Salı, Aralık 23, 2025
tr
Ana Sayfa Blog Sayfa 173

Lanet

0
  Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz dediği zaman Recep Tayyip Erdoğan, Şimon Peres çok şaşırmış görünüyordu. Aslında onlar öldürmeyi gerçekten iyi biliyorlardı, bir süre önce 1 İsrailli askerin ölmesi bahane edilerek fosfor bombalarıyla adeta yakılarak 1500’e yakın Filistinliyi öldürmüşlerdi. Şimdide 3 gencin ölümü bahane edilerek yüzlerce insan öldürülüyor. Çocukları, kadınları ayırt etmeden öldürüyorlar.
   Peki bunlar bu vahşeti nereden öğrendiler, elbette Nazi Almanya’sından. Siklon B gazı, yani HCN, yani hidrojen siyanür. Hitler topladığı Yahudileri çocuk kadın demeden öldürüyordu, onları gaz odasına doldurup kapıyı kapatıp üstlerinden Siklon B tabletlerini bırakıp ölmelerini de sorumlu nazi subayı küçük bir pencereden gözetliyordu, eğer ölüm uzun sürüyorsa yukarıdan yeniden siklon B tabletleri atılmasını emrediyordu. Ölenler daha sonra gaz odasının hemen yanında fırında yakılıyordu. Külleri tarlalara bırakılıyordu.
  Kadınların saçlarından kumaş örülüyordu. Bu arada kendisine doktor denilen canavar Josef Mengele Auschwitz-Birkenau toplama kampında çocuklara akıl almaz işkenceler yapıyordu. Sadece bir insanın sığabileceği bir hücrenin içine konulup günlerce aç susuz bırakılıp ölmeleri bekleniyor ölmezlerse hemen dış avluda kurşuna diziliyordu. İnsani duygularını kaybetmemiş Yahudi halkını bir kenara koyarsak bu Yahudiler bundan ders çıkarıp daha insancıl davranacaklarına tersine nazilerden daha vahşice insan öldürmeyi öğrendiler. Çocukları, kadınları sivil insanları acımasızca öldürenlere lanet olsun. Bu nasıl savunma hakkıdır ki üç kişinin ölümü bahane edilerek yüzlerce insan öldürülüyor. 2004 yılında Polonya Krakov’da düzenlenen bir kongre esnasında Krakov’a yakın olan toplama kamplarını görme imkanım olmuştu.
  Bu nedenle bu zulmü yaşayan bir ülke nasıl olur da çocukları kadınları sivilleri hiç suçu olmayan insanları öldürüyor akıl alır gibi değil. Hollanda bilindiği gibi Boşnakların katledilmesinden, soykırımdan kısmen suçlandı. Avrupa, insan haklarının beşiği, rönesansla güya aydınlanmış Avrupa ve batı vahşeti kınıyorlar, o kadar. İsrail öldürmeye devam ediyor. Daha öncede ifade etmiş olabilirim, 1992-93 yılları arasında ABD’de görev yaparken yerel bir gazetede çıkan karikatür aklıma geldi yine. Bir Boşnak yardım için Birleşmiş Milletlerin kapısını çalıyor arkasında ise silahı ile sırplı öldürmek için yaklaşıyor. Birleşmiş Milletlerin cevabı ise bugünkünden farklı değildi. BM yetkilisi kapıyı açmazsak gider belki ifadesi vardı. O insan hakları savunucusu bilimum batı vs. gözlerini yumdular Avrupa’nın ortasında soykırıma ortak oldular.
  Hadi batıyı bırakalım, ya kendilerini Müslüman ülke olarak adlandıran toplam nüfusu bir buçuk milyar olduğu söylenen İslam ülkeleri ne yapıyor. HİÇ. Bu İsrail Mavi Marmara’da 10 vatandaşımızı öldürmüştü, bilmediğimiz başka bir şey yoksa tazminat koparmak için uğraşıyoruz. Suriye, bir uçağımızı düşürmüş pilotumuz şehit olmuştu, Reyhanlı’da 50 den fazla insanımız ölmüştü, o hafta duyarlılık gösterip sanatçılarımız konserlerini iptal etmişlerdi. Musul’da haber yapılması yasaklanan bir durum var. Korkulu rüya içerisinde gibiyiz, ne zaman rahat bir nefes alacağız.

Hz. Peygamber hürmetine, dön yüzünü bana

0
  Mihrace!
  Hz. Peygamberin öpüp kokladığı reyhanlardır; Hasan ile Hüseyin.
  Ve Fatıma’tüz – Zehra ile yol alan Ali’nin, tebessümüdür aşk!..
  Hz. Ebu Bekir’in duası ile can bulan bedenlerde;
  Hasan ile Hüseyin’in, ilahi sırrına erişmektir aşk!..
  Hz. Peygamber hürmetine, dön yüzünü bana!
 
