Cuma, Aralık 19, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 239

Yolun neresindeyiz?

0

  T.C. Dışişleri Bakanlığı, AB’nin 3 Aralık 2002 tarihli sonuç bildirgesine atıfta bulunarak, Ankara’daki AB Büyükelçiliklerine “aşağıdaki hususları” duyurur:

  Kıbrıs Rum Yönetiminin AB’ne tam üye olarak katılımı 1959 Zürih ve Londra anlaşmalarıyla 1960 Anlaşmalarını ihlal etmek anlamındadır. Bu enstrümanlar, Türkiye ile Yunanistan’ın birlikte üye bulunmadıkları uluslararası siyasi ve ekonomik birlik Kıbrıs’ın üye olmasına engel teşkil eden hükümler içermektedir.

  Dahası, 1960 Antlaşmaları, kısmen veya tümden Kıbrıs’ın, her nasıl olursa olsun herhangi bir devletle herhangi bir siyasi veya ekonomik birliktelik içerisine girmesine mani olan özel hükümler içermektedir. Bu Antlaşmalar aynı zamanda garantör güçler olarak Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallığa bu tür bir olasılığı önlemek üzere özel sorumluluk yüklemektedir. Türkiye kendi namına 1960 Antlaşmalarından kaynaklanan hak ve yükümlülüklerinin aynen devamını sağlamak üzere gerekeni yapmaya kararlıdır. Dahası, Kıbrıs Türk tarafının rızasını içermediğine göre bu katılım hukuken geçersiz ve hükümsüzdür. Türkiye hukuken veya siyaseten bu kararı kabul edemez.

  Türkiye’nin kat’i görüşüne ışık tutan bu anlamlı açıklama, AB Başkanlık sonuç bildirgesine cevap teşkil etmekteydi. Bu bildirgede,  tüm girişimlerimize rağmen; AB, Yunanistan’ın şantajına boyun eğiyor, Garantör İngiltere, tüm girişimlerimize rağmen, Garantörlüğünün gereğini yaparak, Rum’un üyelik girişimini veto edeceğine “Kıbrıs’ın üye olması İngiltere’nin leyhinedir” diyerek veto etmiyor, teşvik ediyordu.

Bildirinin 10. paragrafı şöyledir:

  Yukarıdaki 3’üncü paragraf uyarınca, Kıbrıs’la katılım görüşmeleri tamamlanmış olduğundan, Kıbrıs Avrupa Birliğine yeni üye devlet olarak kabul edilecektir. Yine de, Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Birliğine birleşik bir Kıbrıs’ın girişini güçlü bir şekilde tercih ettiğini teyit eder. Bu bağlamda, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin 28 Şubat 2003 tarihine kadar BM Genel Sekreterinin önerileri esasında Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunması amacıyla müzakerelere devam etme taahhüdünde bulunmalarını memnuniyetle karşılar. Avrupa Birliği Konseyi bu önerilerin önümüzdeki haftalarda bir anlaşmaya varılabilmesi için önemli bir fırsat olduğuna inanır, ve Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum liderlerini bu fırsatı kullanmaya çağırır.

  Kıbrıs’ta uzlaşma ümidini ortadan kaldıran bu karar karşısında Türkiye’nin ortaya koyduğu milli görüşe, bugüne kadar riayet edildi mi?

  Türkiye “1960 Antlaşmaları ihlâl edilmiştir” diyor. Türk-Yunan dengesinin bozulduğuna dikkati çekiyor. Türkiye de AB üyesi olmadan Kıbrıs üye olamaz diyor ve Türkiye Garantörlüğünün gerektiğini yapacaktır dedikten sonra bu üyelik “Kıbrıs Türk tarafının rizasını içermediğine göre bu katılım hukuken geçersiz ve hükümsüzdür. Türkiye hukuken ve siyaseten bu kararı kabul  edemez” beyanı ile açıklamasını noktalıyor. Kuşkusuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için de durum aynidir.

  Ancak, üye yaptıkları “Kıbrıs’ın, meşru  hükümetinden” izin alarak “tanımayız” dedikleri; ve işgal altında addettikleri  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanımız (Talat) ile bir araya gelmeyi “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni simgeleyen bayrak vs. bulunmamasına” bağlayan AB yetkililerine Kuzey’de büro açma; keyiflerince önlerine gelen ve “birleşmeden  yana olduğunu söyleyen sözde kuruluşların yetkililerine avuç dolusu para yağdırma” yetkisi tanıyan bir duruma geldik. Türkiye henüz AB üyesi olmadan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yasalarını AB’ye uyum yasası haline getirmek uğraşı başlattık, “Kıbrıs” dedikleri Rum idaresinin üyeliğine yamalanmamız için devam eden girişimlerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ve garantileri ortadan kaldırmaya dönük olduğunu görmez olduk.

  O halde kendi kendimize soralım: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’siz ve garantisiz bir “Kıbrıs’a” gidiş yolunun neresindeyiz?

  Geri dönüş imkanı kalmadığında mı uyanacağız?

