Lanet
Hz. Peygamber hürmetine, dön yüzünü bana
TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken: “Almanya’da 60 bin işyerimiz var”
Haber: İlker ÇAKAN
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) geçtiğimiz günlerde Amasya’da bölgesel iftar yemeği düzenledi. İftar yemeğine TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Amasya Valisi İbrahim Halil Çomaktekin, Amasya Belediye Başkanı Cafer Özdemir, Amasya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Orbay ve Amasya, Bartın, Çankırı, Karabük, Kırşehir, Çorum, Samsun, Zonguldak, Kastamonu, Nevşehir, Sinop, Kırıkkale illerinin Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Başkanları ile yönetim kurulu üyeleri katıldı. İftar yemeğinde bir konuşma yapan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken şunları söyledi; “Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşuyuz. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz içindir. Ben demiyorum, biz diyorum. Sizler çok önemli insanlarsınız. Almanya’da 60 bin işyerimiz vardır. Türkiye nereden nereye geldi. Türkiye hak ettiği noktaya gelmiş durumdadır.”
Amasya Valisi İbrahim Halil Çomaktekin’de yaptığı konuşmada şunları söyledi “Komşu illerden gelen esnaf ve sanatkar odalarının temsilcileri hepinize Amasya’ya hoş geldiniz diyorum. Amasya köklü tarihi ile huzur, asalet ve saadet şehri. Sizler gündüz saatlerinde bu güzel şehrimizi gezdiğinizde Anadolu’nun bu eşsiz köşesinin tarih ve kültür kokan havasını teneffüs etmişsinizdir. Ahi kardeş demek, ahilik geleneği bizim kültürümüzde önemli bir yer teşkil ediyor. Paylaşmayı ve dayanışmayı esas alan esnaf ve sanatkarlar odası para kazanmanın ötesinde ahlaki disipline önem veren bir teşkilat. Ekonomiye, istihdama önemli katkılar sunan üreten, helal kazanca kıymet veren ve ihtiyaç sahiplerine yardım eden esnaf ve sanatkarlarımız ile bu güzel ramazan ayında iftar yapmak bizlere ayrı bir huzur vermiştir.”

Paradoks
Trabzon Halk Sağlığı Müdürü Dr. Köksal Hamzaoğlu: “Aşırı sıcaklarda alınması gereken önlemler”
Mantar hastalığı
Yaz sezonun açılmasıyla birlikte plajlar havuzlar serinlemek isteyen tatilcilerle doluyor. Bu tür yerlerde hijyen koşulları da oldukça düşüyor. Eğer dikkatli olunmazsa bu tür yerlerden birçok hastalık kapılabiliyor. Bu hastalıkların başında ise cilt mantarları geliyor.
Mantarlar gözle görülmeyen mikroorganizmalardır ve yaklaşık 50 kadar türü hastalık yapabilir. Mantar türüne göre vücudu, tırnakları, kafa derisini, genital bölgeleri ve ayakları etkileyebilir. Mantar genellikle nemli ortam seven bir mikroorganizmadır. Vücuda yerleştiğinde eğer uygun koşulları bulursa hemen çoğalır ve yayılır. Mantarın belirtileri ve seyri genelde türüne göre değişse de genel olarak; kaşıntı, ciltte kızarıklık ve kabartı şeklinde sıralanabilir.
Mantarın teşhisi ise lezyonlu bölgeden alınan örneğe kültür yapılmasıyla konulur. Ayrıca bu yöntemle mantarın türü de belirlenebilir.Mantarın tedavisi antifungal adı verilen çeşitli ilaçlarla yapılır.Mantarlar inatçı mikroorganizmalar oldukları için tedaviye direnç gösterebilirler ve bu da tedavi süresini uzatabilir.
Mantarın bulaşma riski alınacak bazı önlemlerle azaltılabilir.Bu yöntemlerden bazıları ise şöyledir;
-Kullanılan havlu ve çarşafları düzenli olarak yüksek ısıda yıkamak.
-Banyo,deniz ve havuz sonrası vücudu nemli bırakmamak.
-Ayak temizliğine özen göstermek,ayakları nemli bırakmamak ve mümkünse ayak pudrası kullanmak.