  Benim Rabbim azîz ve rahîmdir. İnsan hiç severken acı çeker mi? Ben sana acı çekiyorum. Mihrace’m! Sahra çöllerinde dolaşan divaneyim sanki. Dilimde sen, yüreğimde sen, zikrimde sen, fikrimde sen. Bir perde iner gözlerime, sonra bir ses işitirim ve Hz. Ebu Bekir’in duası yankılanır kulaklarımda… 
  “Ey Allah’ım! Peygamber’in Hz. Muhammed’in hürmetine, dostun İbrahim’in hürmetine, kurtardığın ve seninle konuşan kulun Musa hürmetine, kelime ve rûhundan olan İsâ hürmetine, Musa’nın Tevrat’ı, İsâ’nın İncil’i, Dâvud’un Zebûr’u ve Muhammed’in Furkan’ı hürmetine, kullarına gönderdiğin bütün vahiylerin hürmetine, yerine getirdiğin bütün kazâ ve kaderin hürmetine, senden isteyip dileğine erişen kullarının hürmetine, fakir yaptığın zenginin, zengin yaptığın fakirin hürmetine veyâ hidâyet ettiğin sapığın hürmetine, ihtiyacımı senden istiyorum. Beni mahrum eyleme.
  Musa’ya inzâl buyurduğun isminin hürmetine, kullarının rızıklarını dağıtmakta rolü olan büyük isminin hürmetine, yeryüzünün karar bulması için, üzerine koyup da onda muvazeneyi temin eden isminin hürmetine, göklerin üzerine konup onların istiklâle kavuşmasını temin eden isminin hürmetine, dağların üzerine koydurup onlarda istikrarı temin ettiren isminin hürmetine, o ismin ki, arşın onunla ayakta durmaktadır, işte onun hürmetine, senin Tuhûr, Tâhir, Tahhâr, Samed ve Vitr isimlerinin hürmetine, o mübârek ismin ki, Kitabında senin nezdinde apaçık nûrdan inzâl buyurulmuştur, onun hürmetine. O ismin ki, gündüzün üzerine onu koymuş, gündüzün nûrlanmasına vesile olmuştur. Gecenin üzerine onu koymuş, gecenin kararmasına vesile olmuştur, onun hürmetine, senin azamet ve kibriyânın, kerîm zâtının hürmetine, senden bana Kur’an ile onun bilgisini ihsân buyurmanı ister ve o bilgiyi etimle, kanımla, kulağımla, gözümle ayrılmaz bir şekilde karıştırmanı senden dilerim ve bütün bunların hürmetine senden isterim ki, kuvvet ve kudretinle benim vücudumu kendi yolunda çalıştırasın. Çünkü günahtan dönüş ve ibâdete yöneliş, ancak senin kuvvetin ve kudretinledir. Ey rahmet edenlerin en rahmet edicisi olan Allah!”
  Rabbimden başka sığınağım yok. Ellerim semâ’da dualardayım sevgili. Her nefes alışım senin için. Sabrederken ağlayışım yine senin için. “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” diye buyuran Hz. Peygamber hürmetine, dön yüzünü bana Mihrace!.. 

TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken: “Almanya’da 60 bin işyerimiz var”

0

Haber: İlker ÇAKAN

  Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) geçtiğimiz günlerde Amasya’da bölgesel iftar yemeği düzenledi. İftar yemeğine TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Amasya Valisi İbrahim Halil Çomaktekin, Amasya Belediye Başkanı Cafer Özdemir, Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Orbay ve Amasya, Bartın, Çankırı, Karabük, Kırşehir, Çorum, Samsun, Zonguldak, Kastamonu, Nevşehir, Sinop, Kırıkkale illerinin Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Başkanları ile yönetim kurulu üyeleri katıldı. İftar yemeğinde bir konuşma yapan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken şunları söyledi; “Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşuyuz. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz içindir. Ben demiyorum, biz diyorum. Sizler çok önemli insanlarsınız. Almanya’da 60 bin işyerimiz vardır. Türkiye nereden nereye geldi. Türkiye hak ettiği noktaya gelmiş durumdadır.”

  Amasya Valisi İbrahim Halil Çomaktekin’de yaptığı konuşmada şunları söyledi “Komşu illerden gelen esnaf ve sanatkar odalarının temsilcileri hepinize Amasya’ya hoş geldiniz diyorum. Amasya köklü tarihi ile huzur, asalet ve saadet şehri. Sizler gündüz saatlerinde bu güzel şehrimizi gezdiğinizde Anadolu’nun bu eşsiz köşesinin tarih ve kültür kokan havasını teneffüs etmişsinizdir. Ahi kardeş demek, ahilik geleneği bizim kültürümüzde önemli bir yer teşkil ediyor. Paylaşmayı ve dayanışmayı esas alan esnaf ve sanatkarlar odası para kazanmanın ötesinde ahlaki disipline önem veren bir teşkilat. Ekonomiye, istihdama önemli katkılar sunan üreten, helal kazanca kıymet veren ve ihtiyaç sahiplerine yardım eden esnaf ve sanatkarlarımız ile bu güzel ramazan ayında iftar yapmak bizlere ayrı bir huzur vermiştir.”

 
                                          TESK Amasya bölgesel iftar yemeği fotoğrafları
 
     
                                              
                                       

Paradoks

0
  Daha önceki yazılarımda da kısmen bahsetmiştim karmaşık durumlardan. Zaman zaman karmaşık durumlarla karşılaştığımızda anlam vermeyiz karmaşıklıklara ve zaman içinde unuturuz. Son günlerde karşılaştığımız bazı paradokslardan bahsetmek istiyorum. 2012 Nisan ayında Zonguldak Çaycuma’da köprü çökmüştü ve 15 kişi kayıptı. Bunun üzerine 61 yıllık köprüde uzun zamandır çökme tehlikesi yaşandığı iddiaları üzerine adli ve idari soruşturma başlatılmıştı.
  Geçtiğimiz günlerde ulusal haberlerde, konu ile ilgili soruşturma açılmasına İçişleri Bakanlığı tarafından izin verilmediği açıklandı. Yine tarihimizin unutulan facialar arşivinde yerini alan Soma faciası üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinde reddedilen (kanun önerisi iktidar milletvekillerince reddedilmişti.) madenlerde yaşam odasının kurulmasına yasal zorunluluk getirilmesi idi. Pek çok kişi Sayın Başbakanımızın, Cumhurbaşkanlığı seçimi için yaptığı konuşmalarda taraf olacağı iddiasını farklı yorumlamaktadır. Elbette kişiler bu görüşü, fikir özgürlüğü ve demokrasi sınırları içerisinde kabul edebilir, eleştirebilir veya kabul etmeyebilir. Özellikle devletin değil de milletin tarafı olunacağı iddiası kanımca önemli ve yerinde olan bir iddiadır.
  Çaycuma ve Soma faciasında büyük acılar yaşayan bu milletin bireyleri olduğuna göre, en azından taraflığın iddiasının gözle görülür hale gelmesi için Çaycuma soruşturması ve madenlerde yaşam odası bulunmasının yasal zorunluluk haline gelmesinde bu taraflığı hayata geçirilmesini beklemek yanlış olmaz sanırım. Paradoks nerede derseniz, bizzat Sayın Başbakanımız milletin tarafında olunması gerekliliğini vurgularken, millet tarafından seçilen bu milletin vekilleri Çaycuma ve Soma faciasında milletinin yanında değil, devletin yanında karar alması paradokstur. Ne dersiniz. 