Azerbaycanın Avrupa Birliği ile siyasi ilişkilerinin genişletilmesi

0

  Türkiye de bu alanda önümüzde duran görevlerin çözümü yönünde tutarlı adımlar atmakla kendi tutumunu ifade etmişti. Bu amaçla Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev 1 Haziran 2005 yılında “Azerbaycan  Avrupa’ya Entegrasyonu Devlet Komisyonunun oluşturulması” konusunda imzaladığı kararnamede Azerbaycan ile Avrupa Birliği arasında ilişkilerin daha da güçlendirilmesi, İttifak’ın Azerbaycan üzere Faaliyet Planı’nın hazırlanması ve uygulanması, verimli, ilişkili çalışmanın sağlanması konuları yer buldu.  Ayrıca, kabul edilen belgede Avrupa Birliği ile siyasi, ekonomik, hukuki, ulaşım ve enerji, güvenlik, insan hakları ve demokratikleşme, insani bilim-eğitim ve diğer işbirliği alanlarında çalışma grubunun oluşturulması planlanmaktadir.

  Şu anda Avrupa Birliği’nin bölgede uyguladığı “Yeni komşuluk politikası” projesinin temel amacı Güney Kafkasya devletlerinin siyasi, ekonomik açıdan Avrupa değerlerine yaklaşmasını sağlamaktan  ibarettir. Tabii ki Güney Kafkasya devletleri de bu konuyla ilgililer ve Avrupa Birliği ile ikili ilişkileri genişletmeye çalışıyorlar.

Bu anlamda Devlet Başkanı İlham Aliyev’in 6-8 Ekim 2006 tarihinde Brüksel’e resmi ziyareti önem taşıyordu. AB Bakanlar Konseyi Genel Sekreteri, dış ve güvenlik politikası üzere yüksek temsilcisi Javier Solana ile yaptığı görüşmede, Azerbaycan ile AB arasında işbirliğinin yeni aşamasının başladığını belirten Devlet Başkanı İlham Aliyev bu yolculuğun İttifak’ın “Güney Kafkasya bölgesine ilişkin yeni komşuluk politikasının” gelecek beş yılda ülkemizde siyasi ve ekonomik gelişme prensiplerinin AB`deki standartlara uygunlaştırılmasının temelini koyacağını açıkladı: “Avrupa-Atlantik mekana entegre “alanında Azerbaycan’ın önceki yıllarda yaptığı siyaset hem ülkemiz hem de bütün bölgesel işbirliği için çok büyük sonuçlar vermiş ve verecektir”.

  Devlet Başkanı İlham Aliyev ve Avrupa Komisyonunun Başkanı José Manuel Barrozu 7 Ekim 2006 yılında Brüksel’de Türkiye ve Avrupa Birliği arasında “enerji sorumlu stratejik ortaklık”a ilişkin anlaşma  imzalandı.  Bu belgenin imzlanması Azerbaycan’ın AB’nin enerji piyasalarına daha çabuk entegrasyonuna yardım etmekle beraber, Hazar’ın enerji taşıyıcılarının nakli sonucunda Birliğin enerji güvenliğini daha da güçlendirecektir. Bunun bölgesel güvenlik, ayrıca işbirliği ve genel olarak Avrupa-Atlantik mekana entegre, özellikle, Azerbaycanın büyük petrol-doğalgaz rezervleri ve ülkemizin gelecek  gelişimi için büyük önemi vardır. Aynı gün Brüksel’de Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde Devlet Başkanı İlham Aliyev’le birlikte siyasi brifing düzenlendi.

  AB-Azerbaycan: “Enerji alanında ve diğer alanlarda işbirliği” konusunda törende konuşan Devlet Başkanı İlham Aliyev Azerbaycan-AB ilişkilerinin artık yeni sayfasının açıldığını beyan ederek, emin olduğunu ifade etti ve yolculuk çerçevesinde imzalanan enerji sorumlu stratejik ortaklığa dair anlaşma temelinde bir çok alanlarda illişkilerimizi daha amaçlı ve kapsamlı biçimde kurmak mümkün olacaktır. Ayrıca, ortak çabalar sonucunda AB’nin Güney Kafkasya’ya ilişkin “Yeni komşuluk politikası” çerçevesinde yeni adımlar atılacak ve bu da Azerbaycan’ın gelecek gelişmesine büyük etki gösterecektir. Devlet başkanı İlham Aliyev’in Belçika Krallığı ziyareti hem AB ile işbirliğinin genişletilmesi, hem de ilişkilerin yeni aşaması olarak değerlendiriliyor.

  AB ile ilişkilerin genişletilmesi açısından Devlet Başkanı İlham Aliyev’in 28-29 Nisan 2009 yılında Belçika Krallığı’na iş gezisi de önem taşıyor. Ziyaret sırasında Avrupa Komisyonunun Başkanı José Manuel Barrozu ile görüşmesinde Devlet Başkanı İlham Aliyev, AB ile ülkemiz arasında ilişkilerin çeşitli alanlarda başarıyla geliştiğine dikkat çekerek, Azerbaycan’ın Avrupa’ya entegrasyonunu bundan sonra da sürdüreceğini bildirdi.   İlham Aliyev, Brüksel’de Avrupa Siyasal Merkezi’nin temsilcilerinin “Azerbaycan AB için gittikçe önemi artan bir ortak” konusunda yapılan toplantısında ülkemizin AB için önemi artan ülke olduğunu özellikle kaydederek, Azerbaycan’ın Avrupa’nın enerji güvenliğinin sağlanmasında önemli rol üstlendiğine dikkat çekti. Ayrıca görüşmede, Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi temel konulardan biri olarak müzakere konusuna dönüştü. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev bu sorunun çözümünde kararlı tutumunu beyan ederek, Dağlık Karabağ’a hiçbir zaman bağımsızlık verilmeyeceğini, anlaşmazlığın çözümü yolunun Ermenistan’ın işgal politikasının sonunun olmadığını özellikle vurguladı.