-Plaj ve havuz gibi yerlerde kendi havlumuzu kullanmak ve bu gibi yerlerde kullanılan havluları ve kıyafetleri günlük olarak yıkamak.
-İç çamarşırlarını yüksek ısıda yıkamak.
-Hijyen kurallarına uymayan yerlerde denize ve havuza girmemek, duş almamak.
Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle.
“Makam aracı su yakmıyor”
Kamuda tasarruf etmek, halkın yanında olmak, kamu görevlilerinin ve özellikle kamudaki yetkililerin vatandaşa halktan biri davranmaları devletimizin ve milletimizin geleceği için çok önemlidir. Yazının konu başlığı devletin resmi araçlarının kamu hizmetleri dışında kullanılmamasına yönelik mülki idare amiri olarak bir kaymakamımızın bir serzenişidir. Rize-İkizdere Kaymakamı Abdil Koç vali ve kaymakamlarımızın kamuda yaptığı uygulamalarda örnek olmaları gerektiğine vurgu yapıyor. İkizdere Kaymakamı Abdil Koç’un konuyla ilgili olarak “İyi bir mülki idare amiri nasıl olmalıdır?” sorusuna yönelik mesaj dolu aşağıdaki açıklamalarını sizlerle paylaşmak istedim.
“Evden makama yürüyerek gelip-gidiyorum
Mülki idare amiri olarak vali ve kaymakamların vatandaşa tepeden bakmamaları gerekir. Vatandaş, vali ve kaymakamla karşılaştığı zaman arada çok ciddi bir mesafe hissetmemelidir. Vatandaş bu da bizden birisidir, annesi ve babası Anadolu insanı, Anadolu çocuğu, sosyeteden gelmiş bir insan değil demesi gerekir. Bu da tarımı, toprağı, hayvanı bilir. Çiftçinin, fakirin halinden anlar düşüncesinden hareketle bir sıkıntısı olduğu zaman mülki idare amirine kaymakamına ve valisine gidebilmelidir. Evden makama sabah-akşam gelip- giderken makam aracı kullanmıyorum ve yürüyerek gelip- gidiyorum. Vatandaş kaymakamda yürüyor diyor. Neticede insansınız. Bu kısa mesafede arabaya binmek yazıktır ve günahtır.
Annemden özel imtiyazlı olarak doğmadım
İşin esprisi hem de spor yapmış oluyorsunuz. Vatandaşın kaymakamı sokakta görmesi ayrı bir sembolik değere sahiptir. Yürüyerek gittiğini görmesi vatandaşın mülki idare amirinin kendisine tepeden bakmadığını bu şekilde anlamış oluyor. Kaymakamda yürüyor buda bizden birisidir diyor. Vatandaştan bu konuda olumlu tepkiler alıyorum. Annemden özel imtiyazlı olarak doğmadım. Kaymakam olarak bana imtiyazlar verilmedi. Makam şoförünü özel işlerimde kullanmıyorum. Makam araçları şahsa özel tahsisli değildir. Kamuya tahsislidir. Devlet beni kamu görevi yapmak için bu göreve getirdi. İmtiyazlar verilmedi. Kaymakamlık araçları kamu aracıdır. Diğer kamu görevlileri kaymakamda kamu aracını kullanmadan yürüyerek işe geliyorsa biz neden bu konuda kamu aracı kullanalım derse bu benim için güzel bir örnektir. İmtiyazlar olmadan devletin bu işini sürdürmek zorundayım.
Şehir içinde makam aracı kullanmıyorum
Vatandaşın içinde ne kadar çok olursan vatandaşın o kadar hoşuna gidiyor. Sokakta giderken yaşlı bir vatandaşın halini sormak, bir kahvede çay içip vatandaşla sohbet etmek önemlidir. Vatandaşımız artık bizde bunları görmek istiyor. Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız bizi görev yerlerine gönderirken bu talimatı verdi. Dedi ki halkın içinde olacaksınız. Mesleğimin başında kaymakam böyle konuşabiliyorum inşallah ileride farklı durumlarla karşılaşmam, bakış açım değişmez. Şehir içinde makam aracı kullanmıyorum.