Trabzon Halk Sağlığı Müdürü Dr. Köksal Hamzaoğlu: “Aşırı sıcaklarda alınması gereken önlemler”

0
Haber: İlker ÇAKAN
  Trabzon Halk Sağlığı Müdürü Dr. Köksal Hamzaoğlu’nun aşırı sıcaklarda alınması gereken önlemler konulu açıklaması şöyledir;
  “Aşırı sıcaklar çeşitli sağlık problemlerini de beraberinde getirmektedir. Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artmakta ve metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır. Normalde terleme ile vücut ısısı dengede tutulmaya çalışılır. Ancak aşırı sıcaklarda sadece terleyerek vücut ısısı dengede tutulamaz. Yaşlılar, bebekler ve kronik hastalığı olanlarda terleme mekanizması ile vücut ısısının dengede tutulması her zaman mümkün olmayabilir. Yine ortamdaki nem oranı yüksekse terleme suretiyle vücut ısısı yeterli düzeyde düşmeyebilir. Ayrıca şişmanlık, herhangi bir hastalığa bağlı yüksek ateş, aşırı sıvı kaybı (dehidratasyon), kalp hastalığı, ruh ve sinir hastalığı, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı ile tedavi amaçlı bazı ilaçların (tansiyon düşürücüler, idrar söktürücüler vb.) kullanımı da sıcak havalarda terlemeyi etkileyen diğer faktörlerdendir. Bu gibi durumlarda yükselen vücut ısısı beyin ve diğer hayati organlarda hasara yol açabilir.
   Aşırı sıcaklardan en çok etkilenen gruplar:  
  • Yalnız yaşayan 65 yaş ve üzerindeki yaşlılar,
  • Dört yaşından küçük çocuklar,
  • Bakıma ihtiyacı olanlar,
  • Hamileler,
  • Açık alanda çalışanlar,
  • Aşırı kilolular,
  • Kronik hastalığı (şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları, beyin-damar hastalıkları, psikolojik hastalıklar, kronik solunum sistemi hastalıkları, karaciğer hastalıkları, böbrek hastalıkları) olanlar,
  • Sürekli ilaç (özellikle tansiyon düşürücü, idrar söktürücü, depresyon ve uyku ilaçları) kullanan kişiler,
  • Sokak çocukları ve evsizlerdir.
  Özellikle kronik hastalığı bulunan ve yalnız yaşayan yaşlılar en çok risk taşıyan gruptur.
Korunmak için neler yapabiliriz?
  A. Genel korunma
  • Günün en sıcak saatlerinde (10.00-16.00) mecbur kalınmadıkça dışarı çıkılmamalıdır.
  •Dışarıda çalışması gerekenler mümkün oldukça güneş altında korunmasız kalmamaya, aşırı hareketlerden kaçınmaya, sık sık tuz içeren sulu gıdalar almaya dikkat etmelidirler.
  •Dışarıda bulunulduğunda açık renkli, hafif, bol ve sıkı dokunmuş kumaşlardan yapılan giysiler tercih edilmeli; geniş kenarlı ve hava delikleri olan şapka giyilmeli ve güneşin zararlı ışınlarından koruyan güneş gözlüğü kullanılmalıdır.
  •Güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde (10.00-16.00) denize girilmemeli ve güneşlenilmemelidir. Bu saatlerin dışında denize girmek isteyenler güneşten koruyucu krem(en az 15 koruma faktörlü) kullanmalı, şapka ve gözlük gibi gerekli koruyucu önlemleri almalı ve uzun süre kesintisiz güneşlenmemelidir.
   •Yoğun fiziksel aktivite ve spor yapmak için sabah ve akşam saatleri tercih edilmeli, her bir saatlik spor için en az 2-4 bardak sıvı alınmalıdır. Ağır fizik aktivitelerden kaçınılmalıdır.
   •Risk altındaki yetişkinler ve yaşlılar, günde en az iki kez güneş veya sıcak çarpması yönünden izlenmelidir. Bebekler ise bu açıdan daha sık izlenmelidir.
   •Bebek, çocuk, engelliler ve hayvanlar kapalı ve park etmiş araçlarda kesinlikle bırakılmamalıdır. Araçların iç ısıları, klima olsa dahi park edildikten çok kısa süre sonra yükselmektedir. Araç terk edilirken herkesin dışarı çıktığından emin olunmalıdır.
  • Kapalı alanlar iyi havalandırılmalıdır.
  • Güneş gören pencereler perde vb. güneşliklerle gölgelendirilmelidir.
  •Vücut ısısının yükselmemesi için sık sık duş alınmalı; bunun mümkün olmadığı durumlarda ayaklar, eller, yüz ve ense soğuk suyla ıslatılmalı veya silinmelidir.
  B. Beslenme ve sıvı alımı
  •Susuzluk hissi olmasa bile her gün en az 2-2,5 litre (12-14 su bardağı) sıvı tüketilmelidir.
  •Kahvaltıda az yağlı peynirler, zeytin ve taze sebzeler bulunmalı, kafein içeren içecekler yerine de süt, meyve suyu, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edilmelidir.
  •Yağlı besinlerin ve yağda kızartmaların tüketiminden kaçınılmalı; yemeklerde bitkisel sıvı yağlar kullanılmalıdır. Yemekleri pişirirken kızartma ve kavurma yerine haşlama, ızgara, kendi suyunda veya az suda pişirme gibi sağlıklı pişirme yöntemleri uygulanmalıdır.
  •Vücut direncini artırmak ve vücudun yeterli miktarda vitamin ve mineral almasını sağlamak için bol miktarda sebze ve meyve tüketilmelidir.
  •Terleme ile artan sıvı ve mineral kaybının önlenmesi için her zamankinden daha fazla miktarlarda sıvı alınmalıdır.
