Cuma, Nisan 19, 2024
tr
Ana Sayfa GENEL Sözde soykırım ve iki yüzlülük

Sözde soykırım ve iki yüzlülük

  2004 yılında Polonya’da düzenlenen bilimsel bir kongreye katılmış ve Auswitch kasabasında Nazi Toplama Kampını da görme imkanımız olmuştu. Orada gördüklerimizle Almanların Yahudilere, insanlığa yaptıkları zulümü iliklerimize kadar hissetmiştik. Bir insan vücudunun sığabileceği büyüklükte bir hücreye konularak günlerce aç susuz bırakılan Yahudi esir eğer hala ölmemişse dışarı çıkarıp kurşuna diziliyordu. Kadınların saçları kesilerek kumaş dokunmuştu, çocukların oyuncakları hatta emziklerini bile görmeniz mümkündü.  Krematoryumların hemen bitişiğinde bulunan gaz odalarına çırılçıplak soyularak kapatılan kadın, erkek, çocukların ölüp ölmediklerini gözetleme deliklerinden  nazi subayları kontrol ediyorlardı. Arkasından yakma fırınlarına konulup kül olana kadar yakıyorlardı. Yukarıda anlatmaya çalıştıklarım Yahudilere yapılan zulüm küçük bir kısmı. Toplama kampını gördükten sonra bunlar insanın iliklerine işliyor ve bir insan bir insana bunu nasıl yapabilir, yapmış diye kendi kendinize soruyorsunuz.

   Zamanı hızla ileri saralım, (yanılmıyorsam 80’li yıllar), birkaç asker bir insanı yakalamış eline aldıkları taşlarla vuruyorlar kollarına taa ki kol kırılana kadar, hatırladınız mı kamera görüntülerini,  kol kıranlarla kolu kırılanın kim olduklarını. Biraz daha ileri saralım zamanı, 1992-93 yıllarında Avrupa’nın tam ortasında, insan haklarının savunulduğu, demokrasilerinin ileri olduğu söylenen ülkelerin arasında 300.000 (üçyüz bin) kadar insan öldürüldü. O zamanlar yurtdışında doktora çalışması için Amerika Birleşik Devletlerinde bulunuyordum. Basında katliamla ilgili haberler yer alıyordu. Karikatürize bir haberde Sırplı elinde bir hançerle bir Bosnalıya saldırmaya çalışırken, Bosnalı  Birleşmiş Milletlerin kapısını yardım için çalıyordu. Birleşmiş Milletler yetkilisinin cevabı ise çok manidardı, kapıyı çalar açmazsak bir süre sonra gider… Hatırlayalım, BM ve NATO gücü ancak binlerce insanın katledilmesinden sonra duruma müdahil olmuştu. Olmuştu ama 300.000 kadar insan da  katledilmişti. 

  Kendisini dürüst, ahlaklı, erdemli, insan haklarına saygılı gören Avrupa nasıl oluyor da bu soykırıma göz yummuştu ve dünyanın pek çok ülkesi de bunu görmemezlikten gelmişti. Kıbrıs’ta 1963’te ev basılarak silahsız kadın ve çocukların küvette öldürülmesi nedense erdem sahibi Avrupalıları ilgilendirmemişti. Daha yakın zamanda Almanya’da Solingen de insanlar yakılmıştı. Hadi iğneyi, kendimize çuvaldızı başkalarına batıralım. Ekonomik sebeplerle çıkan 1. Dünya savaşı bitmiş, çok sayıda ülke milliyetçilik akımlarıyla Osmanlıdan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan etmeye başlamışlardı. Osmanlıda zayıflayan otorite nedeniyle Rum, Ermeni ve diğer çeteler katliam yapmaya başlamış ve ülkemiz hem içten hem dıştan paylaşılmaya çalışılmaktaydı. Gaziantep’te ve Türkiye’de herkes bilir Şehit Kamil’i annesini korumak isteyen Kamil Fransız askerlerinin süngüsüyle şehit olmuştur. Ne işiniz vardı, özgürlük ve demokrasi mi getireceklerdi.