Makam aracı su yakmıyor. Neticede devletin cebinden giden şeylerdir
Almanya’da staj olarak görev yaptığım şehrin kaymakamı 70 yaşlarında birisiydi. Evinden işine gelip giderken makam aracını kullanmayıp, bisikletle gelip- gidiyordu. Bu güzel bir örnektir. Makam aracını görev yapmak için kullanıyordu. Evine gidip, gelmeyi iş olarak görmüyordu. Almanlar bizden daha fakir ülke mi? Almanların tasarruf yapmaya ihtiyacı mı var? Yoktur. Makam aracı su yakmıyor. Neticede devletin cebinden giden şeylerdir. Bir hafta önce kamu araçlarının yakıtları dudak uçuklatıyor diye bir haber gördüm. Bunlar önemli şeylerdir. Damlaya damlaya göl olur. Benim burada yaptığım bir tasarruf Türkiye çapında uygulanabilirse kamu açısından belki çok önemli değerlere sahip olacağız.”
İkizdere Kaymakamı Abdil Koç: “Makam aracı su yakmıyor”
Haber-Röportaj: İlker ÇAKAN
Rize-İkizdere Kaymakamı Abdil Koç “İyi bir mülki idare amiri nasıl olmalıdır? ve İkizdere” konulu yaptığım röportajda şunları söyledi;
İyi bir mülki idare amiri nasıl olmalıdır?
Evden makama yürüyerek gelip-gidiyorum
Mülki idare amiri olarak vali ve kaymakamların vatandaşa tepeden bakmamaları gerekir. Vatandaş, vali ve kaymakamla karşılaştığı zaman arada çok ciddi bir mesafe hissetmemelidir. Vatandaş bu da bizden birisidir, annesi ve babası Anadolu insanı, Anadolu çocuğu, sosyeteden gelmiş bir insan değil demesi gerekir. Bu da tarımı, toprağı, hayvanı bilir. Çiftçinin, fakirin halinden anlar düşüncesinden hareketle bir sıkıntısı olduğu zaman mülki idare amirine kaymakamına ve valisine gidebilmelidir. Evden makama sabah-akşam gelip- giderken makam aracı kullanmıyorum ve yürüyerek gelip- gidiyorum. Vatandaş kaymakamda yürüyor diyor. Neticede insansınız. Bu kısa mesafede arabaya binmek yazıktır ve günahtır.
Annemden özel imtiyazlı olarak doğmadım
İşin esprisi hem de spor yapmış oluyorsunuz. Vatandaşın kaymakamı sokakta görmesi ayrı bir sembolik değere sahiptir. Yürüyerek gittiğini görmesi vatandaşın mülki idare amirinin kendisine tepeden bakmadığını bu şekilde anlamış oluyor. Kaymakamda yürüyor buda bizden birisidir diyor. Vatandaştan bu konuda olumlu tepkiler alıyorum. Annemden özel imtiyazlı olarak doğmadım. Kaymakam olarak bana imtiyazlar verilmedi. Makam şoförünü özel işlerimde kullanmıyorum. Makam araçları şahsa özel tahsisli değildir. Kamuya tahsislidir. Devlet beni kamu görevi yapmak için bu göreve getirdi. İmtiyazlar verilmedi. Kaymakamlık araçları kamu aracıdır. Diğer kamu görevlileri kaymakamda kamu aracını kullanmadan yürüyerek işe geliyorsa biz neden bu konuda kamu aracı kullanalım derse bu benim için güzel bir örnektir. İmtiyazlar olmadan devletin bu işini sürdürmek zorundayım.
Şehir içinde makam aracı kullanmıyorum
Vatandaşın içinde ne kadar çok olursan vatandaşın o kadar hoşuna gidiyor. Sokakta giderken yaşlı bir vatandaşın halini sormak, bir kahvede çay içip vatandaşla sohbet etmek önemlidir. Vatandaşımız artık bizde bunları görmek istiyor. Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız bizi görev yerlerine gönderirken bu talimatı verdi. Dedi ki halkın içinde olacaksınız. Mesleğimin başında kaymakam böyle konuşabiliyorum inşallah ileride farklı durumlarla karşılaşmam, bakış açım değişmez. Şehir içinde makam aracı kullanmıyorum.