  İlham Aliyev AB-nin Bakanlar Konseyi Genel Sekreteri dış politika ve güvenlik politikası üzere yüksek temsilcisi Javier Solana ile yaptığı görüşmede AB ile ülkemiz arasında ilişkilerin karşılıklı yararlı olduğunu ve “Doğu Ortaklığı” programı çerçevesinde oluşacak yeni düzenin bu ilişkileri daha da güçlendireceğini beyan etti.   Bu yolculuğun devamı olarak 17 Mayıs’ta Prag’da AB’nin “Doğu Ortaklığı” zirvesi’ne katılan İlham Aliyev bu programın Azerbaycan’ın AB ile ilişkilerinin daha da yakınlaşmasına ve yaygınlaşmasına katkıda bulunacağını kaydederek ülkemizin Avrupa’nın enerji güvenliğinin sağlanmasında önemli rol üstlendiğine dikkat çekti. Mayısın 8’de Prag’da “Güney Koridoru – Yeni İpek Yolu” Zirvesi’ne Devlet Başkanı İlham Aliyev Azerbaycan’ın girişimi ve katılımıyla küresel enerji projelerinin petrol-boru hatlarının sonra ise doğalgaz hatlarının inşasının uzak görüşlü bir strateji olduğunu ve ülkemizde çeşitli yönlerde petrol-doğalgaz hattının faaliyetinin önemini değerlendirdi.

Sonuç

  Azerbaycan’ın  AB ile ilişkilerinde kendi dış politikasına uygun olarak daha çok ikili ilişkilere ağırlık veriyor. AB’nin bölgesel projelerine katılarak, Güney Kafkasya’daki genel ekonomik  kalkınmadakı payına göre lider devlet olan Azerbaycan İttifakın dış ilişkilerinde belli pozisyon yakalamaya çalışıyor. Dolayısıyla, Azerbaycan’ın AB ile ikili ilişkilerinin yeni biçimlerini ortaya koyuyor. Birliğe yakınlaşmak için gerekli olan tüm kurumları geliştirerek İttifak’ın tüm Avrupada ekonomik-politik ve güvenlik mekanına bütünleşmek isteğini belirtiyor.

  Bugün AB ile ilişkilerin genişletilmesi ve derinleştirilmesi, Avrupa’ya entegre edilmesi, kendi çıkarlarını doğrudan temsil etmesi açısından özel önem arz ettiğinden, bu alanda faaliyet bağımsız Azerbaycan devletinin dış politikasının öncelikli yönlerinden birini oluşturmaktadır.

 

Kaynakça

  1- Yine orada. s. 498-499

  2-“Azərbaycan” gazetesi. 11 Kasım 2006

  3-“Halk” gazetesi. 12 Kasım 2006

  4- “Halk” gazetesi , 1 Mayıs 2009

  5-“Azerbaycan” gazetesi, 2 Mayıs 2009

  6-“Azerbaycan” gazetesi, 9 Mayıs 2009

  -Fact sheets on the European Union Luxemburg, 2004.

 -Political Handbook of  the World 1995-1996 New York,

  CSA Publications State  University of  the New York. Binghamton, 1996, p.1140

 -Şrepler H. Uluslararası Örgütler, M.,1994,s.165

 -Hasanov E.M. Modern uluslararası ilişkiler ve Azerbaycan’ın dış politikası.

  Bakü, 2005, s. 494-495

  -“Azerbaycan” gazetesi, 20 Mayıs 2004

  -Commision of the European Communities.

   European Neigbhourhood Policy”,Country Report  Azerbaijan, Brussels, 2005, p.3

  -“Halk” gazetesi, 13 Mart 2004

  -Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyevin 17 mart 2004 tarihinde Bratislav’da

   “Daha büyük  Avrupaya doğru: yeni gündem” konusunda yapılan
    uluslararası konferansdakı konuşması. “Azerbaycan” gazetesi, 23 Mart 2004

  -Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyevin 19 Mayıs 2004 tarihinde Brüksel’de

    “Avrupa Birliği və Azerbaycan – işbirliği için yeni yollar” konusunda
    yapılan politik toplantıdakı konuşması. “Azerbaycan” gazetesi, 22 Mayıs 2004

  -Commision of the European Communities.

   “European Neigbourhood  Policy”,Country Report Azerbaijan. Brussels, 2005, p.2-3

   -“Azerbaycan” gazetesi. 11 Kasım 2006

  -“Halk” gazetesi, 12 Kasım 2006

  -“Azerbaycan” gazetesi, 2 Mayıs 2009

  -“Azerbaycan” gazetesi, 9 Mayıs 2009

Giresun Valisi Dursun Ali Şahin’den valilik basın çalışanlarına ödül

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Cahit Akdoğan, Valilik web sitesine haber hazırlanmasında, basın-yayın kuruluşları ve basın mensupları ile sıcak ilişkiler içerisinde valilik faaliyetlerinin kamuoyuna anında iletilmesinin sağlanmasında ve yürütmüş olduğu diğer görevleri mesai mefhumu gözetmeksizin başarıyla yerine getirmesinden,Personeller; Şef Ömer Tekin, Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni Serap Takır ve Sözleşmeli Personel Mehmet Topcu, Valiliğin web sitesine haber hazırlanmasında, haberlerin görüntülerinin çekilmesinde, Valiliğin ve diğer kurumların çalışmalarının basın bülteni olarak medyada yer almasının sağlanmasındaki katkıları ve mesai mevhumu gözetmeksizin göstermiş oldukları gayretli çalışmalarından dolayı, Vali Dursun Ali  Şahin tarafından “Başarı Belgesi” ile taltif edildiler.