  •Sıvı alımında su içmek esas olmakla beraber, su dışı sıvı alımında kahve, çay ve gazlı içecekler yerine süt, ayran ve meyve suyu gibi içecekler tercih edilmelidir. Eğer doktor tarafından sıvı alımı kısıtlanmış veya idrar söktürücü ilaç kullanılması söz konusu ise ilgili doktora başvurmak gerekir.
  •Mide kramplarına neden olabileceği için çok soğuk ve buzlu içecekler tercih edilmemelidir.
  •Kafein, alkol ve fazla miktarda şeker içeren içecekler vücuttan daha fazla sıvı kaybına yol açtığı için tüketilmemelidir.
  •Dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin, tüketiminden kaçınılmalı, çabuk bozulma riski olan besinler (et, yumurta, süt, balık vb.) açıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir.
Aşırı sıcakların sağlık üzerine etkileri
  Güneş veya Sıcak Çarpması: Aşırı sıcağa maruz kalma sonucu beden ısısını ayarlayan terleme mekanizmasının bozulmasına bağlı olarak vücut ısısının düşürülememesi ile karakterize bir tablodur.
  Vücut ısısı 10-15 dakika içerisinde 40-41°C üstüne çıkabilir. Güneş veya sıcak çarpması acil olarak tedavi edilmezse kalıcı hasara veya ölüme neden olabilir. Bilinç kaybından önce tedaviye başlanması durumunda iyileşme şansı oldukça yüksektir. Kişinin ateşi 39,4°C üzerindedir, deri kuru, kırmızı ve sıcaktır, terleme yoktur, bulantı kusma, baş ağrısı, baş dönmesi, göz çukurlarının belirginleşmesi ve görme netliğinin bozulması ile komaya kadar gidebilen şuur bulanıklığı veya kaybı vardır.
   İlk yardımda; kişi hemen serin ve hava akımı olan bir yere alınmalı, sıkı giysileri gevşetilmeli, soğuk su veya soğutucularla (vantilatör, klima vb.) soğutulmaya çalışılmalı,  bilinci kapalıysa kesinlikle içmesi için sıvı verilmemeli ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Gerekli durumlar da hava yolu açılmalı ve suni solunum yapılmalıdır.
  Sıcak bitkinliği: Uzun süre aşırı sıcağa maruz kalma ve yeterli miktarda sıvı almamaya bağlı su ve mineral kaybıyla meydana gelir. Daha sıklıkla yaşlılarda, yüksek tansiyonu olanlarda ve güneş altında çalışanlarda görülür. Aşırı terleme, yorgunluk, halsizlik, bayılma hissi, nabız hızlanması, ateş yükselmesi belirtileriyle kendini gösterir. Deri soğuk ve nemlidir, nabız hızlı ve zayıftır, solunum hızlı ve yüzeysel, şuur açıktır. Güneş çarpmasının daha hafif şekli olup hayati tehlike yoktur.
  İlkyardım; uygun ve zamanında yapılırsa genel durum hızla düzelir. Serin bir yerde istirahata alınan hastanın giysileri gevşetilip, sırt üstü yatırılarak bacakları yükseltilir. Islak havlu veya bezle serinletilmeye çalışılır. Bol miktarda sıvı verilir; özellikle de tuzlu ayran içirilir. Yaklaşık 1 saat içerisinde kişinin genel durumu düzelmezse mutlaka sağlık kuruluşuna başvurulması gerekir.
  Sıcak krampları: Aşırı aktivite sonucunda terlemeye bağlı olarak vücutta hızlı bir su ve mineral kaybı meydana gelir. Düşük mineral seviyeleri kaslarda sıcak kramplarına neden olabilir. Sıcak krampları aynı zamanda sıcak bitkinliğinin belirtilerinden birisidir. Genellikle karın, bacak ve kol kaslarının fiziksel aktivite sırasında ağrılı spazmlarıyla meydana gelir. Sıcak krampları için tıbbi tedaviye gerek yoktur, kişinin yaptığı aktivite durdurulmalı, sakin ve serin bir yerde oturtulmalı, meyve suyu veya mineralli içecekler içirilmelidir. Kramp meydana geldikten sonra en az birkaç saat fiziksel aktivitede bulunulmamalı, bir saat içerisinde geçmezse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
  Güneş yanıkları: Deriye hasar vereceği için güneş yanıklarından kaçınılmalıdır. Uzun süreli güneş ışığına maruz kalmakla meydana gelir. Deri kızarık, ağrılı ve aşırı derecede sıcaktır. Eğer etkilenen kişide ateş, bül (su toplanması) ve şiddetli ağrı varsa veya 1 yaşından küçükse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Güneş yanığından korunmak için güneş ışığına maruz kalmaktan kaçınılmalı, güneş yanığı olan yerler soğuk su ile silinmeli, etkilenmiş bölgelere nemlendirici tıbbi losyon sürülmelidir. Yağ, salça, yoğurt ve diş macunu vb. maddeler kesinlikle sürülmemeli, büller patlatılmamalıdır.
  Sıcak döküntüsü (İsilik): Sıcak ve nemli havalarda aşırı terlemeye bağlı olarak derinin tahrişidir. Her yaşta görülmekle birlikte sıklıkla bebeklerde görülür. Küçük kızarıklıklar şeklindedir. Sıklıkla boyun, göğüs, dirsek iç yüzü gibi kıvrım yerlerinde görülür. Kızarık bölgeler kuru tutulmalı, daha serin ve daha az nemli ortam sağlanmalıdır.
  Güneşin geç dönem etkileri: Güneş ışınlarının sağlık üzerine oldukça önemli olumlu etkileri mevcuttur. Uzun süre maruz kalındığında olumsuz etkiler de ortaya çıkabilir. Ciltte erken yaşlanma, gözde katarakt gelişimi, deri kanseri ve güneş lekelerinin ortaya çıkması bu olumsuz etkilerindendir.”