Makam aracı su yakmıyor. Neticede devletin cebinden giden şeylerdir
Almanya’da staj olarak görev yaptığım şehrin kaymakamı 70 yaşlarında birisiydi. Evinden işine gelip giderken makam aracını kullanmayıp, bisikletle gelip- gidiyordu. Bu güzel bir örnektir. Makam aracını görev yapmak için kullanıyordu. Evine gidip, gelmeyi iş olarak görmüyordu. Almanlar bizden daha fakir ülke mi? Almanların tasarruf yapmaya ihtiyacı mı var? Yoktur. Makam aracı su yakmıyor. Neticede devletin cebinden giden şeylerdir. Bir hafta önce kamu araçlarının yakıtları dudak uçuklatıyor diye bir haber gördüm. Bunlar önemli şeylerdir. Damlaya damlaya göl olur. Benim burada yaptığım bir tasarruf Türkiye çapında uygulanabilirse kamu açısından belki çok önemli değerlere sahip olacağız.
Gazeteci haberi hangi bakış açısından bakarsa haberi o şekilde yansıtır
Halkı bilgilendirme anlamında gazetecilik önemli bir meslektir. Gazeteci ile ilişkiler önemlidir. Gazeteci haberi hangi bakış açısından bakarsa haberi o şekilde yansıtır. Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesinin iki dilde yayınlandığı için iki ülke vatandaşları okuyabiliyor v faydalanıyor. Haberci Gazetemiz Türkiye ve Gürcistan’da yayınlanıyor. Kalite ve baskısı güzel uluslararası bir gazetemizdir.
İkizdere turizm anlamında büyük bir potansiyele sahiptir
İkizdere nüfus itibariyle Rize çapında küçük bir ilçe gibi görünüyor. Potansiyel anlamında küçük bir ilçe diyemem. Turizm anlamında büyük bir potansiyele sahiptir. Ancak birtakım eksikliklerimizin olduğunu kabul etmek zorundayız. Tanıtım ve tesis eksikliğimiz var. İkizdere Ayderle ile Uzungöl arasında sıkışmış ve potansiyelini ortaya çıkaramamış ve çok ciddi bir potansiyele sahip bir ilçedir. Bu potansiyellerin başında yaylalar var. Çok önemli yaylalarımız var. Çağrankaya Yaylası Karadeniz Bölgesinin en büyük yaylalarından birisidir. Bunun yanında yayla kültürünün devam ettiği diğer hoş, ender yaylalarımız vardır. Bunun yanında kaplıca turizmi de var. Burada konaklamak isteyen turistlerimiz için güzel bir tesisimiz vardır. Doğa yürüyüşü yapmak ve piknik yapmak için de bakir ve bozulmamış dağlar ve dereler var. Muazzam bir doğası var. Bunların hepsi bir araya geldiği zaman çok ciddi anlamda bir potansiyel olduğunu görebiliyoruz.

Buraları planlı ve programlı ve profesyonel bir tanıtım, turizme yönelik tesisler ve yatırımlar yapılarak turizme kazandırmak gerekir. Ayder ve Uzungöl gibi büyümesine teşvik etmek gerekir. Bunun için kaymakamlık olarak biz elimizden geleni yapmaya hazırız. Dürüst olmak gerekirse İkizdere için Türkiye çapında ses getirici bir tanıtım yapıldığını söyleyemem. İkizdere hep Ayderin gölgesinde kalmıştır. Ayder kadar güzel İkizdere’de yaylalarımız şelalelerimiz ve göllerimiz vardır. Ciddi anlamda Ayder kadar Türkiye çapında bir tanıtımı çalışması yapılmamıştır.
Eski Valimiz Nurullah Çakır profesyonel bir ekiple çalışma yaptı
Tanıtım parayla olur. DOKA kapsamında tanıtım için bir proje hazırlanıp bunun profesyonel şekilde yapılması gerekir. İkizdere hep Ayder’in gölgesinde kalmıştır. Eski Valimiz Nurullah Çakır profesyonel bir ekiple çalışma yaparak Rize’nin uluslar arası platformlarda tanıtımının yapılmasını sağladı. Bunun için bir doküman oluşturuldu. Bunu kendi personelimizle yapmamamız gerekir. Bunun parasal anlamda desteklenmesi gerekir.