 
                        
                    Giresun Valisi Dursun Ali Şahin’den valilik basın çalışanlarına ödül
 
  Giresun Valisi Dursun Ali Şahin:  Yapılan  çalışmaların kamuoyunun bilgisine sunulmasının da önemli olduğunu belirterek, Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nün valilik tarafından yapılan çalışmaların kamuoyuna duyurulması görevini layıkıyla yerine getirdiğini ve diğer görevlerinde de başarılı olduğunu kaydetti ve emeklerinin karşılığı olarak Müdür ve ekibini Başarı Belgesi ile ödüllendirdiğini söyledi

Trabzon Emniyet Müdürü Feridun Boz gözyaşlarını tutamadı

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Trabzon Emniyet Müdürü Feridun Boz, İl Genel Meclisine Emniyet Müdürlüğünün bir yıllıkçalışması ile ilgili brifing verirken duygulara anlar yaşadı. Meclisteki bütün partilerin temsilcileri Trabzon Emniyet Müdürü Feridun Boz’a Trabzon’a hizmetlerinden dolayı

teşekkür ettiğinde Müdür Feridun Boz, kürsüde göz yaşlarını tutamadı. Trabzon Emniyet Müdürü Feridun Boz, Türkiye genelinde 155’e en doğru ihbarın Trabzon’dan geldiğini belirterek “Bu şehir hassasiyetidir. Bize özellikle mahallelerde olay yerine gitmede ev kadınlarının yol gösterici olmalarındaki hassasiyet övgüye değerdir.

  Yerime gelecek Emniyet Müdürü de kendisi gibi şeffaf, halka yakın ve Trabzon gerçeklerini çok iyi bilen bir polis şefidir. Özellikle il genel meclisinin MOBES projesine gösterdiği büyük desteğin olayların çözümünde kendilerine büyük bir katkı sağladığını da belirtti. Trabzon’a kurulacak olan bölge kriminal  Labratuvarının Trabzon ve bölge için en önemli yatırımlardan biri olduğunu belirterek yapım aşamasında yaşanan hukuksal sorunları ise “Bizi biraz geciktirdi yoksa kimseye kargın ve dargın değilim. Bu yıl hizmete girecekti ama gelecek yıl artık hizmete girer ve Trabzon ile bölge halkına da hizmet verir” dedi. Trabzon Emniyet Müdürü Feridun Boz, şahsa karşı suçlarda faillerin yakalanmasında % 99,5’lik bir başarı yakaladıklarını, mala karşıda ise bu oranın ise %74 olduğunu ifade etti. Boz, tüm ortalamanın ise % 93’e vurduğunu da söyledi.

  Trabzon Emniyet Müdürü Feridun Boz’un İl Genel Meclisindeki brifinginde en duygulu onlar ise meclis üyelerinin Müdür Feridun Boz’a yönelttiği sorularda yaşandı. Bağımsız Meclis Üyesi Azmi Köroğlu, HAS Parti Meclis Üyesi Mehmet Aydın, MHP Meclis Üyesi Halil Kul ile Ak Parti Grup Başkanı Uğur Aydın’ın Müdür Feridun Boz ile ilgili övgü dolu sözlerine kürsüde bulunan Müdür Feridun Boz duygulandı ve göz yaşlarını tutamadı. Bir müddet göz yaşları ile meclis üyelerinin sorularını cevaplandıran Müdür Feridun Boz, mecliste uzunca alkışlandı. İl Genel Meclisi Başkanı Haydar Revi, Boz’un Trabzon ile ilgili fedakarlıklarını hiç unutmayacaklarını da belirtti…

Giresun Valisi Dursun Ali Şahin yolluk ve harcırah almıyor

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Giresun Dursun Ali Şahin Türk Amerikan Giresunlular Derneği’nin 19-20 Kasım tarihlerinde Amerika Birleşik Devletlerinin New Jersey ve New York eyaletlerinde gerçekleştireceği 4. Kültür ve Müzik Şölenine katılmak üzere A.B.D.’ye gitti.A.B.D. programından dolayı 17-25 Kasım 2011 tarihlerinde görevli-izinli olacak olan Giresun Dursun Ali Şahin, yolluk ve harcırah almayacağı öğrenildi.

 

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı: “Türk çayını bir marka olarak dünyaya tanıtmak”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Rize Dernekleri Federasyonu ile Rize Ticaret Borsası tarafından;  Başbakanlık Türk Tanıtma Fonunun katkılarıyla ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın destekleriyle düzenlenen  “Yeşil Altın- Türk Çayının Markalaştırılması ve Uluslar arası Tanıtımı 2023 Vizyonu Çalıştayı”  Rize Ticaret Borsası toplantı salonunda başladı. Çalıştayın açılışında;  Rize Dernekleri Federasyonu Başkanı Dr. Süleyman Basa, Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan, Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Rize Üniversitesi Rektörü  Prof. Dr. Arif  Yılmaz,  Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu, Gümrük ve Tekel Bakanı Hayati Yazıcı birer konuşma yaptılar.

