Terörün sonlandırılması herhalde tüm iyi niyetli insanların dileğidir. Terörden medet umanların teröristten farkı olmamalıdır. Son zamanlarda yürütülen faaliyetler hakkında insanların aklında soru işareti oluşmuyor değil. Ölüm oruçlarının olduğu zamanları ve bazı BDP milletvekillerinin teröristlerle yaptığı kucaklaşmadan sonra ilgili milletvekilleri hakkında fezleke hazırlanmış ve TBMM’ye gelmişti. O zamanki eğilim bu milletvekillerinin milletvekilliği düşürülsün idi, hatırlayalım. Sonra hükümetimiz açlık grevlerinin sonlandırılması için çaba harcamıştı bunu da hatırlayalım. Açlık grevleri terör örgütü liderinin talimatı sonrası sona ermişti. Şimdi yapılan süreçte silahların susması (silahların bırakılması değil) ve silahlı unsurlarının ülkeyi terk etmeleri yönünde bir açıklama yapıldı. Bu terör örgütünün 40.000’e yakın insanın (7.000 kadarı güvenlik görevlisi) ölümünden ve yüz milyarlarca dolar zararın oluşmasından sorumlu olduğu biliniyor.
Bu terör örgütü lideri sanki terör örgütü lideri değil de sert muhalefet yapan bir siyasi örgütün lideri. Yani silahlarını susturması bir lütuf mu? Bir BDP vekilinin Adana’da yaptığı konuşmada güvenlik görevlilerinin boşuna öldüğünü hatta Başbakanın onların ailelerinden özür dilemesi gerektiğini söyledi. Bağımsız bir devletin içinde güvenlik görevlilerini şehit edeceksiniz sonrada bunların boşuna öldüğünü söyleyip sorumluluğunu hükümetin başına yıkacaksınız. Bu nasıl barış anlayışı? TBMM’nin uluslar arası hukukta muhatabı devlet olmalıdır bir terör örgütü değil. Şu ana kadar yapılan açıklamalar bu yönde. Tüm bu olanlar bizlerin gözü önünde cereyan eden şeyler. Perde arkasında neler oluyor? Bunu şimdi göremezsek bile tarih ileride bunu bize gösterecektir.
Tüm ulus olarak beklenti, Başbakanımızın da belirttiği gibi tek devlet ve tek bayrak altında tek millet olarak o milletin bütün bireylerinin ayırım olmaksızın demokratik haklarına kavuştuğu hukukun üstün olduğu (12 Eylül Referandumunun ana ilkesi idi hatırlayalım) bir ülkede huzurla yaşamak olmalı.
Değinmek istediğim diğer bir konuda bir bakanımızın “800 TL iyi para bununla geçinilir” anlamında bir açıklaması. Eğer beş kişilik ailede her birey 800 TL kazanırsa tamam olabilir. Ama bir kişi çalışıyor diğer 4 kişi onun eline bakıyorsa nasıl olacak. Belli ki bakan bunun nasıl olacağını biliyor o zaman halka da açıklasın. Son zamanlarda gündem de olan en az 3 çocuk 3 de yetmez 4-5 çocuk yapılsın (biyolojik anlamda genç toplum oluşması için buna katılırım) denilen günlerde 800 TL ile geçinmek nasıl mümkün olabilir.
Bu insanlar peynir ekmek zeytin dışında hiç bir şeye ihtiyaç duymuyorlar demek ki, demek ki bunlar biyolojik anlamda insan cinsinin başka bir türü. Örneğin okul masrafı olmaz mı, su içmezler mi, çocukların canı ekmek peynir zeytinden başka et, meyve, süt vb şeyleri çekmez mi, elektrik, ısınma, kira, okul gibi masrafları olmaz mı? Maliye Bakanımızda bir süre önce emeklilerimizin maaşlarının fazla (veya buna benzer bir şey) olduğunu söylememiş miydi? Diyecek bir şey yok şimdilik seçimlere kadar.