İsterseniz öncelikle deprem nedir bir tanımına bakalım mı? Literatür der ki; Yerkabuğundaki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları sarsma olayına deprem denir ve Deprem, önlenemeyen bir doğa olayıdır.
Peki ülkemizin neden acı gerçeğidir?
Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir. Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle önlemlerini almadığımız sürece büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.
Deprem Bölgeleri Haritası’na göre, ülkemizin % 92’sinin deprem bölgeleri içerisinde bulunmaktadır. Son 60 yıl içerisinde depremlerden, 58.000 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.000 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.000 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.000 vatandaşımız ölmekte ve 7.000 bina yıkılmaktadır.
Önleyemeyeceğimiz bu doğa olayı bize coğrafi konumuz nedeni ile acı bir gerçek olarak onunla, tüm önlemlerimizi alarak yaşama zorunluluğu vermektedir. Ülkemiz 6 Şubat Pazartesi sabah 04:17 de son 500 yılın en yıkıcı depremini 10 ilimizde yaşadı. Maalesef bir çok canımızı yitirdik(2.379 kişi vefat etti,13.293 kişi yaralandı, 6.217 bina yıkıldı ) Yaralılarımız var. Üzerinden zaman geçecek bizler olayın şokunu atlatacağız ama ateşin tamda evinin ortasına düştüğü aileler hayatlarının sonuna kadar hem kayıplarının hem de depremin o korkutucu etkisinin şokunu hayatları boyunca yaşayacaklar. Biz şoku atlattıktan sonra kabullenip unutacağız. Taa ki bir sonraki deprem şokuna kadar. Ne demiştik bu ülkemizin acı gerçeği ve ülkece bununla yaşamayı ve hayatta kalmayı öyle ya da böyle öğrenmemiz gerekmekte.
Bu durum yıllarca böyle devam etti. Deprem oldu, öldük, yaralandık, ciğerimiz yandı, göz yaşları ile izledik, “sesimi duyan var mı?” sorusuna gelecek olan bir cevabı bekledik bekledik bekledik. Ama toplumca gerekli hazırlığımızı ve hassasiyetimizi gösterdik mi? Canımız için sevdiklerimiz için ya gereğini yapmak için adım attık mı? Korkarım hayır. Toplumsal duyarlılığı bireysel ya da Sivil Toplum Kuruluşları aracılığı bir en azından farkındalığımızı artırmamız gerekmektedir.
Gücü asla sorgulanmayan kadim devletimize bu konuda bireysel ya da tüzel kişilikler olarak taleplerimizi bıkmadan usanmadan iletmemiz gerekmekte. Önce canımıza biz sahip çıkacağız, biz tarihi mücadele ile geçen ulu bir milletiz, yapacağımız hep birlikte unutmamak, bireysel ve toplum olarak deprem gerçeğine yönelik yapılması gerekenleri bıkmadan usanmadan dile getirmek yazmak ve hep hatırlatmak.
Geçmiş olsun benim güzel ülkem Türkiye’m.