  Daha sonra oturum başkanlığını Çaykur  Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun yönettiği “2023’e giderken Türk çayı” konulu panel ile oturum başkanlığını Rize Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Karamustafa’nın yaptığı “Markalaşma ve önemi” konulu paneller  düzenlendi.  Daha sonra ise Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan’ın yönettiği  ” Dünyada niçen marka değiliz?” konulu panel düzenlendi.

 
                       
                     RizeTicaret Borsası Başkanı     Rize Rernekleri Federasyonu Başkanı
                           Mehmet Erdoğan                             Dr. Süleyman Basa
 
  Bu panellerde konuşmacı olarak katılanlar ise şöyledir; Gürcistan- Acara  Özerk Cumhuriyeti Tarım Bakanı  Temsilcisi Irakı Surmanidze, Rize Ticaret Borsası Başkanı Resul Okumuş, Rize Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Arif Yılmaz, Rize Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Karamustafa, Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği Başkanı Ahmet Hamdi Gündoğan, Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç, Akdeniz Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Feramuz Özdemir, RTS Meclis Üyesi, Çay Komitesi Başkanı Şakir Öztürk, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Daire Başkanı Ümit Bayram Kutlu, Türk Patent Enstitüsü Markalar Daire Başkanı Mustafa Dalkıran, Ekonomi Bakanlığı, Markalaşma Destek Şube Müdürü Mehmet Ali Kılıçkaya, Ekonomi Bakanlığı, İhracat Genel Müdürlüğü, Hasan Önoğul, Jülide Çermikli, TSE Marmara Bölge  Müdürü  Mehmet Hüsrev, Türk Patent Enstitüsü Markalar Daireler Başkanlığı Hakan Kızıltepe, PARAGON Danışmanlık Hülya Çaylı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müşaviri Bahattin  Bozkurt, Rize Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Ali rıza Saklı, Maltepe Üniversitesi Yard. Doç. Dr. Hamit Vanlı, Çaykur Genel Müdür Yardımcısı Süleyman Pınarbaşı, Doğadan Çay Yunus Çalışkan, Doğuş Çay Cemal Alpaslan Karakan, Lipton Çay Muammer Işıklıgil, Oba Çay Bülent Bayar.  Çalıştayın açılışına ayrıca Artvin Valisi Necmettin Kalkan’da katıldı. “Yeşil Altın- Türk Çayının Markalaştırılması ve Uluslar arası Tanıtımı 2023 Vizyonu  Çalıştayı’nın”  açılışında bir konuşma yapan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı şunları söyledi;
 
                          
              Gürcistan- Acara  Özerk Cumhuriyeti        Lipton Çay Fabrika Müdürü
           Tarım Bakanı Temsilcisi Irakı Surmanidze          Muammer Işıklıgil 
 
Kişi başına çay tüketiminde de yine dünyada ilk sıradayız

  “Başlamak, başarmak demektir. Çay için eylem planı hazırladık. Kaçak çayın ülkemize girmemesi için yoğun gayret ediyoruz. Bu nedenle mevcut çay stokların kontrol altında tutuyoruz. Çayın dünya pazarlarında bir marka değeri kazanması için çay üretiminin bütün aşamaları ve pazarlanması önemlidir. Kalitenin, markalaşmanın ilk adımıdır. Türk  Çayı ve altında oluşacak markalarla, Türk çay içme kültürü ve diğer geleneksel unsurlar dünyaya tanıtılacaktır. Hektar başına elde edilen çay ürünü bazında Türkiye, 2 bin 618 kilogram ile dünya birincisi konumunda bulunmaktadır. Kişi başına çay tüketiminde de yine dünyada ilk sıradayız. Hedefimiz, hem üretim hem dünya pazarlarına sunumunda, Türk çayını, alternatifi olmayan bir içecek haline getirmektir.

 
                 
               Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu      Rize Ticaret Borsası Başkanı
                    Çay çalıştayına katılanlara                Mehmet Erdoğan-Rize Dernekleri
                          katılım belgesi verirken        Federasyonu Başkanı Dr. Süleyman Basa
 
10 markadan biri mutlaka “Rize Çayı-Türk Çayı” olmalıdır

  Hükümet olarak, 2023 yılına kadar dünya çapında en az 10 marka üretme hedefi koyduk. Bu 10 markadan biri mutlaka “Rize Çayı-Türk Çayı” olmalıdır. Ülkemizde, sudan sonra en çok içilen, sağlık yönünden bilimsel olarak yararları kanıtlanan organik Türk Çayını bir marka olarak dünyaya tanıtmak hepimizin ortak gayesidir. Kaliten, markalaşmanın ilk adımıdır. Her kaliteli ürün marka değildir. Markalaşma, kaliteyi pazarlama stratejisidir.

  Önce bütün bu süreçlerdeki aksayan yönleri doğru tespit edip, mükemmel üretim ve pazarlama sistemini oluşturmalıyız. Günümüz dünyasının ekonomik ilişkilerinde bu durumun birçok örneği mevcuttur. Doğru pazarlama stratejilerini kullanan bir firma Afrika’nın, Güney Amerika’nın yoksul bölgelerinin yegane zenginliği olan kahve çekirdeğini uluslararası bir marka haline getirerek, yüksek kar marjıyla pazarlayabilmektedir. Bu güç de o ürünü bir marka haline getirebilme yeteneğidir.