   Ülkemiz o dönemde çok zorlu bir dönemden geçerken Tehcir kanunu çıkarıldı. Kanunun işe yarayıp yaramadığı tartışılabilir ama öyle iddia edildiği gibi 1,5 milyon kişi de öldürülmemiştir. Hiç mi bilen yok bu kadar kişinin toplu mezarını. Buna karşılık Türk Toplu mezarları ortaya çıkıyor. Şu anda ki yöneticilerimiz de dahil olmak üzere geçmiş hükümet yetkilileri de hem bizdeki hem Ermenistan’daki veya Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere’de Rusya’da, Fransa’da varsa diğer ülkelerdeki arşivlerin incelenerek Türkiye ve Ermenistan’dan tarihçilerin tarihi gerçekleri ortaya çıkarılmasını istemiştir. Kim istiyor kim istemiyor, Türkiye dışında kimse işin tarihi yönünün ortaya çıkarılmasını istemiyor. Şimdiye kadar hangi tarih siyasi kararla yazılmıştır ve düzeltilmiştir. İstedikleri, kanlı elleriyle çıkardıkları siyasi kararlarla sözde soykırımı kabul etmemiz. Bir akademisyen, bir eğitimci olarak yazının girişteki bölümlerini de dikkate alarak şunu söylemek istiyorum. Baskı baskıyı, şiddet şiddeti doğurur ve bunun ne dini nede milliyeti vardır. Eğer İsrail, Auswitch’den ders alsaydı fosfor bombalarıyla çocukları yakmazdı, kendisine yapılan saldırıları bertaraf etmede bütün dünyanın itirazına rağmen orantısız güç kullanmazdı. Baskı ve şiddet kimden gelirse gelsin savunulamaz. Eğer insan hakları savunuluyor olsaydı Irak’ta 8 yıl içerisinde  bir milyona yakın sayıda insan ölmezdi.  

   Gelelim yazının başlığına, bir yandan Cezayir’de baskı, şiddet katliam, soykırım yapan, 1789 ihtilalini yaparak özgürlüğü savunan, birde ABD’ye sözüm ona özgürlük anıtını gönderen işte o Fransa, eğer soykırım yapılmamıştır derseniz sizi cezalandıracak ki zaten daha önce sözde soykırımı kabul etmişti. Fransa ve diğer ülkeler siyasi kararla tarih yazarken kendi kanlı tarihlerini nasıl temizleyecekler nasıl düzeltecekler. 577 parlamenterden 70’nin oylamaya katılarak aldığı kararı protesto edecek kadar bile bulmuyorum. Sözüm ona demokrasi savunucusu Fransa’nın, 70 parlamenterin yarısı kadarının kabul ettiği kararla nasıl demokratik ülke olduğunu iddia edecek (Böylesine siyasi kararda toplam parlamenter sayısının değil de salona girenlerin oy çokluğu ne kadar demokratiktir acaba?).

  Sonuç, ülke olarak ne kadar anlatırsak anlatalım, bunun soykırım olmadığını arşivlerle belgelerle kanıtlarsak kanıtlayalım, yinede bizim sözümüze kulak asmayarak kendi bildiklerini okuyarak klasik çifte standart anlayışlarını ve iki yüzlülüklerini sürdüreceklerdir.   Ne zamana kadar, siyasi güç kadar ekonomik gücümüzü kazanana kadar. Ha bizim ekonomik gücümüz Fransa parlamentosu böyle bir karar alırken bizim parlamentomuzda asılın değil de vekillerin maaşlarını % 60 oranında artıracak kadar güçlüdür. İyi tatiller.      

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here

SON HABERLER

Gürcistan, Avrupa’nın en güvenli ülkelerinden birisi

Gürcistan; farklı doğası, kültürü ve tarihi zenginliği ile bilinen muhteşem bir ülkedir. Gürcistan'ın adı Aziz George'dan geliyor Gürcistan'ın İngilizce ismi "Georgia"nın kökeni kesin olarak bilinmese de,...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya

Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın görev süresinin 20 Nisan’da dolacak olması nedeniyle Anayasa Mahkemesinde Genel Kurul’da bugün başkanlık seçimi yapıldı. Genel Kurul’da...

Önce insan, sonra bakan

Ticaret Bakanlığı görevine başladıktan sonra yeni düzenleme ve başarılı çalışmaları ile kamuoyunun takdirini kazanan, “İhracatımızı yüksek teknolojili düzeylere çıkarma hedefindeyiz. İnovasyon, yatırım, üretim, katma...

Gümrük Muhafaza’dan 252 milyon lira değerinde kaçak eşya operasyonu

Ticaret Bakanlığı Gümrük Muhafaza ekiplerince Mersin ve Ankara'da gerçekleştirilen operasyonlarda, 252 milyon lira değerinde kaçak ticari eşya, makaron ve kıyılmış tütün ele geçirildi. Ticaret...

SON YORUMLAR

error: Content is protected !!