillerine rağmen etnik ve kültürel olarak Gürcülere yakındır. Bunların dışında ülkede küçük gruplar olarak, Asuriler, Yunanlılar, Kürtler, Yahudiler ve Ukraynalılar yaşamaktadır. 1992’deki savaşta, Rusya’nın desteklediği Abhaz ayrılıkçı yönetimi 250.000 kadar Gürcüye etnik temizlik uygulayıp Abhazya’dan sürmüştür (http://tarihlervekulturler.blogcu.com/gurcistanin-kurulusu-ve-tarihi_37124191.html).

Gürcistan’da ekonomi ve tarım

  Tarımın genel ekonomi içindeki önemini, derecesini belirlemek çok kolay bir iş değildir.   Kimi istatistiksel veriler tarımın ülke ekonomisi içerisindeki yeri hakkında bir fikir verebilirse de bu konuda tek bir ölçü henüz ortaya konamamıştır. Bununla beraber, Milli Gelir, nüfus ve faal nüfus, iç ve dış ticaretteki paylar dikkate alınarak tarımın ülke ekonomisi açısından durumunun belirlenmesi, genel kabul görmüş bir yaklaşım şeklidir.

  Dünyanın gelişmiş ülkelerinde sektörler itibariyle nüfus dağılımına bakıldığında, nüfuslarının %10’undan daha azının tarımla uğraştığı, geri kalan kesimin sanayi ve hizmetler sektöründe çalıştığı görülmektedir. Tarımda istihdam edilen kişi başına düşen arazi büyüklüğü Avrupa Topluluğu’nda 6,9 hektar, A.B.D.’de 55.

  Tarım sektörü uzun yıllar Gürcistan ekonomisinin temel unsuru olmuştur. Son yıllarda önceliğin hizmet ve sanayi sektörüne kayması sonucu Gürcistan ekonomisinde tarımın önemini azaltmıştır. Tarım sektörü, doğa koşullarına bağlıdır. Tarıma yapılan desteklerin hedef kitleye yeterince yansımaması sonucu, tarımda verimliliği düşürmüştür.

  Türkiye, bölgede Gürcistan’ın en önde gelen ortağıdır” diyen Gürcistan İstanbul Başkonsolosu Zviad Kvatchantiradze, iki ülkenin özellikle ticaret, ekonomi, enerji, savunma ve güvenlik alanlarında stratejik bir ortaklığa sahip olduğunu söylüyor. Kvatchantiradze, “Türkiye’nin Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne, Avrupa-Atlantik’le bütünleşmesine ve ülkemizin silahlı kuvvetlerine verdiği destek çok büyük önem taşımaktadır. İki ülke arasındaki ortaklık, enerji, ticaret ve turizm alanında ileriki yıllarda daha da gelişecektir” diye konuşuyor.

  Gürcistan’ın ekonomisi 20. yüzyılın büyük bir kısmı boyunca Sovyetler Birliği’nin etkisi altında kaldığı için komuta ekonomisi anlayışı benimsenmişti. SSCB’nin dağılmasından sonra Gürcistan serbest ekonomi anlayışına geçmek amacıyla büyük reformlar yaptı. Fakat dağılma sonucu uygulanan reformlar kısa vadede olumlu sonuçlar getirmedi ve GSİYH ciddi biçimde azaldı. Dünya Bankası’ndan ve IMF’den alınan yardımlarla ekonomi düzelmeye başladı.

  Tarım, Gürcistan ekonomisindeki en önemli sektörlerden birisidir. Nüfusun yarısından fazlası bu sektörde istihdam edilmektedir ve Gürcistan geleneksel olarak tarım ürünleri ihraç eden bir ülkedir. Gürcistan topraklarının yarıya yakını tarımsal üretim için kullanılmaktadır. Sovyetler Birliği döneminde ülkedeki tarımsal üretim, narenciye, diğer meyveler, şaraplık üzüm ve sebze üretimine yönelmiştir. Bununla birlikte, aynı dönemde tahıl ihtiyacının yarısı, süt ürünlerinin yüzde 60’ı ve et tüketiminin yüzde 33’ü ithalat yoluyla karşılanmıştır. Bağımsızlıktan sonra ise üretim büyük ölçüde gerilemiş ve 1995’te 1990’lardaki seviyesinin yarısına düşmüştür.
  Son yıllarda tarımsal üretimin özel sektör tarafından yürütülmeye başlanması ve başta AB ve Japonya olmak üzere uluslararası kaynaklardan temin edilen düşük faizli krediler sayesinde tarım sektörü gelişmeye başlamıştır. Şu anda Gürcistan’da tarım üretiminin tamamına yakını özel sektör tarafından gerçekleştirilmekte, devlet sadece çay ve tohum üretimiyle ilgilenmektedir.
  2002 yılında kötü hava şartları nedeniyle tarımsal üretimde önemli bir düşüş yaşanmış, 2003 yılının ilk aylarında da bu durum devam etmişse de daha sonra bir toparlanma söz konusu olmuş ve sektör yüzde 7 oranında büyümüştür. Bu duruma rağmen tarım yüzde 20.3 ile GSYİH içindeki en önemli kalem olmaya devam etmektedir. Kötü hava koşullarının yanı sıra tarım sektörüne açılan kredilerin, modern donanım ve yüksek kaliteli gübre çeşitlerinin yetersizliği de tarım sektörünün gelişimini engellemektedir(http://www.birebiriletisim.com/?module=dunya&submodule=ulkedetay&id=0000000016&bolum=pib).