 
                                               
                                        Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı
 
Türk çayını, alternatifi olmayan bir içecek haline getirmek
  Hem üretiminde hem dünya pazarlarına sunumunda, Türk çayını, alternatifi olmayan bir içecek haline getirmektir. Ülkemizde, sudan sonra en çok içilen, sağlık yönünden bilimsel olarak yararları kanıtlanan organik Türk çayını bir marka olarak dünyaya tanıtmak hepimizin ortak gayesidir. Hükümet olarak, 2023 yılına kadar dünya çapında en az 10 marka üretme hedefi koyduk. Bu 10 markadan biri mutlaka “Rize Çayı-Türk Çayı” olmalıdır. Dünya çapında marka üretmenin, aynı zamanda kendi kültürünü tanıtmak ve transfer etmek anlamına da gelmektedir. “Turkish Tea” olarak adlandırılacak olan Türk çayı ve altında oluşacak markalarla, Türk çay içme kültürü ve diğer geleneksel unsurlarımız dünyaya tanıtılacaktır. Türk çayını markalaştırıp yurt dışına ihraç ettiğimizde, çayımızın değeri artacak ve öncelikle yaş çay üreticimiz kazanacaktır.

Dünya çay ekim alanlarının %  2.51’ini oluşturmaktadır 

  Çay üretim miktarı bakımından ise 3 milyon 950 bin ton olarak ölçülen 2009 dünya
Dünya genelindeki çay üretimine bakıldığında, 2009 yılı itibariyle 3 milyon 14 bin hektar olarak ölçülen çay ekim alanlarının % 47’sinin Çin’de bulunmakta, Türkiye’de 75 bin 851 hektar olan çay ekim alanlarının ise dünya çay ekim alanlarının %  2.51’ini oluşturmaktadır. 

Çay üretim miktarı bakımından ise 3 milyon 950 bin ton olarak ölçülen 2009 dünya üretiminin % 34.82’sini Çin üretmektedir. Bunu sırasıyla Hindistan, Kenya, Sri Lanka ve  % 5.02 ile Türkiye takip etmektedir. Geçen yıl ülkemizin çay ithalatında ilk üç sırayı %  56 ile Sri Lanka, %  13 ile Kenya ve % 11 ile İran almıştır. Bu yılın Ocak-Ağustos döneminde ise en fazla ihracat gerçekleştirilen ilk üç ülke sırasıyla Belçika, Hollanda ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmuştur.”

Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanından Trabzon Valisini ziyaret

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanı Kurmay Kıdemli Albay Süleyman Yarayan,  Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık’ı makamında ziyaret etti. Ziyaret sırasında bir konuşma yapan Trabzon Valisi Dr. Recep Kıızlcık şunları söyledi; ” Yeni görevinizde başarılar diliyorum. Sahil güvenliğinde Trabzon olarak önemli bir asayiş problemi yaşamadık. Sahil Güvenlik Bölge Komutanlığı olarak Karasu’dan Hopa’ya kadar bölgeye bakıyorsunuz. Karadeniz’imizde başta güvenlik olmak üzere diğer görevleriniz de de canla başla çalışıyorsunuz. Trabzon’umuzda genel olarak asayiş anlamında bir sıkıntımız yoktur.”

  Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanı Kurmay Kıdemli Albay Süleyman Yarayan’da yaptığı konuşmada şunları söyledi; “Bölge illeriyle koordineli bir şekilde çalışmalarına devam edeceğiz. Her türlü emirlerinizi yapmaktan dolayı memnun olacağız. Bölgemizde ki bütün valilerimiz ile iş birliğinde hareket edeceğiz. Arama-kurtarma konuları başta olmak üzere diğer konularda da Karadeniz’in güvenli bir deniz olması için çalışacağız.”

TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu: “Türkiye, ticaretin ve ticaret yollarının kavşağıdır

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Avrupa – Akdeniz Ekonomik ve Sosyal Konseyler ve Benzeri Kuruluşlar Zirvesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi Başkanı Stefan Nilsson’un katılımıyla İstanbul’da başladı. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi;

  “Sizleri, şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Avrupa-Akdeniz Ekonomik ve Sosyal Konseyler Zirvesine hoş geldiniz. Zirveyi, küresel ve bölgesel düzeyde tarihi değişim sürecinin yaşandığı bir dönemde Türkiye’de düzenlemek bizim için onur kaynağıdır. Dünya ekonomisindeki ve bölgemizdeki değişim ve dönüşüm sürecine ilişkin, sivil toplum kuruluşları olarak bizim de değerlendirmelerimiz var. Bizim de vizyonumuz var. Dolayısıyla, çok iyi bir zamanlama ile bu Zirve’yi gerçekleştiriyoruz.

Değerli katılımcılar,

  Son beşyüz yılda dünyada üç yapısal güç değişimi yaşandı. Güç dağılımı dengelerindeki kökten değişim, uluslararası siyasi, ekonomik ve kültürel yaşamı yeniden şekillendirdi. Son beşyüz yıldaki ilk güç değişimi Batı Dünyasının yükselişiyle oldu. Bu süreç, 15. yüzyılda başladı ve 18. yüzyılın sonlarında dramatik bir şekilde hızlandı. Bu dönemin temel özellikleri bilim, teknoloji, ticaret, kapitalizm, tarım ve sanayi devrimiydi.