Mantar hastalığı

0

  Yaz sezonun açılmasıyla birlikte plajlar havuzlar serinlemek isteyen tatilcilerle doluyor. Bu tür yerlerde hijyen koşulları da oldukça düşüyor. Eğer dikkatli olunmazsa bu tür yerlerden birçok hastalık kapılabiliyor. Bu hastalıkların başında ise cilt mantarları geliyor.

   Mantarlar gözle görülmeyen mikroorganizmalardır ve yaklaşık 50 kadar türü hastalık yapabilir. Mantar türüne göre vücudu, tırnakları, kafa derisini, genital bölgeleri ve ayakları etkileyebilir. Mantar genellikle nemli ortam seven bir mikroorganizmadır. Vücuda yerleştiğinde eğer uygun koşulları bulursa hemen çoğalır ve yayılır. Mantarın belirtileri ve seyri genelde türüne göre değişse de genel olarak; kaşıntı, ciltte kızarıklık ve kabartı şeklinde sıralanabilir.

    Mantarın teşhisi ise lezyonlu bölgeden alınan örneğe kültür yapılmasıyla konulur. Ayrıca bu yöntemle mantarın türü de  belirlenebilir.Mantarın tedavisi antifungal adı verilen çeşitli ilaçlarla yapılır.Mantarlar inatçı mikroorganizmalar oldukları için tedaviye direnç gösterebilirler ve bu da tedavi süresini uzatabilir.

    Mantarın bulaşma riski alınacak bazı önlemlerle azaltılabilir.Bu yöntemlerden bazıları ise şöyledir;

   -Kullanılan havlu ve çarşafları düzenli olarak yüksek ısıda yıkamak.

   -Banyo,deniz ve havuz sonrası vücudu nemli bırakmamak.

   -Ayak temizliğine özen göstermek,ayakları nemli bırakmamak ve mümkünse ayak pudrası kullanmak.

   -Plaj ve havuz gibi yerlerde kendi havlumuzu kullanmak ve bu gibi yerlerde kullanılan havluları ve kıyafetleri günlük olarak yıkamak.

   -İç çamarşırlarını yüksek ısıda yıkamak.

   -Hijyen kurallarına uymayan yerlerde denize ve havuza girmemek, duş almamak.

   Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle.

“Makam aracı su yakmıyor”

0

  Kamuda tasarruf etmek, halkın yanında olmak, kamu görevlilerinin ve özellikle kamudaki yetkililerin vatandaşa halktan biri davranmaları devletimizin ve milletimizin geleceği için çok önemlidir. Yazının konu başlığı devletin resmi araçlarının kamu hizmetleri dışında kullanılmamasına yönelik mülki idare amiri olarak bir kaymakamımızın bir serzenişidir. Rize-İkizdere Kaymakamı Abdil Koç vali ve kaymakamlarımızın kamuda yaptığı uygulamalarda örnek olmaları gerektiğine vurgu yapıyor. İkizdere Kaymakamı Abdil Koç’un konuyla ilgili olarak “İyi bir mülki idare amiri nasıl olmalıdır?” sorusuna yönelik mesaj dolu aşağıdaki açıklamalarını sizlerle paylaşmak istedim.

Evden makama yürüyerek gelip-gidiyorum

  Mülki idare amiri olarak vali ve kaymakamların vatandaşa tepeden bakmamaları gerekir. Vatandaş, vali ve kaymakamla karşılaştığı zaman arada çok ciddi bir mesafe hissetmemelidir. Vatandaş bu da bizden birisidir, annesi ve babası Anadolu insanı, Anadolu çocuğu, sosyeteden gelmiş bir insan değil demesi gerekir. Bu da tarımı, toprağı, hayvanı bilir. Çiftçinin, fakirin halinden anlar düşüncesinden hareketle bir sıkıntısı olduğu zaman mülki idare amirine kaymakamına ve valisine gidebilmelidir. Evden makama sabah-akşam gelip- giderken makam aracı kullanmıyorum ve yürüyerek gelip- gidiyorum. Vatandaş kaymakamda yürüyor diyor. Neticede insansınız. Bu kısa mesafede arabaya binmek yazıktır ve günahtır.

Annemden özel imtiyazlı olarak doğmadım

  İşin esprisi hem de spor yapmış oluyorsunuz. Vatandaşın kaymakamı sokakta görmesi ayrı bir sembolik değere sahiptir. Yürüyerek gittiğini görmesi vatandaşın mülki idare amirinin kendisine tepeden bakmadığını bu şekilde anlamış oluyor. Kaymakamda yürüyor buda bizden birisidir diyor. Vatandaştan bu konuda olumlu tepkiler alıyorum. Annemden özel imtiyazlı olarak doğmadım. Kaymakam olarak bana imtiyazlar verilmedi. Makam şoförünü özel işlerimde kullanmıyorum. Makam araçları şahsa özel tahsisli değildir. Kamuya tahsislidir. Devlet beni kamu görevi yapmak için bu göreve getirdi. İmtiyazlar verilmedi. Kaymakamlık araçları kamu aracıdır. Diğer kamu görevlileri kaymakamda kamu aracını kullanmadan yürüyerek işe geliyorsa biz neden bu konuda kamu aracı kullanalım derse bu benim için güzel bir örnektir. İmtiyazlar olmadan devletin bu işini sürdürmek zorundayım.

