Şair
olmak ayrı bir duygudur. Bu tür insanlar iç dünyalarını dışa
yansıtırlar, yaşadıkları anı ve duyguları mısralarla
anlatırlar. Yaşayan insan yaşadıklarını ya yazar veya şiirle
anlatır. Güzel şiirler, güzel duygulu insanlardan çıkar.
Şairler mesajlarını mısralarda anlatır. İşte size şairce
düşününen measaj yüklü bir şiir;
ANNE
Seni
nerde arayayım anne
Kaybettiğim
hastanede mi ?
Sakladığım
Karşıyakada
mı?
Ner’de
aramalıyım seni anne
Nar
çiçeklerini ne severdin.
Elbiselerin
çıtrıklı olanını,
Komşulara
taktığın isimlere ne demeli,
Çenesizler,
kırmızı urbalılar,minarecigiller,
Hiç
bitmezdi mutfaktaki raf örtüsünün altındaki paralar,
Ama
her harçlık istediğimde “ne yapacağımı “illa sorardın
Fakültedeydim
anne arkadaşlarım vardı,
Sinemaya
gitmek isterdim,yazları denize tatile “evlen öyle git “derdin
İşine
gelmezdi di mi ?
Ama
ağzım burnum akarken okula gitmemi isterdin “git” derdin
“açılırsın”
Hapşırdığında
da “ohh açıldım” derdin.
Her
şeyimi bilirdin de hiç yüzüme vurmazdın anne
Güvercinlerin
hala makam odamın camına sabahları konar
Sana
benden havadis taşırlar mı ki anne ?
Nisanda
kırkikindiler vardı sen varken
Ve
sobanın üstünde çinko çaydanlıkta çayımız
Bakkal
Sait’ten bisküit alırdım, her ikindi yarım kilo
Ders
çalışırken mola verirdim demli çay içip onları yerken
Yağmurun
asfalttaki baloncuklarını seyrederdim, ne güzeldi ve toprağın
ko kusu
O
zaman kızmazdın di mi anne “ya yere dökülürse
”
desem de
gülerdin artık, o zaman.
Bisküitleri
yerken,
Ne
severdim zahmetli yemeklerini,
Kaburga
dolmanı, mumbarını,
İlla
ki mantı yoğurtlu sarımsaklı
Mantının
etlerini ben koyardım senin açtığın hamura,
Ya
dolmalar anne
Hele
patlıcan dolman etli
Parmaklarımı
yerdim
Köfte
patatesler,
Pişerken
kaçırdığım kızarmış patatesler
Sigara
böreği yaparken yufkanın kenarını hep ben yerdim pişmeden
Çamaşır
yıkardın ipler dolusu,
Her
çamaşır bahçeye yeniden ip gerdirirdin bana ,
Ne
güzel yardım ederdim,mandalları zevkle verirdim sana büyük iş
yaparmışım gibi,
Kışın
donardı bahçede ipteki çarşaflar onları kırmadan toplardım
anne.
Sepeti
de ben taşırdım eve.
Birlikte
pazara giderdik anne
Kaç
tur atardık senle
Daha
ucuz,daha taze,daha iyisini senle bulurduk anne ,
Şimdi
ben yalnız gidiyorum,sen yanı başımdasın biliyorsun,görüyorsun
beğeniyor musun ki?
Televizyon
seyrederken su yada çay konulduğunda hep seni anarım anne
“sesi
buraya kadar geldi” derdin.
“Meksikada
çok can gitti” demiştin birgün yine
televizyonda bir kovboy
filmi seyrederken
Ne
gülerdik ben ve Zuhal bu lafı her söylediğimizde.
Senin
beni ne kadar sevdiğinden zerre kadar şüphem yoktu anne
Güvendiğinden,gurur
duyduğundan
Ama
ben yarın daha çok severim zannettim seni anne,
Okul
vardı, ders çalışmak vardı
Oyun
vardı arkadaşlar vardı
İmtihanlar
vardı
İş
vardı, güç vardı
Çalışmak
vardı
Tayinler
terfiler başka iller gurbetler ,hizmetler vardı
Sonra
evlilik,çocuklar
Nasıl
olsa annem vardı elbet bir ara severdim annemi
Şimdi
Şimdi
Yok
Dokuz
ay gık demeden sabırla ,gururla keyifle beni taşıyan,
Sonra
besleyen,sonsuz seven,koruyan ,büyüten,uykusuz kalan
Kundağımı
sımsıkı yapan, kapkalın battaniyelere sarıp kendi üşüyen
Anneme
karşı
O
numunedeki odasında uzanmış yatarken
-ölse
de rahat etse, kurtulsa bu ızdıraplardan- diyip aslında
(ben de
rahatlasam onu bu halde görmekten ben kurtulsam !!) Diyip
Altı
ay bile tahammül edememekten utanıyorum.
Annem
elini doya doya öpemedim,
Sevdiğimi
yüzüne karşı ağız dolusu söyleyemedim.
Sana
iyi bir evlat oldum mu bilemedim
Affet
beni anne
Seni
üzmemeye çalıştım anne
İnşallah
öyledir anne takdir senin ve Yüce Allahındır.
Rahmet
üzerine olsun nurlar hep mezarına yağsın peygamberin
şefaati
seninle olsun anne
Ben
senin günahının olduğuna inanmıyorum anne
İnşallah
cennettesindir anne
Bana
da dua et dere kenarında çimenlerin üzerinde seni yine bulayım
anne.
Mustafa
Kemal ÖZGÜN