  İkinci önemli güç dengesi değişimi ise, 19. yüzyılın sonunda başladı. Bu yüzyılda, ABD’nin yükselişi sözkonusuydu. Bu süreçte, ABD’nin küresel düzeyde ekonomi, siyaset, bilim ve kültüre hakim olduğunu görüyoruz. Şimdi ise, güç dağılımı dengesindeki üçüncü büyük değişimi yaşıyoruz. Bu değişime ünlü yazar Ferit Zekeriya “the rise of the rest”, yani geride kalanların yükselişi diyor. Son yirmi yıldır, dünyanın muhtelif bölgelerinde, çok sayıda ülke, daha önce düşünülmesi mümkün olmayan hızlarda ekonomik büyüme yaşıyor.

  2008 yılında başlayan küresel ekonomik kriz sonucu çok sayıda gelişmiş ülkenin büyüme, istihdam ve borç sorunlarıyla boğuştuğu bir dönemde, yükselen ekonomiler, rekor ekonomik büyüme sürecini yaşıyor. Önceleri gelişmiş Batılı ülkeler dışında hızlı ekonomik büyüme yaşayan ülke sayısı sınırlıydı. Ancak, 2010 yılında 85 ülke % 4 ve daha yüksek bir oranda ekonomik büyüme gerçekleştirdi. Ekonomik kriz öncesi dönemde, yani 2006 ve 2007 yıllarında bu sayı 125 ülkeye kadar yükselmişti.

  Son yirmi yılda, yaklaşık 2 milyar insan dünya piyasasına, gerçek tüketici ve çalışan olarak dahil oldu. Bu inanılmaz büyümede, batı sermayesinin doğuya dönük doğrudan yatırımlarının çok ciddi payı var.

  1990-2010 yılları arasında, küresel ekonomi 22 trilyon dolardan, 62 trilyon dolara yükseldi. Aynı dönemde küresel ticaret % 267 arttı. Yükselen ekonomiler, bu ekonomik büyümenin % 50’sinden fazlasını gerçekleştirmeye başladı. Küresel ticaret artışının da % 47’sini yine yükselen ekonomiler gerçekleştirdi. 

  Nasıl zenginleşen, refahın tabana yayıldığı ülkeler demokratikleşiyorsa, küresel ekonomi de zenginleştikçe, küresel yönetişim yapıları tartışmaya açıldı. Demokratikleşme talepleri, sadece ülkelerde değil, küresel kurumlar için de dile getirilmeye başlandı.

  Bu hızlı ve çok sayıda ülkeyi kapsayan ekonomik büyüme, çok sayıda gelişmekte olan ülkenin kendisini, var olan uluslararası sistemin bir objesi ve gözlemcisi olarak görmelerini sona erdirdi. Bu ülkeler, artık kendilerini uluslararası sistemin, özellikle de ekonomik sistemin birer aktörü ve oyuncusu olarak algılamaya başladı.

  Türkiye, 1980’li yılların başında, rahmetli Turgut Özal’ın liderliğinde bu değişimi gördü ve bu değişime ayak uydurmaya çalıştı. 1980’li yılların başındaki Türkiye, bugünkü Türkiye’den çok farklıydı. O yıllarda Türkiye’nin ihracatı 3 milyar dolardı. İhracatın içinde tarım ürünleri ve madenlerin payı % 90 civarındaydı. Dünyanın 27. büyük ekonomisiydi. Oysa bugün Türkiye’de şehirleşme oranı hızlı biçimde arttı. Otomobil, makine, beyaz eşya ve elektronik gibi yüksek teknoloji ağırlıklı bir üretim düzeyine yükseldi. İhracatı da 130 milyar doların üzerine çıktı.

  Halen dünyanın 17. büyük ekonomisiyiz ve önümüzdeki 10 yılda, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefliyoruz. Türkiye’de ekonomide yaşanan değişim ve dönüşüm, özel sektörün gelişimi kadar, girişimci orta sınıfın da yükselmesine imkân sağladı. Bu gelişmeyi Türkiye’nin tüketim kalıplarının değişmesinde rahatlıkla görebiliriz. İstanbul dışında da Türkiye’de ciddi ekonomik büyüme gösteren şehirler ortaya çıktı. Zenginlik ve refah, İstanbul’un yanında, ülkenin her tarafına yayılmaya başladı. 

  Türkiye’nin ekonomideki bu dönüşüm ve değişim sürecinde, Avrupa Birliği ile ortaklık ilişkisi, 1996 yılından beri uygulanan Gümrük Birliği ve elbette tam üyelik müzakerelerinin çok ciddi katkısı oldu. Burada, Türkiye’nin dönüşüm sürecine bu katkyı sağlayan o dönemin vizyon sahibi AB liderlerlerini selamlamak istiyorum.

  O dönemin liderleri, Avrupa Birliği’ni çekim merkezi haline getirmişlerdi. Benzer liderliği, artık sadece biz değil, sanırım tüm Avrupa halkları da bekliyor ve de özlüyordur. Bugün Avrupa’daki liderlik ve vizyon ekskiliği, maalesef dünyanın en başarılı ekonomik entegrasyon modelinin temelini atan Shuman, Monnet ve Adenauer gibi liderleri, öbür dünyada da sanıırm çok rahatsız ediyordur.   