Gürcistan’da hayvancılık

  Gürcistan’da hayvancılık sektörünün, 1991–2006 döneminde, yetiştirilen hayvan bazında geriye gittiği gözlenmektedir. Sığır, domuz, koyun, keçi ve at sayısında anılan dönemde büyük düşüşler yaşanmıştır. 2006 yılı itibariyle ülkede 1.260.400 baş sığır, 455.300 baş domuz, 719.800 baş koyun, 95.500 baş keçi ve 42.800 baş at bulunmaktadır.Tavuk ve tavşan yetiştiriciliği ile arıcılık da, hayvancılığın diğer kollarıdır. Bu gruplarda da 1991–2006 döneminde gerileme yaşanmış, yalnızca arıcılıkta gelişme sağlanmıştır. 2006 yılı itibariyle 7.482.200 baş tavuk, 16.900 baş tavşan ve 149.500 adet arı kovanı bulunmaktadır.

  Söz konusu hayvancılığın tüm gruplarda %95’in üzerinde olan kısmını aile firmaları elinde bulundurmaktadır. Hayvansal ürünlerde 1991-2005 döneminde sadece bal ve süt üretimi artmış, buna karşılık et, yün ve yumurta üretimi düşmüştür. 2005 yılında toplam et üretimi 109.500 ton (49.200 ton sığır, 33.300 ton domuz, 16.900 ton tavuk, 9.600 ton koyun/keçi, 200 ton tavşan eti), toplam süt üretimi 787.500 ton (26.900 ton koyun/keçi sütü, 760.600 ton inek sütü), toplam yumurta üretimi 504.600.000 adet, toplam bal üretimi 2.280 ton ve toplam yün üretimi ise 2.215 ton olarak kaydedilmiştir.

  Hayvancılığın yaygın olduğu bölgeler, sığırcılıkta İmereti, Samagrelo-Zemo Svaneti ve Kvemo Kartli; domuzculukta Samagrelo-Zemo Svaneti, İmereti ve Kakheti; koyun ve keçi yetiştiriciliğinde Kakheti ve Kvemo Kartli; arıcılıkta Kakheti, İmereti ve Samagrelo-Zemo Svaneti; tavukçulukta Samagrelo-Zemo Svaneti, Kvemo Kartli ve İmereti’dir. (www.musavirlikler.gov.tr/upload/…/tarim%20raporu%202006.doc )

  Gürcistan’ın ekonomisi büyük bir kısmı; üzüm, narenciye gibi tarım ürünlerine dayanmaktadır. Ayrıca ülkedeki manganez ve bakır yatakları ekonomiye katkıda bulunmaktadır. Ülke, doğal gaz ve petrol ürünlerinin büyük bir kısmını ithal etmektedir. Su gücü potansiyeli olmasına rağmen bunu gerektiği gibi değerlendirememektedir (http://www.kobi-efor.com.tr/haber_detay.asp?id=2153).

  2005 yılında hava koşullarının iyi ve tarımsal mallara olan yabancı talebin yüksek olması nedeniyle tarım sektöründe önceki yıllara göre bir büyüme gözlenmektedir. Tarım gelirleri GSYİH’nin beşte birini oluşturmakta ve ülkedeki istihdamın yaklaşık olarak yarısı tarım sektöründe bulunmaktadır. Günümüzde tarımsal üretimin büyük çoğunluğu özel sektör tarafından gerçekleştirilmekte olup, devlet sadece çay ve tohum üretiminde aktif bir role sahiptir( www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=1244&l=1).

  Gürcistan’da tarım politikalarının geliştirilmesi, iyileştirilmesi ve aynı zamanda inşaat, tarım, turizm ve enerji alanlarında Türk işadamları önemli işler yaptı. Son zamanlarda Gürcistan ekonomisi üzerinde olumsuzluklar yaşanmaktadır.  Bu da tarım sektöründe istikrarsız bir yapı ortaya çıkarmıştır. Bireysel gelirlerde, tarımsal ve sanayi üretiminde, turizm gelirlerinde önemli düşüşler yaşanmış, enflasyon ve işsizlik önemli ölçüde artmıştır. Gürcistan Cumhuriyeti’nde ekonomi ve tarımda yeni reformlara ihtiyaç duyulmaktadır.

error: Content is protected !!