Trabzon ve Rize ciddi Arap turist akınına uğradı
Bölgemizde Arap turistlerin gelmesi üzerine yoğunlaştık. Trabzon ve Rize ciddi Arap turist akınına uğradı. Arap turistler gözümüzü boyadı gibi geldi. Türkiye’den Gürcistan yoğun bir turist akını var. Bu durum Gürcistan’ın işine geliyor. Neden Gürcistan’dan Türkiye’ye, İkizdere’ye Gürcü turist gelmesin. İkizdere gezilecek yerlerimiz vardır. Bu konuda tesisimizde vardır. Gürcistan’dan Türkiye’yi gezmek ve görmek isteyen insanlar var. Bunlar neden İkizdere’ye gelmesinler. Gürcü turistleri hem Türkiye’ye hem İkizdere’ye çekmek gerekir. Gürcülerin İkizdere’de dört yıldızlı bir otelin varlığından haberdar olmamaları çok büyük bir eksikliktir.”
Gürcistanın eski Cumhurbaşkanı Eduard Shevardnadze vefat etti
Sarp Sınır Kapısı ve sorunlar
Bilindiği gibi 1989 yılında açılan, büyük ve hareketli bir potansiyele sahip olan Sarp sınır kapısında sorunlar ve sıkıntılar da belirgin olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Esasen çok önemli bir kapı özelliği olması nedeniyle böyle bir konumdaki kapıda sorunların olmaması elbetteki düşünülemez.
Ancak ortaya çıkan sorunların ilgililerce ve yetkililerce rasyonel kararlar alınarak ve bir planlama temelinde çözülmesi yoluna gidilmesi en doğru bir yöntem olacaktır. Ortaya çıkan somut sorunlar ve somut durumlarda yetkililerin sağlıklı, verimli bir temelde karar alarak ve alınan kararları belirli bir planlılıkla uygulayarak sorunları çözmeye çalışmaları en doğru yönetimsel bir tutum olacaktır. Oysa Sarp sınır kapısında yıllarca tekrar tekrar aynı sorunlarla karşılaşılmakta ve bu sorunlarla boğuşulmaktadır.
Bunun için kurumsal yöneticiler rasyonel bir planlılık içerisinde karar alıp alınan bu kararı işlevsel olarak işe koşmaları gerekmektedir. Rasyonel yönetimsel tutum sorunları ötelemek değil sorunlara çözüm bulmaktır. İlgili yöneticilerin vereceği üretimsel kararlar bu sıkıntıyı rahatlıkla çözecektir. Aynı şekilde kapıda uzayan ve insanları bezdiren uzun kuyrukların
çözümü için de aynı tutum ve davranışlar geliştirilmelidir. Akılcı ve verimli üretkenliğin yolu etkin ve verimli bir karar alma ve de bu kararı uygulama sürecinden geçmektedir.
İlgili yöneticilerin yoğunlaşan kuyrukların eritilmesi ve oluşmaması için gerekli yönetimsel tutum ve davranışları zaman, mekan ve her türlü etkenleri olumlu yönde işlevsel duruma sokarak sorunları çözme bilincinde olmaları gerekmektedir. Günde binlerce insan ve aracın giriş çıkış yaptığı sınır kapısında sağlık biriminin olmaması, kapıda rahatsızlanan insanların Kemalpaşa ve Hopa’ya yönlendirilmesi ayrı bir handikap olarak karşımıza çıkmaktadır.Bu sorunla ilgili olarak sağlık kurum yetkilileri acil olarak sorunun çözümü için alternatif çözüm yolları üretmeleri gerekmektedir.
Yoksa Kemalpaşa’da sağlık birimimiz var. Mesai saatleri dışında Hopa Devlet hastanemiz var anlayışıyla bu sorunun üstü örtülemez. Uluslararası düzeyde hareketli ve potansiyel bir özelliğe sahip bir sınır kapısında yukarıda sayılan sorunlar mantıki ve rasyonel kararlarla çözülecek yönetimsel bir tutuma ihtiyaç vardır. Mesele yönetimsel konumdaki ilgililerin cesaretle, etkin ve verimli bir karar alabilmeleri ve bu kararı rasyonel bir şekilde uygulayabilmeleridir.