Şehir içinde makam aracı kullanmıyorum

  Vatandaşın içinde ne kadar çok olursan vatandaşın o kadar hoşuna gidiyor. Sokakta giderken yaşlı bir vatandaşın halini sormak, bir kahvede çay içip vatandaşla sohbet etmek önemlidir. Vatandaşımız artık bizde bunları görmek istiyor. Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız bizi görev yerlerine gönderirken bu talimatı verdi. Dedi ki halkın içinde olacaksınız. Mesleğimin başında kaymakam böyle konuşabiliyorum inşallah ileride farklı durumlarla karşılaşmam, bakış açım değişmez. Şehir içinde makam aracı kullanmıyorum.

Makam aracı su yakmıyor. Neticede devletin cebinden giden şeylerdir

  Almanya’da staj olarak görev yaptığım şehrin kaymakamı 70 yaşlarında birisiydi. Evinden işine gelip giderken makam aracını kullanmayıp, bisikletle gelip- gidiyordu. Bu güzel bir örnektir. Makam aracını görev yapmak için kullanıyordu. Evine gidip, gelmeyi iş olarak görmüyordu. Almanlar bizden daha fakir ülke mi? Almanların tasarruf yapmaya ihtiyacı mı var? Yoktur. Makam aracı su yakmıyor. Neticede devletin cebinden giden şeylerdir. Bir hafta önce kamu araçlarının yakıtları dudak uçuklatıyor diye bir haber gördüm. Bunlar önemli şeylerdir. Damlaya damlaya göl olur. Benim burada yaptığım bir tasarruf Türkiye çapında uygulanabilirse kamu açısından belki çok önemli değerlere sahip olacağız.”

İkizdere Kaymakamı Abdil Koç: “Makam aracı su yakmıyor”

0

Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN

  Rize-İkizdere Kaymakamı Abdil Koç “İyi bir mülki idare amiri nasıl olmalıdır? ve İkizdere” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;

İyi bir mülki idare amiri nasıl olmalıdır?

Evden makama yürüyerek gelip-gidiyorum

  Mülki idare amiri olarak vali ve kaymakamların vatandaşa tepeden bakmamaları gerekir. Vatandaş, vali ve kaymakamla karşılaştığı zaman arada çok ciddi bir mesafe hissetmemelidir. Vatandaş bu da bizden birisidir, annesi ve babası Anadolu insanı, Anadolu çocuğu, sosyeteden gelmiş bir insan değil demesi gerekir. Bu da tarımı, toprağı, hayvanı bilir. Çiftçinin, fakirin halinden anlar düşüncesinden hareketle bir sıkıntısı olduğu zaman mülki idare amirine kaymakamına ve valisine gidebilmelidir. Evden makama sabah-akşam gelip- giderken makam aracı kullanmıyorum ve yürüyerek gelip- gidiyorum. Vatandaş kaymakamda yürüyor diyor. Neticede insansınız. Bu kısa mesafede arabaya binmek yazıktır ve günahtır.

Annemden özel imtiyazlı olarak doğmadım

  İşin esprisi hem de spor yapmış oluyorsunuz. Vatandaşın kaymakamı sokakta görmesi ayrı bir sembolik değere sahiptir. Yürüyerek gittiğini görmesi vatandaşın mülki idare amirinin kendisine tepeden bakmadığını bu şekilde anlamış oluyor. Kaymakamda yürüyor buda bizden birisidir diyor. Vatandaştan bu konuda olumlu tepkiler alıyorum. Annemden özel imtiyazlı olarak doğmadım. Kaymakam olarak bana imtiyazlar verilmedi. Makam şoförünü özel işlerimde kullanmıyorum. Makam araçları şahsa özel tahsisli değildir. Kamuya tahsislidir. Devlet beni kamu görevi yapmak için bu göreve getirdi. İmtiyazlar verilmedi. Kaymakamlık araçları kamu aracıdır. Diğer kamu görevlileri kaymakamda kamu aracını kullanmadan yürüyerek işe geliyorsa biz neden bu konuda kamu aracı kullanalım derse bu benim için güzel bir örnektir. İmtiyazlar olmadan devletin bu işini sürdürmek zorundayım.

Şehir içinde makam aracı kullanmıyorum

  Vatandaşın içinde ne kadar çok olursan vatandaşın o kadar hoşuna gidiyor. Sokakta giderken yaşlı bir vatandaşın halini sormak, bir kahvede çay içip vatandaşla sohbet etmek önemlidir. Vatandaşımız artık bizde bunları görmek istiyor. Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız bizi görev yerlerine gönderirken bu talimatı verdi. Dedi ki halkın içinde olacaksınız. Mesleğimin başında kaymakam böyle konuşabiliyorum inşallah ileride farklı durumlarla karşılaşmam, bakış açım değişmez. Şehir içinde makam aracı kullanmıyorum.

Makam aracı su yakmıyor. Neticede devletin cebinden giden şeylerdir

  Almanya’da staj olarak görev yaptığım şehrin kaymakamı 70 yaşlarında birisiydi. Evinden işine gelip giderken makam aracını kullanmayıp, bisikletle gelip- gidiyordu. Bu güzel bir örnektir. Makam aracını görev yapmak için kullanıyordu. Evine gidip, gelmeyi iş olarak görmüyordu. Almanlar bizden daha fakir ülke mi? Almanların tasarruf yapmaya ihtiyacı mı var? Yoktur. Makam aracı su yakmıyor. Neticede devletin cebinden giden şeylerdir. Bir hafta önce kamu araçlarının yakıtları dudak uçuklatıyor diye bir haber gördüm. Bunlar önemli şeylerdir. Damlaya damlaya göl olur. Benim burada yaptığım bir tasarruf Türkiye çapında uygulanabilirse kamu açısından belki çok önemli değerlere sahip olacağız.