  Türkiye, özellikle, 2000’li yıların başından itibaren, Avrupa Birliği katılım süreciyle birlikte, aynı zamanda siyasi alanda da köklü bir dönüşüm süreci yaşıyor. Bu süreçte, demokrasi, hukukun üstünlüğü, teşebbüs özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü ile kamu-özel sektör ortaklığı anlayışının etkisi ve katkısı son derece belirleyici olmuştur.

  Aynı şekilde, 1995 yılında Barselona Süreci adıyla başlayan Avrupa-Akdeniz Ortaklığının, AB üyesi olmayan Akdeniz ülkelerinin ekonomik dönüşüm süreçleri açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle, Bölge ülkeleri ile imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmalarının bu açıdan önemli bir fonksiyonu yerine getirdiği muhakkaktır.

  Ben aynı zamanda Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği EUROCHAMBRES’in Başkan Yardımcısıyım. Bu itibarla, EUROCHAMBRES olarak da AB’nin mali desteğiyle, Bölge ülkelerindeki özel sektör gelişimine ve yatırım ortamının iyileştirilmesine dönük projeler uyguluyoruz. “Invest in MED” projemizi bu çerçevede uyguluyoruz. Tabii zaman içinde, Barselona Süreci isim değiştirdi. Akdeniz için Birlik adını aldı. Burada da başlangıçta, bazı kuşkuların ve soru işaretlerinin oluştuğunu kabul etmeliyiz. Ama sonuçta, ekonomik işbirliği, ticari ortaklık, yatırım, siyasi diyalog gibi ülkeleri birbirine yaklaştıracak, diyalog ortamı sağlayacak her adıma, biz Türk iş dünyası olarak destek vermeye devam edeceğiz.

Değerli katılımcılar,

  Akdeniz kültürünün Avrupa Birliği’ne taşınması, Avrupa Birliği değerler hiyerarşisi içinde doğru konumlandırılması, öncelikle Avrupa Birliği’nin görevidir. Bu açından Barselona Süreci Avrupa Birliği’nin tamamına teşmil edilmelidir.

  Bölgedeki dini ve kültürel farklılıklar, zenginlik olarak algılanmalı ve değerlendirilmelidir. Akdeniz havzasının güneyi ve Doğu Akdeniz ile ilişkiler, Avrupa Birliği içindeki başta ISLAMAFOBIA olmak üzere, dışlayıcı ve ötekileştirici her türlü yaklaşımdan uzak tutulmalıdır.

  Biz biliyoruz ki, Akdeniz demek ortak bir kültür demektir. Akdeniz tek tanrılı üç dinin de doğum yeridir. Medeniyetlerin ve kültürlerin eridiği potadır. Ticaretin ve ticaret yollarının kavşağıdır. Dünyanın en önemli enerji kaynaklarının yataklarından biridir. Akdeniz, üç farklı kıtanın yer aldığı havzadır. Akdeniz’deki istikrar, barış, zenginlik hepimizin menfaatinedir. Biz, iş dünyası olarak, huzur, ticaret ve zenginliği birlikte düşünüyoruz.

  Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, Avrupa-Akdeniz Ekonomik ve Sosyal Konseyler ve Benzeri Kuruluşlar Zirvesi’nin başarılı geçmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.”

Kırklareli Valisi Mustafa Yaman’dan fabrika ziyareti

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Kırklareli Valisi Mustafa Yaman 16 Kasım 2011 Çarşamba günü Lüleburgaz ilçesinde bulunan bazı fabrikaları ve Büyükkarıştıran Beldesini ziyaret etti. Büyükkarıştıran Beldesinde oluşturulacak Islah OSB çalışmaları hakkında bilgi aldıktan sonra, sırasıyla, Tüp Merserize Tekstil Boya Fabrikası, Trakya Döküm Sanayi, Zorlu Holding, Paşabahçe Cam Sanayi Kırklareli Fabrikası ve Trakya Cam Sanayi Fabrikasını ziyaret etti.

 

 

Malatya’yı çiçekler süsledi

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Kent estetiğine büyük önem veren Malatya Belediyesi, çiçeklendirme çalışmalarını sürdürüyor. Malatya Belediyesi tarafından bu yıl 585 bin adet mevsimlik çiçek dikildi. Kış şartlarına uygun olarak da 110 bin menekşe çiçeği ile 20 bin süs lahanası dikilecek.

2011 yılı peyzaj çalışmaları kapsamında, Çuha, Hercai Menekşe Calendula türlerinden oluşan 145 bin adet kışlık çiçek Şubat- Mart aylarında; Aslanağzı, Ateş Çiçeği, İpek, Horozibiği, Petunya, Top kadife, Verbana, Vinka türlerindeki 440 bin adet yazlık çiçek ise Haziran- Temmuz aylarında dikildi. Böylece yıl içerisinde toplam 585 bin adet mevsimlik çiçek dikimi yapılmış oldu.

  Soğukların başladığı Ekim ayında sonbahar ve kış şartlarına uygun olarak 50 bin Menekşe kavşaklara ve parklara dikildi. Hava koşullarının elverdiği ölçüde bu yıl 60 bin menekşe daha dikilecek. Ayrıca 20 bin süs lahanası kent estetiğinde yerini alacak.



 

error: Content is protected !!