 Gazeteci haberi hangi bakış açısından bakarsa haberi o şekilde yansıtır

  Halkı bilgilendirme anlamında gazetecilik önemli bir meslektir. Gazeteci ile ilişkiler önemlidir. Gazeteci haberi hangi bakış açısından bakarsa haberi o şekilde yansıtır. Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesinin iki dilde yayınlandığı için iki ülke vatandaşları okuyabiliyor v faydalanıyor. Haberci Gazetemiz Türkiye ve Gürcistan’da yayınlanıyor. Kalite ve baskısı güzel uluslararası bir gazetemizdir.

İkizdere turizm anlamında büyük bir potansiyele sahiptir

   İkizdere nüfus itibariyle Rize çapında küçük bir ilçe gibi görünüyor. Potansiyel anlamında küçük bir ilçe diyemem. Turizm anlamında büyük bir potansiyele sahiptir. Ancak birtakım eksikliklerimizin olduğunu kabul etmek zorundayız. Tanıtım ve tesis eksikliğimiz var. İkizdere Ayderle ile Uzungöl arasında sıkışmış ve potansiyelini ortaya çıkaramamış ve çok ciddi bir potansiyele sahip bir ilçedir. Bu potansiyellerin başında yaylalar var. Çok önemli yaylalarımız var. Çağrankaya Yaylası Karadeniz Bölgesinin en büyük yaylalarından birisidir. Bunun yanında yayla kültürünün devam ettiği diğer hoş, ender yaylalarımız vardır. Bunun yanında kaplıca turizmi de var. Burada konaklamak isteyen turistlerimiz için güzel bir tesisimiz vardır. Doğa yürüyüşü yapmak ve piknik yapmak için de bakir ve bozulmamış dağlar ve dereler var. Muazzam bir doğası var. Bunların hepsi bir araya geldiği zaman çok ciddi anlamda bir potansiyel olduğunu görebiliyoruz.

 
                                          
                                                     İkizdere Çağrankaya Yaylası
 
İkizdere için Türkiye çapında ses getirici bir tanıtım yapıldığını söyleyemem

  Buraları planlı ve programlı ve profesyonel bir tanıtım, turizme yönelik tesisler ve yatırımlar yapılarak turizme kazandırmak gerekir. Ayder ve Uzungöl gibi büyümesine teşvik etmek gerekir. Bunun için kaymakamlık olarak biz elimizden geleni yapmaya hazırız. Dürüst olmak gerekirse İkizdere için Türkiye çapında ses getirici bir tanıtım yapıldığını söyleyemem. İkizdere hep Ayderin gölgesinde kalmıştır. Ayder kadar güzel İkizdere’de yaylalarımız şelalelerimiz ve göllerimiz vardır. Ciddi anlamda Ayder kadar Türkiye çapında bir tanıtımı çalışması yapılmamıştır.

Eski Valimiz Nurullah Çakır profesyonel bir ekiple çalışma yaptı

  Tanıtım parayla olur. DOKA kapsamında tanıtım için bir proje hazırlanıp bunun profesyonel şekilde yapılması gerekir. İkizdere hep Ayder’in gölgesinde kalmıştır. Eski Valimiz Nurullah Çakır profesyonel bir ekiple çalışma yaparak Rize’nin uluslar arası platformlarda tanıtımının yapılmasını sağladı. Bunun için bir doküman oluşturuldu. Bunu kendi personelimizle yapmamamız gerekir. Bunun parasal anlamda desteklenmesi gerekir.

Trabzon ve Rize ciddi Arap turist akınına uğradı

  Bölgemizde Arap turistlerin gelmesi üzerine yoğunlaştık. Trabzon ve Rize ciddi Arap turist akınına uğradı. Arap turistler gözümüzü boyadı gibi geldi. Türkiye’den Gürcistan yoğun bir turist akını var. Bu durum Gürcistan’ın işine geliyor. Neden Gürcistan’dan Türkiye’ye, İkizdere’ye Gürcü turist gelmesin. İkizdere gezilecek yerlerimiz vardır. Bu konuda tesisimizde vardır. Gürcistan’dan Türkiye’yi gezmek ve görmek isteyen insanlar var. Bunlar neden İkizdere’ye gelmesinler. Gürcü turistleri hem Türkiye’ye hem İkizdere’ye çekmek gerekir. Gürcülerin İkizdere’de dört yıldızlı bir otelin varlığından haberdar olmamaları çok büyük bir eksikliktir.”

Gürcistanın eski Cumhurbaşkanı Eduard Shevardnadze vefat etti

0
Haber: İlker ÇAKAN
  Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 7 Temmuz’da hayatını kaybeden Gürcistan’ın eski Cumhurbaşkanı Eduard Shevardnadze ‘nin vefatı nedeniyle Gürcistan Cumhurbaşkanı Giorgi Margvelashvili’ye gönderdiği taziye mesajında şunları söyledi;
  “Ekselansları Gürcistan Cumhurbaşkanı Giorgi Margvelashvili
   Sayın Cumhurbaşkanı, Değerli Dostum,
   Gürcistan Eski Cumhurbaşkanı Eduard Shevardnadze ‘nin hayatını kaybettiğini büyük bir üzüntüyle öğrendim. Gürcistan Eski Cumhurbaşkanı Shevardnadze, Sovyetler Birliği döneminde Dışişleri Bakanı olarak soğuk savaşın sona ermesinde önemli görevler üstlenmiş, Cumhurbaşkanı olarak Gürcistan’ın bağımsızlığını ve egemenliğinin pekiştirilmesi ile Avrupa-Atlantik kurumlarıyla ilişkilerin geliştirilmesi sürecine önemli katkılar sağlamıştır. Müteveffa eski Cumhurbaşkanının dost ve komşu iki ülke olan Türkiye ve Gürcistan arasındaki ilişkilerin bugünkü seviyeye erişmesinde oynadığı değerli rolün gerek Türk halkının gerek Gürcü halkının hafızasında yer ettiğinden şüphe duymuyorum. Türk halkı ve şahsım adına, zat-ı devletlerinin şahsında dost ve komşu Gürcistan halkına, Shevardnadze ailesine ve yakınlarına en derin taziyelerimi iletiyorum. Abdullah Gül-Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı”
   Gürcistan’ın eski Cumhurbaşkanı 86 yaşındaki Eduard Shevardnadze vefat etti. Shevardnadze’nin uzun süredir tedavi gördüğü belirtildi. 1928 yılında Gürcistan’ın Lanchkuti bölgesi Mamati köyünde bir öğretmen ailesinde doğan Shevardnadze, 1972-1985 yıllarında Gürcistan Komünist Partisi Genel Sekreteri, 1985-90 yıllarında Sovyetler Birliği (SSCB) Dışişleri Bakanlığı ve Merkezi Komite üyeliği görevlerinde bulundu.1990 yılında görevinden ve partisinden istifa eden Shevardnadze, SSCB Başkanı Mikhail Gorbaçov’un davetiyle yeniden Dışişleri Bakanlığı görevini kabul etti ancak SSCB’nin dağılmasıyla bu görevi kısa sürdü. Daha sonra Moskova’dan ülkesine dönen Shevardnadze, ilk cumhurbaşkanı Zviad Gamsahurdia’nın devrilmesinde ve ülkedeki iç savaşın bitirilmesinde önemli rol oynadı.  1992-1995 yıllarında Gürcistan Meclis Başkanlığı görevini yürüten Shevardnadze, 1995’te cumhurbaşkanı seçildi. 2000 yılında yapılan seçimlerde ikinci kez cumhurbaşkanı seçilen Shevardnadze, Mikheil Saakashvili önderliğindeki muhalif güçlerin baskısıyla istifa etmek zorunda kaldı.

Sarp Sınır Kapısı ve sorunlar

0

  Bilindiği gibi 1989 yılında açılan, büyük ve hareketli bir potansiyele sahip olan Sarp sınır kapısında sorunlar ve sıkıntılar da belirgin olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Esasen çok önemli bir kapı özelliği olması nedeniyle böyle bir konumdaki kapıda sorunların olmaması elbetteki düşünülemez.

  Ancak ortaya çıkan sorunların ilgililerce ve yetkililerce rasyonel kararlar alınarak ve bir planlama temelinde çözülmesi yoluna gidilmesi en doğru bir yöntem olacaktır. Ortaya çıkan somut sorunlar ve somut durumlarda yetkililerin sağlıklı, verimli bir temelde karar alarak ve alınan kararları belirli bir planlılıkla uygulayarak sorunları çözmeye çalışmaları en doğru yönetimsel bir tutum olacaktır. Oysa Sarp sınır kapısında yıllarca tekrar tekrar aynı sorunlarla karşılaşılmakta ve bu sorunlarla boğuşulmaktadır.

Gümrük içerisinde personele hitap eden lokantanın işlevsel bir durumda olmaması
  Kilometrelerce uzayan araç kuyrukları, gümrük içerisinde personele hitap eden lokantanın işlevsel bir durumda olmaması, günde binlerce insanı geçtiği sınır kapısında sağlık bürosunun olmayışı ve bu alanda yetersizliklerin olması, en yakın sağlık birimi olan Kemalpaşa Beldesindeki sağlık biriminin gündüz 08.00-17.00 saatleri arasında hizmet vermesi ve bu saatler dışında ayrıca hafta sonları sağlık hizmeti vermemesi, hastaların Hopa’ya yönlendirilmesi önemli sorunlar olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Gümrük içerisindeki lokantanın işlevsel duruma getirilmesi, kapıda çalışan personelin Hopa’dan yemek taşıma gibi külfete sokulmaması, sınır kapısındaki yöneticilerin alacağı bir kararla gerçekleştirilecektir.

  Bunun için kurumsal yöneticiler rasyonel bir planlılık içerisinde karar alıp alınan bu kararı işlevsel olarak işe koşmaları gerekmektedir. Rasyonel yönetimsel tutum sorunları ötelemek değil sorunlara çözüm bulmaktır. İlgili yöneticilerin vereceği üretimsel kararlar bu sıkıntıyı rahatlıkla çözecektir. Aynı şekilde kapıda uzayan ve insanları bezdiren uzun kuyrukların

çözümü için de aynı tutum ve davranışlar geliştirilmelidir. Akılcı ve verimli üretkenliğin yolu etkin ve verimli bir karar alma ve de bu kararı uygulama sürecinden geçmektedir.

   İlgili yöneticilerin yoğunlaşan kuyrukların eritilmesi ve oluşmaması için gerekli yönetimsel tutum ve  davranışları zaman, mekan ve her türlü etkenleri olumlu yönde işlevsel duruma sokarak sorunları çözme bilincinde olmaları gerekmektedir. Günde binlerce insan ve aracın giriş çıkış yaptığı sınır kapısında sağlık biriminin olmaması, kapıda rahatsızlanan insanların Kemalpaşa ve Hopa’ya yönlendirilmesi ayrı bir handikap olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu sorunla ilgili olarak sağlık kurum yetkilileri acil olarak sorunun çözümü için alternatif çözüm yolları üretmeleri gerekmektedir.

  Yoksa Kemalpaşa’da sağlık birimimiz var. Mesai saatleri dışında Hopa Devlet hastanemiz var anlayışıyla bu sorunun üstü örtülemez. Uluslararası düzeyde hareketli ve potansiyel bir özelliğe sahip bir sınır kapısında yukarıda sayılan sorunlar mantıki ve rasyonel kararlarla çözülecek yönetimsel bir tutuma ihtiyaç vardır. Mesele yönetimsel konumdaki ilgililerin cesaretle, etkin ve verimli bir karar alabilmeleri ve bu kararı rasyonel bir şekilde uygulayabilmeleridir. 

error: Content is protected !!